Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın Mehmet Berk ile yaptığı röportaj 14 Haziran 2012’de yayımlandı. Mehmet Berk, bu röportajda adli emanete sakladıkları belgelerle ilgili inanılmaz şeyler söylüyor.
OdaTV Davası’nda bilgisayarlardan kitap taslakları alındı örneğin. Hiç hata yapılmadı mı gerçekten?
Gerçekten nereden baktığınıza bağlı. Ben Balyoz’da görev aldım. Bize getirilen evraklar içerisinde fişlemeler vardı. Karşısındakinin ahlaki durumunu, kişisel tercihlerini irdeleyen şeyler. Arkadaşlarla dedik ki, yarın öbür gün davayı açtığımızda bunlar ortaya çıkar, bunu önleyelim. Çünkü Ergenekon’un ilk iddianamelerinde eleştiri konusu olmuştu. Biz bunları emanete alalım, mahkeme istediğide ulaşsın ama taraflara da açık olmasın. Son derece iyi niyetli, yeni bir uygulama yapıyorsun. Dava açıldıktan sonra hakkımızda yüzlerce yazı yazıldı. Savcılar leyhte olanları koymuyor dediler. İnsanda zerre kadar Allah korkusu olsa… Bir bak bakalım, bunlar niye alınmış. Bunların içinde ne var? Yaşadığımız en büyük sıkıntı o. Ne yapsanız eleştiriliyorsunuz.
Gerçekten?
Simdi bir kaç olguyu sıralayalım:
(1) Adli emanete kalkan yazışmalarda sadece kişi adı gecen fişlemeler yok. El konulacak hastaneler, ilaç depoları, 4×4 araçlar gibi listeler de var (bunlar “fişleme” belgesi değil).
(2) Savcılar kişi adı geçmeyen ve fişleme belgesi olamayan bu listelerle ilgili yazışmaları adli emanete saklamasalardı, örneğin, herkes en son 2003’de kaydedilmiş gibi görünen Balyoz belgesinde 2003’de Bursa’da el konulacak diye listelenen aracın gerçekte 2003 tarihinde İzmir’de olduğunu, belgede gecen plaka numarasını 2006’da, Bursa’ya naklinin akabinde aldığını görecekti. Böylece belgenin 2003’de kaydedilmediği ortaya çıkacaktı.
(3) Ayrıca, tüzel kişiliklere ait fişleme belgelerinin (kapatılacak dernek, aranacak okul listeleri) çıktıları olduğu gibi dava klasörlerinde var (60 no.lu ek klasör). Bu kurumların isimleri gizlemez/sansürlemezken, neden bu kurumların açıldıkları tarihleri belgeleyen yazışmalar adli emanete saklandı? Eğer saklanmasaydı, en son 2003’de kaydedilmiş gibi görünen belgelerdeki kimi yurtların, okulların henüz 2003’de mevcut olmadığını, daha ileriki tarihlerde açıldıklarını herkes görecekti. Böylece bu belgelerin 2003’de kaydedilmediği ortaya çıkacaktı.
(4) Kaldı ki, kişi adı gecen fişleme listeleri (örneğin 2003’de çeşitli şirketlerde çalışıyor olarak görünen ve darbeye destek verir diye listelenmiş kişiler) ile ilgili savcılığa gelen yazışmalar, isimler sansürlenerek dosyaya dahil edilebilirdi. Eğer bunlar adli emanete saklanamasaydı herkes, örneğin, en son 2003’de kaydedilmiş gibi görünen Balyoz belgesinde 2003’de ASELSAN’da çalışıyor olarak listelenen A.H.’ nin ASELSAN’da çalışmaya 2006’da, İ.B, V.T., R.E.P.’nin ise 2007’de başladığını görecekti. Böylece bu belgelenin 2003’de kaydedilmediği ortaya çıkacaktı.
(5) Fişleme listelerinde adı geçenleri korumak için belgeleri adli emanete kaldırdıklarını söyleyen Berk, 184 no.lu ek klasöre, fişlenen emniyet personeli dahil, bir çok fişleme listesini hiç sansürlemeden konduğundan bahsetmiyor. Davanın bu ek klasörüne buradan ulaşabilirsiniz.
(6) Hadi, bir şeklide, Balyoz belgelerinin en son 2003’de kaydedilmediğini gösteren bu yazışmaların adli emanete kaldırılmasını tamamen iyi niyete yoralım. Peki savcıların iddianamede ‘yaptıkları yazışmaların belgelerin en son seminerden önce (5 Mart 2003) kaydedildiğini teyit ettiğini’ yazmasına ne demeli?
İki örnek:
(i) 4×4 araçlarla ilgili listede 2006 plakası olduğunu gösteren yazışmayı savcılar adli emanete saklıyor, iddianamede şöyle yazıyor (sayfa 274):
(…) 1 nci Ordu bölgesindeki bazı illerde el konulmak üzere 4×4 araçların belirlendiği anlaşılmıştır. (…) dijital belgelerde yer alan fişleme çalışmalarının plan seminerinden önce tamamlandığı anlaşılmıştır.”
(ii) SAVUNMA SANAYI.xls” belgesinde Havelsan’da çalışıyor gibi listelenen 357 kişiden 115’inin o tarihte HAVELSAN’da çalışmadığını gösteren yazışmayı savcılar adli emanete saklıyor, iddianamede şöyle yazıyor (sayfa 211):
“SAVUNMA SANAYI isimli belgeye genel olarak bakıldığında;
ASELSAN, HAVELSAN, TAI, SSM-STM, TUBITAK gibi kurumlarda görevli olup Balyoz Harekat Planı kapsamında gerek bulunduğu kurumun gerekse diğer devlet kurumlarının üst düzey bürokratik kadrolarında görevlendirmek üzere 1084 kişinin ismen belirlendiği, (…)
İlgili kurumlarla yapılan yazışma neticesinde belgede ismi yer alan şahısların belirtilen yerlerde görevli oldukları anlaşılmıştır.”
Savcı Mehmet Berk doğruyu söylemiyor.
16 Haziran 2012 19:22
Dünkü Balyoz davasında savcı elindeki yazıyı bile doğru dürüst okuyamadı.belli ki birileri yazıp eline tutuşturuvermiş.
16 Haziran 2012 19:30
Bu arada sayın Emin Küçükkılıç’ı gördüm ve buradaki arkadaşlar namına da kendisini selamladım.Uzaktan sesimi duyurabilmem çok zor olduysa da gözlerinden duygulandığını anlamak güç olmadı.Duruşmada verilen aralarda tutuklu subaylarımızın küçük çocuklarının aradan sıyrılarak babalarına koşmaları ve onlara sarılmaları içimi çok acıttı ve bu olanlara sebebiyet veren alçaklara lanet okudum.Bu sahte belge çetesi ve işbirlikçileri hangi dine ve tanrıya inanıyorlar bilmiyorum ama bildiğim bir şey var benim inandığım tanrı kesinlikle onların inandığı tanrı değil.
17 Haziran 2012 00:08
“Allah aşkına, ben adamın dedikleri yalan diyorum, bunu üç ayrı kuruma onaylatıyorum. Hala algı, ne yapacağım? Şimdi siz diyorsunuz, şunlar şucu, bunlar şucu. Bir şeyin olduğunu ispat etmek gerekir, olmadığını bir insan ispat edebilir mi?”
Bunların kim söylüyor. Mehmet berk söylüyor. Bir şeyin olduğunu ispat etmek gerekir!!!!!
şaka gibi demi. Ama çok ağır bir şaka. 1.5 yıldır insanlar Balyoz dan içerde.
Hani nerede ispatınız?
Aziz Yıldırım 1 yıla giriyor içeride. Hani nerede İspatınız?
Hakim ne soruyor insanlara duruşmada?
“Neden sizin isminizi yazmışlar, neden başkası değil de sizin isminiz”
Ve bizde saf saf Adalet bekliyoruz bu adamlardan. Bu Savcılardan
Aslında bu ropörtaj iyi olmuş. Savcı Bey’in Hukuk anlayışının guguk’tan ibaret olduğu bariz bir şekilde anlaşılıyor. Cemaatçi olmuş, olmamış bir ayrıntı sadece…
20 Haziran 2012 19:20
mit 2008 raporu: egitime sızdılar, emniyetede sızıyorlar..! ne demek bu ? kime yapılıyor bu uyarı? %5 lik cemaatci kesimemi, %45 muhafazakar kesimemi? kime.. düdüğü çalan çalıyor her birimde.. ey %45 lik milletim savcılar hakimler düdüğü çalıyor..olan cetinler eminler özdenler fıratlar’a oluyor.. bu karmaca düzmece itmece oyun bakalım nereye kadar
21 Haziran 2012 09:27
Mit’in yüzde kaçına sızmışlar (kim sızdıysa) acaba, onu da söyleseymiş Mit keşke
23 Haziran 2012 21:29
oda acı bi gerçek
01 Temmuz 2012 13:32
Sincan Ağır Ceza Hâkimi Osman Kaçmaz’ın başına gelenleri artık herkes öğrenecek. LİNÇ isimli kitabı herkesin okumasını tavsiye ederim. Ergenekon denilen tiyatronun nasıl bir palavradan ibaret olduğunu bu kitabı okuyunca daha iyi anlıyor insan. Hemde beleler ışığında.
Cem Akkılıç
13 Temmuz 2012 19:07
Butun bunlardan once savcinin kendi kafasina gore “iyi niyetli” de olsa mahkemeden, davadan belge saklamasi nedir arkadas? Dinci ama kendini de allah saniyor