Eğer hayatta olsaydı Türkan Saylan, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) davası kapsamında bugünlerde yargılanıyor olacaktı. Saylan da, tıpkı çalışma arkadaşları gibi, “Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi” olmakla suçlanacaktı.
Bu suçlamaya dayanak oluşturan dijital deliller üzerinde yapılan iki adli bilişim incelemesi sonuçlandı. Bulgular, bu ve benzeri davaları takip edenler için hiç şaşırtıcı değil: deliller ÇYDD’nin sabit diskine sahtecilikle yerleştirilmiş. Aynen sahte belge çetesinin diğer davalardan bildiğimiz yöntemleriyle.
13 Nisan 2009’da polis, ÇYDD’nin Kadıköy şubesini aramış ve bir sabit diske el koymuştu. Bu sabit diskten çıkan Word ve Excel belgeleri ÇYDD davasındaki ana delilleri oluşturuyor (bkz. İddianame, sayfa 12’den itibaren).
Söz konusu sabit diskin adli imajı son olarak Adli Bilişim Uzmanı Koray Peksayar ve ABD’de Arsenal Danışmanlık uzmanları tarafından incelendi. İki ayrı inceleme aynı sonuca varıyor: Sabit disk, Windows sisteminin 10 Nisan 2009 Cuma akşamı en son kapatılmasından sonra ve de emniyette adli imajının alınmasından önceki bir süre zarfında bir başka bilgisayara bağlanıyor, bağlanan bilgisayardan kimi dosyalar bu sabit diske kopyalanıyor, saat ve zaman ayarları manipüle ediliyor ve de ardından dosyalar siliniyor. (Diskin imajının emniyette gerçekte ne zaman alındığı bilinmiyor, çünkü adli imajın alınmış gibi gözüktüğü tarih, polisin sabit diske el koymasınmadan bir ay öncesini, yani 15 Mart 2009’u gösteriyor.)
Davada bu sabit diskteki suça delil olarak gösterilen tüm dosyalar, sistem son kez kapatıldıktan sonra sabit diske yüklenip silinen dosyalardan.
Arsenal’in İngilizce raporuna buradan (Türkçe çevirisine buradan), Koray Peksayar’ın raporuna ise buradan ulaşabilirsiniz.
Ayrıca, ÇYDD sabit diskine sahtecilikle yüklenen dosyalardan kimisi, bir başka Ergenekon davasında yargılanan bir subayın ofisinde, ajandasının içinde bulunan CD’den “çıkıveriyor’” böylelikle hem birden fazla yerde çıkmaları belgelerin gerçekliğine kanıt gösteriliyor, hem de örgütsel bağlantı kurulmuş oluyor. Yine diğer davalarda olduğu gibi…
Delil yerleştirme yöntemi aynı, dijitalleri “inceleyen” polisler aynı, iddianameyi hazırlayanlar aynı (bu iddianamenin altında Ercan Şafak, Murat Yönder ve Zekeriya Öz’ün imzası var; Yönder aynı zamanda Balyoz iddianamesinin mimarlarından).
ÇYDD iddianamesinde “Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi” oldukları iddia edilen, ve hepsi eğitim alanında faaliyet gösteren vakıf/dernek üyesi sekiz kişi var (Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üye ve yöneticileri, Bozburun 177 Çağdaş Öğrenci Yetiştirme Derneği’nin kurucu üyesi).
Şimdi, iddianamenin uvertürü olan, hem iddianamede hem de cemaat medyasında en çok bahsi geçen Word belgesine biraz bakalım (Zaman’ın bu belge ile ilgili haberine buradan, Samanyolu’nun video haberine ise buradan ulaşabilirsiniz): 2008 toplantiozeti.doc. Bu doküman, sözde 2008’de yapılan bir toplantının özeti. ÖYM’lerde görülen davaları yakından takip edenlerin bileceği gibi, bu tür davalarda yargılanan sanıkların, yasadışı konuları Word dokümanlarına dökmek gibi bir huyu var (aşağıda iki örneği hatırlatacağız).
Bu Word belgesinden kimi alıntılar şöyle (içeriğinin tamamı için bkz. İddianame, sayfa 12-14):
- Yurtdışından gelen paralar kesinlikle kayıtlara geçirilmeyecek. Güvenilir üyelerin İsveç hesapları bu amaçla kullanılacak.
- Askeri okullara yakın çevrede oluşturulan kız evlerine en uygun kızlar seçilerek bu evlere aktarılacak. Kızlara her türlü fedakarlığı yapacak.
- Ümraniye davasında alınanlarla temas kurulmayacak. Gizlilik en üst seviyeye çıkarılacak. Alınanların çoğu alt düzeymiş, ama kritik düzeye de ulaşmışlar.
Oysa bu belge, sistem en son kapatıldıktan sonra sabit disk başka bir bilgisayara bağlanarak yükleniyor. Bilgisayar sistemlerinde, yapılan işlemlere sistemdeki (kolayca oynanabilen) zaman ayarlarından bağımsız olarak, bir işlem sıra numarası veren “LogFile” kütük sistemi, ÇYDD sabit diskine belge yükleyen çetenin işini açığa çıkarıyor.
Duruşmaları bu hafta devam eden ÇYDD davası, Nisan 2012’de Poyrazköy – Kafes davası ile birleştirildiği için bu davalarla birlikte görülüyor. Poyrazköy – Kafes davası ise çetenin sahteciliklerinin en bariz olduğu davalardan. Ne var ki, sahte davaları sahte davalarla birleştirince ortaya gerçek bir dava çıkmıyor.
Şimdi diğer davalardan iki örnek ile bitirelim:
(1) Balyoz davasındaki iddiaya göre 7 subay Aksaz’da darbe toplantısı yaptıktan sonra, bir de toplantının tutanağını Word belgesine geçiriyor. Ne sözde toplantıya katılanlardan dördünün (Word belgesini son kaydeden dahil olmak üzere) o tarihte gemileriyle birlikte Israil’de tatbikatta (bir diğerinin ise İzmir’de ameliyatlı) olduğu gerçeği, ne de adli bilişim uzmanlarının bu belgenin kullanımdan kalkmış sabit diske, tarih ve zaman ayarları geriye çekilmiş başka bir bilgisayardan yüklenmiş olduğunu ortaya koyması Balyoz “mahkemesini” ilgilendiriyor (ilgili blog girişimize buradan ulaşabilirsiniz).
(2) OdaTV davasındaki iddiaya göre, sanıklar yine sırf isledikleri suç kayda geçsin diye düşünerek, “Hanefi’nin kitabı ne durumda, referendum öncesi yetişmeli. Nedim’i sıkıştırın hızlandırsın” “Müyesserin emniyet bağlantılarından yararlanalım” gibi notlarla bir Word belgesi düzüyor (belgeye buradan ulaşabilirsiniz). Word belgesinin bilgisayara zararlı yazılımlar aracılığıyla yüklenmiş olmasının, hatta yüklenir yüklenmez bilgisayarda hiç işlem görmeden silinmiş olmasının dört ayrı rapor ile ortaya konması, bu belgeler üzerinden yargılanan kimi sanıkların hala hapiste tutulmasına engel olmuyor.
Delil üretme-yükleme yöntemleri aynı, çünkü çete aynı.
14 Eylül 2013 13:53
Eğer İlahi Adalet diye bir şey varsa, Adaletle oyuncak gibi oynayanların kıyameti yaşadıkları günü görmek isterim. Ömrüm varsa.
14 Ekim 2013 06:12
Omrun Var YEMIN ediyorum bu yapilanlarin hesabi sorulacak hepimiz gorecegiz bunu
20 Eylül 2013 19:49
İyi çocuklar – Yargı ve Polis içindeki Gülen Çetesi – RTE ile araları bozuk olsa da hizmete devam ediyorlar. Karşılığını görürler herhalde.
19 Ekim 2013 05:36
Dogrudur: Karsiligini gorecekler
24 Eylül 2013 03:19
28 subat ile ilgili iincleme tutanağında, 18 maddelik kararlarla ilgili askerler ile siviller arasında yaşanan tartışmalar da yer alıyor. Merhum Başbakan Necmettin Erbakan’ın ‘sağlıklı inceleme için yarın kararlaştıralım’ önerisine Karadayı itiraz ediyor. Karadayı, “10 dakikada tamamlarız.” diye bastırıyor. Erbakan, “Önümüze koydular, imzalamak zorunda kaldık diyemeyiz…” karşılığını verince devreye Süleyman Demirel giriyor ve konu ertesi güne bırakılıyor.
Bakalim daha neler cikacak, bekleyelim gorelim!!! Askerin 10 dakikada nasil is bitirdigini goruyorsunuz ama hala size ibret olmuyor, olmaz da!!
24 Eylül 2013 03:26
bazen insanlar erbakan ile tsyyip amcayi biyasliyorlar. Ben diyorum ki, erbakanin yerinde tayyip amca olsaydi, kesin karadayinin kafasini masaya gomerdi… boyle bir durumda tayyip amca bu milletin 90 yildir ozledigi basbakan mi olmaz miydi?
25 Eylül 2013 02:21
evet değil mi, ihtimalciğim, tatlı şey seni? aynı yaşar büyükanıt’a yaptığı gibi değil mi? hani ona da daha ‘muhtıra’ diyemiyor ya, eminim karadayı’ya bir rövaşata atardı canım benim.
20 Ekim 2013 00:30
“Ihtimal” sen ne istiyorsun nasil bir Turkiye istiyorsun suraya yaz bir tartisalim,
24 Eylül 2013 16:35
28 subat davasi ile ilgili, Çevik Bir’in savunmasının ardından sıra dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Orgeneral Çetin Doğan’a geldi. 10 Nisan 1997’de hazırlanan BÇG konulu belgeyi kendisinin hazırladığını aktaran Doğan, “Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne inanarak bu belgeyi kalem aldım. Belgenin yasalara aykırı olduğunu kimse söyleyemez. Bugün de altına imza atmak gerekirse bugün yine imzalarım.” dedi….
Hadi laiklige olan ozel ilginizi(!!!) anladik, milletin sectigi basbakana ne yapip ne yaopmayacagini soylemeye varacak kadar sapikca bir demokrasi anlayisiniz oldugunu hep biliyorduk… Iste ortada, hersey ortada… ve daha da gun yuzune cikacak. Ama siz utanmayacaksiniz bile!!!
17 Ekim 2013 02:47
Maalesef siz seçtiniz diye başbakanın her icraatı doğru olmuyor. Kimse başbakana neden hizmeti az yaptın diye hesap sormadı. Laiklikle ve diğer sapıkça bulduğunuz hususlarla ilgili anayasal düzenlemeler var. Aykırı davrananlar için sadece ordu değil o dönemde yargı stk lar ve halk da vardı. Bazı yanlışların düzeltilmesi için gelecek seçim beklenmez yada seçimin kazanılması gerekmez. Edilgen bir biçimde, iktidarların hiçbir şeyden korkmadığı bir yönetim arzusu içinde olmanız bence sapıklığın dik alası. O dönem koşullarında yapılabilecek en iyi müdahale yapıldı. En azından sahte delillerle adaletsiz mahkemelerde yüzlerce insana müebbetler dağıtılmadı. Hatta birçok vatan hainine sadece görevden uzaklaştırma yapıldı. Bugünün seçilmişleri görev süreleri boyunca dansöz gibi kıvırarak uyguladıkları aptalca politikaları sonucunda seçmeyenlerde büyük bir nefret uyandırıyor. Ama artık balans ayarını içeriden değil dışarıdan alıyorlar. Atalarımızdan miras kalan ve çocuklarımızdan ödünç aldığımız bu vatan böyle yönetilmeyi haketmiyor. Siz hakediyor olabilirsiniz ama ben haketmiyorum.
22 Aralık 2013 00:26
Ihtimal’cigim, hani her alakali alakasiz yerde gelip burada yukarida yazdigin gibi mesajlar yaziyordun ya senelerdir? Iste aynisini bugun ben sana yapayim dedim seni gidi sevimli matematik modelcisi/blogumuzun en eski trolu seni. E? Ne diyorsun bu son olanlara ihtimalcigim? Tayyip amca’nin basina ayni askerlerin basina gelen cete gelince nasil oluyormus? Bir sorayim dedim. Insallah iyi ve sihhattesindir Ihtimal’cigim. Onumuzdeki surecte ihtiyacin olacak cunku. Biz tecrube ettik, oradan biliyoruz.
09 Ekim 2013 12:38
Bugün itibarıyla bir darbe teşebbüsü davası sonlanmış oldu. Kararın basına yansıyan ilk bilgileri Yargıtay’ın cezaların önemli bir kısmını onadığı, kimilerini bozduğu ve ağır cezanın verdiği beraat kararlarını da onadığı yönünde. Bu kararla Türkiye önemli bir kavşağı dönmüş oldu. Son kertede siyasi olan bu davada siyasi tartışmaya açık bir karar verildi ve kişiler nezdinde bir dönemin muktedirleri ve dahi zihniyetleri mahkum oldu.
Başta blog yazarları olmak üzere mahkum yakınlarına sabır diliyorum. Davanın başladığı günlerden bugüne kadar olan süreci şöyle bir düşündüğümde aklıma o atasözümüz geliyor aslında – keser döner sap döner, gün gelir hesap döner…
Bugün hesabın döndüğü gündür velhasıl!
09 Ekim 2013 17:24
Bu davaları TV ler den, Gazetelerden takip edip günlük hayatın koşuşturması içinde pek de kafa yormayan, “Beni niye içeri almıyorlar ” diyenler şu yorumu yapsa olabilir derdim.
Ama koskoca, anlı şanlı, Diplomasına kırmızı halılar serilen Fmeraklı bu kadar hukuksuzluğa, garabete rağmen “Bugün Hesabın döndüğü gündür velhasıl” diyebiliyorsa gerçekten pes diyorum. Başka da söyleyebilecek söz bulamıyorum.
Hukuk bir gün size de lazım olmaz inşallah.
Asıl hesabın döndüğü gün, 90 yıl önceki işbirlikçilerin torunlarının da hesaba çekildiği gün olacaktır. Bundan hiç kuşkum yok. Sessiz at’ın çiftesi pek olur. Bu topraklar uşakları, işbirlikçileri yetiştirir ama ilanihayet kabul etmez hainleri işbirlikçileri.
Çocuğuna, ileri de torununa bırakacağın en büyük miras olmuş yukarıda ki son sözün. Ama utanç duyacakları bir söz.
09 Ekim 2013 21:02
Merhabalar,
Bu hukuksuz dava sonucunda özgürlüklerinden mahrum bırakılanlara ve tüm yakınlarına sabır dilerim.
Türkiye Cumhuriyeti ve vatandaşları bunu hakketmiyordu. Ne yazık ki, toplum da bu kararla birlikte bir kere daha hukuksuzluğa mahkum edilmiş oldu. Hoş, hukuk yolları tükenmiş değil. AİHM bu davayı elbette değerlendirecektir.
Demem o ki, henüz keser dönmedi. Bu ülkede hukuksuzluğa itiraz edecek, bu çetenin ve onların siyasi ve basındaki destekçilerinin peşinden gitmeyecek çoğunluk elbette bir gün oluşacak. O gün keser dönmese de adaletin keskin kılıcı bu süreçte rol oynayanların hesabını umarım görecek.
Ama belli ki siyasi iktidar bu hukuk tanımasızlıkla bir af çıkartarak, bu süreçte rolü olan -kendileri dahil- herkesi temize çekmeye çalışacak. Elbette bir yolu bulunacaktır ve bu yapılanların hesabı sorulacaktır demek isterdim ama sanırım bu hesap sadece vicdanlarda sorulacak. Kendi çıkarları uğruna suçsuz insanların üzerinde tahakküm kuran, insan hak ve hürriyetlerini ayaklar altına alan bu insanlar da bir gün kimse tarafından savunulamayacaktır.
Sevgiler.
10 Ekim 2013 01:52
Sn. fmerakli,
Bu blogda uzun süre devam eden tartışmalarda sizin dahi zaman zaman dile getirdiğiniz tutarsızlıkların hiç birini dikkate almaksızın, bunların hukuken düzeltilmesi ve açıklığa kavuşturulmasını gerek görmeksizin, “işte 3-5 kişi bir araya gelip darbe yapmak için karar almışlar, bu ayan beyan ortada ve hüküm kurmak için yeterlidir” gibi bir gerekçeyle karar verildiğinde “hesabın döndüğünü” kabul edebiliyorsanız; Sizin adaletten beklentiniz hukuk değil, intikam demektir.
O günleri görecek ömrümüz olur mu bilmiyorum ama, babaları hapse atılan “kindar” bir gençlik yetiştirdiğinden ve belki de 15-20 yıl sonra bu gençliğin geçmişin hesabını soracağından endişe edilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Anketlere göre vatandaşın %70’inden fazlasının inandırıcı bulmadığı bu davaların “Türk Milleti adına” verilen mahkeme kararlarına bakalım Türk Milleti ileride nasıl bir yorum yapacak.
Pardon, artık “Türk” sözcüğünü kullanabiliyor muyuz?
13 Ekim 2013 03:51
Kullanabiliyoruz. Ben Turk’um
23 Aralık 2013 10:02
Destan yazan kahraman polis bir anda çete oldu, burası Türkiye, olur böyle şeyler mi diyeceğiz yine?
23 Aralık 2013 12:15
fmeraklı, esas hesap şimdi dönmeye başladı,seninkiler iyi götürmüşler ama
anlaşılan büyük patron düğmeye bastı,bu sefer de seninkileri götürecekler.
10 Ekim 2013 10:08
Türkiye’nin sahibinin, yani gerçek sahibinin aziz Türk milleti olduğu anlaşılmış oldu böylece…
13 Ekim 2013 03:48
Ben Turk milletin’in bir evladiyim dogdugumdan beri… hic’te boyle hisetmiyorum.
13 Ekim 2013 03:40
Bu heriflere “GUNES DOGUDAN DOGAR BATIDAN BATAR” deseydiniz bile hic bir sey farketmeyeckti.Bu guruh “DIJITAL” delilere gore gunes batidan doguyorumus siz bizden bunu saklamissiniz diyecekti. Sizi tebrik ediyorum “FMERAKLI” ve “IHTIMALSIZ” gibi “YORUMCULARIN” burada yazdiklarina katlaniyorsunuz. Ben ise katlanamam. Burada cevap yazmiyorum ama baska yerde cevaplarini aliyorlar “YETMEZ AMA EVET”
13 Ekim 2013 03:50
Biz Gezi Ruhuyuz ve bu karanliktan milleimizi kurtarana kadar MUCADELE edecegiz.
21 Ekim 2013 17:09
Gezi ruhu mu? İnşallah bir gün nasıl bir oyuna alet edildiğinizi anlarsınız ve çok geç olmaz…
29 Ekim 2013 06:37
Neymis o oyun? Cok gec olunca ne olacak?Demokratsin sen herseyi acik acik soyle saklama bizi merakta birakma.
01 Kasım 2013 08:22
“demokratikim ben” diyen yorumcu asagida yazdigim sorularin cevabini bekliyorum
03 Kasım 2013 04:13
“Demokratimben” diyen yorumcu tuydu!! Halbuki bu “muhtesem” ,’ileri” demokraside cok gec olmadan bize ne olacagini merak etmistim “Aslan” Demokratikler
04 Kasım 2013 17:41
Gezi ruhunuz sayesinde AKP bir kez daha tek başına iktidar olacak, siz de şikayet etmeye devam edeceksiniz…
24 Aralık 2013 14:10
Başdanışman Yalçın Akdoğan cemaat TSK’ya kumpas kurdu demiş, bu ne dediğini de bilmiyor galiba, çünkü ben bu davanın savcısıyım diyen başbakandı, o zaman başbakan değil başkumpasçı olmuyor mu? Galiba akp ile ergenekon anlaştı, ortak düşman cemaat oldu 🙂 Esas bunlardan her türlü kumpas beklenir…
24 Aralık 2013 23:40
Boraxin bakıyorum sen de döndün,ne oldu kafana balyoz mu düştü ?
25 Aralık 2013 10:03
Evet, yanlışı görüp de aynı yanlışta ısrar edecek fanatiklerden değilim, kim devletin malını yemişse, devletin gücünü vatan, millet dışında kullanmışsa, benim gözümde vatan hainidir, ister başbakan olsun, ister cumhurbaşkanı hiç farketmez… Bunlar akpnin daha iyi günleri, seyretmeyi devam edin, daha pislikleri ortaya çıkacak…
24 Aralık 2013 23:43
Boraxin şimdi de Ayakkabı kutusu olmuş,nereden mi biliyorum,aynı yorumu facebook sayfasında da yapmış oradan,kafasına ne düştüyse aklı başına gelmiş şimdi.
25 Aralık 2013 10:21
İstifa etmiş hırsızlar, aman da aman yesinler, şimdi BB Hakan Şükür için dürüstse vekillikten de istifa eder dediği gibi aynı şeyi bu hırsızlar için desin de görelim hadi ne kadar delikanlıymış…