Taraf haberleri çarpıtmakta Zaman ile yarışıyor

16 Nisan 2011

Medya yalanları

Dün Balyoz davasına bakan mahkemenin ara kararları açıklandı.  Bu ara karara buradan ulaşabilirsiniz.

Ara karar, 5-7 Mart 2003 plan seminerinin sonuç raporunun Kara Kuvvetlerinden istenmesini de kapsıyor.  Bu kararı Taraf ve Zaman gazeteleri böyle çarpıttı:

Taraf:

Mahkeme Karargâh’tan darbenin raporunu istedi

Balyoz davasına bakan mahkeme, Balyoz Planı’nın konuşulduğu 2003 martındaki Plan Semineri’nin sonuç raporunu Kara Kuvvetleri’nden istedi

Zaman:

Mahkeme, Balyoz’un ‘sonuç’ raporunu istedi

Taraf’ın attığı başlık anlaşılacak gibi değil.  Mahkemenin istediği rapora “darbenin raporu” demek, bu davanın sonuçlandığına, sanıkların suçlu bulunduğuna şimdiden karar vermek olur ki bunu bırakın bir haber yazısında, bir yorumda dahi yapmak gazetecilik ahlak sınırlarını fazlasıyla aşar.  Bunun da ötesinde Taraf’ın “haberinde” ilk satır “Balyoz Planı’nın konuşulduğu” seminere atıf yapıyor. Bu ifade de maddi bir hata içeriyor çünkü seminerde Balyoz planının B’si dahi geçmiyor.

Zaman gazetesi ise doğrudan “Balyoz’un ‘sonuç’ raporuna” atıf yapıyor.  Halbuki böyle bir şey yok, mahkemenin de böyle bir talebi yok.  Zaman’ın amacı, Balyoz planı ile 1. Ordu seminerini aynı şeyler imiş gibi göstererek okuyucusunu yanıltmak.

Bütün bunların ötesinde, işin trajikomik tarafı, mahkemenin istediği sonuç raporu dava dosyasının içinde mevcut! Talep edilen seminer sonuç raporu 27 Haziran 2010 tarihli Askeri Bilirkişi Heyeti raporunun eklerinde olduğu gibi var.  Bu bilirkişi raporu iddianamenin ek klasörleri içinde mevcut.  Ancak besbelli ne savcılar ne de mahkeme heyeti tarafından okunmuş.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

24 Yorum “Taraf haberleri çarpıtmakta Zaman ile yarışıyor”

  1. Olasılıksız Says:

    Burada benim pek anlayamadığım bir husus var.

    Yargılamaya esas tutulan “Balyoz”, “Suga”, “Oraj” vs. gibi zırvalıkların sahte olduğuna dair çok açık ve net dediller mevcut. Hatta bunları görmek için bilir kişi dahi olmak gerekmiyor.

    Zaten dava süreci de sanki “Balyoz” kurmacasından uzaklaşıp Plan Seminerinin darbe provası olup olmadığı yönünde ilerliyor. Mahkeme muhakkak sonunda bir karar verecektir.

    Ancak; bu süreç içerisinde Uçak Düşürme, Cami bombalama gibi iddiaların yalan olduğuna dair bu gazetelerde neden tekzip yayınlatılmıyor? Bu yönde devam eden tekzip davaları var mı? Yoksa herkes artık umursamazlık içinde mi?

    Cevapla

    • fenerant Says:

      Ne tekzibi? Mahkemeden tekzip kararı talep edilmeden mahkeme bu tür karar vermez. Zaten tekzip kararı verebilecek kadar düşünen mahkemenin önce tutuksuz yargılama kararı vermesi gerekir.

      Cevapla

      • Olasılıksız Says:

        Bu dava özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor. Tekzip için yanılmıyorsam Hukuk Mahkemelerinde dava açılıyor. Birbirleriyle ilgisi yok.

        Tekzip kararını Ağır Ceza vermeyecek. Öyle bir görev tanımı yok.

        Cevapla

  2. merttalay Says:

    Seminer sonuc raporuna goz attim da:

    Raporda “Turk” kelimesi buyuk harf ile yazilmisken, “Kurt” kelimesi kucuk harf ile (“kurt”) yazilmis, dikkat ettiniz mi?

    Hastalikli ruh haline bakar misiniz? Herhalde kurmay subaylara verilen egitimlerden biri de bu, “kurt kelimesi kucuk harf ile yazilacak, yaz!”. Allah akil fikir versin.

    Cevapla

    • acracia Says:

      Merttalay:

      Evet. Ilk paragrafiniza istinaden: Hic hos olmamis; kesinlikle katiliyorum.

      Bir ek: sizin bu blogda yazdiklarinizla sergilediginiz kin dolu ruh halinin, kabina sigamayan saldirganliginizin belki icerik olarak hakli dahi olsa yaptiginiz bazi elestirileri uslubunuzla notralize ettigini, insan faktorunu cok az goz onune aldiginiz goruntusu vererek elestirelden ziyade dusmanca bir tutum sergilemeye katkisi oldugunu, zekanizdan hic suphem yok, bu yuzden eminim biliyorsunuzdur. Ancak ben de tekrar etmek istedim. Bugune kadar ayni fikirlerde olmasak da hep tartisabildik, ancak ayni fikirde oldugum bir konuda bile rahatsiz oluyorsam, bunu size dile getirme ihtiyaci duydum.

      “Hastalikli ruh haline bakar misiniz”dan itibaren yazdiginiz paragraftan itibaren bu yuzden sizin de cok saglikli bir ruh hali sergilemediginizi (bakin oylesiniz demiyorum, sizi tanimiyorum, ama yazdiklariniz ve bunu dile getiris biciminiz), hatta meraminizi dile getirirken boyle hayali senaryolar (bkz. “kurt kelimesi kucuk harf yazilacak, yaz!” vs) ile bezeyerek dile getirme ihtiyaciniz eger amaciniz nefret kusmak ise, amacina ulasmis. Yok eger amaciniz elestiri getirmek ise, o zaman belki yukarida dile getirdigimi (elestiri ve uslup meselesi) nacizane size hatirlatmama darilmazsiniz.

      Son olarak: bu sorun bir tarafa (ki Kurtler ile ilgili sorunlari bugun devletin bir cok makamina bakinca gormek mumkun, onu da ekleyeyim), bu girdide hakli olarak dile getirdiginiz bir elestiri disinda soylediginizin, askeri bilirkisi raporunun icerigine nasil dogrudan bir katkisi var?

      Cevapla

      • merttalay Says:

        acracia,

        uslubum gayet sert, farkindayim. hatta provokatif. ama kin dolu oldugunu dusunmuyorum. kindar olsam anonim bir blogda bunu cok daha farkli bir sekilde belli edebilirdim, ornegin bugune kadar hic bir sanik hakkinda “darbeci”, veya suclu tarzi bir ifade kullandigimi hatirlamiyorum. ama turkiyenin bugunku durumundan (eskiye gore cok daha iyi olsa da) sorumlu gordugum kesimlere karsi sinirliyim evet. daha once defalarca dile getirdigim gibi blogda da genel bir samimiyetsizlik oldugunu da dusunuyorum. yine de uslubumu “kabina sigmayan saldirganlik” olarak degerlendirmezdim. ama yorumlarimda dedigim gibi bilerek carpici, provokatif bir tarz kullaniyorum, aksi takdirde sikilirim gibi geliyor. ruh halimden bugune kadar bir sikayetim olmadi ama kim bilir, insan kendini objektif degerlendirmez herhalde degil mi?

        konuya gelirsek, yorumun askeri bilirkisi raporunun icerigine bir katkisi yok. onun icin 3 satirla sinirlandirilmis bir gozlem sadece. hayali senaryo dediginiz bir mubalaga (abartma) sanati sadece..ama bu raporu yazanlarin sehven boyle bir dil kullandigini dusunmuyorsunuz herhalde, bu onlara ogretilmis bir kullanim tarzi olsa gerek. dedigim gibi rapora soyle bir bakarken gozume carpti, paylastim. turkiyenin nelerle ugrasmak zorunda birakildiginin bir ornegi olarak onemli goruyorum.

        Cevapla

        • acracia Says:

          merttalay:

          Yanitiniz icin tesekkur ederim. Uslubunuzun aslinda sert olmasi benim icin sorun degil. Zira benim de uslubum zaman zaman sertlesiyor; bunda ben bir sorun goremiyorum. Durum bu olsaydi, zaten “uslubunuz niye sert?” bile demezdim. Ruh halinizi de bilemeyecegimi soyledim zaten; ancak burada soylediklerinizle cizdiginiz tablodan bahsedebilirim.
          Diger taraftan, ordu icerisinde elestirilecek cok sey oldugunda da hemfikiriz. Siyasi mudahalelerden ben de *hic* haz etmiyorum. Siz daha once gundeme de getirdiginiz icin soyluyorum: ben basortusunun kimse icin siyasi magduriyet sebebi olmasini istemem. Aslinda hic bir kimlik ogesinin magduriyet sebebi olmasi istemem. Bence meclise de isteyen milletvekili basortusuyle girsin, escinsel ve travestiler de milletvekili olsun,
          kimliklerini bastirmak zorunda kimse kalmasin. Buraya kadar tamam.
          Hatta bence eger illa siyaset yapmak istiyorsa, uniformasini cikardiktan sonra polis veya asker emeklileri de milletvekili olabilir. Konusacaklarsa, uniformayi cikardiktan sonra yapsinlar siyaseti… bu da tamam. Kategorik olarak bunlar birbiriyle tutarli diye dusunuyorum, kendi adima.

          Ancak sorun, sizin “provokatif” dediginiz uslupta yatiyor. Zira saldirgan, dusmancil ve kin dolu (hostile) bir goruntu ciziyor yazdiklariniz. Askeriyeye her firsatta sirf saldirmis olmak icin saldiriyorsunuz goruntusu veriyorsunuz. Bu da elestirinizin icini hakli olsaniz dahi bosaltmasa da, etkisini epey azaltiyor. Benim kast ettigim, soylediginizin etkisini arttirmak icin olmamis hayali konusmalari buraya koymaniz, birden sonuca atlamaniz, ki mesela Ergin Saygun hastaneye kaldirilinca–hani tutuklama emrinden sonra GATA’ya kaldirilmisti–siz kacmak icin boyle yapildigini yazmistiniz gelip buraya, sonra da Asli Aydintasbas’in makalesinden kendisinin olaydan bir ay once beyin ameliyati gecirdigi ve olayda kalp krizi gecirdiginin ortaya ciktigini ogrenmistik; o zaman da siz GATA’ya gitmesin ozele gitsin saibe olmasin diye demistiniz; hemen akabinde de Mehmet Baransu yazmisti, Cetin Dogan niye GATA’ya gitmedi de ozele gitti diye…yani bu insanlar ne yapsa kabahat mi?–iste bunlar benim size dedigim kabina sigamayan dusmanliklar. Elestirelecek sey varsa bile okuz altinda buzagi aramak bambaska. Oysa siz blog yazarlarina nasil samimiyet tahlili yapiyorsaniz, sirf bu (askeri) konulardan yakiniyor olmaniz da sizin samimiyetinize golge dusuruyor. Bunu ayrintili yazmistim. Bazi elestirdikleriniz, askeriyeye ozgu sorunlar gibi lanse ediliyor halbuki bir sistem sorunu da demistim.

          Bir kurum olarak askeriyeye kizgin olabilirsiniz. Ben bunu cok iyi anliyorum. Bence de bu kurumun yapmasi gereken cok ic hesaplasmasi var. Ancak saga donseler suc, sola donseler kabahat seklinde insanlara sahsi (yukarida orneklerini verdim) saldirmak bambaska… Hayali senaryolarla olayi daha da sakillestirmek, elestiri adina, daha da baska. O zaman goruntu, sirf siz caniniz sikilmasin diye abartarak yazdiginiz icin kabina sigamayan bir saldirganlik goruntusu kazaniyor. Siz oylesiniz demiyorum. Yazdiklarinizin, nasil bir okumaya acik oldugunu soylemeye calisiyorum.

          Ben askeri vesayetin yerine gelmekte olan sivil otoriter sistemden rahatsizim. Zaman ve Taraf gazetesinin buna, carpitarak haber yapmakla bulundugu katkilardan da son derece rahatsizim. Zaman ve Taraf’in yayin politikalarini etik bulmuyorum; her ne kadar ikisini farkli kategorilerde degerlendirsem de. Sadede gelirsek: Siz bunlara ne diyorsunuz?

          Cevapla

          • merttalay Says:

            acracia,

            GATA olayini sanirim yanlis hatirliyorsunuz zira kacmak icin boyle yapildigi gibi bir ifadem oldugunu hatirlamiyorum. “yine gata’ya yatmislar, inanilmaz” tarzi bir yorumum vardi diye hatirliyorum (kelimesi kelimesi bu olmasa da), bunun sebebi de sizin de isaret ettiginiz gibi gata uzerinde bu kadar suphe olusmasina ragmen tutuklama kararinin ardindan yine oraya muracaat etmelerini (sanki baska hastane yokmus gibi) garip bulmam idi. mehmet baransu’nun yazisindan haberim yok, bence yanlis yazmis oyle yazdiysa.

            sorunuza gelirsek: zaman gazetesini takip etmiyorum, kimseye de onermem. izlenimlerim oldukca tarafli ve gundemi cok siki ideolojik bir suzgecten gecirdikten sonra sayfalarina yansittiklari yonunde. yazarlarindan da takip edilecek kimseyi goremiyorum. taraf gazetesini ise ilk ciktiginda oldukca yakindan takip ediyordum. turkiyede cok onemli bir islevi yerine getirdigini inaniyorum, -sanirim 2008 yili idi- o zamanlar hic bir yerde goremeyeceginiz haberlere yer veren bir gazete idi. belirli bir durusu olan bir gazetedir, hukumeti de elestirmekten hic cekinmemistir – hatta basbakandan bu konuda nasil firca yedikleri de malum. fakat yine son 1-2 yildir gundemi taraftan takip etmiyorum, buyuk olcude internet sitelerinin zayifligindan. sadede geleyim, zaman ve taraf’i ayni kefeye koymanin imkansiz oldugunu dusunuyorum.

            Cevapla

            • acracia Says:

              Merttalay:

              Alintiliyorum, bana cevaben beni duzeltmissiniz ve soyle demissiniz:

              ““GATA’ya saklanmislar generaller” gibi bir ifade kullanmadim. Ifade aynen sudur:

              “Emekli generallerin GATA’ya yattiklari haberi dogru mu? Dogruysa yuh artik diyorum.”

              Bu yorumumun arkasindayim, bu kadar saibe kuskusundan sonra hala bazi generallerin tutuklama kararinin hemen ardindan solugu GATA’da almalarina yuh diyorum evet.”

              https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/18/odatv/#comment-4056

              ben insan faktorunu ve cidden rahatsilanmis olabileceklerini soyleyince, bana cevaben soyle demistiniz:
              “Hakli olabilirsiniz. Ama o zaman bu insanlarin yapmasi gereken sey GATA disinda bir hastaneye basvurmaktir. Maddi durumlarinin yeterince iyi oldugunu dusunuyorum, eger gercekten rahatsizlandilar ise spekulasyonlara meydan vermemek icin baska bir hastaneyi tercih etmeleri daha uygun olurdu.”

              tartismanin orijinali de surada:

              https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/11/10-agir-ceza-mahkemesi-oy-birligiyle-163-balyoz-sanigi-hakkinda-tutuklama-karari-verdi/#comment-3247

              ve burada:

              https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/11/10-agir-ceza-mahkemesi-oy-birligiyle-163-balyoz-sanigi-hakkinda-tutuklama-karari-verdi/#comment-3235

              Baransu’nun haberi dipnot’ta imis, duzeltirim bu arada. Soyle demis:

              “Artık kimse imtiyazlı değil. Ben bu tutuklamaları tahmin etmiştim daha önceden çünkü 3 gün önce Çetin Doğan’ın avukatı özel bir hastahaneden rapor aldı omzunda sıkıntı var diye. Normalde rapor GATA’dan alınması gerekirken özel bir hastahaneden alındı. Ben de düşündüm yakında kokusu çıkacak bu işin diye.”

              Tamamina da suradan ulasabilirsiniz:

              http://www.dipnot.tv/4398/Mehmet-Baransunun-Dipnottvye-yaptigi-aciklamayi-Turkiye-konusuyor.aspx

              Ben de Taraf’la Zaman’i farkli kategorilerde degerlendiriyorum. Ilk ciktiginda ben de Taraf’i yakinen takip ediyordum. Ancak Mirgun Cabas helikopter olayindan sonra ve diger yayinlariyla ilgili gordugum sorunlarindan sonra, benim icin Taraf hizla irtifa ve sayginlik kaybederek yere cakildi. Hukumeti elestirmekten gercekten cekinmedigi tek yer Ahmet Altan’in ailesine dil uzatildigi, bana fazlasiyla gostermelik gelen tartismadir, bir de ne gariptir ki heykel ucube meselesi. Onun disinda Taraf’tan ciddi hukumet elestirisi ben yalnizca orduya yeterince yuklenilmedigini dusunduklerinde gordum. Baska varsa, hani soyle kiyasiya muhalefet yapan bir makaleleri, mansetleri, Deniz Feneri’nde, TRT’nin iktidar aygitina donusmesinde, escinsellere karsi takinilan resmi tavirda (bkz. Kadin ve aileden sorumlu devlet bakanligi, escinsel sitelerinin kapatilmasi, vs) kiyasiya elestiri– gormek isterim dogrusu. Link verirseniz sevinirim.

              Normalde cok uzun yanit yazmaya ya vaktiniz yok, ya da hoslanmiyorsunuz, biliyorum. Ama yine de vakit harcayip etraflica yanitladiginiz icin tesekkur ederim.

              Cevapla

              • acracia Says:

                Bir ek: bu arada, tartismalardan birinde provokatif yazanlara verilecek en iyi cevabin cevap vermemek oldugunu soylemissiniz. Bu durumda, sizin kendi uslubunuzu provokatif olarak degerlendirmeniz karsisinda, size cevap verilmemesini mi isterdiniz?

                Cevapla

                • merttalay Says:

                  acracia,

                  zahmet etmissiniz arsivleri tarayarak fakat sonucta benim dedigimden farkli bir sey bulamamissiniz degil mi? Yani kacmak icin gataya yatildigi gibi bir ifadem yok, ortada bu kadar spekulasyon varken bazi saniklarin tutuklama kararinin hemen sonrasinda tekrar gataya basvurmasindan duydugum saskinligin bir ifadesi.

                  provokatif uslup ile icerik arasinda bir ayrim yapiyorum, kendi yorumlarimi provokatif uslup olarak goruyorum. fakat icerik olarak bir sey demeyip sadece hakaret, asagilama vs. ifade eden yorumlara cevap vermemenin dogru oldugunu dusunuyorum. tabii bu ayrima katilip katilmama sizin takdirinize kalmis; yorumlarima cevap vermemek de elinizde. selamlar.

                  Cevapla

                  • acracia Says:

                    Merttalay:

                    Zaten bunlari da sizi yanlis okumus olabilir miyim diye geri donup bakmak istedigim icin cikardim. Oyle bir ifadeniz dogrudan yok. Ancak soylediginizin ciktigi anlam, o. “Emekli generallerin GATA’ya yattiklari haberi dogru mu? Dogruysa yuh artik diyorum.”
                    ve “Bu yorumumun arkasindayim, bu kadar saibe kuskusundan sonra hala bazi generallerin tutuklama kararinin hemen ardindan solugu GATA’da almalarina yuh diyorum evet” –demissiniz. Solugu GATA’da almak, GATA’ya yattilarsa yuh demek ne demek? Benim cikardigim anlam bu. Eger farkli bir seyi kast etmek istediyseniz, lutfen o zaman tam olarak ne demek istediyseniz oyle yazin. Ikimiz de vakit harcamamis oluruz.

                    Provokatif uslup hakkindaki fikirlerinizi merak etmistim. Ancak sordugum soru size yanit vermeyeyim anlaminda degildi. Ancak genel bakisinizi anlamaya calisiyordum–provokatif uslup benim her zaman prim verdigim bir sey degildir zira, ama dediginiz ayrima elbette ki katiliyorum. Aciklamaniz icin dolayisiyla tesekkur ederim.
                    Selamlarimla.

                    Cevapla

                    • acracia Says:

                      Sunu da ekleyeyim yalniz: provokatif uslupla hakaretengiz icerik arasindaki cizgi cok ince. Bunu bazen rencide edici ama sozel olarak hakaret icermese de, icerik olarak hakaret anlami tasiyabilecek yorumlari sikca gordugum icin soyluyorum.

    • fenerant Says:

      sağlıklı bir ruh halinin en bariz örneği.

      Cevapla

  3. ihtimal Says:

    Anlayamadigim bir nokta var. Bu dis tehdit olayinda, ayni askeri cati altinda oldugumuz NATO uyesi 11milyonluk yunanistanin 75 milyonluk turkiyenin dis tehtidinde olasiligi enyuksek “tehliklei” senaryosuna dahil olabilir? Biraz zihin darligi yok mu bu iste?

    Cevapla

    • acracia Says:

      Ihtimal: yok, bakin o noktada yanliyorsunuz. Yunanistan ve Turkiye’nin ozellikle Kibris’tan beri (ki cok ama cok evveliyati var) birbirleriyle bir husumeti var. Bu sirf Turkiye icinde degil Yunanistan icinde de gecerli. Acin Herkul Millas’in yazilarini okuyun mesela. Ayrica NATO icinde bulunmalari aralarindaki gerginligin olmadigina dair bir isaret degil. Ben silahlanmaya, vs katildigim icin degil kesinlikle, ama tarih acisindan, dinamikler acisindan bunu soyluyorum.
      Bunun icin tarih okumaniz gerekiyor, bugunku sacma sapan gazete makalelerini degil.
      Ama o gunleri yasadik, biliyoruz, hatirliyoruz. 6-7 Eylul’u de, Kibris’i da, sonrasini da… dogru hatirlamaya da devam edelim.

      Cevapla

      • acracia Says:

        Not: Bu alanda en onemli bariscil, yakinlasmaci adimlari atanlar da Papandreu ile rahmetli Ismail Cem idi bu arada.

        Cevapla

        • ihtimal Says:

          Zihin darligindan da kastim tam bu idi 🙂 Fransa ile Almanya AB nin iki temel tasi, daha dune kadar ne idiler? Can ciger kuzu sarmasi mi?

          Cevapla

          • acracia Says:

            Elbette. Almanya ve Fransa hala rakip. Hic bitmedi. Ingiltere de oyle. Hatta AB’nin kapali kapilar ardinda bir suru isler donuyor.

            Ancak, sizin dediginiz gibi Almanya ve Fransa’nin bu noktaya gelmesi de kolay olmadi. Diger taraftan Turkiye ve Yunanistan sadece ulus devlet olarak degil, mirascisi kabul edildikleri imparatorluklar babinda da rekabet halinde oldular hep. Yunanistan’in ozgurlugunu Osmanli’dan alabilmek icin baslattigi baskaldiri da Avrupa’nin cesitli devletleri (Fransa, vs de dahil) tarafindan desteklendi. Bu da ilk uluslararasi insan haklari mudahalesi olarak nitelendirilir bazi siyaset bilimcileri, tarihciler, vs tarafindan. Sonraki seneler de malum. Dolayisiyla, 6-7 Eylul, surgunler, hele Kibris… 74’teki meclis tutanaklarini acin bakin; keza Yunan kaynaklarini da oyle. Bunlar cok taze.

            Fransa ve Almanya hic bir zaman birbirinin boyundurugu altina tam girmemis ya da Nazi isgalinden beri sicak sinir catismalari olmamis. (Zaten Almanya’nin Almanya olmasi cok yeni–kucuk prenslikler idi.)

            Diger taraftan, Yunanistan ve Turkiye birbirlerini onlarca yil boyunca dis tehdit olarak algilamis dahi olsalar, bunun hangi silah satis firmalarinin oldugu ulkelerin isine yarayan bir cekisme oldugunu tahmin etmek guc olmasa gerek. Sizin yazdiginizdan ise, Yunanistan 11 milyonluk ulke nasil tehdit olur anlami cikiyor, kusura bakmayin. Yani sizin bastan ne demek istediginizle simdi ne demek istediginiz biraz celisiyor.

            Elbette bariscil cozumler olmalidir. Ancak iki ulke de onyillarca birbirini dis tehdit olarak algilayip, bedelini icerideki azinliklara odetmistir ki, aslinda bunda Turkiye’nin Varlik Vergisi’ydi, 6-7 Eylul hadiseleriydi, vs baslangictaki
            rolu cok daha buyuktur.

            Zihin “darligi” dedigimiz seye en iyi tarih bilerek ve kendimizi de oldugu gibi elestirerek bir yere getirebiliriz. Size hatirlatayim: 2003 doneminde azinliklardan, Rumlara yapilanlardan bahsetmek zor idi. Kitaplar toplatiliyor idi.

            Peki simdi bunun konuyla alakasi nedir? Bence yok.
            Dikkati Taraf ve Zaman’in gercekleri carpitarak yalan haber yapmasindan baska yere cekmeye calismak isinize geliyorsa, onu bilemem tabii.

            Cevapla

            • acracia Says:

              Not: “Size hatirlatayim: 2003 doneminde azinliklardan, Rumlara yapilanlardan bahsetmek zor idi. Kitaplar toplatiliyor idi.”

              Bundan da Yunanistan’da Musluman azinliklardan bahsetmek kolaydi anlami cikmasin sakin. Netlestireyim. Konumuz Turkiye oldugu icin bu baglamda hatirlatmak istedim. Yoksa genel resme karsilastirmali bakinca cikacak cok konu var.

              Ve elbette ki tartisilmasi gereken yer Taraf ve Zaman gazetelerinin gazetecilik etiklerine cok ciddi golgeler ve lekeler bulastiran yayin politikalarinin elestirildigi bu girdi de degil.

              Cevapla

    • ccgursel Says:

      Ihtimal, “casus belli” nedir duydun mu hayatinda hic? Yakin Turkiye tarihinde TBMM’nin “casus belli” karari aldigini hatirliyor musun peki? Al sana bir ipucu : Konunun casuslukla bir alakasi yok.

      Cevapla

  4. fenerant Says:

    SON CÜMLENİN; “Ancak besbelli ne savcılar ne de mahkeme heyeti tarafından okunMAmIş.” OLARAK DÜZELTİLMESİ GEREKMEZ Mİ?

    Cevapla

  5. Olasılıksız Says:

    Evet, sonunda bir tekzip kararı gelmiş.

    Nazlı Ilıcak’ın 28 Ocak tarihli “TARAFLI” yazısını (http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ilicak/2011/01/28/aktorler_hep_ayni) Tuğamiral Kadir Sağdıç tekzip etmiş.

    http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ilicak/2011/04/17/duzeltme-ve-cevap

    “Sabah” adlı gazetenin 28 Ocak 2011 tarihli nüshasında, 23. sayfadaki Nazlı Ilıcak tarafından kaleme alınmış “Balyoz ‘Karartma Eylemi’ mi?” ve “Aktörler hep aynı” başlıklı yazılarda, açık biçimde keşidecinin onur ve saygınlığını ihlal eden ve gerçeğe aykırı yayın yapılmıştır.


    “Sabah” adlı gazetedeki bu yazıda, süren bir ceza soruşturması kapsamında yapılan bir arama işleminde bulunduğu iddia edilen, esasen “masumiyet karinesi” ve “ceza soruşturmalarının gizliliği” ilkeleri gereğince gizli kalması gereken sözde belgelere dayanılarak, bir kısım hayali ve gerçek dışı senaryolarla, müvekkil ve temsil ettiği kurumsal unvan kamuoyu önünde yıpratılmaya çalışılmaktadır. Öncelikle belirtelim ki, söz konusu yazıda yer alan belgeler ile müvekkilin hiçbir ilgisi yoktur. Müvekkil, bu belgelerin düzenlenmesine ve içeriğine hiçbir biçimde katılmamıştır. Bu belgelerdeki iddia, suçlama ve senaryolarla müvekkilin hiçbir ilgisi yoktur. Yazıda iddia edildiğinin aksine, bulunduğu iddia edilen belgelerde müvekkilin imzası yoktur. Bu belgelerin başta müvekkil olmak üzere, birçok saygın askeri personeli ve temsil ettikleri kurumları kamuoyu önünde yıpratmak için hazırlanan bir komplonun parçası olduğu düşünülmektedir.
    Yazıda yer verilen iddialar, gerçek dışı ve asılsız olduğu gibi, ayrıca bu iddia ve suçlamalar, en basit mantık kurallarından dahi yoksundur.


    Cevapla

  6. fmerakli Says:

    Cevap verilecek yorumlari simdilik beklemede tutarak, bu bloga not olarak dusulmesi gerektigini dusundugum bir haber basligina iliskin kisa bir yorum yazacagim…

    Haber basligi bugun yayimlanan Zaman gazetesinden: “Balyoz’un bir benzeri 105 yıl önce Ermenilerce hazırlanmış”

    Hadi vicdaniniz yok anladik da insafiniz da mi yok? Zaman gazetesi bu kafayla giderse Ebu Cehil’i de Balyoz’cularin fikir babasi ilan edecek… Soyle bir baslik yakisirdi: “Ilk Balyozcu Ebu Cehil”

    Bu vesile ile bu blogu takip eden Ermeni yurttaslarimizin Paskalya Yortu’larini kutluyor, 1915’te Ittihatcilarin balyozunu yemis soykirim kurbalarini onlarla birlikte aniyor ve nar taneleri gibi dunyanin dort bir tarafina dagittigimiz Anadolu’nun kadim halki Ermenilerden kendi adima ozur diliyorum.

    —————

    Not: Bu blogun 1915 tartismasi ile mesgul edilmemesi gerektigini dusundugum icin tartismanin zeminini oraya ceken yorumlara cevap vermeyecegimi pesinen ifade ediyorum. Herkes kendi tarihinde istedigi sahsiyetler ile onur duymakta serbesttir. Basta Enver, Talat ve Cemal pasalar olmak uzere ittihatci pasalarla gurur duyanlara bir itirazim yok. Onlarin verdigi emirleri yerine getiren Bogazliyan Kaymakami Kemal bey ve onun gibi nicesiyle gurur duyanlara da itirazim yok, ben kendi adima Bogazliyan kaymakami ile degil, ona “Yukarida Allah var, onun gazabindan korkun” diyerek engel olmaya calisan Bogazliyan muftusu Abdullahzade Mehmet Efendi ile, Ittihatcilarin emirlerine “ben valiyim, eskiya degil” diyerek karsi koyan Kutahya valisi Faik Ali Efendi ile, isimlerini okul, sokak tabelalarina degil belkin ama vicdan defterine yazdirmis Kastamonu Valisi Resit Pasa ile, Lice Kaymakami Huseyin Nesimi Bey ile, Yozgat Valisi Cemal bey ile ve hepsinden onemlisi, bugun yurtdisinda tanistigim hemen her Ermeni’nin aile hikayesinde kendisine yer edinmis, Ermeni dostlarini o buyuk felaketten canlari pahasina koruyan, saklayan Anadolu insani ile, o isimsiz kahramanlar ile gurur duyuyorum.

    Cevapla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: