Sahte belge çetesi, hem daha fazla insanı davaya katmak, hem de daha önceki belgelerde ortaya çıkan sayısız hatayı “açıklamak” üzere yeni sahte belgeler üretmiş. Taze dijital belgeler, isimsiz bir ihbar mektubu üzerine Eskişehir’de emekli bir subayın evinde yapılan aramada, bir flash bellek içinde çıkıyor.
Deneye yanıla, sahte belge üretmekte giderek uzmanlaşan çete, daha önceki kimi hatalarını bu son fasılda tekrarlamamış. Örneğin bu belgelerde (ve de emniyet tespit raporunda) Feyyaz Öğütcü’nün adı doğru şekliyle geçiyor. (Gölcük belgelerinde nasıl geçtiğini görmek için buraya tıklayın).
Sahte belge çetesi, önceki belgelerde yaptıkları hatalardan bazıları için de güzel bir formül bulmuş: yeni dijital belgelere göre, meğer diğer belgelerdeki hatalar kasten yapılmış! Çete, artık insanların zekası ile açıktan dalga geçiyor.
Öte yandan, sahte belge çetesi mensupları, “kasten yapılan hata” olarak açıklanamayacak “geleceğe dönüş” tarzı hatalardan birini Eskişehir’den çıkan bu son belgelerde de yapmış.
Bu belgeler arasında “EK-A 926 Teklifler.doc” isimli bir belge var (buraya tıklayın). Bu belgenin üstveri bilgileri emniyet raporuna göre aynen şöyle:
Yani belge, en son Cem Gurdeniz isimli kullanıcı tarafından 5 Nisan 2003’de kaydedilmiş.
Bu belgede mevcut TSK Personel Kanununda (926 sayılı) yapılması öngörülen değişiklikler listelenmiş. Belgedeki bir kolonda kanunun mevcut hali, diğer kolonunda ise teklif edilen değişiklik belirtilmiş.
Sözde 2003’de hazırlanan bu Balyoz belgesinin 6ncı sayfasında, kanunun “mevcut şekli” kısımında kanunda 2005 yılında yapılan değişiklik yer alıyor, üstelik değişiklik tarih (15/6/2005) ve sıra sayısıyla (5365/7) birlikte.
Belgede gecen ve 49ncu maddenin, c fıkrasında yapılan değisiklik 15 Haziran 2005’de kabul ediliyor ve 20 Haziran 2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanıyor (buraya tıklayın); 7nci maddede görebilirsiniz.
Bu tarihin sahte belge çetesinin gözünden kaçma sebebi, bu maddedeki daha önceki bir değişikliğin 1983’de yapılmış olması, dolayısıyla kanun metninde değişiklik tarihi olarak önce bu tarihin belirmesi olsa gerek. Bu nokta, bu belgelerin önceki Balyoz delillerini desteklediği ve teyit ettiği tespitinde bulunan emniyet görevlilerinin de gözünden kaçmış.
29 Nisan 2011 01:21
Dink davası Ergenekon’a uzanıyor
Hrant Dink davasında yeni bir gelişme var. Davanın savcısı, bir numaralı Ogün Samast’ın da aralarında bulunduğu 20 sanık ile Ergenekon sanıkları arasında irtibat olup olmadığını araştırıyor.
Hrant Dink davasına bakan savcı Hikmet Usta, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada esas hakkındaki görüşünü vermeye hazırlanıyor.
Savcı Usta, Emniyet Müdürlüğü’ne talimat yazısı göndererek Dink davası sanıklarının Ergenekon ve Poyrazköy davalarının tüm sanıkları ile bağlantılarının araştırılmasını istedi.
Başta Ogün Samast olmak üzere Dink davasındaki 20 kişinin Ergenekon ve Poyrazköy’deki tüm isimlerle telefon dökümlerinin dikkatlice incelenmesi istendi.
Savcı Hikmet Usta son duruşmada, suçların dünyada ve ülkemizde infial uyandırması, sanıkların üzerine atılı suçun “anayasayı ihlal” başlığı altında değerlendirilebileceği gerekçesiyle tahliye taleplerinin reddini istemişti.
Dink davasında bir sonraki duruşma 30 Mayıs tarihinde görülecek.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25207703/
29 Nisan 2011 02:24
Merhabalar,
Kanımca Erhan Tuncel’in Nedim Şener’e yazdığı mektuplar ve 14-15-16-17 Ocak tarihli Milliyet gazetelerindeki geniş özetleri okunmadan Hrant Dink olayı da Nedim Şener’in başına gelenlerde çok anlaşılmaz.
Çok link veremiyorum diye sadece 14 ve 17 Ocak tari
http://www.milliyet.com.tr/polis-erhan-tuncel-i-dink-vurulacak-diye-bagirtmis-/guncel/haberdetayarsiv/14.01.2011/1338980/default.htm
…
http://www.milliyet.com.tr/dink-ile-santoro-yu-baglayan-ortak-nokta/guncel/haberdetayarsiv/17.01.2011/1340075/default.htm
Bir şey daha ekleyeyim. Nedim Şener Muhittin Zenit’in yani Trabzon İStihbaratta çalışan Rahip Santoro olayını da, Mc Donalds bombalamasını da, Yasin Hayal’i de Erhan Tuncel’i de gayet iyi bilen bir polis memurunun çok üzerinde duruyordu (17 Ocak Milliyet). Trabzon İstihbarat’ında çalışırken Erhan Tuncel’i Yardımcı İstihbarat Elemanı olarak işe alan ve Hrant Dink vurulmadan iki ay önce resmi olarak onu YİE olarak çalıştırılmasını sağlayan kişi Muhittin Zenit. O dönemde Ramazan Akyürek henüz Trabzon’da…
2006 yılı başı Ahmet Şık’ın kitabından öğrenciğimiz kadarıyla Sabri Uzun’a (dönemin istihbarat daire başkanı), Ali Serdar Saçan tarafından yapılmış olan (şu anda Ergenekon tutuklusu kendisi) Tuncay Güney’in 2001 yılındaki sorgulaması geliyor (R.G. tarafından getiriliyor ki, R.G. hakkında cemaatçi olduğu iddiaları var) ve kendisi bu kanıtlarla bu iş olmaz diyerek gönülsüz davranıyor. İki ay sonra Şemdinli soruşturması sırasında kendi ekibinin adına yayınladığı bilgi notu nedeniyle cemaatçi suçlamalarına muhattap olarak geleceğin GK başkanı Büyükanıt’ın baskısıyla görevden alınıyor ve yerine Ramazan Akyürek geliyor.
2006 Ocak başında Rahip Santoro, ardından Mersin’deki bir rahip, Malatya Zirve yayınevi, Hrant Dİnk, Danıştay, vs. bilimum bugün Ergenekon ve Kafes suçlamalarına konu edilen olaylar oluyor. Bu olaylar sırasında Trabzon ve Malatya emniyet müdürlerini Ali Serdar Saçan ifadesinde öğrencilik yıllarındaki Işık evleri müdavimi olarak nitelendiriyor. Aynı dönemde sanırım 2006 ortaları cemaatin en büyük sorun yaşadığı tarikat olan Çarşamba tarikatının imamı camide öldürülüyor…
Bütün bu olaylar (Danıştay hariç) ya çocuklar ya da olaydan kısa süre önce akli sağlığı yerinde değil raporu olan kişiler tarafından yapılıyor (merak ettim Baykam’a saldıran arkadaş raporunu ne zaman almış?). Tabii ki tesadüf olabilir. Nitekim akli sağlığı yerinde olmayanların şiddet eğilim olasılığı daha yüksektir elbette…
Erhan Tuncel diyor ki Kasım sonunda eğer beni işten çıkarmasalardı Ocak ayındaki cinayette devletin resmi parmağı olurdu…Biliyorlardı bizim ekibin niyetinin ciddi olduğunu.
Peki bütün bunlar olurken ne beklersiniz? Muhittin ZEnit’in hakkında dava, soruşturma vs. öyle değil mi? Müfetişler böyle düşünmüyor. Başka? Bu kadar iddia söz konusu. Erhan Tuncel’in mektupları vs. Hrant Dink cinayetine sahip çıkan medya’nın bu olayın üzerine gitmesini. Peki öyle mi? Bugün Ankara temsilcisi Adem Arslan konu üzerine kitap yazdı. Bir şeması bile var. Bakıyorum şemada Emniyet yok. Muhittin ZEnit? O da yok. Bugün gazetesinde yayınlanmış tek bir haber yok! Yıllarca yayın yapıyor. Bulan varsa paylaşırsa sevinirim. Benim aramam sonucunda tek bir yayın yok gözüküyor. Peki Star? Onda da yok. Peki Zaman? Onda var ama hakkındaki suçlamalar üzerine değil. Yani okuyucunun kafasında herhangi bir şüphe uyandıracak şekilde değil. Kim bu Zenit? Niye korunuyor. Müfetişler koruyor, medyanın bir kesimi koruyor. Tek gündeme getiren Nedim Şener o da susturulmuş gibi…
Neyse bence bu durum üzerinde düşünmeye değer.
Sevgiler.
29 Nisan 2011 02:26
DÜZELTME
Hrant Dink vurulmadan iki ay önceSİNE KADAR resmi olarak onu YİE olarak çalıştırılmasını sağlayan kişi Muhittin Zenit.
(SİNE KADAR eklendi…)
29 Nisan 2011 02:49
Şu Zenit meselesine bir ek yapayım…
Hrant Dİnk vurulduktan 1 saat 44 dakika sonra Zenit Erhan Tuncel’i arıyor. Bant kaydı aşağıda…
http://www.milliyet.com.tr/gebermisse-gebermis/guncel/haberdetayarsiv/29.09.2007/260890/default.htm
Suikast’in planlanmış halinin detaylarını bildiği ortada. Bu arada (dileyen olursa arar referansını da bulurum) ya Erhan Tuncel’in meclis komisyonuna ya mahkeme ifadesine (hatta iddianamede de olabilir) bir ifadesi var. Yukarıdaki telefon konuşmasından önce Erhan Tuncel internete bağlanıyor. MSN üzerinden Ogün Samast’ın ve Muhittin Zenit’in online olduğunu görüyor. Ogün Samast Hrant Dink’i vurmadan hemen önce gerçekten de dışarıdan bir internet kafe olduğu anlaşılmayacağını Hrant Dink’in avukatlarının ifade ettiği bir yerden internete giriyor. Söz konusu kafeyi işleten adamın oğlu ki kendisi de polis o sırada orada…
Dört yıldır süren davada MSN kayıtları ve Erhan Tuncel’in telefon görüşmeleri Ramazan Akyürek’in devlet sırrı iddiası nedeniyle mahlemeye sunulmuyor. Erhan Tuncel diyor ki, bakarlarsa o telefon kayıtlarına ve MSN mesajlarına Kasım ayında işten resmi olarak çıkmış görülüyorum ama emniyet istihbaratla iletişimim devam ediyor.
Erhan Tuncel diyor ki, devlet çözmeye karar verirse ancak çözülür bu cinayet.
Bekliyoruz.
29 Nisan 2011 02:53
Ha bir ekleme daha. Zenit ve Erhan Tuncel arasındaki bant kayıtlarını Nedim Şener yayınlıyor ama Zaman gazetesi ilkeli bir duruş sergileyerek (!!) yayınlamıyor. Çünkü biliyoruz ki, Zaman gaztesi böyle iki kişi arasında geçen telefon görüşmelerini yayınlamaz. Neyse ZEnit Nedim Şener’i mahkemeye veriyor. Sabri Uzun’un da ŞEner’in şahiti olduğu mahkemeye göre bant kayıtlarının yayınlanmasında kamu çıkarı var ve bu nedenle Şener beraat ediyor. Bu bant kayıtlarını yayınlamak artık serbest yani. Zaman gazetesi ilkeli duruşuna devam ediyor…
29 Nisan 2011 02:55
..hakkını yemeyeyim. Ezbere yazıyorum bütün bu yazdıklarımı. Ama şimdi hatırladığım kadarıyla mahkeme kararını duyurduğu haberde Zaman gazetesi sanki kısmi olarak yayınlamış da olabilir. Merak eden arşivine bakabilir…
Sevgiler.
29 Nisan 2011 02:06
Bugunku mahkemede, mahkeme baskani, saniklarin saygili davranmalari gerektigini soyluyor. Tokat gibi bir cevap bir saniktan geliyor “Saygi karsilikli olur.”
Mahkeme baskani, Turk milleti adina karar verdiklerini soyluyor. Turk milleti sizce her yonuyle sahte oldugu ortaya cikan CD’lerin delil olarak sayilip sayilmayacagina halen karar vermeyenlerin, isimsiz ihbar mektuplarini nedense hemen ciddiye alip isleme koyanlarin, yine sahte oldugu belli flash diskler uzerinden sorulara izin verenlerin, sahte delillere ragmen terorle yillarca savasmis kahramanlari tahliye etmeyenlerin, Atlantik otesinden, Pennsylvania adina karar verdiklerini dusunuyor olabilir mi?
Bu Balyoz, Ergenekon gibi davalarin bir yonu iyi oldu. Daha once, salya sumuk aglayan sahsin, cok tehlikeli oldugunu anlattigimizda, bircok kisi, “ama adamin okullari var”, “ama cok dokunakli konusuyor, ben samimiyetine inaniyorum”, “ama bu adamdan zarar gelmez”, “ortaya cikan videosunda yavas yavas gidecegiz diyor ama yok yok kotu niyeti yoktur” diyordu. Simdi, bunlari diyenlerin, bu adamin ve cemaatinin ne kadar tehlikeli oldugunu anlamis bulunduklarini gozlemliyorum. Bu cemaatin soyu, yuzyillar once sair derisi yuzenlere, Kubilay’in bogazini kor bicakla kesenlere, Sivas’ta insanlari yakip sonra utanmadan ve televizyon goruntulerin ragmen sucu baskalarina atmak isteyenlere dayaniyor. Sonlari da, Kubilay’i oldurenler gibi olmasa da, mahkeme de hesap vermek olacak. Gercekten Turk milleti adina karar veren mahkemelerde.
Saygilarimla,
29 Nisan 2011 02:12
Dediklerinizin altına imzamı atarım Fethullah bey.
29 Nisan 2011 03:17
“…Bu cemaatin soyu, yuzyillar once sair derisi yuzenlere, Kubilay’in bogazini kor bicakla kesenlere, Sivas’ta insanlari yakip sonra utanmadan ve televizyon goruntulerin ragmen sucu baskalarina atmak isteyenlere dayaniyor. Sonlari da, Kubilay’i oldurenler gibi olmasa da, mahkeme de hesap vermek olacak. Gercekten Turk milleti adina karar veren mahkemelerde…”
Çok yanlış bir değerlendirme. Böyle bir genellemeye katılmam mümkün değil. Bu arada dikkat ediyorum Emin Arslan dahil (kendisi Atatürkçü biliniyor diye dahil dedim), Sabri Uzun da Hanefi Avcı da cemaat genellemesini yapmıyorlar. Gündeme getirdikleri cemaatçiler. Aynen dindar değil dinci (din alıp satan) ayrımını özenle yapıyorlar. Cemaat dediğiniz Türkiye toplumunun parçası. Biz neysek onlar da o. İyisi kötüsü, çirkini güzeli her türlüsü var. Demokratlıkla bir sorunları olduğu açık. Ama demokrasi ancak kişierin kendilerini güvende hissettikleri yerlerde yeşerir. Düşman olarak görüldükleri, her an bir tehdit altına oldukları yerlerde bu kişilerden demokratlık beklemek mümkün değil. Cemaati ve cemaatçiyi ayırıp, onlarında bir gün ayırmalarını umut etmek dışında bence fazla çaremiz yok. Ülke herkesin…
SEvgiler.
29 Nisan 2011 03:19
Bu arada lütfen yanlış anlamayın “…Çok yanlış bir değerlendirme…” dedim ama bu demek değil ki ben de böyle bir genelleme yapmıyorum. Ben de yapıyorum. Ama yapmamam gerektiğini düşünüyorum.
Sevgiler.
29 Nisan 2011 16:42
“Aynen dindar değil dinci (din alıp satan) ayrımını özenle yapıyorlar. ”
Kemal,
Güneşin altında yeni bir şey yok, onlar her devrin insan tipi. Günün koşulu ne gerektiriyor ise, din ise dinci, Kral ise kralcı, sol düşünce hakim ise devrimci, amaç dava uğruna her şeyi kendi amacı için kullanmak, demokrasiyi otobüse benzetmek, istedği yere gelince inmek gibi. Kısacası makyavelistlerin temel prensibi, dün dündür, bugün bugündür.
29 Nisan 2011 22:30
Kemal yorumuna çok haklısın diyeceğim ama “O Cemaat de O Cemaatçilere her türlü desteği veriyor ve işledikleri yasa dışı eylemlere ses çıkarmıyorsa ne diyeceğiz.
30 Nisan 2011 23:32
Merhaba Fenerant,
Tam olarak bu yaptığımızı yapacağız. Yani yazacağız, söyleyeceğiz, duyuracağız, paylaşacağız.
Bütün bunları yaparken de cemaat genellemesi yerine yanlış yapanları hedefe yerleştireceğiz. Cemaat medyası sağolsun kendi çevrelerini de öcüyle korkutuyor. Çevrelerinin senin de şikayet ettiğin pasif desteklerini böyle alıyor. Biz onların güvenlik kaygılarını anlayışla karşılayıp, kendilerine yönelik bir tehdit olduğu kanısından kurtulmalarını sağlamak durumundayız. Böylece ancak o kişilere ulaşabiliriz ve ülkede demokratik bir toplum ancak bu farklılıkların birlikteliğiyle kurulabilir. Sahte kanıt üreten çetenin yalnızlaşması ve tecrit edilmesi de ancak böyle mümkün olur…
Sevgiler.
25 Mayıs 2011 16:49
Kemal bey,
Bu yöndeki tespitinizi yaparken sanırım dikkate almadığınız bir husus var.
Genelleme yapılmasının kötülüğünden bahis ederken, tartşılanın (cemaatin), emir-komuta, hiyerarşi ve özü itibariyle aklı devretme esaslarına dayanan bir oluşum olduğunu göz ardı ediyorsunuz.
“Genelleme yapılmasın” tespitiniz, ancak, en azından yukarıda saydıklarımın hepsinin bir anda olmadığı,sadece aidiyet ilişkisinin var olduğu durumlarda mevcut olabilir.(müslüman olmak, GS li olmak,o ülke vatandaşı olmak gibi) Bu durumlarda genelleme yapmak beis olur.Ya da diğer seçenek, kurallar-yasalar çerçevesinde kurulmuş,şeffaf, yöneteni,katılanı,azası belirli,kayıtlı oluşumlardır.Bunlarda da genelleme yapmak abes olabilir,çünkü durumu itibariyle yöneteni,karar vericisi,organları vardır…genelleme yapmadan karar vericileri,organlarını sorumlu tutabilirsiniz.
Ancak, cemaat denen( ve bazı aklıevvellerin sivil toplum örgütü diye yutturmaya çalıştıkları) oluşumda, liyakata dayanmayan bir hiyerarşi,dahil olanların bilmeden,körükörüne bir desteği,gizlilik, akıl kullanmayı bir diğerine ve en tepeye devretme,kutsallık, sorgusuz kabul etme, muhalefet edememe vb. bir dolu gerçek varken, burda genelleme yapmamak lazım demekte haklı görülemez.
Peki, sorumluluk yükleyeceğiniz karşınızda kim var ? Yönetim Kurulu mu? Temsilci mi? Bunlar yoksa ve körükörüne bir biat geleneği varsa, pekala genelleme yapabilirsiniz.Zaten, genelleme yapsanız da, kimse üzerine bile almaya kalkmaz, çünkü şeffaf olmayan bir oluşumdan bahis ediyoruz. “Genelleme yapmayın,biz onlar gibi değiliz,onlar kötüye kullanıyor, diyen bir cemaat üyesi bulacağınızı mı sanıyorsunuz??
Sağlıcakla,
29 Nisan 2011 02:36
Sonunda benim de Blog yazarlarıyla uzlaşmadığım bir değerlendirmeleri oldu! 🙂
“…Bu tarihin sahte belge çetesinin gözünden kaçma sebebi, bu maddedeki daha önceki bir değişikliğin 1983’de yapılmış olması, dolayısıyla kanun metninde değişiklik tarihi olarak önce bu tarihin belirmesi olsa gerek. Bu nokta, bu belgelerin önceki Balyoz delillerini desteklediği ve teyit ettiği tespitinde bulunan emniyet görevlilerinin de gözünden kaçmış…”
demişler.
Katılmıyorum. Benim okumama göre çete artık diyor ki: “Biz açıktan ve bilerek yanlışlar yapıyoruz. Kör gözüm parmağına, görün artık bunu. Hiç önemli değil. Hç anlamı yok. Mahkemenin umurunda bile olmayacak. Bilginize.”
Bana göre verilmek istenen mesaj bu.
29 Nisan 2011 05:04
Evet,aynen öyle.Nasrettin hocanın berberle olan fıkrası gibi,uysada…uymasada…
29 Nisan 2011 23:55
18 şubatta hakkında ihbarda bulunan ve ihbar ertesinde 19 Şubat evinde arama çok hızla arama yapılan, evinde balyoz davası ile ilgili flash disk bulunduğu iddia edilen emekli Albay hakan Büyük hakkında savcılıkça ( 2 ay 10 gün süresince ifadesi bile alınmıyor. Ne entersan) Bu gün savcılıkça ifadesi alınıyor ve çıkartıldığı mahkemece tutuklanıyor.
http://www.t24.com.tr/content/newsdetail.aspx?cat=25&newscode=142124
30 Nisan 2011 00:14
Haberden anladığım kadarıyla bunca zaman gözaltındaymış. Bu normal mi?
30 Nisan 2011 00:19
hayır yasal olarak aylarca gözlatında tutmaları mümkün değil. en fazla 5 gün diye biliyorum.
30 Nisan 2011 11:59
Komedi Dünyası…
25 Mayıs 2011 13:39
kimi kandiriyonuz yawww:))
Ha buradaki masallara inanan var mı :((
25 Mayıs 2011 13:40
Ben salağım kandım …hadi sevinin :(((
26 Mayıs 2011 09:16
Sayın Saka mı bunlar,
Açıkcası ne demek istediğinizi anlamadım.
Kim neye sevinsin?
Kim kimi kandırıyor ve siz neye kandınız?
Yazılı iletişimin sözlü iletişime karşı en büyük zayıflığı bu olsa gerek. Ne demek istediğiniz tam anlaşılmıyor.
Biraz açıklayabilir misiniz?
Saygılarımla