AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik:
“Ergenekoncuları getirip listeye koyuyor. Milletin tepesine balyoz indirmeyi planlayanları getirip listeye koyuyorlar. Biz de mafyanın, cuntanın ve çetelerin kirli çamaşırlarını ve kirli senaryolarını yazıp bunu deşifre eden, milletin önüne koyan işte Şamil Tayyar gibi insanları aday yapıyoruz.”
20 Nisan 2011 18:21
Şamil TAYYAR’ın milletvekili olmasını ve üstün yeteneklerini, 12 Eylü ve 28 şubat darbecilerinin yargılanmı, 27 nisan e-muhtırası ve sonrası, dolmabahçe buluşmasının perde arkasının aydınlatılması ile deniz feneri ile ilgili davada da kullanmasını dört gözle bekliyoruz.
20 Nisan 2011 18:48
Yorumsuz
Dogu Perincek’in 15 Eylul 1991 tarihli 2000’e Dodru dergisinde yayinlanan yazisindan bir kesit:
“Kürt sorununa çözüm demokratik, federal, emekçi cumhuriyetidir. Türk milliyetçisi ve piyasacı düzen partileri Kürt illerinde iflas etti… Kürt milleti kaderini tayin hakkına kayıtsız şartsız sahiptir. Eğer isterlerse ayrı bir devlet kurabilir. Emekçilerin çıkarı, tam hak eşitliği ve özgürlük temelinde, gönül birliği gerçekleştirmektedir. Kürt illerinde referandum yapılmalıdır. Referandumda ayrılığı savunanlar da özgürce propaganda yapabilmelidir…”
Abdullah Ocalan’in DGM’deki ifade tutanagindan bir kesit:
“Doğu PERİNÇEK’in 1991 yılında kampımıza geldiği ve benimle görüşmeler yaptığı doğrudur. Ancak bizim örgütümüzde gizli lider konumuna getirildiği doğru değildir. Doğu PERİNÇEK bana siz bu şekilde muvaffak olamazsınız benim siyasi yapılanmam içinde yer almanız daha doğru olur şeklinde telkinlerde bulunuyordu”
Cetin Dogan’in Maya dergisinde Aralik 2009’da yayinlanan yazisindan bir kesit:
“AKP Yönetimi ne olduğu belirsiz bir açılımla ülkemizi kaosa sürüklerken, terör örgütü ve yandaşlarının bölge halkının temsilcileri oldukları yolundaki savlan, dünya kamuoyunda kabul görmeye başlamış; başka bir deyişle. PKK terör örgütünün ve yandaşlarının meşruluk sağlayıcı bir zemin oluşturmasına çanak tutulmuştur.
Kanlı katiller kadar, katilere cesaret verenlerin de akan kanda vebali olduğu bilinmelidir Aczin, aymazlığın ülke bütünlüğüne kasteden teröristlere cesaret verdiğini, yüreklendirdiğini ne zaman öğreneceğiz?”
Cumhuriyetci Guc Birligi’nin “secime yuruyen yurtseverler ordusu”nda ilk iki sira:
DOĞU PERİNÇEK İzmir 2. Bölge İşçi Partisi Genel Başkanı, Hukuk Doktoru
ÇETİN DOĞAN İstanbul 2. Bölge E. Orgeneral, 1. Ordu Komutanı, Balyoz Tertibi tutuklusu
21 Nisan 2011 04:03
Sayın fmeraklı,
“YorumlaMAdığınız” bu ifadelerde itiraz ettiğiniz veya dikkatimizi çekmeye çalıştığınız şey nedir?
Bunlar kişisel görüşlerdir ve gerek Doğu Perinçek, gerekse Çetin Doğan da kişisel görüşlerini açıklamakta herkes kadar serbesttir. Sizin bu yaptığınız “düşünce özgürlüğünü eleştirmek” başka ne şekilde yorumlanabilir? Bunları beğenirsiniz veya beğenmezsiniz. Bildiğim kadarıyla düşünceleri ifade etme özgürlüğü bir süredir anayasamızda mevcut…
Cumhuriyet Güç Birliği ise gördüğüm kadarıyla hükümet karşıtı 31 Bağımsız adaydan oluşuyor. BDP bloğundan farkı nedir?
21 Nisan 2011 08:32
Yahu ne bitmek tukenmek bilmeyen gucunuz varmis 🙂 Tam kafalarina balyoz indi denildigi anda yine hortluyorsunuz hemde secimlere ramak kala! Yine statuko, yine ortalik kan golu…
21 Nisan 2011 15:01
İhtimal kusura bakma ama gülücüklerle süslediğin yorumuna söyleyebileceğim teksey “Ne salak salak konuşuyorsun be adam” olabilecek.
Yeter ya, hakkaten yeter, biz sizlerin abuk subuk yorumlarınıza cevap yazdıkça, sizin o muhakeme etmekten yoksun beyinlerinize birşeyler anlatmaya çalıştıkça kendinizi iyice nimetten saymaya başladınız herhalde. En azından kendi adıma şunu söylemeliyim ki, size verilen cevapların büyük bir kısmının amacı, yaptığınız ipsiz sapsız yorumlarınızla gerçekleri bulandırıp, bu blogu takip eden kimi insanların yanılgıya düşürmenizin önüne geçmektir (sanırım bu bloga yorum yazan birçoklarıda benim gibi düşünüyordur). Yoksa biliniz ki cevap yazarken artık sizi adam yerine koymuyorum.
Kaldıki ülkemin içindeki huzursuzluklardan herzaman üzüntü duymuşumdur, bu bugünde böyledir. Ancak yorumunuzdaki dalgacı tavranızdan anladığım kadarıyla siz bu durumdan bir şekilde haz duyabilmektesiniz. Umarım bu hazzınızın tek nedeni sadece küçük beyininizde bu yaşanan sıkıntılarıda sizin gibi düşnmediklerinize verdiğiniz ad olan statukoya yıkıyor olmanızdır. Umarım ağababalarınızın büyük projelerinin bir başka adımının sonucu değildir bunlar ve o yüzden bizim şimdi bilmediğimiz bir nedenden dolayı gizli bir haz yaşamıyorsunuzdur.
22 Nisan 2011 02:32
Bak Fehmi Koru ne guzel ozetliyor son kalintilarinizin maharetlerini!
***
Devreye girenlerin niyetlerinin bozuk, kötücül olması veya kasıtlı hareket etmesi gerekmiyor. Sonuçta kullanılan maddeler anayasada, yasalarda duruyor; ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere oralara usulca yerleştirilmişler.
1982 Anayasası’nda bolca var o tür maddelerden, Türk Ceza Kanununda ve Terörle Mücadele Kanununda da… Bazen hükümetlere, bazen muhalefete, bazen de başka güçlü odaklara lâzım oluyor tuzaklar ve hepsi de hangi maddeyle nasıl sonuç alınacağını biliyor.
Bugünlerde tartıştığımız konu da bazı ‘tuzak’ yasa maddeleriyle ilgili; YSK’nın kararı, bu sebeple, karşı çıkması beklenen Baro Başkanı veya TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı gibi sıfatlar taşıyanlar tarafından “Hukuki bir karar” olarak savunulabiliyor. Canlar alan, ülke siyasetini kilitleyen, ele güne karşı yüzümüzü kızartan sonuçlar doğuran,… Fakat ‘hukuki’ bir karar…
YSK üyeleri “Biz direniyoruz” deseler ‘hukuki’ açıdan itiraz edemeyeceğimiz bir karar hem de…
***
22 Nisan 2011 03:36
Eh yani kardeşim…
AKP bu maddeleri kaldırmak istedi de elini tutan mı oldu?
İşine gelince savcılar hakimler görevini yapıyor, yargıya karışma.. işine gelmeyince yargıda karanlık eller var. YSK dediğinde yargı mercii…
Bana göre YSK hukuken doğru, siyaseten yanlış karar vermiştir. Hele hele geri adım atması olumlu ama feci bir durumdur.
Yarım ağızla YSK’yı eleştiren AKP yöneticileri içlerinden milletvekili hesapları yapıyorlardı o sırada sanıyorum. Bence en demokratik tepkiyi CHP, en dürüst tepkiyi ise MHP verdi. AKP bir politika bile oluşturamadı… hiç bir çözüm ortaya koymadığı gibi önerilen çözümlere de yanaşmadı. Zaten yanaşacak olsa 9 yıldır %10 barajını kaldırırdı.
22 Nisan 2011 03:53
Baska bir yazida YSKyi bize en guzel Mustafa Unal Yavuz Donat araciligiyla anlatiyor. Darbeci yarginin en vefali elemani, yine vefasini gosterdi anlayacaginiz, hemde yurtdisindaki vatandaslarin oylarini katlettikten sonra ikinci defa…..
********
Türkiye, YSK odaklı krizlere yabancı değil. Benzeri 2002’de yaşandı. Siyaset, seçime giderken iki ismin adaylığının kabul edilip edilmeyeceğine kilitlendi.
Biri Recep Tayyip Erdoğan, diğeri Necmettin Erbakan’dı. YSK’nın kararı AK Parti’nin kaderi açısından çok önemliydi.
Tufan Algan YSK başkanıydı. Kararı hangi psikolojiyle vereceklerini Yavuz Donat’a anlattı. ‘Hukuk ne diyorsa o’ demedi. Ne mi dedi: ‘Çanakkale’ye bakar, 26 Ağustos’taki Büyük Taarruz’a bakar, 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne bakar karar veririz.’ O günün YSK’sı Anayasa’ya, yasalara bakmadı, ‘inkılâp tarihi’ kitabına baktı ve Erdoğan ile Erbakan’ın adaylığına vize vermedi
*******
21 Nisan 2011 16:47
“Yandaş medya” Balyoz’u “fanatiklerinin” kafasına indirmiş durumda… ama anlamıyorlar ! Nasıl anlasınlar ki? Ağızlarından Allah kelimesini eksik etmeyenlerin, “Allah gibi” herşeyin en doğrusunu söyleyeceklerini sanıyorlar…
21 Nisan 2011 17:22
direk balyoz ile ilgisi yok ama, sahtelik iddiası nedeniyle alıntılıyorum.Zira bütün davalar da aynı şüpheler mevcut.
“Askeri casusluk ve şantaj” davası avukatlarından İhsan Nuri Tezel, Poyrazköy davasının tutuklu sanığı emekli astsubay Ergin Geldikaya’nın evinde bulunan “flash belleğin” daha sonra bu davanın sanığı emekli Albay İbrahim Sezer?in evinde bulunduğunu iddia etti.”
Avukat Tezel, söz konusu iddiasına ilişkin tutanakları mahkemeye sundu.
Muvazzaf ve emekli askerler ile TÜBİTAK görevlilerinin yargılandığı “Askeri Casusluk ve Şantaj” davasının ikinci oturumuna avukat İhsan Nuri Tezel’in iddiası damga vurdu.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada tutuklu sanıklar Tamer Zorlubaş ve Mehmet Seyfettin Alevcan’ın avukatı savunma yaptı. Poyrazköy davasının tutuklu sanığı emekli astsubay Ergin Geldikaya’nın evinde bulunan “flash belleğin” daha sonra bu davanın sanığı emekli Albay İbrahim Sezer’in evinde bulunduğunu söyledi.
Avukat Tezel, “15 ay önce Ergin Geldikaya’nın evinde BH0812NRCB ibareli 4 gb ve siyah renkli sandisk marka bir flash bellek bulundu. Bu flash belleğin içinde hiçbir suç unsuruna rastlanmadı. Peki bu flash bellek nerede? Ergin Geldikaya’nın tutuklanmasından sonra onun evinde bulunan ve suç unsuru oluşturmayan her şey ablasına 10 Temmuz 2009?da iade edildi. Bu belgeler arasında flash bellek yoktu. Flash bellek adli emanete de teslim edilmemiş. Flash bellek TEM Şube?de de değil. Peki nerede? İbrahim Sezer’in garsoniyerinde. Ya Sezer TEM Şube’den bunu aldı ya da TEM Şube’den birileri bunu Sezer’in evi olduğu iddia edilen yere koydu. Bu söz konusu dijital kopyaların kasten konulduğunun açık örneğidir. Bir madde aynı zamanda iki yerde birden olamaz. Bu sahte belgeler yüzünden 16 kişi burada tutuklu. Bu sahtelik yüzünden 16 kişinin artık bir dakika bile tutuklu kalması zulümdür” dedi
21 Nisan 2011 21:00
“Suç Uydurma Terör Örgütü” ne delil gerekiyorsa üretmeye devam ediyor.
22 Nisan 2011 20:44
Bu iddia yalanlandı. İlave edeyim.
Poyrazköy davasının tutuklu sanığı emekli astsubay Ergin Geldikaya’nın evinde bulunan flash belleğin daha sonra ‘Askeri Casusluk ve Şantaj’ davasının tutuklu sanığı emekli Albay İbrahim Sezer’de bulunduğuna dair iddialar yanlış çıktı.
Mahkeme heyeti bugün görülen duruşmada sabah ara karar alarak hem İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nden Poyrazköy Davasının tutuklu sanığı Ergin Geldikaya’ya ait flash belleğin hem de ‘adli emanetten’ emekli Albay İbrahim Sezer’e ait flash belleğin getirilmesini istedi. Öğleden sonraki oturumda iki flash belleğin içinde bulunduğu delil torbası mahkeme heyeti huzurunda açıldı.
AYNI SERİ NUMARALI İKİ FLASH BELLEK BULUNDU
Adliyede görevli Bilgi İşlem Sorumlusu Murat Katmer tarafından eldivenle açılan iki delil torbasındaki flash bellekler incelendi. İnceleme sonucunda iki delil torbasında da aynı seri numarası olan ‘farklı’ iki flash bellek bulundu.
ÜYE HAKİM İKİ FLASH BELLEKTEKİ İBARENİN AYNI OLDUĞUNU YAZDIRDI
Üye hakim Mehmet Ekinci, iki flash bellekteki ibarenin aynı olduğunu tutanağa geçildi. Avukat İhsan Nuri Tezel de flash bellek üzerindeki ibare seri numarası olarak ayırıcı özellik olarak belirtiliyor. Bu durumda dijital delillerin hiçbir ayırıcı özelliği kalmıyor. Bu bahisle iki flash belleğin içinde ayırıcı özellik olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle iki flash belleğin imajını istiyoruz” dedi.
BAŞKANDAN ESPRİ
Öte yandan delil torbalarının açılması sırasında Mahkeme Başkanı Metin Özçelik ile avukatlar arasında ilginç diyaloglar yaşandı. Özçelik’in flash belleklere çıplak elle dokunmasına itiraz eden avukat Ozan Açıkalın, “Biz bu flash bellek üzerinde parmak incelemesi istedik. Siz çıplak elle dokunarak delilleri yok ediyorsunuz” diye itiraz etti.
Bunun üzerine Başkan Özçelik eldiven getirtti. Bu sırada avukat Mahir Işıkay, “En kötü sizin parmak iziniz olur başkanım’ diye espri yaptı. Bunun üzerine Başkan Özçelik, “Savunmalara bakılırsa, çıkarsa şaşırmayacağım” dedi. Ardından salondaki gazetecilere dönen Başkan Özçelik, “Bunu yazacaksanız cümlemin başındaki savunmalara bakılırsa’ bölümünü de yazın” diye konuştu.
21 Nisan 2011 21:39
Hüseyin Çelik ağzı olup konuşanlardan. Ergenekon ve balyoz tutukluları henüz hüküm giymediler. Tutuklular. Oysa Başbakan Erdoğan “halkı kine ve düşmanlığa sevketmek” suçundan hüküm giydi. Ondan önce de görevli memura hakaret ten hüküm giymişti. Ne oldu Başbakan oldu.
Önce kendinize bakacaksınız.
fmeraklı, izindeyim dedin hepimizi kandırdın. Her yazı altında bakıyorum fmeraklı imzası var.Gaztecilikte bir kural vardır. “Hergün yazı yazan saçmalar”. Benden söylemesi. Bak tatiline arkadaşım.
Yine çok polemik yaratacak şeyler yazmışsın. Bahsettin duruş veya zemin kayması bizim siyasi hayatımızın tezahürü.
Sanırım, tutuklulukların itirazına red sayfasında idi, çok nadir yazan ama yazdığında tadından yenmeyen İlhan Kemal’in vurguladığı gibi ve yaş itibarıyle sizin de bileceğiniz gibi geçmiş dönemler de duruşlar ve pozisyonlar majino hattı gibi savunulurdu. Daha sonra eksen kaymalarından, zemin kaymalarından, artık karşımızdakini dinlemeye başlamamızdan herkesin bir tarafa savrulduğunu gördük. Zaman, zemin yer değiştirdi.
80 öncesinde merkezdeki iki parti AP-CHP bile bir araya getirilememişken, sonraki dönemlerde Ecevit’in MHP ile koalisyon ortağı olduğunu gördük.12 Haziran seçimlerinde Baba ve Hüsamettin Cindoruk’un DYP yerine çok açık bir şekilde CHP ye destek vereceklerini görüyoruz.
Böyle yüzlerce örnek verilebilir.Siz daha iyi bilirsiniz. Araştırıyorsunuz.
Siz değinmemişsiniz. Ben yazayım. Cumhuriyet Güçbirliği’nin Diyarbakır adayı Mehmet Tanrıkulu. Bismil Aslanoğlu köyü muhtarı. “Yıkılsın ağalık, yaşasın Cumhuriyet” diyen bir Kürt. Önceki muhtar öldürülmüştü. O da aday.
Türkiye de Sol Hareket deyince, öğrenci lideri, gençlik lideri diyince ilk akla gelen isim şüphesiz Deniz Gezmiş’tir. Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet te 14 Nisan 2011 tarihli yazısından ” Kitaptan son bir alıntı.
Başbakan Erdoğan, 12 Eylül referandumuna müttefik ararken, kullandığı isimlerden biri Deniz Gezmiş’ti.
Yukarıda adını verdiğim 48 “peşinen suçlu” arasında o da var.
Ama ilgimi çeken Deniz Gezmiş’in savunmasında söylediği bir sözdü…
16 Temmuz 1971 günü başlayan davada Gezmiş, mahkeme heyetini açıkça suçlayarak şunları söylüyor:
“Demokrat Parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız, ta ki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar.”
Yani Deniz Gezmiş, Adnan Menderes’i askeri darbeyle indiren subayları açıkça destekliyordu.
Gezmiş daha sonra 27 Mayıs askeri rejiminin hazırlattığı Anayasa’ya bağlı olduklarını da açıkça ifade ediyor.”
Hayda ne oldu şimdi devrimci Deniz Gezmiş darbeci mi oldu.
Bir başka alıntı. Aydınlık Gazetesi 17 Nisan 2011 Pazar. Tarık Akan, Tuncer Cücenoğlu ile söyleşi yor. Diyor ki Tarık Akan ” Solcu arkadaşlar bana kızacak ama, 27 Mayıs ta 28 Şubat ta darbe değildir. Birincisi önümüzü açtı, yeni düşüncelerle tanışmamızı sağladı. 28 Şubat ta laik cumhuriyetten uzaklaşmamızın önünü kapattı.1971 ve 1980 faşist darbelerdir. Türkiyeyi bugünkü nokyata taşıyan hareketler. 1980 son vuruştur emperyalizm için”.
Geçen gün Yaşar Okuyan köy enstitülerinin 71. yıldönümü dolayısıyla “Şimdi hata ettiğimizi anlıyorum. O zamanlar kömünist yuvası buralar diye karşı çıkmıştık. İsmet İnönü yüksek kısmını kapattı, gerisini de biz hallettik” diyerek günah çıkardı.
CHP ‘den Sezgin tanrıkulu aday. Kimdir eski Baro başkanı. 1.Ergenekon davasında müdahil avukat idi. Haberal da , İlhan Cihaner de, Balbay da aday.
22 Nisan 2011 10:36
20 Nisan 2011 Dışişleri Bakanlığı, ABD Hazine Bakanlığı bünyesindeki Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi tarafından yapılan açıklamada “Yabancı Narkotik Çeteleri Belirleme Yasası” çerçevesinde, PKK’nın lider kadrosunda yer aşan Cemil Bayık, Duran Kalkan, Remzi Kartal, Sabri Ok ve Adem Uzun’un “Özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçısı ” ilan edildiğini bildirdiğini açıkladı.
Bakanlık bu bağlam da bu kişlilerin ABD’de bulunan mal varlıklarının dondurulmasına karar verildiğinin bildirildiğini duyurdu.”
Bayram değil seyran değil ne oldu ki diyordum ki,
Dün öğle saatlerinde uzun süredir karar aşamasında olan genel maksat helikopter alımı ihalesini Amerikan Sikorsky firmasının kazandığı ve TSK ile anılan şirketin sözleşme görüşmelerine başlanmasına karar verildi.
İhtimal yav, bırak abuk sabuk işleri de o engin birikiminle yorumlasana bu işleri bizim için.
Not: Blog la ne alakası var diyenlere sonuna kadar hak veriyor ve özür diliyorum. Ama bu ihtimal sabır sınırlarımızı zorluyor ya.
23 Nisan 2011 09:41
Tsadufe bakin beyler! Bugun gazetesi 23 Nisan alinti!
***********
Bağımsız milletvekili adaylarıyla ilgili olarak verdiği kararla ülkede kaosa neden olan Yüksek Seçim Kurulu hakkında ilginç bir iddia gündeme geldi. Ergenekon sanığı İlhan Cihaner’e milletvekilliği yolunu açan YSK’nın iki üyesinin, Cihaner’i kurtaran yüksek yargı üyeleri olduğu belirlendi.
YSK Başkanvekili Kırdar Özsoylu’nun Cihaner’in Adalet Bakanlığı aleyhine açtığı davaya bakan Danıştay 2. Daire’nin üyesi olduğu kaydedilirken, YSK üyesi Hüseyin Eken’in ise Cihaner’i Ergenekon üyesi olarak yargılandığı davada fotokopi üzerinden tahliye eden Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin üyesi olduğu öğrenildi.
***************
23 Nisan 2011 10:14
İhtimal, ihtimal yine ihti mal.
1) Cihaner’i nereden kurtarmış bu yüksek yargı üyeleri?
Adalet Bakanlığı aleyhine açtığı davaya bakan üye imiş. Davayı açan kim? Cihaner. Nasıl kurtarılmış oluyor peki Cihaner
2) fotokopi üzerinden tahliye etmiş!!! Peki tahliye edilince dava mı düşmüş!!!
Pes doğrusu ihtimal
23 Nisan 2011 11:03
Merak etmse sen, yakinda Tayyip Amcadan olayin detaylarini duyariz 🙂