Balyozcular 2003’deki kız öğrenci yurdunun 2005’de erkek yurdu olacağını da bilmişler

Gölcük’ten çıkan 1 no.lu CD ile Baransu’nun bavulundan çıkan 11 no.lu CD’nin içinde “ARAMA YAPILACAK YERLER.doc” isimli bir word belgesi var. Üstverisine göre bu belge ilk defa Kubilay AKTAS kullanıcı ismi ile 13 Şubat 2003’de oluşturulmuş, en son Suha TANYERI kullanıcı adı ile 19 Şubat 2003’de kaydedilmiş (TÜBİTAK raporu, Ek klasör no. 52, dizin no.117). Belgenin en altında da imza hanesinde Kubilay Aktaş’ın adı yazılı.

Bu belgede Sakarya ilinde aranacak yurtlardan 4ncü sırada yerlan erkek yurdu, 2003 senesinde kız yurdu olarak faaliyet gösteriyor ve 30 Kasım 2005 tarihinde erkek yurdu oluyor.

ARAMA YAPILACAK YERLER.doc

Bu durumda, belgenin altında adı görünen ve Ağustos 2003’de emekli olan Kubilay Aktaş, kız yurdunun neredeyse üç sene sonra erkek yurdu olacağını öngörmüş, Balyoz belgesine o şekilde fişlemiş.

Google yardımı ile bu “detaylara” ulaşmak mümkün değil. Peki biz bunu nereden biliyoruz? Savcıların adli emanate sakladıkları yazışmalardan. Zira, Sakarya İl Eğitim Müdürülüğü 22 Mart 2010 tarihli cevabi yazısında bu yurdun 2005 senesinde erkek yurdu olduğunu açıkça belirtmiş.

Adli emanet klasör no.4, dizin no. 293-294:

  • Sahte belge çetesi bilgisayarının saatini geriye çekmiş, belge üretmiş,
  • gazeteciye vermiş,
  • gazeteci önce yaymış, sonra savcıya vermiş,
  • savcı sahtecilik delillerini saklamış,
  • mahkeme sanıkları tutuklatmış.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

93 Yorum “Balyozcular 2003’deki kız öğrenci yurdunun 2005’de erkek yurdu olacağını da bilmişler”

  1. Altan Alpay Says:

    Hocaefendi de aferim muritlerime demis..

    Cevapla

  2. fenerant Says:

    Birileri de mallı mülkü götürmüş.

    Cevapla

  3. fenerant Says:

    14 marttaki davanın duruşmasında çok enteresans tepkiler olabilir.
    Bu dava hukukun hukukçular tarafından katledildiği bir dava olmaya aday.
    Hukuksuzluğun daniskası konusunda Nobel ödülü alırsa şaşırmam.

    Cevapla

  4. U.Atalay Says:

    Darbecilik en yüz kızartıcı suçtur

    Genelkurmay Başkanı, Hasdal’daki komutanlar zimmet, rüşvet ve irtikaptan yargılanıyor olsaydı yine ziyaretlerine gider miydi?
    Tutuklu eşleri, kocaları “nitelikli dolandırıcılık”tan tutuklanmış olsaydı Anıtkabir’e gidip eşlerini tutuklayan mahkemeyi Ata’ya şikayet eder miydi? Hadi gittiler diyelim; kamuoyu onların bu densizliğine isyan etmez miydi?
    Biliyorum, nasıl olur da tutuklu komutanların durumunu yüz kızartıcı suçlardan yargılananlarla bir tutarsın denecek.
    Zaten bütün mesele de burada… Mesele, halkın seçtiği bir hükümeti düşürmek için kumpaslar kuranların, darbe tezgahlayanların yüzlerinin kızarmamasında. Eşlerinin ve çocuklarının da eziklik duymak yerine onları onurlu bir görev için risk alan kahramanlar olarak görmeye devam etmelerinde… Mesele, darbeciliğin hâlâ yüz kızartıcı bir suç olarak görülmemesinde… Bir hırsız bir kişinin malına mülküne göz dikmişken; darbecinin koca bir halkın en değerli mülküne, kendi kendini yönetme hakkına göz diktiğinin ve bunun bir halka karşı işlenebilecek en büyük suç olduğunun kavranılmamasında…
    x x x
    Türkiye’de herkes kendine göre suç ayrımcılığı yapıyor. Kimilerine göre “mubah suçlar” ve “mubah olmayan suçlar” var sanki. AK Parti’yi indirmek uğruna darbecilik yapmak mubah mesela. İsterse TCK’da suç olduğu yazsın…
    Kimisi “bölücü teröristler”, “yurtsever teröristler” diye ikiye ayırıyor teröristleri. PKK şiddet kullandığı zaman bölücü terörist diye saldırıyor ama cuntacılar cami bombalayıp namaza durmuş insanları öldürmeyi, gazetecilere suikast düzenlemeyi planladığında buna “vatanseverlik” diyor.
    Kimisi “siyasi suç”, “adi suç” ayrımı yapıyor. Böylece, siyasi suç gibi bir kavram icat etmekle kalmıyor; suçların bir kısmını “adi” olarak nitelediğine göre diğerlerini de “asil” saymış oluyor.
    Suçları yüz kızartanlar-kızartmayanlar olarak tasnif edenler ise bazı fiilleri hem suç olarak tanımlamış hem de bu suçları işlemenin utanılacak bir şey olmadığını söylemiş oluyor. O zaman neden suç? Suç olup da ayıp olmayan bir fiil olabilir mi?
    Biz bu farklı suç tasniflerinden çok çektik ve hâlâ da çekiyoruz. Türkiye’de “benim teröristim iyidir” yanlışı bir türlü temizlenemedi zihinlerden. Herkes siyasi ideolojik çizgisini beğendiği grupların şiddetini şiddet saymadı. Sol tandanslı kamuoyu yıllar yılı bu yüzden PKK şiddetine karşı tavır alamadı. Kürt davasını haklı gördüğü için, bu dava uğruna şiddet kullanılmasını da haklı gördü. Şimdi aynı şeyi Kemalistler yapıyor. AK Parti’yi düşürme hedefini destekledikleri için, bu hedef uğruna bütün yöntemleri mubah görüyor, şiddet kullanılmasını (yani darbecilik yapılmasını) açık açık ya da mahcup bir biçimde destekliyorlar.
    Üstelik onların bir mazereti daha var: Hayatları boyunca onlara ordunun siyasetin üstündeki büyük ağabey olduğu öğretilmiş. Ordunun cumhuriyeti koruma ve kollama misyonuyla taçlandırıldığı bir düzen içinde yetişip bugünlere gelmişler. Ordunun muhtıra vermesinin de, vesayet kurmasının da, vesayet dışına çıkanlar olduğunda düdük çalıp Meclis’i tatil etmesinin de gayet doğal karşılandığı on yıllar yaşanmış. Ama bir gün işler değişmiş. Komutanlar eskiden beri yaptıklarını yapmaya kalktıklarında “bu en büyük suçtur” denmiş. İşte bu değişikliği bir türlü intikal edemiyorlar. Zamanında aynı şeyi yapanlar omuzlar üstünde taşınırken, şimdikilerin hapse tıkılmasını bir türlü anlayamıyorlar.
    Genelkurmay Başkanı Koşaner’in darbe sanıklarına yaptığı ziyaretin “mesleki dayanışma jesti” olarak görülüp normal karşılanmasının ardında da; tutuklu ailelerinin Anıtkabir ziyaretinin toplumda bir şaşkınlığa ve infiale neden olmamasının ardında da, toplumun bir kesiminin bu “yeni durumu” algılamada yaşadığı zorluk yatıyor. Ve bana kalırsa bu algılama zorluğu Türkiye’nin darbeci-vesayetçi gelenekle mücadelesinin en çetin faslını oluşturuyor. Diyebiliriz ki, darbecilikle en zorlu hesaplaşma mahkeme salonlarında değil, zihinlerde yapılacak gibi görünüyor.

    Cevapla

    • Turkay Darcan Says:

      Bizler Komutanlarimizin sahte belgelerle tutuklanmalarina karsiyiz, En bastada tutuklu yargilanmalarina. Hizbullah domuz bagcilari serbest birakacaklar yurt disina kacsin diye, serefli yerleri yurtlari konumlari belli onurlu subaylarimizi mahkeme kapilarini kapatarak tutuklayacaklar.Darbeyi savunan da yok.Anitkabir yuruyusede Atadan medet ummak degil , demokratik bir tepki gosterme.
      Mustafa kemal i bizlere unutturmaya calisömayin acik acik yukaridaki yorumu yazan arkadas ben MUSTAFA KEMAL ATATURKU sevmiyorum sozlerini ilkelerinide tavsip etmiyorum yazsin yorumunun altina.
      Kendisine Mustafa Kemal Atatürk’ün genclige hitabesinide hatirlatiyorum Cumhuriyeti korumak elbetteki ordunun gorevi hatta sadece ordunun degil Gencliginde gorevi.

      Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler.

      Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.

      Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!

      Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!

      K. ATATÜRK 20 Ekim 1927.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Memleket dahilinde ordu iktidara sahip oldugunda ortaya cikan gaflet ve dalaletleri de hatirdan cikarmamak lazim. Diyarbakir askeri cezaevinde insanlik onuruna aykiri iskencelr, kemik yasi buyutulerek idam edilen cocuklar, kapatilan siyasi partiler, hukuk cinayetleri vs. vs. Saliverilmelerinden sekvaci oldugunuz domuz bagcilarinin JITEM ile iliskilerini de unutmayalim, mahkemede JITEM’i kurdugunu soyleyen Arif Dgan’in Hizbullah’in bir kontra faaliyeti olduguna iliskin ifadelerini unutmayalim. Ataturk’un genclige hitabesini de militer hezeyanlar icin kullanmayalim ve Ataturk’un su sozlerini de hatirlayalim:

        “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”

        Cevapla

        • Kemal Says:

          “…Memleket dahilinde ordu iktidara sahip oldugunda ortaya cikan gaflet ve dalaletleri de hatirdan cikarmamak lazim. ..”

          Sevgili Fmeraklı,

          Tamam unutmayalım, hatırda çıkarmayalım ama izin ver bir kerede unutalım hatırdan çıkaralım. Vallahi, böyle bir belgenin ardından gene işkenceleri, 12 Eylül’ü bilmem neyi hatırlatma, vay be yapılan sahtekarlığa bak, 2003’te emekli olan bir Albay, 2003’te yazılmış gibi kaydedilen bir belge, 2007’de statüsü değişen yurt, bunu (ve daha onlarcasını) bilen bir savcı, bunların karşısında “gereğini yapan” bir hakim heyeti, o heyeti oraya getiren bir HSYK, bu devletin çivisi çıkmış. Nitelikli dolandırıcılık yapan ve demokrasi düşmanı bir çete kilit noktalarda. Vay anam vay.” de dişimi kıracağım. Bir kere de tarihi unutalım bugüne bakalım. Bir kere unut. Vallahi sende rahatlayacaksın. Ben de unutmuyorum. Ben de hatırlatıyorum. Ama ölü evine gidip geçen ay ne güzel düğün vardı, ne dansettik diyen adam olmak bu kadar mı hoşuna gidiyor? Ne için?

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Kemal bey,

            Yukaridaki yorumumu yazildigi baglam icerisinde okumus olsa idiniz, bana cevap yazma geregi hissetmeyecektiniz.

            Ben 12 Eylul’u, iskenceleri zikrettiginiz belgelere istinaden degil, Turkay Darcan’in yorumunu Ataturk’un Genclige Hitabesi ile bitirmesi uzerine ve ona cevap olarak yazdim.

            Ayrica gecmisi hatirlamak iyidir, insa edilen gelecege isik tutar.

            Cevapla

            • drunkenknight Says:

              Elbette geçmişi hatırlamak iyidir ama çarpıtmadan,yalan dolan eklemeden,tek taraflı olarak bakmadan…Ancak böyle olursa geleceğe ışık tutması mümkündür…Tıpkı sizin yaptığınız gibi (!?)…

              Aşağıdaki Ahmet Nesin’in yazısı buna oldukça iyi bir örnek teşkil ediyor…okumanızı tavsiye ederim…

              Cevapla

            • Turkay Darcan Says:

              Sizde benim yorumumun uzerindeki yorumu okursaniz , neye neden genclige hitabe ile cevap verdigimi anlarsiniz. Benim cevap verdigim yorumun sahibi bariz bellidirki Mustafa Kemal Dusmani bir kişidir.Bunun yorumunun altina acikca yazmaladir. Dereyi gecene kadar ayiya dayi demekle olmaz bu işler. Türk milletini Mustfa Kemal Düşmanlarının kandırmasına izin vermiyecegiz. Cevap verdigim yorumun sahibi Genclige Hitabeyi, Subaylara hitabeyi vede Bursa nutkunu 10000 kez okuyup yutmalıdır.
              Sizinde okumanizi tavsiye ediyorum. Sözde bir tertible kahraman onurlu subaylarımız tutuklanacak, sahte belgeler duzenlenecek ve siz her zamanki gibi 12 eylulu hatirlatacaksiniz gidin Kenan Pasa yi yargilayin ( yiyorsa ). Din dersini resmi desr yapan Kenan Pasa degil midir ? Oysaki Atatükün “Vatandaş için MEdeni Bilgiler” kitabi resmi ders olmalidir ki bu kitap zaten M.Kemal Paşa tarafından zamanında ortaokullarda resmi ders olarak okutulması istenmiştir.

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Ben yukaridaki yaziyi okudum, bu bloga eklenmeden once de okumustum. O yazidan Ataturk dusmanligi cikartmak icin olayin ozunu bir hayli kacirmis olmak gerekiyor. Yazida Anitkabir haric, Ataturk’un siyasi/askeri liderligi ile ilgili hicbir sey yok. Sadece Kemalistlere yonelik bir takim elestiriler var ki eger Kemalistleri elestirmek Ataturk’u elestirmek olarak gorulecekse zaten isimiz var. Kemalizm bir ideolojidir ve “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.” diyen birinin arkasindan birileri tarafindan insa edilmistir. Bu nedenle TC kimlik numarasi olan herkesin Kemalist olacagi, olmayanlarin Ataturk dusmani sayilacagi gibi bir yaklasim son derece absurdtur. Yazida Ataturk’un ismi sadece su satirda geciyor:

                “Tutuklu eşleri, kocaları “nitelikli dolandırıcılık”tan tutuklanmış olsaydı Anıtkabir’e gidip eşlerini tutuklayan mahkemeyi Ata’ya şikayet eder miydi?”

                Bu soruyu sormak Ataturk dusmanligi ise ben buna sadece gulerim, verecek bir cevabiniz var ise duymak da isterim…

                Bir de Bursa Nutku demissiniz, ona ayrica guldum. Kemalistligi tartisilmayacak Falih Rfki Atay 1960’li yillarda Bursa Nutku’nun uydurma oldugunu soylerken, nutkun “memlekette anarsi yaratmak isteyenler” tarafindan ortaya atildigini ve Ataturk’un bu amacla kullanilmaya calisildigini ifade etmisti. Yine Ataturkculugunden suphe duymayacaginiz Ataturk Arastirma Kurumu Baskani Prof. Eraslan’in sozlerine de bir kulak verin dilerseniz:

                “Atatürk gibi millî iradeye önem veren bir devlet adamı, devlet otoritesine karşı halkı kışkırtan beyanda asla bulunmaz… ” dedi. Türkiye’de Cumhuriyet ve rejimle ilgili her tartışmada gündeme getirilen Atatürk’ün “Bursa Nutku”nun gerçek olmadığını, en yetkili merci açıkladı. Atatürk Araştırma Kurumu Başkanı Prof. Dr. Cezmi Eraslan, yaptığı açıklamada, gençleri “taş, sopa ve silahla cumhuriyeti korumaya” çağıran ifadelerin yer aldığı metnin hiçbir belgeye dayanmadığını ifade etti. Atatürk’ün “Bursa Nutku” olarak kamuoyuna deklare edilen konuşmayı 1933 yılında Bursa’da çıkan olaylar üzerine yaptığı söyleniyor. Hiçbir tarihi belgeye dayanmayan bu metin 1947 yılından sonra “Bursa Nutku” olarak lanse edilmişti”

                Bu haber basinda farkli gazetelerde yayinlandi ama ben size kaynak olarak kendisini Internet’teki en kapsamli Ataturk sitesi olarak tanitan ataturkinkilaplari.com adresinden haberin linkini veriyorum:

                http://www.ataturkinkilaplari.com/ah/280/ataturk%E2%80%99un-bursa-nutku%E2%80%99nun-varligi-tartisiliyor.html

                Cevapla

                • Can Acar Says:

                  Bursa Nutku’na farkli bir bakış açısı:

                  1933 Bursa Nutku’nun “içerik” ve “üslubu”yla Atatürk’ün 1923 Nutku’nun ve 1927 Gençliğe Hitabesi’nin “içerik” ve “üslubu” birebir örtüşmektedir. Her üç nutukta da gençlere seslenilmekte, her üç nutukta da Cumhuriyetin, devrimlerin korunmasının altı çizilmekte ve her üç nutukta da gençlerin direnişinden söz edilmektedir.

                  23 Nutku ve 27 Hitabesi, 33 Bursa Nutku’nun Atatürk’e ait olduğunun en güçlü kanıtlarıdır.
                  http://www.odatv.com/n.php?n=bursa-nutku-yok-diyenler-buna-ne-diyecek–1002111200

                  Önemli olan olayın ruhu. En başından “dikkat edin, bakın size emanet” diye uyarılan “gençler” olarak uyumayı veya kandırılmayı tercih etmişiz. Olan budur. Yok o nutuk var mı, bu nutuk ne zaman söylendi, bunlar sadece laf salatası.

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Farkli bakis acisinin once size ait oldugunu dusundum, sonra altinda Odatv’nin linkini gorunce taslar yerli yerine oturdu, bu da Odatv’nin bakis acisi deyip gecmek lazim, uzerinde durmaya degmez…

                    Cevapla

                • Turkay Darcan Says:

                  Oncelikle o yorumu yapan arkadas ve sizde mesajlarinizin altina Bizlerde Mustafa Kemal in izinden gidiyoruz ona sevgimiz sonsuzdur yazin.
                  Ben o yorumda direk ataturk dusmanligi sezdim baska kisilerde sezecektir. O arkadas zaten cevap bile vermedi.
                  Bana cevap verirken bile savunma modundasiniz.
                  Size sorum Ataturkcumusunuz ? Acik ve NET belirtin. Cunku Ataturkcu degil, Mustafa Kemal in izinde degilseniz sizle tartismam bile.Benim icin Atamin izinde olmayan bir Turk Vatan hainidir.

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Oncelikle sorunuzu cevaplayayim, hayir Ataturkcu degilim. Ataturk’e Kurtulus Savasi’nin baskumandani olarak buyuk bir saygi duyuyorum, Avrupa’nin yasadigi tarih icindeki en dramatik ve sancili donusumlerinden biri olan o donem icerisinde gosterdigi askeri basariyi ve o gunun kosullarinda Cumhuriyet’in kurulmasinda gostermis oldugu liderligi minnetle aniiyorum. Amma velakin Cumhuriyet sonrasi donemde bir siyasi aktor olarak Mustafa Kemal’in elestirilecek pek cok yonu oldugunu dusunuyorum. Bunu not et ettikten sonra size de sormak isterim; siz Ataturk’un manevi sahsiyetinin bekcisi misiniz? Size ne hakla insanlara yorumunuzda onu da yazin bunu da yazin diyorsunuz; haddinizi bilin lutfen!

                    Benimle tartisip tartismamaniz da umurumda degil acikcasi, ama insanlari siyasi goruslerinden dolayi vatan haini ilan etmeye haddiniz de hakkiniz da degil.

                    Cumhueiyet’in ilk yillarindaki pek cok uygulama elestiriye aciktir, bunlari dile getirmek vatan hainligi falan da degildir. Ornegin 24 Eylul 1925 tarihli Sark Islahat Plani’ni anlamadan ve elestirilmeden bugun kari karsiya oldugumuz Kurt sorununun derinliklerini goremezsiniz. Bilenler icin tekrar olacak ama kisaca hatirlatayim:

                    Madde 13: Aslen Türk olup Kürtlüğe mağlup olmaya başlayan bervech-i âtî Malatya, Elaziz, Diyarbekir, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişgezek, Ovacık, Hısn-ı Mansur (Adıyaman), Behinsi (Besni), Arga (Akçadağ), Hekimhan, Birecik, Çermik, vilayet ve kaza merkezlerinde hükûmet ve belediye dairelerinde ve sair mücessesat ve teşkilâtta, mekteplerde, çarşı ve pazarlarda Türkçeden maada lisan kullananlar evâmir-i hükûmete ve belediyeye muhalif ve mukavemet cürmile tecziye edilirler.

                    Madde 16: Fırat garbındaki vilayetlerimizin bazı akvamında dağınık bir surette yerleşmiş olan Kürtlerin Kürtçe konuşmaları behemahal men edilmeli ve kız mekteplerine ehemmiyet verilerek kadınların Türkçe konuşmaları temin olunmalıdır.

                    Ataturk milliyetciligi kavraminin mucidi 12 Eylul darbecileri tarafindan yururluge konulan 9.10.1983 tarih ve 2932 sayili “Türkçe’den Başka Dillerde Yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun”un esas itibari ile ruhunu bu Sark Islahat Plani’ndan almaktadir. Mesela kanunun 2 maddesi soyle der:

                    Madde 2: Türk Devleti tarafından tanınmış bulunan devletlerin birinci resmi dilleri dışındaki herhangi bir dilde düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlanması yasaktır

                    Sark Islahat Plani en azindan daha seffaftir, neyin yasaklanacagini acikca ortaya koymaktadir, darbeciler Kurtce kelimesini telaffuz etmeye bile cesaret edememislerdir – e nasil etsinler; yillarca kart kurt, Dag Turku dedikten sonra…

                    Bu Sark ISlahat Fermani ornegini niye verdigim umarim anlasilmistir. Bugun bir siyasi parti lideri ciksa, ben Ataturk’un izinden giderek iktidara gelince Kurtce’yi yasaklayacagim, cocugun dilini oncelikle anneden ogrendigi noktasindan hareketle Kurt kizlarini yatili Turk okullarinda egitecegim, asimilasyon politikalarini hayata gecirecegim dese ne dersiniz? Bu politikalar bugun uygulansa mutluluk duyanlar cikacaktir, bu blogta da vardir belki boyle insanlar; ama bu tur politikalari uygulamalari elestirmeyi vatan hainligi ile esdeger tutmak kabul edilebilir bir sey degildir. Sozun ozu, herkes haddini bilmeli, vatani sevmek ve kimin ne kadar sevdigine karar vermek kimsenin tekelinde degil!

                    Cevapla

                    • trekking Says:

                      Fmeraklı, Diğer ulus devletlere bak bir bakalım. Kurulduğu zaman kaç kişi italyanca, Fransızca konuşuyormuş. Birliği sağlamak için mecbursun aynı dili konuşmaya. İsteyen istediği dili konuşsun diyorsan üstelik cumhuriyet ilan edildikten 2 yıl sonra ve üstelik bu coğrafya da. Biraz insaf.

                      Bugünün kabulleriyle dün’e bakmaya kalkma.

                    • fmerakli Says:

                      Trekking,

                      Hadi bakalim diger ulus devletlere, ama bu pek hosunuza gitmeyebilir.

                      Italya demissiniz, oradan baslayalim.

                      Italya’da Bolanzo eyaletinde bugun eyalet nufusunun yaklasik %4’unu olusturan, toplam nufuslari da yaklasik 35.000 olan Ladin azinligi yasamaktadir ve bu azinlik kendi dilini konusmaktadir. Italyan Ladinler’i 1. Dunya Savasi’na kadar bu dili serbestce kullanmis ve bu dilde egitim de alabilmislerdir. 1921 yilinda ise Ladin’ce konusmak ve hatta Ladin kelimesini kullanmak Mussolini tarafindan yasaklanmistir. Ladin’lerin bir azinlik olarak tekrar taninmalari ve dilleri/kulturleri uzerindeki baskilarin kalkmasi ancak 2. Dunya Savasi’ndan sonra 1948 yilinda gerceklesmistir.

                      Hadi Ispanya’da kendi dillerini (Eskuara) konusan Bask’lara bakalim. Yuzyillardir dillerini konusan ve kulturlerini yasayan Bask’larin, Ispanya tarihinde dillerini konusmalarinin suc oldugu, kendi dillerinde egitim almalarinin yasaklandigi tek bir donem vardir: Franco donemi!

                      Yine ismini andiginiz icin Almanya’ya bakalim. Herkesin bildigi seyleri de degil daha detay gibi gorunecek bir bilgi vereyim. Avusturya’da Carinthia bolgesinin guneyinde, ki bu bolge Italya ve Yugoslavya ile sinir bolgesi olur, 6. yuzyildan beri Sloven azinlik yasar ve Slovencenin bir diyalektigini konusurlar. Ilginctir, Avusturya’da Alman isgaline silahli direnis gosteren tek bolge Carinthia bolgesi olmustur ve burada yasayan Slovenlerin dillerinin konusmalarinin yasaklandigi yine tarih boyunca tek donem bolgenin Nazi Almanya’sinin hakimiyetinde oldugu donemdir. 1955 tarihli bir anlasma ile bugun Avusturya’daki Sloven azinligin dil ve kulturel haklari koruma altina alinmistir ve Avusturya’da Slovenleri konustuklari dil yuzunden ayrimciliga tabi tutmak ceza kanununda tanimlanmis bir suctur.

                      Nihayetinde o ulkelerde de milliyetcilik akiminin dalgasi ile ulus devletlerin kurulmasi eni topu bir asirlik bir dilime sikisir, Ispanya’da 1812, Italya’da 1861, Almanya’da 1871, Fransa’da ucuncu cumhuriyet ile 1870’de, Avusturya’da bizden birkac yil once 1918’te ve doguya dogru geldikce de tarihler bizimkine yaklasir… Benim yukarida verdigim orneklerin sayisi artirilabilir ama gordugunuz gibi eger Avrupa’da da ulus devletler kurulurken azinliklara yonelik benzer asimilasyon uygulamalari vardi denilirse karsiniza nahos siyasi figurler ve nahos siyasi rejimler cikiyor, o yuzden dikkat etmek lazim.

                    • Turkay Darcan Says:

                      Sonuç benim dediğime geldi, savunma sebebinizde ortaya çıktı. Benim cevap verdiğim yorumdaki arkadaşla görüşleriniz zaten aynı.bana demiştinizki Atatürkü sevmedigini nerden cikardiniz yorumunda tek kelime ATA geciyor seklinde buda sizin dansözlüğünüzdü benim amacımda bu dansözlüğü ortaya çıkarmaktı. O yüzden inantla Atatürkçü müsünüz diye sordum ve cevabımı aldım. Demekki ben dogru analiz etmisim TEK ATA kelimesini yazısından bir insanın ATA ya olan saygısını anlamk mümkün olabiliyoırmuş. Siz Atatürkün düşüncelerini ve ilkelerini kabul etmeyen birisiniz.Tutuklanan subaylarımızı n tek suçuda bu zaten Atatürkü sevmek, ilkelerine düşüncelerine bağlı kalmak .sizinle olan tartılmayıda Gönüllerimizin paşası Teğmen Çelebi’nin savunmasından bir paragraf ile kapatıyorum.

                      Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet,

                      Mustafa Kemal sevgimiz, çizgimiz bize zehir edilmeye çalışılıyor.
                      Çok net ifade ediyorum.
                      Bunları buraya suç unsuru olarak koyanların görevleri beni bununla suçlayıp hapis yatırmaksa, benim görevim hapis yatmaktır.
                      Onların görevi beni öldürmekse o zaman benim ki de bu uğurda ölmektir. Hem de gözümü bile kırpmadan.
                      Bu düşüncede olanlar sürgüne gönderiliyorsa, benim görevim umutsuzluğa kapılmadan yola çıkmaktır.
                      Nutuk, Medeni bilgiler, Lozan, Hasdal’da serbestse ben orada olacağım.
                      Vicdanımızı yastık yapar yatarız ama yastığımızın altına da Nutuk koyarız.

                      Mustafa Kemal’in asil devletinde bunları suç kabul eden herkese sesleniyorum:

                      Zincire vursanız ellerimi ve ayaklarımı tehdit edebilirsiniz.
                      Boynunu vurduracağım derseniz boynumu tehdit edersiniz.
                      Avukatını tutuklarım derseniz savunmamı tehdit edersiniz.
                      Hapiste çürüyeceksin derseniz tehdit ettiğiniz şu zavallı bedenimdir.
                      20 ay yattım 120 bin ay yatsam ne olur? Ömrüm zindanda bitse ne olur?
                      Adam olan yeminine sadık kalır. Ben askerlik yeminime sadık olarak bu dünyadan göçeceğim.
                      Beni, benliğimi, ruhumu hiçbir şekilde tehdit edemezsiniz.
                      Bunlardan biri için bile korkuya kapılacak olursam işte o zaman tehdit edilen gerçekten ben olurum.

                      Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet,

                      Vatanını, ulusunu sevmiş olmanın bedelini ödeyen insanların ne ilkiyiz ne de sonuncusu.
                      Ancak unutulmasın ki biz burada olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyüklüğünden bir şey kaybetmez. Vatan sağ oldukça elbet bu mevkilere, makamlara gelip bu görevleri ifa edecek vatan evlatları bulunur.
                      Üç tane alırsınız, her sene Harbiye den bin tanesi mezun olur.
                      Türk Silahlı Kuvvetleri mahkeme salonlarına sığmaz!

                    • fmerakli Says:

                      Tutuklanan subaylarin Ataturk’u sevdikleri icin tutuklandigini soylemissiniz, guldurdunuz beni. Tutuklanan subaylarin Ataturk’u sevdiklerinden kuskum yok, ama kendilerine isnat edilen suclarin Ataturk’u secmek ya da sevmemekle de bir ilgisi yok.

                      Mesela Askeri casusluk ve santaj iddianamesini ele alin, bu iddianamde emekli/muvazzaf TSK mensubu devletin guvenligine iliskin bilgileri santaj ile ele gecirmek ve casusluk faaliyetinde bulunmak ile suclaniyorlar. BU sorusturma kapsaminda ele gecirilen bilgiler arasinda kimi TSK mensuplarinin ozel hayitlarina iliskin videolar ve kayitlar var. Iddianameden anliyoruz ki bir dizi TSK mensubu, ki bunun icinde Balyoz davasainda sanik olanlar var, o davaya musteki olarak dahil olmus, yani kimi TSK mensuplari kendi ozel hayatlarini kayda alan bir takim TSK mensuplarindan sikayetci olmus.

                      Eger ordu mensuplari sizin iddia ettiginiz Ataturk’u sevdikleri icin yargilaniyorlar ise yukaridaki ornegi nasil aciklayacagiz. Eger o davada sanik durumunda olanlar icin “Ataturk’u sevdikleri icin yargilaniyorlar” diyorsak, o saniklardan sikayetci olan TSK mensuplari icin ne diyecegiz? Onlar da Ataturk’u sevdikleri icin mi boyle bir karar aldilar?

                      Velhasil kelam, olayin Ataturk’u sevmek ile Ataturkcu olup olmamak ile bir ilgisi yok. Ataturkcu oldugundan suphe duymadigimiz Kenan Evren bir gun mahkeme onune ciktiginda “Ataturk’u sevdigi icin yargiliyorlar pasamizi!” mi diyecegiz…

                    • Turkay Darcan Says:

                      Bu sayfada Paşamızın kızı ve damatı zaten o bahsettiğiniz belgelerdeki tutarsızlıkları çok güzel çıkartmışlar.Asıl suçlarından bahsetmiştim ben.Hepsi Türk milletinin kahraman onurlu subaylarıdır.Aralarında tanımadıklarımda var elbette ancak belgelerdeki tutarsızklar gosteriyorki isimlerinin karalanması için sahte belgeler cd ler düzenlenmiştir. Bu mesajınızda 25.02.2011 Teğmen Çelebinin ( kendisi gönüllerimizin paşasıdır tekrar belirtiyorum ) son savunması ile cevap veriyorum.

                      Önümüzde iki seçenek var.Ya korkup sinerek “hukuk var” diyenlerin yalanına inanacağız ve hukuku rayından çıkarıp kirli ihtiraslarının balyozu haline getirmeye çalışanlara yol vereceğiz ya da M. Kemal’in belirttiği esasları takip edeceğiz.

                      Tüfek icat olunca mertlik bozulmuştu…Bugün namertlik kavramı farklı bir boyut kazandı. Çünkü…
                      PUSU MEKAN DEĞİŞTİRDİ…!
                      Milletimiz pusunun sadece dağda olduğunu sanıyordu. Oysa kışlalara, evimize, bilgisayarımıza, telefonumuza girdi… Zihinlere, vicdanlara girdi…

                      PUSU ARAÇ DEĞİŞTİRDİ..!
                      3 kuruşluk mermi yerini 5 kuruşluk CD’ye bıraktı…Artık ölüm bölgesinde şarapnel parçalrı değil veri parçaları var…!

                      PUSU YÖNTEM DEĞİŞTİRDİ..!
                      Göz-göze arpacık yerini (bilgisayar, telefon)-(DVD, CD, bellek)-enter ‘a bıraktı.

                      PUSU MAZARET DEĞİŞTİRDİ..!
                      Kasten değil, SEHVEN !

                      PUSU HEDEF DEĞİŞTİRDİ..!
                      Hedef dün olduğu gibi bugün de Türk Askeri…

                      TÜRK ASKERİ ! Taşın toprağın akrabası, “vatan sağolsun” seslerinin çocukları…Zincirin, kırbacın, zulmün kar etmediği o büyük tahammül..!

                      Türk Askeri bir fikirdir. Gevşemez, vazgeçmez, sarp, yalçın bir fikirdir.Düşünce göklerimizin baş konağı vatandır vatan..!

                • Turkay Darcan Says:

                  Bununla birlikte verdiginiz linkteki yaziyi okursaniz Ataturk isyana davet etmez üzerinden nutkun kendisine ait olmadigi sonucuna varilmaya calisilmistir.
                  ataturk Genlige hitabesinde dahi direnisten bahsetmektedir.
                  “Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler.” bu cumlede kastettigi dusman hangi dusmandir ? iktidara karsi cumhuriyeti savunmak ne demek oluyor ? direnis olmuyormu ?
                  Vede sizden soruma cevap beklyiorum. Siz Ataturk’cumusunuz ? Mustafa Kemal’in izinde misiniz ?

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Asagida bir baska yoruma 12 Eylul oncesinde uygulanan sikiyonetim ile ilgili verdigim bir cevapta kimlerin gaflet, dalalet ve hiyanet icinde davrandiklarini izah ettim, merak ediyorsaniz oradan okuyunuz lutfen…

                    Cevapla

                  • ihtimal Says:

                    Turkaycim, ninem bu blogtani su yazini ve inatci sorunu gorseydi ” Hayyy Ataturk kadar kafana tas dussun emi” derdi. Baska soze ne hacet 🙂

                    Cevapla

    • drunkenknight Says:

      U.Atalay…

      _adliyede, mulkiyede mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayiz. bir taraftan o kanun ve kurallari, diger taraftan da kanun ve kural adami olma imajini kullanmaliyiz. yani sizi goren, bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar demeli.
      ***
      taa ilerilere gitmeli, can damarlari icinde dolasmaliyiz. cepheleri ogrenmeleri lazim arkadaslarimizin. hukuk sistemini didik didik etmeliler. sistemin puf noktalarini bilmeleri lazim. biz de calisip onlari istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz.
      ***
      dikkatli olmaliyiz. erken harekete gecersek, tepemize binerler. durmadan hazirlanmaliyiz. zamani gelince, uygun bosluk bulunca maratona geceriz. devlet memuru arkadaslarimiz kahramanlik yapamazlar. erken vurus yaparlarsa dunya baslarini ezer. butun anayasal muesseselerdeki guc ve kuvveti cephenize cekeceginiz ana kadar her adim erken sayilir….Fethullah Gülen

      _”demokrasi bir trendir, ineceğimiz durağa gelince ineriz, amaç değil araçtır…”…Recep Tayyip Erdoğan

      Aslında herşey önceden planlanmıştı…Anayasa Mahkemesi ve HSYK nın yapısının değiştirilmesi (ele geçirilmesi) siyasi iktidar için hem başlangıç hemde kırılma noktasıydı…Şayet bunu başarabilirlerse ülkeyi istedikleri gibi dizayn edebilmelerine dair önemli bir avantaj sağlamış olacaklardı… Mevcut koşullar altında bunu meclisten geçirebilmek imkansıza yakındı, muhalefet partilerinin göstereceği direnç, medya desteğiyle buluştuğunda ters tepki verebilirdi ayrıca geçse bile mevcut yapısıyla Anayasa Mahkemesinden dönme ihtimali oldukça yüksekti…Bu durumda ‘referandum’ önlerindeki en iyi çıkar yoldu…ama nasıl ??…onları iktidara taşıyan oy oranları bunun için yeterli değildi,en azından kendi tabanı dışından 10 belki 15 puana ihtiyaçları vardı…peki nasıl yükselteceklerdi oy oranlarını…? kendi tabanlarını muhafaza ederken diğer partilerin tabanlarından nasıl oy koparacaklardı ?…tabi bütün bunları yaparken muhalefetin sesinin de bir şekilde kısılması gerekiyordu en azından bir süre için…süre giderek azalıyordu…(Edelman a daha önce verilen,darbe planı olduğu iddia edilen belgeleri hatırlayalım…bu sadece testti…ve planın çok önceden varolduğunu kanıtlıyor…)…oyun başlamıştı…İmal edilen belgeler aapar topar bir bavula konmuş,Mehmet Baransuya teslim edilmiş (kağnağı ve doğruluğu hiçbirşekilde teyit edilmeden),ve malum gazetede çarşaf çarşaf yayımlanmaya başlamıştı…ilk manşetler neydi : Camiler Bombalanacak….mesaj kime veriliyor dersiniz ?…mütedeyyin yada inançlı olarak tabir edilen ama Akp ye mesafeyle yaklaşan politikalarını doğru bulmayan vatandaşlara….Kendi Jetimizi düşüreceğimiz : Peki bu iddia kime sessleniyor ?…Kendilerini ulusalcı olarak gören,TSK ile hiç bir sorunu olmayan ama mesafeli de duran kesimlere olabilir mi ?…Bu iki toplamdan elde edilecek oy oranı 15 puanı bulabilir mi ?…Yandaş medyanın yalan ve çarpıtılmış haber yapma gücünü,siyasi otoritenin gücüyle birleştirince,(al gülüm ver gülüm sızdırmalar),tv lerde sözüm ona aydın/uzman/araştırmacı geçinen zat-ı muhteremlerin ahkam kesmelerini, deliller üzerindeki yakın bir zamana kadar uygulanan erişime izin vermeme olaylarını ve milletimizin eğitim durumunu göz önüne aldığımızda (bugün bile hala referandumda insanlarımızın neyi oyladıklarını konu alan anketler herşeyi gözler önüne sermektedir) oldukça mümkün görünüyor…Bu arada referandum sürecinde kullanılan ‘Hayır’cıların darbecilerle bir tutulmasını ve diğer şekere sarılmış maddelerin meydanlarda prompter dan okunmasıyla (başbakanın tabiriyle; hap haline getirilmiş paket)ve karşı olmanın statükoyla kol kola olmak anlamına geldiği algısını yaratarak,ve bunların hepsini bir potada birleştirince,oluşan rüzgarı siyasi otoritenin bonus hanesine yazmamak olmaz…Muhalefetin konunun özüne uzak yaklaşımlarıyla Akp nin ekmeğine yağ sürmesi de cabasıydı…okyanus ötesinden gelen sesi “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda ‘Evet’ oyu kullandırmak lazım. Ben zannediyorum kalkarlar da” nereye koyacağız bu bağlamda?…Uzun lafın kısası…Ergenekon ve Balyoz davaları Anayasa Mahkemesi ve HSYK nın yapısının değiştirilebilmesi için kurgulanmış bir oyundur ve içindeki tutarsızlıklar kısıtlı zaman içerisinde yaratıldığından ve kontrol edilebilecek zaman olmadığından bu şekilde servis edilmiş ve gerisi hukukun üstünlüğüne bırakılmıştır…(ne de olsa artık üstünlerin hukukundan,hukukun üstünlüğüne geçilmiştir…tabii yerseniz..)…Yargıtay ve Danıştay’ın yapsını yeniden düzenleyen kanunun da yürürlüğe girmesiyle (burada da bir oldubittiye getirilmiştir insanlarımız,yükselen itirazlara rağmen cumhurbaşkanının sadece 3 günde onaylaması da oldukça düşündürücüdür…) hukuki anlamda kadrolaşma/devletin dönüştürülmesi de tamamlanmış olacaktır…Başkanlık sistemine geçişte fiilen TBMM nin ve dolasıyla da Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunu getirecektir…

      Gölcük Donanma Komuntanlığı’nda yapılan aramalara ve bulunan belgelere gelecek olursak : Sözde Balyoz iddianamesine konu olan delillerin sayın Pınar DOĞAN,Dani RODRİK ve savunma avukatları tarafından delik deşik edildiği bir zamanda tatlı su aydınlarının,liboşların ve dinci medyanın bu konuya nasıl atladıklarına bakılırsa,Balyoz iddialarının bir bakıma emniyet sübabı olarak düşünülmüş olabilir,suyun bulanık tutulması isteğinin bir göstergesi ve yalan dolan haberlerle yaratılmış olan kamuoyu desteğinin yitirilmemesine yönelik stratejik bir hamle olabilir…Zira hem bu yaratılmış olan kamuoyuna hemde sözde aydın takımına en azından seçim sonrasına kadar hala ihtiyaç vardır…

      Cevapla

    • trekking Says:

      Hatırlar isen, rütbeleri sökülüp er’liğe indirilen bir general var idi. Onu ziyarete gitti mi Genelkurmay. Ailesi başı önde dik, Ata’ya gidip şikayet etti mi. Yanında on binler olduğu halde. Sapla samanı birbirine karıştırmayın. Daha bu insanların darbe ye teşebbüs suçu işleyip işlemdiklerini bilmiyoruz. Ama sizin gibi, hem yargıç, hem de savcılar olunca herşey kolay tabi.

      Bizzat Bu ülkenin kurucusu, Asker’in Askerlik yapmasını, siyasete bulaşmamasını, siyasete bulaşacaksa üniformasını çıkarmasını istemiştir.

      Ancak şunu da unutmamalı, bizim coğrafyamız kolay bir coğrafya değildir. Her an uyanık ve teyakkuz halinde olmak gerekir. Eğer Ordu yu iktidara ortak bir konuma getirmişler ise, bunda tek suçlu Ordu değildir. Türkiye yi bugüne kadar kötü yöneten, Lokanta da hesabı ödememek için maraza çıkaranlardır. “Düdük çalıp Meclis tatil edildiğinde” asker’in gözünün içine bakıyorlardı adeta. Gelsinde bu durumdan bizi çıkarsın diye. Hangi darbe ülkenin ekonomik olarak müreffeh, silolarının, ambarlarının dolu, Kasalarının dolu, Rezervlerinin dolu olduğu dönemde yapılmıştır. Ben söyleyeyim. Denizin bittiği yerde.

      Ayrıca darbeler de Dış güçler etkisinden hiç bahsetmemişsiniz. Bu darbeler in arkasında hangi güçler vardı. Dolayısı ile çizdiğiniz tablo’nun bir hayli eksiği var.

      Ben daha önce de yazdım. 1980 darbesinin üzerinden çok sular aktı. O dönem kapalı bir ekonomi miz vardı. Cebinde dolar taşıyan Türk Parasını Koruma kanunu’ na muhalefetten içeri atılıyordu. toplam dış ticaret hacmimiz 5 milyar $ idi. Bugün yaklaşık 280 milyar $. İMKB ‘nin %65 i yabancıların takasında. Hazine Bonosunda durum aynı. 500 büyük şirketin, büyük kısmı yabancıların elinde. Sigortacılığın nerdeyse tamamı yabancıların eline geçti. Bankacılık ta %40. Ayrıca artık Ayçiçeğini, Mercimeği, fasulyeyi bile ithal ediyoruz. Yani Darbe yapmaya kalkacak salaklar, Bu tablo karşısında Dünya’nın en salak insanları dır benim gözümde. Bir hafta içinde fırınlar ekmek çıkartamaz hale gelir. Ve bu durum karşısında hiç bir darbeci duramaz, dayanamaz. Zaten emperyal güçler in destek vermediği bir darbe için, bir tane cemse’yi bile çıaramazsınız garnizon dışında.Bilmem anlatabildim mi.

      Cevapla

    • doğruya doğru Says:

      Her şeyi kendi zamanı ve zemininde düşünün ve irdeleyiniz lütfen.. Sanırım gençsiniz ve 1980 leri günlük yaşamınızdan bilemezsiniz.. Şimdi Evren Paşa’yı çarmıha germeye çalışanlar 12 Eylül 1980 öncesinde yolda belde rastladıkları her subaya “ne zaman darbe yapıp akan kanları durduracaksınız” diye soruyorlardı.. Sokak ortasında hiç bir neden yokken vurulan bir hocamızın cenaze töreninde garnizon komutanına gidip yalvardık öğrencileri olarak; yeter artık, müdahele edin de dursun şu akan kan dedik… Günde ortalama 15 gencin öldürüldüğü günlerdi.. Şimdi unutuldu gitti.. Kaedeş kavgasını durduranlar da niye akn kanı durdurdunuz diye suçlanır oldular.. Doğruya doğru, eğriye eğri diyelim lütfen.. Başka türlü kurtuluşumuz yok.. Düzmece belgelerle askerden intikam almanın da alemi yok..

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Dodru soyluyorsunuz, herseyi kendi zamani ve zemininde dusunmek lazim. Hatirlayalim, 12 Eylul oncesinde Maras olaylari yasandi, 111 kisi katledildi Maras’ta, ki Maras olaylari 1978 yilinda ilan edilecek sikiyonetimin temel erekcesini olusturdu. Bugun gladyo/kontrgerilla tartismalarinda Maras olaylarina yapilan vurguyu da not edip, bir gercegin altini cizelim ki sizin soylediginiz gibi 12 Eylul’u kendi zamani ve zemininde anlamak mumkun olsun. Maras olaylarini takiben sikiyonetim ilan edilmistir Turkiye’de. Yani de facto bir askeri rejim kurulmustur. Sizin o bahsettiginiz ortalama gunde 15 kisinin oldugu 1978-1980 arasi ulke sikiyonetim ile idare edilmistir. 26 Aralik 1978 ile 12 Eylul 1980 arasinda olaylarin en sik yasandigi Ankara, Istanbul, Izmir gibi toplam 22 ildeki sikiyonetim, askeri darbe sonrasi ulkenin geneline uygulanmaya baslamistir. Yasi genc olanlar icin bir ayrintininn altini cizelim, 26 Aralik 1978’te 22 ilde ilan edilen sikiyonetimle birlikte temel hak ve hurriyetlerin kullanilmasina sinirlama getirilmis ve mulki idare askeri idareye devredilmistir. Yani bu illerde yasanan olaylari engelleme sorumlulugu bizatihi sikiyonetim komutanliklarindadir.

        1978’ten beri sikiyonetimde gunde ortalama 15 kisinin olurken 12 Eylul darbesi ile akan kanin bicak kani durmasi arasindaki iliskinin ne oldugu artik biliniyor, bunu da birinci agizdan ogrendik. Kenan Evren kendisi ile yapilan bir mulakatta aynen sunlari soyledi:

        “Soru: Ülkede 1970’ler boyunca her gün 50-100 insan sağ-sol çatışmasında ölürken, neden darbe yapmak için 12 Eylül sabahını beklediniz?

        “Cevap: 1970’lerin ortalarında halk henüz bir askerî yönetim fikrine tam olarak hazır değildi. 1980 yılı sonbaharına kadar olayları izleyerek koşulların iyice olgunlaşmasını bekledik.”

        Evet “dogruya dogru”, sikiyonetim altinda onca insan can verdi, cunku birileri sartlarin olgunlasmasini beklemekteydi. Sokak ortasinda hocaniz hic bir neden yokken vuruldu, cunku birileri sartlarin olgunlasmasini beklemekteydi. Darbe sartlari sebepsiz yere olen hocaniz ve daha nicesininn kanlari ile olgunlastirildi ve siz tum bunlardan habersiz askerlere “yeter artik, mudahale edin ve durdurun su akan kani” dediniz.

        Ne kadar ironik degil mi?

        Benim bu kadar yazarak anlatmaya calistigim meramimi, Demirel kendine has uslubu ile Evren’e yonelttigi bir cumleye sikistirivermisti, onu da hatirlayalim:

        “11 Eylül’de akan kan 13 Eylül’de nasıl durdu? Zaten ülkede sıkıyönetim vardı ve bütün asayiş askere havale edilmişti. Siz o dönemde Antalya’da tapu kadastro müdürü müydünüz?”

        12 Eylul’de kardes kanini durduranlar, 2 yil boyunca darbe kosullarini olusturmaya yetecek kadar kanin aktigina kanaat getirdikten sonra akan kani durdurdular! Sozun ozu, darbecileri, en azindan ben, “neden kardes kanini durdurdunuz” diye degil, “kardes kaninin akmasina sirf darbe yapabilesiniz diye neden goz yumdunuz; sikiyonetimde asayisi saglamak sizin sorumlulugunuzda iken neden kilinizi kipirdatmadiniz” diye sucluyorum. Cunku sikiyonetim altinda akan kani durdurmanin zor olmadigini 13 Eylul sabahi gorduk!

        Cevapla

        • trekking Says:

          Sen internetten araştırmayı seversin. Hadi Uluengin’in yakın zamanda Hürriyet te yazdığı yazıyı bul. Evren’in bir sözüne dayanarak bu yorumları yapıyorsunuz. Hiç dış mihrakları, emperyal güçleri dikkate almadan.

          Bu asker, ne kötü asker miş ki, günde 15-20 kişi nin öldürülmesini bekleyip darbe şartlarının oluşmasını bekliyormuş. Neymiş 1970 de halk hazır değilmiş. O zamanki komuta kademesi, eh ne yapalım bize kısmet olmayacak, bizden 5-10 sene sonra gelecek komuta kademesini darbe için hazırlayalım mı demişler acaba. Ve neden gelip 3 yılda gitmişler acaba.

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Ben Evren icin “sartlarin olgunlasmasini bekledirler” desem, bu bir ithamdir ve sozlerinde haklisiniz. Ama bunu ben demiyorum, Evren’in klendisi soyluyor. Sen o donem tapu muduru muydun diye ben sormuyorum, darbe oncesi siyasi bir partinin lideri olan, sonrasinda Cumhurbaskanligi da yapmis birisi soruyor…

            Darbenin arkasinda bir faktor olarak dis mihraklar var idiyse, ki muhakkak vardir, ordunun sartlarin olgunlasmasini bekleyerek onlarin ekmegine yag surdugunu soylemek de mumkun, ki 12 Eylul darbesinin Amerika’nin icazeti alinarak yapildigi da bir sir. Merak eden Henry Kissenger’in anilarini okusun!

            Cevapla

        • doğruya doğru Says:

          Sevgili fmeraklı..

          Demirel’in zamanın Emniyet Gn. Müdürüne söylediği iddia edilen ve bu güne kadar yalanlanmayan şu sözünü de hatırlayalım lutfen..
          Ülkücüler silahlanıyor ve eğitim kamplarında silah eğitimi alıyorlar raporu getirildiğinde şunu söylemiş:
          ” İTİ İTE KIRDIRIYORUZ; DAHA NE İSTİYORSUNUZ?”

          Geçmişimiz hiç bir yöneticimiz için temiz değil anlaşılan..

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Demirel’in bu sozunu daha once duymamistim, ancak “bana milliyetciler adam olduruyor dedirtemezsiniz” demisligi de vardir Demirel’in…

            Cevapla

            • acracia Says:

              o dediginiz “sagcilar” degil miydi?

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Dogru agzindan cikan kelime sagcilar idi, ben zihnimde biraktigi izi yazmisim…

                Cevapla

                • acracia Says:

                  Evet. Cunku o donemki kutuplasmalar sagci-solcu ekseninde idi, malumunuz. Milliyetcilik sorgulamasi cok sonra, daha anakronistik olmus gibi geldi yazinizi okuyunca; milliyetci anlami tasiyabilmesi icin daha sonraya, 80’lerin sonuna yakin-90 baslari zamani daha makul bir donem olur.

                  (Bu arada bir kac gundur takip ediyorum yazilanlari; dusunuyorum uzerinde.)

                  Cevapla

    • inor Says:

      Bu dezenformasyonun vardığı son nokta olsa gerek. Hala bazı yarım zekalılar, subay eşleri ve çocuklarının darbecilik dolayısıyla yüzlerinin kızarması gerektiğini düşünüyor. Halbuki bu insanlar ortaya çıkıp “darbecilik mübahtır” demiyorlar ki. Kimse kocam darbecidir, babam cuntacıdır, en doğal hakkıdır, sever de döver de demiyor ki. Tek isteğimiz adaletin doğru işlemesi diyorlar. Babalarının, kocalarının asılsız iddialar ile tutuklu olarak yargılanmasına karşı çıkıyorlar. Niye yüzleri kızarsın? Kendi babasının, kocasının masumiyetini bilen bu kişilerin, bu sitede çürütülmüş delilleri gördükçe davadaşlarının masumiyetine ikna olmaları da gayet doğaldır. Herkes Ahmet Altan’a mı inansın illa ki? Demokratlığın kaşesi onun mu elinde. Bu insanlar şüphe duymadan, göz göre göre haksızlığa uğradıklarına inanıyorlar ve uğradıkları haksızlığa karşı mücadele vermeye çalışıyorlar. Bundan doğal ne olabilir anlamıyorum.
      Bir de son günlerde dikkatimi çeken bir nokta var: bu insanlar seslerini çıkarabiliyorlar ve haklarını arayabiliyorlar diye şimdiye kadar hakkı yenmiş ve ezilmiş birilerinin sinirine dokunuyor. Biz hapislerde neler çektik, ne işkenceler gördük, bunlara nasıl ayrıcalıklı davranılır şeklinde bir söylem yürütüyorlar. Bizim aydınlarımızın ipi göğüslemeye 2 adım kala yere kapaklandıkları nokta budur işte; bu “bende yoksa başkasında da olmasın” zihniyetidir. Asıl önemli olan bu haksızlıkların, adaletsizliklerin hiç olmaması değil midir? Bunun nominal noktasında durmaya çalışan kişiler niye haksız olsunlar? Bu insanlar birlik olabiliyorlarsa, kokuşmuş adalet sistemine karşı ses çıkarabiliyorlarsa bundan dolayı “ayrıcalıklı” sayılıp bu şekilde aşağılanabilirler mi?
      Diyorlar ki bu adalet sistemi askeri vesayet yüzünden bu hale geldi. Mutlaka doğrudur. İyi ama bunun günahını darbeyle işi olmayan onlarca subay, sırf darbecilerle meslektaş oldukları için neden çeksinler? Utanılacak bir şey yapmamışken niye utansınlar. Konu ister hırsızlık olsun, ister çocuk pornosu, ister uyuşturucu kaçakçılığı olsun veya isterse darbecilik olsun hiç farketmez. Suçun bir gramını bilekabül etmiyor isen, ki kendi kendinin ne kadar suçsuz olduğunu biliyorsundur, kendini utanmadan savunursun. Aynı delillerle, aynı şekilde suçlanan davadaşlarının masumiyetine inanıyorsan onlarla da dayanışmaya girersin; yine utanmadan.
      Yazının son kismina katılıyorum. Gerçekten de bu algılama zorluğu Türkiye’nin darbeci-vesayetçi gelenekle mücadelesinin en çetin faslını oluşturuyor.

      Cevapla

    • HALİL Says:

      BU İNSANLARIN SUÇLU OLUP OLMADIKLARI BELLİ DEĞİLKEN SUÇLU GÖSTERİLMELERİ,YARGILAMA AŞAMASINDA LEHLERİNE OLAN DELİLLERİN GİZLENMESİ,UYDURMA DELİLLER ÜRETİLMESİ.KİMSE YARGILAMA OLMASIN DEMİYOR,AMA İNTİKAM HİSSİYLE SUÇSUZ İNSANLAR PEŞİNEN CEZALANDIRILMASIN DENİLMELİDİR.TUTUKLANACAĞINI BİLEREK YURTDIŞINDAN GELİP TESLİM OLAN İNSANLAR İÇİN KAÇMA ŞÜPHESİNDEN BAHSETMEK SADECE KÖTÜ NİYETTİR.
      TÜRKİYE DE DARBE DÖNEMİNİN KAPANDIĞI BELLİYKEN KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN KENDİ ÇIKARLARI İÇİN BU YÖNTEMİ SEÇMİŞ OLMASI,MASUM İNSANLARI PEŞİNEN CEZALANDIRMASI ELBET BİRGÜN KARŞILIK GÖRECEKTİR.

      ÜSTÜNE ÜSTLÜK BU BAHANELERLE HAKSIZLIK YAPILIRKEN,LAİKLİĞE KARŞI ODAK OLMAKTAN HÜKÜM GİYMİŞ BİR HÜKÜMETİN(YARGISI VE MÜFETTİŞLERİ VASITASIYLA) ,MALUM CEMAATLERİ VE İŞLEDİĞİ SUÇLARI TAKİP ETMESİ GEREKEN GÖREVLİLERİ,YAPMALARI GEREKEN BİR GÖREVDEN DOLAYI,UYDURMA OLDUĞU KANITLANMIŞ BELGELERLE İÇERDE TUTMAYA ÇALIŞMASI AYRI BİR KOMEDİDİR(TRAJEDİDİR ASLINDA)
      BUNUN YANINDA ,İNANIYORUM Kİ,PKK İLE MÜCADELE ETMİŞ VE ÖZELLİKLE AMERİKA KARŞITI OLAN SUBAYLAR ÖZELLİKLE TUTUKLANARAK BİR YERLERE VERİLEN SÖZLER YERİNE GETİRİLMEKTEDİR.NERDE BAŞARILI VE BİZZAT SAVAŞMIŞ KOMUTAN VAR ,ŞU ANDA İÇERDE.

      ALLAH HEPSİNİN YARDIMCISI OLSUN.

      Cevapla

  5. drunkenknight Says:

    Ahmet Nesin yazdı
    22.02.2011 16:44

    Ahmet Nesin’in blogunda Ahmet Altan’a “Bütün derin devleti sadece ordu olarak görüyorsun, siyasileri yok sayıyorsun” dedi. Nesin’in yazısı şöyle:

    Taraf Gazetesi yazarı Ahmet Altan’ın önceki günkü yazısının başlığı “Konuşma”ydı. Bu yazıda Altan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Nerede Ergenekon, gösterin ben de üye olacağım.” tümcesini ele alıyor. Kılıçdaroğlu’nun bu tümcesini 2 şekilde okuyabilirsiniz, ya Ahmet Altan gibi hata diyebilirsiniz yada benim gibi “Kılıçdaroğlu bir zarf attı ve başta AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere kimilerinin bu tuzağa düşeceğini biliyordu…” diye yorumlayabilirsiniz. Neden böyle düşünüyorum, çünkü Erdoğan bana göre dolmuşa geldi ve “Çorum’a git, Sıvas’a git, Kahramanmaraş’a git…” diye yanıtlayınca hemen “Gittim ve senin bakanını gördüm…” yanıtını alıyor. Bence Kılıçdaroğlu yanıtını önceden hazırlamıştı ve birilerinin dolmuşa geleceğini biliyordu.

    Siyasetin inceliğini bilmediği için Erdoğan’ın tufaya gelmesine şaşırmadım ama Ahmet Altan’ın tufaya gelmesine çok şaşırdım. Ben Ahmet Altan’a Kılıçdaroğlu’nun verdiği örneklerden çok daha fazlasını vereceğim. Neden veriyorum bu örnekleri, çünkü vereceğim örnek kişiler şu an Ahmet Altan’la aynı grup içinde yer alıyor da ondan.

    Hepsi her anlamda aynı şeyi söylemeseler de bugün AKP’yi ve Erdoğan’ı destekleyen bir grup var. Bütün sorun bu grup içinde yer alan kişiler birbirlerinin geçmişini sorgulamıyorlar. Ahmet Altan yazısında “Var mı Erdoğan’ın bu sözlerine verecek bir cevabı olan? Danıştay cinayetini sahiplenecek olan var mı? Diyarbakır’da adamları öldürenleri savunacak biri var mı? Çorum’da, Sivas’ta, Kahramanmaraş’ta, Gazi Mahallesi’nde yaşananların büyük kışkırtma operasyonları sonucu gerçekleşmediğini iddia edecek kimse var mı? Kanlı 1 Mayıs’ta yaşananların bir “çete” işi olmadığını söyleyecek kimse var mı? Bir Erdoğan’a bakın, bir Kılıçdaroğlu’na.” diyor.

    Danıştay cinayetinin derin devlet işi olduğu tamam, Türk Sol’u bütün bu cinayet ve olayların arkasında derin devlet olduğunu en az 50 yıldır söylüyor. Öncesini bırakın 12 Mart 1971’den itibaren hapsi ya da polisi tadan herkes bunu gayet iyi bilir ve söyler. Aramızdaki fark, biz bunu yıllardır söylüyoruz, sizler yeni söylüyorsunuz ve kendiniz keşfetmiş sanıyorsunuz. Peki Danıştay cinayetini işleyen kişinin yakalandıktan sonraki sloganını anımsıyor mu Ahmet Altan ya da hangi parti ve gençlik örgütünün adını vermişti. Yani derin devlet yine kimi kullanmıştı.

    Diyarbakır’da öldürülenler hangi hükümetler zamanında, hangi komutanlar zamanında öldürülmüştür, bu dönemde Tansu Çiller ve Necmettin Erbakan’ın adları öne çıkıyor mu, çıkmıyor mu? Ne yaparsanız yapın bugün AKP’yi Refah Partisi’nden ayıramazsınız. O dönemde partili olan hatta kimileri bakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi kişiler neden isyan etmediler, hiç düşündün mü Ahmet Altan. O dönemin kimi isimlerinin neden hâlâ Ergenekon davasına dahil edilmediği kafana soru olarak takıldı mı?

    Sivas olayları deyince benim aklıma bir isim daha geliyor Ahmet Altan, eski Adalet Bakanı Şevket Kazan. Derin devleti, “Allah Allah” diye otele saldıranları, hepsini bir kenara bırakıyorum, babamı öldürmek isteyenleri savunan bir Adalet Bakanı’yla karşı karşıya kalıyorum ve ben bu ülkede demokrasi mücadelesi vermeye çalışıyorum Ahmet Altan. Sivas deyince aklıma o dönemin Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu geliyor, sonra mı ne oldu, iki dönem milletvekili oldu Karamollaoğlu ve daha da komiği Susurluk Komisyonu’nda görev aldı. Karamollaoğlu’nun bir tümcesini hiç unutmam Madımak Katliamı’ndan sonra “Gazanız mübarek olsun.”

    Kahramanmaraş olayları deyince aklıma çok şey geliyor, o dönem gece sekreteri olan Can Ataklı’yla 3 gece nöbet tuttum ben Günaydın Gazetesi’nde Ahmet Altan. Doğu Perinçek’in partisinin il başkanıyla telefonla konuşurken “Heryerde ellerinde silahlarla dolaşıyorlar, kapı kapı dolaşıyor ve öldürüyorlar. Şimdi bizim partinin kapısı kırıldı……” seslerini unutamam. Evet Ahmet Altan, telefon kapanmadı sadece konuşanın sesi gitti, ben dinleyeyim diye kapanmadı o telefon, hâlâ o kişinin yada oradakilerin yaşayıp yaşamadığını bilmem ve içimde büyük yaradır bu. O dönemde Abdülkadir Aksu orada görevliydi Ahmet Altan, sanırım bir ara Emniyet müdürü olarak bir ara da Vali Yardımcısı yada vekili olarak. Wikileaks’de adı “Uyuşturucu ticaretinden şüpheleniliyor ve genç kızlara yatkındır.” Denilen Aksu’nun şimdiki görevi nedir biliyor musun Altan, Mecliste Wikileaks Araştırma Komisyonu Başkanı. Birileri seninle mi dalga geçiyor, benimle mi bilmiyorum!..

    12 Eylül öncesi asker yönetime gelsin diye gazetelere tam sayfa ilan veren MHP MYK’sında kim vardı anımsıyor musun? Taha Akyol vardı. Nazlı Ilıcak’ın 12 Eylül yazılarını yazdım günlerce. Fethullah Gülen’in dergisinde yazdıkları ortada. 12 Eylül’ü hep sevmişler, hep pohpohlamışlar. Ve sen şimdi onlarla beraber darbe karşıtlığı yapıyorsun, hiç sorgulamadan, her zaman karşı çıktığım “Ne olursan ol gel” mantığıyla. Ne olursan ol gelme kardeşim demeyi öğrenmeden demokrasi savaşımı verilemez, bunu öğrenmen gerekir sanırım.

    Sen de demokrasi mücadelesi verdiğini söylüyorsun ama aramızda bir fark var Altan, ben cinayet işleyenleri ve onlara hoşgörüyle bakanları ayırt etmeyi biliyorum. Bütün derin devleti sadece ordu olarak görüyorsun, siyasileri yok sayıyorsun. Demokrasiyi sadece ordu mu engelledi ya da siyasiler demokrat tavır almayı bilseydi ordu bunları yapabilir miydi, bir de buradan bak bence, tabii işine gelirse…

    İşte benim de aklıma gelenler bunlar, başkalarına “Konuşma” diyeceğine bence sen de “Bunları anlayana ve kabul edene kadar yazma…”

    Cevapla

    • trekking Says:

      Süper bir yazı olmuş. Paylaştığın için teşekkürler drunkenknight. Darbelerden beslenip, bugunlere gelenler için bir ibret vesikası.

      Cevapla

  6. Yavuz Says:

    Bukadarmi zavalli olunur,hala tarih oyunlari,belgeleri sahte cikarma sacmaliklari yani kisacasi Operasyonu sulandirma calismalari..

    1-Planlari hazirlayanlar bilerek veya bilmeyerek tarihleri farkli girmis olabilirler,veya kiz-erkek ogrenci yurtlari hakkinda da yanlis yazmis olabilirler.Bu Belgenin sahte oldugunu veya boyle bir planin olmadigini gostermez.Neticede bu planlarin bircogu eylem olarak ortaya koyulmaya baslanmis ve toplumda huzursuzluk ve kargasa cikarmak isteyenler bunu kismen basarmistir.Cesitli illerde universitelerde cikan olaylar ,siyasileri takip eden sivil gorunumlu bazi askerler ve bu askerlerden cikan haritalar,krokiler bunlara delil teskil eder.

    2-Ergenekon Teror Orgutu tutuklularinin bazilari hakkinda yayinlanan PKK yanlisi goruntuler,PKK yi destekleyici soylemler Ergenekon Teror Orgutu tutuklularinin hepsinin masum oldugunu gostermedigi halde,Ergenekon Operasyonu hakkinda komple duzmece oldugunu iddia etmeniz buradaki savunmanizinda guvenilir oldmadigini gosterir.En azindan Ergenekonu Teror Orgutu’nu kabul edip ‘Bizim bu islerle ilgimiz yok,ilgisi olanlar elbette tutuklanmalidir’ gibi bir tavriniz olsa en azindan itibar edilir bir yaniniz olabilecegine ihtimal verilir.Kaldiki bir zamanlar malum tutuklular ‘Jitem’ in de varligini inkar ettiler,hala da ediyorlardir.Takip edenler bilir Arif Dogan ‘Jitemi ben kurdum’ diye kitabini da yazdi Jitemin…

    3-Boyle basit cimbizlamalarla degilde bugune kadar Ergenekon Teror Orgutu nun yapmis oldugu infazlarin,Faili mechullerin,Darbelerin ve darbe planlarinin,Santajlarin,Tehditlerin,iskencelerin daha da acik konusmak gerekirse zaten bilinenlerin belgeye dokulmus halini inkar etmektense siz toplum nezdinde ve toplum vicdanida itibarinizi hepten kaybetmek yerine en azindan gercekleri durustce itiraf ederek biraz olsun onurlu oldugunuzu gosterebilirsiniz…

    Cevapla

    • Slobodan Hacirahmanovic Magamedov Says:

      Zavalli mi? Bence siz yatin kalkin dua edin birileri samanlikta igne arayarak en azindan saglik cikarimlar yapmamiza yardimci oluyor.

      Yazdiginiz yorum 1 degil 10 degil belki de 30 tane varsayim barindiriyor. PLanlarin cogunun uygulamaya konuldugunu yazmissiniz. Sorabilir miyim acaba, kim tarafindan? Ne zaman? Hangi olay? Nerede? Sorusturma yapilmis midir? Suclandiktan sonra, yargilanan ve hukum giyen var midir? (Ergenekon ile alakali soruyorum bunlari)

      Size kotu bir haber vereyim. Ergenekon isminde bir teror orgutu maalesef yok. Derin devlet var, gladyo ve kontr-gerilla var. GEcmiste de vardi, su anda da var. GEcmiste daha cok MHP ve ona yakin cizgideki mukadessatci-irkci-gerici tayfa devlet tarafindan (polis, asker, mit, siyasiler) kullanildi. Derin devlet son yillarda el degistirdi, artik fethullahcilarin elinde oldugunu soyleyebiliriz.

      ugune kadar Ergenekon Teror Orgutu nun yapmis oldugu infazlarin,Faili mechullerin,Darbelerin ve darbe planlarinin,Santajlarin,Tehditlerin,iskencelerin daha da acik konusmak gerekirse zaten bilinenlerin belgeye dokulmus hali demissiniz. Tekrar edeyim o zaman soruyu: Su ana kadar Ergenekon davalarindan yargilananlardan hangileri kastettiginiz hangi olaylarla ilgisi kapsaminda yargilanmis ve hukum giymistir?

      Bu sorulara verilecek cevabiniz yoksa bosuna nefes tuketiyorsunuz demektir. Vaktinize, vaktimize yazik.

      Cevapla

    • drunkenknight Says:

      Yavuz;

      _Şunu soruyor musun hiç kendine neden Faili Meçhul Cinayetlerin raştırılması için verilen önerge(ler) tam 11 kez AK Parti oylarıyla reddedildi diye ?…Neden sence ?…Darbelerle hesaplaştığını ve hesaplaşacağını iddia eden bir siyasi otorite neden reddeder bu önergeleri ?

      _Askeri Darbelerden güçlenerek çıkan kesim her seferinde kim/kimler olmuştur ?…Fethullah Gülen 1980 askeri darbesini yapan Kenan Evren’i överken şimdi bir anda nasıl darbe karşıtı olmuştur ?

      _1980 Askeri darbesinin faili/failleri ve yaşananlar ortadayken neden AK parti bu knuya hiç yanaşmamakta ve seferinde topu yargıya atmaktadır…Balyoz davaları için ‘ben bu davaların savcısıyım’ diyebilen bir başbakana bu konuda izlediği çifte standard yakışır mı ?

      bunlar basit bir kaç soru…bunları önce bir sor kendine…sonra onurdan,şereften,haysiyetten bahset…

      Cevapla

    • trsaby Says:

      Yavuz,

      “Bu Belgenin sahte oldugunu veya boyle bir planin olmadigini gostermez”

      Gerçek olduğunu nasıl ispatlarsın. İddia makamınında gerçek olduğunu göstermesi gerekmez mi?

      Yukardaki yazıda Balyoz davası ile igili herhangi bir satır geçiyor mu?

      Siz ve sizin gibilerin amacı, dava ile ilgisi olmayan konuları Ergenokon Teror Orgutu, PKK yanlısı, Jitem, Faili meçhul cinayet, darbe planı gibi mantraları tartışmaya açarak olayı başka taraflara çekmek ve çarpıtmaktır.

      Eğer iddia edebilyor isen Balyoz davasının Ergenekon ile, PKK ile, Jitem ile veye faili meçhul cinayetleri, kanıtlarını ortaya koyarak ilişkilendir, yoksa buraya yazarak ancak kendini veya senin gibi düşünenleri ikna edersin.

      Cevapla

    • trekking Says:

      Allahaşkına, Derin devlet’i kabulediyorsunuz. ETÖ ‘den bahsettiğinize göre. Peki bu derin yapı’nın tasfiye olduğunu, bugün için mevcut olmadığına nasıl inanıyorsunuz. Derin devleti, yani Gladio ‘yu, SüperNato’yu ve ya her ne isimle ise kuran ABD dir. ABD istemeden Derin Devlet’i kimse tasfiye edemez. ABD bugün AKP ‘in müttefiki olduğuna göre Derin Devlet kabuk değiştirmiş ve aynen devam etmektedir Magamedov’un da belirttiği gibi.Bütün bu Ergenokon, İrtica Eylem planı, Balyoz,kafes,oraj,suga v.s planların arkasında Derin devlet vardır. Yani cemaat. Ama bu konuda hiç içinizde şüphe uyanmaz.

      Fethullah Gülen’in 12 Eylül’ü övücü sözlerini google ‘dan ara bulursun. İstersen.

      Arif doğan neden tutuklu değildir sahi. Benim kurduğum Jitem başka dır demektedir. Bunları hiç duymazsınız. Jitem’i kuran Binbaşı Cem Ersever dir. Derin devlet hesaplaşmasında ortadan kaldırılmıştır. Sen 30 yılboyunca Güneydoğu sorunu nu askere, silaha havale edersen, siviller olarak hiç bir şey yapmazsan bir takım yapıların ve kanunsuzların olabileceği tabiidir.

      Cevapla

  7. drunkenkight Says:

    “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda ‘Evet’ oyu kullandırmak lazım. Ben zannediyorum kalkarlar da”….

    _Referandumda daha önceki oy verme işlemlerinde olduğu gibi parmaklarımızı mürekkeple işaretlememişlerdi değil mi ?

    _Yüksek Seçim Kurulu neden hala sandık bazında referandum sonuçlarını açıklamış değildir ?

    Tuhaf sorular değil mi ?…

    Cevapla

  8. Yavuz Says:

    @Slobodan Hacirahmanovic Magamedov

    Sordugunuz sorulara verebilecegim cevaplari tahmin edebiliyor olmaniz gerekir.Ya dalga geciyorsunuz veya bahsini ettiginiz derin yapinin ulkenin dort biryaninda yaptiklarindan haberiniz yok.

    @drunkenknight

    -Reddedilen onergeler herhangi bir siyasi otoritenin urunuyse ben ona da karsiyim,burda herhangi bir siyasi otoriteyi savunmuyorum.Kaldiki hicbir siyasi otorite tam anlami ile bagimsiz degildir.Bahsini ettigimiz siyasi otoritenin su an bana gore yuzde altmis kadari o siyasi otoritenin tersine hareket etmeye calisan ve/fakat ayni otoritenin siyasi gucunude kullanmaya calisanlardan olusuyor.

    -Fethullah Gulen in ben bugune kadar kenan evreni ovdugunu gormedim,duymadim,okumadim.hayali veya kulaktan dolma bilgilerle konusmasak ??

    -Basbakan elinden geldigini yapmaya calisiyor diye dusunecek olursak,hicbirsey yapmayip diger koltuk sevdalilar gibi gozunu kapatip,kulagini tikamasindan iyidir.Yani keske daha cesaretlisi gelsede onuda yapsa..
    Bu eksik yaptigini gosterir,yanlis yaptigini gostermez.

    -Sahsen benim elim murekkeple isaretlendi.Bu sekilde iftiyor olmaniz diger konulardada ayni bu sekilde onyargi ile hareket ediyor olma ihtimalinizi guclendirmektedir…

    “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda ‘Evet’ oyu kullandırmak lazım. Ben zannediyorum kalkarlar da”….

    Sehitlerin varligina ve yasadiklarina inaniyorsaniz,bu sozu hafife almayiniz.Zira beden olarak mezarda olsalarda kuran-i kerimde ayetle yasadiklari kesindir.
    Sizde ihtiyac duysaniz,zor durumda olsaniz yardima cagirsaniz yardiminiza kosarlar…

    Cevapla

    • Slobodan Hacirahmanovic Magamedov Says:

      Estagfirullah, ne dalga gecmesi, rica ederim. Size gayet ciddi bir soru sordum. Bir an icin sizin kadar olaylara hakim olmayan birisiyle konustugunuzu farz ederek “derin yapinin ulkenin dort bir yaninda yaptilari”yla ilgili birkac cok somut ornek verebilir misiniz?

      Cevapla

    • drunkenknight Says:

      Yavuz;

      Gülen darbenin hemen ardından kaleme aldığı ‘Son Karakol’ başlıklı yazıda şunları dile getirmişti:

      “… Karakol, sükûnetin, huzurun ve emniyetin remzidir. Ondaki düzen, huzur ve orada gözlerin uyanık oluşu, umumi emniyet ve muvazenenin en büyük teminatıdır. Ondaki kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felakettir (…) Ve işte şimdi, bin bir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulüu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihalelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.” (Sızıntı, Ekim -1980)”

      daha da örnek istersen internet elinin altında…

      _Mürekkep konusuna gelirsek, bunu teyid etmek için kaç kişiye sorduğumu tahmin et bakalım…?

      _Mezardakilerden şehitler anlamını nasıl çıkardığını bunu hangi kafada yazdığını gerçekten bilmek isterdim..ne içtin sen allahaşkına?

      _’Basbakan elinden geldigini yapmaya calisiyor diye dusunecek olursak…’

      evet başbakan elinden geleni ardına koymuyor, bitaraf olmayanı bertaraf etmek için elinde geleni ardına koymuyor yalnız….

      Cevapla

    • Turkay Darcan Says:

      RTE ye dedigim uyarı referandum zamanından once okyanus otesinden gelmistir.
      haa ayrica bir reportajindanda bir alinti yapayim. Feto hocanin

      FETO HOCA derki :

      “Evren Paşa demokrasinin kesintiye uğraması ve daha pek çok açıdan tenkit edildi. Ama seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki doğrusunu Allah bilir hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir. ”

      yukaridaki paragraftan bir cumleyi al google yap mutlak bir yerlerde cikar roprtaj karsina

      Cevapla

  9. Doğruların yanındayız Says:

    inatla bir arkadaş burda saçma fikirlerini aksettirmeye çalışıyor ama ciddi saçmalıyor.ne kadar acıdırki geçmişte sanki herkesin bir darbe acısı varmışçasına şimdi askerden intikam almaya sözleriyle sadece kendi ve kendi gibi inanların anladığı bizlerin ise sadece güldüğümüz komik yorumlar.ne kadar çok sevmeyen varmış askeri. unuttuğunuz , görmediğiniz o kadar çok konu varki…deliler açıkça burda yazılıyor mahkemelerde anlatılıyor ancak ne savcı anlatılan belgelere bakıyor nede dinliyor madem bu kadar konuşuyorsunuz sizi mahkemeye davet ediyim biraz avukatlarımızın dediklerini dinleyin kendi sözlerinizle görün hukuksuzluğu.Avukat Celal Bey’in de Ulusal tv de katıldığı bir programda dediği gibi bir havuz suyu bulanır ancak temizlenir ve temiz su doldurulur.80 darbesinden sonra çok sular değişti ama bakıyorumda mazide kalan beyinler hiç değişmemiş işte bu çok acı.en basiti bir baba hırsızsa çocuğuda mı öyle olmak zorunda işte bu çerçeveden dışarı çıkamadığınızdan dolayı çırpınıp duruyorsunuz olduğunuz yerde yorumlarınızla.bence artık susun dahada batmayın kendinizede güldürmeyin.çünkü biz güçlüyüz 3- 5 lakırtıyla üzülmeyiz bizler güneydoğularda sizlerin uzaktan bile gitmeye korkucağınız yerlerde gidip görev yaptık oturduk sizin gibiler vız gelir bize.artık daha nasıl bu oyunların yalan olduğunu birileri tarafından laik düşünen kişilerin üstünde oyunlar oynanmaya çalıştıklarını nasıl anlayacaksınız bilemiyorum bu kadar herşey ortadayken.Yalnız şunuda unutmayın sizler evlerinizda rahatça uyurken askerlerimiz komutanlarımız g.doğuda sınırlardaydı ki halende öyle.şimdi ise hizbullahçılar , pkk lılar dışarda ve otobüste yolda yanyana bile geliyorsunuz belkide bunları sağlayanlara nasıl güveniyorsunuz madem o yandaş demediğiniz taraf , zaman dinine çok güvenen mecralar bunları niye bir hukuksuzluk olarak yayınlamıyor!!!! aşağıdaki anayasa maddesine göre nerde kimi savunduğunuza tekrar dikkat etmenizi rica ediyorum.aşağıdaki maddeye göre pkklılardan kurulma siyasi parti hem mecliste hemde sokaklarda aponun resimlerini sallaya sallaya miting yaparken bir suçlunun yandaşı olmakla suçlanmıyor bu adelet midir?
    bir kişi beyni nasıl yıkandıysa bakış açısı radikal , zaman , taraftan dışarı çıkamamış küçük bir dünyada kalıvermiş =))
    yayınlanan belgelere göre inanmayan ama inandırılan kişiler yorum yapan beyler ya askerlik yapmamış yada ortada öyle postal giyip dolaşmış hiçbir word belgesinde kom. diye hiçbir komutana arza gidilemeyeceğini görmemiş anlamamış.iddanamede tarihler bile tutmuyorken daha var böyle birşey demeniz zaten ayrı şaşırtıcı….neyse bu dinlememezliği bir türlü anlamamazlığı içinizdeki kine ve nefrete bağlıyorum.doğruları söylediğimiz için devamlı çırpınıyorsunuz delil ekmeye çalışıyorsunuz ama elbet doğrular çıkıcak gün doğucak ve komutanlarımız esir düşürülmeye çalışıldıkları yerden çıkıcaklar.

    Anayasa’nın 68nci maddesi 4ncü fıkrasında

    “Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz;”

    Cevapla

    • ahmet Says:

      Değerli yorumcu arkadaşlar. Bu blogda yorum yazan karşıtları takip ediyorum. Akademisyeninden
      okuryazarına kadar tornadan çıkmış gibiler. Bunlar çevremizde de aynı şekildeler. Sanki bir merkezden
      günlük eğitim alıp ona göre görüş bildiriyorlar.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Biz buna akliselim diyoruz!

        Cevapla

        • acracia Says:

          Sizin gibi dusunmeyenler akliselim sahibi olmayanlar mi oluyor yani, Fmerakli?
          Teessuf ederim.

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Sizi tenzih ederim Acracia. Bilakis bugune degin son derece akliselim yorumlarini okudum; hem sizin hem de sizin gibi dusunen bazi yorumcularin. Ben yukaridaki yorumu beni Balyoz tartismasini Ataturk’un Genclige Hitabesi eksenine tasiyan Turkay Darcan’in yorumununa cevap yazdiktan sonra ekleyivermistim, o yuzden baglam biraz kopuk olmus. Yine Soner Yalcin’in gozaltin alinmasindan sonra yorum yazan bir iki arkadas vardi, kastettigim daha cok o minvalde yorum yazan kisilerdi, Ama teessufunuzde haklisiniz, dikkatsiz bir yorum olmus, ozur dilerim…

            Cevapla

  10. YILDLRIM ERKEK ÖĞRENCİ YURDU SAKİNİ Says:

    Yıldırım Erkek Öğrenci yurdunde epey bir süre görev yaptım.İşin gerçeği şu ki YILDIRIM ERKEK ÖĞRENCİ YURDUNA 1999-2000 döneminde gittim üniden mezum olana kadar yani 2005 yılına kadar da ERKEK ÖĞRENCİ YURDU olarak hizmet verdi.Yurt şuanda KIZ YURDUNA çevirildi..
    KİMİ KANDIRIYORSUNUZ SİZ.
    İçinizde ADAPAZARLI olan yok mu..İstanbul yolu üzerinde ki bu YURT binası 3 katlı ve sıradan bir yurt.
    Yani yazıda ki gibi 2003 yılında kız yurdu falan DEĞİLDİ.

    Bu bilgiler sizin gibi beyinsizler için bir şey ifade edermi bilmiyorum ama..

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Bak bu ilginc iste! Isler iyice karisti! Diger yorumculari bilmem, ama yazdiklariniz bu blogta teyid edilirse bana bazi seyler ifade eder…

      Cevapla

      • trekking Says:

        fmeraklı, gerçekten ilginç bir kişiliğiniz var. Maksat kaleye gol olsun da ister ofsayt olsun, ister elle atılsın size göre. Her kim ise “beyinsizler” diye hitap ediyor blogu takip edenlere. Bu sizi hiç rahatsız etmedi mi? Gerçekten ilginç.

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Trekking, haklisiniz, ozur diliyorum, ben aslinda kullanilan o kelime uzerinde durmamistim, zira benzer hakaretamiz ifadeler maalesef bu blogta zaman zaman kullaniliyor, beni hedef alanlar da dahil. Ama hassasiyetinizde haklisiniz, o ifadeye katilmadigimi belirtmem daha uygun olurdu. Ama mesajin icerigi ile ilgili dusuncelerimde bir degisiklik yok.

          Cevapla

    • Can Acar Says:

      Sakin arkadaş,

      Blokda yazılanları oku ondan sonra sağa sola saldırmadan bir daha düşün.

      Savcılar bu yurdu Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğüne sormuşlar.

      Milli Eğitim Müdürlüğü de tam olarak

      15.09.1997/20311 TARİHİNDE KIZ YURDU OLARAK AÇILMIŞ. 30.11.2005/35479 TARİHİNDE KIZ İKEN ERKEK YURDU OLMUŞ. 14.11.2007/35241 TARİHİNDE YÜKSEKÖĞRETİMDEN ORTAÖĞRETİME DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ.

      diye cevap göndermiş.

      Bu bilgi doğrudur, yanlıştır önemli değil. Sen farketmeden kız yurdunda çalıştıysan, ya da birileri kız yurdu diye erkek yurdu işletip yurdun niteliğini sonradan değiştirdiyse o da önemli değil.

      Önemli olan şu:

      Bu cevabı alan savcılar, tarih çelişkisi yaratan bu belgeli iddianameye koymayıp adli emanete sakladılar.

      Al sana ileri demokrasi adaleti …

      Cevapla

  11. trekking Says:

    Yıldırım Erkek Öğrenci yurdu SAKİNİ diye yazmışsın. Ama “sizin gibi beyinsizler” derken pek sakin değilsin herhalde. Burada bir yanlış var ise Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğüne saydır. Zira hinderland ındaki yurtların ne yurdu olduğundan bi haber. Blog yazarları da, bu bilgiyi doğru kabul edip, yorum yapmışlar. Resmi yazıya güvenmeyeceğiz de ne yapacağız yurt sakini.

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Yukaridaki ornekten bagimsiz olarak konusuyorum, ama “resmi yaziya guvenmeyecegiz de ne yapacagiz” demissiniz ki bu netameli bir konu.

      Bu blogta farkli vesilelerle Dogan ve Rodrik’in tartismaya actiklari Emniyet tespit raporlari da resmi yazilardir. Eger butun resmi yazilara guvenmek gerekiyorsa ona da guvenmek lazim, ya da TUBITAK’in bilirkisi raporu da resmi bir yazidir. Ya da Genelkurmay mahkemeye cevaben yolladigi JITEM yoktur diyen yazi da resmi bir yazi idi. Ya da Balyoz davasi ile ilgili bir askeri bilirkisi raporunda “1. Ordu plan semineri tamamen askeri teamüllere uygun olarak yapılmıştır” denilmekte idi ki bu da bir resmi yazi, oyle degil mi? Ama Balyoz davasi saniklardan Baki Erdogan (donemin 1. Ordu Genel Sekreteri) savciliktaki ifadesinde bakin neler soylemis:

      “Soruldu: Plan seminerlerinde “dış tehdit”, “iç tehdit” kavramları kullanılır mı?
      Cevap: Benim bildiğim kadarıyla iç tehdide ilişkin bir seminer yapılamaz.

      Soruldu: Askeri senaryo planlarında, senaryo gereği, gerçek yer, zaman, şahıs isimleri belirtilir mi? Bu isimler açık olarak yazılır mı? Yoksa kodlamalar mı yapılır?

      Cevap: Plan seminerlerinde gerçek isim, gerçek kurum, özel isim kullanılmaz; genelde renklerle düşman ifade edilir.

      Soruldu: Askeri senaryo planlarında “siyasi görüşlere ve siyasi açıklamalara” gerçek kişi/kurum isimlerine yer verilir mi?

      Cevap: Siyasi görüşlere kesinlikle yer verilmez.” (Ek klasör 91; sayfa 18)

      Askeri bilirkisi raporu “seminer teamullere uygundur” diyor, ama 1. Ordu Genel sekreteri “ic tehdide yonelik plan semineri yapilamaz” diyor, “siyasi goruslere kesinlikle yer verilemez” diyor ki plan seminerinde isin ucu milli mutabakat hukumeti kurmaya kadar gittiginden tartismalarin bogazina kadar siyasi oldugunu soylemek mumkun…

      Ben sizin ne demek istediginizi anliyorum, ama bu resmi yaziya guvenmek meselesi o kadar da ikna edici bir arguman degil, onu da soylemek isterim..

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        Savcılar da anlaşılan bu resmi yazıya güvenmişler ki onu adli emanete saklamışlar. Gerisi laf salatası.

        Cevapla

      • trekking Says:

        Resmi yazı ya güvenmek derken, Blog yazarları her bir dökümanda geçen yerleri, binaları, kişileri teyit etmeleri çok zor. O açıdan söyledim. Bakiş Erdoğan ile olan kısmına katılıyorum. Nejat paşa da aynı noktalara dikkat çekmişti bir tv programında. Neden gerçek zaman, isimler ve yer kullanıldı doğrusu ilginç. Bu durumla ilgili blog yazarlarının ve ya yorumcuların geçmişte bir açıklaması oldumu bilmiyorum. Varsa bile ben kaçırmışım demek ki. Kafamdaki en önemlisoru işşareti bu.

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Trekking, jenerik bir senaryonun tartisildigi seminerlerde gercek yer, zaman ve kisi isimlerinin kullanilmadigi pek cok asker kokenli kimse tarafindan farkli zamanlarda dile getirildi. Balyoz planinin sahih olup olmamasindan bagimsiz olarak, Cetin Dogan komutasindaki plan seminerinde rutinin disina cikildigi konusunda bir tereddut yok, zaten ses kayitlari da bunu acik bir sekilde ortaya koyuyor.

          Cevapla

          • trekking Says:

            Fmeraklı, ses kayıtları ile ilgili bir sorunum yok. Dinledim ve bir senaryo, kurgu olduğunu gözlemliyorum. Tabi, başka plan ları görmediğim için karşılaştırma yapma olanağım yok. Zaten sadece Seminer kayıtları ile, savcılar da “evet bu bir darbe planıdır. Darbe görüşülmüştür” demiyorlar.

            Bur da kendimce aldığım bir kararı açıklayayım. Bu blogda bilgi kirliliği yaratmamak adına Balyoz davası ve balyoz ile ilgili konular dışında görüş b ildirmeyeceğim. Bu güne kadar yol açtığım kirlilik için de blog yazarlarından özür dilerim.

            Yukarıda yorumladığınız bazı konularla ilgili elbette verilecek cevaplarım var. Ama burası yeri değil ve olmamalı diye düşünüyorum.

            Cevapla

            • fmerakli Says:

              Trekking,

              Planda tartisilanlarin bir senaryo, bir kurgu oldugu acik, ama neyin senaryosu ya da kurgusu, burasi biraz muglak; zira 1. Ordunun Genel Sekreteri olan Balyoz sanigi ifadesinde ic tehdite yonelik plan semineri yapilamaz diyor. Seminerde gercek kisi ve mekan isimleri kullanilmasi nedeni ile tartisilanain jenerik bir senaryo olamayacagini da biliyoruz. Ben kendi adima Istanbul’un uzerine cokmenin, halki tepelemenein tartisildigi plan seminerinde anayasal bir suc islendigini dusunuyorum…

              Son cumlenizdeki mesajinizi aldim, hepimizin verecek ve alacak cevaplari vardir, var olacaktir. Takdir sizin…

              Cevapla

  12. acracia Says:

    Birkac olasilik:

    1) Acikcasi bu yurt resmen kiz yurdu diye acilip kacak olarak erkek ogrenci yurdu olarak calistirilmis, bu yurt sakini arkadas da kacak bir yurtta gorev yapmis olabilir.

    2) Bu arkadasin sozunu ettigi yurt baska bir yurt olabilir.

    3) Bu yurt her nedense Milli Egitim Mudurlugu’nde Kiz Ogretim Yurdu olarak kayitli kalmis, 2005’te erkek, 2007’de de ortaogretim yurdu olmak uzere.

    4) Buraya yazan arkadas dogru soylemiyor ya da tarihleri karistiriyor.

    Sonuc: bu yukaridaki şıklardan hangisi dogru olursa olsun, Can Acar’in dedigi gibi:

    “Bu cevabı alan savcılar, tarih çelişkisi yaratan bu belgeli iddianameye koymayıp adli emanete sakladılar.”

    Kusura bakmayin, ama bu bilginin dogrulugundan suphe eden savcinin daha da arastirma yapmasi gerekirdi.
    Bu bilgiyi alip adli emanete gomerek, savunmadan gizlemesi degil.

    Dava acisindan hukuk saibelerinden birisi daha olmak disinda bir sey degismiyor bu durumda.

    Cevapla

  13. icten Says:

    blog yazarlari, yurt 2005’de erkek yurdu olmus 2007’de degil, belge ile baslik ve iceriginiz uyumlu degil, duzeltiniz..

    Cevapla

  14. merttalay Says:

    CD’lerdeki dokumanlarda zaman tutarsizliklari oldugu ve savcilarin adli emanete kaldirdiklari dokumanlarda bu tutarsizliklara isaret eden/dogrulayan ifadelerin bulundugu cok net. Burada tartisacak herhangi bir sey goremiyorum ben, savcilar bu konulara aciklik getirmeli.

    Bunun yaninda bu tarz post’larin da artik anlamsiz hale geldigini dusunuyorum. 20 tane tutarsizliktan sonra 21.yi de bulmanin/duyurmanin cok da anlami yok gibi. Konu daha cok guncellenme iddialari uzerine odaklanmali diye nacizane bir oneride bulunayim.

    Gordugum kadariyla odatv sakinleri de sitelerine geri donmusler, bi rahatlamis burasi:)

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Ben de odatv’yi kapatacaklar, oranin sakinleri buraya iltica edecek diye hayli endiselenmistim, iyi ki ulkede ozgur basin var, agiz tadiyla tartisabiliyoruz1 🙂

      Cevapla

    • ccgursel Says:

      O tutarsizliklarin oldugu bir davada 163 turk subayinin tutuklandigini ve daha ne kadar iceride kalacaklarinin belli olmadigini hatirlatirim size.

      Bir taneniz de cikip ben bu tutuklamalari kiniyorum demedi. En fazla “Ben tutuklamalari tasvip etmiyororum ama…” diye cumleler kurmussunuzdur.

      Adalet hepimize lazim.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        ccgursel,

        “Tutuklamalari tasvip etmiyorum, ama…” seklinde bir cumle bugune kadar kurmadim, hatta savciligin tutuklama talebinde bulundugu gazetelere yansidiginda mahkeme kararini vermeden once su yorumu yapmistim:

        “Ilginc bir yazi, sakin bir kafayla tekrar okuyu goruslerimi paylasmayi dusunuyorum.

        Bu arada az once ‘ajanslara’ Balyoz saniklari icin savcinin tutuklama talebinde bulundugu yansidi.

        Umarim mahkeme davanin tutuksuz saniklar ile devam etmesi yonunde karar verir…

        Yorum tarafından fmerakli — 11 Şubat 2011 @ 17:12 | Cevapla”

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          fmerakli,

          Kendini fazla kaptırdın, fazla açık verdin bu sefer. ccgürsel’in yorumu tutuklamaları alkışlayan merttalay’a yazılmıştı. Atlayıp savunmaya geçtiğine göre diğer akliselim arkadaşlarla safları iyice sıkılaştırdınız anlaşılan. Sorgulayan modern özgürlükçü akademisyen maskesi düştü düşecek. Biraz ağırdan al derim.

          Cevapla

          • fenerant Says:

            Can; neden ağırdan alsın ki, açıkça söylesin içinde kalmasın.
            Özgürlükçü ve ileri demokrasi de herkes düşüncesini açıkça söylesin demiyorlar mı?

            Cevapla

            • Can Acar Says:

              Fenerant: fmerakli’nin argümanlarının bir akademisyenden beklenen bilimsel düşünce ve tarafsızlık ile alakası olmadığı, üslübunu kazıyınca altından ihtimal çıktığı zaten ortada.

              Yazdıklarında samimi olsa, “candan” yazsa, kendi içinde tutarlı olur. Sürekli imajını kurtarmak için “bakın şurada da bunu yazmıştım” diye topu çevirme gayretinde olmaz. Tutarlı olduğu tek konu Balyoz’a her koşulda muhalefet. En açık konularda bile sürekli saptırma, şüphe yaratma ve kafa karıştırma gayreti.

              Bu nedenle imajı çok önemli. Bir karşıdevrim, ihtimal veya Bekir L. gibi düşündüğünü söylese, kimse yazdıklarını okumayacak bile. Bu nedenle benim gözümde karşıdevrim veya Bekir L. fmeraklidan daha onurlu. En azından onlar içten konuşuyorlar.

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Insanlarin onurlarini teraziye koyanlarin usluptan dem vurmalari da bir acayip kacmis, ama ben size agirdan alin demeyecegim, cunku biraz freni patlatmis gibisiniz. Bilmem farkinda misniz, beni yazdiklarimla degil, yazmadiklarimla degerlendirmek gibi bir aliskanlik olusturdunuz, bunun da ise yaramadigi noktalarda baska yorum yapanlar ile karsilastirmaya girisyorsunuz. Bunlar akilla degil hisle yazilmis seyler, yine de eyvallah. Belki de bilisimci oldugunuz icin herseyi 1 ve 0 gibi gormek bir meslek aliskanligidir der geceriz. Ama insanlarin onurunu teraziye koymak haddiniz degil, agzinizi toplayin.

                Ama sunu da soylemeden gecemeyecegim, universiteden saygi duydugum ve hala da gorustugum bir hocam, ki hayli ismi bilindik birisidir, bir gun su mealde bir tavsiyede bulunmustu: “Soyledikleriniz, yazdiklariniz icin hakarete ugradiginizda ne soylendigine degil kimin soyledigine bakin. Bana bazi cevrelerden serefsiz, satilmis, hain hakaretleri yukseldiginde mesajin dogru yere gittigini ve dogru sekilde anlasildigini anlamis oluyorum, zira hakaret soyleyecek sozu kalmayanlarin son caresidir. Belli cevrelerin hakaretine maruz kalmak dogru yolda oldugunuzun gostergesidir!”

                Yukaridaki yorumunuzu okuyunca yine hocami hatirladim, mutlu oldum…

                Cevapla

                • Can Acar Says:

                  Son yorumlarımın “akılla değil hisle” yazılmış olduğu doğru. Aynen senin tüm argümanlarının “askerlerin darbe planladığı inancına” dayalı olduğu gibi. Tüm yazdıklarına ve yazacaklarına mantıklı cevaplarım var. Senin ise işine gelmeyen cevapları algılamama huyun var. Dönüp dolaşıp aynı şeyleri tartışıyoruz. Bu çemberin kırmak için “hisle” yazılmış bir yazı seni neden bu kadar rahatsız etti? Eğer tutulan aynadaki görüntü hoşuna gitmediyse suçu aynayı tutanda arayarak kendini kandırıyorsun.

                  Benim 0 – 1 mantığım her konuda eşit çalışır. Senin mantığın ise, karşısında olduğun tarafı genellerken savunduğun taraf için aradaki tüm gri değerleri zorluyor. Yakın bir örnek: OdaTV yazılarını buradaki bir tartışma sırasında verilen tek bir örnek nedeniyle “o site yalan yazmıştı” diyerek peşinen savuşturuyorsun. Sabah’ın ise defalarca yalan yazdığı ortada olduğu halde, kişisel olarak referans da vererek, gazetenin ombudsmanı ile konuşulmasını istiyorsun. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Benim 0 – 1 mantığım ise kaynağı ne olursa olsun her yazıyı ve yazarı bağımsız değerlendirmeyi öngörüyor.

                  Benim savunduklarım belli. Hedefi ve faili kim olursa olsun haksızlık ve sahtekarlıkların karşısındayım. Onurumu teraziye koymaktan da çekinmem. Senin çekincen nedir? İlle de onurları teraziye koyanlara haddini bildirmeye kararlıysan 200 askeri peşinen darbeci ilan edip onurları ile oynayanlardan başlamaya ne dersin?

                  Kimi zaman söylenmeyenler söylenenlerden daha fazla önem taşır. “Lying by omission” tabirini duymuşsundur. Gerçeğin bir kısmını saklamak, konuyu saptırmak, lafı dolandırmak yalan söylemenin farklı bir türüdür.

                  Among other common lies, we have the silent lie — the deception which one conveys by simply keeping still and concealing the truth. Many obstinate truth-mongers indulge in this dissipation, imagining that if they speak no lie, they lie not at all.
                  Mark Twain
                  On the Decay of the Art of Lying

                  Kendi “bilişimci” mesleğimde çok kötü ürünlerin her kelimesi doğru olan reklamlarla parlatılıp pazarlandığını o kadar çok gördüm ki, laf salatasına, eksik ve taraflı bilgilendirmeye, korku, şüphe, belirsizlik yaratmaya çalışan süslü söylemlere karşı bağışıklık sistemi geliştirdim. Sen bu bağışıklık sistemini defalarca tetikledin. Defalarca yazdıklarına mantıklı açıklamalar getirildi, sen bunları göz ardı edip aynı şekilde devam ettin. Sonunda iyi niyetli olmadığına karar verdim. “1” idin, “0” oldun.

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Beni hissiyat dolu yorumlariniz rahatsiz etmedi, zaten bir suredir bu sekilde yaziyordunuz, ben konusunu bile etmemistim. Ama insanlarin onuruna dil uzatmak haddiniz degil sadece onu hatirlattim…

                    “Gerçeğin bir kısmını saklamak, konuyu saptırmak, lafı dolandırmak yalan söylemenin farklı bir türüdür” demissiniz. Benim bu blogta yazdigim pek cok yorum gercegin bir kismini saklayan, konuyu saptiran, lafi dolandirana cevap niteligini tasir. Isterseniz ornekleyelim…

                    Bu blogta 2003 plan seminerinde geri bolge emniyetini kapsaminda ic tehdite yonelik bir jenerik senaryo tartisildigi argumani ortaya suruluyor. Balyoz davasi ek klasorlerinde yer alan ifadesinde donemin 1. Ordu Genel Sekreteri ic tehdite yonelik plan semineri yapilamayacagini, bunun askeri teamullere aykiri oldugunu ifade ediyor. Benim bu bilgiyi ve ayni bilgiyi teyit eden emekli bir subayin yazisini bloga tasimam gercegin bir kismini saklamaya mi, konuyu saptirmaya mi, yoksa lafi dolandirmaya mi tekabul ediyor? Yoksa sakin birileri jenerik senaryo diyerek konuyu saptirmaya calisiyor olmasin?

                    Yine bu blogtaki tartismalarda Levent Ersoz’un “19 Mart 2003; bu tarih çok kritiktir. Aytaç Yalman, gidip Hilmi Özkök’e komutanların hepsini gammazladı” seklindeki ifadesini hatirlattigimda gercegin bir kismini saklamis mi, konuyu saptirmis mi, yoksa lafi dolandirmis mi oldum acaba?

                    Dogan ve Rodrik, Balyoz ve Ergegenekon davlarinin dusmesi icin AKP ve TSK’nin bir siyasa mutabakat saglamasindan bahsettiklerinde, cevaben “hem yargi siyasallasti diye sikayet edip, hem de ordu ve hukumetin yargiya gayrimesru bir sekilde mudahale etmesinden bahsediyorsunuz” dedigimde hangi gercegi saklamis, hangi konuyu saptirmis, hangi lafi dolandirmistim acaba…

                    Bana yonelttiginiz onca itham icinde nispeten haklilik payi olan sadece bir tane var, o da o tarihlerde askerlerin darbe planladigina yonelik inanc tasiyor olmam. 28 Subat’in uzerinden daha bes yil gecmemis, o sureci yoneten kadronun buyuk bolumu hala komuta kademesinde iken, 28 Subat’in 1000 yil surecegi ifade edildigi gunlerde 28 Subat’ta hedef alinan siyasi hareketin bir devami olarak gorulen AKP tek basina iktidar yururken ya da iktidara geldikten sonra ordunun bunu demokratik olgunluk ile karsiladigina iliskin saglam emareler gosterin, ben de yukaridaki inancimi gozden gecireyim. Ama askerin boyle bir olgunluk gostermedigine iliskin sayisiz emare oldugunu da yakin gecmisi azicik takip eden herkes gorecektir, bunun icin detayli arastirma yapmaya bile gerek yok; gazete okumak yeter…

                    Sozun ozu, o tarihlerde askerin darbe planladigina olan inancim sabittir ve bu inanc Balyoz belgeleri ortaya cikmadan cok once olusmustur. Ergenekon davasinin delil klasorlerinde yer alan Ornek ve Balbay gunluklerinden o sureci kronolojik olarak takip etmek bile mumkundur. Ama tabii sizin gibi hayata ve olaylara binary sistemi kullanarak bir mi sifir mi diye bakan birisi icin bunlar fazla kompleks gelebilir, zira ne sorulan sorular ne de aranilan cevaplar bir mi sifir mi, var mi yok mu basitligine indirgenecek seyler degil…

                    Cevapla

                    • acracia Says:

                      Ufak bir hatirlatma yapayim: Bulent Murtezaoglu size Alper Gormus’un anlattigi sekliyle Ornek gunluklerinin otantik oldugunun teyit/ispat edilemeyecegini soylemisti. Bu gunluklerin otantik olup olmadigini bilmiyoruz. Siz bilirkisi raporu demistiniz; O da Alper Gormus’un anlattigi sekliyle ispat edilemeyecigini soylemisti hani:

                      https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/15/more-journalists-detained-in-turkey/#comment-3807

                      Son olarak da teamullerin asilmasi=darbe midir gercekten? Bu yol bence bu kadar kisa degil, hatta fazla duz. Sonuc olarak muteakip senelerde en fazla muhtira olmustur. (Muhtira hos bir sey midir? Asla. Ama darbe kelimesini burada biraz fazla kolay kullandigimizi dusunuyorum. 200’e yakin kisiyle mi darbe yaptiracaksiniz? Saka mi bu?)

                      Ergenekon davasinin iddianamesinin temelini Tuncay Guney vesikalari olusturmaktadir. Bu vesikalar baskalarinin evinde de “bulunmustur” ki son olaylardan sonra maalesef bu bana cok bir sey ifade etmemektedir. Ne aci degil mi?
                      (Hatirlarsaniz, Altan Alpay’in OdaTV’de “bulunmus dokumanin tribunlere oynadigi izlenimiyle ilgili oldukca da yerinde
                      bir sorgulamasi da vardi:

                      https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/18/odatv/#comment-4277 )

                      Tuncay Guney de biraz baktiginizda bambaska bir vakadir.

                      Ben hala Ergenekon’un birinci iddianamesinde bu blog sahipleri gibi desen cikaran olmadigi icin neler dondugunu bilmiyorum. Ki bunu da Veli Kucuk, Kemal Kerincsiz gibi insanlarin yapmis olduklarinin ortaya cikarilmasini isteyen birisi olarak soyluyorum ki, eger bir iddianame size neler yapmislar dedirtecegine, bu ne dedirtiyorsa, ortada cok vahim bir tablo var demektir.

                      O yuzden siz delil klasorleri deyince, nedense, tuylerim diken diken oldu. Gerisi sizinle Can Acar arasindadir, ben karisamam, ama bu noktalari not etmek istedim.

                    • acracia Says:

                      Bu arada bana “bu ne” dedirten iddianamenin kendisidir. Netlestireyim.

                    • ccgursel Says:

                      Fmerakli,

                      Askerin o tarihlerde darbe planladigina iliskin inanc sahibi olmakla somut ve 163 kanli-canli turk subayinin tutuklu oldugu bir davadaki sahtecilik ispatlarini gormezden gelmek herhalde ayni sey degildir. Hicbir inanc, hele adalet soz konusu oldugunda, insanlarin sahte delillerle hapse atilmalarini mazur gosteremez.

                      Burada bir munazara tunuvasinda degiliz, dolayisiyla arada kurdugunuz cumleleri secerek “ben oyle demedim boyle dedim” demenizin de hicbir kiymeti harbiyesi yoktur. Egri oturalim dogru konusalim, burada bulunmanizin sebebi PD ve DR’nin tezlerindeki zayifliklari kendi inanciniz dogrultusunda ortaya koymak. Gerci tezler zayif olsalardi eminim sesiniz daha cok cikardi.

                      Verdiginiz orneklere gelince:

                      1. Birinci ordu genel sekreterinin ic tehdide yonelik plan semineri yapilamayacagi yonundeki ifadeyi yanlis yorumluyorsunuz. Belgelerden anladigim kadariyla plan seminerinde konusulan sey Yunanistanla savas planinin geri bolge emniyeti kismi. Yani “dis tehdit surerken geri bolgede sorun olursa ne yapicam” konusunu tartisiyorlar. Bu da takdir edersiniz ki konuyu ic tehditle sinirli hale getirmiyor. Birinci ordu genel sekreterinin ifadesini bu perspektifte okursaniz adamin ne demek istedigini anlarsiniz. Ama aradan cimbizla cumle cekmeye calirsaniz hem kendinizi hem de baskalarini dezenforme edersiniz.

                      2. “Levent Ersoz 19 mart 2003’te Aytac Yalman Ozkok’e komutanlari gammazladi” hikayesi balyoz davasiyla ilgili hicbir seyi ispat etmiyor kusura bakmayin. Tipik bir dedikodu delil. Yarin bir gun Hilmi Ozkok lutfeder konusursa anlariz ne oldugunu. Ama onun konusmasi da dedikodudan oteye gecmez. Tanik gozuyle gordugunu veya kulagiyla duydugunu soyleyebilir. Ayni sey Aytac Yalman icin de gecerli. O zaman herkes aldigi duyumlarla tanik olur.

                      Cevap verdiginiz benim lafim aslen Merttalay’aydi. Beyefendi 20. sahtecilik ispatindan sonra 21.yi soylemenin ne anlami var diyordu. Bunu soyleyen birinin o sahte delillere dayanarak yapilan tutuklamalari yanlis buldugunu da soylemesi lazim diye dusunuyorum.

                      Muhtemelen ileride 22.si de cikacak sahtecilik ispatlarina ragmen kanli-canli 163 insanin iceride oldugunu herkese hatirlatirim.

                      O yuzden, lutfen biraz durust olalim ve dogruya dogru yanlisa yanlis diyelim. Dunya gorusumuz adaletsizlige hizmet etmesin.

                    • acracia Says:

                      Hilmi Ozkok en son sunu soylemis gorunuyor: “Benim gozumde hepsi tertemiz”

                      http://www radikal com tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&VersionID=70514&Date=16.02.2011&ArticleID=1040164

                    • fmerakli Says:

                      ccgursel ve acracia,

                      Zamanim dar, ikinize birden tek yorumda cevap verecegim, kusura bakmayin…

                      ccgursel demissiniz ki:

                      “Birinci ordu genel sekreterinin ic tehdide yonelik plan semineri yapilamayacagi yonundeki ifadeyi yanlis yorumluyorsunuz. Belgelerden anladigim kadariyla plan seminerinde konusulan sey Yunanistanla savas planinin geri bolge emniyeti kismi. Yani “dis tehdit surerken geri bolgede sorun olursa ne yapicam” konusunu tartisiyorlar.”

                      SOylediginiz seminerde konusulanlar ile ortusmuyor, zira ic tehdit kavrami da kullanilarak tartismalar yapiliyor. Yunanistan ile savasirken ordunun dusman ile savasmasi gereken guclerini Istanbul’un uzerine cokmete, halki tepelemekte kullanmayi dusunmus olmasi dahi basli basina bir garabet ama ornegin seminerden asagidaki alintilar sizin soyledikleriniz ile ortusmuyor. Ornegin Cetin Dogan belediye baskanlari ile ilgili sunlari soyluyor:

                      “Belli yerlerdeki efendim belediye, büyükşehir belediye başkanlığı dâhil, büyükşehir belediye başkanlığının ötesinde küçük hani normal bağlı belediye başkanlıkları örgütleri var. Bunların bir bölümü irticacı, gerici ve değerlendirmeler içerisinde de ne yapıldı tümen komutanınız bunların da problem yaratacağını söyledi…. Mesela diyelim ki Pendik Belediye Başkanı, Yakacık Belediye Başkanı, Ümraniye Belediye Başkanı….”

                      Yine bir baska komutan su ifadeleri kullaniyor:

                      “Bu bağlamda iç tehdit unsurlarının Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut ortamdan istifade ile ortak amaçlarına ulaşıncaya kadar ülke çapında eylemlerini işbirliği içinde yürütecekleri ve bu eylemlerini insan hakları şemsiyesi altında savunup dış desteklerini devam ettirmeye çalışacakları değerlendirilmektedir.”

                      Yunanistan ile savasirken ic tehdit unsurlari faaliyetlerini “insan haklari semsiyesi altinda” gerceklestirecekler, oyle mi? Ben almayayim Acracia, ki gordugun gibi ic tehdit kavrami, kavramin bizatihi kendisi de kullanilarak da tartismalara konu oluyor. Cezaevleri kapasite ve doluluk oranlari tartisilirken savasta ele gecirilen esirler degil ic tehdit unsurlari dikkate aliniyor ornegin…

                      Acracia’nin sorusu ile baglarsak, teamullerin asilmasi esittir darbe midir? Belki degildir, diyorsunuz ki ilerleyen yillarda, sizin de onaylamadiginiz, muhtira verilmesi yoluna gidilmistir. Dogru soyluyorsunuz ama muhtira veren bir ordunun, hale de gecmisinde hayli darbe tecrubesi olan bir ordudan bahsediyor isek, muhtiradan istedigi sonucu alamadigi taktirde kullanmak uzere bir takim planlari olmasini beklemek de bence son derece makul bir durum…

                      Ornek gunlukleri ile ilgili eksisozluk girisi de olayin tam resmini cizmiyor ki bilirkisi raporuna guvenilmedigi bir ortamda eksisozluk girisine de o kadar kolay bel baglamamak lazim.

                      Ben size Gormus’un 2009 sonu, 2010 basi gibi Taraf’ta gunlukler iliskili bir dizi yazdigi yaziyi da okumanizi rica edecegim. Mesela okuyanlar gorecekler ki Ozden gunlukleri, Mustafa Balbay’in el konulan bilgisayarinda da kayitli cikiyor. Balbay ornegin kendi gunluklerine dayanan gerilimli yillar yazi dizisinde bundan hic bahsetmiyor, keza Ornek gunluklerinin bir kopyasi Sener Eruygur’un odasinda yapilan aramada da ele geciriliyor. Ayrica Alper Gormus gunluklerin darbe donemlerine iliskin tutulmus notlar degil, lise yillarina kadar giden ve kisisel olaylarin da tutuldugu bir metin oldugunu soyluyor ki Ozden Ornek’in actigi hakaret ve iftira davasinda Gormus’un beraatina karar veren mahkeme Gormus’un kisisel bilgileri ayiklamis oldugunu bir gerekce olarak kullanmisti.

                      Nihayetinde benim dogruya dogru yanlisa yanlis demek gibi bir sikintim yok, ama bunu yapmayanlarin bunu benden beklemesini (ccgursel ve acracia’yi tenzih ediyorum) de garipsedigimi ifade etmeliyim…

                    • Can Acar Says:

                      Yazdıklarınla beni haklı çıkarttığın için tekrar teşekkürler. İşte yaptığın çarpıtma ve saptırmaya güzel bir örnek daha:

                      Önce yazmadıklarınla suçlanmaktan şikayet ediyorsun:

                      Bilmem farkinda misniz, beni yazdiklarimla degil, yazmadiklarimla degerlendirmek gibi bir aliskanlik olusturdunuz

                      Ben söylenmeyen gerçeklerin yalancılıkla eşdeğer olduğunu söyleyince ise:

                      Benim bu blogta yazdigim pek cok yorum gercegin bir kismini saklayan, konuyu saptiran, lafi dolandirana cevap niteligini tasir.

                      Diyerek yine yazdıklarından örnek verip hem asıl soruya (işine gelmeyen gerçekleri neden sakladığına) cevap vermedin, hem de Blog yazarlarına saldırıp konuyu değiştirmeye çalıştın.

                      Yazdığın diğer örnekler zaten Blogda defalarca tartışılmıştı, acracia ve ccgürsel zahmet edip sana ayrıca tekrar tekrar açıklamaya çalıştılar.

                      It is difficult to get a man to understand something when his salary depends on his not understanding it.
                      Upton Sinclair

                      Hakkında vardığım sonucun doğru olduğunu bir kez daha kanıtladın.

  15. ihtimal Says:

    BAska bir soru geldi aklima gecenlerde. Hani su baransuya bavulla belge teslim eden 1 ordu subayi vardi ya. Bavulun icinden balyoz darbe planlari ve konudan alakasiz 12 eylul donemine ait 2000 bilmem kac sayfa dokuman cikmisti ya. Hic dusundunuzmu bu adam neden 12 eylul ile iligili begleri ve balyoz ile ilgili beglegeleri beraber (sanki birbiriyle ilintiliylis gibi) bir gazeteciye teslim etme ihtiyaci bulsun. Bu arada baska bir ip usu demekki 12 eylul e ait belgeler ile balyoz a ait belgeler ayni yerde saklaniyormus demekki. Acaba neden 12 eylul ve balyoz belgelerio ayni yerde saklaniyordu?

    Cevapla

    • Slobodan Hacirahmanovic Magamedov Says:

      Su bakimdan boyle bir ihtiyac duymus olabilir: Davanin tek dayanagi olan CD’nin haricinde “yahu bakin onbinlerce sayfalik belge, islak-kuru imzali, iste darbe tezgahi” seklinde yalan yanlis, ilgisiz de olsa gaz verici, ve suphelilerin kamuoyu onunde kucuk dusurulup o anda hemen giyaplarinda infaz edilmelerini saglayacak bir tezgah kurabilmek icin ihtiyac duymustur diye dusunuyorum.

      Bir diger “ihtimal” de tezgahi yapanlarin ve bu subayin gerizekali mertebesinde dusuk IQ’ya sahip olmalaridir kanimca.

      Cevapla

  16. U.Atalay Says:

    İhsan Dağı

    Araplardan darbeci Türklere dersler
    Ders alıyorlar mıdır, acaba? Ortadoğu’da halk gücüyle yıkılan askerî diktatörlüklerden ders alıyorlar mı bizim darbeciler?

    Devleti bir zulüm makinesi gibi kurgulayan, topluma nefes aldırmayan, ekonomiyi tamamen kontrol eden, sokakta on kişinin bir araya gelmesini yasaklayan rejimler bile dayanamıyorlar halk gücüne. Bin Ali kaçtı, Mübarek çekildi, Kaddafi halkına savaş uçaklarıyla saldırıyor, günleri sayılı…

    Belgelere göre Balyozcular da benzer işler yapmak istemişler. Camileri bombalamak, insanları stadyumlara doldurmak, savaş uçaklarını kaldırmak… Demokrasi olmayınca vicdan da kalmıyor demek ki; asgari bir vicdanın varlığı için bile demokrasi gerekli.

    Türkiye’de başaramadılar, Arap dünyasında yarım yüzyıllık iktidarlarından sonra tasfiye oluyorlar. Bu saatten sonra bizim darbeciler, Türkiye gibi bir ülkeyi askerî rejim altında yönetebileceklerini hâlâ düşünebiliyorlar mı dersiniz?

    İyi kötü altmış yıllık bir demokrasi tecrübesi olan, sivil toplumu siyasetin önünde giden, dünya ile bütünleşmiş, ekonomisi bireysel girişimlerle coşmuş bir ülkede ne darbe mümkündür ne de otoriter bir rejim.

    Ama darbecilerin gözünü iktidar bürümüştür, göremezler. Bir darbenin ülkeyi böleceğini, ekonomiyi çökerteceğini, dünyadaki itibarımızı beş paralık edeceğini bilseler de fırsat bulduklarında yaparlar bunu. Umurlarında bile olmaz ülke. Denemişler işte… Dertleri iktidara ulaşmaktır. Dolayısıyla esas olan, fırsat vermemektir, güvenmek değil.

    Şunu da öğrensinler artık; darbe yoluyla iktidara oturmak mümkün değil. Bırakın Türkiye’yi, Mısır’da, Libya’da bile mümkün değil.

    Ortadoğu’da halkın isyanını, tepkisini gördükten sonra hâlâ bu işlere heves eden kaldıysa, onların aklından şüphe ederim. Sadece heveslilerin değil, bu işlere geçmişte bulaşmış olanların da nedamet getirmelerini sağlayacak sağlam örnekler yaşanıyor Ortadoğu’da.

    Ama bu kesimin Ortadoğu halklarından ders alacağını sanmıyorum; onlar için Araplar ‘pis’, ‘cahil’ ve ‘yobaz’dır. Atladıkları mevzu ise bu insanların artık diktatörlüklere karşı çıkıyor, isyan ediyor olmasıdır.

    Oysa bakıyoruz, bizim ‘kentli, eğitimli, modern endişeli’ tayfası hâlâ darbeden medet umuyor. Önceki hafta açıklanan Metropoll araştırması göstermişti; endişeli modernlerin yüzde 58’i ‘gerektiğinde ordunun yönetimi doğrudan ele almasını’ meşru görüyor. Yani onlar için mesele ‘şartların olgunlaşması’ meselesi…

    İronik değil mi? Bizim ‘endişeli sözde modernler’in Araplardan öğreneceği çok şeyler var. Bütün gösterişlerine rağmen ne modernler ne demokrat. Aşağıladıkları Arapların çok gerisindeler. ‘Bizimkiler’ davet ederken Araplar kovalıyor diktatörlerini…

    Yönetimde asker isteyenler Albay Kaddafi’nin saflarına katılabilirler. Afrika’da ‘lejyoner’ bulmakta sıkıntı yaşamaya başlamış Kaddafi. Belki, ‘Beyaz Türkler Lejyonu’ oluşturmak isterler Albay’ın saflarında…

    Bizim darbeseverler ister ders alsınlar, ister almasınlar Türkiye halkının çok büyük bir çoğunluğu demokrasinin nasıl bir nimet olduğunu Ortadoğu’da olup bitenlere bakıp bir kez daha anladı.

    Meşruiyeti olmayan bir yönetim zorbalıktır. Ortadoğu’da zorbalığın sınırlarına dayandık. İnsanlar isyan ediyorlar; kötü yönetime, zulme isyan bu. İstedikleri yönetimi, refahı paylaşmak. Demokratik istikrar çok değerli. Toplumun temel taleplerinin karşılanmasının ön şartı çünkü. Özgürlük, adalet, refah ve hatta güvenlik ancak demokratik istikrarla mümkün.

    Bölgenin istikrarı ‘temsili yönetim ve katılımcı siyaset’ten geçiyor. Demokrasi bir iç barış projesi olduğu kadar, bölgesel ve küresel güvenliğin de bir gereği. Bu, sadece üç beş aydının, gazetecinin normatif, değer yüklü bir saptaması değil; küresel istikrara ihtiyaç duyan ‘güçler’in de vardığı bir nokta. Bu nedenledir ki Türkiye’de son yıllarda bir darbe yapamadılar.

    Bu arada, bizim darbeci kalıntılarına ve destekçilerine de bir mesaj iletelim, belki ders alırlar: “Bakın, Mısır ve Libya halkı dayanamayıp isyan etmişken Türkiye toplumunun darbecilere teslim olacağını sanmayın. Tunus, Mısır ve Libya kulağınıza küpe olsun.” i.dagi@zaman.com.tr

    i.dagi@zaman.com.tr

    Cevapla

    • ata Says:

      “Yalan günah değildir” ve “yalan haber sevaptır” şeklindeki dinde reform ! ısrarı süren “zaman” dan alıntı insanı sadece güldürür.Zaman dan bilgi sahibi olduğunu sanana yazık !

      Cevapla

    • Can Acar Says:

      Yazıdan “asker” kelimesini kaldırın, yerine “sivil” veya “diktatör” veya “faşist” koyun bir de öyle okuyun. Yaşadıklarımızı hangisi daha iyi açıklıyor?

      Cevapla

  17. selim Says:

    vay vay vay hocalar da devrede. Laf ebeliği yapıyorlar.Gazeteler televizyonlar yetmedi artık buralara da laf yetiştiriliyor. Bugün nöbetci sizmisiniz hocam? Sayın Hocam.
    Bu belgeler sahte mi değil mi? Sahte olduğu ortada. Sahte olmadığını hak için hukuk için, adalet için, şeref, namus, haysiyet için ispat et.Allah rızası ispat et.
    Zannetmiyorum, edemezsiniz.Zaten size göre bunlar da yüksek idealler için yapıldıgından son derece de normaldir.Sonu hayırlı olacak ya size göre. Onun icinde vicdanlarınız rahattır.

    Cevapla

  18. selim Says:

    Birden İ. Dağı ismini görünce şaşırdım, hatta yazıyı okumadan yolladım. Sonra da baktım ki alıntı olarak kullanılmış. Özür diliyorum.

    Cevapla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: