Türkiye’nin yeni adalet doktrini

07 Mart 2011

CEMAAT, GENEL

Ekrem Dumanlı ne de güzel ifade etmiş:

“Hiç kimseyi bir çırpıda suçlu ilan etmek doğru olmadığı gibi; hiç kimseyi aynı şekilde suçsuz ilan etmek de doğru değildir…”

Ne de olsa ikinci durumda emniyet ve savcılar gerekeni yapmak için hazırdır.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

171 Yorum “Türkiye’nin yeni adalet doktrini”

  1. Halil Ata AŞÇI Says:

    Olmaz,Omaz demeyin !

    Ekrem Dumanlı tutuklamalar için “hiç kimse suçsuz doğmaz” absürdlüğünü yerleştirmek için yatırım peşinde…

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Olmaz,Olmaz Demeyin !

      Yakında “Suçsuz doğmadın, suçlu ! Hadi içeriye…” derlerse şaşırmayalım.

      Cevapla

  2. Kemal Says:

    Korku imparatorluğu çatırdıyor mu?

    Ahmet Şık niye gözaltına alındı ve ardından tutuklandı? Bu soru bana bir şeyler düşündürüyor…

    Savcılıktaki sorgusunun tam metni http://www.aksam.com.tr/iste-sorgunun-tam-metni–24628h.html adresinde. Bu arada sorgu sırasında yanında olan Ahmet Şık’ın avukatı ise Zekeriya Öz’ün Ertuğrul Mavioğlu ve Ahmet Şık’ın yazdığı iki ciltlik kitaptan haberi olmadığını söylüyor ve “…gözaltı sürecinde savcı Öz’ün kendisine “Ben bu son gözaltı ve aramalarda kaç kişi ile ve kimlerle ilgili yakalama ve arama istenildiğini bilmiyorum. Ahmet Bey’in de ismi var mı yok mu dikkat etmedim, biliyorsunuz emniyet bizden talep ediyor, biz de çoğu zaman olduğu gibi imzalayarak mahkemeye havale ediyoruz” dediğini aktardı…” (kaynak: http://www.odatv.com/n.php?n=ahmet-sikin-avukati-anlatti.-0703111200 )

    Zekeriya Öz’ün Ergenekon hakkında kim kimdir kitabından haberi olmaması bir yana “…emniyet bizden talep ediyor biz de havale ediyoruz…” demesi inanılmaz.

    Başa dönecek olursak Ahmet Şık’ın soruşturulmasını emniyet talep ediyor. Emniyet ne için istiyor bunu? Sorulan soruları ve cevapları özetlersek perde aralanıyor. Ben aşağıda hepsini özetliyorum.

    – KİMLERİ TANIYOR SORULARI?

    Soru: ODATVcileri tanıyormusunuz.
    Cevap: Hayır.

    Soru: Nedim Şeneri?
    Cevap: Arkadaş ve meslekdaşız.

    Soru: Şu anda gözaltına alınanları?
    Cevap:Nedim hariç hiçbirisini tanımıyorum.

    – ULUSAL MEDYA BAĞLANTISI SORULARI

    Soru:ODATV’den ele geçirilen belgelerden (ULUSAL MEDYA 2010) ve soruşturma kapsamında elde edilen diğer delillerden sizin ERGENEKON terör örgütünün Medya Yapılanması içersinde faaliyet gösterdiğiniz tespit edilmiştir. Ergenekonun MEDYA ayağımısınız?
    Cevap: Bu suçlamayı bile zul sayarım.

    Soru:ULUSAL MEDYA 2010 dokumanında Strateji başlığında psikolojik harp taktikleri kullanılarak davanın sulandırılması öngörülüyor.Bu konuda faaliyetleriniz nelerdir?
    Cevap:Hiç bir bilgim yok.

    – SABRİ UZUN KİTABINA YÖNELİK SORULAR

    Soru:ULUSAL MEDYA 2010 dokumanında kamuoyunda güvenilen kişilere teknik destek verilerek kitap yazılması öngörülüyor. Seçimler öncesi Nedim Şener’le Hanefi Avcı benzeri kitap hazırlığında olduğunuz ve Sabri Uzun ismiyle yayınlamayı planladığınız tespit edilmiştir. Bu kitap talimatını kim verdi? Amacı ne?
    Cevap:Ben kimseden talimat almam. Haberciyim. Onlarca habere imza attım. Ergenekon’da kim kimdiri Ertuğrul Mavioğluyla birlikte iddianameleri kullandım.

    Soru:Nedim Şenerle başka çalışmanız var mı?
    Cevap:Her hangi bir kitap çalışmam yok. Kitabı tek başıma yazıyorum.

    Soru: ODATV bilgisayalarında Soner Yalçın’ın 20 Aralık tarihinde SABRİ UZUN başlıklı bir dokümanda “Nedim Ahmet’i çalıştırsın. Sabri Uzunu ikna edelimi, kitabı seçimden önceye yetiştirsin. v.b.” yazdığı tespit edildi. Ayrıca 000KITAP.docx olarak “İmamın Ordusu” başlıklı kitap çalışması bulundu. Sabri UZUN’u tanıyor musunuz? Tanıyorsanız aranızdaki ilişki nedir? Bu kitabın yazımında görev almanızdaki amaç nedir? Bu kitap çalışması ile ilgili kimlerle görüşme yaptınız? Bu görüşmelerde ne tür kararlar aldınız? Sabri UZUN’u ikna etmek için görüşme yaptınız mı? Bu görüşmeyi kim yada kimler yaptı? Neler konuşuldu?
    Cevap: 000KITAP.docx benim kitabımın dosyası. Sonerin bilgisayarında ne aradığını bilmiyorum ve aydınlatmanızı istiyorum. Kimseden talimat almadım. Sabri Uzun’la kitap kapsamında görüştüm. Ona kitabımı yolladım. (Not: cevaplarda Sabri Uzun’un adresinin kitap dosyasına eklediği yazılmış ama sorularda buna dair bir şey ben göremedim. Bu nedenle anlayamadım…)

    Soru: Hazırladığınız bu kitabın özellikle Sabri UZUN ismi ile çıkartılmaya çalışılmasının amacı nedir?
    Cevap:SAbri Uzun ismiyle basılacak bir kitap yazmıyorum. Sabri Uzun’un da ismi Emin Aslan gibi Hanefi Avcı’nın iddiasına göre emniyetten bir takım komplolarla uzaklaştırılan Polis Müdürlerinden birisi olarak itapta geçiyor.Hanefi Avcı hepsini tanımadığını söyledi. Bana Emin Aslan’ın telefonunu verdi. Bende bunun üzerine Emin Aslan’la görüşmeye başladım. Emin Aslan’la birlikte 2 Emniyet Müdürü Murat Nemutlu ve Mustafa Aral, Sabri Uzun’un İstihbarat Daire Başkanlığından alınan süreç ve Hanefi Avcı’nın yazdığı kitaptan sonra tutuklanmasıyla alakalı yaşanan süreçleri kitabımda anlatacaktım.

    Soru:İşçi Partisinde çıkan bir belgede Sabri Uzun için “Karı aleminde fotoları var” yazıyor. Bu notun sizin kitabınızla ne ilgisi var? Kitap çalışmasında bu fotoğrafları kullanacakmıydınız? (NOT: Bu soruyu aslında ben de sorabilirdim. Gerçekten ne ilgisi var? Adama kitap yazdıracaklarsa fotoğrafları kullanırlar mı? Hem kitap Sabri Uzun adına yazılacak diye sorup hem de fotoğraflar kullanılacak mı diye soruluyor. Bu savcıları nerelerden buluyorlar merak ediyorum. Eğer santaj mı yaptınız diye sormak istiyorsa direk sorması gerekmez miydi? Neyse…)
    Cevap:Notlarla ilgili bilgim yok.

    -TELEFON GÖRÜMELERİ: HASAN ÖZDEMİR ve NECATİ’yle (Kitaba konulması planlanan bir bölüme yönelik yapılmış konuşmalar. Konu Polislere Ağır Silah Alımı. İleride A. Şık’ın dediğine göre kitapta iki temel eksik var. Bir bu bölüm bir de Hanefi Avcı’ya gönderdiği soruların cevapları)

    Soru:000KITAP.docx kitabında kırmızı büyük harflerle “burada şunu kullanalım” “şurada bundan bahsedelim” yazılı notlar alınmış. Bu notları kim yazdı? Söz konusu çalışmaları kim yaptı. Siz bu konularda ne yaptınız?
    Cevap: Notları kendi kendime aldım. Kimse bana talimat vermedi.

    Soru: Söz konusu notlar arasında “Turgut Özal zamanında Polise ağır silahlar aldırmak yoluyla askerlere alternatif yaratılması söz konusuydu. Bu minvalde AKP dönemimde bir şey yapılmış mı bakalım” Şeklinde notlar olduğu sizinde söz konusu kitabın hazırlanması aşamasında Oda Tv’ye yönelik yapılan operasyonların ardından kitabını basımını hızlandırmaya çalıştığınız ve söz konusu nottaki bölümleri tamamlamak için faaliyetler yürüttüğünüz anlaşılmıştır. HASAN ÖZDEMİR’LE (Eski Emniyetçi ve MHP Milletvekili) telefon görüşmesi yapmışsınız (döküm veriliyor). Bu çalışmaları kiminle birlikte yaptınız?
    Cevap:Notlar benim. Hasan Özdemir sorunun cevabını bilebilir diye ben aradım.

    Soru: Necati’yle görüşmüşsünüz ve gene bu silah meselesinde sorular sormuşsunuz. (Benim Notum: Telefon dökümü detaylı veriliyor. Bir yerde “…Kitap işleriyle filan uğraşıyorum birazda o nedenle aradım bir yeni bir kitap çalışıyorum da kitabın Emniyetteki Fethullahcı örgütlenmeye ilişkin bir kitap…” diyor. Bir başka yerde Necati ODATV’nin arkasında İsrail İstihbaratı var diyor. Ahmet Şık’ta teyyid ediyor. Bir yerde acelem var sadede gelelim falan diyor. ) Kitabı neden bir an önce yayınlamak istiyorsunuz. Soner Yalçın’ın arkasında İsrail mi var? Soner Yalçı’nın yazdığı kitaplara yönelik “Ondan böyle yazması istenmiştir” derken ne kastediyorsunuz?
    Cevap: Aslında Kitap Nisan ortasında çıkacaktı. Ama ODATV’nin bilgisyarında çıkınca hakkında şaibe oluştu. Avukatım Fikret İlkiz basalım dedi. Hanefi Avcıdan yanıtların gelmesini ve polise alınacak ağır silah meselesini bekliyordum aslında. Ama şaibe üzerine “…iddia edildiği gibi bir kitap olmadığını ortaya çıkaracaktı…” Soner Yalçın İsrail bağlantısına dair sağda solda yorumlar vardı ben de bunun üzerine öyle dedim.

    -TELEFON GÖRÜMELERİ (MEHMET GÜÇ – BAYAN X – YÜCEL – X ŞAHIS) (Konular. Kitabı artık basayım kurtulayım. Bıktım artık. Yücel ise kitabı basacak yayınevi sahibi):

    Soru: Mehmet’le telefon konuşmuşsunuz (dökümü veriliyor). Konuşmada kitabı bitirmek istiyorum kusacağım artık. bıktım. diyorsunuz. Neden?
    Cevap: Mehmet Güç arkadaşım. Sıkıldım artık kitap çıksın istiyorum.

    Soru:Haliçte yaşayan Simonları referandumdan önce hazırlatan örgüt, Nedim Şenerle birlikte bu yeni kitabınızıda seçimden önce hazırlatmak istemiş. Bunun amacı nedir. Stratejiyi kim belirliyor. (Benim notum: Bu soruları kim belirliyor?)
    Cevap:Kitap Ergenekonla alakalı değil. Seçim ise tesadüf. (Benim notum: artık hersene bir seçim olmayacak mı? yerel – cumhurbaşkanı – genel -referandum? v.b.)

    Soru:Bayan X’le telefonda görüşmüşsünüz (döküm veriliyor) Sizin “Kitabı hemen bitirsem iyi olacak. İşler karışıyor. Avukatım Fikret bana bu haliyle basalım sonra düzeltilmiş halini basarız dediği v.b.” dediğiniz, Onun da size İki günde bitirmen zor dediği,sizin destek yayınlarının editörünü sormanız üzere “Ersoy söylemişti. Olmazsa Nedime sor” dediği görülüyor. Bayan X kim. Sizi neden Nedim’e yönlendirdi?
    Cevap: Bayan X Doğan kitapta editör. Bendeki son halini okuyup düzeltmeler yaptı. Gözaltına alınmasaydım onları düzeltecektim.

    Soru: YÜCEL ile görüşmüşsünüz. (Döküm veriliyor). Sizin ” Kitabı hemen bas artık dediler. Not düşersin kalanını sonra bitireceğiz diye. Zaten çoğu bitmişti de bir şey eklenecekti. Aslında Destek Yayınevi de ilgileniyor ama senin kitap bastığını ben bilmiyordum” dediğiniz, Onunda “Biz de kitap basıyoruz” dediği. Görüştürme yaptığınız Yücel isimli şahıs kimdir? Görüşmede “bitmişti ama konuşuruz bir şey eklenecekti onu sonra konuşuruz” dediğiniz tespit edilmiştir. Kitabınıza eklemeyi düşündüğünüz konu nedir? Bu konuyu telefonda söylememenizin sebebi nedir?
    Cevap: Yücel EXPRESS dergisinin editörü. Yayınevleri de var. Onunla ilgili bir görüşme ekleyeceğim konu ise Hanefi aVcı’dan gelecek yanıtlar.

    Soru:Görüşmede “Bana dediler ki sen bu kitabı bitirmeyi bekleme şu haliyle
    hemen bas çünkü çok şaibe yaratıldı” diyerek kitabı bitirmeden biran önce basmanızı kimler söyledi? Kitabı bitirmeden basmakla ne amaçlandı?
    Cevap:Avkatım Fikret İlkiz söyledi. Şaibe kalksın diye.

    Soru: XŞAhsıyla telefonda görüşmüşsünüz. “Tedirginim. Gelip evi basmalarını bekliyorum. Kitabım ergenekoncuların bilgisyarında çıkmış. İddialarına göre virüsle gitmiş. Nasıl gitmiş bilmiyorum. Üç ay önceki hali sanırım” dediğiniz tespit edilmiş. ODA TV’de yapılan aramada ele geçirilen kitap taslağının 3 ay önceki hali olduğunu nereden biliyorsunuz?
    Cevap:Cevabını daha önce vermiştim (Benim notum. Aslında vermemiş. Ama sanırım virüsün Kasım sonunda gönderildiğine dair odatv’den açıklama yapılmıştı. Onu hesaba katıyor. Ama sorunun sorulması garip. Polis sanırım ellerindeki halinin kaç aylık olduğunu teyyit etmek istiyor…)

    Soru: Ersoyla telefonda görüşmüşsünüz “Kitap büyük oranda bitti. Bir şey bekliyoum o gelmedi henüz diyorsunuz. Neyi kastediyorsunuz.
    Cevap:Hanefi Avcıdan gelecek yanıtları.

    Soru:Bilgisayarınızda dinleme kayıtlarının dökümleri bulunmuş durumda. Jandarma’nın yaptığı dinlemeler olduğu anlaşılıyor. Söz konusu belgeleri ne şekilde elde ettiniz? Belgeleri yaptığınız herhangi bir çalışmada kullandınız mı? Nedim ŞENER’le birlikte hazırladığınız kitapla bu belgelerin alakası var mıdır?
    Cevap: Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığının İsmailağa Cemaatine yönelik yaptırdığı araştırmanın dökümleri. Gazeteci arkadaşlardan edindim. Ergenekon örgütü üyesi değilim.

    ÖZETLEMEK GEREKİRSE

    21 soru soruluyor. Ergenekon soruşturmasında kimleri tanıyor haricinde sorulan sorular sadece İmamın Orduları isimli kitapla ilgili.

    25 ve 26 Şubat günü dinlemeleri haricinde önüne dinleme kaydı getirilmiyor. Demek ki ODATV baskınının ardından dinlemeler başlanmış. Peki neden? ODATV bilgisayarından elde edilen İmamın Orduları belli ki gözlerini korkutmuş. Kitabın ODATV’deki halinin üç ay önceki hali olduğu anlaşılıyor (Soru:”…üç ay önceki hali olduğunu nereden biliyorsunuz?..” şeklinde sorulmuş.). Bir olasılık Ahmet Şık olayında da Hanefi Avcı potansiyeli görüyorlar ve Hanefi Avcı Fethullah Gülen’le ilgili kitap yazdı o yüzden içeri alındı, Ahmet Şık’ta Fethullah Gülen’le ilgili kitap yazdı bak o yüzden içeri alındı tipi suçlamalarla uğraşmak istemiyorlar ve ellerini çabuk tutuyorlar. Benim anladığım kadarıyla bu kitabın içeriğini de çok merak ediyorlar. Ve bu durumda akla gelen acaba içlerinden bir köstebekin olup olmadığını öğrenmek istemeleri…

    Her halükarda Ergenekon soruşturması tam bir “Dokunmayın yakarız” torbasına dönmüş durumda. Buna bakalım kim ne zaman nasıl dur diyecek. Benim öngörüm içeriden birilerinin artık bunu midesinin kaldırmayacağı ve whistleblower olarak yakında piyasaya çıkacağı…

    Son olarak eğer sadece 25 – 26 Şubat dinlemeleri varsa bunun anlamı ODATV bilgisayarında ortaya çıkana kadar Ahmet Şık’ın kitabı ellerinde değildi ya da dikkatlerini çekmedi. Peki o halde ODATV bilgisayarına bu kitap taslağı nasıl gitti?

    Cevapla

  3. Taylan Says:

    Dün Haberturk’te Zaman yazarı Mümtazer Türköne ULUSAL MEDYA 2010 belgesine atıfta bulunarak, dava ile ilgili eleştiride bulunan Mime Kırıkkanat’a ‘Terör örgütüne hizmet’te bulunduğunu söyledi. Türköne, ULUSAL MEDYA 2010 belgesinde davanın kamuoyunda eleştirilmesi gerektiğinin yazdığını belirtti ve lafı şuraya getirdi: Tüm eleştiriler davayı sulandırmaya yönelik ve terör örgütünün stratejisine hizmet!!

    Ve bu adamın adının önünde Prof. Dr. yazıyor.

    Bu bağlamda söylenecek çok söz var. En güzelini Nuray Mert yazmış bugün:

    ‘Psikolojik harekât’
    08 Mart 2011
    Yok, ‘yazı yazmama’ eylemimi uzatmayacağım, vadem dolana kadar ‘doğru bildiklerimi’ yazmaya devam edeceğim. Ve tabii, öncelikle, yazıp çizen herkesi büyük bir tedirginliğe sürükleyen, sonra da işi ‘suçsuzsanız neden paniğe kapılıyorsunuz’ pişkinliğine döken baskı ortamı hakkında yazacağım.
    ‘Panik’ değil, derin bir ‘kaygı’ içindeyim. Bu kaygının genel ve özel nedenleri var. Genel nedenlerini ‘sivil otoriter siyaset ortamının yükselmesi kaygısı’ olarak birçok vesile ile ifade ettim. Sadece, bu kaygıyı vurguluyor olmak bile büyük bir itibarsızlaştırma kampanyasına maruz bırakılmama yetti. Benim için çok ciddi bir itibarsızlaştırma demek olan, yazı yazdığım medya grubunun ‘talimatı’ ile yazdığım ima hatta iddia edildi. Üstelik, hiçbir talimat ile yazmayacağımı ‘en iyi bilenler’ bu kampanyanın başını çektiler. Yetmedi, ‘ayağını denk alsın, süründürürüz‘ tipi tehditler gönderdiler. Başıma gelen bazı tuhaf olaylar beni fevkalade rahatsız etti. Bunlar da, kaygı duymamın şahsi, özel nedenleri. Bunun dışında, doğru bildiğimi söylediğim için vicdanım rahat.

    Suç tanımı bayağı değişmiş
    ‘Suça bulaşmadıysanız ve vicdanınız rahatsa kaygı duymanıza gerek yok’ denilip geçilemeyecek bir noktaya geldik. Zira, belli ki, ‘suç’un ve ‘suça bulaşma’nın tanımı bayağı değişmiş, genişlemiş. ‘Psikolojik harekât’, ‘kanaat terörü’, ‘gazete ile darp etme suçu’, ‘etki ajanlığı’ , ‘gazete ve televizyonların birer kalaşnikof gibi kullanılması’ türünden ‘suç’ tarifleri yapılmaya başlanmış. Zaman gazetesinde son birkaç gün içinde çıkan dört yazıda, bu yeni suç tanımları yapılıyor. Ahmet Turan Alkan ‘kanaat terörü’ne hayır’ diyor (5 Mart). Mehmet Kamış, ‘Kalaşnikof gibi kullanılan gazete ve televizyonlardan’ söz ediyor (5 Mart). Şahsına her zaman saygı duyduğum Ekrem Dumanlı ‘psikolojik harekât ve harp’ten ve bu çerçevede işlev gören ‘etki ajanlığından’ bahsediyor (7 Mart). Mümtazer Türköne, ‘Elinizdeki gazete olunca darp fiili suç olmaktan çıkıyor mu?’ diyor (6 Mart).
    Bununla da yetinmiyor, eli yükseltiyor, medyanın darbenin asıl suçlusu olduğunu ileri sürüyor, “Artık netleşti: 28 Şubat bir medya operasyonu olarak planlandı ve icra edildi. Asker sadece öcü gibi öne sürülüp kullanıldı. 28 Şubat’ın failleri gazete patronları ve yöneticileri idi” diyor. Ne kadar ‘kurnazca’ ve ne kadar ‘ürkütücü’ değil mi? Bir taşla iki kuş; hem farklı düşünenleri ‘darp suçu’ ile tasfiye etmenin yolunu açmış oluyor, hem ‘asker’e çiçek uzatılmış olunuyor.

    Gidiş belli…
    Demokratlaşma ve sivilleşmeden umutlananlar, olan biteni bir kez daha düşünseler iyi olacak. Gidiş belli, demokratikleşilmediği gibi, sivilleşilmeyecek de, haberleri olsun.
    Bu devasa konuyu, şimdilik bir yana bırakıp, tekrar yeni suç tanımlarına dönelim, çünkü çok mühim!
    Ne demek ‘psikolojik harekât’, ‘kanaat terörü’, ‘etki ajanı’? Şu demek: artık, silaha falan gerek yok, bir konunun etrafında ‘kamuoyu oluşturmak’, bir suç eylemi olarak tanımlanıyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Kendi inandığımız doğrular etrafında, kamuoyu oluşturmaya çalışmıyorsak neden yazıp, çizelim? Neden siyasal aktivizm faaliyetlerinde yer alalım, panellere, toplantılara, imza kampanyalarına katılalım? Herkes kendi ‘doğru bildiği şeyler’ adına kamuoyu oluşturmaya çalışmasın mı? Irak işgaline karşı onca şey yaptık, tezkere Meclis’ten geçmesin diye Ankara’yı mekân tuttuk. Basbayağı, kamuoyu, baskı oluşturmak amacındaydık ama ‘suç’ muydu? Bunların olmadığı bir demokrasi düşünülebilir mi?
    ‘O halis bir amaç içindi, diğeri darbe için ortam oluşturmak’ denebilir. İyi de, o zaman da sorun sadece, medya ve askerin siyasete müdahale merakı değildi. Toplumun bir kısmının, yani kamuoyunun, özellikle de büyük medyanın okurları olan kesimin askerin siyasete müdahale etmesinde sakınca görmemesi, ‘laiklik tehlikedeyse gerisi teferruattır’ diye düşünmesi idi. Sorun buradaydı ve bu sorunu böyle düşünenleri hapse tıkarak çözmek mümkün değil.

    Dert, bağı ele geçirmekse…
    Aynı şekilde, ne demek, darbenin asıl sorumlusu ‘medya patronları’ ve ‘yöneticileri’? Velev ki, onlar türlü çıkarları peşinde medya güçlerini şu veya bu istikamette kullanmak istiyorlar. Peki, gazetelerinde çalışanlar ve özellikle ‘yazanlar’ ne oluyor? Patron talimatıyla yazdılarsa, büyük şahsiyetsizlik! Yok öyle düşündükleri için yazdılarsa, kusura bakmayın ama bunu darbecilik diye nitelendiremeyiz. 28 Şubat döneminde, büyük medya gruplarında yazanların neredeyse tamamı benimle son derece farklı düşünenler ile doluydu. ‘Laiklik elden gidiyor fırtınası’ estiriyorlardı, gözleri başka şey görmüyordu. Ama bu onları darbenin asıl failleri yapmaz. Nitekim bunlardan bazısı, şimdi demokrat! Baskıcı zihniyetlerinin sonucu yaptıklarını, ‘patron’a, ‘dönem’e yüklemek onların da işine geliyor, şahsiyet konusunu feda ettiklerini düşünmüyorlar.
    Kısacası, ‘psikolojik harekât’ benzeri, ucu açık ‘yeni suç tanımları’ ile yola çıkarsanız, sizden farklı düşünen herkesi bu tanımın içine sokabilirsiniz. Bu çok tehlikeli bir iştir. Dahası, sizden farklı düşünenler de, sizin yaptığınıza ‘psikolojik harekât’ derse ne olacak. Üstelik sizin arkanızda iktidar gücü var! Psikolojik harekâtı ‘iyi’, ‘sırtı sağlam’ olan kazansın mı?
    En iyisi, farklı düşünce alanlarını açık bırakmak değil mi? ‘Yok, bizim derdimiz bağcıyı dövüp bağı ele geçirmek’ diyorsanız o başka!

    Cevapla

  4. karsidevrim Says:

    Ne oldu arkadaşlar kurudunuz kaldınız mı.Şu oda tv nizin nasıl bir pislik olduğunu görebildiniz sanırım artık.NE ACI ODA TV Türkiyenin konuştuğu İKLİM BAYRAKTAR ile ilgili günlerdir TEK SATIR HABER YAZAMADI..Yazık ya çok yazık 🙂 onun yerine benz yazdım
    Bunlar hala gazeteci değil mi 🙂

    BAYRAKTAR “Baykal beni taciz etti kayda alacağım”

    Cevapla

    • Kemal Says:

      Yaf, daha blogundaki ilk satırı geçtim, başlık yanlış. Kayda alınacak olan Baykal değil AKP’li birisi. Bak Eminağaoğlu görüşmesinde tek bir Baykal adı geçmiyor. http://www.t24.com.tr/chpye-belalti-ekip-kurmayi-oneren-gazeteci/haber/131596.aspx

      Cevapla

    • Kemal Says:

      Zaten Kılıçdaroğlu da bugün Murat Yekin’e banta çekilmesi söz konusu olan kişinin Ak Partili olduğunu söyledi. (Bugünkü radikalde var)

      Cevapla

    • Kemal Says:

      Dün akşam ki Tek Tek’in bantlarına bakacak olursan zaten İklim Hanım da Kılıçdaroğluna Baykal meselesini gündeme getirmediğini söylüyor (Olmuş bitmiş. Unutmak istiyoum ne kaydedeceğim daha babında bir şeyler söylüyor – http://www.haber7.com/haber/20110309/Iklim-Bayraktarin-CHP-ve-taciz-isyani.php )

      Bana tek bir orjinal kaynak gösterir misin İklim Hanım’ın Kılıçdaroğlundan Baykal’a santaj için kaset istediğine dair? Kılıçdaroğlu hayır diyor, İklim Hanım hayır diyor, telefon konuşmalarında böyle bir şey yok. Merak ediyorum sizi kim besliyor?

      Kaldı ki bu olay da Kılıçdaroğlu kazanmıştır. İklim Hanım Ak Partili (büyük balık kimse artık) getireyim diyor, Kılıçdaroğlu bizim işimiz değil diye reddediyor. Muammer İnce bile kazanmıştır. İki haftadır önüne gelen İklim Hanım’a sarktı diye yazıp çizdi, İklim Hanım reddetti (Yok öyle bir şey diye). Sadece alkol kullandığını cümle alem biliyor artık.

      Deniz Baykal’a gelince ortamdaki tek muamma İklim Hanım’a söylediği sözlerin taciz boyutunda olup olmadığı. İklim Hanım (ki bantlarda – “Bana Göre” – diye ekleyerek tacizi dile getiriyor teke tek’te), Deniz Baykal ise tamamen reddediyor. İkisinin görüşmesini biz bilemiyoruz. İklim Hanım büyütmüş olabilir, farklı algılamış olabilir, o sırada öyle algılamamış ama sonra acaba böyle algılarsam işime gelir mi diye düşünmüş olabilir, ya da Baykal bayağı çapkın biri (ki bu çapkınlık konusunu cümle alem biliyor zaten yeni bir şey yok sanırım)

      Velhasıl birazcık araştırma yaparak yalan haberin yayılmasına hizmetetmemek mümkündü. Bu arada sen müslümansın değil mi? Sanırım iftira atmak dini inanışlarına uygun olmasa gerek. Ama bir yandan da siyasi çıkarların var. Bakalım nasıl bir karar vereceksin. İnsanın inanışlarıyla çıkarlarının çelişmesi zor olsa gerek…

      Cevapla

    • Kemal Says:

      Bu arada yukarıdaki yorumumu sitene de ekledim. Bakalım sen ne kadar özgürlükçüymüşsün. 🙂

      Cevapla

    • Can Acar Says:

      Gelip buralarda reklam yaptığına göre Ergenekon ve Balyoz yalanları artık o kadar okuyucu toplamıyor anlaşılan.

      Bu arada, Odatv’de konu ile ilgili “bir satırdan” daha fazla yazı var. Ya basit bir arama yapmayı bile beceremiyorsun, ya da çamur atmak için yalan söylemekten çekinmiyorsun. Her durumda zavallı bir davranış sergiliyorsun.

      Cevapla

      • ihtimal Says:

        Bey ama simdi sunu kabul edelim en azindan, chp odatv iliskisinden 1000 bolumluk harika bir pembe dizi cikardi!1

        Cevapla

        • drunkenknight Says:

          Samanyolunda yayınlanır o pembe dizi -Yalçın Küçük/Kaya Minik…kollama dizisinde olduğu gibi- ve insanlar hedef gösterilirdi değil mi ?

          ve sende alkış tutarak izlerdin…tıpkı bugün yaşanan hukusuzluklara alkış tuttuğun gibi…

          Cevapla

      • ihtimal Says:

        Bu arada Deniz baykal yeni aciklamalar yapti.
        Aksam Gazetesinden alinti…

        “Diyor ki bana “Kafan iyi mi” demiş… Böyle birşey olabilir mi? Kıyameti kopartırım, kavga ederim ne hakla böyle bir şey söyleyebilir? Ayrıca madem ben onu taciz etmişim madem cazibesine kapılmışım, o zaman neden defalarca davetlerini reddettim? Gece gündüz defalarca arıyor. Hatta bir gece telefon açıp bana gel konuşalım dedi. Eşinin evde olmadığını söyleyerek evine çağırıyor. Telefonla aramasının sebebi ne? Kameraya kasete almak için çırpındı. Komplo peşinde koştuğu açık. Buna hiç tereddüdüm yok. Üstelik sadece benimle ilgili de değil… Kemal Kılıçdaroğlu’na da bir komplo peşinde… Bunun arkasında kimler var bilmiyorum… Tabii bir de büyük balık meselesi ne, onun açıklığa kavuşması lazım…”

        Bu Iklim Hatunda var bir numara… Capayi saglam kayaliga atma derdini anliyorum ama biraz fazla ileriye gitmemis mi. HEr ne ise yakinda ortaya cikar ama bu CHP-OdaTv pempe dizi olayi baya piyasa yapacaga benziyor 🙂

        Cevapla

  5. Kemal Says:

    sesim buraya geliyor mu?

    Cevapla

  6. drunkenknight Says:

    “METRİS’in önünde durdum / Hasretin yerlere vurdum / Ben dağlarda uçan kuştum, uçan kuştum…”

    Vakit geldi, gürültü yapmanın zamanıdır. Sokaklara alışmak gerekecek, artık belli oldu.

    Belli oldu vicdan yok, utanmak yok, şirazesi patlamış bir hınçla geliyorlar üzerimize. Son düşünce kırıntısını yok edinceye, hepimiz boş gözlerle ve dilimiz dışarıda onların emirlerini bekler hale gelinceye kadar…

    Önümüze attıkları ekmek için tüm kalbimizle şükredinceye kadar…

    Gözlerinin içine bakmaktan korkup boynumuzu bükerek durana kadar…

    Onurumuz, gururumuz, haysiyetimiz, omurgamız iyice bükülene kadar.

    Üzerimize gelecekler.

    Vakit geldi, hazırlanın.

    “Yok artık, o kadarını da yapamazlar” dediğiniz şeyleri yapacaklar.

    Şakşakçılarını bile “Bu kadarı da fazla” dedirtecek şeyler olacak.

    Belli oldu, bundan sonra iyi haber gelmez mahkeme kapılarından.

    Vakit geldi. Şahlandılar. Yöneticilerin bile yönetmediği bir zamana girildi.

    KÜF GİBİ, PAS GİBİ…

    Bir garip organizma ele geçiriyor şimdi ülkeyi. Küf gibi, pas gibi, rutubet gibi, için için…

    Dizginleri yöneticilerin elinde olmayan başka türlü bir şey bu. Sinsiler, küf gibi, pas gibi, rutubet gibi sessizler.

    Adlı adınca çıkmıyorlar ortaya yüzlerini göstermiyorlar.

    Hayalet gibiler, etrafımız çoktan sarılmış. Kadrolarıyla, pusularıyla, yosun tutmuş sabırlarıyla geliyorlar.

    Allahın adını pis ağızlarında geveleyerek, gözyaşlarını geviş getirerek geliyorlar.

    “BAŞBAKAN BİLE DURDURAMAYACAK ONLARI”

    Vakit geldi, sıkı durun. En büyük başkan Başbakan bile durduramayacak onları.

    Çünkü yıllardır çevrelediler iktidar koltuğunu.

    İktidar koltuğu hariç her yeri ele geçirdiler.

    Tahta kurtları gibi ağır ağır…

    O iktidar koltuklarında oturanlar biliyorlar: Koltukları havada duruyor, onların omuzlarında.

    Kıpırdasalar düşerler.

    Delikanlılığın, kabadayılığın, bitirimliğin sınırı da buraya kadar işte.

    Vakit geldi, neyiniz varsa koyun ortaya. Beklediniz değil mi bunca zaman. Birileri, bir şeyler durdurur bu gidişi diye.

    Öyle olmayacak. Anlamıyor musunuz, Ahmet’i alıyorlarsa, Nedim’i götürüyorlarsa, denizin sonuna gelindi. Kara göründü hanımlar beyler, kapkara, en kara, zifiri kara göründü.

    Vakit geldi, nefesinizi uzun yola göre ayarlayın. Artık şaşırmayın, dona kalmayın hayretten.

    Bundan sonra neler neler olacak. Şaka gibi olacak her şey her seferinde ve her seferinde çok ciddi olacak hepsi.

    İnsanı güldürecek kadar saçma sorular soracaklar ve güldüğünüzde suratınıza yiyeceksiniz tokadı.

    Tıpkı darbelerin küçük askerlerinin hep yaptığı gibi.

    Her faşist her kahkahayı üstüne alınır çünkü.

    Vakit geldi, toparlayın ağzınızı, ürkütmeyin faşist vakvakları

    Vakit geldi. Eski hikâyeleri hatırlayacaksınız.

    Babamın 12 Mart darbesinden sonra avukatlık yaptıtğı davalardan biriymiş. Bir öğretmene sormuş gazeteci Fethiye’de:

    “Hocam turşu yapmak mı zordur, darbe yapmak mı?”

    Öğretmen cevap vermiş:

    “Turşu yapmak daha zordur. Çünkü turşu için vasıflı hıyar gerekir. Darbe için birkaç vasıfsız hıyar yeterlidir.”

    Öğretmen böyle bir espri yaptı diye yıllarca hapis cezasıyla yargılanmış. Komik değil mi?

    Bu komikliklerin hepsi işte bizim de başımıza gelecek, geliyor. İnsanın hiç de gülesi gelmiyor.

    Vakit geldi. Rakı bardaklarını kaldırıp içerideki arkadaşlarımız için içeceğiz. Dışarıda olduğumuz her günü suçlulukla yaşayıp, güldüğümüz her seferinde dudağımızı kırıp onları hatırlayacağız.

    Telefon numaralarını çevirdiğimizde buz gibi bir kadın sesi “Aradığığnız numaraya şu an…” diyecek.

    Artık arkadaşlarımıza ulaşamayacağız.

    Çünkü vakit geldi.

    Vakit geldi. Artık bağır bağır bağırmanın zamanı. Çünkü hava kurşun gibi ağır. Yeter artık: Ba bağır bağır!”

    (Ece TEMELKURAN)

    Cevapla

    • ihtimal Says:

      Drunkennight bakiyorumda isyanci ruhun yine kabarmis, daha once TBMMyi basmaktan bahsediyordun simdi sokaklara alismaktan. Hayirdir ne oluyoruzm ev kirani odeyemiyormusun 🙂 ?

      Cevapla

      • drunkenknight Says:

        ihtimal ;

        bak daha önce TBMM ile ilgili sen ve ben ne demişim…
        1 milyon kişinin gerçekten demokrasi,insan hakları ve adalet için Türkiye’nin dört bir yanından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yürüdüklerini ve gerçekten demokrasiye ait uygulamalar başlayıncaya kadar oradan ayrılmadıklarını düşünebiliyor musunuz ?

        Yorum tarafından drunkenknight — 05 Mart 2011 @ 17:48 | Cevapla

        “Demokrasiye ait uygulamalarin baslamasindan” kastin Cetin Dogan ve diget balyozcular ile ergenkoncular ve odatvclerin serbest birakilmasi uzerine TBMM den ayrilmalari mi? Hani TBMM yi basmak gibi? Hani bir grup ogrencileri basbakanlik binasini basmak istemesi gibi? Bildigim kadariyla buna kanunun elinden tutuklu kacirma, yani haydutluk deniliyordu. YOksa sen haydutluk ile hak arama arasindaki farki bilmiyormusun?

        Yorum tarafından ihtimal — 06 Mart 2011 @ 05:30 | Cevapla

        İhtimal;

        ‘Yoksa sen haydutluk ile hak arama arasindaki farki bilmiyor musun ?’

        1) Balyoz iddianamesinde olması gereken ama sanıkların lehine olduğu için bu delilleri adli emanete gömmek haydutluk mudur değil midir ?

        2) Sadece sanıkların aleyhine olan delillerle oluşturulmuş olmasına rağmen sanıklar ve avukatları tarafından defalarca çürütülmüş olan delillerle mahkemenin nasıl seçildiği bile bilinmeyen 163 kişiyi tutuklaması hukukunda alet edildiği bir haydutluk mudur değil midir ?

        3) Emniyette kapalı tutulması gerekirken açılan ve yüz küsur numaranın bir cep telefonuna yüklenerek bir suç yaratılmaya çalışılması haydutluk mudur değil midir ?

        4) Emekli Albay Levent GÖKTAŞ ın ofisinde bulunan ve kamera kayıtlarında elden ele gezen 51 no lu DVD de daha sonra hiç parmak izinin olmaması ve bu DVD nin hiç bir şekilde kullanılamayacak şekilde kırık bulunması bir haydutluğun gerçekleştiğine dair delil midir değil midir ?

        5) İşçi partisinde yapılan aramalarda savcının delillerin içine konulduğu çuvalın içine cd atması haydutluk mudur değil midir ?

        6) sorgu tutanaklarının mürekkebi kurumadan yandaş basına sızdırılması ve akabinde karalama kampanlayalarının başlatılması haydutluk mudur değil midir ?

        vs vs vs…

        Söylemek istediğim bir şeyi açık ve net olarak söyler/ifade ederim…yazmış olduğum yorumdan TBMM yi basmak anlamını sadece senin gibi art niyetli bir lafazanın çıkarması hiçte şaşılacak şey değil…sen ki sahtekarlara yardım ve yataklık etmeyi herşeyden önemli bilmiş birisin…O yüzden önce yukarıdaki bir kaç soruma cevap ver…

        Yorum tarafından drunkenknight — 09 Mart 2011 @ 23:11 | Cevapla

        Cevapla

        • drunkenknight Says:

          ”Hayirdir ne oluyoruz ev kirani odeyemiyor musun ?”

          _anlaşılan densizlikte,cahillikte,küçümsemede de sınır tanımıyorsun…

          bu durumda Ece hanımın söylediği ‘vasıfsız hıyar” tanımlaması sana oldukça yakışıyor…

          Cevapla

  7. drunkenknight Says:

    Türkiye Cumhuriyeti’nin yumuşak karnı…Faili meçhul cinayetler ve Askeri Darbeler…

    Cemaat işte bu yumuşak karnın üzerine oynadı hep…

    Sahte delillerle/üretilmiş delillerle insanlar mahkum edilirken sessiz kalınmasının cemaate verdiği cesarettir bu pervasızlıklar…

    Yoksa siz onların derdinin gerçekten de darbelerle hesaplaşmak ve faili meçhullerin aydınlatılması olduğunu mu düşünmüştünüz…Yıllardır kendilerini besleyen ve bu noktaya getiren kandır ellerindeki…

    Çok yazık…

    Ak faşizmin gökdelenleri güzel yurdumun üzerinde yükselirken dikenli tellere takılı kalmış beyaz güvercindir özgürlük/demokrasi/adalet ve hukuk…

    Cevapla

  8. drunkenknight Says:

    “Yürütülmekte olan soruşturma, bir kısım basın mensubunun gazetecilik görevleri, yazdıkları, yazacakları yazılar, kitapları ve ileri sürdükleri görüşlerle ilgili olmayıp ‘Ergenekon’ terör örgütü soruşturması kapsamında elde edilen ve soruşturmanın gizliliği nedeniyle bu aşamada açıklanması mümkün bulunmayan bir kısım delillerin değerlendirilmesi sonucu yapılması zorunlu hale gelen hukuksal bir işlemdir.”

    Açıklanması mümkün olmayan deliller…

    daha önce delillere ne olmuştu ?

    1) sanıkların lehine olan bütün deliller adli emanete gömülmüştü…ve…savunma avukatlarının uzun bir süre bu delillere ulaşımına izin verilmemişti…
    2) delil oldukları ileri sürülen belgeler sanıklar ve avukatları tarafından çürütülmüştü…ama her ne hikmetse mahkeme hem balyoz davasında hem de ergenekon davasında sanıkların tutuklu olarak yargılanmasına karar vermişti…

    bu durumda delillerin açıklanamaması kadar normal bir şey olamaz sanırım iddia makamı tarafından…

    yapılan düzenlemelere itiraz eden,yeniden gözden geçirilmesini isteyen,düzen yerine kaosa sebep olacağını söyleyerek çekincelerini belirten yüksek yargıyı siyaset yapmakla suçlayan kişilerin şimdi suskunları oynayıp topu yine yargıya atmaları nasıl bir anlayıştır ve neye hizmet etmektedir ?…ileri demokrasi böyle bir anlayışın meyvesi midir ?…

    Cevapla

  9. Sibel Ertürk Says:

    Yaa biri bana şu Varan-2’yi açıklasa. Karar veremedim Baykal’mı haklı Kılıçtaroğlu mu Oda_Tv’mi. Ben ODA-Tv’!yi düzenli olrak takp eder haberlerinin doğruluğuna güvenirim. Kadınlar gününde muhabir İklim-Bayraktar’ı adeta Baykal’ı elimine etmek için vücıdunu kullanan bir fahişe olrak sunulmasını kaldırmalıyorum. Kılıçtaroğlu’nun bu Varan-2’ye destek verir görünmesinden de rahatsızım. Sanki Baykal’ı deviren Varan,1’de de Oda-TV işi imiş gibi yorumlar yapılıyor. Çıkamıyorum işin içinden.

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Varan 3 olmaya niyetlendin galiba…

      Cevapla

    • Kemal Says:

      Merhaba Sibel Hanım,

      Aslında Kılıçdaroğlundan kayıt cihazı istenilirken söz konusu edilen büyük balığın Ak Partili birisi olduğunu kabul ederseniz sorun çözülüyor. Nitekim ne İklim Hanım Kılıçdaroğlundan Baykal için kayıt cihazı istediğini dile getiryor ne de Kılıçdaroğlu. Onların sözlerini okursanız görürsünüz ki bu yakıştırmalar tamamen suyu bulandırmak için ya da bilgi sahibi olunmadan yazanlar tarafından yapılıyor. Birinci kaynaklarda Baykal için kayıt cihazı istenmesi söz konusu değil. Öte yandan İklim Hanım ve Baykal arasında ne konuşulduğunu bilmek mümkün değil. Kim haklı bunu ortaya çıkarmak zor görünüyor.

      Ama İklim Hanım’ın bir şaibesi var. O da Yalova milletvekili İnce için iki hafta boyunca “Alkol aldı, evime geldi” demesinin üzerine (ki anlaşılan doğruymuş, alkollü bir şekilde evinin önünde bir haber yaptırmaya çalışmış AMA…) neyse bu sözünün üzerine “Muharrem İnce alkollü bir şekilde İklim Hanım’ı taciz etmiş” şeklinde yapılan haberlere sessiz kalması…

      Onun iki hafta önceki bu sessizliği ve söz konusu haberleri düzeltmemesi (belki de ben takip edemedim bilgisi olan bilgi verirse sevinirim) bana sansasyon peşinde olduğu izlenimi veriyor. Bu nedenle Baykal benim gözümde bir sıfır önde başlıyor. Yani ona güvenmek daha ağır basıyor. Öte yandan dediğim gibi ne Baykal’a bir komplo söz konusu (Nitekim İklim Hanım-Soner Yalçın telefon görüşmesinde Yalçın’ın -Manşetleri görebiliyorum. Odatv HalkTv için Baykal’a kadın gönderdi – diye geyik yaptığını İklim Hanım’ın Teke Tek pogramında söylediklerinden anlıyoruz. Yani Baykal’a ne OdaTV ne de Kılıçdaroğlu komplo kuruyor.

      Asıl komployu vergilerimizden maaş alanlar bu haberlerin ortamı bulandırmasını sağlayabilecek kadar resmi piyasaya süren, yani kanıtları seçici bir şekilde sızdıran -ki artık sanırım faillerinin F-tipi emniyetçiler olduğu üzerinde genel bir mutabakat sağlanılmış olan- kişiler yapıyor görünüyor. Yeter artık “Emniyet Siyasete Bulaşmasın!”.

      Cevapla

      • karsidevrim Says:

        Kemal AKP ile ne ilgisi var bu olayın? hadi ismini de açıklasın yaa KEMAL GANDİSİ erkekse..Hangi AKP li imiş bu? Oğlum hala anlamıyormusunuz İKLİM Baykala seks tuzağı kurup HALK TV için oda tv nin elini güçlendirecekti..Mesele bunda ibaret..
        Siz ne NATO kafa NATO mermer insanlarmısınız..
        Türkiye BAYKAL ve İKLİM’İ konuşuyor sen burada AKP üfürüyorsun..

        Cevapla

        • Kemal Says:

          Ben sana yukarıda bir soru sordum. Dedim ki elinde İklim Hanım’ın Klıçdaroğlundan Baykal için kayıt cihazı istediğine dair tek bir veri var mı diye? Ben her iki tarafında bunu inkar ettiğini gösteren(ki bugün Fikret Bila’nın yazısı daha da net bir şekilde bunu doğruluyor) bağlantılar verdim. Senden ÇIT YOK.

          AKP’nin alakasına gelince Ak Partili büyük balık dışında, kamuoyunun senin gibi cingözler tarafından kandırılmasına yol açacak olan delilleri sızdıran F-tipi emniyetçilerini sokağa salan herhalde babam değil Ak Partili ileri demokrasi tutkunu siyasetçiler. Ki birinci sırada da Sayın Başbakan var.

          Kendi imzası olan Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuyla Hırant Dink cinayetinde ihmali sabit olan Ali Fuat Yılmazeri bugüne kadar (2008 Ekim tarihli bu rapor bu arada) görevde tutan, Ahmet Şık’ın avukatının ifadeleriyle “Polis bize getirir, biz de mahkemeye havale ederiz” şeklinde konuşan Zekeriya Öz’ün önüne Ahmet Şık ve Nedim Şener isimlerini getiren emniyet kadrolarını o görevlere atayan tabii ki Ak Parti’liler. Ne diyeyim değiller mi diyeyim senin hatırın olsun diye. Ben yalan söylemeyi sevmem, yalan söylemeyi bir şekilde imanlarında meşrulaştıran müslümanlardan da hiç değilim. Yalana yalan derim. Komploculara da komplocu derim.

          Peki Ali Fuat Yılmazer’in görevden alınması ne demek? Bu bir üst mahkemeye açık mesajdır. Ahmet Şık’ı ve Nedim Şener’i oraya tıkan emniyetçi (sen F-tipi diye oku) kişilerin arkasındaki desteği çektim, artık sen de gereğini yap demektir. Yani her ikisinin de itirazlarının kabul edilmesi demektir. Söz uçar yazı kalır. Buraya yazıyorum.

          Peki adalet yerini bulur mu? Bulmaz. Adalet yerini ancak ülkenin geleceği çalınırken ortalığı yalanlara bulayan, seçici sızdırmalarla gündemi boğan, benim vergilerimden maaş alan, bu yalanları yayan, bunun karşılığında artık ne hesapları varsa onun hesabını tutanlar hakkettikleri cezayı aldıklarında bulacak. Bunu da buraya yazıyorum. O günleri de göreceğiz.

          Cevapla

        • fenerant Says:

          Kendini ne güzel tanımlamışsın.
          Terbiye sınırlarını aşan ve hakaret içeren ifadeleriniz nedeniyle blog yönetimine çağrıda bulunuyorum. Bu kişi hakkında gerekli işlemi yapınız.

          Cevapla

  10. karsidevrim Says:

    Şu soner Yaçın heralda bu olayda PAZARLAMACI rolünü iyi oynuyor.Baksanıza İkli Hanım Soner Yalçın’a taciz olayını anlatıyor adamın hiçbirşey yaptığı yok..

    iki durum söz konusu;

    1-Eğer Baykal gerçekten taciz yapmış ise NAMUSLU bir gazeteci ÇALIŞAN BAYAN arkadaşının racizini geçiştirmez..

    2-Yok , taciz sözkonusu değil de komplo var ise o vakit yine NAMUSLU gazeteci KOMPLOCUYU yanında barındırmaz..

    Alın size SONER YALÇIN denen zevat.Bu işte

    Haa Baykal açıklama yapmış BİLA’ya onu okuyun bari..
    Kemal beni neden haberdar etmedi diyor?
    Haksız mı..
    Yoksa BAYKAL’a KOMPLO için işbirliği mi yapıyor?

    Cevapla

    • Kemal Says:

      …Bila’yı okudum. Sen de okuduğuna göre şu yukarıda yazdıklarının tamamen yalan olduğunu biliyorsun ve bunu içine sindirebilecek kadar geniş mezheplisin. Öncelikle Bravo diyorum sana.

      Baykal’ın söylediklerine gelirsek, valla Kılıçdaroğlu’yla İklim Hanım’ın konuşmalarında bu konu tek bir satırda geçiyor. Kılıçdaroğlu doğru mu diyor. İklim Hanım başını eğip doğru diyor ve konuşma devam ediyor. Ben Kılıçdaroğlu’nu anlıyorum. Baykal’ın sabıkası var. Çapkınlığını cümle alem görmüş. Tahminim “Herhalde Baykal çok rahat davranmış. İklim Hnaım’da biraz alınganlık yapmış” diye düşünmüş ve geçmiştir. Ne yapacaktı? Orada olanları bilmiyor ki…Kaldı ki Baykal tarih oldu zaten. Ona ne diye komplo kurulsun. Biraz zekası olan kişi bunu görür.

      Kılıçdaroğlu’nu kendisi gibi zannedenlerin olduğu açık. Kılıçdaroğlu farklı tiynette birisi. Erdal İnönü tavrında. Komplo iddialarını dile etirenlerin komplocuların başında olduklarını görmek için anlaşılan biraz Nato Kafa Nato Mermer olunmalı. Bana en çok koyanlardan bir tanesi gerçeklerin hızlı bir şekilde ortaya çıkacağını(ki artık iki-üç gün içerisinde ortaya çıkıyor) görmeden milletin zekasına hakaret edenlerin bugün ülkeyi yönetiyor konumda olmaları.

      Cevapla

      • Kemal Says:

        …Nitekim bu yargımın en güzel örneği de bu blog. Yalanlarla gündemi boğanları yalanlarını tek tek ortaya çıkarıyor. Bu blog olmasaydı pek çoğumuz bu yalan kanıt oluşturma çetesinin varlığından bir haber olacaktır. İleri Demokratlar iktidardan uzaklaştığında tahmin edebileceğin üzere bu yalan kanıt üretme çetesinin kuyruklarından tek tek tutulup açığa çıkarılacaklar. İleri demokratlar pek bu işe yanaşmıyorlar her nedense? 🙂

        Aslında bazen diyorum, şu dönemde sağda solda yapılan bütün bu sahtecilikleri, bu sahteciliklerin üzerinden yazı yazanları tamamını bir almanakta toplayıp yayınlasak ne iyi olur. Aklıma gelen onlarca örnek var. Bir ara Alparslan Aslan’ın Veli Küçük’ün elini öptüğü fotoğraf piyasaya sürülmüş onlarca kişi bunu yazmıştı. Yıllar sonra fotoğraftaki kişinin o olmadığı ortaya çıkmıştı ama atı alan üsküdar’ı geçmişti. Bu işin ağa babaları da yayanları da piyonları da ileri demokratlarımız. Böyle bir almanak bir gün bunların yüzüne yaptıklarını çarpmak için iyi bir kaynak olacaktır. Dur bir boş zaman bulursam derleyeyim bu tipleri…

        Cevapla

  11. Rutkay Deringöl Says:

    “Bir salaklık var bende hâlâ daha Kurtuluş zamanında Atatürk’ün yanına giden insanlar gibi hissediyorum kendimi.”

    Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na telefonda böyle dert yanıyor Kemalist Fadime Şahin, İlkim Bayraktar…

    “Böğüre böğüre ağlamak” istemesinin nedeni ise bir maniniz yoksa mesafesinde görüştüğü anlaşılan Kılıçdaroğlu’nun ona büyük bir balık için teknik ekipman sağlamaması, onun tabiriyle “etik davranıp” “kendi imkânlarınla yapıp, getir” demesi.

    Tüm bunları anlattığı telefonun ucundaki Yargıtay Savcısı’nın ne dediğine de bir bakalım:

    İklim: Ama hani en büyük balığı getireceğim diyorum, yardımcı ol, en azından bunun için ufacık da olsa bir alet lazım değil mi, bir şey lazım. Onu sağla, tamam de. Destek ol, güç ver. He yok olmaz deme, ya da tamam kendin yap getir de, e….., ben yaptıktan sonra youtube’da koyarım ya, sana ihtiyacım yok ki.

    Ömer: Aynen öyle

    İklim: Böyle mi çalışıyorsunuz, bu kadar yani etik ol, belden aşağı vurma.

    Ömer: Ya herşey buraya geliyorsa böyle geldi işte.

    Bir tarafta seçimlerden umudunu kaybetmiş, o yüzden de büyük bir balık yakalayıp yırtmanın hesabını yapan, bunun için işi gücü bırakmış şaibeli gazetecilerle yasadışı kaset pazarlığı yapan bir genel başkan.

    Gizli kameranın gücünü ondan daha iyi bilecek kimse yok Ankara’da. Bir ömür daha pembe dosyalar arasında yolsuzluk arayarak geçecek siyasi hayatında yapamadığını bir seks kasetinin yaptığını görmüş. O sihirli değneğin bu kez ona iktidarı getireceğini zannediyor.

    Diğer tarafta “Başımıza ne geldiyse böyle etik davranıldığı için geldi” diyen bir Yargıtay savcısı var. Hadi haksızlık etmeyelim, Bayraktar Kılıçdaroğlu’nu da gizlice kayda aldığını söyleyince savcı “Yok, onları yapma, yapma iklim o şekilde yapma yok yok yok yok” diyerek hassas hukukçu kimliğini ortaya koymuş.

    Ve tabii tüm bu pis işlere Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün yanına gidiyormuş gibi girmiş CHP’ye zarar verecek haberleri girmeyecek, uğradığı tacizi “kurumlara zarar vermemek için” örtbas edecek kadar bir gazeteci.

    CHP kısaltmasında p harfiyle kastedilen parti ile Berlusconi’nin Bunga Bunga partilerindeki parti arasında çok az bir fark kalmış gibi görünüyor

    Maalesef bu kadar da değil.

    Cevapla

  12. Rutkay Deringöl Says:

    Pardon, yazının tamamı burada:

    Yedinci ok

    “Bir salaklık var bende hâlâ daha Kurtuluş zamanında Atatürk’ün yanına giden insanlar gibi hissediyorum kendimi.”

    Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na telefonda böyle dert yanıyor Kemalist Fadime Şahin, İlkim Bayraktar…

    “Böğüre böğüre ağlamak” istemesinin nedeni ise bir maniniz yoksa mesafesinde görüştüğü anlaşılan Kılıçdaroğlu’nun ona büyük bir balık için teknik ekipman sağlamaması, onun tabiriyle “etik davranıp” “kendi imkânlarınla yapıp, getir” demesi.

    Tüm bunları anlattığı telefonun ucundaki Yargıtay Savcısı’nın ne dediğine de bir bakalım:

    İklim: Ama hani en büyük balığı getireceğim diyorum, yardımcı ol, en azından bunun için ufacık da olsa bir alet lazım değil mi, bir şey lazım. Onu sağla, tamam de. Destek ol, güç ver. He yok olmaz deme, ya da tamam kendin yap getir de, e….., ben yaptıktan sonra youtube’da koyarım ya, sana ihtiyacım yok ki.

    Ömer: Aynen öyle

    İklim: Böyle mi çalışıyorsunuz, bu kadar yani etik ol, belden aşağı vurma.

    Ömer: Ya herşey buraya geliyorsa böyle geldi işte.

    Bir tarafta seçimlerden umudunu kaybetmiş, o yüzden de büyük bir balık yakalayıp yırtmanın hesabını yapan, bunun için işi gücü bırakmış şaibeli gazetecilerle yasadışı kaset pazarlığı yapan bir genel başkan.

    Gizli kameranın gücünü ondan daha iyi bilecek kimse yok Ankara’da. Bir ömür daha pembe dosyalar arasında yolsuzluk arayarak geçecek siyasi hayatında yapamadığını bir seks kasetinin yaptığını görmüş. O sihirli değneğin bu kez ona iktidarı getireceğini zannediyor.

    Diğer tarafta “Başımıza ne geldiyse böyle etik davranıldığı için geldi” diyen bir Yargıtay savcısı var. Hadi haksızlık etmeyelim, Bayraktar Kılıçdaroğlu’nu da gizlice kayda aldığını söyleyince savcı “Yok, onları yapma, yapma iklim o şekilde yapma yok yok yok yok” diyerek hassas hukukçu kimliğini ortaya koymuş.

    Ve tabii tüm bu pis işlere Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün yanına gidiyormuş gibi girmiş CHP’ye zarar verecek haberleri girmeyecek, uğradığı tacizi “kurumlara zarar vermemek için” örtbas edecek kadar bir gazeteci.

    CHP kısaltmasında p harfiyle kastedilen parti ile Berlusconi’nin Bunga Bunga partilerindeki parti arasında çok az bir fark kalmış gibi görünüyor

    Maalesef bu kadar da değil.

    İklim Bayraktar’ın Ergenekon savcılarına verdiği ifadede anlattığı bir olay acaba OdaTv adını CHP içindeki bir odadan yayın yapmasından mı alıyor sorusunu akla getirecek kadar bir mesafesizliği ortaya koyuyor.

    Soner Yalçın ve arkadaşları 14 şubat günü gözaltına alındılar. Emniyet’te ifade vermeyi reddeden Yalçın, 17 şubatta da savcılığa sevk edildi.

    Savcıların, Bayraktar’a sorduğu telefon trafiği bundan bir gün önce 16 şubat günü yaşanıyor.

    OdaTv Yöneticisi Doğan Yurdakul, Bayraktar’ı arıyor.

    Yurdakul: Senden bir ricamız olacak. Daha doğrusu içerdeki arkadaşların ricası bu. Önemli bir iş ama çok önemli bir iş. Şimdi Kılıçdaroğlu’na ulaşma imkânın var mı. Bunu ama yüz yüze söylesen iyi olur telefonda değil de. Şimdi sen kendisi ile görüşmek istediğimizi söyle de bizimkiler yarın savcılığa gitmeden önce bunu gündeme getirilmesi lazım. Eğer Kılıçdaroğlu yani bu konuda bir açıklama yapmazsa biz o zaman haber olarak yazacağız savcılıktaki ifadesinden çıkmadan önce. Avukat söyledi bana 11’de diye de 11’den önce Kılıçdaroğlu’nun desteğini istiyoruz.

    Bayraktar: Tamam bunu ileteceğim Kılıçdaroğlu’na.

    Evet, yanlış anlamadınız savcılık sorgusuna çıkmadan önce Soner Yalçın avukatları aracılığıyla Kılıçdaroğlu’ndan sipariş açıklama istiyor. Hem de saati bile belli. Savcılar bu görüşmeleri “Yürütülen soruşturma sürecini etkileme faaliyetleri” başlığı altında toplamış.

    Devam edelim… Ve Bayraktar hemen harekete geçiyor.

    Saat: 19:28

    Bayraktar Kılıçdaroğlu’nun koruma müdürü Koray Aslan’la görüşüyor.

    Bayraktar: Gürsel Bey ve Hamret Hanım size iletmemi söylediler şayet siz … bulunduğunuz yerde bir cep telefonu veya normal telefon varsa ben de normal başka bi hattan arayacağım, Kılıçdaroğlu’na çok önemli bir not iletmem gerekiyor bu konuda yardımcı olabileceğinizi söylediler. Şimdi benim istediğim sizin programınıza göre gittiğiniz yerde illa ki bi numara vardır o numaradan sizi aramak ve Sayın Kılıçdaroğlu’na bir dakikalık bi şey iletmek. OdaTv deyin. İçerden bişey ileteceğim. Bu, bu gece iletilmesi gerekiyor sabah çok geç anladın mı.

    Koray: Tamam tamam oldu.

    Telefon trafiği sürüyor. Saat 23:38. Bu kez İklim Bayraktar, gözaltına alınan OdaTv yöneticilerinden birinin eşiyle görüşüyor. Kılıçdaroğlu’nun ne dediğine dikkat lütfen.

    Bayraktar: Hani şu bir yere bir şey ilettik ya önemli.

    Terkoğlu: Öğleden sonra biz bunu yazalım demişler OdaTv’ye.

    Bayraktar: Yani adam önemli bir şey gibi görmediği gibi tekrar arayıp şey sorma ihtiyacı hisseti, ya başka bir mesaj var mı bu söylediğinin içinde başka bir şey mi anlamalıyım acaba bunda önemli bir şey yok dedi yani başka bir şey yapalım o zaman sabah dedi, ben de ne yaparsanız yapın, sabah kamuoyu dikkatini savcıların dikkatini el altından yani hani böyle sanki bak biz de bir şey biliyoruz, buradan bu karar kötü çıkarsa işte biz de konuşuruz algısı uyandıracak kapalı da olsa.

    Dikkat. İfadeye çıkmadan önce savcılara bizim de elimizde bir şeyler var intibaıyla gözdağı vermesi için seçilen kişi CHP’nin genel başkanı.

    İklim Bayraktar daha sonra sitenin Ankara temsilcisi Mümtaz İdil’e Kılıçdaroğlu’na sipariş edilen bu olayı anlatıyor. İddiaya göre Erdoğan’ın RTE adının tüm haklarını satın alması ile ilgili OdaTv’de bir haber çıkması üzerine arayan Başbakan’ın avukatlarından biri “Kaldırın haberi yoksa Baransu’yu çok iyi tanıyoruz size yapacağını bilir” diye siteyi tehdit etmiş. Bir gün önce Soner Yalçın kayadır, Ergenekon üyeliği nerede oluyor ben de üye olacağım diyen Kılıçdaroğlu bu açıklamayı yapmıyor.

    Ama daha kötü bir şey yapıyor. Bayraktar’ın ifadesine göre Kılıçdaroğlu tekrar kendisini arayarak soruyor:

    “Bu konuda haber değeri olan bir konu değil. Daha önce birçok yerde bu yazıldı. Acaba altında başka bir mesaj mı var ben mi anlamıyorum?”

    Şimdi söyleyin CHP’nin yedinci oku ne olsun:

    Erotizm, Şantajcılık, Kasetçilik, Komploculuk…

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Yanlış yerdesin. Haydar Dümen’le yazışman lazımdı…

      Cevapla

    • Kemal Says:

      Bu zibidinin yaptığı da tam olarak yukarıda dile getirdiğim hadiseye güzel bir örnek.

      “…Telefon trafiği sürüyor. Saat 23:38. Bu kez İklim Bayraktar, gözaltına alınan OdaTv yöneticilerinden birinin eşiyle görüşüyor. Kılıçdaroğlu’nun ne dediğine dikkat lütfen…”

      diyor.

      Peki yazısında KILIÇDAROĞLU’na İKLİM HANIM’ın ulaşığına dair bir bilgi var mı? Yok. Kime ulaşmış. Koray Aslan’a. Adam dediği kişinin Kılıçdaroğlu olduğunu nereden uyduruyor? Kafadan mı? Sanmam. 🙂

      Cevapla

  13. Rutkay Deringöl Says:

    Bence İklim Bayraktar Kılıçdaroğlu’na “büyük balık” konusunda haksızlık yapıyor. “Başan “kendi imkanlarınla yap getir” der iken Akepeli bir ileri gelenle ilgili konuşuyor idi. Baykal hakkında böyle pois tuzaklara karışmaz Sayın Başkan. İklim yatığı kayıtları açıklasın da görelim.

    Cevapla

    • Kemal Says:

      Rutkay Bey, Zaten İklim Hanım’da Teke Tek programında Baykal için kayıt cihazı istemediğini açıkladı. “Olay bitmiş gitmiş. Unutmak istiyordum zaten” dedi. Siz nereden çıkarıyorsunuz diye sormayacağım. Biliyorum. Ortalık toz duman. Ama gerçek değişmiyor. Ne kadar gürültü yaparsanız yapın gerçek ortaya çıkıyor.

      Cevapla

  14. Halil Ata AŞÇI Says:

    Flaş haber…

    Meraklılara, Haydar Dümen Samanyolu TV’de açıklama yapıyor…

    Cevapla

  15. drunkenknight Says:

    Siyasi otoritenin ve cemaatin güdümünde gittiği anlaşılan/ortaya çıkan balyoz ve ergenekon davalarındaki Bağdat’a yol olacak hukusuzlukların seçime yaklaşılırken ana muhalefet partisine yönelik karalama yayınlarıyla dengelenilmeye çalışılması insanların algılarıyla oynamaya yönelik bir stratejinin ilk adımlarının olduğunu anlamak çok da zor olmasa gerek…Hedefin Tüm kurumları yeniden siyasi otoritenin iradesine göre dizayn edilmiş bir ülkede muhalefetinde yine aynı şekilde dizayn edilebilmesi olmadı içinin iyice karıştırılarak seçmenlerin gözünden iyice düşürülmeye çalışması…bir bakıma böl ve yönet…piyonlara değil piyonların kimin/kimlerin işine yaradığına dikkat etmek gerekir…

    Cevapla

    • drunkenknight Says:

      Maksat mümkün olduğunca fazla bilgi kirliliği yaratarak kafaları iyice karıştırmak/suyu bulandırmak…

      anketlerde yüzdesi oldukça önemli olan kararsızları gözüne kestirmiş anlaşılan birileri…

      bir oyunda her hamlenin karakteri sahibinin düşünce yapısını da ortaya koyar…

      Cevapla

    • fenerant Says:

      İklim hanım cemaat veya cemaatçi polislerle ilgisi varmıdır?

      Cevapla

      • trekking Says:

        TGB nin işlettiği Emrehan Uslu Bir TV kanalında, “Eşinin Emniyetçi olduğunu söyledi” duydum. Bence bu konu üzerinde hiç durulmadı. Asıladı nedir onu bile bilmiyoruz. İklim mi Ayfer mi, Soyadı Kaleli mi, Bayraktar mı!

        Cevapla

  16. karsidevrim Says:

    “Rutkay Bey, Zaten İklim Hanım’da Teke Tek programında Baykal için kayıt cihazı istemediğini açıkladı. “Olay bitmiş gitmiş. Unutmak istiyordum zaten” dedi. ”

    O programı bizde izledik neresinde dedi kayıt cihazını baykal için istemedim şeklinde bir sözü mü var.
    Atma kemal din kardeşiyiz burada.Baykal ne diyor Bila’ya okuduğunu anlama özürün mü var?
    “İklim hanım taciz iddialarını dillendirdiğinde hemen benimle irtibata geçmeli o dakika da görüşmey bitirmeliydi.Kemal ne diyor efendim ciddiye almadım..BAK sen,oğlum milleti salak mı sanıyor bu adam..Ciddiye almadığın bir kadınla 45 dakika ne görüşürsün..
    Bitmedi bu kadın CHP de TACİZ ile ilgili görüşmediği isim kalmamış..
    AKP lafınını ortaya atıyor ki hedef sapsın..

    Hadi açıklasın bakalım şu AKP li ismini..
    Adamsa açıklar da görürüz..Açıklayamaz KEMAL açıklayamaz çünkü öyle bir isim yok
    Bir tarafından uydurdu..
    Bu işler CHP de olur bu porno seks işleri yani..
    Başkalarıyla karıştırıyor kendini.
    Şimdi ODA TV yi okudum kendi muhabirlerini ihanetle suçluyorlar..
    Dur bakalım bu pisliklerden daha ne pislikler çıkacak
    epey eylenceli.
    Nokta..

    Cevapla

    • Kemal Says:

      Ne Noktası!

      Eğer dediğimi ispatlarsam sözlerini geri alıp özür dileme erdemi gösterecek misin?

      Bu noktada bir dakika düşün. Eğer cevabın evetse aşağıdakileri oku. Yoksa Allah yolunu açık etsin…

      ….

      Düşündün ve evet dediğin anlaşılıyor.

      http://www.haber7.com/haber/20110309/Iklim-Bayraktarin-CHP-ve-taciz-isyani.php

      Burada videolar var. 3. Video. Habertürk saati 23.11’de başlıyor. Video’nun 6:14’ünden (Habertürk saati 23:17 oldu artık) itibaren dinle. Dökümü aşağıda.

      Fatih Altay’lı soruyor: Kemal Bey’den bu olayı (Deniz Baykal Taciz Olayı, öncesini dinlersen görürsün) belgelemek için kamera, kayıt cihazı istediğiniz Kemal Bey’in ise biz bu ise karışmayız.

      İklim Bayraktar: Bu olayda belgelenecek bir şey yok ki!

      Fatih Altay’lı: Kemal beyden böyle bir şey istemediniz mi?

      İklim Bayraktar: HAYIR. Neden bunu söyleyim. Üstünden günler geçmiş. Niye belgeleyim. Söylemişim kapanmış bitmiş. Açılmasını bile istemiyorum.

      Fatih Altaylı: Bu konuyu sadece Kemal Bey’e açtınız. Doğru mu diye size sordu?

      İklim Bayraktar: Doğru mu dedi. Evet deyip kafamı eğdim utanarak. Detayına da girilmedi de zaten. O da zaten irdelemedi.

      Fatih Altaylı: Girmez, Kemal Bey’in tarzı…

      İklim Bayraktar: Girmedi. Öyle biri değil zaten.

      Halen okuduğuna göre sanırım önce bir özür dileyerek başlayabilirsin bir sonraki cevabına.

      “O programı bizde izledik neresinde dedi kayıt cihazını baykal için istemedim şeklinde bir sözü mü var.”

      Hadi tekrar et bakalım cümleni? Demek ki insanlar bazen okuduklarını bazen de izlediklerini anlayamıyor. O perdeyi oraya kim çekmiş…

      Cevapla

      • husam cakar Says:

        Kemal
        Bunlar işin tertipçileri.Olayları hepimizden iyi biliyorlar.Çamurlarını,pisliklerini bulaştırmak için buradalar.Yaptıkları yorumları okuyanlar bunların ne mal olduğunu anlar zaten.Rüzgar nereden eserse o yöne bakan zavallılar bunlar.Bunlara rüzgar gülü denir,fırıldak denir.

        Cevapla

        • ihtimal Says:

          Husamcim, Tayyip Amcaya yuklenip duruyorsunuz “osmanli saltanatini” getircek turkiyeye diye, ama bizim CHP (ozellikle Baykal) once davranip “osmanli haremini” getirmis haberimiz yokmus 🙂 heheheheheheh
          Not: Affet beni Inalcik Hocam, ama ne yapayim etrafimdaki bir kac arkadasin bu espri uzerine gulmekten kirilmasini gorunce, burdaki arkadaslarda istifade etsin dedim!

          Cevapla

          • husamcakar Says:

            İhtimal
            Sana ne diyeceğimi bilmiyorum.Sayfadan sayfaya koşup,üzerindeki çamurları bulaştırmaya çalışıyorsun.Senin amacın belli.Senden ricam;biraz ciddi şeylerden bahset ki,zevkle yorum yapayım.Sana 3 soru sormak istiyorum.İstersen cevap vermeyebilirsin.
            2 adet 100 litrelik bidonumuz var,birisi boş,diğeri dolu. 200 M. uzunluğunda dik bir yokuştan aşağıya bırakırsak

            Hangi bidon daha çabuk iner ?

            Hangi bidon daha çok ses çıkarır ?

            Hangisi sarıdır ?

            Cevapla

  17. acracia Says:

    Turkiye’nin yeni adalet doktrini basligi altina gelip de konuyla alakasiz Osmanli’ydi, CHP’ydi girdisi yapilmasi ve konu sulandirilmasi cok manidar tabii ve de luzumsuz.

    Konuyu tekrar adalete geri cekiyorum ve bu tur sulandirmalara karsi Bir Adalet Ayibi baslikli Can Dundar guzel bir yazi yazmis, 10.3.2011 tarihli (sistem yutmasin diye linkin ilk kismini noktalarini silerek veriyorum):

    http://gundem milliyet com tr/bir-adalet-ayibi/gundem/gundemyazardetay/10.03.2011/1362189/default.htm

    Can Dündar: Bir Adalet Ayibi

    “Hayır, bu oyuna gelmeyeceğim. Ergenekon davasının bunca hukuksuzluğunu bir kenara bırakıp bizi çekmek istedikleri batağa, yani sarkıntılık iddialarına, bel altı şantaja girmeyeceğim.
    “Kim kime asıldı” geyiklerine katılmayacağım.
    Telefon dinlemelerin seksi bölümünün sızdırılması bana, Yassıada duruşmalarında savcının, devrik Başbakan’ı itibarsızlaştırmak için kasasından çıktığını iddia ettiği kadın külotunu, mahkeme salonunda sallamasını hatırlatıyor.
    O pespayeliğin utancını 50 yıldır yaşıyoruz.
    Asıl meseleyi sıvamada kullanılan bu çamura bulaşmayacağım.
    * * *
    Onun yerine, kimsesiz bir davadan söz edeceğim bugün…
    Hukuksuzluğun yeni bir kanıtından…
    Hepimizin başına gelebilecek bir adalet ayıbından…
    Önümde Edirne F-Tipi Cezaevi’nde yatan ODTÜ’lü Hüseyin Edemir‘in mektubu var. Okudukça tüylerim ürperiyor.
    “Kapana kısılmış fare gibiyim” diyor Hüseyin:
    “Acı içinde çırpınıp bağırıyorum. Sesim, zulüm sağanağında eriyip gidiyor. Ama bağırmaya devam edeceğim. Sesimi duyar mısınız?”
    Hüseyin, 2008’de Tarih bölümünden mezun olmuş. 2009’da ODTÜ ile Humboldt Üniversitesi’nin ortak master programına burslu olarak kabul edilmiş. Bir yandan Berlin’e gitmeye, bir yandan da nişana hazırlanıyormuş. Borç harç nişan yüzüklerini almış. Tam nişanlandığı gün, sıradan bir polis kontrolünde kimliğine bakmışlar. Arandığını öğrenmiş.
    “Bir hatadır, yarın bırakırlar” diye düşünmüş. Ama öyle olmamış. Ertesi gün DHKP-C üyesi olmak iddiasıyla tutuklanmış.
    * * *
    Meğer 11 yıl önce “Gençlik” dergisindeki aramada, bir bilgisayar disketinde adı çıkmış.
    Avukatlar bu belgenin delil sayılmayacağına dair örnek kararlar, bilirkişi raporları sunmuş. 11 yıldır adresi, okulu belli olduğu halde niye yakalanmadığını sormuşlar. Ama nafile…
    1 Şubat 2010’da tutuklanmış Hüseyin; 4,5 ay sonra mahkemeye çıkarılmış.
    “4,5 aydır sebepsiz yere yatıyorum” diye yakınmış. Mahkeme inadına bir sonraki duruşmayı 5,5 ay sonraya vermiş.
    1 yılda yalnızca 3 duruşma…
    Bu arada 3 cezaevi değiştirmiş; sonuncusu geçen yılbaşı gecesi… Türkiye eğlenirken Tekirdağ’daki hücresini basıp onu bir ring aracına atmışlar ve Edirne’ye götürmüşler. “’İleri demokrasi’nin yılbaşı hediyesi” diyor Hüseyin…
    * * *
    Önceki gün 4. duruşması vardı.
    Bir sürpriz yaşandı. Savcı, “’Terör örgütüne üye olmak’, soyut bir suçlama… Sanığın örgütle bağlantısını ortaya koyan inandırıcı delil, tanık ya da eylemi yok” dedi. Üstelik davanın 10 yıllık zaman aşımını doldurduğunu söyledi ve sadece tahliye de değil- beraat istedi.
    Karar:
    “Savcının beraat talebinin reddine…
    Sanığın tutukluluğunun devamına…”
    Hâkim kim?
    Balyoz davasının hâkimi…
    Hüseyin içerde 1. yılını doldurdu. Söz onun:
    “Yegâne amacı iyi bir akademisyen olmak olan hayatım, kör bir baltayla ikiye ayrıldı ve yarısı karanlığa gömüldü. Eğitimim, hayatım altüst oldu. Nişanım ertelendi. Okul kaydımı dondurdum. Bursum kesildi. Tutukluluğum infaza dönüştü. Bunca haksızlık hangi vicdana sığar? Sonunda beraat edersem bu kaybettiklerimi kim, nasıl telafi edecek?”
    Sizin bir cevabınız var mı?

    Yoksa hâlâ “Kim kime asıldı”yı mı merak ediyorsunuz?

    Cevapla

    • husam cakar Says:

      Bu haberi dinledim ve çok üzüldüm.Düşmanım bile olsa,bir dakika bile özgürlüklerinin kısıtlanmasını istemem.Bu genç insanın geleceğiyle oynadılar.Bunu hiç bir şey telafi edemez.Bu ülkede adelet olduğuna inanmak istiyorum.Adelet dağıtanlar,adelete inanmamızı sağlamak zorundadır.Bu onların asli görevidir.

      Cevapla

    • fenerant Says:

      Önce çok üzüldüm.
      Adalet bir gün herkese lazım olacak.
      Bu yazı ile mesaj da veriliyor.
      Balyoz davası sanıkları tahliye talep etmesinler, tahliye kararı verilmeyecek anlamı da çıkıyor.

      Cevapla

  18. Solmaz Türk Says:

    Balyoz fiyaskoyla sonuçlanacak,yakında Balyoz olmadı bir adet 28 şubat verelim diyecekler.TV lere çıkan bildiğimiz güruh şimdiden alt yapısını hazırlamaya başladılar.Demedi demeyin.

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Yuruyen tum darbe plani davalarindan bagimsiz olarak 28 Subat surecinde rol almis tum silahli ve silahsiz kuvvetler mensuplari er ya da gec hakim onune cikartilacaklar diye umuyorum.

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        Katılıyorum, hatta 12 Eylül ve diğer darbeler için de aynı dilekleri besliyorum.

        Sahte delil yaratarak insanları suçlayan, hukuk sınırlarını zorlayıp hatta ihal edip bu kişilerin yıllarca tutuklu kalmasına yol açan kişilerin ve bunları azmettirenlerin de tek tek bulunup cezalandırılacaklarından da hiç şüphem yok.

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Bu arada isin ilginc yani su an yuruyen darbe plani davalarini inandirici bulmayan pek cok kimse 28 Subat’in yargilanmasi konusunda olumlu gorus bildiriyor. Bununla iliskili bir diger ilginc husus da olasi bir 28 Subat davasinda sanik konumunda olmasi beklenen o donemin yuksek rutbeli askerlerinin onemli bir kismi zaten su an yuruyen davalarda halihazirda sanik durumundalar. Sizi tenzih edeyim ama 28 Subat’a dava acilsa bu blogta yorum yapanlarin bir cogu, kim bilir belki blog sahipleri bile, 28 Subat’in darbe olmadigi seklinde bir tevzirata baslayacaklardir.

          Cevapla

          • Can Acar Says:

            Adaleti ve gerçekleri aramayı darbecilikle eşleştiren çarpık bir mantığın yoksa bu hiç de ilginç değil.

            Hmm. Bir dakika. Bunu defalarca konuştuk. Buradaki pek çok kişinin sathekarlıklara ve hukuksuzluklara tepki göstermek için burada olduğunu bilmiyor olman mümkün değil. Hala aynı şeyi iddia ediyorsun. Bak işte bu çok daha ilginç.

            Buraya yorum yazanları kafadan darbeci ilan ederek ne kadar “tarafsız” ve “objektif” olduğunu tekrar gösterdiğin için de ayrıca teşekkürler.

            Cevapla

            • fmerakli Says:

              28 Subat surecine iliskin savcilik tarafindan bir inceleme baslatildigi basina yansidi. Eger inceleme sonrasinda sorusturma acilir, iddianame duzenlenir ve mahkeme tarafindan kabul edilir ise, yani 28 SUbat’cilar hakim onune cikartilir ise insanlarin neler yazdigina bakariz, bakalim zaman kimi hakli cikartacak.

              Ayrica ben insanlari ‘kafadan’ darbeci olmak ile itham etmiyorum; bu blogta asker sivil iliskileri uzerine, ya da bu konuda yazan cizen insanlar, onlarin soyledikleri uzerine pek cok tartisma yapildi. Kagida basilsa yuzlerce sayfa tutar… O tartismalarda kimi yorumcularin soylediklerine bakarak olasi bir 28 Subat davasi icin neler soyleyeceklerini ongormek icin kahin olmak falan da gerekmiyor… Bunun tarafsizlikla falan bir ilgisi yok, yine sizi tenzih ederek soyluyorum ama bu blogtaki kimi yorumcularin 28 Subat’a darbe demeye asla dilinin varmayacagi, illa bu kelimeyi kullanirlarsa onu da 12 Eylul gibi faideli darbelerimizden olarak anacaklari konusunda benim endisem yok; bekleyip gorelim…

              Cevapla

              • Can Acar Says:

                Eğer 28 Şubat soruşturmasını Gölcük belgeleri üzerinden yaparlarsa soruşturmanın güvenilirliği azalır diyecektim. Neyse ki savcı haberi yalanlamış:

                Anadolu Ajansı (AA), İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın, Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada ele geçirilen belgeler doğrultusunda 28 Şubat sürecine ilişkin inceleme başlattığını iddia etti.

                Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen ise AA’nın iddiasını yalanladı. Seçen “28 Şubat ile ilgili bir soruşturma yok. Gölcük Donanma Komutanlığı’nda çıkan belgelere ilişkin genel inceleme devam ediyor” dedi.

                Cumhuriyet, 11.03.2011

                Özellikle darbe, terör gibi soruşturmalarda, soruşturmayı sağlam delillerle ve kurallarına uygun yürütmek çok daha büyük önem taşıyor. Eğer 28 Şubat yine “bir bavul belge” veya “üç çuval disk” ile soruşturulursa, ortalıkta gizli tanıklar, elektronik deliller CD’ler, virüsler uçuşmaya başlarsa o zaman ya kurunun yanında yaş da yanar, ya da kurular oluşan karmaşada temize çıkar.

                Cevapla

              • Kemal Says:

                “…12 Eylul gibi faideli darbelerimizden olarak anacaklari konusunda benim endisem yok; bekleyip gorelim…”

                Ben merak ettim şimdi. Geçmiş yazışmaları kaçırmış olabilirim ama burada bir allahın kulu 12 Eylül’ü faydalı darbe olarak nitelemiş olabilir mi? Okuduklarımdan fazla böyle bir yorum yapacak olduğunu sanmıyorum. Eğer kolaydaysa söz konusu tartışmalar link verebilen olursa sevinirim.

                Aklıma sadece Fethullah Gülen’in zamanında darbeyi destekeleyici yazıları geliyor. Çok emin olmasam da bazı yorumcuların cemaate yakın durduklarını görebiliyorum. Acaba onlar mı böyle yorumlar yapmış diye düşünüyorum ama bu kadar da kendileriyle çelişeceklerini sanmıyorum, her ne kadar böyle bir potansiyelleriolduğunu seziyor olsam da…

                Cevapla

                • fmerakli Says:

                  Kemal bey,

                  Sorunuza cevap verecegim ama tartismayi kisisellestirmemek icin yorumcularin isimlerini zikretmeyecegim. Orbegin bir yorumcu Otosansur baslikli blog girisinin altina ekledigi yorumda su ifadelere yer vermisti:

                  “Her şey bir yana 12 Mart ve 12 Eylül sebebiyle demokratik cumhuriyete inanan kesimlerin tepkilerin yoğunlaştığı TSK,28 Şubat sürecinde komuta kademesinde yer alan Torumtay,Karadayı-Kıvrıkoğlu varlığını iyi değerlendirmiş,ülkede karanlığa direnen ulusalcı kesimlerin yeniden en güvendiği kurum haline gelmiştir.TSK,cumhuriyet kuran şanlı tarihine yakışır şekilde,rejimin hazin tükenişini engellemiş,halkın nabzını çok iyi tutarak gerekli tepkiyi göstermiştir.Kemal’in Askerleri dünyada örneğine rastlanmayan şekilde ordu-halk kaynaşmışlığının örneğini oluşturmuştur.”

                  Bir diger ornek olarak “Balyozcular 2003’deki kız öğrenci yurdunun 2005’de erkek yurdu olacağını da bilmişler” blog girisinin altinda yazilan bir yoruma bakilabilir:

                  “Şimdi Evren Paşa’yı çarmıha germeye çalışanlar 12 Eylül 1980 öncesinde yolda belde rastladıkları her subaya “ne zaman darbe yapıp akan kanları durduracaksınız” diye soruyorlardı.. Sokak ortasında hiç bir neden yokken vurulan bir hocamızın cenaze töreninde garnizon komutanına gidip yalvardık öğrencileri olarak; yeter artık, müdahele edin de dursun şu akan kan dedik… Günde ortalama 15 gencin öldürüldüğü günlerdi.. Şimdi unutuldu gitti.. Kaedeş kavgasını durduranlar da niye akn kanı durdurdunuz diye suçlanır oldular”

                  Bunlar ilk aklima gelen orneklerdi ama blogta eski tarihli yorumlara bakarsaniz benzer goruslerin ifade edildigini gorursunuz.. Yukarida ornek verdigim yorumlari yazanlarin cemaatci olup omadiklari yonundeki degerlendirmeyi de size birakiyorum, kimseyi tohmet altinda birakmak istemem…

                  Cevapla

          • trekking Says:

            Peki siz fmeraklı, Şu an yürüyen darbe planı davalarını inandırıcı buluyormusunuz!!!

            Aylardır bu bloğu takip ettiğiniz, blog yazarlarının yüzlerce maddi hata, tutarsızlık ve çelişkileri ortaya koymasına karşın ( hafızam beni yanıltmıyorsa birkısım tutarsızlıklara muhalefet etmenize karşın, bir bölümüne sizin de katıldığınızı hatırlıyorum) inandırıcı buluyormusunuz? Hala!

            Cevapla

  19. Ramiz Bektaş Says:

    Bence İklim Kılıçdaroğlu ile 45 dakikalık konuşmasını teybe almış olabileceğni düşünerek bir söylem geliştirmeliyiz arkadaşlar. Sadece İklim Fetullahçı, Akp ahanı vs. demek kurtarmayabilir. Mesela o konuşmada Kılıçdaroğlu Iklim Bayraktar Kaleli ile Baykal arsında geçtiği iddia edilen olayın detayları, ne gibi bir tuzak düşündüğü gibi konular konuşuldu ise Taraf’ın aşağıdaki haberde dediği manada bir Gandigate’i elimizde bulabiliriz. Dikkatli olmalıyız derim.

    “Oda Tv muhabiri İklim Bayraktar’ın komplo teklifini ‘Yap getir’ diyerek kabul eden Kılıçdaroğlu, siyasi tarihin en büyük skandalına imza attı.
    Ergenekon kapsamındaki Oda TV soruşturmasıyla birlikte ortaya çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteci İklim Bayraktar ve eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal arasındaki “şantaj”, “taciz” ve “komplo” iddiaları tam bir skandala dönüştü. İklim Bayraktar ile görüştüğünü kabul eden Kılıçdaroğlu, Bayraktar’ın AKP’li bir yönetici hakkında iddialarda bulunduğunu iddia etti. Ancak ısrarlı sorulara rağmen bu ismi açıklamadı ve topu Bayraktar’a attı: “AKP’li yöneticiyle ilgili bölümü de açıklasana.”

    Telefondaki şok diyalog

    Kılıçdaroğlu, Bayraktar ve Baykal üçgeninde dönen skandal, Oda TV soruşturmasında gazeteci İklim Bayraktar’ın gözaltına alınmasıyla ortaya çıktı. Teknik takibe takılan Bayraktar’ın eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile 21 Şubat 2011 tarihinde yaptığı görüşme, dönen “kirli oyunlara” ışık tutuyor.

    İklim Bayraktar: Böğüre böğüre ağlamak istiyorum şu an.

    Eminağaoğlu: Hayrola?

    Bayraktar: Sana biriyle görüşmeye gidiyorum dedim ya (Kemal Kılıçdaroğlu kastediliyor).

    Eminağaoğlu: Evet

    Bayraktar: Görüştüm çıktım şimdi yanından, 45 dakika görüştük. Ama bütün umutlarım, inancım, her şeyimi yitirdim. Yani o kadar açık konuştum ki, şaşırdım. Başbakanlık koltuğunda oturup bu ülkeyi yönetecek kapasite yok.

    Eminağaoğlu: Zaten bugün buraya gelinmesinin sebebi bu tablo değil mi?

    Bayraktar: İnanılır gibi değil. O kadar kalın bir cümle kuruyor ki, yani tamam, gücü olan yapsın, yap, ben gereğini yaparım. Ya Allah Allah git yap diye bir şey var mı ya. Diyorum ki ben sana bu kadar büyük bir balık getirebilirim. O diyor ki tamam sen git kendi şartlarınla yap getir. Anlıyor musun?

    Eminağaoğlu: Anlıyorum.

    Bayraktar: Ama hani en büyük balığı getireceğim diyorum, yardımcı ol, en azından bunun için ufacık da olsa bir alet lazım değil mi, bir şey lazım. Onu sağla. Tamam de. Destek ol, güç ver. Yok olmaz deme. Tamam kendin yap getir de, ee ananın… Ben yaptıktan sonra youtube da koyarım ya, sana ihtiyacım yok ki.

    Eminağaoğlu: Aynen öyle.

    Kılıçdaroğlu: Bayraktar açıklasın

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteci İklim Bayraktar’ın yukarıdaki diyalogda ifade ettiği 45 dakikalık görüşmeyi kabul etti. Dün Ankara’da öğretmenevinde düzenlenen toplantıda üniversite öğrencilerinin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “İklim Bayraktar’ın sizinle görüştüğüne dair iddialar var? Siz ne düşünüyorsunuz” sorusuna, “Sayın Bayraktar, Oda TV muhabiri olarak geldi ve kendisi uzun süre beklemiş görüşmek için. Oda TV muhabiri olarak geldi görüştüm. Ben İklim Hanım’dan bir şey istiyorum. Bana anlattığı bir bölüm daha var. Onu da anlatmasını istiyorum. Bir AKP yöneticisi, tepe yöneticisiyle ilgili olarak anlattığı bazı olaylar vardı” yanıtını verdi.

    ‘Bir bakan mı’ sorusu

    Kılıçdaroğlu, “Bir bakan mı?” sorusu üzerine de “Eğer İklim Hanım bunu açıklarsa o zaman ben merak ediyorum AKP medyası ne yazacak. Aramızdaki bir görüşme olduğu için ben bu görüşmeyi anlatmak istemiyorum. Ama Sayın Bayraktar teybe aldığını söylüyor. Ben o teybin açıklanmasını isterim. Orada kimin hakkında neleri anlattığını Sayın Bayraktar’ın anlatmasını isterim. Sanırım asıl şok o tarafta yaşanacaktır” dedi.

    “Gazetelerde yer almayan bölümü siz açıklayacak mısınız” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Hayır. Çünkü benim elimde teyp bandı yok. Onun açıklamasını isterim. Teyp kaydını bana verirse ben açıklarım. İddia sahibi ben değilim” diye konuştu.

    “Teybe aldığını size söyledi mi” sorusuna da Kılıçdaroğlu, “Teybe aldığını bana söylemedi. Ben gazetelerden öğrendim” yanıtını verdi.”

    Cevapla

  20. Solmaz Türk Says:

    Taraf gazetesinde yazılanları buraya bire bir alıntılayarak ne yaptığınızı zannediyorsunuz?Saçma sapan yorumları okumaktan bıktık.Burası cemaatin yayın organına döndü ama burada beyinleri yıkanacak cahil kimse yok.Hadi bakalım kış kış başka kapıya.

    Cevapla

  21. Ramiz Bektaş Says:

    “Kış kış başka kapıya”?

    Bu söylem problemli çünkü:

    1. İçeriğe hiç bakmadan yazının kaynağı üzerinden hakaret ediliyor.
    2. Farklı fikre sıfır tolerans ile faşizan bir tutum sergileniyor.
    3. Burada tartışma olmaz koro halinde slogan atarız deniliyoır.
    4. Kendsini ev sahibi yerine koyuyor (eğer Solmaz Türk Dani Rodrik veya Pınar Doğan olmadığını farz ediyorum.
    5. Buraya alıntılanmayan yazının yok olduğunu kimsenin zihinleerinde olmayacağını farz ediyor (deve kuşu sendromu).

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      dogru soze ne denir! 🙂

      Cevapla

    • Can Acar Says:

      Senin mantığın da problemli çünkü:

      1. Yazının içeriği ve konusunun bu rada tartışılanlarla uzaktan yakından ilgisi yok.

      2. Yazı kendi içerisinde çelişkili ve yanıltma amaçlı yazılmış. İpucu: Kılıçdaroğlu Eminağaoğlu-Bayraktar görüşmesini kabul etti diyor. Kılıçdaroğlu görüştüğünü kabul etti, görüşmenin içeriğini değil. Yazıdaki diğer aksaklıkları da sen bul.

      3. Burada tartışma olur, hatta alası olur. Yazılanlara ve yorumlara bakabilirsin. Ancak her konu tartışılacak diye bir kural da yok.

      4. Ev sahipleri seni kovalarsa gidecek misin?

      5. Nasıl bir “teknik izlemeyse” bu, Eminağaoğlu Bayraktar görüşmesini kaydetmiş, ilgili yerleri cımbızla çekmiş ve sızdırmış. Bunun talimatını kim verdi acaba? Devekuşu sendromu bunu sorgulatmaz bazı “taraf”lara.

      Kılıçdaroğlu ve Baykal tuzağa düşmemiş, yine de bir bardak suda fırtına koparılmaya çalışılıyor. Burada sökmez. Geçmiş olsun.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Diyelim ki siz haklisiniz ve Kilicdaroglu ve Baykal tuzaga dusmemis ama tuzaga dusurmeye calisan da o pek begendiginiz OdaTV muhabiri, hani patronu gozaltina alininca “Yalcin gibi gazeteci” diye arkasindan methiyeler duzulen adam… O Yalcin gibi gazeteci acaba neden CHP’lilere tuzak kurdugu iddia edilen bu muhabirini bugune degin isten cikartmamis. Muhabirin OdaTv ile iliskisi ancak bugun kesilmis ki benim gordugum kadari ile ne dedigi bile pek anlasilmayan bir ‘yari resmi aciklama’ ile isin icinden siyirmaya calisiyorlar..

        Bir de Kilicdaroglu ve Baykal dediginiz gibi tuzaga dusmedi ise en azindan Baykal’in verilmis sadakasi varmis, zira baksaniza tacize ugradigini kendisine soyleyen muhabirle gorustukten sonra Kilicdaroglu Baykal’i arayip “boyle bir durum var, ne is?” diye bile sormamis. Bence Kemal bey acisindan durumun ozeti su. – ya muhabirin iddiasina inandi ve sessiz kaldi ya da inanmadi, yani bir iftira/komplo oldugunu anladi ama Baykal’a haber vermedi… Var mi degnegin iki ucu arasinda fark, bence pek yok…

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Bunu Odatv’ye sorun diyeceğim, ama diyemiyorum. Bu soruyu cevaplayabilecek tüm yetkililer içeride.

          Değneğin başka uçları da var. Örneğin yapılan kayıtları kimin ne amaçla yaptığı, hangi bölümlerinin kimin talimatıyla sızdırılığı gibi ilginç sorular var hiç gündeme getirilmeyen. Kılıçdaroğlu’nun vermediği talimattan daha ilginç bence bu konudaki talimatlar. Ama yine de konu dışı …

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Degnegin baska ucu yok Can bey. Baska degnekler var derseniz, anlarim hatta hemfikir de olurum; ama Kilicdaroglu icin yukarida bahsettigim degnek ve onun iki ucu var. Zira muhabire ya inandi (degnegin bir ucu) ya inanmadi, komployu/iftirayi sezdi (degnegin ikinci ve son ucu). Kendi agzindan bu konuyu Baykal ile konusma geregi duymadigini acikladigina gore, degnegin her iki ucunun da nahos bir durum ortaya koydugu asikar… Cuneyt OZdemir’in Radikal’de yazdigi gibi bu skandal Kilicdaroglu icin sonun baslangici niteliginde:

            “Operasyon içinde operasyon yapılıyor. CHP için bu olay seçim öncesi öyle üzeri örtülebilecek sıradan bir olay değil. Zira bu sefer olayın kahramanları bizzat CHP’nin içinde… Gerçi Baykal’ı deviren kasette de benzer iddialar vardı, ama bu sefer telefon kayıtları, milletvekili beyanları ile her şey çırılçıplak ortaya çıkıyor. Kıyamet kopması lazım, kopmuyor! Yine de bu tablo Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinin bitişi için geri sayımın başlangıcıdır. Koltuk, altından kaymaya başladı. Seçimi çıkartırsa büyük başarı.”

            Cevapla

            • Can Acar Says:

              Bahsettiğin (umduğun?) kadar vahim bir olay olduğunu düşünmüyorum. Senin değneğin diğer bir (temiz) ucu Kılıçdaroğlu’nun iddiaları o kadar işinin arasında Baykal’a aksettirecek kadar bile önemli bulmamış olması.

              Kopmasi gereken o kadar çok kıyamet var ki … Ben Başbakan’ın sızdırılan kasetini de hatırlıyorsundur. Sahi ne oldu o gazetecilere? Ya da şu soruşturlmayan Kayseri yolsuzluğu. Nasıl bir ülkede anayasaya aykırı olarak yurt dışından destek aldığı iddialarını (Denizfeneri) geçiştiren bir hükümet ayakta kalabilir?

              Japonya (hatta belki Amerika) olsaydık belki. Ama Türkiye’de buradan birşey çıkmaz. Geçmiş olsun.

              Cevapla

              • Kemal Says:

                Sevgili fmeraklı,

                Can Acar’ın yanıtlarını aşacak bir şey yazmayacağım. O kadar aklın yolu bir yanıtlar veriyor ki, siz gerçekten bu yanıtları kendiniz düşünerek bulamıyor musunuz diye insan düşünüyor.

                Kemal Kılıçdaroğlu inanmış da olabilir üstelik. Ne yapsın. İki kişi arasında olan, bilmediği bir konuda ne yapmasını bekliyorsun. Savcılığa şikayette mi bulunsun.

                Başbakan’ın sızdırılan kasetlerinde Türkiye’de ticaret yapan birisinden A.B.D.’deki kızlarına para göndermesini istemesi hakkında ne düşündüğünü de ayrıca merak ediyorum. Bu olayı sen nasıl açıklıyorsun? Bunları yayınlayan arkadaşların Ergenekon kapsamında tutuklanmalarını nasıl değerlendiriyorsun?

                Daha dün çocuklarını arkadaşının bursuyla okutan bir kişinin şimdi zengin olması ne kadar mümkün? Hele bu arada tek işi Başbakanlıksa ve aldığı maaş belliyse. Bu durum seni rahatsız etmiyor mu?

                Cevapla

                • fmerakli Says:

                  Kemal Bey,

                  Adasiniz Kemal bey de muhabirin iddialarina inanmis olabir, ama bu durumda savciliga sikayette bulunmasini degil, bu iddiayi Baykal ile paylasmasi beklenirdi. Belati bir vurusla koltugundan olmus Baykal’a karsi boyle bir sorumlulugu vardi ki Kilicdaroglu’ndan bu yonde bir beklenti icerisinde oldugunu sitemkar aciklamasinda Baykal da ifade etti.

                  Erdogan’in o isadami ile nasil bir iliskisi oldugunu bilmiyorum. Eger o isadaminin Erdogan ile arkadasligi nedeni ile haksiz kazanc ettigi ise bunun hukuki sonuclari hem Erdogan’i hem de sozkonusu isadamini kapsayacak sekilde sorusturulmasi gerekir. BU konuda bilgisi ve belgesi olanlarin da yapmasi gereken savciliga basvurmaktir. Ses kaydini yapan ve yayinlar hakkinda ise ozel hayatin gizliligini iptalden dava acilmalidir. Ergenekon kapsaminda tutuklanan ve bu ses kaydini yaynladiklari iddia edilen gazeteciler hakkinda yoneltilen suclamanin detaylarini bilmiyorum. Eger bu ses kaydi Ergenekon saniklarinin dahil oldugu bir operasyon neticesinde internete servis edildi ise saniklarin da o dava kapsaminda yargilanmasini ben makul buluyorum. Bu arada benzer ses kayitlarini kim yaparsa yapsin mahkeme karari olmadigi muddetce bu ozel hayatin gizliligine tecavuzdur. Dinlenen kisinin AKP’li mi oldugu, yargi mensubu mu oldugu, ordu mensubu mu oldugu, gazeteci mi isadami mi oldugu konusu onemsiz bir detaydir.

                  Bu arada Erdogan’in siyasete girmeden once ticari faaliyetlerde bulundugu, mal beyaninda yer alan servetinin onemli bir kisminin da sahip oldugu sirket hisselerinin satis geliri oldugu yasa geregi yaptigi mal beyanlarindan biliniyor ki Mart 2010 tarihi itibari ile Erdogan’in banka ve menkul degerler ile alacaklarinin toplami yaklasik 3 milyon TL civarinda. Erdogan her yil mal beyaninda bulunuyor, siyasetten haksiz kazanc elde ettigine iliskin bilgi ve belgesi olanlarin ya da eksik mal beyaninda bulunduguna iliskin kanitlari olanlarin basvuracagi yer yine yargi mercileridir.

                  Cevapla

                  • Can Acar Says:

                    Avukat Bey,

                    Savunduğunuz Başbakan’ı kaydeden değil kaydı yayınlayan kişilerin Ergenekon’dan içeri alındığının farkındasınız umarım. Ergenekon, Balyoz ve diğer davalarda benzer şekilde kişisel özgürlükleri ihlal ederek “sızdırdıkları” bantları ve dokümanları defalarca yayınlayan medya kuruluşları hakkında açılan davaları basın özgürlüğü kapsamında değerlendirip eleştirmiştiniz hatırlatırım. Bu çifte standardın sebebi nedir bizi aydınlatır mısınız? AKP ve sayın Başbakan’a gösterdiğiniz bu sonsuz hoşgörüden bir parça da ana muhalefet partisine ve onun başkanınına ayırmanızı beklemek saflık mı oluyor?

                    Cevapla

                    • fmerakli Says:

                      Sayin Mubasir,

                      Ses kaydini kimin yaptigi ile ilgili bir bilgim yok, ancak ses kaydini yayinlayan derginin sahibi ve kimi yoneticilerinin bu ses kaydindan once Ergenekon davasinda sanik olduklari gercegini dikkate almak gerekiyor.

                      Bu arada her zamanki gibi daha onceki ifadelerimi carpitmissiniz. Ben mahkeme karari olmayan dinlemelerin yapilmasina da basina sizdirilmasina da karsiyim ve bu nedenlerle acilan davalari basin ozgurlugu kapsaminda degerlendirmiyorum, bugune kadar da degerlendirmedim. Bu anlamda ifadelerimde bir cifte standart yok. Ses kayitlarinin nerede yayinlandigi ve kimin kaydi oldugu da benim icin onemli degil. Benim basin ozgurlugu kapsaminda gordugum davalar farkli davalar. Ornegin Samil Tayyar’in, gizlilik karari olmayan, yani herkesin erisebilecegi kamuoyuna aciklanmis dava klasorlerinde yer alan ve mahkeme karari ile yapilmis bir dinlemeye yazisinda yer verdigi icin gizliligi ihlalden mahkum edilmis olmasini basin ozgurlugu kapsaminda degerlendiriyorum. Mahkeme karari olmayan dinlemelerin yapilmasi ve yayinlanmasi suc teskil etse de kimi ordu ve yuksek yargi mensuplarinin internete yayilan dinlemelerinin onemsiz oldugunu da soylemiyorum, yanlis anlasilmasin. Referandum oncesi Ocalan’i bu surecte kullanmak lazim diyen ya da milletvekillerine bozma mi onama mi istersiniz diye soran yuksek yargi mensuplari hukuka aykiri bir sekilde elde edilmis deliller ile belki bir ceza kovusturmasina konu olmayacaklar ama kimin ne sekilde is tuttugu da kamuoyu nezdinde ortaya cikiyor…

                      AKP ve Basbakan’a gosterdigim bir hosgoru de sozkonusu degil. Siyasi nufuzlarini kullanarak haksiz kazanc elde ettiler ise ya da baskalarinin elde etmelerine neden oldular ise yargi onunde hesap vermeliler diyorum, bu mu hosgoru… Siz sormadan soyleyeyim, ornegin Deniz Feneri davasinda akibeti henuz belli olmayan paranin AKP kasasina girdigi kanitlanir ise Yargitay Bassavciligi’nin geregini yapmasi gerekir. Gazete kupurlerinden iddianame hazirlayip kapatma davasi acan savciligin, boyle somut bir kanit ele gectigi taktirde geregini yapmayacagini dusunmek zaten abes olur.

                    • ihtimal Says:

                      Sevgili Can,
                      Ihtimal hesaplarindan kismen de olsa anladigindan yola cikarak, her seyere gozlerini kapasan bile bazen olaylara bir byabanci gibi baktiginda bile baktigin desenin ne oldugunu anlayabilirsin. Elimizde birinci ve ikinci siyasi partiler var. Ikinci siyasi parti son iki secimdir secimi kazanamamis ve ustelik lideri sadece Turkiye degil cevremisdeki butun halklar tarafindan sevilen bir partiye kaybetmis, ve anketlerin gosterdigine gorede ucuncu secimide daha buyuk bir oya farkiyle kaybedecek. Bu parti hala birbirine benzer yonetim anlayisiyla piyasada. Nasil bu kadar naif olabiliyorsunda, bu partinin secimlerde bir nebze olsun basari kazanabilmesi icin geriye kalan butun yasa disi ve mide bulandirici taktikleri kullanabilcegi ihtimalini goz onunde bulundurmuyorsun? Iste kardesim gor, baska yollari yok ve suanda piyasaya dokulenler, ve dokulecek olanlar tek yollari.

                    • Can Acar Says:

                      fmerakli,

                      Önceki ifadelerini çarpıtan sensin. Bak daha önce şöyle yazmışsın:

                      … Bugun basin ozgurlugunun onundeki engellerin ana eksenini benim gozumde yurutme degil yargi olusturuyor. Ergenekon davasini hakkinda haber yapan ya da kose yazisi yazan gazetecilere acilan dava sayisinin 2000′i gecmis olmasini ne yapacagiz? Ornegin Samil Tayyar herkesin erisimine acik dava klasorlerinde yer alan ve mahkeme karari ile yapilmis bir telefon gorusme kaydindan kose yazisinda bahsettigi icin sorusturmanin gizliligini ihlalden 1 yil 3 ay cezaya carptirildi, ceza ertelendi ama adli kontrol devam ediyor, ayni sucu bir kez daha islerse, yani dava klasorlerinde yer alan (yani bir gizliligi olmayan) ve savcinin hosuna gitmeyen bir bilgiyi kosesine tasirsa hapse gorme ihtimali var. Basin ozgurlugunden bahsederken bunlari da goz onune aldiginizi ben bugune kadar gormedim. Ergenekon/Balyoz davalari ile ilgili olarak haklarinda en cok dava acilan gazetelerin Star, Zaman ve Taraf oldugunu da gozden kacirmamak gerekiyor.

                      Yani Şamil Tayyar örneği altında “2000 davayı” ve “Zaman/Taraf/Star” gazetelerine açılan davaların tümünü aynı kefeye koyup basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmişsin.

                      Lafı istediğin kadar çevirmeye çalış, diğer yazdıkların yukarıda. Bir yandan Kemal Kılıçdaroğlu ve Baykal hakkında, elinde hiçbir somut bilgi olmadan hüküm veriyorsun. Öte yandan, Başbakan hakkında, yine elinde delil olmadan, bir paragraf savunma yazıp elinde belgesi olan yargıya başvursun diyorsun.

                      Çifte standart budur.

                      Bak, ihtimal de bunu alkışlıyor, hatta bir adım da ileri gidip “Neden eşit tutalım, CHP’nin belden aşağı oynamak için nedenleri var” diyor. Herhalde herkesi kendisi gibi sanıyor.

                    • fmerakli Says:

                      Can bey,

                      Benim carpitma yaptigimi iddia ettiginiz ikinci yorumunuzu okuduktan sonra bu sekilde dusunmenize neden olan seyi bir nebze anladim saniyorum – konu ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmamak…

                      Dana once yazdigim gibi mahkeme karari olmayan telefon/ortam dinlemelerinin yapilmasi ve yayinlanmasi suctur, kimin yayinladigi ve kimin kaydedildigi onemsiz bir unsurdur.

                      Ikinci yorumunuzda benim bir baska yorumumdan gazetecilere acilan davalar ile iliskili olarak yazdiklarimi aktarmissiniz, ancak o aktardiginiz ifadede benim daha sonra soylediklerim ile celismiyor. Kisaca ve ornekler ile aciklamaya calisacagim, zira o tartismanin ozunde davalarin icerikleri yoktu, o ayrintiyi burada aciklamak gerekiyor simdi ki eksik bilgi ile hareket ettiginizi gosterebileyim…

                      Benim bahsettigim davalarin ortam/telefon dinlemeleri ile hicbir ilgisi yok. O nedenler ile acilmis davalari elestiren tek bir ifademi gostremezsiniz. Benim yasadisi dinlemeler ile ilgisi olmayan, bu nedenle acilmasini elestirdigim ve basin ozgurlugu kapsaminda bir sikinti olarak degerlendirdigim davalardan ornekler vereyim…

                      Zaman muhabiri Busra Erdal icin acilan davalarin onemli bir kismi bu kapsamdadir ve bu davalarin ses kayitlari ile uzaktan yakindan ilgisi yoktur. Zaten Zaman gazetesi ses kayitlarina yer veren, benim de elestirdigim ve kinadigim, haberlerini muhabir imzasi olmadan yayinliyor. Erdal’in hakkinda dava acilmasina neden olan haberlerden birkac ornek vereyim. Mesela NIsan 2010’un ilk haftasinda yayinlanan ve balyoz davasindaki toplu tahliyeleri elestiren “HSYK krizi: Atananlar devrede, BAlyoz ortbas ediliyor” baslikli haber ya da “Balyoz tahliyelerinin temeli korsan kararname ile atildi” baslikli haber. Dava terorle mucadele kanunu 6. maddesi cercevesinde acildi ve iddianamede isnat edilen suc “hakimleri teror orgutlerine hedef gostermek”. Isin ilginc tarafi bu haber ile muhabirin hakimleri hangi teror orgutune hedef gosterdigi bilgisi iddianamede yer almiyor, herhalde “bir teror orgutu haberi okuyup gaza gelir nasilsa” diye dusunulmus.

                      Ya da Acracia’nin da daha once gundeme getirdigi Ismail Saymaz’in Ergenekon davasi ile ilgili haberleri ornek olarak verilebilir. Saymaz’in Ergenekon ile Turk Intikam Tugayi arasindaki iliskiyi uzerine yaptigi iki haber nedeni ile hakkinda 12 ayri dava acildi; daha yakin tarihlerde yaptigi Erzincan davasi ve Cihaner ile ilgili haberler nedeni ile acilan davalar ile birlikte hakkinda talep edilen mahkumiyet suresi 100 yili gecti. Bu davalara konu olan haberlerin hicbirinde yasadisi ortan dinlemeleri vs. yer almamaktaydi.

                      Mehmet Baransu Kafes Eylem Plani’ni haberlestirdigi icin yargilaniyor mesela, ses kayitlari ile uzaktan yakindan ilgisi yok o davanin da.

                      Tabii arada komiklikler de yasaniyor. Ornegin Milliyet GAzetesi’nin “Silivri Savaslari” baslikli eski Bakan Seyfi Oktay’a ait cesitli telefon dinlemelerine de yer verdigi haberi icin gizliligi ihlaladen dava Milliyet gazetesine degil, o dinlemelere haberlerinde yer vermeyen Star’a acildi.

                      Benim basin ozgurlugu kapsaminda sikinti olarak gordugum davalar, Ergenekon, Balyoz, Kafes vb. davalarda iddianamelerde ya da dava klasorlerinde yer alan biolgi ve belgeler icin acilmis gizliligi ihlal ya da adil yargilamayi etkileme sucu isnat edilen davalar.

                      Samil Tayyar kisa sure once kendi hakkinda mahkumiyet karari verilen dava dahil gazetecilere yukaridaki nedenler ile acilan davalarin yaklasik 1500 tanesinin tek bir savci tarafindan acildigini ve o savcinin kardesinin de OdaTv operasyonunda tutuklananlar arasinda oldugunu ifade etti, bu da hayli ilginc tabii.

                      Uzun lafin kisasi, gazetecilere acilmis yasadisi dinlemeler de dahil toplam dava sayisi 5000’in uzerinde oldugu tahmin ediliyor. Iddianamelerde ve dava klasorlerinde yer alan bilgilerin kullanildigi ya da adliye muhabirlerinin bir kismi sizdirma bir kismi gazetecilik ile elde ettikleri haberlere iliskili acilan davalarin sayisi bu toplam 5000 icinde yaklasik 2000 kadar. Benim bir onceki yazimdan aktardiginiz rakam gazetecilere acilmis davalar icerisinde bir kismina tekabul ediyor ve o kisim icinde yasadisi dinlemeler ile ilgili davalar yer almiyor. Sonucta iddia ettiginiz gibi lafi cevirmek gibi bir durum soz konusu degil, ama koyu niyetinizden degil bilgi eksikliginizden kaynakli bir yanlis anlama olmus, onu da gidermis olayim…

                    • Can Acar Says:

                      Bu konuda ortalıkta çok fazla rakam uçuşuyor. Şu anda görüntü herkesin davaları kendi işine geldiği gibi sınıflandırdığı yönünde. Örneğin TGC bildirisinde 2000 davadan bahsedilirken, Emre Uslu “Bize 5000 dava acilirken neredeydiniz” diye sorabiliyor. Nedir bunun kriteri? Aşağıda Odatv bağlamında sızdırılan sorgu tutanaklarının çarpıtılması ile ilgili iki örnek var. Bu da basın özgürlüğü müdür?

                      Bilgi eksikliğimi gidermek için soruyorum. Bu konuda araştırma yapan bilimsel kuruluşlar, yayınlar hangileridir?

                    • fmerakli Says:

                      Can Bey,

                      Yazinizda verdiginiz rakamlar benim yukarida verdigim rakamlar ile ortusuyor dikkat ederseniz. TGC bildirisinde kullanilan rakam kuvvetle muhtemel benim bahsettigim yaklasik 2000 rakami ile ayni, yani sorusturmanin gizliligini ihlal (TCK 285) ve adil yargilamayi tesebbus (TCK 288) ile ilgili davalar. Emre Uslu’nun verdigi dava sayisi da basin calisanlari icin acilmis tum sorusturmalara, yani benim yaklasik 5000 olarak ifade ettigim rakama denk dusuyor. Bu arada bilgi eksikligimi gidermek icin hangi kaynaklara basvurabilirim diye de sormussunuz. Istatistikleri icin Adalet Bakanligi web sitesine, bu konuyla ilgili arastirmalar icin de barolarin ve/veya barolar birliginin dergilerine bakabilirsiniz. Hukukcular Dernegi’nce yayinlayan Ideal Hukuk dergisini de tavsiye ederim. Ayrica hakemli hukuk dergilerinde de bu konu ile ilgili yapilmis arastirmlar vardir, ben son donemde takip etmedim ama aklima gelen onemli dergiler arasinda Bahcesir’in yayinladigi Kazanci Hukuk Dergisi, Hukuk ve Yasam ve Uluslararasi Hukuk ve Politika Dergisi gibi dergiler var..

                      “Ortada cok sayi ucusuyor, herkes kendisine gore siniflandiriyor” demissiniz, tam oyle degil aslinda. Ortalikta cok fazla sayi ucusmuyor, zira sayilarin kaynagi belli: Adalet Bakanligi Adli Sicil ve Istatistik Genel Mudurlugu, ki bu birimin internet sitesinden istatistiklere erismek de mumkun. Bakanligin son acikladigi rakam gecen yil 4109 idi ve o gunden bugune dava sayisinin 5000’i gectigi dusunuluyor. Ben az once baktim, son istatistiklerde sorusturmanin gizliligini ihlalden acilan sorusturma sayisi 1880 civarinda, hakimleri teror orgutlerine uye gostermek gibi gazetecilik faaliyeti ile iliskisiz Terorle Mucadele Kanunu gibi kanunlar kapsaminda acilan davalar ile bu sayi artiyor tabii.

                      Bence temel sorun herkesin davalari kendisine gore siniflandirmasinda degil, yaklasik miktari belli olan sorusturma/dava sayilarini kendi isine geldigi gibi kullanma cabasindan kaynaklaniyor. TGC’nin yasadisi dinlemelerin yayinlanmasini da iceren 5000 rakamini degil, benim de basin ozgurlugu kapsaminda degerlendirdigim 2000 civari davaya atifta bulunmasi anlasilir bir sey, aksi taktirde yasadisi dinlemeler ile ilgili davalari da basin ozgurlugu kapsaminda degerlendirdigi sonucu cikabilecekti – ornegin Uslu’nun aciklamasindan bu anlam cikiyor ve bu kabul edilebilir bir sey degil benim acimdan. Amma velakin bu da TGC’yi kurtarmiyor, zira TGC’nin Sener ve Ahmet Sik’in tutuklanmasi uzerine gazeteciler susturuluyor diyerek icinde 2000 rakaminin oldugu aciklamayi yapti ama Sener ve Sik bu 2000 davaya konu olan TCK maddeleri ile ilgili suc isnadi ile tutuklanmadilar, teror orgutune uyelik suclamasi ile karsi karsiyalar. Ahmet ve Sik’a isnat edilen suclara iliskin TCK maddeleri ile ilgili sanik ya da hukumlu toplam gazeteci sayisi Ozkan, Balbay, Aydinlik calisanlari vs dahil tas catlasin 50 tanedir, belki o kadar bile yoktur. TGC’nin aciklamasinda ve yine Galatasaray’da yuruyen gazetecilerin yaptiklari aciklamalarda konu edilen 2000 davanin hic abartmiyorum belki de %95’i “yandas” diye tabir ettikleri gazete/gazetecilere acilmis davalardir. Bu da isin ironik tarafi.

                      Isin daha ironik kismi ise, bugun Ahmet Sik’in arkasinda duran Dogan grubu gazetecilerinin, Ahmet Sik Radikal’de calistigi donemde sendika uyesi oldugu icin isten atilirken hic orali bile olmamalari. Bilmiyorum okudunuz mu, Umur Talu’nun Sakincalidir baslikli son yazisinda Ahmet Sik’in Talu’ya zamaninda yolladigi bir mektup var ve o mektuptan, yani Ahmet Sik’in kendi agzindan sendikali oldugu icin Dogan grubundan nasil kovuldugunu, kovanlarin sana bu sektorde ekmek yedirmeyecegiz seklindeki tehditlerini, hatta Emniyet’teki sicilinde Dogan grubunun “sakincalidir” seklindeki raporunu ogreniyoruz.

                      Basin ozgurlugu diye yururken, cemiyet olarak bugune kadar hic elestirmedigi “yandas” basina acilmis binlerce davanin arkasina siginmayi mi ararsin, bugun hezeyanlarina meze yaptiklari Ahmet Sik’i zamaninda sendikali oldugu icin hem de sakincali damgasi vurarak kovanlar mi ya da Sik kovulurken en ufak bir rahatsizlik duymayanlar mi ararsin… Turkiye’de basinin hal-i pur melali budur iste…

              • fmerakli Says:

                Evet ilginc olan da o ya zaten; bir kaset skandali sonrasinda istifa eden Baykal’in koltuguna oturan Kemal bey, eger dogru degilse bir baska belatindan vurma girisimi sayilabilecek bir iddiaya Baykal’a aksettirecek kadar onem vermemis…

                SIz olayi vahim bulmadiginiz soylemissiniz, olabilir… Ama onumuzdeki gunlerde bu iddianin CHP uzerindeki etkileri sizin degil Baykal ve Baykal ekobinin iddiayi ne denli vahim bulduklari uzerine sekillenecek. Baykal’in Kilicdaroglu’nun kendisi ile bu konuyu gorusmemesi ile ilgili sitemkar aciklamasi ve savcilardan bu komplonun arkasinda kimin oldugunu ortaya cikarmalarini talep etmesi, Baykal’in yasananlari, en azindan size kiyasla, daha vahim bir olay olarak degerlendirdigini soylemek yanlis olmaz…

                Cevapla

                • trekking Says:

                  İhtimal, senin olayları kavrama yeteneğine hayranım. O ikinci parti dediğin parti, sadece 2 seçim değil 60 yıldır seçim kaybediyor. Ama o parti. Bir zamanlar AP Vardı, Anap vardı. hatırlarmısın bilemem. DSP vardı. AKP nin sonu da bu partilerden farklı olmayacak. Bak Milli Görüş bir harekettir. Baraj altında kalsa da belli bir oy potansiyeli vardır. Ama Küresel güçlerin kucağında oturanlar, kullanılanlar miadı dolduğunda tarihin çöplüğünde yerlerini alırlar.

                  Bu ortalığı saçılanları saçan CHP değil, İklim Bayraktar da değil. Her zaman olduğu gibi savcılık soruşturmasında gizli kalması gereken, özel hayat ile ilgili konuşmalar mütareke basınına sızdırıldı. Yoksa kimsenin haberinin olmasına gerek yoktu. Hadise bu.

                  CHP 60 yıldır iktidar olmadığı halde bitmedi, bitmez derdin buysa. Çadır tiyatroları ise bir gece de sel altında kalırlar anlamazlar ne olduğunu.

                  Hani şu 150 milyar $ üfürüp duruyordun. Sana belgesini sordular. her zamanki gibi laf kalabalığı yaptın.

                  Jöleli bir yiğit kardeşimiz var. Cuma günkü yazısını Habertürk te bir bulup oku istersen
                  “F-35 projesinde Türkiye ye 15 milyar $ kazık atılıyor.” Yöneticilerimiz uyuyormu diye soruyor 6 ay önce.Derken bu proje de olmayan İsrail birden 7 ortak olarak proje ye dahil ediliyor ve İsrail’e Türkiye den daha fazla “teknik sırlara sahip olma” hakkı tanınıyor.

                  Nerde “one munite” çekenler ihtimal.

                  Cevapla

        • trekking Says:

          Odatv, sonuçta bir haber portalı. Yüzlerce örneğinin olduğu gibi. Ama diğer haber portallarından farkı, etkili muhalif olması.Odatv yi takip edenler açısından bu operasyon bizce beklenmeyen bir durum değildi. Zamanını kestiremiyorduk sadece. Ve bu operasyon etkili bir muhalif haber kanalı susturmaktan öte, ODatv üzerinden Ana muhalefete uzandı. İklim Bayraktar’ı ya da Ayfer’i Odatv de yazmaya teşvik eden Mümtaz İdil’dir. Ve Mümtaz İdil’in bu konu ile ilgili açıklamaya yapacağını Odatv duyurmuştur. Kendisi kanser hastalığıyla da ulaştığı için belki henüz bu değerlendirme yapma firsatı bulamamıştır. Bir odatv takibçisi olarak Mümtaz İdil’in, Müyesser Yıldız’ın, BArış Terkeoğlu’nun yazılarını hatırlıyorum ama İklim Bayraktar’ı hatırlamıyorum.

          İklim Bayraktar Odatv de yazıları karşılığında cüz’i bir para aldığını kendi söylemiştir. Ayrıca bu olay ne zaman ortaya çıktı da Soner Yalçın onu kovucak.

          Cevapla

    • drunkenknight Says:

      Ramiz;

      ABD de başkanlık seçimleri öncesinde yaşanan olaylara benzer bir durumla karşı karşıya olduğumuzu sanırım söylememe gerek yok…Bu benzerlikten yola çıkarak, bu olayı perde arkasında kim yada kimlerin olabileceğine dair bir ip ucu olarak okumak gerekir düşüncesindeyim…seçimlere bu kadar yakınken böyle bir kargaşanın çıkması kimlerin işine gelecek ve kimlerin ekmeğine yağ sürecektir ?

      Taraf gazetesine gelince; Sözde Balyoz Darbe Planı’nın altında Çetin DOĞAN’ın imzası olmadığı halde imzası var deyip manşet manşet haber yaptıklarında,-Mehmet BARANSU nun elinde nasıl bir kaynak vardı da bu belgelerin gerçek olduğu sonucuna vardı hala merak etmekteyim.-ve bu bağlamda ekip olarak köşelerinde ve Tv ekranlarında TSK ya saldırırken ve insanları hedef gösterirken Sayın Pınar DOĞAN ve Dani RODRİK in karşısına ‘bu davada taraf olmak istemedikleri’ gerekçesiyle çıkamayan ve iddialarını savunamayan gazetecilerin her konuda ahkam kestikleri ve yalan haber yaptıkları bir gazetecik olarak kalmış aklımda…

      Özellikle Balyoz davasında ortaya konulan sahtecilikler/tutarsızlıklarla kanımca toplumumuzda önemli bir aydınlanmaya yol açan bu blogta malum çevrelerin bilgi kirliliği yaratmak ve insanların kafalarını karıştırmak maksadıyla (öyle olmadı bir de böyle deneyelim mantığıyla) görevlendirdiği yada bu işi gönüllü olarak yapanlarıyla bu blogun konu bütünlüğünün bozularak bambaşka noktalara çekilmek suretiyle amacından uzaklaştırılmaya çalışıldığını da görüyorum(z). Şimdi bu amaca yönelik yazılarını -yorumlarını- ekleyerek suyu bulandıracaklarını düşünen zat-ı muhteremlere kapıyı göstermek te son derece normal bir yaklaşımdır…

      ‘2. Farklı fikre sıfır tolerans ile faşizan bir tutum sergileniyor.
      3. Burada tartışma olmaz koro halinde slogan atarız deniliyoır.’

      Bu konuda size kesinlikle katılmıyorum…blogun geçmişine bakarsanız yukarıda yazdıklarınızın buhar olup uçtuğunu göreceksiniz…

      Cevapla

  22. Ramiz Bektaş Says:

    Buradan birilerini kovan , ev sahibi sıfatı ile cevap veren “burda bizim borumuz öter, hangi kaynaktan alıntı yapılacağına biz karar veririz” diyenlere bakılırsa burayı ele geçirmiş birileri.

    Darbe ile değildir inşallah 🙂

    Neden naşkalarına kızılıyor bilmiyorum. İklim Bauraktar, Eminağaoğlu, Kılıçdaroğlu ve Baylal’ın hangisi dinci, Fetocu. Taraf’çı, Sorospu çocuığu vb? Yok bunların olyla hiç bir alkası yok hepsdi Tayep ile Feto’nun komplosu diyoresanız (ki diyorsunuz da anladığım kadarı ile) verecek cevabım yokl. Bence Çetin Doğan da Feto’nun ajanı. Bçyle planları aklı başında bir ulusalcı komutan yapar mı ve yapsa 1060’taki gibi başarılı olmaz mı?

    Cevapla

    • drunkenknight Says:

      Ramiz…

      Muhakeme ve değerlendirme yeteneklerin konusunda Emre USLU senin tek rakibin…Beraber iyi bir gazete köşesi kotarabilirsiniz…

      Cevapla

      • drunkenknight Says:

        yanınıza Rasim Ozan KÜTAHYALI yıda aldınız mı yanınıza ‘Üç Çarpıklar’ı da kurmuş olursunuz…(Alexandre Dumas yada ayıp oldu ama olsun )

        Cevapla

        • drunkenknight Says:

          gerçi olayları çarpıtmak denildiğinde;

          ‘İhtimal + Ramiz Bektaş + karsidevrim ‘ de üç Çarpıklar olarak adlandırılabilir…Bu arada şunu da merak ediyorsunuzdur şimdi Dartanyan kim ?….Cevap = Fmerakli

          Cevapla

    • Can Acar Says:

      Bu tarz … bu tarz … Belkir L. Yıldırım? … herneyse …

      Yazdığın listeden “Fetocu” olmaya en yakın aday Bayraktar. Onun bile ne olduğu belli değil. Belki de sadece “fırsatçı”dır (tesadüfen ikisi de “f” ile başlıyor).

      Eğer bu işte bir Feto veya AKP parmağı varsa, teknik takip yapanlara ve gizli olması gereken bu kayıt ve sorgu tutanaklarını sızdırarak suç işleyenlere bakmak lazım. O konuyu AKP hiç sorgulamadığına göre işlerine gelen konularda yasaların çiğnenmesine göz yumuyorlar demektir.

      Cevapla

      • acracia Says:

        Bana da Bekir L. Yildirim’i hatirlatti, ne yalan soyleyeyim. Zaten insan bu kadar rezil olduktan sonra hala ne yuzle yazar derken tekrar yazmisti. Onun icin acikcasi bilemem tabii ama ayni bu stilde yazdigi icin, ayrica beni de daha once Pinar Dogan ve Dani Rodrik olmakla sucladigi icin, simdi yine ayni tas ayni hamam giden bu yazilara mesafeyle yaklastigimi not edeyim.

        Cevapla

    • Kemal Says:

      Ramiz Bey, size yukarıdaki tepkilerin verilmesinin nedeni aşağıda yazdıklarınız sanırım;

      “Bence İklim Kılıçdaroğlu ile 45 dakikalık konuşmasını teybe almış olabileceğni düşünerek bir söylem geliştirmeliyiz arkadaşlar. Sadece İklim Fetullahçı, Akp ahanı vs. demek kurtarmayabilir. Mesela o konuşmada Kılıçdaroğlu Iklim Bayraktar Kaleli ile Baykal arsında geçtiği iddia edilen olayın detayları, ne gibi bir tuzak düşündüğü gibi konular konuşuldu ise Taraf’ın aşağıdaki haberde dediği manada bir Gandigate’i elimizde bulabiliriz. Dikkatli olmalıyız derim.”

      İnsanları ebleh yerine koyacağınıza üşenmeyip yukarıda bu konularda yazılanları okusaydınız sanırım bir kamyon lafı işitmezdiniz. Kapasite ne kadarsa insan o kadar kaldırabiliyor tabii…

      Cevapla

  23. Solmaz Türk Says:

    CHP ,Baykal ve Kılıçtaroğlu’nu buraya taşıyıp gazetelerden bire bir alıntı yaparak tartışma konusu açanlara kış kış başka kapıya dedim.Bu blogun konusu CHP midir?Bakıyorum da birileri hemen deliklerinden çıkmış laf yetiştirmek için.Sahte planların yakında işe yaramıyacağı anlaşılınca artık sıra belden aşağı vuruşlarla ana muhalefet partisine geldi demek.Bütün bu olan bitenlerin arkasında hükümetin desteği olduğu kuşkuları iyice kuvvetlendi.

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Bu blog yazisinin altina OdaTv gozaltilari ile ilgili yazilari Kemal ve Taylan isimli yorumcular asti ilk defa, onlari niye kis kis deme geregi duymadiniz Solmaz Hanim? Ayni sorusturma cercevesinde kamuoyuna yansiyan CHP ile ilgili mesele gundeme geldiginde sanki buna yapmak hakkiniz ve haddinizmis gibi tartismanin cercevesini belirlemeye kalkiyorsunuz. Eger bu blog Balyoz davasi ile ve sadece Balyoz davasi ile ilgili ise blog yazarlarinca asilmis OdaTv baslikli blog yazisini ne yapacagiz? Onlara da mi kis kis diyeceksiniz?

      Cevapla

      • drunkenknight Says:

        fmerakli;

        -sözde- akademisyen kimliğinizden iyice uzaklaşıp hangi amaçla bu bloğa taşındığı gün gibi ortada olan yorumlara destek çıkar oldunuz…son zamanlarda yaşanan ve artık en hafif tabiriyle hukukunda savcılar vasıtasıyla alet edildiği bir ‘terör eylemi’yle karşı karşıyayız (tutuklusun ama senin tutuklanmana yol açan delil bile sana söylenmiyorsa bunun adı nedir ?) ve sizin savunduklarınız…Bu mudur sizin şüpheci bilim insanı tavrınız ?

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          “tutuklusun ama senin tutuklanmana yol açan delil bile sana söylenmiyorsa bunun adı nedir ?”

          Oncelikle bu olaydan benim de rahatsizlik duydugumu ifade edeyim, ama buna ‘teror eylemi’ demek anlamsiz. Zira CMK, sorusturma asamasinda savci ve hakimlere boyle bir yetki veriyor. Kanuna uygun olarak gerceklestirilmis bir yargi kararini elestirmek baska bir seydir, icine sinmedigini ifade etmek baska bir seydir, ama onu TCK’da agir cezalik bir suc olarak tanimlanmis ‘teror eylemi’ olarak addetmek bambaska birseydir.

          Ayrica hakim ve savcilara terorist olduklari seklinde bir ithamda bulunmak iddia sahibini, hakim ve savcilarin terorist oldugu seklindeki iddiasini kanitlamak gibi bir yukumlulukle karsi karsiya birakabilir ki, aksi durumun hukuki mueyyideleri oldugunu da belirtmek lazim.

          Cevapla

          • drunkenknight Says:

            Fmerakli ;

            Türkçe’ye, Fransızca “terreur” sözcüğünden geçmiş olan[1] terör sözcüğü Latince kökenlidir.[2] Latince sözcüğün anlamı “korkudan titreme” veya “titremeye sebep olma”dır.[2]

            Fransızca Petit Robert sözlüğünde “Bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku” olarak tanımlanır. Oxford İngilizce Sözlük’te[2] “Genellikle siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmak” olarak tanımlanır.[2] Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde, “Yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” olarak tanımlanır.[1]

            Literatürde terör sözcüğü bazen şiddet veya siyasal şiddet kavramlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.

            Türkiye’de yıllarca teröre karşılık olarak anarşi sözcüğü kullanılmış, son yıllarda bu sözcük terk edilerek “terör” sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır. “Anarşi” sözcüğü Yunanca kökenlidir. Yunanca sözcük “başsız, yöneticisiz” anlamına gelir. Anarşi sözcüğü Oxford İngilizce Sözlük’te “otorite yoksunluğundan veya otoritenin ve diğer yönetim mekanizmalarının tanınmamasından doğan düzensizlik durumu” olarak tanımlanmıştır.

            Arapça kökenli tedhiş sözcüğü de zaman zaman terör anlamında kullanılır. Tedhiş sözcüğü, “korku salma, yıldırma” anlamlarına gelir.[3]

            Terörizm, “Disasters: Terrorism” adlı kitabında, “What is Terrorism?” başlığı altında Ann Weil tarafından da şu şekilde tanımlanmıştır: “Terörizm; rastgele seçilmiş ya da sembolik değeri olan kurbanların, şiddetin aracı olarak seçildikleri bir savaş yöntemidir. Bu araçsal kurbanların kurbanlaştırılmaları, mensup oldukları grup ya da sınıf içerisindeki yerlerine bağlıdır. Böylece, söz konusu grup ya da sınıfa mensup olan diğer bireyler de, kronik bir terör korkusunun içine itilmiş olurlar”.

            (Vikipediden alntıdır…)

            __”Oncelikle bu olaydan benim de rahatsizlik duydugumu ifade edeyim, ama buna ‘teror eylemi’ demek anlamsiz. Zira CMK, sorusturma asamasinda savci ve hakimlere boyle bir yetki veriyor. Kanuna uygun olarak gerceklestirilmis bir yargi kararini elestirmek baska bir seydir, icine sinmedigini ifade etmek baska bir seydir, ama onu TCK’da agir cezalik bir suc olarak tanimlanmis ‘teror eylemi’ olarak addetmek bambaska birseydir….”

            CMK nın o yetki veren maddesini de tam olarak yazın ki savcıların da sadece kanunun iligili maddesinin adını vererek yaptığı suçlamalardan bir farkı olsun…

            Bakın daha önce savcıların bu delilleri açıklammasının sebeplerine dair ne yazmışım :

            “Yürütülmekte olan soruşturma, bir kısım basın mensubunun gazetecilik görevleri, yazdıkları, yazacakları yazılar, kitapları ve ileri sürdükleri görüşlerle ilgili olmayıp ‘Ergenekon’ terör örgütü soruşturması kapsamında elde edilen ve soruşturmanın gizliliği nedeniyle bu aşamada açıklanması mümkün bulunmayan bir kısım delillerin değerlendirilmesi sonucu yapılması zorunlu hale gelen hukuksal bir işlemdir.”

            Açıklanması mümkün olmayan deliller…

            daha önce delillere ne olmuştu ?

            1) sanıkların lehine olan bütün deliller adli emanete gömülmüştü…ve…savunma avukatlarının uzun bir süre bu delillere ulaşımına izin verilmemişti…
            2) delil oldukları ileri sürülen belgeler sanıklar ve avukatları tarafından çürütülmüştü…ama her ne hikmetse mahkeme hem balyoz davasında hem de ergenekon davasında sanıkların tutuklu olarak yargılanmasına karar vermişti…

            bu durumda delillerin açıklanamaması kadar normal bir şey olamaz sanırım iddia makamı tarafından…

            yapılan düzenlemelere itiraz eden,yeniden gözden geçirilmesini isteyen,düzen yerine kaosa sebep olacağını söyleyerek çekincelerini belirten yüksek yargıyı siyaset yapmakla suçlayan kişilerin şimdi suskunları oynayıp topu yine yargıya atmaları nasıl bir anlayıştır ve neye hizmet etmektedir ?…ileri demokrasi böyle bir anlayışın meyvesi midir ?…

            Yorum tarafından drunkenknight — 10 Mart 2011 @ 11:59 | Cevapla

            Delillerin açıklanmaması demek aynı zamanda sanıkların kendilerini savunabilmelerinin önünün kapatılması ve bu davaya ilişkin olarak muhalif/eleştirel bakan kesimlere ucu açık bir tehdit demek değil midir ?…

            Peki şimdiye kadar olması/sağlanması gereken soruşturmanın gizliliği Ergenekon’un 18 nci dalgası olmasına rağmen hala sağlanamamışsa ve yandaş meyda olarak tabir edilen kesime sürekli olarak bilgi sızdırılıyor ve sanıklar/muhalifler hedef gösterilip karalama yayınları yapmak suretiyle insanlar sindirilmeye çalışılıyorsa bu duruma uygun düşen en uygun tanım nedir ?

            Ergenekon,Balyoz ve KCK davalarının içine sindirilemeyecek/rahatsızlık duyulacak dönemleri çok çok gerilerde kalmıştır gerçek bir vicdanlı insan için…

            _”Ayrica hakim ve savcilara terorist olduklari seklinde bir ithamda bulunmak iddia sahibini, hakim ve savcilarin terorist oldugu seklindeki iddiasini kanitlamak gibi bir yukumlulukle karsi karsiya birakabilir ki, aksi durumun hukuki mueyyideleri oldugunu da belirtmek lazim…”

            __Savcıların basın açıklamasındaki dikkatle izliyoruz/takip ediyoruz mealindeki ifadenin bir benzeri…şunu açıkça ifade edeyim ki; ‘bir bedel ödenecekse ödemekten çekinmem’

            Cevapla

      • Kemal Says:

        Sevgili fmeraklı,

        Eğer yazdığımı okusaydın sanırım “…Bu blog yazisinin altina OdaTv gozaltilari ile ilgili yazilari Kemal…isimli yorumcular asti ilk defa…” diye sorma gereği de hissetmezdin. Benim astığım yorum “Türkiye’nin yeni adalet doktirini” başlığına uyuyor. Çünkü Emniyetçiler kararı vermiş, bir yazıyla Savcıyı bilgilendirmiş, ardından Ahmet Şık tutuklanmış ve yukarıda gördüğün soruların ardından Ergenekondan tutuklanmış durumda.

        Hani sürekli duyuyoruz ya 28 Şubat’ta neredeydiniz diye. Bizlere de bir gün gelecek ileri demokrasi günlerinde neredeydiniz diye soracaklar. Salih Tuna bile isyan etmiş http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=26433&y=SalihTuna “Boş ver iti” diye birilerinin durumunu özetleyen yazı yazmış, ben şu kadar yorumundan bir tane yapılan haksızlıklara dair içten, sert, demokrat bir yorum okumadım.

        Zamanını boşa harcama derim. Akademik çalışmalarına devam et, belki faydan dokunur. Bu dönemde bu yazdıkların boşa çabalama. Akıntıya karşı kürek çekme. Bu su denize akacak. Ülke düze çıkacak. Bugün ya da yarın. Dünya akarken, bu çağda kimse buna engel olamaz. Bu dönemde yazdıklarından utanacağına, hiç yazma daha iyi derim…

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Goruslerinize saygi duyuyorum, ama insanlarin ne yonde caba gosterecekleri ve bunu ne amacla yaptiklarini degerlendirmek haddiniz degil, yanlis anlamayin sadece sizden bahsetmiyorum, bu kimsenin haddi degil.

          Eger bu ulke duze cikacak ise darbecileri ile hesaplasarak cikacak, dedigini gibi bugun ya da yarin. Dunya akarken, Yunanistan’in, Arjantin’in, Sili’nin vs. darbecilerini yargi onune cikarttigi bir cagsa buna kimse olamaz… Ileride kimin yazdiklarindan utanc duyacagini da tarihe, zamana birakalim…

          Cevapla

          • drunkenknight Says:

            ”Eger bu ulke duze cikacak ise darbecileri ile hesaplasarak cikacak, dedigini gibi bugun ya da yarin. Dunya akarken, Yunanistan’in, Arjantin’in, Sili’nin vs. darbecilerini yargi onune cikarttigi bir cagsa buna kimse olamaz… Ileride kimin yazdiklarindan utanc duyacagini da tarihe, zamana birakalim…

            _Ne güzel sözler tıpkı başbakanın ki gibi yuvarlak ve içi boş…

            Bu ülkenin yumuşak karnı olan Faili Meçhul Cinayetler ve Askeri Darbeler üzerinden ülkemizin üzerine çöreklenmiş olan Ak Faşizmi aklama çabana hala hayret ediyorum…gerçekleşmemiş sözde bir darbe planı ve devletin ilgili istihbarat birimlerinde bile kaydı olmayan bir örgüt üzerinden darbelerle ve faili meçhullerle hesaplaşmak/hesaplaşıldığını ileri sürmek ancak amaçları görününden çok daha farklı olanların -cemaat- işine yarar…

            Başka bir yorumda şu anda bulunduğunuz noktaya tırnaklarınızla kazıyarak geldiğinizi belirtmiştiz ya….anladığım o ki o noktaya ulaşırken bazı değerlerinizi de üzgünüm ama kaybetmişsiniz…

            Cevapla

          • Kemal Says:

            Sevgili fmeraklı,

            Kimin neye haddi olduğu aslında çok tartışmalı. Felsefik açıdan bakarsak aynı coğrafyada yaşayıp, aynı toprağı paylaşan insanların birbirlerinin yaşamları ve tercihleri üzerinde öne sürdüğünüzden daha fazla söz hakkı olduğunu düşünüyorum. Nasıl benim eğitimimin ve imkanlarımın gerçekleşmesinde sizin ya da yakınlarınızın katkısı varsa, aynı şey sizin için de geçerli. Okuduğunuz okullardan, yediğiniz yemeğe kadar katkısı olan insanların sizin üzerindeki söz hakkı sanırım dile getirdiğiniz nebzeden (yoktan yani) biraz daha fazla olabilir diye düşünüyorum…

            Özetle haddim olmayacak olan şey, size hakaret etmek olurdu. Zamanınızı nasıl değerlendirdiğiniz ise…, dediğim gibi tartışmalı bir yanı olan bir konu.

            Ama benim yazdıklarımdaki çıkış noktam bu değildi.

            Benim çıkış noktam hani hiç ağızdan düşürülmeyen 28 Şubat döneminde yapılan hukuksuzlukları o zamanın egemenleri “İrtica Tehlikesi” sopasıyla gözardı edilmesini talep ediyorlardı. Bugünün egemenlerinin “Darbe Tehlikesi” sopasıyla yapılan hukuksuzlukları, ülke normalleşmesi için bu gerekli diyerek kabullenirseniz, tarihin gösterdiği gibi bir gün gelir pişman olursunuz.

            Atatürk 15 sene bu ülkeyi yönetti. 100 yıl kadar önceydi. Para yok, pul yok, ülke yok, vatandaş yok. Virane. 12 yıl sürmüş bir savaşın ertesi. Okuduğumuz tarihi resmi tarih diye kestirip atmazsanız, kabul edeceksiniz ki, ülkenin büyük çoğunluğuna mal olmuş Atatürk bile meşruiyeti gözetmeyi elden geldiğince ihmal etmemişti. Kaldı ki o dönemde bile CHP parti meclisi Atatürk’ün taleplerini yeri geldiğinde reddetmeyi becermişti. Buna rağmen sağdan soldan her birimiz o dönemin hukuksuzluklarından dolayı eleştiriyi hiç sakınmıyoruz.

            Ak Parti, 10 sene olacak yakında, ülkeyi yönetiyor. Eee hadi tam demokratik ülkeyi hayata geçirsinler, insanların korkmadığı, hukuka güvendiği, polisinden çekinmediği, özgür ve kardeşçe yaşayacağı…Ne oldu? Neden yapmıyorlar? 90 sene sonrası, para desen var, insan kaynağı sınırsız. Sorun ne? Neden halen hukuksuzluk hakim? Neyi bekliyoruz? Murat 131’in üzerine ferrari yazarak ileri demokrasi mi kurulacak? Kadın haklarında ve kadına yönelik şiddette dünyanın dibindeyiz. Basın özgürlüklerinde dip altı yapacağız. Rakibimiz Zimbabwe. Sendikal haklarda A.B.’yi geçtim OECD ülkeleri arasında bile en gerideyiz. Kişi hak ve özgürlüklerinin her katmanında küme düştük.

            Komik olanı, Sayın Erdoğan’ı bir de Atatürk’le kıyaslıyorlardı. Neyse artık bu absürd iddiayı dillendiren kalmadı. Ama bana halen CHP’nin tek parti dönemi, Atatürk dönemi yapılan hukuksuzluklar, 28 Şubat dönemindeki cadı avı örnekleri falanı filanı dinlemek zul geliyor. Ellerini tutan mı var. Ülkeyi on yıldır ben mi yönetiyorum. Çevik Bir mi yönetiyor? 28 Şubat’ta insanlar işlerini kaybediyordu, şimdi hapse atılıyorlar. Mustafa Balbay yeni doğan kızını görmüyor. Bu bana ağır geliyor. Neymiş, “Darbe yapacaklardı o yüzden yakaladık kodese tıkdık”. Tabii, başüstüne. “İrtica gelecekti o yüzden hafif silkeledik, balans ayarı yaptık…” demekten ne farkı var.

            Nereden başladım nereye geldim. Benim yazmak istediğim “Okumuş adamsın. Meraklısın. Tarihi de değerlendirecek niteliklerin var. Bugün haykırmayanın utancı geçmiş örneklerinden büyük olur.” idi. 12 Eylül’de işkence vardı, kayıplar vardı. Hukuksuzluk sonsuzdu. Ama bilgi iletişim bu kadar yaygın ve erişilebilir değildi. Olanları duymayan çok insan vardı. Sen ise şu blogda yazılanları görüyorsun, okuyorsun. Olayları biliyorsun. Hiç bilmiyor olmasan benim mantığıma göre mesuliyetin bu kadar olmazdı. Artık mesulsün. Üstelik bir gün gelip de “Biliyordum ama…” demek zorunda da değilsin. Vicdanın ve anlayış kapasiten olduğunu düşünmesem bunları yazmazdım. Anlayacağın şair sana değil ötene sesleniyor…

            Haddim olmayarak.

            Cevapla

  24. Solmaz Türk Says:

    Bakıyorum da yazdığım her yazıyı muhatap kabul edip cevaplamayı bir borç biliyor” akademisyen”olduğunu iddia eden kişi.Burası CHP yi nasıl birbirine düşürürüz,belden aşağı nasıl vururuz mantığıyla yazılan yazıları paylaşma yeri mi?Bunları zaten her gün TV lerde seyredip,dinliyoruz.drunkenknight’a katılıyorum.Akademisyen kimliği artık iyice yerlerde sürünüyor.İş CHP ye saldırmanın dayanılmaz hafifliğine geldi dayandı.

    Cevapla

  25. karsidevrim Says:

    tabi %100 Türk ve %100 müslüman cemaate güvenmeyeeğiz ama %100 yahudi DANİ’SİNE güveneceğiz..
    Hadi oradan..
    daniye seLam,BALYOZA devam değil mi.
    Haberal 2 yıl sonra ininden çıkarılıp kodese tıkıldı.Bu mutlu haberi sizinle de paylaşayım dedim.

    Cevapla

    • drunkenknight Says:

      Karsidevrim;

      Seninle aynı havayı soluduğum için utanıyorum…Ki ikimizde müslümansak ve aynı tanrıya inanıyorsak şayet senin inandığın tanrıya inanmayı reddediyorum…

      Cevapla

    • Kemal Says:

      Karşıdevrim, senin bir özür borcun yok mu? %100 müslüman olan sen misin? Kul hakkını bilmez gibi ne diye davranırsın? Allahtan korkmaz mısın? Yalandan sakınmaz mısın? Hatandan utanmaz mısın?

      Cevapla

    • acracia Says:

      Yok, zaten Karsidevrim o guya “yuzde yuz” icerisindeki Alevileri de pek sevmez. Daha once yazmisti zaten. Ama o zaten Anadolu’daki cok cesitli hiristiyan ve baska din mensubu gruplarin tarihin degisik donemlerinde din degistirip Musluman olduklarini, bunun o “safkan” Turklukle alakasi olmadigini da bilmez. Ama bu irkcilikla masallah bence de Ergenekon’dan yargilanmasi gereken fasist gorustekilerin yaninda yerini almalidir.

      Cevapla

      • acracia Says:

        Duzeltme: bu son cumle kinaye idi, ciddiye alinip atlanmasin uzerine lutfen. Ama bugun abuk sabuk iliskilendirmelerle Ahmet Şık bile fasist gorunumlu bir yapilanma icinde yer almakla suclaniyorsa, bu durumda bu tarz hodrimeydan irkciligin gemini aziya almis sahislarin konuslanmalari da ne kadar aci bir yerdedir demeden edemedim. Yoksa sorusturmaya karisip, fikirlerinden dolayi Karsidevrim’i de yargilayalim degil meramim, bu ne perhiz ve bu ne lahana tursusudur derdim. Son cumledeki kinaye de bu yuzden dile getirilmistir. Netlestirmek isterim.

        Cevapla

    • husamcakar Says:

      Karsidevrim

      Sen nasıl bir mahluksun,nasıl bir kin ve nefret bu.İnsanlık suçu işliyorsun.Günaha giriyorsun.Peygamber efendimizin hadislerini oku.İnsanlık yoluna dön.Fitne çıkarmak çok büyük günahtır.Lanet olsun senin gibilere.

      Efendimizin bu Hadisi şerifi sapıklara yeter ve artar bile.

      ”Resul size neyi verdi ise onu alın, sizi neyden nehyetti ise ondan sakının!”
      Ayrıca
      Efendimiz (asv); “Kim gayrimüslim bir vatandaşa eziyet verirse, kıyamet gününde onun hasmı ben olacağım.” buyurmuştur. Hz. Peygamber (.a.sm)’in gayrimüslimlere yönelik bu tavrı, aslında her şeyi anlatmaktadır.

      Necran Hristiyanlarından gelen bir heyeti ağırlayan Hz. Peygamber (a.s.m), onların ibadetlerini yapmaları için Mescid-i Nebeviyi boşaltmış ve onlara tahsis etmiştir. Medine dışında baş gösteren bir kıtlık münasebetiyle Medine’ye gelip sığınanlar arasında pek çok gayrimüslim de bulunuyordu. Bütün bunları sahabelerine taksim eden Hz. Peygamber (a.s.m) bizzat evinde bir süreliğine misafir ettiği kişi de gayrimüslim idi.

      Kur’an’ın bir çok ayeti, Hz. Peygamber (a.s.m)’in tebliğinde gayrimüslimlere karşı çok nazik davrandığını göstermektedir.

      Cevapla

      • fenerant Says:

        karşıdevrim hristomüslüman olmasın?

        Cevapla

        • acracia Says:

          Fenerant:

          Iyi de, olsa ne olacak? Bunun ne gibi bir onemi oldugunu anlayamadim. Onemli olan insanin inisiyatifiyle aldigi kararlar, gozettigi prensipler degil mi? Tam tersine, kokenin hic bir onemi olmadigini dusunuyorum.

          Cevapla

  26. Güneri Uzan Says:

    Sanıyorum oyunun aktörleri İklim Bayraktar , Ömer Faruk Eminağaoğlu, Deniz Baykal, Benim Adımn Kemal ve ODa-TV. İklim F-tipi imiş yukardaki bir yoruma göre. Diğerleri?

    Cevapla

  27. Halil Ata AŞÇI Says:

    Cemaat işte budur !

    Sahte CD’yi hazırlayan sahtekarlara sahip çıkan cemaat şimdi Haydar Dümen olma özentisiyle porno söylevler peşinde…

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Hey gidi günler, hey !

      Yakın zamana kadar Balyoz’da atarken kül bırakmıyan çakma liberal besleme yazarlar ile cemaatin adamları, bu günlerde pek süklüm-püklüm. Balyoz kelimesini ara ki bulasın, yazılarında…
      Umutları Haydar Dümen’in yorumlarına kaldı.

      Cevapla

  28. Elçiye Zevalolmaz Says:

    Hürriyet’ten alıntrıya müsade var mı yoksa o da mı fetocu oldu?

    12 Mart 2011

    Cengiz ÇANDAR
    ccandar@radikal.com.tr

    Gelin, laf kalabalığını bırakalım.
    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisiyle görüşen Odatv’nin kadın muhabirinin ‘teknik araç-gereç’ talebine “Biz veremeyiz. Sen yap, bize getir” mealinde bir söz sarf etmiş midir? Talep, iddiaya göre, bir Ak Partiliyi hedef alan ‘büyük balık’ yakalanmasıyla ilgilidir ve baştan aşağı bir ‘komplo diyaloğu’dur söz konusu olan.
    Kılıçdaroğlu’nun ‘teknik destek’ sağlamayı kabul etmemiş olması, buna karşılık Odatv muhabirinin kendi imkânlarıyla sağlayarak sunacağı sonuçları kabullenmesi, ‘komplo’ya en azından ‘dolaylı iştirak’ değil midir?
    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Odatv’nin kadın muhabirinin selefi Deniz Baykal ile iddiasından haberdar olmamış mıdır? Olduğunu kabul ediyor. Ama Deniz Baykal’ı bu görüşmeden haberdar etmiyor.

    Niçin?
    Kemal Kılıçdaroğlu’nun cevabı, (Baykal’ı) ‘rahatsız etmek istemediği’ için! Böyle bir cevap kimi tatmin eder?
    Baykal’ın kendisini tatmin etmemiş ki, Kılıçdaroğlu ve yardımcısı Gürsel Tekin’e bu nedenle kırgınlığını açıkça dile getirdi.
    Kimi CHP yetkilileri ise Kılıçdaroğlu’nunkinden farklı olarak, Odatv muhabirinin görüşmesinin ‘ciddiye alınmadığı’ gerekçesini ileri süren açıklamalar yapıyorlar.
    O ‘ciddiye alınmamış’ ve içeriği itibariyle tümüyle bir ‘komplo diyaloğu’ olan görüşme, şu anda CHP’nin başında son derece ciddi bir ‘migren’e dönüştü.

    CHP-Odatv samimiyeti
    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Odatv denilen ve Ergenekon şebekesinin ‘psikolojik harekât birimi’ olduğu her gün daha da açık biçimde kamuoyunun gözleri önüne serilen tezgâhın başındaki kişiye ‘soyadı gibi yalçın, kaya gibi’ cinsinden övgülerle kefil olmamış mıdır?
    Üstelik, bunu kendisine ‘içeri alınanların ricası’nı ileten Odatv’cilerin başvurusu üzerine, yani ‘sipariş’ üzerine yapmış.
    Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlık makamında, Odatv’den “Kusura bakma, sana gazetecilik dışı ricada bulunuyoruz” denilerek kendisine gönderilen Odatv’li kadın gazeteciye kırk beş dakikasını ayırıyor. Tutuklanan Odatv’lilerin kendisine iletilen isteğini derhal ve abartmalı sözcüklerle yerine getiriyor. Yetmiyor, “Neredeymiş bu Ergenekon? Gidip ben de üye olayım” sözleriyle Odatv’ye kefil olmasının yanı sıra Ergenekon’a ‘üyelik başvurusu’nda bulunuyor.
    CHP Genel Merkezi, bu saatten sonra ne yapsa mızrağı çuvala sığdıramaz.
    CHP’ye karşı ‘komplo’ imiş! O komplo, on ay önce Deniz Baykal’ı genel başkanlıktan devirmek için başarıyla icra edildi zaten.
    Odatv ile kurulan aşırı samimi ilişkiler, bu CHP yönetiminin ‘komplo’dan şikâyet hakkını ortadan kaldırır. Odatv’nin ne olduğunu ve ne olmadığını, birazcık, çok değil birazcık kafası çalışanlar, ‘psikolojik savaş teknikleri’ne bir nebze kafa yoranlar, hep biliyorlardı.

    Ergenekon’un medya ayağı…
    CHP’nin Baykal sonrası lider kadrosunun oynaştığı o ‘odak’ın nasıl bir kocaman, geniş ve ‘derin’ bir ‘kara delik’ olduğu, MİT yetkilisi Kaşif Kozinoğlu’nu Afganistan’dan Silivri’ye kadar götürmesinden de belli. Ve Gazeteciler Cemiyeti, bu ‘derin’ kara deliğe ‘Yılın Haber Portalı’ ödülünü, hakkında soruşturma başlatıldığı sırada verdi. Bu derin kara delik ile dayanışmaya girdi. Böyle bir Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘basın özgürlüğü’ adına hangi girişimi ciddiye alınabilir?
    İşin bu noktası, başka bir soruyu beraberinde getiriyor; bugüne dek Ergenekon şebekesi konusunda bir tereddüdü olmayan ve soruşturma sürecini destekler gözükürken son haftalarda kafası karışmış olanlar için geçerli bir soruyu…
    Ergenekon’un bir ‘medya ayağı’ olduğu biliniyordu. Zaten her askeri darbe ve müdahale, büyük ölçüde ‘medya rolü’ ile gerçekleşti bu ülkede. Özellikle 28 Şubat ya da diğer adıyla ‘postmodern darbe’nin ‘vurucu gücü’ medyanın ta kendisiydi.
    Peki, Ergenekon’un ‘medya ayağı’na dokunulmaya başlandığında ‘basın özgürlüğü’ diye kıyamet koparmanın bir anlamı var mı? Ergenekon’un ‘medya ayağı’nın –daha buzdağının görünen kısmındayız ama- ne olduğunu, nerede bulunacağını sanıyordunuz?
    Kurunun yanında yaş yanmaması için –Nedim Şener ile Ahmet Şık’a gösterilen duyarlılığın nedeni bu- uyanık olalım, ama elimize hortumu alıp Ergenekon’un sulandırılması işine katılmayalım bari. Odatv’den çıkan metinler, ‘teknik takip’le ortaya dökülen hesaplar, kimlerin nasıl, hangi söylemle kullanılacağını gösteriyor.
    Açın, Odatv’de ele geçen ‘Ulusal Medya 2010’ belgesini tekrar tekrar okuyun, son günlerde yazdıklarınızı ve söylediklerinizi yeniden gözden geçirin.
    Ergenekon karşıtlarının ‘Ergenekon planlarının piyonları’na dönüşmemeleri için azami ölçüde uyanık davranmaları şart.

    Ergenekon’a yakayı kaptırırsanız…
    CHP’nin durumu farklı. O, Ergenekon ile bırakın arasına mesafe koymayı, ‘sosyal demokrat’ olma iddiasındaki bir ana muhalefet partisi olarak en azimle ona karşı durması gerekirken, onun adeta ‘yasal temsilcisi’ konumuna yerleştirdi kendisini.
    Deniz Baykal, siyasi kariyerini ‘Ergenekon avukatlığı’ ile noktaladı. Yerini alan Kemal Kılıçdaroğlu, her iki kurultay konuşmasında Silivri’ye selam gönderdi. Siyasi kariyer ufuklarını kararttı.
    Ergenekon’a yakanızı kaptırmışsanız, bir gün gelir yakalanabilirsiniz de. CHP Genel Merkezi-Odatv ekseninde ortalığa saçılan kirli çamaşırlar, yakalanma durumuna işaret ediyor.
    Kaldı ki, Silivri’deki bazıları ve bazı Silivri adayları, TBMM’ye sığınıp kelleyi kurtarmak için CHP’ye aday olmak için başvuruyorlar.
    Niçin mi CHP? Gereksiz bir soru.
    Bu arada, CHP’nin sosyal ve ekonomik projelerini, Kürt sorununa çözüm için yol haritasını merak eden var mı gerçekten? Böyle bir yönetici profili ile CHP’nin Türkiye’ye yol aldırması mümkün mü gerçekten?
    Bunları söylüyor ve yazıyorsak CHP’liler bize kızmasınlar. Ergenekon’a kızsınlar ve partilerini Ergenekon’dan nasıl kurtaracaklarına yorsunlar.

    Diğer Türkiye Haberleri
    Jennifer Aniston’ın seks kaseti! Felaketler aynı, peki değişen ne?Ergenekon’a bulaşmanın ağır faturasıKılıçdaroğlu için sonun başlangıcıPardon, siz neden vekil olmak istediniz?Yazıklar olsun!Erkek göstergeler kadını göstermiyorNevala KasabaKardan çocuklar yapacağımız günler Bu nasıl gazetecilik?

    Haberleri Paylaş

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Hey Gidi Çandar, Hey…

      Yazılarında Balyoz kelimesi yok, artık. Ne güzel sallardın Balyoz’u, kısa bir zaman önce. Balyoz’la yatıp , Balyoz’la kalkardın. Baktın ki rezil oluyorsun, Haydar Dümen’lik fantaziler peşine takıldın şimdi…

      Cevapla

  29. Elçiye Zevalolmaz Says:

    “24.Bakıyorum da yazdığım her yazıyı muhatap kabul edip cevaplamayı bir borç biliyor” akademisyen”olduğunu iddia eden kişi”

    Solmaz Turk
    ************
    “Beni adam yerine koyup üye yapan kulübe üye olmaya tenezzül etmem”

    Groucho Marx

    Cevapla

  30. Halil Ata AŞÇI Says:

    Yandaşları Rahat Bırakın !

    Bugünlerde Haydar Dümen’i çok okuyup, etkisi altında yandaşlar, hiç tanımadığı bir kadına 15 dakikada asılma fantazisini hatmetme peşinde…

    Ne işlerine yarayacaksa,harıl harıl çalışıyorlar. Vardır bir bildikleri …

    Cevapla

  31. ihtimal Says:

    Butun bu olanlar ve yazilanlar blog yazarlari Pinar ve Dani ciftine bir ders olacak ve kendilerine OdaTv gibi culsuzlara dayali degilde daha stratejik bir yol izlemeleri gerekecek 😉 Bu isin her tarafindan duman cikiyor, Pinar ve Dani cifti tahmin edilen ates icin “alternative reality” demeye devam etmeyecek herhalde!

    Cevapla

  32. ihtimal Says:

    Isin enterasan tarafi ise, Kemal Kilicdaroglu nun genel baskanlik kaderi. O koltuga bir prono skandali ile geldi, bu son Iklim davasi secimlere kadar surerse bir baska porno skandali ilede gidecek 🙂 Yazik olcak adama, halbuki Deniz de Ecevitten de cok sevmistim!

    Cevapla

    • Can Acar Says:

      Sen yine cumartesi aksamı “date” siz kaldın anlaşılan. Kafayı pornoyla bozmuşsun. Bak sana okuyacak farklı bir malzeme. Dikkat et, viskini yudumlarken genzine kaçmasın.

      *******
      DOĞAN YURDAKUL’DAN ZAMAN, TARAF VE SAMANYOLU’NA SUÇ DUYURUSU

      13.03.2011 02:54

      Silivri’de tutuklu bulunan Odatv Yayın Koordinatörü Doğan Yurdakul, kendisi ile ilgili yapılan yayınlar nedeniyle Zaman ve Taraf gazeteleri ile Samanyolu TV’ye suç duyurusunda bulundu.

      POLİS DAHA SORMADAN ZAMAN’DA ÇIKTI

      5 Şubat Pazar gecesi 03.00’te yapılan ve Yurdakul’un susma hakkını kullandığı emniyet sorgusunda sorulan sorulardan bazıları o gün yayınlanan Zaman gazetesinde çıktı. İşin ilginç yanı, şu ki, bun sorular Yurdakul’un sorgusundan en iyimser hesapla 12 saat önce Zaman’a servis edilmişti. Yayın koordinatörümüz, gerek Zaman gazetesi sorumlularının, gerekse emniyetten kendisine sorulacak soruları daha sormadan sızdıranlar hakkında soruşturmanın gizliliğini ihlal ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacak.

      TARAF SORGU TUTANAĞINI TAHRİF ETTİ

      Taraf gazetesi ise 9 Mart Çarşamba günü Baş sayfada başlayan ve 11. Sayfada devam eden “TSK’daki bağlantılarını açıkla” başlıklı haberde Doğan Yurdakul’un sözümona emniyette ve savcılıkta sorulan “sorulara” yer verdi. Ancak Yurdakul’a bu başlıktaki gibi bir soru sorulmamıştı. Haberin içeriğinde ise, Yurdakul’a savcılıkta sorulan sorular tahrif edilmişti. Odatv’nin bilgisayarlarına virüs yolu ile gönderilen “panzehir” adlı “dokümanda” iki yerde soyadı belli olmayan “DOĞAN ABİ” şeklinde bir isim geçiyor ve Yurdakul bu kişinin kendisi olduğunu reddediyordu. Ancak Taraf bu gerçekleri saklayarak, bu meçhul “Doğan Abi”nin Doğan Yurdakul olduğu şeklinde suç isnadında bulunmuştu. Ayrıca haberin sonuna İklim Bayraktar’ın sorgusundan alınan bir bölüm monte edilmişti.

      SAMANYOLU: “DOĞAN YURDAKUL SADECE SUSTU”

      Samanyolu TV’nin aynı akşam 18.00’deki ana haber bülteninde Taraf gazetesinin bu haberini kelimesi kelimesine aynen tekrarladı.
      Haberin girişinde ve sonucunda da Yurdakul’un bu iddialara karşı sustuğunu söyledi.
      “Susmaktan” kasıt, emniyette susma hakkını kullanmasından, kelime oyunuyla itibarsızlaştırma üretmekti. Oysa Yurdakul gerek savcılıkta, gerekse mahkemede iddiaların hepsine tek tek cevap verip çürütmüştü. Samanyolu TV Yurdakul’un tavrıyla ilgili hiçbir şey söylemedi.
      Ayrıca habere “görsel” unsur olarak Doğan Yurdakul’u, İlker Başbuğ ile yan yana gösteren montajlanmış bir fotoğraf eklemişti.
      Fotoğrafın aslı şuydu: 30 Ağustos 2009’daki Zafer Bayramı resepsiyonunda, Genelkurmay Başkanı internet medyası temsilcileri ile birlikte kameralara poz vermişti ve FOTOĞRAFTA İKİ KİŞİ DAHA VARDI. SAMANYOLU TV O İKİ KİŞİYİ FOTOĞRAFTAN KESEREK İlker Başbuğ’u Doğan Yurdakul ile yalnız bırakmıştı!

      Odatv.com

      Cevapla

      • trekking Says:

        Sevgili Can Acar, Öyle günler yaşıyoruz ki gerçekten tarihe not düşmek açısından her biri ibret vesikası.Ama Odatv den alıntıladığın için başta fmeraklı olmak üzere bazıları “geç bunları” diyecektir. Cuma günkü Habertürk’ün manşetinde MASAK ‘ın Ergenekon’un para trafiğinin izini bulduğu haberi vardı. MASAK Başkanı, sözkonusu bilgileri Zekeriya Öz’e anlatmış. Şuan da yargılanan ve yargılanmayan olmak üzere sivil-asker örgüt üyelerinin para transferinin izlerini saptadıklarını yazıyordu haber altında. İç sayfalarda da bu haberin detayları vardı güya. Ve orda küçük harflerle, belli belirsiz, “nakit çalıştıklarını,aradan zaman geçtiğini, bu yüzden sonuç almanın çok güç olduğu” yazıyordu. Yani bu gazete sözümona yandaş basında değil. Gerçekten ibretlik günler. Bu gazeteler için harcanan kağıda, mürekkepe yazık. Gerçekten yazık. Yazıklar olsun bu gazeteleri yönetenlere. Başlığa bak, içeriğe bak.

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Haberi Odatv yapmış, ancak haber açılan bir davanın haberi.

          Ben bu ve benzeri davalari fmerakli hangi kategoriye koyuyor onu daha çok merak ediyorum. İddianameye dayalı olduğu, ortam dinlemesi içermediği için “basın özgürlüğü’ne aykırı davalar” kategorisine mi giriyor?

          Zaman’a açılan dava ilginç, bence gazeteye değil savcılığa veya emniyete açılması gerek. Daha sorulmadan soruları sızdıranlar yargılanmalı, onları yayınlayanlar değil. Kanunlar buna izin veriyor mu bilmiyorum.

          Diğer iki davada ise bariz bir çarpıtma ve yanlış bilgilendirme söz konusu. Bunlar herhalde basın özgürlüğü diye savunulamaz. Ben bunların bahsi geçen “basın özgürlüğünü tehdit eden 2000 den fazla dava” arasına girip girmeyeceğini merak ediyorum.

          Cevapla

    • husamcakar Says:

      Bu gün pazar,biraz magazincilik yapalım.
      Yandaş medya da İklim Bayraktar ile ilgili yorumlara bakılacak olursa,sütten çıkmış ak kaşık muamelesi çekiliyor.Bu kadın Star gurubunda çalışırdı.Fakat gazete gurubunda değil.Telsim’de.Yakında bu ayrıntıyı da duyarsınız.Kendisini o dönem çok yakından tanıyordum.Söylediklerinin palavra olduğu yakında ortaya çıkar.Yanlış hatırlamıyorsam ilk eşi emniyetçiydi.Yandaş yorumcular gibi her türlü fırıldağı çevirebilecek birisidir.O dönemde Ayfer Yılmaz ismini kullanıyordu.O dönemde bana da aynı çamuru atmıştı.Bu yorumu okuyup beni mahkemeye versin.Ben de ispat edeyim,bu kadar basit.Hodri meydan.

      Cevapla

      • ihtimal Says:

        way way way kimlerle muserref oluyormusuz 😉

        Cevapla

        • husamcakar Says:

          İhtimal

          Hayatta karşımıza çeşit çeşit insanlar çıkar.Ticari,sosyal tanışıklıklar olabilir.Böyle olmasaydı iyi ve kötü ayırımını nasıl yapabilirdik.Bizi biz yapan tecrübelerimiz değilmidir ?
          Bu kadını tanımış olmamdaki acaip durum nedir ki.Vay,vay kimler varmış aramızda diyebiliyorsun.Merak etme bunun daha beteri var..
          Senin gibilerle muhatap olmam gibi.

          Sana bir kıyak daha,faydası olmaz biliyorum ama insanlık borcu olarak düşün.

          Cahil ile dost olma
          …İlim bilmez, İrfan bilmez, Söz bilmez, Üzülürsün

          Saygısızla dost olma
          Usul bilmez, Adap bilmez, Sınır bilmez, Üzülürsün

          Aç gözlü ile dost olma
          İkram bilmez, Kural bilmez, Doymak bilmez, Üzülürsün
          Görgüsüzle dost olma
          Yol bilmez, Yordam bilmez, Kural bilmez, Üzülürsün

          Kibirliyle dost olma
          Hal bilmez, Ahval bilmez, Gönül bilmez, Üzülürsün.

          Ukalayla dost olma
          Çok konuşur, Boş konuşur, Kem konuşur, Üzülürsün.

          Namertle dost olma
          Mertlik bilmez, Yürek bilmez, Dost bilmez, Üzülürsün.

          – İlim bil, İrfan bil, Söz bil
          – İkram bil, Kural bil, Doyum bil
          – Usul bil, Adap bil, Sınır bil
          – Yol bil;Yordam bil,
          – Hal bil, Ahval bil, Gönül bil
          – Çok konuşma, Boş konuşma, Kem konuşma
          – Mert ol, Yürekli ol,
          – Kimsenin umudunu kırma.

          Sen seni bil, Ömrünce yeter sana

          Şeyh Edebali

          Cevapla

      • Can Acar Says:

        Ahmet Hakan da geçenlerde benzer bir durumdan bahsediyordu (Hürriyet, 12 Mart).

        Bundan 19 sene evvel TGRT’de “Yankı” adlı haber programda çalışmıştım.
        İklim’in sözünü ettiği “mesai arkadaşlığı” oradan geliyor olmalı.
        Hemen Yankı’da beraber çalıştığım arkadaşlarımdan birini aradım:
        “Ben bu İklim’i hatırlamıyorum… Kimdi bu İklim?” diye sordum.
        Arkadaşım şöyle dedi:
        “Tabii hatırlamazsın. Onun adı o zamanlar Ayfer’di… Ayfer’i hatırlıyorsun değil mi? Hani Tarkan hayranıydı o zamanlar… Hani ‘Falanca bana asıldı’ diye olay çıkarmıştı.”
        Tekrar yokladım hafızamı…
        Ayfer’i hayal meyal hatırladım.
        Silik bir fotoğraf gibiydi benim için. Belleğimde yer etmemiş bir portre…

        Taciz savunulamaz. Ancak olay kişilerin karşılıklı sözlerine gelip dayanmışsa, bu bilgiler sözlerin ne kadar güvenilir olduğuna ışık tutabilir. Baykal’ı “sabıkalı” olarak görüp peşinen mahküm edenler İklim Hanım’ın “sabıkalarını” da değerlendirmek durumunda.

        Cevapla

        • husam cakar Says:

          Can Acar

          Taciz savunulamaz. Ancak olay kişilerin karşılıklı sözlerine gelip dayanmışsa, bu bilgiler sözlerin ne kadar güvenilir olduğuna ışık tutabilir. Baykal’ı “sabıkalı” olarak görüp peşinen mahküm edenler İklim Hanım’ın “sabıkalarını” da değerlendirmek durumunda.

          Görüşlerinize katılıyorum.Her olayda objektif olmak ve buna göre değerlendirmek zorundayız.

          Cevapla

  33. Elçiye Zevalolmaz Says:

    “Sezgin Tanrıkulu’na, herhalde kendisi Diyarbakır’dan aday olur, aynı partinin listelerinde yer alan ve insanların ana babalarının Kürt mü Ermeni mi olduğuna meraklı ırkçılar sorulduğu zaman, o da buna cevap bulmakta bayağı güçlük çekecektir. 12 Eylül’ün Diyarbakır cezaevini yönetenlerin bu kez de insanları stadyumlara toplamayı düşünenlerin avukatlarıyla aynı parti listesinde bulunduğunu açıklaması da hiç kolay olmayacaktır.”

    Okay Gönensin-Vatan

    Cevapla

    • Can Acar Says:

      İnsanları otele doldurup yakanların avukatlarıyla aynı partide olmaktan iyidir.

      Cevapla

      • ihtimal Says:

        Can soyledigin sey cok kucuk bir ihtimal, ama Elcinin ki tam bir gerceklik! Bu konuda ne diyorsun?

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Küçük ihtimal mi?

          Yoksa Sivas katliamında sanık avukatlığı yapan Hayati Yazıcı’nın şimdi AKP bakanı olduğunu bilmiyor muydun, ihtimal?

          Madem Güneri “Elçi” Uzan ve alıntı yaptığı Okay Gönensin avukatları savundukları davalara göre sınıflandırıp bağlı bulundukları partilere saldırmaktan çekinmiyorlar, biz de örnekleri çeşitlendirelim, öyle değil mi?

          Sonuçta yine bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldun. Kafanı kullanmayı öğrenene kadar senin adın da “küçük ihtimal” olsun.

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Can Bey, avukatlik kutsal bir meslektir ve avukatlari savunduklari saniklarin gerceklesmis ya da isnat edilen suclarindan sorumlu tutmak benim asla onaylamadigim bir tutum. Ornegin Dogan PAsa’nin da avukati olan sayin Ulgen bu ulkedeki en onemli ceza davasi avukatlarindan biridir ki kendisi bildigim kadari ile Ergenekon davasinda yargilanan kimi saniklarin da avukatligini yapiyor. Bu nedenle ya da yuruyen davalardan birinde Ulgen’in avukatligini yaptigi saniklardan birinin mahkum olmasi nedeni ile Ulgen’e darbecilerin avukati damgasi vurulsa dogru olur mu? Gunun birinde Ulgen siyasete girmek istese ve Bakan olsa, bu davalar avukat olarak gorev yapmasini sizin AKP’li bakana yaptiginiz sekilde dile dolayanlara eminim itiraz edersiniz, ki bu dogru olan da budur.

            Cevapla

            • Can Acar Says:

              Katılıyorum. Yukarıda yazdığım iki yorumu okursan bunların yukarıda “Elçiye Zevalolmaz” ın gönderdiği 33 numaralı yoruma tepki olduğunu görebilirsin. O yoruma senin de aynı duyarlılığı göstermeni beklerdim.

              Eğer bir gazeteci (Okay Gönensin) “insanları stadyumlara toplamayı düşünenlerin avukatları” gibi bir ifade kullanırsa cevabı da “İnsanları otele doldurup yakanların avukatları” olur.

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Can Bey, ben size pek katilamayacagim. Oncelikle yukaridaki yoruma gec kalmis duyarliligi gostereyim. Okay Gonensin’in sozleri kelimenin tam anlami ile rezalettir, savunulacak hic bir yani yoktur.

                Ama sizin cevabiniz da bence yakisiksiz kacmis. Okay Gonensin’in haksiz soylemini elestirmek icin Hayati Yazici ornegini verip benzer bir haksizliga imza atmak bence hos degil. Tencere dibin kara benimki senden kara gibi bir durum ortya cikiyor zira…

                Cevapla

            • drunkenknight Says:

              Fmerakli;

              yanılıyorsunuz…

              Sanıkları (Failleri) belli olan -Sivas Olayları- nın avukatlığıyla,Sahte kanıtlar/deliller üzerine inşa edilmiş bir -siyasi- davanın avukatlığını yapmak aynı şey midir ?

              Bu söyleminizle akla karayı iyice karıştırığınız, kara olanı aklamaya çalıştığınız bir kere daha ortaya çıkıyor…

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Evet ayni seydir, nasil bir tecavuz davasinin avukati tecavuzcu olarak nitelendirilemezse, nasil bir cinayet davasinin sanigi katil olarak nitelendirilemez ise, nasil darbe davasinin saniklari darbeci olarak nitelendirilemezse, ayni sey Sivas davasinin avukatlari icin de gecerlidir. Ulgen orneginden devam edersek, diyelim ki kendisi bugun Balyoz ve Ergenekon davsindaki saniklari savunuyor, yarin bir gun 12 Eylul darbecileri hakkinda acilan sorusturma bir iddianameye donusup dava acildiginda Ulgen Evren’in avukatligini alsa kendisine darbeci avukat mi diyecegiz?

                Cevapla

                • drunkenknight Says:

                  fmerakli;

                  ”Evet ayni seydir, nasil bir tecavuz davasinin avukati tecavuzcu olarak nitelendirilemezse, nasil bir cinayet davasinin sanigi katil olarak nitelendirilemez ise, nasil darbe davasinin saniklari darbeci olarak nitelendirilemezse, ayni sey Sivas davasinin avukatlari icin de gecerlidir.”

                  Bu mantığı nasıl oluşturabiliyorsun ?

                  bir suçu savunmayı o suçu işlemekle nasıl bağdaştırabilirsin ?….Bu kadar çarpık bir mantığa karşı sözüm olamaz…

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Cumlenin devaminda avukat yerine yanlislikla sanik yazmisim, cumlenin ilk basinda verdigim ornek ile digerleri arasinda paralellik kaybolmus, cumlenin dogrusu se sekilde olacakti:

                    “Evet ayni seydir, nasil bir tecavuz davasinin avukati tecavuzcu olarak nitelendirilemezse, nasil bir cinayet davasinin avukati katil olarak nitelendirilemez ise, nasil darbe davasinin avukati darbeci olarak nitelendirilemezse, ayni sey Sivas davasinin avukatlari icin de gecerlidir.”

                    gordugun gibi bir sucu savunmayi islemekle o sucu bagdastirmiyorum, hatta tam aksini soyluyorum. Sizin su sekilde bir ifadeniz vardi:

                    “Sanıkları (Failleri) belli olan -Sivas Olayları- nın avukatlığıyla,Sahte kanıtlar/deliller üzerine inşa edilmiş bir -siyasi- davanın avukatlığını yapmak aynı şey midir”

                    Bu soruya bakinca Sivas davasi baglaminda bir sucu savunmayi o sucu islemekle bagdastiranin aslinda siz oldugunuz aslinda acik bir sekilde goruluyor. Bu arada asagida karsidevrim’in yazisina verdigim cevabi Kemal bey’e vermis oldugumu iddia edip, ustune de bana bir guzel saydirmissiniz. Ona da cevap yazdim, henuz gormediyseniz belki okur, ozur dilemek isterseniz diye hatirlatayim istedim…

                    Cevapla

                    • drunkenknight Says:

                      Fmerakli;

                      yaptığınız şey ortaya bir hipotez atıp,attığınız hiptezi doğrulamaktan ibaret…

                      “Evet ayni seydir, nasil bir tecavuz davasinin avukati tecavuzcu olarak nitelendirilemezse, nasil bir cinayet davasinin avukati katil olarak nitelendirilemez ise, nasil darbe davasinin avukati darbeci olarak nitelendirilemezse, ayni sey Sivas davasinin avukatlari icin de gecerlidir.”

                      iyi de yukarıda avukatlara dair yapılmış olan nitelemeleri ne ben ne de yorumuna cevap yazdığın Can Bey dile getirdi/ima etti…

                      Can beyin söylemini de dair kendi hipotezinizi üretip sonra da kendinizce doğruluyorsunuz…-Zaten yukarıdaki sözlere de hiç bir itirazım yok olamaz da…- Buradaki sorun sizin dile getirdiğiniz sorun olan tecavüzcüyü savunan avukatın da tecavüzcü olması,yada katili savunan avukatın da katil olması değildir…

                      _üzerinde durduğum çarpık mantık tam da budur…

                    • drunkenknight Says:

                      ”Bu arada asagida karsidevrim’in yazisina verdigim cevabi Kemal bey’e vermis oldugumu iddia edip, ustune de bana bir guzel saydirmissiniz. Ona da cevap yazdim, henuz gormediyseniz belki okur, ozur dilemek isterseniz diye hatirlatayim istedim…”

                      _Aşağıda yapmış olduğunuz _sözde karsidevrim için yazıldığını iddia ettiğiniz_ yoruma dair olan cevabımı okuyunuz…

                      _göreceksiniz ki özür dilemesi gereken kişi kim …-Benden özür dilemenize ihtiyacım yok-…Yeter ki bir bilim insanına yakışır şekilde bu blogta yorumda bulunun…

                    • fmerakli Says:

                      Drunkenknight,

                      Yukaridaki yorumunuzu bir okuyunuz, eger bir sey anlarsaniz bana da anlatiniz, belki bir cevap vermeye calisabilirim.

                      Bir onceki yorumunuzda su soruyu sormustunuz:

                      “bir suçu savunmayı o suçu işlemekle nasıl bağdaştırabilirsin ?….Bu kadar çarpık bir mantığa karşı sözüm olamaz…”

                      Ben de cevaben, bir sucu savunmayi o sucu islemekle bagdastirmadigimi, tam da bunun aksini yaptigimi, Can Bey ile yazismamizda kullandigim ornek temeleinde naifligimden olsa gerek sana da acikladim.

                      Siz de verdiginiz son cevapta yukaridaki sozlerime hic itirazinizin olmadigini soylediginiz, diger bir deyisle zimmi olarak yukarida var oldugunu iddia ettiginiz carpik mantigin aslinda var olmadigini kabul ettiniz. Ama buna ragmen, yani sozlerime bir itiraziniz olmadigi halde yorumunuzu “uzerinde durdugum carpik mantik budur” diye bitirmissiniz.

                      Burada tek bir carpik mantik var, o da ben ne dersem diyeyim, sozlerime hak dahi verseniz beni carpik mantiga sahip olmakla itham etme seklinde ya da karsidevrim’e yazdigim yorumu onca aciklamama ragmen hala Kemal Bey’e yazdigimi iddia etme seklinde zuhur eden sizin mantiginizdaki carpiklik! devam eden sizin

  34. Solmaz Türk Says:

    Balyoz’da çuvallıyacakları belli olunca artık işi Baykal,Kılıçtaroğlu ile uğraşıp bel altı vuruşlarla seçime giderken CHP yi nasıl karıştırabilirize getirdiler ama tutmadı.Buraya yorum yazanlarda bakıyorum Cengiz Çandar,Okay Gönensin gibi malum şahısların yazılarından medet ummaya başladılar.Can Acar’ın yorumuna da bayıldım bu arada,cuk oturmuş derler ya,aynen öyle olmuş.

    Cevapla

  35. karsidevrim Says:

    ŞU KADRONUN ZENGİNLİĞİNE BAKARMISIN
    YALÇIN KÜÇÜK ,APOCU
    DOĞU PERİNÇEK ,MAOCU/APOCU
    SONER YALÇIN ,MOSSADÇI
    RAFAEL SADİ ,İSRAİLLİ YAHUDİ SİYONİST
    İKLİM BAYRAKTAR,PORNOCU
    DENİZ BAYKAL,SEKS SANIĞI
    KEMEL KILIÇDAROĞLU,SOYADINI DAHİ DEĞİŞTİREN YEMUŞ OĞLU ERMENİ DÖNMESİ KIZILBAŞ

    ŞU KADRONUN GÜZELLİĞİNE BAK..BİR TANE ANADOLUNUN MÜSLÜMAN EVLADI YOK.
    Neyi kime anlatıyorlar merak eçindeyim.
    Süreleri doldu devirleri kapandı.

    Dün SUBAYLAR Oğlunu kızını Cemaat dershanesine yazdırmaya çekiniyordu fişlenirim diye.
    Şimdi daha bugün komutanın kızını ANAFEN dershanesine aldık.
    Tüm çığlıkları bu yüzden..DEFTERLERİ dürülüyor..

    Cevapla

    • Kemal Says:

      Karşıdevrim,

      Benim bildiğim, senin gibilerin ağababaları İngiliz gemisiyle İstabul’dan kaçtığıydı. Ne zaman döndünüz siz? 🙂

      Müslüman evladı olan sensin, he mi?

      Cevapla

    • fmerakli Says:

      Anlasilan siz Musluman evladisiniz, secdeye basinizi koydugunda yukaridaki satirlarda islediginiz gunahlarin hesabini nasil vereceginizi de dusununuz. Once besmelenizi cekip, sonra okuyunuz zira Kuran-i Kerim der ki:

      “Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.” (Maide suresi, 8)

      Su yukarida yazdiklarinizi bir daha okuyunuz, utanir misiniz bilmem ama en azindan bir Musluman evladi olarak Allah’in dedigini yapiniz ve Allah’tan korkup sakininiz.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Maide suresi 8, olacakti. 8’in yanina parantez isareti koyunca yukaridaki gulen yuz cikti…

        Cevapla

      • drunkenknight Says:

        Fmerakli;

        Her geçen gün söylediklerin giderek bilim insanı sözleri ve düşünceleri olmaktan ziyade bir ‘sempatizan’ görünümü kazanmakta…

        bir bilim insanı olarak(?) ‘Karsidevrim’ insansısının en hafif tabiriyle hakaret olarak adlandırılacak söylemlerine tepki vermen gerekirken de Kemal’in Karsidevrim’e yönelik açıklamasına laf yetiştiriyorsun…

        Bu blogta senin ‘karsidevrim’ in insanlık dışı yorumlarını eleştirdiğini görmedim şimdiye kadar yanılıyor muyum ?

        Size naçizane tavsiyem ‘Takiyye’ yapmaktan artık vazgeçin…

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Drunkennight,

          Yukaridaki yorum karsidevrim’e yazildi Kemal Bey’e degil. Onyargilarinizdan arinmis olsa idiniz, benim cevabimin Kemal bey’in cevabi ile ayni hizada oldugunu yani karsidevrim’e yazilmis bir cevap oldugunu gorecektiniz. Eger Kemal bey’e cevaben yazmis olsa idim yazdigim yorum tipki simdi sizin cevabiniza kiyasla oldugu gibi Kemal beyin yazisindan daha saga sekmeli bicimde yerlescekti.. zaten icerik olarak da baktiginizda o yorumun Kemal bey’e cevaben yazildigini dusunmek icin ya artniyetli olmak ya da yazilani anlamamis olmak gerekiyor…

          Sozun ozu, beni haksiz bir sekilde elestireceginize siz once onyargilarinizdan arinin ve kininizin sizi adaletten alikoymasina izin vermeyin…

          Cevapla

          • drunkenknight Says:

            Fmerakli…

            Gerçekten de takıyye yi bırakın…

            Kemal beyin yorumu bakın nasıl bitiyor :…’Müslüman evladı olan sensin, he
            mi?’

            Peki sizin yorumunuz nasıl başlıyor ? :

            ”Anlasilan siz Musluman evladisiniz, secdeye basinizi koydugunda yukaridaki satirlarda islediginiz gunahlarin hesabini nasil vereceginizi de dusununuz. Once besmelenizi cekip, sonra okuyunuz zira Kuran-i Kerim der ki:…’

            Lütfen…şimdi hangi yorum hangisine karşı yazılmış…

            ”Sozun ozu, beni haksiz bir sekilde elestireceginize siz once onyargilarinizdan arinin ve kininizin sizi adaletten alikoymasina izin vermeyin…”…

            _Yukarıdaki cümleyi de benim sizin için yazdığımı farzedin…

            Cevapla

            • fmerakli Says:

              Drunkennight, biraz komik oluyorsun. Benim ne yazdigimi ve kime yazdigimi benden iyi mi bileceksin. Kemal bey’in cevabi “Musluman evladi sensin” diye bitiyor, neden cunku karsidevrim su ifadeyi kullanmis: “ŞU KADRONUN GÜZELLİĞİNE BAK..BİR TANE ANADOLUNUN MÜSLÜMAN EVLADI YOK.”

              Kemal beyin tepki gosterdigi cumlenin aynisina ben de tepki gosterdim. Ayrica Kemal bey’in yorumunda ne var ki ben ona Allah’tan korkun, sakininiz diye bir sey soyleyeyim, sirf o cumlem bile hedefin Kemal bey degil karsidevrim oldugunu acikca ortaya koyuyor. Yine yazimda yer alan “secdeye basinizi koydugunuzda” ya da “besmelenizi cekip okuyun” gibi ifadeler de yorumun hedefinin Kemal bey degil, kendini “musluman”, yazisinda hedef aldiklarini da “musluman evladi” gormeyen karsidevrim oldugunun baska gostergeleri… Aksini iddia etmek icin daha once yazdigim gibi ya artniyetli olmak ya da okudugunu anlamamak, ustune de yapilan aciklamaya ragmen artniyetli olmakta ya da okudugunu anlamamakta israr etmek gerekiyor.

              Ayrica isin teknik yanini da acikladim, ama onu da isinize gelmedigi icin anlamamakta israr ediyorsunuz. Eger ben Kemal Bey’e cevap vermis olsa idim, yazdigim yorum onun yorumu ile ayni hizada olmaz, daha sagda yer alir idi. Tipki yine simdi bu yorumumun sizin yorumunuzun saginda yer alacagi gibi.

              Sizin aklinizca ben o yorumu Kemal Bey’e yazmisim da, siz tepki gosterince karsidevrim’e yazdim diye ceviriyormusum. Pardon ama, siz kimsiniz diye soracagim! Siz kimsiniz ki ben sizden cekinip, yazdigim seyi cevirme ihtiyaci duyacagim. Ben Kemal beyi elestiren bir suru yorum yazdim bu yorumda, ona yazmis olsam, sonuna kadar da arkasinda dururdum. Sizin ne soylediginiz de hic umurumda olmazdi, tipki su an olmadigi gibi…

              Bu aciklamayi da ozunde size degil, eger cevap vermezsem sizin hakli oldugunuzu ve benim karsidevrim’i degil Kemal Ney’i hedef aldigimi dusunecek basta Kemal Bey olmak uzere blogu takip edenlere yaziyorum, yoksa sizin ne dusundugunuz benim icin hakikaten onemli degil…

              Cevapla

              • drunkenknight Says:

                Fmerakli;

                Bakın yorumlarda yanlış anlaşılmamaya sebep olmamak için ne yapıyorum…Başlamadan önce Fmerakli; yazıyorum…kime cewap verdiğim belli olsun diye…

                Ben bu duruma tepki göstermeseydim ve bu şekilde kalsa idi…Karsidevrim-Kemal-Fmerakli yorumlarını altalta okuyan biri ne düşünürdü ?

                Yapmanız gereken sadece yorumunuzun başına Karsidevrim yazmaktan ibaretti…hepsi bu…

                ama yine de siz benim söylediklerimi görmemezlikten gelin…

                ne de olsa ben kimim ki değil mi ?

                Cevapla

                • fmerakli Says:

                  O yorumlari alt alta okuyan biri benim ve Kemal bey’in yorumlari ayni hizada oldugu icin benim yorumumun tipki Kemal beyin yorumu gibi karsidevrim’e cevap niteliginde oldugunu dusunurdu. Ama yorumlari akliselimle okuyanlar oldugu gibi onyargiyla okuyanlar da oldugunu dikkate almak gerekiyormus – hem kendi zamanimi hem de blogu takip edenlerin zamanini boyle gereksiz satirlarla istigal etmemek icin…

                  Cevapla

                  • drunkenknight Says:

                    Fmerakli;

                    yaptığınız bir hatayı bile kabul etmekten bu kadar acizken -Sadece yorumumun basina ‘karsidevrim’ yazmayı unutmuşum, kusura bakmayın demek varken- getirdiğiniz nokta ve ‘hem kendi zamanimi hem de blogu takip edenlerin zamanini boyle gereksiz satirlarla istigal etmemek icin…’ diye bitirmeniz de oldukça manidardır…

                    Cevapla

                    • fmerakli Says:

                      Drunkenknight

                      Evet hata yapmisim, kabul ediyorum, kusura bakmayin. Sizin gibi onyargili ve/veya metinlerin hizasini takip edemeyen okurlar icin yorumun basina karsidevrim yazmam gerekirmis. Ben hatami kabul ettim, siz de karsidevrim’e yazdigim yaziyi Kemal Bey’e yazmis oldugumu dusunerek hata yaptiginizi dusunur musunuz bilmiyorum; ama inanin o da hic umurumda degil…

                • drunkenknight Says:

                  Fmerakli;

                  Bu arada kullandığım nick; drunkenknight…
                  ihtimal gibi drunkennight diye yazmayın rica ederim…

                  Ayrıca;

                  Yorum tarafından karsidevrim — 14 Mart 2011 @ 02:34 | Cevapla

                  Yorum tarafından Kemal — 14 Mart 2011 @ 03:01 | Cevapla

                  Yorum tarafından fmerakli — 14 Mart 2011 @ 05:42 | Cevapla

                  İlgili yorumların tarih ve zamanları da yukarıda belirttiğim gibi…

                  ayrıca bugüne kadar ‘karsidevrim-Bekir L.YILDIRIM’ gibi iğrenç söylemlerde bulunanlara karşı hangi söyleminiz vardır…?

                  Sadece karşındakinin kim olduğunu sorgulamak bu sorulara cevap vermekten daha kolay değil mi ?

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Drunkenknight,

                    Yahu yorumlarin saatlerinin konu ile ne ilgisi var. Neyi ispat etmeye calisiyorsun? Karsidevrim 02.34’te yazmis, Kemal bey yaklasik yarim saat sonra yorumunu yollamis, ben de 05:42’de karsidevrim’e cevap yazmisim. Yani ecnebilerin dedigi gibi “so what?”

                    Eski tarihli tartismalara acip bakarsaniz Bekir Yildirim’in yorumlarinin yahudi dusmanligi icerdigi seklindeki ifadelerimi bulursunuz. Bir de acikcasi bu blogta her yazilana cevap verecek ne zamanim ne de imkanim var ki bazi yorumlar oyle duzeysiz ki onlara zaman ayirip cevap vermek hakettiklerinden fazla onem gostermek gibi bir sey benim acimdan. Acikcasi karsidevrim’e yazdigim yaziyi Kemal beye yazdigim seklindeki ithaminiza da zaman ayirip cevap vermemin nedeni sizin ne dusundugunuze ehemmiyet veriyor olmam degil, daha once ifade ettigim gibi basta Kemal Bey olmak uzere blogu takip edenleri konu ile ilgili olarak aydinlatmak istemem idi. Yoksa attiginiz camur ustume yapisacakti ki, ne geregi var!

                    Cevapla

                    • drunkenknight Says:

                      Fmerakli;

                      Söyleyeceğiniz tek şey :

                      ”yorumumun başına Karsidevrim yazmayı unuttuğum için bir anlam karmaşasına sebep oldum,kn gerekisz ve ilgisiz yerlere doğru kaydı kusuruma bakmayın/özür dilerim”

                      vb. türünde bir cümlecik…

                      başka bir şey değil..

                    • fmerakli Says:

                      Bir anlam karmasasi yok, uc olasilik var:

                      1. okudugunuzu anlamiyorsunuz
                      2. okudugunuzu anliyorsunuz ama art niyetlisiniz
                      3. yazilarin hizasini takip etmekten acizsiniz

                      bunlarin hangisinin dogru oldugu da benim icin hic onemli degil, bu blogu boyle bir tartisma ile mesgul etmenin haksizlik oldugunu dusunuyorum. Ben olabilecek en acik sekilde kendimi ifade ettim, yazdigim yorumun Kemal Bey’e degil karsidevrime cevap oldugunu dusunecek sizin gibi birisi daha, olmaz ya, cikarsa o da yazilanlari okur ve kendisinin yukaridaki uc secenekten hangisine girdigine karar verir. Dedigim gibi sizin ya da sizin gibi dusunenlerin yukaridaki uc secenegin hangisinden muzdarip oldugu son derece onemsiz bir ayrinti…

  36. Halil Ata AŞÇI Says:

    Cemaat Sahtekarlığın Neresinde ?

    Merak edenler için karsidevrim’in yorumları Samanyolu TV’den sonra en iyi kaynak. Okuyunca kafa karışıklığı kalmıyor.
    Karşıdevrim devam. Allah senden razı olsun…

    Cevapla

  37. drunkenknight Says:

    Asılsız iddialarla örgüt davası açan Savcı Zekeriya Öz hakkında “Suç örgütü üyesi olmak ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüsten”iddianame düzenlendi.

    Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı, Ergenekon Savcıları Zekeriya Öz, Fikret Seçen, eski MİT Müsteşan Emre Taner ve MÎT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in de aralarında bulunduğu 13 şüpheli hakkında “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla iddianame hazırladı. Askeri Savcı Ahmet Zeki Üçok, ‘İP/Karargah evleri’ soruşturması ile ilgili hazırladığı 2009/45 esas sayılı iddianameyi görevsizlik kararıyla Ankara C. Başsavcılığına gönderilme aşamasında tutuklandı.

    İP Karargah Evleri

    ‘İP/Karargah Evleri’ isimli belgenin Ergenekon soruşturması kapsamında 21 Mart 2008’de İşçi Partisi İstanbul İl Başkanlığı’nda yapılan aramada ele geçtiği iddia edildi. Soruşturmayı yürüten savcılar belgeyi Genelkurmay’a gönderdi. Bunun üzerine ‘İP/Karargah Evleri’ belgesi ile ilgili olarak 31 Mayıs 2008’de Hava Kuvvetleri Komutanlığının emri ile Askeri Savcılık tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturmayı yürüten Savcı Üçok, İP Karargah Evleri’ belgesinin hiçbir somut ve hukuki kanıta dayandırılmadan MİT tarafından düzenlendiğini belirleyerek iddianame hazırladı.

    İddianamede, MİT’in hazırlayıp gönderdiği İP/Karargah Evleri’ belgesinin Hava Kuv-vetleri’nden sızdırıldığı ve Fetullah Gülen cemaati üyelerince, bu belge üzerinden TSK’yı Ergenekon olarak anılan bir terör , örgütü ile ilişkilendirme çabaları olduğu vurgulandı. Albay Üçok iddianamesini bitirdikten sonra sahte çürük raporu hazırladığı iddiasıyla 26 Eylül 2009’da Savcı Öz tarafından sorgulandı ve 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tutuklandı. Üçok tutuklanmasaydı 13 sanıklı iddianameyi görevsizlik kararıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderecekti.

    Şüpheli listesi değişti

    Üçok’un tutuklanmasının ardından yerine atanan askeri savcı, Ergenekon savcıları Zekeriya Öz ve Fikret Seçenle, eski MİT Müsteşan Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in ismini şüpheliler listesinden çıkardı. Köylü, 2009’da Ergenekon kapsamında gözaltına alınarak, tutuklandı. Ergenekon davasından tahliye olan Üçok’un, sahte çürük raporu davasından-dan tutukluluğu devam ediyor.

    ‘HEDEFTE TSK VAR’
    Askeri Savcılığın soruşturmasında ulaşılan sonuçlar iddianamede şu şekilde yer aldı:
    “Hiçbir somut ve hukuki bir delile dayanmayan MİT belgesi (İP/Karargah Evleri) oluşturulmuştur. Bu belgeye dayanarak 2 cumhuriyet savcısı tarafından bir kurmay albayın tutuklanması sağlanmıştır. Fetullah Gülen cemaati üyesi olan kisilerce, bu belge üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Ergenekon olarak anılan bir terör örgütü ile ilişkilendirme gayretleri mevcuttur. Askeri Savcılığımızca yapılan bu tespitlerin ardından, belirli bir plan ve organizasyon dahilinde yapılan bu faaliyetlerin amacının ne olabileceği değerlendirilmiştir. Kanaatimizce, bu eylemlerin amacı, faaliyetlerin hedefinde niçin TSK’nın olduğunun irdelenmesi ile anlaşılabilecektir.”

    (Aydınlık Gazetesi’nden alıntıdır…)

    Cevapla

  38. drunkenknight Says:

    Drunkenknight,

    Yukaridaki yorumunuzu bir okuyunuz, eger bir sey anlarsaniz bana da anlatiniz, belki bir cevap vermeye calisabilirim.

    Bir onceki yorumunuzda su soruyu sormustunuz:

    “bir suçu savunmayı o suçu işlemekle nasıl bağdaştırabilirsin ?….Bu kadar çarpık bir mantığa karşı sözüm olamaz…”

    Ben de cevaben, bir sucu savunmayi o sucu islemekle bagdastirmadigimi, tam da bunun aksini yaptigimi, Can Bey ile yazismamizda kullandigim ornek temeleinde naifligimden olsa gerek sana da acikladim.

    Siz de verdiginiz son cevapta yukaridaki sozlerime hic itirazinizin olmadigini soylediginiz, diger bir deyisle zimmi olarak yukarida var oldugunu iddia ettiginiz carpik mantigin aslinda var olmadigini kabul ettiniz. Ama buna ragmen, yani sozlerime bir itiraziniz olmadigi halde yorumunuzu “uzerinde durdugum carpik mantik budur” diye bitirmissiniz.

    Burada tek bir carpik mantik var, o da ben ne dersem diyeyim, sozlerime hak dahi verseniz beni carpik mantiga sahip olmakla itham etme seklinde ya da karsidevrim’e yazdigim yorumu onca aciklamama ragmen hala Kemal Bey’e yazdigimi iddia etme seklinde zuhur eden sizin mantiginizdaki carpiklik! devam eden sizin

    Yorum tarafından fmerakli — 14 Mart 2011 @ 16:08
    ****

    Sanıkları (Failleri) belli olan -Sivas Olayları- nın avukatlığıyla,Sahte kanıtlar/deliller üzerine inşa edilmiş bir -siyasi- davanın avukatlığını yapmak aynı şey midir ?

    Diye soruyorum…ama siz bu yazdığımdan ne anlıyorsunuz…:

    ‘nasil bir tecavuz davasinin avukati tecavuzcu olarak nitelendirilemezse, nasil bir cinayet davasinin sanigi katil olarak nitelendirilemez ise, nasil darbe davasinin saniklari darbeci olarak nitelendirilemezse, ayni sey Sivas davasinin avukatlari icin de gecerlidir…’

    _Açıkça görüldüğü gibi sizin söylediğiniz şey benim sorumun cevabı değildir…

    Ortaya bir hipotez atıp sonra doğruluğu tartışılmayacak cümlelerle destekleyip bunu Sivas olaylarına bağlıyorsunuz…Bu bir mantık hatasıdır..ve siz hala bu hatanızı görmek ve düzeltmek yerine aynı yolda devam ediyorsunuz…

    Ne diyeyim…

    Yolunuz açık olsun…

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Drunkenknight,

      Sizin de yolunuz acik olsun. Zira sizin mantik hatasi dediginiz sey, benim ornekler baglaminda tartismaya mantikli bir aciklama getirmemden ibaret idi. Ama yukaridaki karsidevrim/Kemal bey tartismasini goz onune alinca bunu mantik hatasi olarak gormenize hic sasirmadim. Benim o tartismadan ogrendigim sey, onyargisini mantigin onune alan ve getirilen aciklamalara ragmen bunu yapmaya devam eden biri ile tartisirken yapilacak mantikli aciklamalarin (cevap olarak verilen yorumlarin sayfadaki hizasi ve diger aciklamalar) onyarginin duvarlarinda yanki yapacagi ama mantik suzgecine bir turlu ulasamayacagi oldu..

      Cevapla

      • drunkenknight Says:

        Fmerakli;

        Müslüman evladı olan sensin, he mi?

        olarak biten bir cümleye;

        ”Anlasilan siz Musluman evladisiniz,

        diye başlayan bir şekilde -karsidevrim ismini de yazmadan- cevap verirseniz ortaya çıkacak olan karmaşada lafı da bu kadar uzatarak geldiğiniz nokta da teknik gönderme de yaparak :

        ”Ayrica isin teknik yanini da acikladim, ama onu da isinize gelmedigi icin anlamamakta israr ediyorsunuz. Eger ben Kemal Bey’e cevap vermis olsa idim, yazdigim yorum onun yorumu ile ayni hizada olmaz, daha sagda yer alir idi. Tipki yine simdi bu yorumumun sizin yorumunuzun saginda yer alacagi gibi…”

        _Şimdi sahte olduğu -teknik olarak- kanıtlarıyla beraber ortada olan 11 nolu cd ve bu cd ye dayandırılarak hazırlanan sözde balyoz darbe planı iddianamesi nedeniyle hapis yatan (ergenekon da da benzer tertipler olduğunu biliyoruz) insanların durumunu daha iyi anlamışsınızdır…

        _Başa gelmeyince anlamak ne kadar zor ve ahkam kesmek ne kadar kolay değil mi…?

        Cevapla

        • drunkenknight Says:

          Fmerakli;

          ”…mantik hatasi dediginiz sey, benim ornekler baglaminda tartismaya mantikli bir aciklama getirmemden ibaret idi…”

          verdiğiniz örnekle açıklamaya çalıştığınız durum alakasız şeyler…zira konu avukatın savunduğu kişinin faili olduğu olaya fail olarak dahil edilmesi değildir…

          Konu, sivas olaylarında faillerin avukatlığını yapmış olan birinin bugün bu ülkede bakan olarak hizmet vermesidir…-ve kanımca vicdan yaralayan bir durumdur-…ve siz bu durumu da Balyoz davalarında avukatlık yapan Celal ÜLGEN üzerinden giderek önemsiz bir ayrıntıymış yada gayet normalmiş gibi göstermeye çalışıyorsunuz…

          Sivas olayları faillerinin durumlarıyla Balyoz/Ergenekon davalarının sanıklarının durumlarını da bu şekilde birbirine bağlayıp
          işin içinden çıkıyorsunuz…

          Siz ne yazdığınızı sanırım bilmiyorsunuz…

          Cevapla

        • fmerakli Says:

          Drunkenknight bosuna ugrasma, seninle tartismayi uzatmayacagim. yukarida bahsettigim uc secenege bak, eger hicbiri icine sinmiyorsa kendi buldugun bir baska secenege inan, hatta benim karsidevrim’e degil Kemal Bey’e yazdigima inan, zira ne soyledigin ya da ne dusundugun umurumda bile degil.

          Cevapla

          • drunkenknight Says:

            Fmerakli;

            Sizin o üç seçeneğiz sizin düşünsel sisteminizin/mantığınızın bir aynası….

            ”1. okudugunuzu anlamiyorsunuz
            2. okudugunuzu anliyorsunuz ama art niyetlisiniz
            3. yazilarin hizasini takip etmekten acizsiniz…”

            Yukarıda sıraladığınız şeylerin ana sebebinin
            yorumunuzun başına hala

            Karsidevrim;

            yazmadığınız için meydana geldiğini göremiyor/kabullenemiyor olmanız oldukça ilginç…

            zaten bunu kabullendiğinizde saymış olduğunuz o üç maddede gök kubbede hoş bir seda olarak kalacaktır…

            Cevapla

            • Can Acar Says:

              Doğrusu ben fmerakli’nin yorumunu okuduğumda karşıdevrim’e yazılmış olarak algılamıştım. Nasıl farklı yorumlanabileceğini de görüyorum. Özellikle karşı tarafın olagelmiş/alışılmış davranışlarından çok farklı bir durum varsa.

              fmerakli’nin daha önce karşıdevrim, ihtimal, Bekir L. Yıldırım ve melek gibi diğer yorumculara doğrudan bir tepki göstermemiş olması, gösterdiğinde hayretle karşılanmasına ve hatta inanılmamasına yol açıyor.

              Bu durumda fmerakli’ya “Daha önce bu tip yazılara tepki göstermemiştin, hatta katıldığın yorumlar olmuştu (melek vb.), neden şimdi karşıdevrim’e tepki gösteriyorsun.” diyerek onu “samimiyetsiz” bulmak mümkün. Bu mantık burada çok kullanılıyor.

              Ben fmerakli’ya şunu sormak istiyorum: Bu tartışmayı başlatan yorumunuz “samimiyetsiz” bir davranış mıydı? Yoksa kendi içinizdeki birtakım sınırların/toleransların aşılması sonucu ortaya çıkmış doğal bir tepki miydi?

              Diğer bir soru da: Bu soruya olan cevabınızı, kendinizi samimiyetsiz olarak nitelendirmediğinizi varsayarak, örneğin protestocu gazetecilere genellemek mümkün olur mu?

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Can Bey,

                Yazilanlarin icinde bana yonelik hakaretamiz ifadeler yok ise, ki bunu daha once tartismistik, benim icin ifade edilenler kimin ifade ettiginden daha onemlidir. Benim burada yazdiklarimi insanlar kendi stereotipleri ile degerlendiriyorlar, eger Balyoz davasini ciddiye aliyorsan ya cemaat mensubusundur, ya Soros’un usagisindir, ya asker dusmanisindir, ya sozde liberalsindir vs. vs. Ben bu blogta bunlar ve daha baska seyler olmakla itham edildim, ama ben bu gruplarin hicbirine dahil olmadigim icin bu gruplara dahil olan (ya da boyle bir algi yaratan) insanlar tepki gostermem insanlari sasirtiyor olabilir, ama bu benim engelleyebilecegim bir sey degil. Ayrica o gruba dahil insanlar kimi zaman benim de mutabik olacagim seyler yaziyorlar ya da benim de destekledigim gorusleri ifade eden baskalarinca yazilmis yazilari bloga tasiyorlar. Bu yine benim disinda gelisen bir sey ve ayrica bu, yeri geldiginde karsidevrim’in yukaridaki gibi en ufak bir insani erdem tasimayan yazisina tepki gostermeme de engel teskil etmiyor.

                Sozunu ettiginiz sekilde insanlarin samimiyetini gosterdikleri ya da gostermedikleri tepkilerle tartma mantigini bu blogta cok kullaniliyor, ama bu mantigin cok kullaniliyor olmasi her zaman dogru sonuc doguracagi anlamina da gelmiyor.

                Ben karsidevrim’e yazdigim yorumda samimiydim, bunu soyluyor ve birakiyorum, inanip inanmamak size kalmis bir sey. Benim tepkimin samimiyetsiz oldugunu varsaymak, benim o igrenc yorumda yazilanlari da onayladigim anlamina da gelir ki, eger benim Baykal’in seks manyagi oldugunu, insanlarin gercek ya da iddia edilen kokenlerini ayrimci bir dille ifade edecegimi, bu ve benzer nedenlerle o yorumda ismi gecenlerin Musluman evladi olmadigini vs dusunebilecegime ihtimal veriyorsaniz, onu bilemem. Ayrica samimiyetsiz bir sekilde o tepkiyi gosterdi isem benim bundan ne tur bir cikarim ya da beklentim olabilir, aslinda onu da hic anlamis degilim.

                Bu cevabimi protestocu gazetecilere genellemek ile ne kastettiginizi gercekten anlamadim. Eger soruyu biraz daha acarsaniz cevap vermek isterim. Muhtemelen bunu sormadiniz ama daha onceki yazismalarimizda protestoya katilan bazi gazetecilerin samimiyetlerinin de sorgulanmasi gerektigini ifade etmistim. Ornegin TGC aciklamsinda bahsedilen gazetecilere acilan davalarin kahir ekseriyetinin ‘yandas’ diye nitelendirilen gazete/gazetecilere acilmis olmasi ve cemiyetin dava sayisi bu noktalara gelirken bir kez bile agzini acip tek kelime etmemesi gibi unsurlarin ciddi bir samimiyetsizlik imaresi oldugunu ifade etmistim. Keza, bugun Ahmet Sik’a destek verenlerin Dogan medya yoneticilerinin Ahmet Sik’i zamaninda sadece sendikali oldugu icin isten atmakla kalmayip, Emniyet’e sakinciladir diye rapor etmis olmalari da bence samimiyetlerinin sorgulanmasini gerektiriyor…

                Ben cok sarsici bir samimiyetsizlik analizini Yildiray Ogur da Ugur Dundar icin yapmis:

                “Gün gelmiş o da İstiklal Caddesi’ne düşmüştü işte… Cumhuriyetin en sarı saçlı, en mavi kanlı vatandaşı, bütün kudretlilerin dostu, plaketlere, övgülere doyamamış televizyon yıldızı, şık takımlarını giymiş, kravatını, mendilini, kol düğmelerini takmış, ekran yüzünü, tek küfür etmemiş kibar, bol Atatürklü Türkçesini almış, makosen ayakkabılarıyla caddenin yürünmekten kırılmış taşlarını arşınlıyordu.

                Kortejin hemen önünde zincirlere tutuşturulmuş Azadiya Welat gazetesinin arkasında görünen oydu işte: Son 40 yılın en şöhretli, en kudretli gazetecisi, çocukluğumuzun rol modeli. Cumhuriyet bir televizyon programı olsa sunuculuğunu kimseye bırakmayacak rejimin altın çocuğu.

                En büyük araştırmacı gazetecilik başarısına, daha mesleğin başında bu ülkede neyin araştırılıp neyin araştırılmaması gerektiğini araştırıp bulmasıyla imza atmıştı.

                Hepsi şöhret, debdebe içinde geçmiş 40 yıllık gazetecilik kariyerinin içine, köşebaşı fırınında hayatını sürdüren bir kara fatmanın bile girip, 17 bin faili meçhulden tek birinin girememesinin sırrı buydu.

                Onun Arena’sının kapısından üniversite kapılarından kovulan başörtülü kızlar, kocası kaybedilmiş Kürt kadınlar giremedi.

                Yürüdüğü bu caddede, 1995 yılında gazeteciler, yazarlar, aydınlar, bir gece önce bombalanan Özgür Gündem gazetesini satarken o yoktu. 1996’da polis, gazeteci Metin Göktepe’yi katledince yürüyenler arasında da yoktu. 2007’de Nokta dergisi Darbe Günlükleri nedeniyle basılınca caddede Nokta dergisi satanlardan da değildi.

                Olsun. Madame Tussauds Müzesi’nden İstiklal Caddesi’ne. Bir daha karşınıza çıkmayacak, mutlaka görülmesi gereken tarihi bir andı. Rejimin altın çocuğu sokakta adalet mi arayacaktı? O değil, onu bu hale düşürenler utansın. “

                Cevapla

  39. drunkenknight Says:

    Drunkenknight

    Evet hata yapmisim, kabul ediyorum, kusura bakmayin. Sizin gibi onyargili ve/veya metinlerin hizasini takip edemeyen okurlar icin yorumun basina karsidevrim yazmam gerekirmis. Ben hatami kabul ettim, siz de karsidevrim’e yazdigim yaziyi Kemal Bey’e yazmis oldugumu dusunerek hata yaptiginizi dusunur musunuz bilmiyorum; ama inanin o da hic umurumda degil…

    Yorum tarafından fmerakli — 14 Mart 2011 @ 16:37

    ***

    konunun bu noktalara kadar gelmesinin tek sebebi sizsiniz…

    ‘…Sizin gibi onyargili ve/veya metinlerin hizasini takip edemeyen okurlar icin yorumun basina karsidevrim yazmam gerekirmis…’

    _yaptınız hatayı kabul ettikten sonra ayrı bir parantez açıp yukarıdaki ifadeleri yazmanız da ayrı bir durumdur ve sanırım ki sizin bilim insanlığınıza dair söylemiş olduğum sözlerden -blogtaki yorumlarınız neticesinde vardığım kanılardan dolayı- alınan kendinizce bir intikamdır…

    Söyleyecek başka bir sözüm yok….

    Cevapla

  40. Solmaz Türk Says:

    Ooooo…Bakıyorum da havanda bol bol su dövülmüş.

    Cevapla

  41. drunkenknight Says:

    Sayın Başbakan,

    8 Mart 2011 Salı günü partinizin grup toplantısında yaptığınız konuşmayı Silivri 1 No’lu Cezaevi F-3 alt koğuşu 3 No’lu hücremde hüzünlenerek izledim.

    Konuşmanızın önemli bir bölümünü tutuklanan gazetecilere ayırdınız. Özel bir hesap yapmışsınız, tutuklu gazeteci sayısını 27 olarak çıkartmışsınız. “Suçlarını” da tek tek dökmüşsünüz. Hükümeti devirmeye girişmekten terör örgütüyle ilişki kurmaya kadar her türlü suçu sayıp eklediniz:

    “Onlar gazetecilik yaptıkları için değil, bu suçlar nedeniyle içerdeler.”

    Bu sözleriniz ne adalete ne siyasete ne de vicdana sığar.

    Eğer iddianame metinlerinde yazılı olan suçlamalar doğrudan insanlara yaftalanacaksa siz şiir okuduğunuz için yargılanmadınız. 1998 yılında sizin için hazırlanan iddianamede suçunuz şöyle yazılmıştı:

    “Halkı din ve ırk farklılığı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik etmek.”

    12 Aralık 1997’de Siirt’te yaptığınız konuşmadan sonra açılan davada, bu suçu işlediğiniz için 10 ay hapis cezasına çarptırıldınız. Siz hüküm giydiğiniz halde bu suçu asla kabul etmediniz, bugün de “Şiir okuduğum için yargılandım” demektesiniz.

    Biz ise daha hüküm giymemişken nasıl milletin kürsüsünde bizi mahkûm edersiniz?

    Ergenekon savcısı değilim diyorsunuz ama bu tutumunuz savcılığı da geçti, doğrudan hüküm vericisi noktasına çıkmış bulunmaktasınız.

    ***

    Sayın Başbakan,

    Ergenekon savcıları hazırladıkları iddianamenin benimle ilgili bölümünde şöyle diyorlar:

    “Mustafa Balbay gazetecilik faaliyetlerini yürütürken İlhan Selçuk’un Ankara’daki temaslarını da düzenleyerek terör örgütü içinde özel konumu olan faaliyetlerde bulunmuştur. Yaptığı haberlerle de kaos ortamı yaratılmasına katkıda bulunmuştur…”

    Bu ve benzeri cümleler dışında benimle ilgili başka bir şey yok. Bir gazetenin başyazarı Ankara’ya geldiğinde her kesimle görüşür, Ankara temsilcisi de ona eşlik eder. Bundan suç üretiliyor. Bir gazeteci yaptığı haberin doğruluğuna-yanlışlığına bakar, kimin işine yarar-yaramaz o başka bir durumdur.

    Ergenekon savcıları bile benim gazeteci olduğumu, bu mesleği icra ederken aynı zamanda terör örgütü üyeliği de yaptığımı iddia ediyor. Yani terör suçunu gazetecilikle birlikte işlediğimi öne sürüyor. Böylece ortaya gazeteci-yazardan sonra gazeteci-terörist gibi kabul edilemez bir durum çıkıyor.

    Örneği vermemin nedeni şu: Ergenekon savcıları bile bana karşı sizden daha insaflı. Günün birinde size karşı Ergenekon savcılarına sığınacağım hiç aklıma gelmezdi.

    Bu durumda sormak isterim:

    Bizim yaptığımız gazetecilik değilse, sizin gazetecilik tarifiniz nedir?

    İktidarın her attığı adıma reform deyip övmek mi?

    İktidarın istikrarı bozulmasın diye tüm olası alternatifleri ortadan kaldırmak için seferber olmak mı?

    İletişim fakültelerinde “haber” kavramının en acımasız tarifi şudur:

    “Yazı işleri müdürünün haber dediği şeye haber denir.”

    İleri demokrasiyle bu kavramı da ilerlettik.

    “Başbakan’ın haber dediği şeye haber denir.”

    ***

    Sayın Başbakan,

    Son dönemde sıkça saray açıyorsunuz. Adalet sarayı.

    Adalet, saray açmakla dağıtılmaz.

    Sizin Siirt konuşmanızın ardından soruşturma, dava, karar, Yargıtay tüm evreleriniz 10 ay sürdü. Biz yıllardır yargılama bekliyoruz. O gün sizin yanınıza 200 kişi daha koysalardı, 50 ayrı suçtan. Yargılanmanız kaç yıl sürerdi? Bir kişi 10 ay ettiğine göre 201 kişi 2010 (iki bin on) ay! Yani 167 yıl!

    Bir de cezaevi koşulları var ki… Siz 4 aylık hapiste cezaevini kendiniz seçtiniz, koğuşunuza halı döşettiniz, toplantı odası yaptırdınız, beyaz eşya dahil dışarıdan istediğiniz eşyayı getirttiniz ve 30 bin ziyaretçi kabul ettiniz.

    Bu mektubu hücrede tek başıma yazıyorum…

    Cumhuriyetin 100. yılına talipsiniz.

    10. yılda yurdumuz demir ağlarla örülmüştü…

    Siz 100. yıla demir parmaklıklar örerek gitmektesiniz.

    (Cumhuriyet Gazetesi – 14.03.2011)

    Cevapla

Yorum bırakın