Hükümet üyelerinin yeni başlamış (ve burada gösterdiğimiz gibi sahte kanıtlar uzerine inşa edilmiş) bir davada sanıklar aleyhine yaptıkları ve dolayısıyla yargı sürecinde mahkemelerin bağımsızlığını tehlikeye sokan karalamalarını kayda geçirmeye devam ediyoruz:
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan: “Balyozları balyozcuların kafasına indirdik."
Bu zat daha evel de şöyle konuşmuştu: “Kim muhafazakar, kim ramazanda oruç tutuyor hepsini fişlemişler. Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar.”
09 Ocak 2011 01:14
Sayın Pınar Hanım ve Dani Bey,
Okuduğunu anlama yetisine sahip biri olarak ne kadar haklı olduğunuzu biliyor, görüyor ve sizi yürekten destekliyorum. Kara cahil ve at (nefret) gözlüklerine sahip bir kısım ise bilgi sahibi olmadan çok rahat fikir sahibi oldukları için boş boş konuşabiliyorlar. Yalan ve yanlış bilgilerini sanki doğruymuş gibi bize aksettirirken, aksini ispatlayacak sözlere ise cevap ver(e)miyorlar. Ellerinde bir delil kalmayınca da dönüp dolaşıp geldikleri yer ise seminer kayıtlarından cımbızla çekilmiş cümleler veya geçmişte yaşanmış olayları konuyla alakasız kişilerin üstüne yıkma istekleri (veya az Türk siyasi tarihi bilgisi ile bol laf kalabalığı). Bir gazetenin göz göre göre yalan yazarak hukuku katletmesine ses çıkarmayanlar, olmayan (veya mışlı-muşlu) deliller ile “canım onlar da kesin darbe yaparlardı zaten” gibi varsayımlardan hareket ederek bir çok insanın hapis yatmasından rahatsızlık duymayanlar (hatta mutluluk duyanlar), sonra da çıkıp aslında biz demokratız diyerek de gülünç oluyorlar. Bazı insanların hatasını akıl ve bilimden uzak bir mantıkla genelleme yaparak bütün bir kuruma ve çalışanlarına mal edip, suçsuz birçok insanın da günahını alıyorlar. Aslında hepsi bilinçaltında Sayın Avni Doğan’ın düşündüklerini hissediyorlar (“sıra bize geldi, artık biz onları fişliyoruz ve onların kafasına bolyoz indiriyoruz”). O yüzden bu habere de “Canım ne var. Koskoca seçilmiş milletvekili değil mi? İstediğini yapar, ister asar, ister keser” diye demokrat yorum yapmaları mümkündür.
Yalnız siz yine de moralinizi bozmayın ve yaptığınız bu güzel işe devam edin. Bu ülkede hala vatanını ve milletini seven, okuduğunu anlama yetisine sahip birçok insan var ki, onlar da sizi destekliyor.
Saygılarımla
09 Ocak 2011 03:27
“Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar”. Adam durustce ve acik yureklilikle soylemis aslinda olan biteni.
09 Ocak 2011 06:14
Sayin Dogan ve/veya Rodrik dun bana cevaben yazdiklari bir yorumda Dogan pasanin ve komutasindaki subaylarin seminerdeki (bence demokratik sisteme karsi acik suc teskil eden) ifadelerini dusunce ve ifade ozgurlugu icerisinde gorduklerini ifade etmislerdi. Evveliyati olsa da 28 Subat’tan beri ordunun acikca hedef aldigi siyasi hareketin bir temsilcisinin sozlerini onaylamasam da anlayabiliyorum. Bir baska yorumcunun ifade ettigi gibi adam durustce cikip konusmus. Benim ilgimi ceken nokta, seminer konusmalari baglaminda dusunce ve ifade ozgurlugunun sinirlarini bence liberal demokratik anlayisin cizdigi sinirlari zorlayarak hatta asarak cizen Dogan ve Rodrik’in milletvekilinin aciklamalarini dusunce ve ifade ozgurlugu kapsaminda gormemeleri! Bence bu ciddi bir tutarsizlik. Ben baskalari sormadan ne dusundugumu soyleyeyim. Nasil seminerde yapilan halki tepelemek, istanbul’un uzerine cokmek gibi ifadeler dusunce ve ifade ozgurlugu kapsaminda degerlendirilemez ise, milletvekilinin aciklamalari da surmekte olan bir davaya iliskin yasal sinirlarin disina tasan bir ifade oldugu icin dusunce ve ifade ozgurlugu kapsaminda gorulemez. Tipki Buyukanit’in Semdinli saniklari ya da Basbug’un Saldiray Berk hakkindaki ifadeleri gibi. Dusunce ve ifade ozgurlugunun sinirlarini Dogan ve Rodrik’in yaptigi gibi tekil kisi ve olaylar icin ayri ayri ve birbirlerinden hayli uzaga cizmeyi de dusunce ve ifade ozgurlugu olarak mi kabul etsek?
09 Ocak 2011 07:01
fmerakli,
dogrusu, Avni Dogru’nun soyledikleri yuzunden agir ceza mahkemelerinde yargilanmasi gerektigini aklimizin kosesinden gecirmemistik… kinanmasi gerektigini, parti yonetimi tarafindan uyarilmasini, evet. ama yargilanmasini, hayir. o yuzden tutarli oldugumuzu saniyoruz.
09 Ocak 2011 13:51
Sayin Dogan ve Rodrik,
Korkarim blog yazinizla bana cevaben yaptiginiz 4 numarali yorumunuz arasinda da bir celiski var, ve yine korkarim ki sirf benim yorumumda altini cizdigim tutarsizliginizi bertaraf edebilmek adina yeni bir tutarsizliga imza atmissiniz. Blog yazinizda sozkonusu milletvekilinin saniklar aleyhine ifade ettigi sozlerin yargi bagimsizligini tehlikeye atar nitelikte oldugunu soylemissiniz, ki buna ben de yuzde yuz katiliyorum. Ancak ben hem seminerdeki kimi ifadelerin hem de milletvekilinin bu sozlerinin dusunce ve ifade ozgurlugu kapsaminda degerlendirelemeyecegini ifade ederken, siz Avni Dogru’nun yargilanmasi gerektigini aklimizin kosesinden bile gecirmemistik diyorsunuz.
Tutarsizliginizin kaynagi cok acik: Avni Dogru’nun yargilama surerken saniklar aleyhindeki ifadelerinin yargi surecinde mahkemelerin bagimsizligi icin bir tehdit olusturdugu seklindeki hakli tespitiniz ayni zamanda TCK’da tanimlanmis bir suctur (277 ve 288. maddeler)
Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs
MADDE 288. – (1) Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Yargı görevi yapanı etkileme
MADDE 277. – (1) Bir davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanların, mağdurların leh veya aleyhinde, yargı görevi yapanlara emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.
Sozun ozu, ben blog yazinizla bana verdiginiz cevap arasinda hala ciddi bir tutarsizlik oldugunu goruyorum. Eger yargilama surerken Balyoz davasi saniklari aleyhine konusarak TCK’da acikca tanimlanmis bir sucu isleyen bir milletvekilinin partisi tarafindan kinanmasini/uyarilmasini yeterli goruyor, yargilanmasina gerek yoktur diyorsaniz, bu da ne denli genis gonullu oldugunuzun bir gostergesi olarak bu bloga bir not olarak dusulecektir!
09 Ocak 2011 17:48
Tam da korktugum gibiymis o kanun.
Ben hukukcu degilim ama herhalde bu devam eden davayla ilgili olarak yargiyi etkileme isinin illegal olmasinin arkasina yatan, ne bileyim hakimleri tehdit etmek, sahitleri sindirmeye kalkmak gibi seylere engel olma arzusu. Anlatildigi veya ima edildigi uzre bizdeki duzende bir genelkurmay baskani veya iktidar politikacisi yargi uzerine bir tesir gosterecekse bunu basina ‘iyi cocuktur’ yahut ‘onlar darbeci’ diyerek yapacak degil, oyle yapmasina zaten gerek yok baska yollari olabilir.
Benzer sekilde iktidar partisinin bir milletvekili ‘biz yapiyoruz’ dedigi zaman bir sey demis olmuyor. Hakikaten yargi surecini etkileme delilleri basina bir seyler demek veya nutuk atmak gibi seyler degiller herhalde. Politikacilar bazen dunya konjonkturu yuzunden duzelen isleri de ‘biz duzelttik’ diye anlatiyorlar, inaniyor muyuz? Hukumet ‘yaptim’ diyorsa — ki demiyor, diyen milletvekili bakan degil — ‘vay ne dedi’ diye degil, ne metodla etkiledi/yapti diye bakmak lazim bence. Lafin edilmesi cirkin tabii, o ayri.
Demek istedigim, bunlar lafla olacak isler degiller, hakimler veya diger yargi mensuplari cocuk degil, etkileneceklerse beyanatla degil ancak baska sekillerde, uzerlerine guc kullanlar tarafindan etkilenirler. Konusmalardan degil, baska sekillerde zorlayanin etkisinden korunmalari gerekir. Degil mi?
Simdi kim oldugunu unuttum [belki solculardan] biri bir ara “Turkiye’de yargiyi ne yapsa etkileyemeyecek ne kadar insan varsa, vay bir sey deyip etkilemeye kalkti diye dava edilir” gibi bir sey demisti. Bu tur kanunlarin yaradigi is biraz da oyle bir is galiba.
Mevcut parlamento bu kanunlari degistirebilir. Hatta cogunlugu elinde bulunduran partinin eger hakikaten bir ozgurlukculuk iddiasi varsa degistirmesi de inandiriciligini arttirir.
Benim vatandas olarak tercihim, ne bileyim hakimin silahla tehtidi veya poltikacinin telefon acip ‘surdururum seni’ filan demesinin cok sert cezalandirilmasi, ‘bu ara karar pek olmadi’ ilan diyen vatandasin (basin mensubunun, mebusun, neyse artik) ise herhangi bir sorusturmanin menziline dahi girmemesi seklinde olur. Bilmem digerleri ne derler?
09 Ocak 2011 08:47
Geldigimiz nokta, Avni Dogan ile Cetin Dogan nin hatali soylemlerini ayni katagoriye ve tesir derecesine yerlestirip, ‘Bir sakin daha yapmayin haaa’ diye kizip ustune birde hafiften ve usulen fircalayip gonderelim oyle mi?
09 Ocak 2011 14:24
Ne ilgisi var? Algida secicilik konusunda iyice uctunuz beyefendi. Devam etmekte olan bir yargilama hakkinda hukumetin yorumda bulunmasi ve henuz suclari sabit gorulmemis insanlar hakkinda atip tutmasi suctur. Milletvekillerinin de bakanlar gibi bu yukumluluge uymalari gerekiyor. Bu kadar basit.
09 Ocak 2011 14:40
Sayin Allahverdiyev,
Ben de sizin gibi dusunuyorum, milletvekillerinin devam etmekte olan bir yargi surecinde saniklar aleyhinde konusmasi TCK’da acikca tanimlanmis bir suctur, ki ilgili maddeleri yukarida aktarmistim. Ancak isin ilginc kismi sayin Dogan ve Rodrik, milletvekilinin aciklamalarini tasvip etmemekle birlikte, aciklamalarda herhangi bir suc unsuru da gormuyorlar anlasilan.
09 Ocak 2011 16:46
Avni Dogru’nun soyledikleri yuzunden
sözlerinden kasıt fişlemelerle ilgili sözleri de olabilir.
09 Ocak 2011 21:59
Sayın İhtimal,
Komplocu düşünerek hareket ediyorsunuz sürekli. Ortada net iddianame ve net deliller vardır. Reel olmayı deneyin bir kere de… Ayrıca çok kötü Türkçe kullanıyorsunuz. Biraz da ona dikkat edin lütfen…
10 Ocak 2011 16:43
Sevgili Blog yorumcuları, ihtimal,Sorkun,rana,martatalay vs. yorumcuların, ahkam kesen “evet evet öyledir” tarzı teorilerine, konuyu abuk-subuk noktalara getirmelerine, olmayan muhakeme yeteneklerine karşı ne diye laf yetiştirmeye çalışıyorsunuz ki ? onlar kendilerine verilen gözlükler ile olayı, dava dosyasında olmayan, ancak kafalarında yarattıkları deliller ile sonuçlandırmış.O gözlüklerin çerçevesi, hukukun genel prensipleri ile ceza hukukunun temel prensipleri ile sınırlı değil zaten…olması da mümkün değil, hukukçu olmak,olayları hukuki açıdan irdeleyebilmek,değerlendirmek,yorumlamak bu kadar ucuz mu? Hukuk bir bilim değil mi? Adam hiç sıkılmadan,utanmadan nelerin mahkumiyet ve ispat için delil olabileceğini,nelerin suç kapsamına girebileceğini bile biliyor !! Bunun, hekimin nasıl ameliyat yapacağı,nasıl kalp ameliyatı yapılması gerektiğini anlatmak,yorumlamaktan bi farkı yok.Hukukun tek dezavantajı ,elle tutulur olmaması…konuş,konuşabildiğin kadar,istediğin kadar ahkam kes..aynı futbol muhabbeti.Bir bilim dalına bu kadar ehliyetsiz,paldır küldür dalıp bu kadar ahkam kesmek nerede görülmüş..?? Bu blog ,iddianamedeki yanlış,eksik durumları göstermek bir haksızlık olduğunu kanıtlamak için oluşturulmuş…binlerce sayfa okunmuş,küçük ancak iddianameyi anlamsız kılacak yanlışlar,yalanlar bulunmuş,akıl yürütülerek sonuca varılmış, varsa bunlarla ilgili somut bir katkın bunu yaparsın…blog sahiplerinin somut verilerini yanlış buluyorsan, sen somut verilere dayanarak çürütmeye çalışırsın.Gerisi bu blogu sulandırmaktan öteye geçmez ve ayrıca bu emeğe karşı da saygısızlıktır.Dedikodu seviyesindeki muhabbetlere,iddialara cevap yetiştirerek bu blogu sulandırmaya ve bu gözlüklü arkadaşların kendilerine bir halt yaptım sanısı verecek, dedikodularını değerli kılacak, cevap yetştirmeyi sonlandırmaya çağırıyorum sizleri.
10 Ocak 2011 21:05
Basini etkilemeye bir ornekte, Pinar ve Dani ciftinin televizyonlar ve restoranlarda yaptigi sunumlar degil mi? Yoksa savcilara televisyondan ve resoranlardan ulasmanin daha kolay oldugunu mu dusunuyorlar?
11 Ocak 2011 11:59
Yahu ihtimal vallahi kendini aşıyorsun günden güne. Pınar Hanım ve Dani Bey adalet arıyorlar. Hukuk dışı hiç bir şey yapmıyorlar. Seslerini duyurmaya çalışıyorlar ve yaptıkları herşey kanıta dayalı. Hem savcılara neden ulaşsınlar ki? Yapılan hukuksuzlukları kamuoyuna anlatmak dertleri. Demokratik yollardan adalet arayan insanlara bu tarz imalı konuşman hangi vicdana sığıyor?
12 Ocak 2011 13:36
İhtimal;
Balyoz Darbe Planı iddialarının Türkiye gündemine düştüğü ilk andan itibaren yandaş basın ve medya tarafından yapılan dezenformasyon yayınlarının kamuoyu üzerinde yaratmış olduğu etkiyi ve bu etki altında yapılan 12 Eylül referandumunu biliyoruz…Sayın Pınar DOĞAN ve Dani RODRİK’e medyada kendilerini liberal ve demokrat olarak tanımlayan yazarların (kalemşör aslında onlar için en uygun etikettir) nasıl da duyarsız kaldıklarını hatta iletişim çabalarına cewap bile vermediklerini de biliyoruz…Tv lerde o kanal senin bu kanal benim gezerek yalan yanlış ve çarpıtmalar yaparak,araştırmacı veya uzman gibi sıfatlarla yüzlerinde yılların biriktirdiği nefretin okunduğu insanlar sizi zerre kadar rahatsız etmiyorken,ellerindeki kısıtlı belgelerle kocaman kocaman onlarca çelişkiyi ortaya koyan,demokrasinin ve hukuk kurallarının gerçekten işlediği bir ülkede Adalet Bakanı’ndan başlayarak,iktidarı alaşağı edecek bir davanın (ki siyasi bir hesaplaşma davası -kan davası- olduğunu anlayabilmek için sadece iktidarın verdiği demeçlere bakmak yeterlidir)üretilmiş delillere dayanılarak yürütülmesine isyan etmesi,kamuoyuna söylenen yalanların gereçeklerini anlatabilmek için tv lerde ve organizayonlarda yer almasını bile çarpıtmak nasıl bir mantığın, nasıl bir körlüğün, nasıl bir öfkenin ürünüdür ?
12 Ocak 2011 14:59
Tabi halktaki orduya karsi butun bu nefreti medya, uzman ve arastirmacilar yapti(!), ordunun hic sucu yok!
12 Ocak 2011 15:08
Ordunun sucu varsa bile bunun konuyla alakasi yok.
Ayrica, bir bakanin yargi uzerinde baski kurabilecek aciklamalar yapmasiyla, sade bir vatandasin elindeki sahtecilik delillerini paylasmasini ayni kefeye koymuyorsunuz herhalde. Kaldi ki biri afaki laflar sarfederken digeri somut delilleri ortaya koyuyor.
Sonucta Pinar Dogan ve Dani Rodrik bunu yaparak yargiya yardimci oluyorlar. Cunku yarginin da yapmasi gereken aslinda tam olarak bu, yani delilleri degerlendirmek. Sonucta hepimiz gercegin ortaya cikmasini istemiyor muyuz?
12 Ocak 2011 15:42
bahsetteğim çarpık mantık tam da sizin ifade ettiğiniz,ileri sürdüğünüz düşünce;
05-07 mart 2003 tarihinde provası yapıldığı iddia edilen ve üretilen cdlerle (11-16-17 nolu cdler )desteklenmeye çalışılan ve bu iddianame üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı hedef seçen bir düşünceyi temsil ediyorsunuz,bu düşüncenin mimarlarının ve uygulayıcılarının kimler olduğunu geçmişte olduğu gibi şimdide biliyor ve görüyoruz…o yüzden savunduğunuzu sandığınız düşünceleri demokrasi ve hukuk gibi elbiseler giydirerek ileri sürmeniz oldukça acıklıdır…
12 Ocak 2011 18:34
Ihtimal, inciler sacmis gene. Bravo.
Cetin Dogan’in sahsi, askerlerin Balyoz’dan bagimsiz yaptigi diger hatalar, cogunlugun ne dusundugu onemli deyip de Balyoz hakkinda hukumler vermeye kalkip hepsine cevabini alip oturunca (ilgilenen teker teker yorumlarini arayip aldigi cevaplara bakabilir), bir tek konuyu carpitip blog yazarlarina cirkef atmadigi kalmisti. Maasallah, onu da becermis. Bu mantik(sizlik)la nasil matematik modelleri kuruyor anlamadim yalniz. Modellerin tutarli olmasi gerekir zira. Tek bir tutarli tarafi var, o da konuyu darmadagin edip sacma sapan yerlerden tutmaya calismasi. Yine oyle olmus, ama bu sefer dozunu iyi kacirmis.
Vakit ayirip tek yazma sebebim ise su son ortaya attigi zirvalikla D.Rodrik ve P.Dogan’a seviyesizce bulastirmaya camura yuregimin razi olmamasi:
Blog yazarlari, medyayi etkilemeye calisip savcilara ulasmaya calismiyor. (Evelallah onu yapmaya mutesebbis bazi baska kisileri goruyoruz.) Pinar Dogan ve Dani Rodrik herkesin endiselenmesi gereken ve orgutlu gorunen, son derece vahim bir duruma dikkat cekiyorlar. Ellerindeki her tur bilgi somut bulgulara dayaniyor. Ihtimal’in bu luzumsuz (yok restorandi, gazeteydi) cikisi da baska ne yapabilirdi bu insanlar, ne ihtimal vardi ki sorusunu akla getiriyor. Ortamda Emrullah Uslu gibi “bilirkisi” ilan etmeye calisma goruntusu altinda insanlarin kafalarini iyice karistiran birisini gordukce (ki polis egitiminden gecmis birinin fotograflardan, hem de 10 harf uzerinden yazi analizini yapamayacagini bilmesi gerekirdi), bu blog yazarlarinin saygin ve serinkanli durusla olayi bulgularla aciklamalarina ben sahsen mutesekkirim. Bu tarz bir durus da, Ortadogu uzerine bir Master yaparak kendini Ortadogu uzmani ilan etmeye benzemiyor. Bu, analitik ve akademik bir durus. Blog yazarlarina bu seviyeyi muhafaza ettikleri icin bir kez daha tesekkur ederim.
Dedigim gibi, askerin hic mi sucu yok, Cetin Dogan’in karakteri sudur budur degil burada yargilanan. Balyoz olceginde kocaman bir tutarsizliklar yumaginin nasil olup da bu raddeye geldigidir asil sorun. Askerleri, C. Dogan’i sevmek zorunda degilsiniz. Butun bunlari Balyoz kapsaminda soyluyorum.
Vakti gelsin, 12 Eylul gibi gercek suclar tartisilsin, onlara destegim tam olur. Bunu hepimiz istiyoruz. Ama adalet, “zihniyet” yargilamak icin degil (12 Eylulculer gibi), somut bulgularla isleyen bir hukuk mekanizmasidir. Eger islemiyorsa, o sorunlara hakli olarak parmak basanlara akli sira camur atmaya calismak da zavallica bir mantiksizliktir. Bu davanin vahametini gorememek, bundan sonra askerlerle ilgili gercek davalari da yipratacak, insanlarin inanacagi varsa da “acaba?” diyecegi davalarin sayginligini zedeleyecek
durumlara ongoru sahibi olamamaktir.
12 Ocak 2011 19:25
Olasi muglakliga karsi duzeltme/aciklama:
1) “Blog yazarlari, medyayi etkilemeye calisip savcilara ulasmaya calismiyor” cumlesi, benim sahsi kanaatimdir. Zira bu davada savcilarla ilgili Emrullah Uslu’nun da dile getirmek zorunda kaldigi sorunlar asikar. Su asamada kamuoyunu bilgilendirmek olarak goruyorum ben blog yazarlarinin yaptiklarini. Ve bunu bu derecede seviyelice yaptiklari icin de sahsim adina mutesekkirim.
2) “Zihniyet” yargilama: daha once bir baska yorumcunun, Balyoz baglaminda yaptigi itiraftir. Bu yaklasim ise yalniz 12 Eylulculer’in zamaninda yapmis olduklari zihniyet yargilamalarina yakisir.