About cdogangercekler
cdogangercekler → tarafından yazılan tüm gönderileri görüntüle13 Yorum “Teferruat”
muzo657 için bir cevap yazın Cevabı iptal et
Ara
-
Macitbay: Reblogged this on macitbay and commented: Mutlaka...
-
toz: Oncelikle tekrar cok cok gecmis olsun; ve cok cok ...
-
Kemal: Yukarıdaki yorumumdan alıntı: "...Emniyet is...
-
Kemal: Merhabalar, Uzun zaman oldu görüşmeyeli. ...
-
Macitbay: Reblogged this on macitbay....
-
Efe Demir: Balyoz davasında yargılanıp hüküm giyenlerden...
-
brainiac3397: People would be hard pressed to rely on your "obje...
-
brainiac3397: Don't forget the video seminars he's given. In the...
-
Talha: The excerpt is from his the Atlantic interview: ...
-
trekking: Bu günleri de gördük. Hep şuna inandık. Devir...
- Bir analiz 17 Mayıs 2011
- 10. Ağır Ceza Mahkemesi oy birliğiyle 163 Balyoz sanığı hakkında tutuklama kararı verdi 11 Şubat 2011
- Odatv 18 Şubat 2011
- Bundan sonra ne olacak? 02 Şubat 2011
- Türkiye’nin yeni adalet doktrini 07 Mart 2011
- 5-7 Mart 2003 1nci Ordu Plan Semineri Ses Kaydı 08 Nisan 2011
-
Denizde TRT kameraları önünde darbe belgesi hazırlayan subay 29 Ağustos 2011
- Emre Uslu’nun yeni (ve bir evelki ile çelişen) teorisi 07 Ocak 2011
- Etyen Mahçupyan’ın yeni teorisi 18 Şubat 2011
- Sahte belge üretirken hata yapmak hata mı? 07 Şubat 2011
- Yargıtay 16.Ceza Dairesi’nin 14 Haziran 2021 tarihli kararı 28 Haziran 2021
- Yargı, Cemaat ve Bir Darbe Kurgusunun İç Yüzü 17 Ağustos 2016
- 1. Ordu’dan sızdırılan belgelerle ilgili iddianame 14 Haziran 2016
- Balyoz mahkemesinin gerekçeli kararı ve satır başları 06 Mayıs 2015
- Balyoz Bitmedi 03 Nisan 2015
- Balyoz Bitmedi 03 Nisan 2015
-
Balyoz CD’lerin üzerindeki sahte yazılar Baransu’nun bavulundan çıkan defterden kopya 02 Ocak 2015
- Bilirkişi: Balyoz CD’lerinin üzerindeki yazılar yazma aygıtı ürünü 15 Aralık 2014
- Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı 05 Temmuz 2014
- Bir savcı niye yalan söyler? 05 Temmuz 2014
30 Mart 2012 05:53
29mart Star Gzetesi alinti
Prof. Bal, tarihin tekerrür etmemesi için somut öneriler sıralıyor:
– Darbeci yapılar tam tasfiye edilmemişlerdir. Erken zafer havasına girilmemeli, yargı sürecinin sağlıklı işlemesi sağlanmalı.
– Darbenin en küçük işareti bile ciddiye alınmalı, soruşturulmalı, sorumluları cezalandırılmalı.
– Türkiye demokrasisi darbecileri yargılayacak düzeye, medyası da darbe planlarını deşifre edecek çok sesliliğe ve olgunluğa ulaştı. Medyada tekelleşmeye izin verilmemeli.
– Devlette reformlar sürdürülmeli, yasamanın, yürütmenin, ordunun, istihbaratın, polisin rol, yetki ve sorumluluğunu yeniden belirlemeli.
– Sivil siyaset üzerinde vesayet kurumları oluşturan darbe anayasası değiştirilmeli, Batı Avrupa ve ABD demokrasileri model alınmalı.
– Tarafsız, bağımsız bir yargı için atılan adımlar olumlu. Ancak askeri yargı kaldırılmalı. Emir komuta ile yargı olmaz.
– TSK ve bağlı kurumları ile tüm kamu kurumlarının faaliyetleri Sayıştay, yargı, siyaset ve medya denetimine açık olmalı.
– TSK sadece dış güvenlikle ilgilenmeli, İç Hizmet Kanunu’ndaki darbe gerekçesi olarak kullanılan düzenlemeler kaldırılmalı. Jandarma lağvedilmeli, bu görev polise verilmeli.
– Asker sayısı azaltılmalı; savunma sanayi güçlendirilmeli, gücünü ileri teknolojiden alan bir ordu oluşturulmalı.
– Darbe ürünü Milli Güvenlik Kurulu lağvedilmeli; TSK Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı.
– YAŞ’ta verimlilik esasına ve seçilmiş yöneticilerin tercihlerine dayalı terfi sistemi getirilmeli.
– Darbeciler ölmüş bile olsa yargılanmalı, isimleri cadde, okul, park ve kışlalardan silinmeli, buralara, demokrasinin yerleşmesi için çalışanların isimleri verilmeli.
– Beden eğitimi derslerinde, askeri yanaşık düzen eğitimi kaldırılmalı. 19 Mayıs, 23 Nisan, 29 Ekim bayramları askeri gösteriler yerine kültür, sanat ve spor faaliyetleriyle kutlanmalı.
– Harbiye’de verilen dersler gözden geçirilmeli; halka tepeden bakan, sivil siyasete güvenmeyen eğitim sistemi değiştirilmeli.
– Tüm eğitim kurumlarında insan hakları, demokrasi, meşruiyet kaynağının halk olduğu, halkı da seçilmişlerin temsil ettiği, darbelerin ülkeye zarar verdiği vurgulanmalı.
– MİT’in askeri kökeninin izleri silinmeli ve sivil bir yapıya kavuşturulmalı.
– Kamu yönetiminde demokrasi dışı baskılara direnebilecek “cesur” kişiler seçilmeli.
30 Mart 2012 13:40
Aklin yolu bir, isin komik tarafi eger Dogan PAsa bu davanin bir numarali sanigi olmasa, ortada BAlyoz diye bir dava bulunmasa Dani Rodrik yukaridaki maddelerin cogunun belki de hepsinin altina imzasini atardi.
30 Mart 2012 22:20
fmeraklı, şu yazdıklarını gerçekten inanarak mı yazdın. Dani ne der bilemem.Ama ne alakası var Balyoz davasıyla yukarıda sayılan maddelerin.Kayınpederi darbe teşebbüsünden yargılanıyor diye bir insan Demokrasi talebinden vazgeçer mi? Bu ne sığ bir anlayıştır.
Ancak geçen süreç te sanırım Dani de, bu sahte demokratların, kendilerine Liberal diyen döneklerin ne mal olduğunu anlamıştır. İçi boşaltılan kavramların bugüne kadar öğrendiği, savunduğu kavramlarla aynı olmadığını anlamıştır sanırım.
30 Mart 2012 22:39
Dani veya Pinar i bir kenara birakalim. Harvard in havasini soluyan bir insanin yukaridaki dusuncelerin aksini dusunuyor olmasi benim aklima sadece bu iste bir bityenigi oldugunu getiriyor 😉
31 Mart 2012 01:01
– İrticai yapılar tam tasfiye edilmemişlerdir. Erken zafer havasına girilmemeli, yargı sürecinin sağlıklı işlemesi sağlanmalı.
– İrtica ‘nın en küçük işareti bile ciddiye alınmalı, soruşturulmalı, sorumluları cezalandırılmalı.
– Türkiye demokrasisi irticacıları yargılayacak düzeye, medyası da irticai darbe planlarını deşifre edecek çok sesliliğe ve olgunluğa ulaştı. Medyada tekelleşmeye izin verilmemeli.
– İrticacılar ölmüş bile olsa yargılanmalı, isimleri verilmişse cadde, okul, parklardan silinmeli, buralara, demokrasinin yerleşmesi için çalışanların isimleri verilmeli.
Prof.Baldamlayan
31 Mart 2012 09:20
Seni gidi laf cambazi seni 🙂 Duz taklayi cok guzel atiyorsun, ama bunu yememiz icin ip ustunde ters taklayi da ogrenmen lazim 😉
31 Mart 2012 09:53
Prof Baldamlayan dan gece bir mail daha aldım.Tarih tekerrür etmesin diye Diyor ki,
-Her taşın altında darbeci aramayın
-Her Generali Kenan Evren sanmayın
– Döviz açığı 110 milyar $ olan bir ülkede darbe yapmaya kalkışacak ve hatta düşünecek kuşbeyinli General ve Subaylar var ise sadece kendileri değil 7 göbek yakınları da topyekün akıl hastanesine kapatılmalı.(Samimi söylüyorum).Çetin Doğan Kalkışmışsa Sevgili Pınar ve Dani de kusura bakmasınlar akıl hastanesine kapatılmalı.Bu kadar ünlü ekonomist olup da Babalarını uyarmadıkları için!!!!!!!
(İtiraz edecekler diyebilir ki, 2003 te Döviz açığı bu kadar büyük değildi.E o zaman yapamamışlar darbeyi güncelliyorlar uygun zamanı bekliyorlarmış baksanıza.)
– İMKB ‘sinin %70 ‘i yabancıların elinde, Hazinenin çıkardığı borçlanma kağıtlarının baş müşterisi yabancılar olduğu bir ülkede.
– Bir zamanlar tarımsal alanda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan bu ülkede, 2010 yılında tarımsal dış ticaret açığının 1.8 milyar $ ‘a ulaştığı düşünülürse,
– Soya’nın, buğday’ın,mercimeğin,fasulye’nin hatırı sayılır oranda ithal edildiği bir ülkede darbe yapanlar çok değil bir hafta da, fırınlarda ekmek yapacak un bulamazlarsa pasta mı yedirecekler bu millete.
-Sistem üzerindeki sivil Generallerin vesayeti sona erdirilmeli. Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmeli, Adaylar örgütlerde önseçim ile belirlenmeli, Seçim Kanunu değiştirilip barajlar kaldırılmalı, bunlar yapıldıktan sonra seçime gidilip milli iradenin daha gerçekçi bir meclis yapısı içinde temsil edildiği bir meclisin darbe anayasından kalan maddeleri değiştirmesi sağlanmalı.
-Darbe yapanın dayanağa ihtiyacı yoktur.Darbe yaptımı başardımı dayanağını bulur zaten.İç Hizmet Kanunundaki maddeleri değiştirsen ne olur!!!!!!
– YAŞ’ta verimlilik esasına(Bu ne demekse!!!) ve seçilmiş yöneticilerin(Asker siyasete karışmıyor da Seçilmişler ne diye karışıyor askere) tercihlerine dayalı terfi sistemi getirilmemeli. Seçilmişlere Allahın elçisi muamelesi yapan anlayıştan vazgeçilmeli. Seçilmişler de yaptıklarının hesabını onları denetleyecek yargı sistemine vermeli.4-5 yılda bir önüne seçim sandığı konan,günlük hayatın keşmekesi içinde,makarna,bulgur,kömür yardımlarıyla ayakta kalmaya çalışan halk hesap soramaz seçilmişlerden.Böyle bir anlayıştan demokrasi falan çıkmaz zaten.
30 Mart 2012 20:17
Konuyla alakasi ne bu yazdiginin? Burada darbecilik tartisilmiyor, sahte delillerle kurgulanmis duzmece bir dava tartisiliyor.
30 Mart 2012 07:15
Sahte dellillerle karar veren mahkemelerin, 14 yaşında zeka geriliği olan çocuğa “kendi rızasıyla tecavüz edildiği kanaatine varan” hakimlerin, deniz feneri yolsuzluğunu AKlaya Aklaya bitiremeyen yargı sisteminin almış olduğu hiçbir kararı kamu vijdanı kabul etmeyecektir.
30 Mart 2012 13:19
Gene boş çekmişsiniz ihtimal..
30 Mart 2012 15:51
‘Balyoz’un günahı, vebali 1. Ordu’ya ait. Karargâhtan böyle planlar nasıl dışarı çıkar izahı yok. Kim verdi? Biz verdik, biz verdik… Hiç kimseyi suçlayamayız. Bunların günahı, vebali hatası koskoca Birinci Ordu’da, bir plan semineri yapılıyor, tüm planlar tüm teferruatıyla milletin elinde şimdi…’.
Işık Koşaner (Eski GK Başkanı)
30 Mart 2012 22:22
Hala oradamısın. Bu ses kaydı servis edileli ne kadar oldu. hatta Fmeraklı bu ses kaydından sonra benim için bu dava bitmiştir diye yazmıştı. Bu kadar geriden takip etmek zorundamısınız gündemi.
31 Mart 2012 23:51
Ahmet Şık, geçen gün Avrupa parlamentosunda konuştu hatırlanacağı üzere. Bir alıntı yaptı.
““Totaliterliğin yeni yüzü insan hayatının her alanına dokunuyor. Sistemin ikiyüzlülüğü ve yalanları hayatımızın her köşesine siniyor. Bireyin kıyasıya aşağılanması, özgürleştirilmesi kisvesiyle sunuluyor. İnsanları bilgiden yoksun kılmak, bilginin yaygınlaştırılması diye adlandırılıyor. Yönlendirilmek için kullanılan iktidar gücü, halkın gücünü kullanması olarak nitelendiriliyor. İktidar gücünün keyfi kullanımı yasaların uygulanması oluyor. Baskı kültürü gelişme adıyla paketleniyor. İfade özgürlüğünden yoksun bırakmak özgürlüğün en ileri noktası diye yansıtılıyor… Bu sistem kendi yalanlarının kölesi olduğu için her şeyi çarpıtmak zorunda. Geçmişi çarpıtıyor. Şimdiyi çarpıtıyor. Geleceği çarpıtıyor. İlkeleri olmayan ve hayatın her alanına sızan bir polis devleti olmadığını iddia ediyor. Bu sistem insan haklarına saygılıymış rolünü yapıyor. Kimseye en ufak bir baskı uygulamıyormuş rolünü oynuyor. İnsanlar bu yalanla yaşamak zorunda değil.”
Çok tanıdık ve bugünlerde ülkemde yaşamakta olduğumuz zulmü anımsatan bu satırlar bana ait değil. Bahsi geçen yer de Türkiye değil. Güçsüzün Gücü başlıklı bu makaleyi kaleme aldığı için Vaclav Havel, 1978 Çekoslovakyasında tutuklanmış, ülkesine dair gerçekleri dile getirdiği için tutsak edilmişti.”
Bugün yaşadıklarımızla tıpatıp aynı.Tarih tekerrürden mi ibaret gerçekten?Tarihe not düşelim atlanmasın diye alıntıladım.