Gölcük’ten çıkan yeni Suga belgelerini “kendini bilmez” subaylar hazırlamış

Gölcük’te el konulan 5 no.lu hard diskin içinden çıkan taze Suga belgelerinin de sonradan üretilmiş sahte belgeler olduğunu gösteren çok ciddi bulgular var. Bunlardan kimisine daha önce değinmiștik (bkz. “2003’de ilişiği kesilecek personel 2005’de donanmaya katılacak gemide çalışıyor” ve ”CC MAR NAPLES“)

Şimdi ise, sözde bu belgeleri hazırlayan kișilerin “kendi” isim ve rütbelerinden habersiz olduklarına dair örnekler sunacağız.

Örnek 1:Hrp.Ak.Plan Çalışma Grubu.doc” isimli belgeyi görünürde hazırlayan kişi Z. Erdim İnal. Ancak kendisi o dönem henüz Yüzbaşı olmasına rağmen, kendisine çok sonradan terfi edeceği Yarbay rütbesini yakıştırmış.

Örnek 2: AKSAZ. doc” isimli belgeyi görünürde hazırlayan kişi F. Can Yıldırım. Ancak kendisi o dönem henüz Yarbay olmasına rağmen, kendisine ileriki yıllarda alacağı Albay rütbesini yakıştırmış.

Örnek 3:SKY Teşkilat.doc” isimli belgeyi görünürde hazırlayıp arz eden N. Selçuk Güneri, 2003 yılında Yarbay olmasına rağmen, belgenin altına adını yazarken kendisini iki rütbe tenzil ederek Yüzbaşı olarak belirtmiş .

Örnek 4:EK_tefrik.doc” belgesini sözde hazırlayan Sonay Akpolat, belgenin imza hanesine adını doğru yazmış. Ancak…

Nedense belgenin üstverisinde belgeyi hazırlayan kullanıcı adı olarak “Sonay Polat” gorülüyor. Sonay Akpolat kendine kullanıcı adı alırken adını yanlışlıkla Sonay Polat olarak yazmış.

Örnek 5: HasasKontrol.doc” isimli belgeyi hazırlayan Feyyaz ÖĞÜTCÜ, iyi bilmiyor olacak, kendi adını (tespit raporunu hazırlayan Emniyet görevlilerin de karıştırdığı şekilde) Feyyaz ÖĞÜTÇÜ olarak yazmış.

Üstelik, aşağıda bir örneğini göreceğiniz üzere, Feyyaz ÖĞÜTCÜ’nün üstverilerde beliren kullanıcı adı da “Feyyaz ÖĞÜTÇÜ” olarak tanımlanmış.

Suga planının gerçek olduğuna inanmak için yukarıda adı geçen subayların kendi isim veya rütbelerini bilmediklerine inanmak gerekiyor.

(Not: Yukarıda adı geçen subayların rütbeleri ile ilgili bilgileri sanık avukatlarının derlediği bilgilerden aldık.)

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

73 Yorum “Gölcük’ten çıkan yeni Suga belgelerini “kendini bilmez” subaylar hazırlamış”

  1. fmerakli Says:

    Biliyorum ki blog yorumculari sert tepkiler verecek ama Dogan ve Rodrik’in Golcuk kazisinda ortaya cikan belgelerde saptadiklari nicelik olarak cok, nitelik olarak absurd zamanlama hatalari hakkinda ne dusundugumu paylasmak istiyorum…

    Eger Dogan ve Rodrik’in iddia ettigi gibi bir sahte belge cetesi var ise hazirladiklari belgelerde TSK mensuplarinin sicil numaralarina varincaya kadar en azindan siviller tarafindan kolaylikla elde edilemeyecek bilgileri kullanan cete uyesi ya da uyelerinin hazirladiklari belgelerde rutbeleri yanlis vermek gibi bir hataya dusmelerini beklemek bana cok gercekci gelmiyor. Hele ki subaylarin zaman icerisinde terfi alip rutbelerinin yukseldigi ayan beyan bilinirken sahte belgelerde isimlerini kullandiklari personelin 2003 yilindaki rutbelerini yanlis yazmak gibi bu blog olmasa bile yargi surecinde kolaylikla ortaya cikacak bir hataya imza atmalari ve bunu bu kadar cok sayida yapmalari uzerine durup dusunmek gerekiyor.

    Golcuk belgelerinin donanma konutanligi istihbarat subesi zemininde bulundugu ve buna ihbar mektubunun neden oldugu goz onune alindiginda var oldugu iddia edilen sahte belge cetesinin Edelman’a atifla cemaat baglantili olabilecegi olasiligi kadar, balyoz davasi ile ilgili olarak suyu bulandirmak isteyen ordu icinden kimi personelin cok sayida hata iceren bu belgeleri hazirlamis ve ihbari organize etmis olma olasiligi da goz onunde bulundurulmalidir.

    Zira sayica bu kadar cok ve icerik acisindan bariz hatalar iceren, acaba sirf “sahte olduklari apacik belli olsun” diyerek hazirlanmis hissi veren bu belgeler sahte belge cetesinin ve “balyoz davasinin siyasi sorumlulari”nin degil, aksine balyoz saniklarinin lehine sonuclar doguracaktir. OZellikle Dogan ve Rodrik’in yukarida ortaya koyduklari tutarsizliklardan sonra, ordu icerisinde birilerinin kendilerini ve/veya emekli/muvazzaf ustlerini korumak icin bu belgeleri uretmis olabilecegi ihtimalini bu belgeleri kimin hazirladigi ortaya cikana kadar ben hala bir kosede sakli tutmak niyetindeyim.

    Sozun kisasi, TSK mensuplarinin sicil numaralarina kadar detaylara erismis olan sahte belge cetesinin, TSK personelinin 2003 yilindaki rutbesini bile yanlis vermesi bana cok garip geliyor.

    Cevapla

    • Can Acar Says:

      Önerdiğiniz çözüm nedir?

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Belgeleri kimin hazirladiginin tespit edilmesi, ya sizinki?

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Sizce Bavul belgeleri ile Gölcük belgeleri aynı elden çıkma mı?

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Ayni elden cikmis olmama ihtimali var…

            Cevapla

            • Can Acar Says:

              Soru yine aynı: Nasıl anlayacağız? Nasıl ayırt edeceğiz? Kriter ne? Çözüm ne?

              Vermek istemediğiniz cevap aslında defalarce yazıldı: Tüm deliller şüphe altında. Bunların ayıklanması, bu darbedir, şu sahtekarlıktır denilmesi mümkün değil. Sanıklar beraat eder, savcılar delilleri bu hale getirenlerin peşine düşer. Sorumlusu cemaat, asker, marslılar veya her kimse ortaya çıkartılır, somut delillerle yargılanır, cezasını çeker.

              Var mı bunun başka yolu?

              Cevapla

            • Can Acar Says:

              Soru yine aynı: Nasıl anlayacağız? Nasıl ayırt edeceğiz? Kriter ne? Çözüm ne?

              Vermek istemediğiniz cevap aslında defalarca yazıldı: Tüm deliller şüphe altında. Bunların ayıklanması, bu darbedir, şu sahtekarlıktır denilmesi mümkün değil. Sanıklar beraat eder, savcılar delilleri bu hale getirenlerin peşine düşer. Sorumlusu cemaat, asker, marslılar veya her kimse ortaya çıkartılır, somut delillerle yargılanır, cezasını çeker.

              Var mı bunun başka yolu?

              Cevapla

        • Can Acar Says:

          Burada defalarca savcıların herşeyden önce belgelerin kaynağını araştırmaları gerektiği söylendi. İşe Baransu’nun onurlu subayından başlayarak. O zamanlar bu fikre pek itibar etmemiştiniz. Bu nedenle tekrar sorma ihtiyacı duyuyorum, belgeleri kimin ürettiğini nasıl bulacaksınız? Çözümünüz nedir?

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Baransu’ya belgeleri teslim edenin kim oldugunun savcilarca arastirilmasi fikrine zamaninda itibar etmedigimi bu blogta yer alan herhangi bir yorumumla ispat etmeniz gerekiyor Can Bey. Yapamadiginiz taktirde ozur beklentisi icinde oldugumu ifade edeyim.

            Oncelikle belgeleri kimin urettigini ben bulmayacagim; o benim isim degil. Ama nasil bulunabilecegi konusunda yine olasiliklardan bahsedebilirim.

            Belgelerin hazirlanmasina sahit olan bir gizli tanik ortaya cikabilir; bu kisi bu blogta dile getirilen olasiliklarla paralel olarak bir cemaat uyesi olabilir, bir TSK mensubu olabilir ya da tamamen alakasiz biri olabilir.

            Benzer bir sekilde bir itirafci ortaya cikabilir; pismanlik yasasindan faydalanmak amaci ile ya da baska bir nedenle sahte belgeleri hazirlayan kisi ya da kisilerden bazilari bunu itiraf edebilirler.

            Belgelerin parmak izinin surulebilmesi icin yazildigi bilgisayar sistemlerinin incelenmesi gerektigi bu blogta da ifade edilmisti. Bu isin uzmani degilim, ama sahte belgelerin hazirlandigi bilgisayarlar bir baska imzasin ihbar mektubu ile ya da bir cemaat mensubunun evinde ya da su anda kimsenin aklina gelmeyen bir baska yerde ele gecirilebilir….

            Bunlar benim ilk aklima gelen olasiliklar; baska olasiliklar da muhakkak ortaya konulabilir…

            Cevapla

            • Can Acar Says:

              Bu konuda söyledikleriniz değil “söylemedikleriniz” önemli. Bakın yine aynı yoruma denk geldi. Ben aşağıda bir bölümünü alıntıladığım bir yorum yapmışım:

              https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/01/20/balyoz-planlari-2008de-gncellendi-masali/#comment-1456

              … Öncelikle sahte delillerle insanları yargılamaktan vazgeçelim, bu sahtekarlığı kimin yaptığını bulalım. İster cemaat olsun, ister darbeci, ister liberal, ister ulusalcı hiç farketmez. Cezasını çeksin. …

              Demişim. Siz ise yanıtınızda yazdıklarıma karşı çıkarak, “ille de darbeciler yargılansın” temasını işleyip sahtekarları bulma konusunun yanına bile uğramamışsınız:
              https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/01/20/balyoz-planlari-2008de-gncellendi-masali/#comment-1457

              Siz diyorsunuz ki “darbecileri yargiliyoruz diye butun argumanlarimizi sahtekarlik ve yalan uzerine kurmayalim”. Kesinlikle haklisiniz.

              Ben de diyorum ki “ortaya cikan sahtelikler yuzunden demokrasinin saglikli bir sekilde ulkemizde konsolide olmasinin sadece onunu acacak olan degil ayni zamanda onkosulu olan darbecileri yargilama meselesini rafa kaldirmayalim”

              Hukuka uygun olarak toplanmis delillerin isiginda demokratik sisteme yonelik acik bir suc teskil eden darbe planlarini yargilayalim.

              Ben savci olsam su ana kadar acilmis davalarla da yetinmem, 28 Subat’i, Bati Calisma Grubunu, 27 Nisan’i ve tabii ki 12 Eylul’u de sorustururum. Darbe planlarinin sorusturulmasi ama gerceklesmis, hayata gecirilmis darbe/muhtira/mudahalelerin yargi onune getirilmemesi eksik bir yargilama sureci yasandiginin cok acik bir gostergesi olacaktir.

              Demişsiniz. Hatta ihtimal’de sizi can-ı gönülden kutlamış bunun üzerine.

              Bir de siz hatalarınızı kabul etmeye başlayabilseniz …

              Cevapla

            • Can Acar Says:

              Bu konuda söyledikleriniz değil “söylemedikleriniz” önemli. Ben aşağıda bir bölümünü alıntıladığım bir yorum yapmışım:

              20 Ocak, “Balyoz planları 2008’de güncellendi” masalı:

              Öncelikle sahte delillerle insanları yargılamaktan vazgeçelim, bu sahtekarlığı kimin yaptığını bulalım. İster cemaat olsun, ister darbeci, ister liberal, ister ulusalcı hiç farketmez. Cezasını çeksin.

              Demişim. Siz ise yanıtınızda yazdıklarıma karşı çıkarak, “ille de darbeciler yargılansın” temasını işleyip sahtekarları bulma konusunun yanına bile uğramamışsınız:

              Siz diyorsunuz ki “darbecileri yargiliyoruz diye butun argumanlarimizi sahtekarlik ve yalan uzerine kurmayalim”. Kesinlikle haklisiniz.

              Ben de diyorum ki “ortaya cikan sahtelikler yuzunden demokrasinin saglikli bir sekilde ulkemizde konsolide olmasinin sadece onunu acacak olan degil ayni zamanda onkosulu olan darbecileri yargilama meselesini rafa kaldirmayalim”

              Hukuka uygun olarak toplanmis delillerin isiginda demokratik sisteme yonelik acik bir suc teskil eden darbe planlarini yargilayalim.

              Ben savci olsam su ana kadar acilmis davalarla da yetinmem, 28 Subat’i, Bati Calisma Grubunu, 27 Nisan’i ve tabii ki 12 Eylul’u de sorustururum. Darbe planlarinin sorusturulmasi ama gerceklesmis, hayata gecirilmis darbe/muhtira/mudahalelerin yargi onune getirilmemesi eksik bir yargilama sureci yasandiginin cok acik bir gostergesi olacaktir.

              Demişsiniz. Hatta ihtimal’de sizi can-ı gönülden kutlamış bunun üzerine.

              Bu sefer hata yapan ben değilim. Özür beklemeli miyim?

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Eger su soyledikleriniz Baransu’ya belgeleri teslim edenin kim oldugu arastirilsin anlamina geliyor ise ben hemen ozur dilerim, ama el insaf!

                “Öncelikle sahte delillerle insanları yargılamaktan vazgeçelim, bu sahtekarlığı kimin yaptığını bulalım. İster cemaat olsun, ister darbeci, ister liberal, ister ulusalcı hiç farketmez. Cezasını çeksin.”

                Bu cumlede Baransu’ya belgeleri getiren subay nerede? Sahtekarligi kimin yaptigini bulalim demissiniz, buna benim de zaten bir itirazim yok, ayni seyi soyluyoruz. Ama yukaridaki cumle sahte belgeleri Baransu’ya getiren subayi bulalim diyor mu? Belki size diyor ama herkes sizin aklinizi okuyamaz ki Can bey…

                Cevapla

                • fmerakli Says:

                  Yanlis anlasilmasin, ben bu subay bulunmasin, gizli kalsin falan demiyorum; sadece sizin cumlenizden oyle bir anlam cikmiyor diyorum…

                  Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Fmeraklı,

      “(…) zamanlama hatalari hakkinda ne dusundugumu paylasmak istiyorum…”
      “(…) dusunmek gerekiyor.”
      “(…) olasiligi da goz onunde bulundurulmalidir.”
      “(…) ben hala bir kosede sakli tutmak niyetindeyim.”
      “(…) bana cok garip geliyor.”

      Yukarıdaki satırların hepsi sizin yorumlarınız. Size göre öyle , bana göre farklıdır . günlerce hatta yıllarca tartışılır…

      Üzerinde yorum yapılamıyacak , sana göre – bana göre olmıyan bir GERÇEK var. CD ler Sahte…

      DOKÜMANIN içerdiği TARİH ile ÜSTVERİ TARİHLERİ tutarsız ise dokümanın içeriğine SAHTEKARLAR müdahele etmiş, SAHTE CD üretmiş demektir.

      Neden sahte CD üretilmiş ?
      Neden dava açılmış ?
      Neden Samanyolu TV ve Zaman Gazetesi ile kendine Liberal diyen yazarlar ile yandaş yorumcular sahte CD ye sahip çıkmış ?

      Sorularına yapılan yorumların hepsi ŞU ANDA bana göre – sana göredir.

      Tekrarlamak zorundayım. Şu anda bir gerçek var CD ler SAHTE…

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Sorun da zaten bunu kimin hazirladigi…

        Cevapla

        • Halil Ata AŞÇI Says:

          Sorun da zaten bunu kimin hazirladigi…

          Yanıltıcı bir cümle. Bunu değil sahte CD yi…

          Sorun da zaten sahte CD yi kimin hazirladigi…

          Cevapla

    • acracia Says:

      Ben tartismanizin icerigine karismak istemem ama izninizle sunu belirtip aradan cekileyim: kuskulari, sorulari dile getirmek akademik dilin bir parcasi. Kesin bulgular olmayinca, bunlari sorgular uslupla ortaya dokmek, etik olarak mesru bir yontem. Ayni uslubu bu sebeple ben de kullanmaktayim. Icerik olarak kendisine katilmiyorum, ama musaadenizle bu noktaya deginip acikliga kavusturmasam icim rahat etmezdi.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Cok tesekkurler acracia; yukaridaki ve yukaridakine benzer sorulari/ihtimalleri ortaya attigim icin ne alakasi var ise akademik yeterliligimi sorgulayanlar bile cikti, cikiyor.. Tekrar tesekkur ederim bence de onemli olan bir noktanin altini cizdigin icin…

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Eğer akademik davranacaksak referans da verelim. Sahte delilleri hazırlayanların askerler de olabileceğinden ilk bahsedilen yer burası:

          https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/01/19/demokrasi-hosgr-ve-paranoya/#comment-1421

          fmerakli,

          Adil bir yargılama istediğinize göre, bu yargılamanın adil olmasına gölge düşürecek her duruma da karşı olmalısınız.

          Deliller ve savcılar hakkında çok büyük şüpheler varken, medyanın mahkeme heyeti dahil herkesin kafasını karıştırmaya yönelik yalan ve yanıltıcı haberler yaptığı ortadayken, Gölcük bulgularını “eline oyuncak verlmiş bir çocuk” heyecanıyla karşılamanız ilginç geliyor bana.

          Bu sahte delil üretme merkezinin içerisinde ve hatta arkasında askerler de olabilir, cemaat de olabilir, hükümet de olabilir, muhalefet de, yabancı ülkeler de. …

          Size yaklaşık iki hafta önce yazdığım bu yorumda siz henüz Gölcük belgelerinin sahteliğinden şüphe duymuyordunuz. Kendi asker senaryonuzu yazmanız için birkaç gün geçmesi gerekti …

          https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/01/21/muhakeme-kabiliyetini-kaybetmis-kse-yazarlari/#comment-1459

          … Yine altini cizerek soyluyorum, bu boyle olmustur demiyorum, ama Dogan ve Rodrik’in “bu CD’ler icinde sahte belgeler var” argumaninin dogru oldugu onkosulu ile bu sahteciligin Dogan ve Rodrik’in inandigi gibi bir cete urunu degil, kendilerini ve emekli/muvazzaf ustlerini korumaya calisan plandan haberdar kimi subaylarin urunu olabilecegi olasiligini dile getiriyorum. …

          Cevapla

        • Can Acar Says:

          Eğer akademik davranacaksak referans da verelim. Sahte delilleri hazırlayanların askerler de olabileceğinden ilk bahsedilen yer burası:

          19 Ocak 2011 Demokrasi, hoşgörü ve paranoya:

          fmerakli,

          Adil bir yargılama istediğinize göre, bu yargılamanın adil olmasına gölge düşürecek her duruma da karşı olmalısınız.

          Deliller ve savcılar hakkında çok büyük şüpheler varken, medyanın mahkeme heyeti dahil herkesin kafasını karıştırmaya yönelik yalan ve yanıltıcı haberler yaptığı ortadayken, Gölcük bulgularını “eline oyuncak verlmiş bir çocuk” heyecanıyla karşılamanız ilginç geliyor bana.

          Bu sahte delil üretme merkezinin içerisinde ve hatta arkasında askerler de olabilir, cemaat de olabilir, hükümet de olabilir, muhalefet de, yabancı ülkeler de. …

          Size yaklaşık iki hafta önce yazdığım bu yorumda siz henüz Gölcük belgelerinin sahteliğinden şüphe duymuyordunuz. Kendi asker senaryonuzu yazmanız için birkaç gün geçmesi gerekti …

          21 Ocak 2011 Muhakeme kabiliyetini kaybetmiş köşe yazarları:

          … Yine altini cizerek soyluyorum, bu boyle olmustur demiyorum, ama Dogan ve Rodrik’in “bu CD’ler icinde sahte belgeler var” argumaninin dogru oldugu onkosulu ile bu sahteciligin Dogan ve Rodrik’in inandigi gibi bir cete urunu degil, kendilerini ve emekli/muvazzaf ustlerini korumaya calisan plandan haberdar kimi subaylarin urunu olabilecegi olasiligini dile getiriyorum. …

          Benim akademik yeterliliğinizi sorgulamamın nedeni bu senaryolar değil. Kullandığınız çarpık ve tek taraflı düşünce biçimi. Bulgulardan sadece kendi hedefinize uygun olanları alıp diğerlerini göz ardı etmenizden bahsediyorum.

          Cevapla

    • ccgursel Says:

      Sert tepki verecek bir sey yok, son derece mesru bir teori ama samimi degil. Fmeraklinin yazisi soyle bitseydi eger samimi olurdu:

      “Tabi benim bu teorim ayni/benzer sahteciliklerin ilk CD’lerde de olmasini aciklamiyor”

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        CCgursel,

        Sizin bu yorumunuz uzerine dusundum de eger zorlarsaniz bu teori Baransu’ya teslim edilen CD’lerdeki tutarsizliklari da aciklayabilir. Yalniz altini cizerek soyluyorum aciklar demiyorum, bunun ihtimal dahilinde oldugunu soyluyorum, soyle ki:

        1. Orjinal Balyoz planlari hazirlandi, bir sekilde uygulama asamasina gecilmedi, planlar kozmik odalarda kaldi.

        2. Ergenekon davasi acildi ve sonraki surecte TSK icinden ozellikle Taraf gazetesinesizan belge/bilgilerin sayisindaki artis Balyoz planindan haberdar olanlari endiseye sevk etti.

        3. Belgelere erisimi olanlar olasi bir sizma ihtimaline karsi belgelerin ustverileri ve icerikleri ile oynayarak bu blogta ortaya konan tutarsizliklari yaratti, bu islemlerde kullanilan bilgisayarlar imha edildi. Amac, eger harekat ve eylem planlari disari sizarsa tutarsizliklara vurgu yaparak belgelerin sahte oldugunu soyleyebilmekti.

        4. Balyoz planindan haberi olan ama sonradan yaratilan bu tutarsizliklardan habersiz olan TSK mensubu kozmik odadan ses kayitlarini ve belgeleri alarak Baransu’ya ulastirdi.

        5. Belgeler Taraf’ta yayinlandi, savcilik sorusturmayi acti, iddianameyi yazdi, dava acildi…

        6. Tutarsizliklar bu blog araciligi ile ortaya cikti; eger Dogan ve Rodrik bu ise girismemis olsalar idi bir baska yol bulunurdu…

        Dedigim gibi zorlama, ama teori su hali ile Baransu’ya teslim edilen CD’lerdeki tutarsizliklari aciklama gucune sahip gorunuyor…

        Yanlis anlasilmamak icin tekrar altini cizerek soyluyorum, olaylar bu sekilde gelismistir diye bir sey soylemiyorum. Hatta kuvvetle muhtemel bu tutarsizliklarin bambaska bir aciklamasi olacak ve belki de yargi surecinde bu ortaya ciktiginda su ana donup bakacagiz ve ne kadar eksik bilgi ile tartistigimizi dusunecegiz…

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          3. Belgeleri imha ettiler. Konu kapandı.

          Hangi cözüm daha basit?

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Belki de belgeleri yedekte tutmak istiyorlardi, en nihayetindeemek verilmis, detaylica uzerinde calisilmis bir darbe plani. Onu imha etseler yenisini yapmalari gerekebilirdi, hazir elde yapilmisi varken araya bir kac tutarsizlik ekleyip belgeler sizarsa da sahte bunlar denmesi de planlanmis olabilir.

            Nihayetinde bir darbe planinin el aaltinda olmasi, imha edilmesine tercih edilmis olabilir.

            Daha basit degil, ama ulkemizdeki sivil-asker iliskilerinin genel seyrini ve ozellikle 28 Subat sonrasi sureci yakindan gozlemleyenler icin daha akla yatkin bir cozum olarak da degerlendirilebilir belgelerin imha edilmemesi!

            Cevapla

            • acracia Says:

              Fmerakli:

              Acikcasi bu hic akla yatkin gelmiyor. Eger darbe plani yapilmissa, uzerinde calisilmissa, guzelce dediniz ya, o detaylar ancak icinde bulundugu baglam icin gecerlidir. Bir sekilde o baglam icinde olmayan dinamikler degisir. Ayrica da bu detayli plan AKP daha ise baslar baslamaz yapildi diyorsaniz, AKP’nin iki iktidar doneminde cok farkliliklar yasadigi asikar. O sozunu ettiginiz detaylar cop olur bir sure sonra. Yani saklayalim, bir kosede dursun, belki 20 yil sonra lazim olur mantigiyla darbe mi olur?

              Ben soz gelimi vergi kacirmayi planlasam, ama yani vergiyi de kacirmamisim, sadece kacirmayi planlamisim, ama bu hesaplarim da bir kasada duruyor. Vergi dairesinden gelecekler olsa, korkup o vergi kacakciligi planlari yaptigim belgeleri imha mi ederim, yoksa zaten bastan bu planlari yaptigimi ortaya koyan hesaplarda oynama mi yaparim? Dogrudan imha ederim. Cunku sadece plan duzeyinde kalmis bir seyin uzerinde oynamak yerine korku halinde yok etmek en akillicasi degil mi? (bu kisim asagidan tekrar)

              Cevapla

              • acracia Says:

                Buraya cekiyorum, daha uygun:

                Oyleyse, herseyi bir kenara birakalim ve soyle bir bakalim:

                Bu davayla ilgili: Hukuksuzluk, usulsuzluk, yalan habercilik, sahtecilik–bunlarin hepsi bulgu ve olgu.

                Konusmaya calisanlari sindirme, gazetecilerin konusma alanlarini kisitlayarak
                Balyoz’u tabu haline getirtmek (defalarca yazdim): bulgu.

                Cemaat-Zaman Gazetesi sahibesi: kuvvetli. Hanefi Avci’nin tutuklanmasi, hem de alay eder gibi sol orgut uyeligiyle: olgu. Edelman’a daha once cemaat uyesi birisinin sahte dokuman vermis olmasi: bir taniklik. (tanikliga deger vermeyebilirsiniz, ama o zaman ne tarih yazilirdi, ne de mahkemelerde tanik dinlenirdi. Riskli, evet, ama cope atamazsiniz)

                Butun bunlarin karsisinda sizin one surdugunuz hipotez saglam ayaklara dayanmiyor (vergi ornegi), ve onun disinda da dayandigi hic bir sey yok.

                Beni lutfen mazur gorun ama, sizin one surdugunuz bu teorinin hicbir dayanagi olmadigi gibi, digeri gibi bir cok bulgu, olgu, ipucuna dayali yerlere bakarak dogal bir sonuca varmak yerine
                bu mantik yurutmeyi anlamakta ben gercekten gucluk cekiyorum.

                Size siraladigim bir suru de soru var ki, dahasini da yazabilirim, bunlar sizin one surdugunuz teoride bir suru birbirinden farkli delige isaret ediyor.

                Cevapla

        • ccgursel Says:

          Bu son teoriniz gercekten zorlama olmus ve su noktada yanlis gozukuyor:

          “””2. Ergenekon davasi acildi ve sonraki surecte TSK icinden ozellikle Taraf gazetesinesizan belge/bilgilerin sayisindaki artis Balyoz planindan haberdar olanlari endiseye sevk etti.

          3. Belgelere erisimi olanlar olasi bir sizma ihtimaline karsi belgelerin ustverileri ve icerikleri ile oynayarak bu blogta ortaya konan tutarsizliklari yaratti, bu islemlerde kullanilan bilgisayarlar imha edildi. Amac, eger harekat ve eylem planlari disari sizarsa tutarsizliklara vurgu yaparak belgelerin sahte oldugunu soyleyebilmekti.””” demissiniz.

          Balyoz planindan haberdar olanlar eger endiseye dusmuslerse niye belgeleri imha etmek yerine ustverileni degistirmeyi secsinler. Yerlerinde siz olsaydiniz siz hangisini secerdiniz?

          Degistirilmis ustveri bilgileriyle bile insanlarin 5 ay hapis yattigini size hatirlatirim.

          Cevapla

        • acracia Says:

          Fmerakli:

          “Hatta kuvvetle muhtemel bu tutarsizliklarin bambaska bir aciklamasi olacak ve belki de yargi surecinde bu ortaya ciktiginda su ana donup bakacagiz ve ne kadar eksik bilgi ile tartistigimizi dusunecegiz…” Buna kesinlikle katiliyorum.

          Suna pek katilmiyorum: “Sizin bu yorumunuz uzerine dusundum de eger zorlarsaniz bu teori Baransu’ya teslim edilen CD’lerdeki tutarsizliklari da aciklayabilir. Yalniz altini cizerek soyluyorum aciklar demiyorum, bunun ihtimal dahilinde oldugunu soyluyorum, soyle ki…”

          Zira en basta:

          Kozmik odadaki belgelerden endise eden birisi, bu hangi meslek dalinda olursa olsun, degistirmez, imha eder.

          Ben soz gelimi vergi kacirmayi planlasam, ama yani vergiyi de kacirmamisim, sadece kacirmayi planlamisim, ama bu hesaplarim da bir kasada duruyor. Vergi dairesinden gelecekler olsa, korkup o vergi kacakciligi yaptigim belgeleri imha mi ederim, yoksa zaten bastan bu planlari yaptigimi ortaya koyan hesaplarda oynama mi yaparim? Dogrudan imha ederim. Cunku sadece plan duzeyinde kalmis bir seyin uzerinde oynamak yerine korku halinde yok etmek en akillicasi degil mi?

          Bir de davayla ilgili sunlar var:

          1. Baransu neden ilk bavuldan cikanlarda islak imza olmadigi halde islak imza oldugunu defalarca dile getirdi? Neden yalan haber yapti? Taraf neden tekzip etmedi?

          2. CD resimleri savunma avukatlarina verilmezken neden Zaman Gazetesi’ne sizdirildi, Emrullah/Emre Uslu hemen vazife bilip ne idugu belirsiz, anonim bir grafologdan hem de resim uzerinden bes harflik bir analiz yaptirip kamuoyuna sundu?

          3. Celiskiler savcilar tarafindan neden adli emanete gomuldu? Hakimler neden ilk basta savunmanin bu belgeleri gormesine engel oldu?

          4. Mehmet Baransu Balyoz adini nereden cikardi?

          5. Madem Balyoz cidden bir seminer planina dayaniyordu, Cetin Dogan neden kayit altina alinmasini bizzat kendisi istedi? Genel Kurmay icindeki gozlemciler neden rapor tutmadi?
          (cunku bir sekilde uygulamaya konmadiysa, siz de dusunun, neden uygulamaya konmadi?)

          6. Kozmik odaya baskin beklenmiyordu bildigim kadariyla. O zamana kadar askeriyenin icine sivil savcilarin girdigi de pek vaki degildi yanlis hatirlamiyorsam. Yani kozmik odaya girilmesinden insanlar niye korksunlar? Bu soru daha az saglam bir soru, aciklari olabilir,
          ama digerleri oyle degil.

          Daha bir suru soru var. Ama ek olarak davayi cerceveleyen genel baglam uzerinden bazi baska sorular:

          1. Zaman Gazetesi’nin bu davayi (Balyoz) ele alis bicimiyle Ismail Saymaz’in Cihaner davasini ele alis biciminde hukuk neden farkli isletildi, Zaman’a hicbir sekilde dokunulmazken, Ismail Saymaz 70 kusur yil istemiyle yargilanmakta? Bunu yarginin isletilisi ve suistimal goruntusu veren bir tablo karsisinda nasil aciklayabiliriz?

          2. Tam gundemde bir soru olusurken, neden hep daha onceki bir olayi/davayi veya haberi kapsayan haberler cikarak, bu gergin ortami devam ettirmeye calisiliyormus gibi bir goruntu olusuyor? Ornekleri cok. Soyle tarafsizca bir bakisla bir geri cekilip bakin. Bu “tesaduf”ler artik fazla degil mi?

          3. Cemaat olasiligi da gundeme geldi madem, bu da bir hipotezdi ki sizinkinden daha guclu bir hipotez olduguna kaniyim, Hanefi Avci neden hic alakasi olmadigini bildigimiz sol orgut uyeligiyle iceri atildi? Sesi neden medyadan kaldirildi?

          4. Tam ayni zamanlarda neden sahsilestirilerek asker ailelerini ve ozel hayatlarini hedef alan saldirilar baslatildi? Ki bunun ucu ta Yahudi, Ermeni fislemesine, TC kimlik numaralari ifsasina kadar gitti?

          Daha cok soru cikar buradan. Ama sizin dayandirdiginiz mantik bana daha ilk bastan o vergi kacirma plani ornegini verdigim asamada cokuyor gibi gorunuyor.

          Cevapla

          • acracia Says:

            “Vergi dairesinden gelecekler olsa, korkup o vergi kacakciligi yaptigim belgeleri imha mi ederim…” kismi soyle olacakti:

            “Vergi dairesinden gelecekler olsa, korkup o vergi kacakciligi planlarini yaptigim belgeleri imha mi ederim”

            duzeltirim.

            Cevapla

    • trekking Says:

      Yine şeytan’ın avukatlığına soyunmuşsunuz. Bizim aklımızdan şüphemiz yok fmeraklı. Bugüne kadar gerek Ergenokon, gerek diğer soruşturmalar da sürekli aynı şeyler yaşandı. 12 tane Ergenokon dalgası yaşandı. Hepsinde de düşman medya, topluca her dalgada ismi geçenleri toplumda itibarsızlaştırmaya yönelik yayınlar yaptılar. Ya durun bir bakalım arkasından ne çıkar demediler. Saldırdılar. Bu Gölcük belgelerinde de böyle oldu. Hepsi toplu halde hücüma geçtiler. Eğer dediğiniz gibi bu bir sulandırma amaçlı olsaydı enazından harekete geçmeden önce düşünürlerdi, hemen atlamazlardı. Bu dava’nın mevcut deliller ile çökeceğini görenlerin yeni versiyon belgeler sunmaya kalkması daha mantıklıdır.

      Cevapla

  2. Can Acar Says:

    Bunu nasıl yapacaksınız?

    Cevapla

  3. acracia Says:

    Fmerakli:

    Mesru bir soru. Can Acar’in sordugu soruya cevabinizi merak etmekle beraber, hemen bunlarin zihnimde uyandirdigi bir iki soruyu da ben eklemek isterim:

    Golcuk olayini simdilik disarida tutarak, cok basit bir sekilde ilk ortaya cikan bavulu hatirlatayim hemen. Zamanlama hatalari Golcuk’te peydah olmadi, onu da hatirlatayim. Ilk Balyoz CD’sinden beri var celiskiler ve bariz hatalar. Yani Golcuk’ten bagimsiz bir sacma sapan sahtecilik var zaten. Savcilar da bulgulari adli emanete gommus. Bu faktorleri hep goz onunde bulundurursak, genelde orijinal Balyoz CD’leri icin savlanan konuya geri donuyoruz–ileride yakalanirsak diye sahtelik yapmislar.

    Lutfen once 2002-2003 ortamini hatirlayin. O ortamda sizce TSK icinde “ileride yakalanirsak” korkusu olabilecek bir ortam var miydi? Tam tersine cok guclu bir pozisyondalardi. Neden o donemde boyle bir kaygi tasisinlar da aman yakalanirsak diye sahte belge katsinlar icine? Ve eger bir sorun yoktuysa, savcilar en basta niye celiskileri bulgulayan delilleri adli emanete gomdu? Sanik avukatlarina bile gosterilmeyen CD resimleri nasil Zaman’da yer aldi? Simdi bunlarin isiginda Golcuk’e geri donersek, Zaman Gazetesi, cikan belgelerin hangi klasore girecegini onceden nasil bildi? Bu cemaatin de bu ise bulastigini sahibe altinda birakmaz mi?

    Cevapla

    • acracia Says:

      “genelde orijinal Balyoz CD’leri icin savlanan konuya geri donuyoruz–ileride yakalanirsak diye sahtelik yapmislar.” –tabii bunun ne kadar sacma bir yorum oldugunu, bir anlik goz ardi ederek (zaman makinasina binmedi herhalde bu insanlar), hadi 2002-2003’te diyelim ki sahte belge eklediler diyerek size “Lutfen once 2002-2003 ortamini hatirlayin.” diyorum. Yoksa kimsenin zekasina boyle bir onermeyle hakaret ediyormusum goruntusu vermek istemem.

      Cevapla

    • fmerakli Says:

      Acracia,

      Ben TSK icinden birileri sahte belgeleri hazirlamis olabilirler derken bunun 2002-2003 yillarinda yasanmis oldugu seklinde bir sey soylemiyorum. Yukarida ccgursel’e verdigim cevaba bakarsaniz, orjinal planlarin 2003’te, orjinal planlara sahte susu vermek icin tutarsizlik yaratacak oynamalarin cok daha ileri bir tarihte, muihtemelen de Ergenekon sureci sonrasinda yasanmis olabilecegini soyluyorum.

      Cevapla

      • acracia Says:

        Oyleyse, herseyi bir kenara birakalim ve soyle bir bakalim:

        Bu davayla ilgili: Hukuksuzluk, usulsuzluk, yalan habercilik, sahtecilik–bunlarin hepsi bulgu ve olgu.

        Konusmaya calisanlari sindirme, gazetecilerin konusma alanlarini kisitlayarak
        Balyoz’u tabu haline getirtmek (defalarca yazdim): bulgu.

        Cemaat-Zaman Gazetesi sahibesi: kuvvetli. Hanefi Avci’nin tutuklanmasi, hem de alay eder gibi sol orgut uyeligiyle: olgu. Edelman’a daha once cemaat uyesi birisinin sahte dokuman vermis olmasi: bir taniklik. (tanikliga deger vermeyebilirsiniz, ama o zaman ne tarih yazilirdi, ne de mahkemelerde tanik dinlenirdi. Riskli, evet, ama cope atamazsiniz)

        Butun bunlarin karsisinda sizin one surdugunuz hipotez saglam ayaklara dayanmiyor (vergi ornegi), ve onun disinda da dayandigi hic bir sey yok.

        Beni lutfen mazur gorun ama, sizin one surdugunuz bu teorinin hicbir dayanagi olmadigi gibi, digeri gibi bir cok bulgu, olgu, ipucuna dayali yerlere bakarak dogal bir sonuca varmak yerine
        bu mantik yurutmeyi anlamakta ben gercekten gucluk cekiyorum.

        Size siraladigim bir suru de soru var ki, dahasini da yazabilirim, bunlar sizin one surdugunuz teoride bir suru birbirinden farkli delige isaret ediyor.

        Cevapla

    • Bulent Murtezaoglu Says:

      Su bana dogru gelmiyor ama sizin (dahi) akliniza/klavyenize boyle gelmesi — eger oyleyse — bana anlamli geliyor:

      Lutfen once 2002-2003 ortamini hatirlayin. O ortamda sizce TSK icinde “ileride yakalanirsak” korkusu olabilecek bir ortam var miydi? Tam tersine cok guclu bir pozisyondalardi.

      Sivil otoriteye, yahut, daha dogrusu, sivil otoritenin secilmis kismina gore TSK cok guclu olmus olabilir ama kendi ic mekanizmalari/dengeleri de var herhalde. Hiyerarsinin tepesinden gelen emirle yapilan bir isten zaten bahsedilmiyor. Eger tarihi dogru okuyorsak boyle islere kalkisanlarin sivil otoriteden evvel ustlerinden, ustlerin de altlarinda bu tur tesebbuslerin olmasindan cekindiklerini goruyoruz.

      Bu dedigim buradaki teorilerle alakali degil, ama isaret ettigim hususun goz onune alinmamasi TSK’yi bir butun olarak boyle kanun disi isleri planlar/yapar ve bunlari arzu eder konumda gostermeye yonelik propagandanin etkisini gosteriyor belki. ‘Vesayet’ olgusundan farkli bu.

      Cevapla

      • acracia Says:

        Yoo, haklisiniz. Ama sizce 12 Eylul’de herkes ayni fikirde miydi? 27 Mayis’ta? (hele 27 Mayis’ta)

        Sonuc olarak ic mekanizmalari bilemem, ama bu faktor her zaman olmus olmali diye dusunuyorum. 2002-2003’teki baglami hatirlatanlara (AKP secilmisti, vs) ben de bunu hatirlatma ihtiyaci duymustum sadece. Fmerakli su yazismada boyle dediginden de degil; daha once 2002-2003 uzerine cok sey soylendiginden.

        Cevapla

        • Bulent Murtezaoglu Says:

          Anlastik galiba. Belki tam acik olmayan kismini acip tekrar soyleyeyim once. Kastim (bir kastim) hiyerarsi disinda bir seyler planlayanlarin sivil otoritenin gucunden bagimsiz olarak bunu gizli/dikkatli yapmalarinin gerekebilecegine isaret etmekti. O oyle, suna gelince:

          Ama sizce 12 Eylul’de herkes ayni fikirde miydi? 27 Mayis’ta? (hele 27 Mayis’ta)

          27 Mayis’in oyle olmadiginini, askerlerin de o halden hic memnun olmadiklarini biliyoruz. 12 Eylul benim icin muamma. Gorunurdeki aktorlerin o gune varilmasinda ne rol oynadiklari, itilip itilmedikleri, zorlanip zorlanmadiklari bence acik degil. O yuzden (hele KE’nin yargilanmasi konusuldukca) benim aklima 12 Eylul sonrasinda yapilanlari anlamanin (ve o donemle hesaplasmanin) yanina — en azindan — 76-80 doneminde ne oldugunun anlasilmasinin geregini koymak geliyor. Huylandigim konu “evveli/sonrasi hepsini asker yapti, baslarinda da darbeyi yapanlar vardi” seklindeki duz izahin — belki bu konu konusulurken de gordugumuz — dusunsel baski metodlariyla yayilmasina onem verilmesi.

          Cevapla

          • acracia Says:

            Evet. Ben 12 Eylul’de korkuyla sobada kitap yakan askerler taniyorum mesela. Bu yuzden de ben surekli 12 Eylul diyorum. Guneydogu, vs, hepsi de bununla baglantili bir genel resim verebilir diye dusunuyorum.

            Mutabikiz.

            Cevapla

  4. Özgür ZEYBEK Says:

    Balyozu ilk başta ilgi ile takip ediyordum.
    Daha sonra çelişkilerin ortaya çıkması ve bu işin derin bir komplodan ibaret olması ilgimi kaybetmeme neden oldu.
    Binlerce belge fabrikasyon olarak üretilirken 10.000’lerce ayrıntı içerisinde 5-10 hata yapılması normal. Çetin Doğan’ın kızıda işte binlerce sayfalık belgeler içerisinde bu hataları yakalayarak gerçek dışı olduğunu kanıtlıyor.
    Çokta güzel yapıyor.Eline sağlık.

    Cevapla

  5. trssby Says:

    fmerakli

    Uslubunuz çok enteresan, olayları o kadar güzel çarpıtıyorsunuz. Havanda su döğülecek iddialar ile ortaya çıkıyor, ve gereksiz tartışmalara neden oluyorsunuz. Çetin Doğan ve onun ordudaki uzantılarının, ortaya çıkan sahte belgeleri ürettiklerini iddia ediyorsunuz. Komplo teorileri üretmek, senaryo yazmak çok kolay, anlaşılan bugünlerde çok polisiye roman okuyorsunuz. İyide her zaman sorduğumuz gibi, elinizde iddialarınızı kanıtlayacak herhangi somut bir kanıtınız varmı? Akademisyen bey, suçlamak kolay, ama dedim ya ispat etmeniz gerekir.

    Gölcükten çıkan belgelerin, Balyoz iddialarını doğruladığını söyleyen siz değilmi idiniz? Ne o şimdi işinize gelmediğinde, Çetin Doğan’ı suçlamak ile ellerinizi bu şekilde yıkayıp tekrar Çetin Doğan’ı suçlayamazsınız.

    Savcıların, siz ve sizler gibi ortaya çıkan belgeleri iyi incelemeleri, iddia hazırlanır iken, Daninin bulduğu tutarsızlıkları bulmaları, bunları yargı önüne getirmemelri gerekmiyor mu idi? Pınar ve Dani olmamış olsa idi, tutarsızlıklar nasıl ortaya çıkacaktı, kim çıkartıcak idi? Savcılık mı yoksa siz mi?

    Sözün özü, eğer Pınar ve Dani olmamış olsa, Hanefi Avcıya yapılanlar gibi bugun Çetin Doğan ve yargılanan 195 subay hapislerde çürür idi.

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Trssaby,

      Yaniliyorsunuz, hem de cok fena yaniliyorsunuz.

      Demissiniz ki: “Gölcükten çıkan belgelerin, Balyoz iddialarını doğruladığını söyleyen siz değilmi idiniz?”

      Hayir ben degildim, bu anlama gelecek tek bir yorumumu bile gosteremezsiniz. Ben aksini asagida ispat edecegim.

      Dogan ve Rodrik 20 Ocak gunu “Golcuk belgelerinden ilk izlenimler” baslikli blog yazilarini yazdilar. O tarihte bugun ortaya konmus tutarsizliklar pek cogu henuz tespit edilmemisti, sadece bir belgede (muzahir personel lsitesi) yer alan bir tutarsizlik saptanmisti. Ertesi gun 21 Ocak’ta Dogan ve Rodrik kimi liberal isimleri hedef alan “Muhakeme kabiliyetini kaybetmis kose yazarlari” baslikli yaziyi blogta yayinladilar ve ben o yazinin altina yaptigim yorumda, yani Golcuk belgeleri ortaya ciktiktan hemen bir gun sonra 21 Ocak gunu asagidaki satirlari yazdim.

      Okuyun ve tekrar kendinize sorun, acaba ben Golcuk’ten cikan belgelerin Balyoz iddialarini dogruladigini soylemis miyim, soylememis miyim!

      “Sirf seytanin avukatligini yapmak adina asagidaki olasiligin varligina dikkat cekmek istiyorum, yalniz dikkat ediniz olasilik diyorum, bir gerceklikten bahsetmiyorum.

      Diyelim ki Balyoz harekat plani ve diger eylem planlari hazirlandi, ancak isler Istanbul 1. Ordu’nun istedigi gibi yurumedi, Ankara destegi gelmedi ve mesela Samil Tayyar’in yazdigi gibi Balyoz Sarikiz’a yenik dustu, Agustos 93′te de Dogan Pasa emekliye sevkedildi ya da tabir-i caizse Ankara tarafindan tasfiye edildi. Zaman icerisinde Ergenekon sorusturmasi vs. baslayinca TSK’da ciddi bir guvenlik zaafiyeti oldugunun farkina varan, Balyoz belgelerinin varligini bilen ve bu nedenle dikkatli olmaya calisan bir takim subaylar, belgelerin ele gecme ihtimaline karsi bir tedbir olarak Dogan ve Rodrik’in acikca izah ettigi gibi 2003 tarihli CD’lere daha ileri tarihli bilgileri yerlestirmis ve CD’lerin ust verilerini sanki 2003 tarhinde kayit edilmis gibi degistirmis olabilirler. Bunu yapmaktaki amaclari da, eger bu belgeler ele gecerse, “2003 tarihli belgelerin icinden 2008 tarihli bilgiler nasil cikar, bu CD’ler sahte” demek olabilir.

      Yeni belgelerin Golcuk Donanma Komutanligi’nda subaylarin nezaret ettigi bir aramada ele gecmis olmasina binaen bu blogta kimi yorumcular “darbe yapacak adam bu kadar akilsiz olur mu?” diye sormuslardi, haklilik payi yok degil. Gerci bir baska yorumcu da erke donergeci konferanslarinda en one dizi dizi dizilen generalleri hatirlatip, kurmay zekasinin o kadar da abartilacak bir sey olmadigini soylemisti ki, onda da haklilik payi yok degil.

      Yeni ele gecen belgelerde “eger darbe girisimi ortaya cikarsa “harp oyunu” deriz” gibi kararlarin alindigi soyleniyor ki bunun da yasananlarla ortustugunu goruyoruz. Bu durumda bir sizma sonucu ele gecmesi mumkun bir CD’nin icinde yer alan diyelim yuz belgeyi ayni anda sahte yapmanin kolay yollarindan biri icine bir kac tane sahte belge yerlestirmek olamaz mi?

      Yine altini cizerek soyluyorum, bu boyle olmustur demiyorum, ama Dogan ve Rodrik’in “bu CD’ler icinde sahte belgeler var” argumaninin dogru oldugu onkosulu ile bu sahteciligin Dogan ve Rodrik’in inandigi gibi bir cete urunu degil, kendilerini ve emekli/muvazzaf ustlerini korumaya calisan plandan haberdar kimi subaylarin urunu olabilecegi olasiligini dile getiriyorum.

      Dogan ve Rodrik’in sahte belge cetesi argumani hakikaten dogru olabilir ama bu argumanin dogru olmasi benim yukarida verdigim olasilik dahil bir cok olasiligi gundeme getirir ve bu olasiliklardan biri kanitlanana kadar da bence birinin bir digerine kategorik olarak bir ustunlugu yoktur.

      Ben kendi adima iddia edilen sahtecilikleri bir sivilin yapmis olma olasiligi ile CD’ler ortaya ciktigi taktirde kendilerini korumak amaci ile ordu icinde birilerinin yapmis olma olasiligi arasinda pek fazla fark gormuyorum.”

      Cevapla

      • trsaby Says:

        Yazdıklarınızın hepsi kafanıza göre uydurduğunuz varsayımlar üstüne, varsayımlarınızı doğrulayacak ortada herhangi bir kanıtız yok. Sadece her anlama gelen yuvarlak laflar, nereye çekerseniz oraya uzuyor.

        “Dogan ve Rodrik’in sahte belge cetesi argumani hakikaten dogru olabilir ”

        Dani, Pınar’ın sahte belge üreten çete oluşumu içinde olduğunu ima edeceksiniz, sorular sorup cevapladığınızda da argumanlarının hakikaten doğru olacağınıda söyleyeceksiniz. Çelişkiler içerisindesiniz. Söylemlerinizin arkasında durun. Elinizde hiç bir kanıt olmadan, hem Çetin paşayı darbe yapmak ile, hem de sahte belge üreten çetenin elemanı olmakla suçluyorsunuz. Fakat bunu da açıkça söylemekten kaçınıyorsunuz, çünkü elinizde herhangi bir kanıt yok

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Amma velakin ne imis, “Gölcükten çıkan belgelerin, Balyoz iddialarını doğruladığını söyleyen” ben degilmisim, bu da sizin kafaniza gore uydurdugunuz bir sey imis.

          Elimde kanit olsa zaten soylediklerimi “olasilik” olarak degil gerceklik olarak ifade ederim.

          Benim soyledigim sey acik, gercekler ortaya cikana kadar sahte oldugu soylenen belgeler cemmatin isi mi, balyoz davasini bulandirmaya calisarak saniklair kurtarmaya calisanlarin isi mi, yoksa sahip oldugumuz eksik enformasyon nedeni ile su an farkina varamadigimiz baska birilerinin isi mi kesin olarak soylemek imkansiz ve o vakte kadar ben bu olasliklar arasinda kategorik bir fark oldugunu dusunmuyorum.

          Cevapla

          • trsaby Says:

            fmeraklı,

            Hatırlarsanız, Gölcükten çıkacak olan belgelerin ek iddianame getirecegini, ek iddianame ortada olmadan çok önce bu blogda açıklamıştınız. Ben de yazmış olduğum cevapta, oyunun ortasında oyunun kuralları değişiyor demiş ek iddianamenin geçerliliğini sorgulamış idim. Gerekirse ek iddaname hazırlanması gerektiğini cevaplamıştınız. Varsayımlarınız, veya kurgular gerçekleşmiş oldu. Bunları yazan kişi yani siz, acaba gölcükten çıkan belgelerin, ek iddianamenin, önceki balyoz iddialarını doğrulamadığı kanısındamıdır?

            “saniklair kurtarmaya calisanlarin ”

            Görüyormusunuz lafı nasıl ceviriyorsunuz.

            Sanıkları siz mahkum etmeye çalışıyorsunuz. Evet mi hayır mı? Hayır ise kanıtsız olan bu iddialar niye?

            Cevapla

            • Turkay Darcan Says:

              Arkdasşlar, suan icerde yatan subaylar haksız yere yatıyorlar. Belgelerin sahteliği kanıtlandı, cd lerdeki tutarsızlıklar ortaya kondu , DVD buluyorlar DVD de parmak izi yok, diyorlarki kendileri silmisler vay vay vay.. paşam cd yi atmayi akil edemiyor ama üstünü silmeyi akil ediyor bunlarlada ortaligi karistiriyorlar. birti ciksa itiraf etse bunlar bu seferde asker zorlamistir bunu dicekler, yani TSK , avukatlar ne yaparlarsa yapsinlar ne kanit bulurlarsa bulsunlar bahane hazir olacak. paşamın kızının ellerine sağlık tek tek çıkarmış tutarsızlıkları .. bu seferde diyorlarki onları kendileri tutarsız koydu zaten 🙂 komedi resmen.. zekeriya öz ciksa aciklşama yapsa ben iktidar savcisiyim bilerek soktum butun subaylari iceri intikam aliyoruz darbe marbe hikaye… bu sefer fmerakli dicekki kardesim askerler hipnoz yapmislar zekereiya oz e onıun ifadesi gecerli sayilmaz :)))

              Cevapla

  6. Kemal Says:

    Üç olasılık var gibi…

    1- Birileri belgeleri TSK’yı zor durumda bırakmak ve etkisizleştirmek için hazırladı.
    2- Suçlanan kişiler bu belgeleri gerçekten de darbe hazırlığı yapmak için hazırladı ama bir gün yakalanırsak diye arada hatalar yaptı.
    3- Suçlanan kişilerin destekçileri araya hata serpiştirerek hazırladığı bu belgelerle soruşturmayı sulandırmak istiyor.

    Öncelikle madde 2 en uzak ihtimal gibi. Eğer bir gün yakalanırsak diye hata yapmış olsalar neden gerçek isimler v.s. kullanmışlar. Tamamen kod isimlerle hazırlasalarmış. Devletin resmi belgesi üzerinden böyle hazırlıklar yapmak garip değil mi? Kendilerine güveniyorlarmış denilebilir. Bu durumda hataları nasıl açıklayacağız. Bazen güveniyorlar bazen de güvenmiyorlar mıymış? 3. kişilerin hazırladığı binlerce dökümanda onlarca hata olabilir. Ama ben şahsen kendi hazırladığım dokümanda ünvanıma ya da adıma yönelik hata hiç yapmıyorum. Bu kadar belgede hata çıkması gerçekçi değil…

    3. Madde ve 1. madde arasında ise razor’s lemma gereği hangi olasılık daha akla yatkın ve kolay erişileni? Kaldı ki şüphe sanık lehine kullanılır. 3. Madde’yi iddia edenler bunu ispatlamalı. İspatlayamazlarsa bu durumda 1. madde geçerli olacak ve bu durumda TSK’yı zor durumda bırakmak isteyen bir çetenin varlığı iddiası gereği birileri sanık konumuna geçecek ve o gün geldiğinde de bu iddiayı yapanlar bunu ispatlamakla yükümlü olacaklar.

    Özetle muallaklı bir durum söz konusu olduğunda daha az akla yatkın olanı savlamak önyargının göstergesidir ve akli de değildir adil de değildir. Bu durumlardaki tek sağlam ölçüt ve evrensel ölçüt şüphenin sanık lehine kullanılması gereğidir.

    Cevapla

    • ccgursel Says:

      Kemal, yaziniz son derece objektif ve tutarli.

      Sunu da goz ardi etmeden degerlendirmek lazim diye dusunuyorum : Taraf’a verilen ilk CD’lerde ayni/benzer nitelikte sahtecilikler vardi ve davanin aslinda tek delili olan 11 no’lu CD coktan curutulmustu. Yani davanin sulandirilmasina hic ihtiyac yoktu ve dava saniklar lehine gelismekteydi. Zaten yandas medya tarafindan Golcuk belgelerine yuklenen misyon da saniklarin sahtecilik ispatlarini curutmeleriydi. O zaman zaten sahteligi ispat edilmis delilleri sulandirmak icin kim niye bir organizasyon tertiplesin?

      Cevapla

    • fmerakli Says:

      Kenmal bey, ben de Emin bey ile hemfikirim, olasiliklari gayet yalin bir sekilde siralamissiniz.

      Ben de sizin gibi 2. ihtimalin gerceklesme ihtimalini nispeten dusuk goruyorum, ama elimizde yeterli veri olmadigi icin benim acindan 1. ve 3. olasiliklar arasinda kategorik bir fark yok.

      Buradan da yorumunuzda katilmadigim bir noktanin altini cizmek isterim. Demissiniz ki:

      “muallaklı bir durum söz konusu olduğunda daha az akla yatkın olanı savlamak önyargının göstergesidir ve akli de değildir adil de değildir”

      Bu ifadeniz tipik bir kavram kargasasi ornegi. Eger muallakli bir durum var ise ve bu durumda sadece tek bir sav akla yatkin ise zaten muallak bir durumdan soz edilemez.

      Muallakli bir durum var ise zaten belirsizikler var demektir ve bu belirsizlikler de ihtimalleri beraberinde getirir. Bu ihtimaller icinden size gore daha az akla yatkin olana inanlari onyargili olmakla, akilsizca is yapmakla ve adil olmamakla itham etmek bir anlam ifade etmez. Bu muallaklik icerisinde birisi cikar sizin inandiginiz ihtimali daha az akla yatkin gorur ve o da sizi onyargili olmakla, akilsizca is yapmakla ve adil olmamakla itham eder; ve bu boyle surer gider.

      Ne zamana kadar, ortaya cikan ya da konulan olgusal gerceklikler ile her sey aciga cikana, muallakta bir sey kalmayincaya kadar…

      Cevapla

      • Ogretmen Says:

        Sayin fmerakli,

        ortada sahte belgeler (CDler) üzerinden yürüyen bir dava var ve siz hala olasılıklardan söz ediyorsunuz. Belgelerin sahteliği üzerinde herkes bu kadar mutabıkken savcıların bu sahte belgeler üzerinden iddianame yazması, hükümet ve basının bu konuda apaçık propaganda yaparak davaya yön vermeye çalışması anlamlı değil mi?

        Ortada bir suç varsa, en azından bu aşamada, sahte CD üretmektir. Asıl kavram kargaşası bu aşamada ortaya çıkıyor: Ben, bağışlayın cehaletimi, Balyoz Davası’nda darbeye hazırlığın yargılandığını sanıyordum. Oysa henüz darbe hazırlığı olarak gösterilen belgelerin gerçekliği konusunda anlaşabilmiş değiliz ve hala dava bu kapsamda sürüyor. Oysa şu an soruşturulması gereken bu belge ve iddiaların gerçekliği ya da sahteliği değil midir?

        Bu anlamda sizin deyiminizle “ihtimalleri” hep suçlananların aleyhine
        bir perspektifle ele almanız iddialarınızın nesnelliği ve niyetiniz hakkında yeterine fikir veriyor.

        Gerçek ile kurgu öylesine karışmış durumda ki tutukluluk süreleri yılları bulmuşken insanların, böylesine gerçekliğe bağlılıktan uzak duruşunuz ve bunu nesnellik görünümüyle yapıyor olmanız içimi acıtıyor. Benzer tarzı Taha AKYOL’un “objektif” köşesinden de tanıyorum. Yoruma acik olay ve olasılıkları kimin lehine ya da aleyhine yaptığınıza dair bir frekans analizi yapmak bile bize ciddi anlamda fikir vermeye yetecektir. Sizi, yaşananları biraz daha vicdanlı davranmaya davet ediyorum.

        Saygılarımla

        Cevapla

        • Ogretmen Says:

          “Sizi yaşananları biraz daha vicdanlı değerlendirmeye davet ediyorum” olacaktı, düzeltirim.

          Cevapla

  7. eminkk Says:

    İki seçenek var. Zayıf olanı: Sahtecilik davayı uzatmak için yapıldı. Uzun vadede sahtekarlar zararlı çıkar. Hem gidişat buna ihiyaçları kalmayacak yönünde.

    Çarpıcı senaryolara ilaveten (cami-uçak-stad) ayrıntıya girerek bu planın kamuoyunda etki yaratmasını sağlamak ve bu etkiyle kanıtsız suçlamaları sürdürme tercih edildi. Ancak her gülün dikeni olduğu gibi çok-çok ayrıntı hatalarıda beraberinde getirdi. Hatalar yapılmayabilir miydi? Cevap imkansız çünkü yüzlerce makamla koordine etmek gerekirdi. Bunu yapmak bu tertibi ortaya çıkarırdı.

    Gelecek: Gündem yaratarak (dikkatleri başka yöne çekerek) bu dava sürdürülecektir. Nasıl ki PD&DR in merkez medyada çıkışları üzerine Gölcük belgeleri ortaya çıktı ve yoğun bir propaganda yapıldı. Ayni şekilde Teğmenin arkasından Denizci Albaya emniyette yapılanlar üzerine, Genkur. mektupları, Başbakana suikast birden bire ne alaka bir zamanda ortaya çıktı. % bilmem kaç psikolojik harp ile sürdürülmektedir. İşler yolunda giderse seçimden sonra artık ihtiyaç kalmadığından bu yöntem elden çıkarılacaktır.

    Cevapla

  8. ata Says:

    Türkiye’de, gazetecilerin yapması beklenen-gereken işi ,bir sanığın kızı ve damadı yaptı ve iddianame-suçlama çöktü.Aslında, Pınar ve Dani,kolluk gücünü elinde bulunduran,istihbarat teşkilatını elinde bulunduran,savcıya emir verme yetkisini elinde bulunduran ve hatta refarandumdan sonra yargıyı büyük ölçüde eline geçiren yürütme gücüne karşı ve basın-medyanın yürütmeye verdiği tam destek, tam bir taraf tutma ve hatta yalana başvurma,yalan haber yapmasına karşı da mücadele etti.Böyle bir ortamda, bu beceriyi gösterebildiler. Hiç kolay olmayan bu kişisel becerileri olmasa, iddianameyi paçavraya çeviren bu bilgi ve belgelerin ortaya çıkması(hadi avukatların hakkını yemeyelim ama onların sesi duyulmayacaktı..şimdi bile duyuluyor mu ki? ) kamuoyunun bu bilgilere ulaşması mümkün olmayacaktı. Herhalde, komplocular bunu hesaplayamadılar.Erk arkamızda, devlet kadroları elimizde, yargı talimat alacak,boyun eğecek bir kıvama gelmiş, basın-medya zaten “yalan haber” yapacak kadar taraflı, TRT bile objektifliği bırakmış; biat etmeyen basın üzerinde müthiş bir baskı…böyle bir ortamda, kim doğruları,hakkı,adaleti ortaya çıkarabilir,çıkarsa bile kime ne kadar ulaşır ? Pınar ve Dani ortaya çıkmadan önce hemen hemen herkes, iddiaları,belgeleri kabul etmişti.

    Cevapla

    • eminkk Says:

      Katılıyorum çok iyi çalışarak önemli bir sonuç aldılar. Bir blog ile hiç bir gücün karşı koyamadığı ve duramadığı bir düzene karşı savunma yapmak ve belli sonuçlara varmak büyük başarı. Aynı zamanda internetin önlenemeyen gücü.

      Cevapla

  9. solmaz türk Says:

    MİT’in yazısıyla gündeme gelen başbakana suikast yapılacaktı iddiası hayali çıktı.Belgedeki gibi ne suikast için tutulmuş bir ev ne de ekip varmış.Uyduruk suikast yapılacaktı yalanlarının zamanlaması gerçekten de ilgi çekici.Sahtekarlıklar ortaya çıkmaya başlayınca gündem başka yalanlarla değiştirilmek mi isteniyor?

    Cevapla

  10. ata Says:

    Belgelerdeki hataları kim yaptı,komplocular mı? Darbeciler mi? Güzel bir çalışma…güzel bir beyin jimnastiği.Bu aşamaya gelindiğine göre, dedillerin sahteliği, en azından üzerinde oynanmış delillerin varlığı kabul edilmiş oldu sanırım.Böylece, iddianamenin dayandığı deliller çöktü, yani dava-iddianame-iddia makamı savlarını ispatlayamadı ! Şüphenin bile sanık lehine yorumlandığı bir sistemde, delillerin sahteliği, en azından üzerinde tahrifat yapılmış olduğu anlaşıldı…bu blog katılımcıları sonuçta davanın sonunu gördüler, şimdi sıra bu komployu kim yaptı ya geldi…çalışmalarda başarılar, ben de ilgiyle izliyorum.

    Cevapla

  11. Taylan Says:

    Elimizde şu anda tek bir realite var.

    Davanın ana konusu olan CD’ler ve belgeler sahtedir. Bu ilk realitemizdir. İkincisi ise, göz göre göre bu sahtekarlığı kullanıp yayın yapan bazı medya organlarının (Zaman, Taraf, Star gibi…) gerçek yüzünün ortaya çıkmasıdır. Çünkü bu sahtekarlığı yapanlar belgeleri ve istihbarat bilgilerini yandaş medyaya sızdırmışlardır. Yani bu sahtekarlığın medya ayağı da deşifre olmuştur.

    Son olarak da yargı ve emniyette yaşananlardır…

    Elimizde bir ‘darbe sahtekarlığı’ var. Daha önce de yazdım. Darbe iddiaları gerçek olsun, yalan olsun… TSK, bu işte en büyük sorumludur. İstihbaratının kalbi delinmiştir TSK’nin. Ve halen dedikodular dışında TSK’nin ciddi bir araştırma yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Yaklaşık 4 yıldan bu yana TSK’nin ciddi anlamda kendi içerisinde köstebekleri olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak sorumlular bulunamamıştır.

    Sonuç;
    – Sahtekarlığa bilerek destek veren medya deşifre olmuştur.
    – Yargı ve emniyette çok ciddi saptırmalar, delil saklamaların olduğu ortaya çıkmıştır.
    – TSK’nin istihbaratı zayıflamıştır. Köstebekler yerleşmiştir.

    Cevapla

    • eminkk Says:

      Aynı zamanda askeri güç zayıflatılmıştır. Siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel ve askeri güç milli gücü meydana getirir. Bölgemizdeki hareketlilik, potansiyel tehditler, bölge lideri olma arzumuz, askeri gücümüzün önemini işaret eder. Moral olarak ordumuz yıpratılmıştır.

      Güçlü bir hükümet askeri vesayet anlamında yapacaklarını, mevzutlarda düzenleme, “bunlar olacak yoksa seninle çalışamayız” vb gibi kurumu yıpratmadan da yapabilirliği vardı. Bu yolun dışına çıkılması “hayra alamet” değildir.

      Cevapla

  12. Ogretmen Says:

    Belgelerdeki hatalari kimin yaptigina iliskin (darbeciler mi komplocular mı) en anlamli gostergelerden biri Golcuk’teki belgelerin ortaya çıkış zamanlaması. Kimi yorumlarda da belirtildigi uzere; Pınar Doğan ve Dani Rodrik’in iddianameye dair ortaya koydukları yaygın kabul gorup, Balyoz Davasi’nin temelleri zayiflayinca (Alper Gormüş ve Ergun Babahan bile açıklanmaya gereksinim duyulan yerlerden söz etmiş ve özeleştiri yapmışlardı) Golcuk’teki yeni belgeler ortaya çıktı. Ve yine ilginç olan bu blogta ifade edilenleri yadsıyan basin kuruluşları yeni belgelere eskisinden daha da fazla sarılarak propaganda yapmaya başladılar. Bu da gösteriyor ki ne kadar itiraf edemeseler de onlar da Balyoz Iddianamesi’nin zayıfladığına kanaat getirmişler. Golcuk belgelerinin kimin amacina hizmet ettigi bu anlamda apacik ortada. Gerci son gunlerde Tegmen Mehmet Ali Celebi’nin cep telefonuna yuklenen numaralarla iyice ayyuka cikan sahtecilik ve yeni belgelerdeki diger tutarsizliklar hic de yabana atılır cinsten gostergeler degil.

    Hanefi Avcı’nın terörist ya da terör yanlısı olduğuna dair haberler de benzer biçimde sahte belge üretme çetesini belirttiği kitap ortaya çıktıktan sonra basının gündemine girdi. Yaşananlar; çetenin, kullanılmaya ve sündürülmeye açık olaylari zamani geldiginde islemek uzere sakladığını gösteriyor.

    Cevapla

  13. Ogretmen Says:

    Oray EGIN’in “Ben size soyleyim: Balyoz Bitti” yazisi, ilginize… http://www.aksam.com.tr/ben-size-soyleyeyim-balyoz-bitti-962y.html

    Cevapla

  14. solmaz türk Says:

    Condellezza Rice bir konuşmasında”yirmiiki ülkenin sınırlarını ve rejimini değiştireceğiz” demişti.BOP daha sonraki adıyla GOP projesinin uygulamaya konduğunu görmekteyiz.Türkiye’de böyle bir değişikliğin önündeki en büyük engel TSK,yargı ve Üniversitelerdeki Atatürk’çü kadrolardı.Son yıllarda yapılanlara bakılınca darbe yalanları,B.Arınç’a suikast yapılacaktı,silah yüklü kamyon haberleri,Kafes,poyrazköy davaları nedeniyle TSK pasifize edildi.Üniversitelerin Atatürk’çü kadroları değiştirildi,yargı HSYK nın kadroları değiştirilerek istenilen kıvama getirildi.Muhalefet lideri kendisine kurulan bir komployla saf dışı edildi.Amaçlarına ulaşmak için en son Anayasa değişikliği kaldı.Mısır’da demokrasiye geçilecek derken radikal islamcı müslüman kardeşler iktidara gelerek ABD nin ılımlı islam modeli hayalleri gerçekleşmeyebilir.Ülkeler artık topla,tüfekle işgal edilmiyor.Önce istikrarsızlaştırılarak içeride kargaşa yaratıyorlar.Türkiye’de de halkın en çok güvendiği kurum olan TSK camileri bombalayacaktılar,kendi jetlerini düşürecektiler,zaten pkk yı da TSK kurdu yalanlarıyla halkın gözünden düşürülmeye çalışılmıştır.Balyoz davası dışarıdan destekli büyük bir yalandır.

    Cevapla

  15. Kurmanbek Allahverdiyev Says:

    Ortada savcinin belli bazi delillere dayandirdigi bir dava var. Bu delillerin zamanlama tutarsizliklari ve diger bircok acayiplik halihazirda ispatlanmis durumda. Bu baglamda delillerin sahte oldugu ve uretildigini soyleyebiliriz. Tartismanin neden bu kadar uzadigi ve bir komplo teorileri savasina donustugunu pek anlayamiyorum acikcasi. Mahkeme bu durumda delillere ve tutarliliga bakacak (tabi onlar da isin icinde degilse). Oturup beyin cimnastigi yapmayacaklar.

    Bir adim geri atip resmin butunune tekrar baksak daha iyi olacak sanirim. Malum arkadaslarin da katkisiyla blog amacinin disina cikma yolunda ilerliyor gibi bir hissiyatim var.

    Cevapla

  16. Ogretmen Says:

    Kurmanbek Bey,

    tartışmalarımızdaki kısır döngünün belki de en carpici nedenini yorumunuzun “(tabi onlar da işin içinde değilse)” kısmı oluşturuyor. Biliyorsunuz HSYK yeni biçimine büründükten sonra Balyoz hakimleri değiştirildi. Eski HSYK yapısında (referandumdan önce) hükümet (Adalet Bakanı ve müsteşar), yargılamadaki bariz usül hataları nedeniyle eski HSYK’nın Ergenekon savcılarını değiştirmek istemesine yargıya müdahale gerekçesiyle engellemişti. Oysa yeni HSYK ile birlikte bu konudaki düşüncelerini değiştirmişe benziyorlar. İlhan Cihaner’in düz savcı olarak atanması, Hakim Oktay Kuban’a yönelik karalama kampanyası vb. diğer yaşananlar bu anlamda kaygı verici nitelikte.

    Yargısı böylesine ele geçirilmiş bir memlekette “hak aramak” nasıl olanaklı kılınacak? O nedenle komplolar ilgimizi çekiyor olsa gerek. Bu dedektifçe arayışın temelinde makro çerçeveyi görme arzusu yatıyor bana kalırsa. CHP’nin var olup olmadığı kesin olmayan Atatürk’ün Bursa Nutku’na sarılması da meşru hak aramadaki tüm yolların tıkanmasına paralel “çaresizlikten” kaynaklanıyor diye düşünüyorum.

    Cevapla

    • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

      Soylediklerinize katiliyorum. Hak aramak, ozellikle de magdur edilmis insanlarin hak aramasi benim icin de cok onemli. Sadece blog’u manipule etmeye calisanlar var gibime geliyor. Onu belirtmek istedim.

      Selamlar
      K.

      Cevapla

  17. ccgursel Says:

    Goruldugu gibi artik karsi gorusu savunanlar arasindaki tartisma “deliller sahte mi degil mi”den “sahte delilleri kim tertiplediye” dondu. Bu da blog sahiplerinin titiz ve detayli calismasinin sonucudur. Kendilerini tebrik ediyorum. Turkiyede hukuk en iyi boyle savunulurdu. Avukatlarin, gazetecilerin, siyasetcilerin yapamadigini basardilar.

    Cevapla

    • Taylan Says:

      Çok doğru bir tespit. Sahte delillerin kim tarafından tertiplendiği tartışılmalı artık. Ayrıca, daha önceki yorumlarımda da belirttiğim gibi TSK artık bu işlerde sessiz kalmamalı. Kurum içerisindeki suçluları bir an önce ortaya çıkarmalı. İşte ondan sonra eminim ki her şey çorap söküğü gibi dağılmaya başlayacak. Emniyet, yargı ve medya ayakları da daha net ortaya çıkmış olacak.

      TSK dahil tüm kamu kurumları bu sayede daha demokratik ve evrensel hukuk kurallarına bağlı bir yapıya kavuşacaktır. Darbe mağduriyetine bürünüp kendi diktasını oluşturmaya çalışanlar da boşa kürek çekmiş olacaktır…

      Cevapla

      • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

        Sahsen TSK’nin bu kostebekleri ve/veya isbirlikcileri arastirdigini dusunmekteyim. Ancak kanimca cok cok gizli yurutulmekte bu isler ve sadece guvenilen personel kullanilmakta belki de. Yeni Genelkurmay Baskani da oldukca ketum (ki dogrusu da budur bence) hemen hemen hic cikmiyor kamuoyu onune.

        Cevapla

        • Taylan Says:

          Zaten demokratik bir ülkede Genelkurmay Başkanı’nın zırt pırt kamuoyu önüne çıkması doğru değil. Bu kamuoyu beklentisi TSK’yi ister istemez siyasallaştırır.

          Bu soruşturma ne kadar gizli yürütülürse yürütülsün, bu kadar zaman geçmesine rağmen halen aydınlatıcı bir bilgi verilmediğine göre halen sonuca ulaşılabilmiş değil. 2007’de başlayan Ergenekon operasyonlarıyla günümüze kadar geçen zaman dilimi içerisinde ne yapmış TSK? Neredeyse 4 yıl! Belgeler ve iddialar gerçekse versin hesabını. Eğer değilse (ki öyle gözüküyor) bulsun sahtekarları. 4 yıldır soruşturma mı olur Allah aşkına?

          Aylardır insanlar tutuklu. Giden ömürlerinden oluyor… Ve bir umut TSK’nin bu sahtekarları ortaya çıkarmasını bekliyorlar.

          Dünyanın sayılı ordularından birisinin istihbaratına köstebekler sızıyor ve halen bilmiyoruz bunu kimlerin yaptığını. Barı zamanında köstebeklerin sızdığı bir istihbarat karargahına, savaş zamanında nasıl güveneceğiz?

          Cevapla

  18. Deniz Says:

    bu zihniyeti okudukça irite olmaya başladım. ilkbaşta yaygara koparıldı. Bavulla gelen belgeler ardında, darbenin belgeleri, herşey ortada, orjinal imzalı belgeler dediler. Bütün sanıkları peşinen mahkum ettiler. Ondan sonrasında, tutarsızlıklar, imza olmayan belgeler, çelişkiler ortaya çıkınca hepsi sustu. Taki gölcük donanmada yeni belgeler bulunana kadar. HEberini duyar duymaz ellerine kalem alıp köşelerine döşediler. Şimdi ne yapacaksınız. BAlyozu ıspatlar nitelikteki belgeler gölcükte bulundu. Bulunan dokümanlar gerçeği ıspatlıyor diye yazdılar ortalığı velveleye verdiler. Onların uzantılarının yorumlarınıda hepbirlikte bu blog dan okuduk. D.R , P.D ve incelemeyi yapan bilirkişi heyetinin raporundan sonrasında, hepsi hemfikir birşekilde bu belgeler düzmece olabilir bunu da balyozu aklamaya çalışan birileri oraya koymuştur diyorlar. Fitne ve fesadın bukadarına pes diyorum arkdaşlar. birinci valizin içerisindeki belgeler çok doğruydu da ikinci belgeler onları çürütmek içinmi kondu. yada daha bir ıspatlama ihtiyacımı duyuldu. lütfen bırakın artık kötü kalpli olmayı. ve kendinize gelin

    Cevapla

  19. en_meraklI Says:

    Bu Polat/Akpolat celiskisi, belgelerin fabrikasyon oldugunun en guclu orneklerinden birisi. (Diger kanitlara zayif demiyorum, ama bu ornege artik PES diyorum). Filmlerden ogrendigimiz uzere katiller cogu zaman cinayet mekanina geri donuyorlar. Buyuk ihtimalle sahte belge cetesi de bu blog’un butun RSS seceneklerine abone olmus, saniye saniye her yazilani takip ediyorlardir. Acaba “oglum bu sefer b..ku yedik” demisler midir yoksa arkalarini dayadiklari bir cemaat (hangisiyse o) ve liberaller grubuna guvenip, bir sonraki fabrikasyon dava uzerinde mi calisiyorlardir… O dava icin daha dikkatli olsunlar ama. Boyle yalapsap hazirlanmis belgelerle karsi devrim olmaz ki.

    Cevapla

  20. baska Says:

    Bütün bu yorumlar mevcut şeffaflıktan uzak, gizli tanıklara, menşei meçhul belge ve bilgilere, itirafçılara dayanan yargılama yönteminin ne kadar hatalı ve adalet nosyonuna ters olduğuna işaret ediyor.

    Yalnız burada çok net bir durum var.Onun teslim edilmesi, daha doğrusu bir açıklama bulunması lazım. Dürüstçe… Öyle ya da böyle artık iler tutar yanı kalmamış “delillere” ve bir iddianameye dayanan bu dava ısıtılıp ısıtılıp (düzmece belgelere bile dayandırılma ihtiyacı duyulmadan) yapılan haberlerle gündemde tutulmaya çalışılıyor. Bunun nedeninin açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Kleptomani ya da pedofili gibi mevcut toplumun ahlaki kodlarıyla çelişen ve sürekli yalan haber yazmak biçiminde kendisini gösteren bir gazeteci hastalığı var da bizim mi haberimiz yok?

    Yukarıdaki tartışmada kullanılan afilli tabirle soracak olursam bu mudur “demokrasinin konsolide olması”?

    Kaldı ki bu kavramın da günümüz gerçekleri ile yakından uzaktan alakalı olmadığını söylemek gerekiyor. Demokrasi, istikrar adına milyonlarca insanın iradesinin yok sayıldığı bir barajlar sistemi değildir. Oysa, bu barajlardan bugün en çok “konsolidatörler” memnun görünmektedir.

    Demokrasinin konsolide olmasından kasıt nedir? Yasaların meclisten “torba” şeklinde geçmesi ise, bırakalım konsolidasyonu, bunun adı demokrasi bile değildir.

    Türkiye’nin geçtiğimiz günlerde insan hakları karnesi açıklandı. İhlallerde birinciliği yine kimseye kaptırmayan Türkiye’de demokrasinin konsolidasyonundan hangi veri ışığında söz ediliyor?

    Hrant Dink’in katlini andık yakın zamanda… Soruşturmalara izin vermeyen, görevi ihmali sabit kişileri Emniyet İstihbaratı’nın tepesine çıkaran bir anlayış mı demokrasiyi konsolide ediyor?

    Üniversitelerde öğretim görevlileri hakkında ancak askeri darbe dönemlerine görülebilecek soruşturmalar açılıyor. Hacettepe Üniversitesi’nde Eğitim-Sen’in yani öğretim görevlilerinin örgütlü olduğu sendikanın bildirisini dağıtmak suçu ile soruşturmaya konu olan öğretim görevlileri, araştırma görevlileri mevcut. Bu mu konsolide demokrasi?

    Konsolide demokrasilerde polise “ağır silah alma” yetkisi mi verilir?

    Konsolide demokrasilerde silahlanma yaşı 18’e indirilirken “İç savaş çıkarsa silah gerekir, Boşnaklar silahlanmış olsaydı Sırplar bu kadar kolay katliam yapabilir miydi?” sorusunu soranlar hakkında bir tek işlem yapılmaz ancak okullarında protesto düzenleyen öğrenciler terörist mi ilan edilir? Öyleyse bilelim.

    Demokratik konsolidasyon süreçlerinde başbakanların “direniş” sözcüğüne eşkıyalık demesi, polisin 1 Mayısları savaş alanına çevirmesi, hak arayan işçilere terörist yakıştırması yapılması adetten midir? Yoksa “sehven” mi oluyor bunlar?

    Uzatmayayım.

    Türkiye’de aynı belge üretimi yöntemi ile pek çok sosyalist de bugün hapislerde. SDP ve TÖP üyeleri tamamen düzmece iddialarla, fabrikasyon belgelerle, gizli tanıklar marifetiyle hapisteler ve görüşme hakları bile gasp edilmiş durumda. Yukarıda işaret ettiğim gazeteler ve tv kanalları benzer canhıraşlıkla bunu da “demokrasi konsolidasyonu” diye kutluyorlar. Bayram havası içindeler.

    Dahası da var. Geçtiğimiz günlerde Ankara Emniyet Müdürlüğü, Demetevler’de gözaltına alınan öğrencilere akıllara durgunluk veren bir suç isnad etti. Buna göre öğrenciler “PKK/Kongra – Gel, MKP, DHKP/C, TKEP/L” üyesi… Hem de aynı anda. İlk bakışta komik gelen bu durum bile herkesin, hepimizin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

    Emniyette, yargıda, orduda, siyasette, medyada kolları bulunan ve artık gerçekliğini inkar edemeyeceğimiz bir toplam demokrasinin konsolidasyonu için gözüne kestirdikleri hakkında suç, delil, şahit, itirafçı üretiyor. Böyle bir ortamda adaletten, insan haklarından ve demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.

    Yine yukarıda getirilen darbeler gündemden düşmesin demek de oldukça komik bir argüman. Mesele darbeler ve kontrgerilla ile hesaplaşmaksa, referandumdan önce bir hayli hatırlanan ancak sonrasında hemen unutuluveren 12 Eylül darbecileri duruyor durdukları yerde. Üstelik o dönem bakanlık danışmanlık yapmış isimler de mevcut. Bir kısmı hala hükümet partisinde aktif olarak siyaset yapıyor. 12 Eylül Darbesini fikren ve fiziken desteklemiş Fethullah Gülen var örneğin. Mehmet Ağar’a ve Tansu Çiller’e sorulmuş mu kontrgerilla? O dönemin önemli danışmanı bugünkü Zaman yazarı Mümtaz’er Türköne’ye sorulmuş mu acaba kontrgerilla hakkında ne bildiği? Çok uzun bir liste çıkarılabilir: Çevik Bir’den daha geçen gün bir röportajında 12 Eylül’de almış olduğu aktif rolleri itiraf eden bugünlerin şampiyon demokratı Hasan Celal Güzel’e kadar. Bütün bunlar yapılmazken bu “hesaplaşma argümanı” çok ciddiyetsiz kaçıyor ve gerçeklik testinden sınıfta kalıyor.

    Son olarak şunu söylemek isterim:

    Bütün bunlar ışığında “Gölcük’teki belgeleri de demokrasiye karşı olanlar üretmiş olabilir” gibi karşı karşıya konmuş aynalar misali mantıki bir çıkışı olmayan iddiaları dile getirmek gerçekten saflık değilse kötü niyetliliktir.

    Cevapla

  21. Turkay Darcan Says:

    4 Ocak 2011/ Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet ‘ te çıkan “Bir Şeyi Yanlışsa, Tümü Çöptür: Balyoz Ve Siyah Kuğular” başlıklı bir makale vardı. Makaleden bir paragrafi alinti yapmak istiyorum.

    Burada bilimsel bakış şudur: Eğer ortaya attığınız savda bir tane önemli ve izah edilemez tutarsızlık varsa, o sav temelden yanlış ve geçersizdir!
    Bunu, bilimsel düşüncede örnek olarak gösterilen, yine burada daha önce yazdığım “siyah kuğu” örneğinde açıklayabiliriz:
    Teori: Bütün kuğular beyazdır… Çünkü o güne kadar dünya üzerinde bilinen bütün kuğular gerçekten beyaz renkliydi! Bu teoriyi çöpe atmak için ise, dünya üzerinde tek bir siyah kuğunun varolmasıyeterliydi! Aranan siyah kuğu Avustralya’nın keşfiyle bulundu, çünkü o kıtada siyah kuğular vardı! Şimdi dünyanın çeşitli yerlerinde siyah kuğular görebilirsiniz…
    Örneğin uzay fizikçileri Einstein’in görelilik kuramını yanlışlamak için arda sırada yeni deneyler yapar.. Bugüne kadar bütün deneyler, bu kuramın doğruluğunu gösterdi.. Ama bir deney, kuramı yanlışlar ve bütün fizikçiler bu deneyin doğruluğu üzerinde fikir birliğine varırsa, Einstein’in kuramı çöp olacaktır!
    Bu nedenle, 2003 yılı Balyoz/darbe CD’si içindeki bırakınız beş on yanlışı, tek bir önemli yanlış varsa bile, CD bir çöptür!
    Çünkü, CD içinde herşey tutarlı gibidir, senaryo tıkır tıkır işlemektedir. Yani CD diyor ki, bütün kuğular beyazdır, yani darbe hazırlığının kanıtları birbiriyle tutarlıdır…
    Ama Rodrik’ler gösterdi ki, CD içinde bir değil hem de çok sayıda“siyah kuğu” vardır!
    Dolayısıyla, CD ve darbe hazırlık planları vs sadece birer çöptür ve darbe teorisi çökmüştür!

    Şimdi soru bu sahte CD ve belgeleri kim hazırladı ?Bunun üzerinde çalışılsın ama bu sahteliği kanıtlanmış belgeler üzerinden insanları tutuklu yargılamakda neyin nesi ?
    Kimileri belkide bu belgeler ve cd leri bileek yanlış hazırladılar boyle bir durumu düşünerek diyorlar, o zaman hiç kendi isimlerini kullanmazlardı.Ve bu cevap ucu bucağı olmayan bir cevap, her kanıt bulunduğunda bu cevap verilebilinir. “Bilerek yapmış olabilirler” ve DVD üzerinde parmak izi cıkmayıncada bir kisim dediki “kendileri silmis olabilirler” yahu adam cd yi atmayi akil edemiyor ama parmak izini silmeyi akil ediyor.asil bunlar komple teorisi.Şuan bir gercek varki bu belge ve cd lerde tutarsizliklar var Cumhuriyeteki yazıda olduğu gibi bu tutarsızlıklar bütün hepsini çöp konumuna getirmiştir.

    Cevapla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: