Adli emanate saklandıktan sonra yok olan belgeler nerede?


22. Celsede Çetin Doğan, savcıların Balyoz CD’sinin sahte olduğunu gösteren yazışmaları adli emanate saklayarak suç işlediklerini belirterek, nihayet emanetten çıkarılan belgelerin de eksik olarak savunmaya verildiğine dikkat çekiyor:

“Sayın Savcılar ilgili kurumların yazdıkları cevapların genel olarak doğru olduğunu, ancak savcıların aldıkları yanıtları esneterek, çarpıtarak iddianameye geçirdikleri, bir kısmını da maalesef gizledikleri anlaşılmaktadır. Bundan daha vahimi ise, aldıkları yanıtların, sanıkların ulaşamayacağı emanet dosyalarına kaldırılmış olmalarıdır. Bu konuda suç işlendiğinin en bariz kanıtı da, emanete kaldırılan klasörlerde 800’e varan sayfanın eksik olduğu gerçeğidir. 697 sayfa 210-693 emanet sırasındaki dosyalardan klasörlerden ve seksen küsur sayfa da biraz evvel belirttiğim gibi  210-692 emanet sırasındaki dosyalardan tespit edilmiştir.”

Eksik olan bu sayfalar mahkemeden talep edilmiş, ancak mahkeme bu talebi 14. celsede reddetmişti.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

13 Yorum “Adli emanate saklandıktan sonra yok olan belgeler nerede?”

  1. Solmaz Türk Says:

    Siz hala Silivri’de bir mahkemenin olduğunu mu zannediyorsunuz?

    Cevapla

    • ihtimal Says:

      Hayir inanmiyoruz!! Aslinda orda bir sirk var, bazilariin gecmisteki mariftlerini izliyip ogreniyoruz 🙂

      Cevapla

      • trsaby Says:

        ihtimal,

        Geç bunları anam babam geç bunları, bilirim ben ne yaptığını!

        Yuvarlak laflar, sloganlar, Gobells oyunları, ibretle izleniyorsun.

        Cevapla

      • Olasılıksız Says:

        Doğrudur!

        Sirklerde genellikle gerçek hayatta olmayan yanılsamalarla insanlar eğlendirilir. Hokkabazlar sihir numaraları yaparlar.

        İddianame de aynen öyle.. bir hokkabazlık gösterisi gibi netekim. Olmayan şeyleri olmuş gibi gösteriyor.

        Bu kez size katılıyorum… Ama gülmekten.

        Cevapla

      • trekking Says:

        İhtimal zeka pırıltıların var dedik diye abartma.

        Asıl sirki yakında göreceksin. Bumerang gibi bu dava tersine döndüğünde yargılayanlar yargılanmaya başladığında göreceksin sirki.

        Cevapla

  2. Aziz Says:

    kafam karıştı… suçlu kim, suçlanan kim? adalet ne, artık sadece sözlükte bir kelime mi, yoksa?

    Cevapla

  3. Solmaz Türk Says:

    Orada bir sirk varsa bir ihtimal sende o sirkin maymunu olmalısın.

    Cevapla

  4. ihtimal Says:

    Aksam Gazetesinden bir yazi…
    Zekeriya Oz basina konusma yapti!

    **************************
    HUSUMETİMİZ YOK
    ‘Kimseyle bir husumetimiz olmadı. Ayrıca bu işleri tek başımıza yapmadık. Bizimle beraber aylardan sonra savcı Ercan Bey, Fikret Bey, Murat Bey ile birlikte bu işleri göğüsledik. Ben tek başıma bir şey yapmadım. Bu işin arkasında emniyet güçlerinin de emekleri var. Askeri makamların da, merkez komutanlığının da. Bu kadar iş yapılıyor, askerler de kanunlara saygı duyarak bu işlerin yapılmasına müsaade ettiler.’
    *********************

    Cevapla

    • bir diğer ihtimal Says:

      Sevgili İhtimal,Giselle Bündchen nihayet Türkiye’ye geldi, haberin detaylarını aşağıda bulabilirsiniz. Sizin yaptığınız yorum kadar konu ile alakalı bu yorumum hakkında da düşüncelerinizi paylaşabilirseniz bahtiyar olacağım.

      http://magazin.milliyet.com.tr/giselle-i-sadece-kadinlar-izleyecek/magazin/magazindetay/06.04.2011/1373755/default.htm?ref=OtherNews

      Ah ihtimal, vah ihtimal, benim garip ihtimalim. Gözünüzü seveyim biraz gayret gösteriniz, biraz daha az saçmalayınız, inanın bunu siz bile başarabilirsiniz.

      Bu arada belli ki sıkılıyorsunuz, o tarihlerde tahminim çok küçüktünüz hatırlamazsınız, size Hoca efendinin 1999’da ATV’de de yayınlanan video kasetinin çözümünü altta yazıyorum, yavaş yavaş sindire sindire okursunuz, çok yüklenmeyin bir çırpıda ağır gelmesin.

      ”İddianame (5)

      VII-FETHULLAH GÜLEN’İN KONUŞMALARINI İÇEREN VİDEO KASETLERİ:

      1- Üzerine dokuz rakamını yazarak işaretlediğimiz ATV isimli televizyonda yayınlanan video kasetinin çözümü:

      İslami gelecek adına 2 hedef Adliye ve Mülkiye:

      Arkadaşlarımızın mevcudiyeti İslami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. Bu açıdan Adliye Mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ülkelerde garantimizdir. Bizim varlığımızın bunlar nabzıdır.

      Zayiata meydan vermeyin.

      Daha bunun neye ihtiyacı var, nasıl takviye edilmeli, bu demeli, sürekli o araştırılmalı, daha bir takviye edilmeli, fakat mevcuttan da bir ölçüde taviz verilmemeli derken yani fevkalade korumaya alınmalı, katiyyen zayiata meydan verilmemelidir. Bu açıdan bizim ister bu dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Bu koruma mevzuunda işte arz ettiğim gibi belki işin esnekliğinden istifade edilebilir.

      Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın.

      Bu açıdan, bir taraftan bu kanun ve kuralları kullanma, biraz önce anlattığım esneklik içinde, diğer taraftan bir kanun ve kural adamı olma imajını uyarmak, yani harfiyen riayet ediyor bunlar denmeli, denmeli ki muntazam terfilerin arkasında bir ölçüde bu vardır. Ve sizin ileriki dönemde daha hayati, daha önemli yerlere gelmenizin arkasında da bu vardır. Yani sivrilmeden mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerilere gitmek, iş de bu iki müessesede olduğu gibi hayati dinamik bir kısım müesseselerde söz konusudur. Ta ilerilere gitme, böyle can damarları içinde dolaşma ve eğer dönülüp gelinecekse yara alınmadan hissettirmeden dönüp geriye gelme meselesi geleceğimizin adına çok esaslı hususlardır.

      İstikbale yürümek için sistemin püf noktalarını keşfedin.

      Hala bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarınız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse bu sistemin püf noktalarını keşfetmeleri lazım. Hava boşluğu gibi, bu meselenin bir yanıdır. Bir diğer yanı da ister Adliyede, ister Mülkiyede arkadaşlarımızın gittikleri yerlerde daha rahat iş yapmaları, tutulmaları, Kaymakam iseler Vali olmaları, sıradan bir hakim iseler takdir olunan bir hakim olmaları…, siyasi güçlerle ve bize yüzde yüz ters olan insanlarla açık bir diyaloğumuz olmasa bile böyle çatışmamalı. Fakat az buçuk aynı cephe sayabilecekleri, yani duygu ve düşüncelerimize, siyasi mülahaza ile bile sıcak bakan ve bizi terk etmeyen bir çevre içinde mülahaza edebileceğimiz siyasiler vardır. Refahtan bu günkü manası ile DYP’sine kadar uzanan bir siyasi yelpazedir. Bu insanlarla çatışmadan, onlarla aramızdaki farklı müşterekleri ortaya koyarak o çizgide münasebet tesisinde yarar vardır.

      Müslüman durmaz, koşamıyorsan yerinde zıpla.

      Türkiye’de önümüzü kestiler. Yürüyemiyoruz, orada durgun sular gibi bir de gölleşme imajı uyandıracaksınız. Zorlayacaksınız, yerinde yürüyor gibi yapacaksın. Çünkü durmak, hem de durgunluk paslanma meydana getirir. … bu mülkiyede de, adliyede de her zaman söz konusu olur. Yürümeli, eğer biz tüm nabzı tuttuk, kalp dinledik. Baktık ki geriye adım attıracaklar, bence adım atmam beklerim, fırsat kollarım. Yani her şey bir oyundur. Kung Fu gibi bir oyundur. Taekwondo gibi bir oyundur. Yani her zaman insanın hasmını bir yumruk vurup yere yıkması şeklinde değildir. Bazen hasmımdan kaçmak bile çok önemli bir manevradır. Kuvvet dengesi yoksa kuvvete başvurmayın. Çok iyi planlayacak, ona göre yürüyeceksiniz. Dışarıdan bizi korkaklıkla itham edeceklerdir. Allah bizim çaremize bakacak.

      Var olduğumuz, bu cepheye girdiğimiz, bu yola girdiğimiz günden itibaren hiç döneklik yapmış mısınız? İslam’a vefasızlık yapmış mısınız? Allah ve Resulü’nün karşısına çıkmış mısınız? Ona bakacaksınız, yani bu mevzuda fırsat bulup yola devam edeceksiniz. Yine orada o esnekliği gösterecek, geriye çekiliyor gibi yapacak, fakat adımlarınızı daha ileriye atıp gideceksiniz, işte bu herkes için, yani ister değişik şekilde resmi olsun, ister Mülkiye’de çalışan arkadaşlarımız olsun, ister Adliye’de çalışan arkadaşlarımız olsun herkes için söz konusudur bu.

      Fuzuli kahramanlık yerine ele geçirmeyi tercih ederim.”

      Öptüm gözlerinizden.

      Cevapla

  5. demokrat Says:

    Sayın ihtimal,
    Yazdıklarınızı ilgiyle okuyorum,açıkçası bugüne kadar okuduklarım bende akademik durumunuz, üslubunuz(fikir bazında diyemiyorum maalesef)ve espri yeteneğiniz hakkında olumlu bir izlenim yarattı.Bir zamanlar mensup olduğum ve bundan da gurur duyduğum eski kurumumu yıpratmak pahasına acımasızca eleştirebildiğimi,empati yapabildiğimi ve doğru bildiğim çizgide fikirlerimi beyan ettiğimi görmüşsünüzdür belki.
    Şimdi şu alıntıladığınız yazıya ve yazıda geçen söyleme gerçekten inanıyor musunuz?Beyefendi,geçmişte yaşanan hataları inanın ki büyük bir içtenlikle kabul ve itiraf ediyoruz,en azından kabul edebilen hatırı sayılır bir çoğunluk var.Siz bu davanın artık siyasallaştığını,geçmişle bir hesaplaşmaya döndüğünü,benzeri nedenlerle ‘vurun abalıya’ formatında hukuken yaralandığını göremiyor musunuz?Seminer boyutunda bir ilgi alanı dışına çıkma var,bir görevi suistimal var evet,ama bu dava için asla o iddianamenin can alıcı talebini söyletmeye -Darbe teşebbüsü- yetecek maddi kanıt yok. Evrensel hukuk böyle birşey işte ; vicdani kanaat yetmez,kesinliği su götürmez ve resmi(bağımsız) kurumlarca onaylanmış kanıt olacak ve suçlayacaksınız.Yoksa bir yerde daha yazmıştım;(alıntıdır)

    “In dubio pro reo” – When in doubt, in favor of the accused-
    yani şüpheli durumlarda sanık lehine karar verilir,ya da şüpheli durumdan sanık yararlanır.

    Bu kadar basit işte,maddi yönüde bu kadar basit,vicdani yönüde bu kadar basit.Neden hala geçmişte yaşananların tümünü bu insanların üzerine yıkmaya çalışıyorsunuz ki?Üstelik başka tarihlerde bu suçları işledikleri artık her kesimce kabul edilen insanlar(ki bir kısmı zaten fiili olarak darbe yaptı) ortada elini kolunu sallaya sallaya dolaşırken.Tabii ki ‘onlarda yargılanmalı’ deme kolaylığına kaçmanızı beklemeyerek soruyorum;
    Yeterli -hukuken geçerli- kanıt olmadan suçlamak/suçlanmak, eğer suçlanan siz olsaydınız ruh halinizde nasıl etkiler bırakırdı?
    Birde yukarıda sayın ‘bir diğer ihtimal’in aktardığı konuşmadan ne gibi sonuçlar çıkardığınızı çok merak ediyorum doğrusu, yazarsanız mutlu olacağım…
    Saygılar.

    Cevapla

  6. fmerakli Says:

    Dogan ve Rodrik’in sorusuna cevap olur mu bilmiyorum ama bugun gazetelere goz atarken Baransu ile ilgili haberde bir detay dikkatimi cekti. Baransu dun Balyoz belgelerini yayinladigi icin sanik sifati ile ifade vermis ve sonrasinda basina su aciklamayi yapmis:

    “… Yayınladığımız belgeler suç unsuru olan belgeler. Darbe suçuyla ilgili olan belgeleri haber yaptık. Devletin gizli belgeleriyle ilgili haber yapmadık. Onları getirip savcılığa teslim ettik. Mahkeme de onları ayıkladı. Genelkurmay’ın talebiyle de o belgelerin açıklanmaması istendi. İddianameye konmadı, mahkemede adli emanete tutuluyor.”

    Baransu yalan soyluyor ise hem Genelkurmay’in hem de savciligin bu bilgiyi tekzip etmesi lazimdi, ama su ana kadar boyle bir tekzip gelmedi. Hatirlayanlar olacaktir, ben haftalar once Ergenekon davasinda da TSK’nin mahkemeye basvurararak kimi belgelerin kamuoyuna aciklanmamasi talebinde bulundugunu ifade etmis, benzer durumun BAlyoz davasi icin de gecerli olabilecegi yonunde bir ihtimale dikkat cekmeye calismistim. Eger Baransu’nun ifadesi yalanlanmaz ise, adli emanette bulunan ve saniklara verilmeyen belgelerin Genelkurmay istemi gizli tutulan belgeler oldugunu varsaymak gerekecek. Ama tabii bu hala bir varsayim, konunun adli merciler tarafindan acikliga kavusturulmasi muhakkak ki gerekiyor…

    Cevapla

  7. bir diğer ihtimal Says:

    Sayın fmerakli,

    Öncelikle sizi tekrar yorumlarınızla aramızda görmekten duyduğum memnuniyeti belirtmek istiyorum. Belgeler hususunda müsadenizle 22 sayılı dava tutanağından bir alıntı yapmak istiyorum:

    Avukat Celal Ülgen, tutanağın 19. sayfasında, ”Birde çok önemli birşey var gene 31 Ocak 2011 tarihli dilekçemizde savcılığın adli emanete aldığı ve çeşitli kurumlara ve müesseselere yazdığı yazıların cevaplarında oluşan 6 klasör içerisinde 80’e yakın sayfanın eksik olduğunu belirttik. Mahkeme bu konuda da taleplerin reddine karar verdi. Gerekçesi şu, oradaki sayfalar iki ifadeyi birbirinden ayıran sayfalar diye yorumladı. Halbuki öyle değil, örneğin 6 sayfa arka arkaya var, 6 sayfa arka arkaya var numara eksikliği 6 sayfanın birden arka arkaya olması böyle mümkün değil. O açıdan hala savunmadan gizlenmiş savunmadan saklanmış deliller olduğu kanısındayız biz iddia makamının, daha doğrusu soruşturma makamının bu nedenle savunmamız yapılırken bunlarında bize verilmesi özellikle avukat savunması avukatların yaptığı savunmada son derece önemli bir husustu.”

    Burada bahsi geçen 80 sayfa blog konusuna dahil olan eksik belgeler için de yer almaktadır. Buradan mahkemenin en azından bu 80 sayfaya istinaden gerekçesi açıktır, ilgili sayfaların ayıraç, yani kuvvetli olasılıkla boş sayfalar olduğu ifade edilmektedir. Bu durumda Avukat Celal Ülgen haklı olarak 6 sayfa üstüste boş ayıraç sayfa numaralandırılmasının yapılmasını şüphe uyandırıcı bulmaktadır ki eminim mahkemenin gerekçesi karşısında böyle bir durumla karşılaşırsanız siz de şüpheye düşerdiniz. Bu bağlamda sanırım en azından bu 80 sayfa için kesin olarak sizin savınızın geçerli olmayacağını kabul edebiliriz.

    Diğer kısımla ilgili savınızın geçerli olup olmadığı konusunda bir yorup yapma imkanım maalesef şu an elde ki kısıtlı bilgi sebebiyle yok. Ancak yukarıda ki 80 sayfaya istinaden mahkemenin yaklaşımını göz önünde bulundurarak, bu belgelerin gizlilik gerekçesiyle verilmediği konusunda ciddi tereddütlerim var.

    Mehmet Baransu ilginç bir karakter, hakikaten üzerine çok şey konuşulabilir. Bugün yalnızca tutarlılığı hususuna ilişkin bir paylaşım yapmakla yetineyim:

    ”Balyoz Davası avukatlarından Hüseyin Ersöz, geçtiğimiz günlerde basına yansıyan Mehmet Baransu’nun askeri savcılık ifadesini irdeleyen çok önemli açıklamalarda bulundu. Elindeki orjinal belgeleri imha ettiğini söyleyen Mehmet Baransu’nun yalan söylediğini Balyoz Davası’na ait belgelerle ortaya çıkardı.

    İşte Hüseyin Ersöz’ün açıklaması:

    Mehmet BARANSU, 21 Ocak 2010 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gelerek meçhul subayın kendisine verdiğini iddia ettiği DVD’lerin kopyalarını teslim ediyor. 21 Ocak 2010 tarihinde imzalanan tutanakta DVD’lerin orjinallerinin kendisinde olduğunu beyan ediyor.

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 26 Ocak 2010 tarihinde Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne yazı yazarak orijinal DVD’lerin Taraf Gazetesinden alınmasını talep ediyor.

    BARANSU 26 Ocak 2010 tarihinde Askeri Savcılığa verdiği ifade “içinde çok gizli belgeler olduğu için bunları imha ettik” diyor. Kısacası BARANSU elindeki tüm belgeleri 26 Ocak 2010 tarihinden önce imha ettiğini ifade ediyor.

    Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri 27 Ocak 2010 tarihinde Taraf Gazetesi’ne giderek, gazete yetkililerinden Yasemin ÇONGAR’dan orijinal DVD’leri talep ediyor. Ancak ÇONGAR, ellerinde orijinal bilgi ve belgelerin bulunmadığını beyan ediyor.[1] Bir başka ifade ile ellerinde belge var fakat bu belgeler orijinal değil.

    Bu çerçevede BARANSU’nun 26 Ocak 2010 tarihli beyanı ile ÇONGAR’ın 27 Ocak 2010 tarihli ifadesi birbiriyle tamamen çelişmektedir.

    Bu konuda BARANSU, 27.12.2010 tarihinde Samanyolu TV’de şu açıklamayı yapıyor: “Bize o belgeler ilk başta kopya olarak geldi. Biz de DVD’leri çoğalttıktan sonra bir kopyasını savcılığa verdik. Daha sonra belgelerin orjinali de geldi ve bu orjinal belgeleri de aynı şekilde savcılığa teslim ettik. Savcıya ifade verirken, savcı bana ‘Bunlar devletin çok gizli belgeleri. Bunların kopyasının sende kalmaması gerekiyor’ dedi. Ben de daha sonra elimdeki kopyaları da imha ettim. Yani imha ettiğim belgeler savcıdaki orjinal belgelerin kopyası. Orjinal belgeleri imha etmem söz konusu değil“[2]

    Burada sorulması gereken sorular şunlar:

    Soru 1: Mehmet BARANSU’ya orijinal DVD’ler ne zaman verildi?

    Cevap: Yasemin ÇONGAR’ın Savcılığa verdiği 27 Ocak 2010 tarihli ifade incelendiğinde ellerinde orijinal belgelerin bulunmadığını beyan etmekte. Bu durumda orijinal belgelerin en iyi ihtimalle 28 Ocak 2010 tarihinde ellerine ulaşmış olması gerekiyor.

    Soru 2: Mehmet BARANSU ellindeki DVD’leri en iyi ihtimalle ne zaman imha etmiş olabilir?

    Cevap 2: Orijinal DVD’ler kendisine gelip bunları Savcılığa teslim ettikten sonra imha işleminin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu da en iyi ihtimalle DVD’lerin orjinallerinin teslim alındığı gün olan 28 Ocak 2010 tarihinde olabilecektir.

    Peki BARANSU Samanyolu TV’ye verdiği beyanatta ne demektedir: “Daha sonra belgelerin orjinali de geldi ve bu orjinal belgeleri de aynı şekilde savcılığa teslim ettik. Savcıya ifade verirken, savcı bana ‘Bunlar devletin çok gizli belgeleri. Bunların kopyasının sende kalmaması gerekiyor’ dedi. Ben de daha sonra elimdeki kopyaları da imha ettim.” Başka bir ifade ile BARANSU kopyaları, orijinal DVD’leri Savcılığa teslim ettikten sonra yani Yasemin ÇONGAR’ın beyanından yola çıkarsak en iyi ihtimalle 28 Ocak 2010 tarihinde imha ettiğini söylüyor.

    Tekrar 26 Ocak 2010 tarihli Askeri Savcılık ifadesine döndüğümüzde BARANSU şöyle demekteydi: “içinde çok gizli belgeler olduğu için bunları imha ettik” Bu durumda BARANSU’nun elindeki kopyaları 26 Ocak 2010 tarihinden önce imha etmesi gerekiyor. Oysaki yukarıda da ifade ettiğimiz gibi BARANSU bu DVD’leri en iyi ihtimalle 28 Ocak 2010 tarihinde imha etmiş olabilir.

    Bu durumda BARANSU, daha orijinal belgeler kendisine ulaşmadan bu belgeleri imha ettiğini beyan etmektedir. Tüm bu kronolojik süreç Mehmet BARANSU’nun gerçekdışı beyanlarda bulunduğunu göstermektedir.

    Bu durumda Mehmet BARANSU orijinal belgeleri Savcılığa vermeden imha etmiştir. Bu da akıllara lehe olan delillerin karartılmış olma ihtimalini getirmektedir. Zira ısrarla gerçek dışı beyanda bulunan BARANSU, anlaşılan o ki hukuka aykırı olan bir uygulamayı gizlemek gayretindedir.”

    Tekrar aramıza hoşgeldiniz diyorum. Umarım en kısa sürede vakit bulup dava tutanaklarını okuma şansına sahip olursunuz. Bu tutanaklar ışığında davanın hukuka uygunluğu ve sanıklara yapılan suçlamaların dayanılırlığına dair görüşlerinizi merakla bekliyorum.

    Saygılarımla,

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Tesekkurler cevabiniz icn, bu adli emanetteki belgeler konusunda belirsizligin ortadan kalkmasi lazim, bunu da ancak mahkeme yapabilir. Eksik olan sayfalarin kaci ayractir, kaci baska nedenle birakilmis bos sayfadir, kaci gizli oldugu icin aciklanmasinda sakinca gorulen belgelere aittir.. Biz burada ancak varsayimlar uzerinden konusuruz ki, bundan da laf cikar ama sonuc cikmaz…

      Cevapla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: