7 Şubat 2012 tarihli 82. celse’nin duruşma tutanağına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu celsede Mehmet Seyfettin Alevcan, Aykar Tekin, Haldun Ermin, Mesut Zafer Sarı, Bayram Ali Tavlayan, Cafer Uyar, Serhat Dizdaroğlu, Turgut Ketken, Gürkan Yıldız, Cüneyt Sarıkaya Süha Civan, Engin Kılıç, Mete Demirgil, Nuri Üstüner, Yusuf Afat, Erdinç Altıner ve Güllü Salkaya savunmasını yapıyor.
Alevcan, beyazkanat.doc isimli Word belgesinin hazırladığı iddiasıyla sanık. Alevcan aynı zamanda, medyanın hemen hemen hiç takip etmediği, belki de en absürd dava olan “Fuhuş- Şantaj-Askeri Casusuk” kapsamında da sanık olarak bulunuyor. Gölcük’te Donanma Komutanlığı’nda yapılan arama bu dava ile ilgili bir ihbar mektubu nedeniyle yapılmıştı ve 28 Temmuz 2009’da kullanımdan kalkan bir hard disk (5 nolu hard disk) içinden Fuhuş-Şantaj-Askeri Casusuk, Balyoz, Poyrazköy, vs. gibi tüm davalar ile ilgili dijital belgeler çıkmıştı. Donanma bilirkişileri bu belgelerin tamamının hard diske, diskin kullanımdan kalktığı Temmuz 2009’dan sonraki bir tarihte eklendiğini saptamışlardı. (5 nolu hard disk kullanımdan kaldırıldığı zaman içindeki tüm dosyalar bir başka hard diske yedekleniyor. Arama sırasında el konulan yedek hard diskte sonradan eklenen belgelerden tek bir tanesi bile yok.)
Fuhuş-Şantaj-Askeri Casusuk kapsamında yine isimsiz bir ihbar sonucu polisin bir eve baskın yaptığını, ancak isimleri karıştırarak yanlış kişinin evine baskın yaptığı halde ihbara konu olan dijital belgeleri bir CD içinde “bulduğunu” yazmıştık. Alevcan, bu dava ile ilgili başka açıklamalarda da bulunuyor. Örneğin polise yapılan isimsiz bir başka ihbarda Vika kod isimli bir hayat kadını ile ilişkilendirilen İbrahim Sezer’in telefon kayıtlarında ‘Vika’nın yanına uğrarım …meye’ dediği polis tarafından “tespit ediliyor.” Sezer’in ve avukatının itirazı sonucu savcı önümde ses kayıtları dinleniyor; meğer Vika lafı yokmuş, “…meye” ise “Eşme’ye” imiş. Yani Sezer, Sakarya’nın Eşme köyüne gitmekten bahsediyormuş. Polisler sehven öyle yazmışlar.
Alevcan:
“bu şahıs [Sezer] Vika çetesi ile sözde ilişkisini gösteren bir telefon konuşması yapıyor arkadaşıyla. Polis kayıtlarına göre diyor ki; Vika’nın yanına uğrarım …meye. Bu ifadeler polis sorgusunda 27 Ekim 2010 gece yarısı soruluyor. Avukatıyla itiraz ediyorlar, tape getiriliyor. Bu yazılı metni de kabul etmiyorlar ve bu sefer ses kaydı dinleniyor. Ne çıkıyor ses kaydında? Oraya geldiğimde beraber gideriz Eşme’ye. Eşme; Kocaeli-Adapazarı il sınırındadır. Eşinin ailesi de Adapazarı’nda ikamet etmektedir ve de tatil dönüşünde Adapazarı’na gitmektedir ailesi ile birlikte. (…) sehven yazısı ancak Aralık 2010 ayında alınabilmiştir. Şahıs dahil 56 kişinin yargılandığı ve Nisan 2011 ayından bugüne kadar sadece 9 duruşması yapılabilen fuhuş, şantaj ve askeri casusluk davasının 07 Şubat 2011’de kabul edilen iddianamesinde aynı savcı kendi ısrarı ile sehven yazısı almasına rağmen hala vika çetesi ve fuhuş ilişkisinden bahsetmektedir.”
Alevcan, Sezer hakkında yapılan ihbar üzerine Sezer’e ait olmayan bir eve yapılan baskından bahsediyor. Kimse evde yokken yapılan aramada bir bavul içinde dijital belgeler “bulunuyor.”
Bu arada, fuhuş ihbarı üzerine baskın yapan polisin yanında bilişim şubesi personeli götürmesi de ilginç bir detay.
***
Kasım 2002 tarihini taşıyan rapor03.doc isimli bir başka Word belgesine göre Cafer Uyar Ekim ayı boyunca “Donanma Komutanlığı bağlısı birliklerde görevli astsubayların Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri ile Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılıklarının kontrol edilmesi maksadıyla, ev ve işyerlerinde gerekli incelemeler” yapmış.
Uyar:
“ben söz konusu tarihlerde Karamürselbey Eğitim Merkezi Komutanlığı Altınova Yalova ilinde görevli idim ve yine aynı komutanlık sınırı içinde bulunan lojmanlarda ikamet ediyordum. Donanma Komutanlığı ile hiçbir bağım yoktur. Yaklaşık 5 bin astsubayın çalıştığı Donanma Komutanlığı bağlısı birliklerde görevli astsubayların sözde kontrolü için ismimin yazılması dijital kaydın düzmece olduğunun kanıtıdır. Niçin benim adım yazılmıştır? Neden başka bir ilde, başka bir ana ast komutanlıkta görevli, depremde enkazdan çıkması nedeni ile sağlık problemleri hat safhada olan, henüz 11 aylık evli, 24 yaşında mesleğinin başında genç bir astsubay olan benim ismim yazılmıştır bilmiyorum. Bütün bu gerçekler ile birlikte düşünüldüğünde sözde bu görevi icra etmem hayatın olağan akışına terstir, mümkün değildir.”
Avukat Kemal Yener Saraçoğlu’ndan soru:
“Sayın Cafer Uyar herhangi bir evi veya bir ortamı ziyaret ettiğinizde bu ortamdakilerin Atatürk ilkelerine bağlı kişiler olup olmadığını anlayabilir misiniz? Böyle bir yeteneğiniz var mı?”
***
Aykar Tekin, Ekim raporu.doc’a göre darbe planı çerçevesinde bir amirali 2002 Ekim ayı boyunca mesai sonrasında izlemiş. Seçimlerin 3 Kasım 2002’de yapıldığını, 58. AKP Hükümetinin 18 Kasım’da kurulduğunu ve 28 Kasım 2002’de güvenoyu aldığını hatırlatalım.
Aykar Tekin:
“O dönem deniz yüzbaşı rütbesi ile TCG Muavenet Firkateyninde görevliydim. Görev yaptığım geminin seyir eğitim faaliyetleri ile geminin bulunduğu coğrafi mevkiler mesafeler itibari ile böyle bir izleme faaliyeti icra etmem fiziken mümkün değildi. Ekim 2002 ayında bulunduğum geminin seyir eğitim faaliyetleri arasında iki önemli seyir eğitim faaliyeti vardı. Size sadece kanıtlardan biri olarak bunlardan birinin bir gününü ifade edeyim. Örneğin izlemenin yapıldığı iddia edilen Ekim 2002’nin ilk günü olan 1 Ekim 2002’de ben görev yaptığım TCG Muavenet Firkateyni ile Tunus-Cezayir açıklarında Akdeniz’de Aksaz-Marmaris’e yaklaşık 1000 deniz mili, yani yaklaşık 1800 kilometre mesafede denizin ortasında seyir halindeydim. Yani fiziken böyle bir izleme faaliyeti icra etmem mümkün değildi. O ay içerisinde seyirde olduğum diğer günlerde de benzer şekilde mevki, mesafeler itibari ile böyle faaliyet icra etmem mümkün değildir.”
***
Mesut Zafer Sarı, Gürkan Yıldız ve Erdinç Altıner Akademi’de dersteyken aynı anda Word darbe belgesi kaydediyor.
Mesut Zafer Sarı:
“Sözde dijital veride oluşturulduğu 10 Aralık 2002 günü saat 15:28’dir. Deniz Harp Akademisinde 2002-2003 yılı günlük eğitim programına göre günde 6 ders saati yapılmaktadır. Aralık ayı ders programına göre ise o gün tatbikat planlama meselesi dersi bulunmaktadır. İddiaya göre sahte dijital veri tatbikat planlama dersinin 6’ncı saatinde yarbay rütbesinde bir öğretim elemanı ve 30 akademi öğrenci subayın bulunduğu dershanede tek bir bilgisayarda herkesin gözüönünde oluşturulmuştur. (…) Bununla birlikte dijital verinin kullanıcı yollarında son kaydedici kişi olarak gözüken Cem Gürdeniz’in bahse konu tarihte Karadeniz’de görevde olduğu dikkate alındığında sözde dijital verinin hazırlandığı iddia edilen kişi ile son kaydeden kişinin zaman ve mekan açısından bu faaliyeti gerçekleştirmesi mümkün değildir.”
Gürkan Yıldız:
“planlama yetkim ve bilgim olmayan bir dönemde adımın bilgim ve iradem dışında dahil edildiği, rütbemin hava pilot yüzbaşı şeklinde yazılı olduğu EK-I Lahika-4.doc isimli sahte dijital veri ile tarafımdan hazırlandığı iddia edilen EK-Ğ Lahika-4 Cetvelb.doc isimli bu seferde adımın altına hava pilot binbaşı rütbesinin yazılı olduğu sahte dijital veriler nedeniyle kendimi savunmak durumundayım.”
EK-Ğ Lahika-4 Cetvelb.doc Word belgesini hazırlayıp altına binbaşı olarak ismini yazdığı iddia edilen Yıldız o dönem öğrenci yüzbaşı. Yıldız:
“Sahte dijital veriyi ilk oluşturduğum iddia edilen 3 Şubat 2003 tarihi ve saat 10:42 itibariyle Harp Akademisinde dersteyim. Son kaydetme tarihi 14 Şubat’ta ise bayram tatili, okulun tatil olması nedeniyle ailemin yanında Mersin’deyim. İlgili tarihte Hava Akademisinde adıma kayıtlı company adı Gürkan Yıldız, G Yıldız veya Gürkan olan bir bilgisayar olmadığından iddia edilen sahte dijital verilerin tarafımca hazırlanması imkansızdır.”
Erdinç Altıner:
“14 Ocak 2003 tarihinde Harp Akademileri Komutanlığında öğrenci subay olduğumdan, burada belirtildiği gibi farklı bir komutanlık olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait bir bilgisayarı kullanma yetkim yoktu. Akademide kullanılan bütün bilgisayarlar Harp Akademileri Komutanlığı bilgisayar ağına bağlı olduğundan, verinin yazıldığı iddia edilen bilgisayarın company ibaresinde DZKK yazması da mümkün değildir. Ayrıca belirtilen tarihte 10:51 saatinde Deniz Harp Akademisi öğrencisi olarak karar verme stratejileri ve bilimsel analitik yöntemler dersine iştirak etmekteydim. Deniz Kuvvetleri ve Harp Akademileri Komutanlıkları tarafından da resmi olarak bildirildiği şekilde şahsıma özel olarak tahsis edilmiş masa üstü veya diz üstü herhangi bir bilgisayar bulunmadığından, dershanede bulunan tek bilgisayar ise 31 öğrenci subay tarafından ders maksatları ile ortak olarak kullanıldığından ve Harp Akademileri Komutanlığı civarında veya yakınında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı bir birlik bulunmadığından fiziken böyle bir bilgisayarı kullanmam veya dersi terkederek 41 dakika süre ile böyle bir veriyi oluşturmam mümkün değildir.”
***
Engin Kılıç:
“çalışma grubunda görevli personel listesinde rütbem Deniz Kurmay Yüzbaşı olarak görünmektedir. Oysa ki o tarihteki rütbem Deniz Kurmay Binbaşıdır. Sayın Başkan, Sayın Heyet, çok ilginçtir ki bırakın rütbemin yanlış yazılmasını, 24 yıllık meslek hayatım boyunca hiçbir zaman yazıda iddia edilen rütbeyi yani deniz kurmay yüzbaşı rütbesini taşımadım. (…) söz konusu dosyanın hazırlandığı iddia edilen tarihlerde 20-24 Ocak 2003 tarihleri arasında görev yaptığım Gölcük Kocaeli’nde konuşlu bulunan Anafartalar Denizaltısı ile Ege denizinde seyir halinde ve sualtında dalışta suyun 20 ile 250 metre altındayım. Seyir halinde ve sualtında dalışta olduğum yazılı savunmamda sunulan belgelerde ve denizaltı dalış karnemde açıkça görülmektedir.
(…)internet ve intranet ağ bağlantısının görev yaptığım Anafartalar Denizaltısında ve bağlı olduğu komodorlukta olmadığı, iddia edilen son kullanıcının 27 Aralık 2002 ile 5 Şubat 2003 tarihleri arasında yani tarafıma isnat edilen suç kapsamındaki yazının hazırlandığı iddia edilen tarihlerde seyir halinde ve Gölcük Limanı dışında Karadeniz Ereğli’de bulunduğu açıkça görülmektedir.”
***
Yusuf Afat:
“Oluşturduğum iddia edilen Amfibi tim hazırlık.doc isimli kurgu dijital veriye ilişkin olarak ben söz konusu dijital verinin oluşturulduğu iddia edilen 8 Ocak 2003 tarihinde Güney Deniz Saha Komutanlığı Karargahında İzmir’de görev yapıyordum. Bu dönemde çalıştığım görev yerinde şahsıma tahsisli, adıma kayıtlı, şahsımın özel olarak kullandığı herhangi bir bilgisayarım yoktu. Dolayısı ile adıma kayıtlı olmayan bilgisayarın adı Yusuf Afat ve şirket bölümü küçük harfle dzkk olamaz. Söz konusu dijital veride bahse konu Foça’da konuşlu Amfibi Deniz Piyade birliği ile hiçbir bağlantım bulunmamaktaydı. Dolayısı ile hiçbir bağlantım yok iken dijital veri imza bloğunda adı bulunan Foça’da görevli bir tabur komutanının sözde evrakını benim yazmam hayatın doğal akışına asla uygun değildir.”
***
Güllü Salkaya, Balyoz’un kadın sanıklarından. Sivil memur olarak çalışan Salkaya, kimi Word belgelerindeki kullanıcı adı ‘gsalykaya’ olarak göründüğü için sanık olarak bulunuyor.
Güllü Salkaya’nın avukatı Oktay Cülcüloğlu:
“Yani insanlar darbe planlayacaklar, yüzlerce kişi planlayacak bunu ve bunu getirecekler bir sivil memura kaydettirecekler. Yani bu iddiayı biz gayri ciddi buluyoruz.”
16 Mart 2012 11:22
Sevgili Blog yazarları,
Bari siz yapmayın. “Fuhuş-Şantaj-Askeri casusluk” diye yazmışsınız. Bu dava da “Fuhuş” sonradan eklendi. Referans verirken bunu belirtip yazın lütfen. Gerçekten en absürd davalardan biridir bu. Genç pırıl pırıl subayların geleceği karartılmıştır. Bir de olmayan fuhuşu, olmayan sanal isimleri eklemişlerdir utanmadan.
Referans verirken belirtin Askeri Casusluk,Şantaj ve Fuhuş(Fuhuş sonradan eklendi) diye….
16 Mart 2012 15:46
Sayin Trekking,
bildigimiz kadariyla sorusturma ilk Fuhus olarak basladi (ilk ihbar mektubu bu yonde), sonra aramalarda “bulunan” dijital belgeler yuzunden santaj ve askeri casusluk eklendi (yine de tekrar kontrol edip, gerekirse duzeltecegiz). Bu dava belki de mevcut davalar arasinda en absurd olani ve de sahte dijital belgelerin nasil yerlestirildigine dair cok somut olgular var. Bu davaya iliskin iddianame ve savunmalari yakinda buradan paylasacagiz.
16 Mart 2012 17:54
Evet Fuhuş ihbarıyla başladı ama Fuhuş çetesi ni sonradan eklediler.Fuhuş yapmak ile ticaretini yapmak ayrı şeyler biliyorsunuz. Ben de araştıracağım. Ancak Fuhuşu sonradan eklediler diye biliyorum. Müşteki sıfatıyla ifade veren Oramiral Türker Ertürk ten bir TV programında da aynı sözleri duydum. O davaya ilişkin tutanakları da burada paylaşırsanız çok iyi olur.Şimdiden teşekkürler çabanız için.
20 Mart 2012 02:44
Sevgili trekking;
Türker Ertürk; Oramiral değil, Tuğamiraldi.
Bu soruşturma nedeniyle yaş sınırından dolayı Oramiral olma şansı kalmayınca onurlu bir şekilde emekliğini istedi.
Naçizane olarak düzeltmek istedim.
Sevgili Dani ve Pınar;
Askeri casusuluk davasının tutanakları ,kurulan tezgahı çok net olarak gösterecektir. yayınlamanızı sabırsızlıkla bekliyorum.
19 Mart 2012 11:14
2007 yılından bu yana Ülkede bir sürü örgütlü davalar yürütülüyor.Biz toplum olarak, örgütsüz bir toplum olmakla nam salmış idik.Meğer ne kadar çok örgütümüz varmış.
Yumurta atan örgüt,cebinde taşıyan örgüt,Konser bileti satan örgüt,68’lilerin posterlerini taşıyan örgüt,Hes’lere karşı çıkanlar örgüt.Şike Davasından bile 2 örgüt çıkardı Savcılarımız ve Mahkememiz.
Bu Örgütlerin en kapsamlılarından biri de blog da takip ettiğimiz Balyoz.Mehmet Barasu namıyla maruf gazeteci mi, ajan mı olduğu belli olmayan birisine günün birinde uzun saçlı bir vatansever subay geliyor, içinde bir sürü belgelerin, yazışmaların olduğu yığın bırakıyor. Bu Ajan mı gazeteci mi olduğu belli olmayan MİT’in takip ettiği eleman, geçen gün Hulki Cevizoğlu’nun Karadeniz TV de yayınlanan Ceviz Kabuğu programına konuk oluyor. 6 saat süren program da diğer konuklar Barış Yarkadaş ve Arslan Bulut.
Doğrusu Hulki Cevizoğlu’nun böyle bir kanal da Ceviz Kabuğu programını sürdürdüğünden haberim yoktu.Dolayısı ile porgramı izlemedim.Ancak Haber aynı başlıklarla internet te haber sitelerinde yayınlanmış.
Balyoz da, hepimizin bildiği üzere tamamı bilgisayar da düzenlenmiş veya çıktısı alınmış altında hiçbirinin ıslak hatta kuru imzası bile olmayan tomarlar yığını var. Bu tomarlar da yüzlerce maddi hata,çelişki,tutarsızlık, geleceğe dönüş belgeleri var.
Bir insanın, bu ülkede yaşayıp da aklını peynir ekmekle yememesi mümkün değil.Öyle şeyler söylemiş ki Mehmet Baransu bu programda.Yahu bu savcılar, bu Mahkeme binlerce sayfalık bu kulliyat la neden uğraşırlarki, neden bizleri uğraştırırlar ki?
Çağırsınlar Baransu yu, o bülbül gibi şakısın kim darbe yapmaya kalkıştı ise.Çünkü bunlar herşeyi bilen elemanlar!!!!
İşin bu kısmı Blog yazarlarını da ilgilendirdiği için bilhassa onların yorumlarını da merak ediyorum.Hatta bu programı izlediler ya da izleme şansları var ise buraya taşırlar ise bizde çok şey öğrenmiş oluruz.
Mehmet Baransu
“2003 – 2004 yılında darbe planlayan generallerin faaliyetlerinden Başbakanlık haberdardı. Başbakanlık’ta darbeyi önlemek için bir ofis kuruldu. Bu ofiste darbeye karşı çalışmalar yapıldı” dedi.
“İçinde, askerin, polisin ve MİT’çilerin de bulunduğu bu ofis, darbecileri adım adım takip ediyordu. Generaller eğer darbe yapabilmiş olsa, aynı gün öldürüleceklerdi. Evlerine dahi gidemeyeceklerdi.”
Yani Pınar Hanım ve Sevgili Dani, Allah sizi korumuş.Babanızı size bağışlamış.Darbe yapabilmiş olsa evine gelmeden öldürülecek miş!!!!!!!!!
İnsanın gerçekten kanı donuyor.Sanki Muz Cumhuriyeti.Sabah erken kalkanın darbe yaptığı bir ülke! Evlerine dahi gitmeden öldürüleceklerdi.
Örgüt mü arıyorsunuz? İşte size örgüt.Başbakanlıkta ofis kurulmuş. İçinde Asker,polis ve MİT’çiler varmış!!!!!!Bu ülkede dokunulmayanlara dokunan savcılara sesleniyorum.Yok mu bu şahısa dokunacak? Bu anlattıklarının hesabını soracak? Kim kanunlar önüne çıkarmadan, yargılamadan öldürecekmiş? Bu hakkı nereden alacakmış?Hangi kanundan hangi yetkiden?Darbe yapmaya kalkanları bir gece de emekli edersin.Geçmişte yapıldığı gibi.Öldürmek ne demek?
19 Mart 2012 22:29
Özel yetkili gazetecilerin söylediklerini ciddiye mi alıyorsunuz? 🙂
Gerçi devlet ciddiye alıyor… o ayrı.
20 Mart 2012 12:08
Sevgili Olasılıksız,
Sorun bizim ciddiye alıp almamamız olsa keşke.Ancak 365 insan Balyoz davasında bu Özel yetkili Gazeteciye getirildiği söylenen tomarlar yüzünden yargılanıyor.
Ergenekon davası’nın omurgası Haham Tuncay Güney’in samimi beyanları.(Tabir iddia makamına ait). Savcılar’ın bir de “Osmanım’ı” var. Ciddiye alınan,itibarlı. Gizli tanıklar var.Poyraz var mesela.Bunlar hep ciddiye alınan her söyledikleri manşet olan Nostradamus’lar. her olayın içindeler. her olayı ince detaylarına kadar anlatıyorlar.
Ben o yüzden Özel yetkili Gazeteci ‘nin söylediklerini ciddiye alıyorum.Tersten okuyorum söylediklerini.
Balyoz da başından beri ters giden pek çok şey var.Bunları hepimiz biliyoruz. Hala Hilmi Özkök mahkeme ye çıkarılmış değil.Israrlı taleplere rağmen.206. madde ye geldik diyen mahkeme Başkanı’nın bu saatten sonra kendisini çağırmasını da beklemiyorum zaten.
O çıkarılmadığı gibi Darbe yi önlediği söylenen Aytaç Yalman da bir türlü çıkarılmadı.Yüzleştirilmedi.ısrarlı taleplere rağmen.
baransu ‘nun sözünü ettiği, “Başbakanlık’ta kurulduğu söylenen Ofis’te ki, Askerler,Mitçiler,Polisler” de ortaya çıkmadı doğal olarak.madem ki bunlar adım adım izliyordu darbecileri.Madem ki bu davalar çok önemliydi. Bir daha kimse darbe yapmaya kalkmasın isteniyordu.
Neden Mahkeme ye dahil olmadılar bu muhteremler?neden yüzleşmediler?
Wikileaks belgelerinde ayan beyan ortada ki, o dönemde ABD ‘nin çıkarlarına direnen,ayak süreyenler isim isim bildirilmiş. Adeta çarpı işareti konmuş üzerlerine.Bazı Generaller diye geçmiyor ifadeler. isim isim sadece bir belge de de değil.Bir kaç yazışmada ve bilgi notlarında bildirilmiş.Ne diyor bilgi notunda. “Hilmi özkök’ün açıklamaları 5 gün geç geldi ve 6 milyar $ eksik kaldı”.Kimbilir belki de o tarihlerde daha fazla ayak sürümüş olsalardı bu özel yetkili gazeteci nin bahsettiği “Başbakanlık’ta kurulan Ofis” tarafından hesapları görülecekti. Belki onu söylemek istemiştir bu zat.
Elimde bilgi ve belge yok tabiki. Ama Gladyo’nun bu ülkede işlediği cinayetleri göz önüne getirdiğimde hiç te yabana atılır bir fikir gibi gelmiyor.herkes komplo üretiyor nasılsa.
Ama benim burada bahsettiğim Gladyo, kırılmak istenen yumurtaları birbirine tokuşturarak asıl failleri gizleyenlerin oluşturduğu Gladyo. Bu sahte belgeleri hazırlayanların oluşturduğu Gladyo.Buzdağı nın görünmeyen ve açığa çıkarılmayan kısmı.
Belki birileri bir gün bunları da sızdırır.
Tarihe not düşmek adına Ahmet Altan’ın geçen günkü yazısından bir bölümü buraya taşımak istiyorum. İbret olması açısından.
“Dün Alaattin Kaya’nın Fethullah Gülen’le ilgili anlattığı anekdotu aktarırken, “Ergenekon sanıklarından biri için üzüldüğünü söylemişti ama müdahale etmedi” diye yazmıştım.
Kaya aradı, dedi ki “Ben müdahale etmedi diye bir şey söylemedim ki, bunu söylemek Gülen’in müdahale edebileceğini söylemek olur, hiç öyle şey olur mu, nasıl müdahale edecek”
Gerçekten de Kaya bana “Ergenekon sanıklarından biri için üzüldüğünü söylemişti” dedi ve cümleyi kesti, gerisini de yazarken ben aklımdan tamamladım.
Ben, Gülen’in sevdiği ve üzüldüğü insanlar için bile hukuksuz bir iş yapmayacağını söylediğini düşündüm, herhalde Kaya’nın amacı da bunu söylemekti ama ben cümleyi “müdahale etmedi” diye tamamlayınca Fethullah Gülen’i yargı sürecine müdahale edebilecek bir yere yerleştirmiş oluyordum.
Bu da haliyle Kaya’nın söylemek istediğinin tam tersi bir sonuç çıkartıyordu ortaya.
O, insani bir duygunun altını çizerken, tartışmaları alevlendirecek bir mana yaratılmış oluyordu.”
Ama bu hatadan dolayı onlara borçlandım, bu dünyada ödeyebileceğim kefaret özür dilemek oluyor ama ahrette ayrı ayrı bölümlerde ikamet edecek olsak da ben onları kabul ederlerse Sırat Köprüsü’nde sırtımda taşırım.”
19 Kasım 2012 00:50
fıkırlerınıze tamamıyle katılıyorum trekkıng….detaylı fıkırlerımı daha sonra yazacagım