Dün, Vardiya Bizde Platformu’nun Taksim’de yürüyüşü vardı. Yürüyüş katılan yaşlıca bir hanımın yakarışı dikkatimizi çekti. Bu hanımın oğlu Balyoz davasında 66 numaralı sanık: Doğan Fatih Küçük.
Doğan Fatih Küçük’ün Balyoz iddianamesinde ne ile suçlandığını, hakkindaki kanıtların neler olduğunu merak ettik.
Doğan Fatih Küçük ne ile suçlanıyor?
Küçük hakkındaki delil ve değerlendirmeler iddianamenin 702-704 sayfaları arasında yer alıyor. İddianamenin 704ncü sayfasına göre Küçük, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Cebren Iskat ve Vazife Görmekten Cebren Men Etmeye Teşebbüs suçunu işlediği kanaatiyle” yargılanıyor.
Şu anda bu suçu işlediğine dair “kuvvetli suç şüphesi” nedeniyle tutuklu.
Doğan Fatih Küçük’ün bu suçu işlediğine dair kanıtlar nedir?
Küçük’ün adı (güya 2003’de hazırlanan) 11 no.lu CD’deki bir dokümanda geçiyor. EK-A.doc isimli dijital bir doküman. İmzasiz ve sadece bu CD’nin icinde bulunan bu “görevlendirme” listesinde buradan ulaşabilirsiniz.
İşte o kadar.
Küçük, 2003’de 3ncü Kolorduda görevli kurmay bir binbaşı. O yüzden olacak, savcılar “değerlendirme”lerinde , aynı CD’deki EK-B (3 NCÜ KOR.).doc isimli belgede darbe sırasında özel hastaneler (Medical Park Sultangazi!), ilaç depolarında (Yeni Recordati İİaç)! vs. 3ncü Kolordu’dan görevlendirilecek kișilerin listesinin hazırlanmasında Küçük’ün katkıda bulunduğuna kanaat getiriyor!
Üstelik bu belgenin ne içinde ne de üstversinde Küçük’ün adı geçmiyor.
Aynı şekilde savcılar, bu CD’deki EK-C.doc isimli bir dokümanda 3ncü Kolordu’dan ilişiği kesilecek personelin listelendiğini belirtiyor ve bunun hazırlanmasında Küçük’ün katkıda bulunduğuna kanaat getiriyorlar.
Üstelik bu belgenin ne içinde ne de üstversinde Küçük’ün adı geçmiyor.
Ve de üstelik, bu belgelerin (sözde) hazırlandığı tarihlerde Küçük yurtdışında görevde!
Küçük, savcılıktaki ifadesinde bu planları ve listeleri ilk defa duyduğunu, 19 Aralık 2002 ile 20 Mayıs 2003 arasında Kosova’da NATO’nun Uluslararası Kolordusu’nda görev yaptığını belirtiyor ve bunu belgeliyor.
Dolayısıyla, Küçük 1nci Ordu’daki plan seminerine de katılmamış.
Küçük, sadece 11 no.lu CD’deki bir dokümanda adı geçtiği için sanık ve şu anda hapiste.
İddianame’nin 704ncü sayfasından savcıların değerlendirmesini okuyun:
Savcıların elinde yukarıda belirtilen listeleri Küçük’ün hazırladığına dair en ufak bir kanıt yok. Üstelik savcılar Küçük’ün o dönem yurtdışında olduğunu anlayınca ”günümüzün teknolojik imkanları”ndan bahsederek Küçük’ün bu suçu işlediğini (Kosova’dan bu listeleri hazırladığını) iddia ediyorlar. Günümüzün (2003 herhalde) teknolojik imkanları! Savcılar bunu günümüzün (2010) teknolojik imkanlarını kullanarak ispatlamışlar mı? Hayır.
10. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı ve üyeleri de Küçük’ü kuvvetli suç şüphesiyle hapise göndermiş durumda. Tahliye talepleri reddediliyor.
İçiniz kaldırıyorsa Küçük’ün annesinin yakarışını izleyin.
17 Nisan 2011 06:41
Bu duzeni kuranlar, hukuk’u kendi ideolojilerinin aleti haline getirenler, blog yazarlarinin deyimiyle “kan davasi”ni baslatanlar (kimler oldugunu terimi kullananlar gayet iyi biliyorlardir) umarim utaniyorlardir.
Yillar boyu duzenin “kazananlari” olup da hic bir seye sesini cikarmayanlar, Cumartesi Anneleri’nin feryatlarini gormezden gelenler, hukuk/vicdan gibi terimler ancak devran donup de magdur edenden magdur edilen konumuna geldiklerinde akillarina gelenler umarim utaniyorlardir.
17 Nisan 2011 07:02
“…ancak devran donup de magdur edenden magdur edilen konumuna geldiklerinde akillarina gelenler umarim utaniyorlardir…”
Bu nasıl bir yorum?
Okuduğumu anlıyorsam MERTTALAY Doğan Fatih Küçük’ün Balyoz Davası çerçevesinde mağdur edildiğini düşünüyor, ama bu mağduriyetin sorumlusu olanlar davada yargılanan diğer sanıklardan bazıları, yoksa davayı yürüten ekip ve medya üzerinden kamuoyu oluşturanlar ve hatta bu blogda davayı savunanlar değil. Yani kızacaksak sanıklara kızacağız.
Ama bir gün devran tekrar dönerse, işte o gün, bu davayı bu şekilde yürütenlere – o da o gün geldiğinde başka mağdurlar olursa- kızacağız, bugün Dağan Fatih Küçük’ler mağdur ediliyor diye.
Başka sözüm yok.
17 Nisan 2011 07:50
Kemal,
Sanirim yorumumu on yargi ile okudugunuzdan “hukuk’u kendi ideolojilerinin aleti haline getirenler” kismini gozden kacirmissiniz. Eger davanin yurutulmesinde hukuksuzluk var ise yorumum buna sebep olanlari da kapsiyor. Siz yine de davanin cogu saniginin ve yakinlarinin dile getirmeyi cok sevdigi “bu bir kan davasidir” cumlesi uzerine bir dusunun; eger bu hakikaten bir kan davasi ise kan davasinin nasil basladigini ve baslatanlarin kimler oldugu/hesap verip vermedikleri uzerine kafa yorun.
Ilk cumlenizdeki alintiyi da eksik yapmissiniz, tekrar edeyim: hukuk/vicdan gibi terimleri ancak kendileri ve cevresindekiler magdur olunca hatirlayanlar da umarim utaniyorlardir.
23 Kasım 2011 22:19
kemal,
sanırım Akabe li olsa gerek savcı da hakimde kendisi olmuş şuç denilen şey ispatı sağlanmış olandır. daha oratada ispatlı suç yok siyasi güçle emirler vardır. bunu hadi sen anlamamışsın e bizide aptal yerine koymaya çalışma ee ne demişler insan karşısındakini kendi kapasitesi kadar anlar diye kapasiten bu kadar mı. adın sana yakışmıyor sen o adı değiştir. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışyorsun sanırım.
18 Nisan 2011 12:22
Merttalay Bey,
“Cumartesi anneleri” isim tamlamasini soylemeden once iyice bir calkalayip yikayin derim agzinizi. Ergenekon-Balyoz-Sakal-Biyik-Makarna-Salca-Sutlac gibi davalarin basindaki ‘en buyuk sunni musluman turk evlatlarindan’ Zekeriya Oz, Bitlis Mutki’de gorev yapmis mi yapmamis mi bir arastirin derim. Bu buyuk sakirt ve cemaat evladi orda calistiysa Kürtleri toplu mezarlara gömdürmüs mü gömdürmemis mi bir okuyun ogrenin derim. Ayiptir yahu ayip..
18 Nisan 2011 12:50
Haksızlığı,hukuksuzluğu gözardı etmek, karşısında vicdan rahatlatmak için gerekçe-bahane aramanın çirkin bir şekli olmuş bu yorum.Kendisi sanki Rahibe Terasa ! yeryüzündeki tüm haksızlıklara karşı durmuş da, diğer insanlara ahkam kesiyor.Ey peygamber ahlaklı, mükemmel vicdan sahibi yetkin kişi ! Diğer kulların çok yanlış yaptı,günahları çok, haksızlığa karşı koyamadılar ..ama sen! Sen öyle miydin? Ulaşabildiğin tüm haksızlıklara karşı durdun, cumartesi anneleri mi desem?,düzenin tüm kaybedenleri mi desem ? nerde haksızlık var sen ordaydın ve ne bedeller ödedin! Dolayısıyla, şimdi bir haksızlık varsa, kimsenin söz söyleme hakkı yok,senin dışında. haksızlığa uğrayanlar ise, zamanında şeytan oldukları için bunları hakediyor,en azından sesleri çıkmamalı. Kim mi tespit edip söylüyor ? Yüce bir varlık olan yorumcu arkadaş ….. hadi ordan, seni gidi kifayetsiz muhteris.
18 Nisan 2011 13:52
Ayıptır sayın merttalay. Şu yaşlı kadıncağızdan da mı utanmıyorsunuz ve mağduriyetinden demagoji yapmaya çalışıyorsunuz. Demokrasi ve ahlak dersi vermeyi bırakın artık. Günümüzdeki reel hukuksuzlukları daha nereye kadar görmezden geleceksiniz… Ayıptır, ayıp…
18 Nisan 2011 17:05
Sayin Taylan,
“Magduriyetten demagoji yapmak” suclamaniz biraz garip kacmamis mi? Yasli kadincagizin duygusal bir anini videoya cekip “iciniz kaldiriyorsa izleyin” gibi bir “reklam spotu” ile internete tasimak demagoji degil de benim bu durumun sorumlulari utansin demem mi demagoji veya ayip?
18 Nisan 2011 15:06
10 numara bir adalet anlayisi var merttalayin. Gercekten bravo.
Yandaslik boyle bir sey olsa gerek. Gozler kapali; yorum girilecek, gir!
Not : Ortada bir magduriyet oldugunu satir arasinda kabul etmis en azindan. Onu bile dile getiremeyenler var.
17 Nisan 2011 08:50
“Ilk cumlenizdeki alintiyi da eksik yapmissiniz, tekrar edeyim: hukuk/vicdan gibi terimleri ancak kendileri ve cevresindekiler magdur olunca hatirlayanlar da umarim utaniyorlardir.”
Umarım sende zamanı geldiğinde utanmamak için şimdi yapılan hukuksuzluklara arka çıkmaz ve sesini yükseltirsin. Çünkü seni almaya geldiklerinde iş işten geçmiş olacak.
18 Nisan 2011 12:56
Sayın merttalay,
Bu başlığın, bu videonun altına böyle bir yorum yapmak,en hafifinden ayıp yahu…
18 Nisan 2011 19:23
Bakın başbakanımız Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti Milletvekili Adayları Tanıtım Toplantısında neler söylemiş. Bu konu başlığının altında manidar olacak biraz. Tabi anlamak isteyene.
“Eğer, sınavda bir yanlış varsa, bir kayırma varsa, yasa dışı, kirli ilişkiler varsa, buna karşı çıkacak, bunun karşısında güçlü tepki koyacak ilk kişilerden biri ben olurum, arkadaşlarım olur.
Devletin ilgili kurumları, son derece büyük bir hassasiyet içinde meseleyi inceliyor, yargısına varıncaya kadar, araştırıyorlar ve takip ediyorlar. Ama, soruyorum, bir tek kişinin kayırıldığına dair somut deliliniz var mı? Şifre iddialarından çıkar sağladığını ispat edebileceğiniz tek bir genç var mı? Yok. Ama ortada, duyguları istismar edilecek, sokağa dökülecek, zihinlerine, yüreklerine şüphe düşürülecek bir genç grup var.”
Başbakanımızın kendi işine geldiği zaman somut delil, ve iddanın ispatını ararken, Balyoz ve diğer silivri davalarıyla ilgili tutumu ne kadarda büyük bir tezat oluşturuyor. İşte bizlere münasip görünen ileri demokrasi böyle birşey.
Şimdi yazdıklarıma balıklama atlayıp bu davayla ne alakası var diye ortaya çıkacak kimi arkadaşlar olabilir. Ben onlara daha önce yazdığınız yorumlarını bir gözden geçirmelerini öneririm, sapla samanı birbirine karıştırmak konusunda kendilerinin muhteşem örnekleri oldu bu güne kadar.
19 Nisan 2011 12:10
sayın VV, direk blog konusu ile bağlantılı değil ama önemlibir noktaya parmak basmışsınız.
“Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki bin genci yürütmek problem değil. Onlar YGS sınavının karşısında tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız”
Bu sözler karşısında hala gelmiş geçmiş en demokrat hükümet tarafından yönetildiğimizi söyleyen, kendilerine solcu diyenler varsa gerçekten yazık.
19 Nisan 2011 14:06
Trekking,
Boşver solculuğu, demokrat diyenim varsa beri gelsin. Yetmez ama evet diyen akıl fukaralarına, naif liberallere ihtav olunur. Dur bakalım bu daha başlangıç, hele bir yeni dönemde iktidara gelsin, bakalım hangi baskı yasalarını, ustalık döneminde ileri demokrasi adına yürürlüğe koyacak.
19 Nisan 2011 16:44
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2011/03/09/yarginin_sorumlulugunu_da_sonunda_siyasetci_tasir
*Birileri daha Martyr Sendromundan muzdarip diyorsunuz yani 🙂
(Baktım,çaresizlik,yorgunluk,bıkma ve hayattan bezginlik olarak adlandırılabilecek bir durummuş.)
19 Nisan 2011 10:28
Düzmece bilgi peşinde olanlara !
————————————————————————
Gizli tanık Aydost’un cezaevi saltanatı!
Ergenekon davasında, emekli Albay Hasan Atilla Uğur hakkında çarpıcı iddialarda bulunan gizli tanık Aydost’un, cezaevinde on binlerce lira rüşvet dağıttığı ve karşılığında krallar gibi yaşadığı ortaya çıktı(…)
http://haber.gazetevatan.com/gizli-tanik-aydostun-cezaevi-saltanati/371954/1/Gundem
————————————————————
19 Nisan 2011 17:48
Kamu vicdanında tamamen düşmüş bir davadır.