Türkiye’nin yeni düzenine hoş geldiniz

13 Şubat 2011

GENEL

Önce burada defalarca tekrarladığımiz bir gerçeğin altını çizelim.  Balyoz davasının ana kanıtlarını dijital belgeler teşkil ediyor. Bu dijital belgelerdeki zaman çelişkileri, Balyoz belgelerinin iddianamede ileri sürüldüğü gibi 2003 senesinde davanın sanıkları tarafından hazırlanmış olamayacağını şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlıyor.  Bu, bavuldan çıkan dijital belgeler için ne kadar geçerli ise, Gölcük’te torbalardan çıkan dijital belgeler için de o kadar geçerli.

Şimdi bir başka gerçeği hatırlayalım.  Bugüne kadar yukarıda tekrarladığımız olguyu çürütebilecek tek bir karşı argüman yapılabilmiş değildir.  Ne Mehmet Baransu tarafından, ne Taraf gazetesinin diğer yazarları tarafından, ne Zaman gazetesi tarafından, ne de, en önemlisi, savcılar tarafından. (Üstelik, CD’lerin 2003’de hazırlanmış olamayacağını gösteren yazışmaları savcıların adli emanate sakladıklarını biliyoruz.) Bir zamanlar ortaya atılan “güncelleme” tezinin nasıl çöktüğünü davayı takip edenler iyi biliyorlar.

Demek ki, Balyoz davasının “delilleri” hiç bir hukuk devletinin mahkemelerinde kabul edilebilecek deliller değildir.  Ama Türkiye’de bu delillerle dava açilabildiği gibi, şimdi bir de 163 sanık tutuklanmıştır.

Bu gerçekler ışığında 11 Şubat’ta verilen tutuklama kararları, Türkiye’nin artık çok değişik bir döneme girdiğini gösteriyor.  Kimi yazarlar bu dönemi, “artık askerlerin pervasızca darbe planlaması yapamayacağı bir dönem” olarak nitelendiriyorlar.

Biz bu yeni dönemi değişik yorumluyoruz.  Bizce 11 Şubat tutuklamalarının anlamı şudur: sahte kanıtlar üreten çete ve uzantıları artık Türkiye’yi tamamen ele geçirmiş durumdadırlar ve mantık, hak, hukuk dinlemeden kendi iradelerini ülkeye dayatabileceklerini göstermişlerdir.  Verdikleri mesaj çok açıktır: “Biz gerçekler ne olursa olsun artık istediğimizi yapacak durumdayız.”  Bu yeni dönem, Türkiye’nin çeteye teslim olduğu dönemdir.

Çete bu aşamada gücünü orduya karşı kullanmış, ordu mensuplarını işlemediği suçlardan dolayı hapise attırmıştır. Ama kimsenin şüphesi olmasın ki, Türkiye’nin yeni düzeninde kendilerine karşı çıkacak herkese karşı (Hanefi Avcı örneğinde olduğu gibi) ayni taktikleri uygulayabileceklerdir.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

112 Yorum “Türkiye’nin yeni düzenine hoş geldiniz”

  1. Ogretmen Says:

    Aşağıda paylaştım ancak arada kaynamasın; Aziz Nesin’in oğlu Ahmet NESİN’in son tutuklamalara ilişkin değerlendirmesini sizlerle de paylaşmak istiyorum. Ahmet Bey, çok önemli noktaların altını çizmiş, ilgilenenlerin bilgisine sunmak istedim.

    “Sevgili arkadaşlar, Son olarak 163 emekli ve muvazzaf subayın tutuklanması olayı var. Darbe girişimi olduğuna ve tutuklanmaları gerektiğine inanıyorum. Ama tutuklanma gerekçesini yani ara kararı okuduğumda inancım gidiyor. Yazmaya çalıştım, olay Ergenekon’dan Ergenekomik bir duruma dönüştü… Sevgiler. Ahmet NESİN.”

    Baglanti: http://ahmetnesin.wordpress.com/2011/02/13/ergenekomiklesmeyin/

    ERGENEKOMİKLEŞMEYİN!..

    Para hüpletmiş Necmettin Erbakan iktidara geldiğinden beri Türkiye’de darbe çalışmaları ve girişimleri yapıldığından en ufak bir kuşkum yok. Bu çalışmalar AKP iktidarıyla birlikte büyük olasılıkla artmıştır, ondan da kuşkum yok. Dünkü yazımda Türkiye’de görülen komik davaları kitaplaştırmayı düşündüğümü yazmıştım. Ne zaman Ergenekon davasını ciddiye almaya kalksam Ergenekon’u Ergenekomik duruma düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu komiklikleri yazdığımda da bana kimi arkadaşlar “Darbeci” yada “Ergenekoncu” diye takılıyorlar.

    Yine iki satırla anlatayım, Ergenekon davası bana göre derin devlet davası değildir, 6 kez Faili Meçhullerin araştırılması komisyonu (Bu sayı sadece CHP’nin verdiği önerge sayısı, sanırım 4 önerge de BDP verdi.) kurulmasını reddeden bir iktidar derin devletle yüzleşmek istemiyor demektir. Son olarak da TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi için CHP’nin verdiği değişiklik önergesini “Şimdi zamanı değil” diye reddeden AKP’nin anti-darbeci olduğuna karşı inancım da kalmadı… Ayrıca derin devlet davasında sanık olması gereken bisürü kişinin adının geçmemesi de benim anlayabileceğim bir konu değil.
    Önceki gün tutuklanan emekli ve muvazzaf subayların olayında da sanki bir yanlışlık var. Darbe girişimcilerinin tutuklanmasına karşı değilim burada ama tutuklayan mahkemenin üye hakimi Ali Efendi Peksak’ın okuduğu gerekçe benim kafamı karıştırdı. Peksak ara kararda “Kuvvetli suç şüphesi delillerin henüz tam toplanmadığı, sanıkların konumları itibariyle delillere etki yapma ihtimali”nden söz ediyor.

    Ben buradan şunu anlıyorum –Gerçekten yanlış anlıyor olabilirim, türkçem bu kadarına yetiyor- şimdiye kadar elde edilen deliller bu sanıkların tutuklanmasına yetmiyor, ama daha suç şüphesi deliller var ve bu şüphe üzerine tutukluyoruz. Henüz toplanmamış delillerin okunma olasılığı yok, henüz toplanmamış deliller okunmuş olsa bu deliller toplanmış delillerdir. Sizin de mi kafanız karıştı. Yani toplanmamış ve doğal larak okunmamış delillerin suç olabileceğini söylüyor mahkeme, ve ne olduğunu hatta belki de nerede olduğunu bilmediği bu delillerin suç olabilmesi olasılığıyla tutuklama kararı çıkartıyor.

    Bu mantık çok uzayabilir esasında ama sonuç değişmez, yapılan şey olasılık üzerine bir tutuklama. 12 Eylül sonrası er olarak askere gittiğimde S 1 subayı binbaşı beni çağırmıştı. S 1 subayı birliğin istihbaratından sorumlu subay. Ben de en azından adımdan dolayı bile sakıncalı olduğumdan heryerden bilgiler gelmiş. Binbaşı elinde bir sayfa ban sallıyor ve kahkahalar atıyor. Belgeyi okuttu bana, mahalle muhtarlığından gelmiş, şöyle yazıyordu: “Ahmet Aziz Nesin’in solcu olduğu tahmin edilmektedir.” Ben de gülmeye başladım, binbaşı bana bu yazının nedenini sordu. Nedenini o zaman söylemedim, şimdi açıklayabilirim, muhtarımızın eşi baba tarafından hemşehrimizdi, Şebinkarahisarlıydı. Tutuklanmamı engellemek için böyle yazarak bana kıyak yapmıştı. Ama şaka değil, sadece bu yazıdan dolayı bile tutuklanabilirdim… Önceki gün yapılan tutuklama da buna benziyor sanki.

    Darbe girişimi yapanlar tutuklanmalı ama bu ara kararla tutuklanınca sanki orduyla AKP arasında yapılmış bir anlaşma varmış gibi gözüküyor bana. Dün bir arkadaşımla sohbet ederken bunca darbe çalışmasından dolayı neden hiçbir genelkurmay başkanının sanık durumuna düşmediğini sordum. Bu bana garip geliyordu ki bu sabah Taraf Gazetesi çalışanı Mehmet Baransu’nun bir açıklamasını okudum: “Yakın zamanda İlker Başbuğ irtica ile mücadele eylem planı sebebiyle Yaşar Büyükanıt’ta e-muhtıra dolasıyla tutuklanacaklar.”
    Dikkat edin Baransu bir olasılıktan bahsetmiyor, kesin bir ifadeyle “Tutuklanacaklar” diyor. İşte yeni çıkan çuval çuval belgelerle tam Ergenekonu ciddiye almaya hazırlanıyorken, onlar sanki bilerek olayı ERGENEKOMİK bir hâle getiriyorlar. Davaya Abdurrahman Dilipak’ın müdahil olarak katılması mı ne, sanırım o da EŞHELLEKTÜEL bir ERGENEKOMİK bir durum.

    Cevapla

    • acracia Says:

      Birileri demek ki bavulu getirdigi gibi, Mehmet Baransu’ya baska haberler de getirmis. “Tutuklanacaklar” demek ne demek? Bunu bu kadar kesinlikle nasil bilebiliyor?

      Bu bavulu getiren sahsin kesinlikle arastirilmasi lazim.

      Cevapla

      • Fatih Says:

        Bunlari bilmek zor degil,kimin ne yapmaya calistigi ortada.Milleti kandirmaya ve asrin davasini sulandirmaya calisanlar asil nekadar komik olduklarinin farkinda degiller…

        Su an ulkede olan sey dis guclerin etkinligini kaybetmesi ve ulkenin gercek sahiplerinin ulkeden yunanlari denize doktugu gibi bu dis mihraklarin icerdeki uzantilarini temizlemesinden ibarettir…

        Bencede TURKIYENIN YENI DUZENINE HOSGELDINIZ 🙂

        Cevapla

        • acracia Says:

          Hosbulduk. Cok sagolun.

          Buraya gelenlerden ortada donen soylemler hakkinda cok sey ogreniyoruz. Dis mihraklar?
          Ya da belki “Fatih” aciklamak ister, kim bu dis mihraklar? Uzantilari neler? Daha kolay olur, hepimiz ogrenmis oluruz. Sonucta hepimiz neler dondugunu anlamaya calisiyoruz.

          Bizimle paylasmak istemez misiniz?

          Cevapla

          • Fatih Says:

            Dis mihraklari ve uzantilarini bukadar merak etmenizide anlamaya calisiyorum.Neticede desifre olma durumu kolay olmasa gerek…

            Birtanesi daha tutuklandi gerci malum uzantilar rahat durmuyor ikidebir tutuklananlari serbest birakiyolar ama olsun netice degismeyecek.Bakin darbeci zihniyetin perisan halini gosteren guzel bir haber…

            ‘Balyoz davası kapsamında hakkında çıkarılan yakalama kararının ardından Beşiktaş’taki İstanbulAdliyesi’ne gelene mekli Orgeneral Çetin Doğan tutuklandı.

            Sabah saatlerinde adliyeye gelen Doğan, öğle saatlerinde mahkemeye çıkarıldı. Tutuklama kararı yüzüne okunan Doğan’ın,sağlık kontrolünün ardından cezaevine götürülmesi bekleniyor.

            Tutuklanan bir diğer isim ise emekli Tümgeneral Nuri Ali Karababa. Sağlık kontrolünden geçirilen Karababa cezaevine gönderilmek üzere adliyede bekletiliyor ‘

            Cevapla

            • acracia Says:

              Fatih:

              Bakin inanin ben o dis mihrak(lar)in ne oldugunu bilmiyorum. Desifre etmeye ugrastigim cok dogru. Sizi de desifre etmeye calisiyorum simdi, yanlis anlamayin ama bulmaca gibi konusuyorsunuz.

              En son Kuzey Kore’den bile bahseden cikti burada. Demin de Yunanlilardan bahsetmissiniz; tesbih yaptiginizi dusundum, ama inanin artik ben de bilmiyorum. Buraya her gelen bir sey soyluyor. O kadar cok kisi oyle cok sey soyledi ki. Bu yuzden lutfen aciklayip bizimle de paylasin aklinizdakini. Ben yazan sahislarin referans noktalarini anlamaya calisiyorum. Ve artik sap saman, elmalar armutlar birbirine girdi.
              Sizin de bir bildiginiz, bir dusundugunuz var ise paylasirsaniz belki ayni fikirde olmasak bile tartisma olanagi buluruz. Ya da en azindan sizi anlamis bulunuruz.

              Tesekkurler.

              Cevapla

              • Bulent Murtezaoglu Says:

                Tesbih olur mu? Boyle bir soylem, tarihi aciklama bicimi var. Kendilerini saklayan (kripto-birsey, o birsey degisebiliyor) insanlarin belki bir iki asirdir devlet icinde isleri idare ettiklerini ve felaketlerin/magduriyetlerin musebbibi olduklari anlatiliyor. Gulen’in Avci cikisinda da buna atif vardi. Genelde hasim diye gorulen muhalifler icin de bu kullaniliyor. Bu arada size karsi edilen lafin da farkinda misiniz bilmiyorum ama o da oyle olabilir (yani desifre olmanin kolay olmamasi).

                Anti-semit filan gibi kiliklara da burunen soylem o genel cerceve ve tarih okuyusu ustune cuk oturdugu icin populerlesiyor biraz da. Ara sira yuzeye cikan Balkan muhacirleri hakkinda atip tutmalar da ayni genel fikir yapisina oturuyorlar herhalde. Dikkatli bakarsaniz bir suru acik kaynakta bu tavrin alametleri vardir. Zaman bunu cok belli etmez, Today’s Zaman zaten baska bir surat gostermeye calisiyor (Gulen’in o ifadesini sansurlemisler) ama genelde cok saklanan bir sey degildir (Bugun ayni ifadeyi manset yapmisti mesela). Sadece belli bir cemaate ozgu de degil bu, gayet yaygin/paylasilan turden bir sey. Bu orgutlerin ic dillerinde nasil anlatiliyor bu bilmiyorum yalniz — orgutune gore degisiyordur.

                Bu hep vardi bence, yani hatirlar gibiyim bunu daha eski zamanlardan (Turkcu versyonu da vardir tabii). Bir iki sene evvel, nette ahbaplik ettigim biri bu minvalde akla ziyan bir seyler dedi de biraz bakinip insanlarin nicin boyle laflar edip inandiklarini anlamaya calistim. Ogrendigim yukarkiler kabaca.

                Burada isittigimiz bircok sey munferiden dusunulmus seyler veya sahsi kanaatler degil. Ayni (belki biraz parcalanip birden fazla halegelmis) buzdaginin, su ustundeki kisimlari. Yakin tarihle ilgili bir takim yalanlar/maddi hatalar da oyle.

                Cevapla

                • acracia Says:

                  Cok haklisiniz. Ben de munferit olmadiklarini dusunuyorum ama arada atladiklarim oluyor–Kuzey Kore’yi hic duymamistim. Yani bunlarin icinde bilmediklerim (Kuzey Kore) ve daha cok bildiklerim var. Ben de bu soylemleri takip etmeye calisiyorum. Cunku bunlarin bize ortada donen bir cok konusmadaki referans noktalarini takip edebilme olasiligi saglayacagini dusunuyorum.

                  Cevapla

        • Altan Alpay Says:

          Dis mihrak derken heralde CIA referansiyla green card alan ve Pensilvanya taraflarindan ikamet edenler dis mihrak olarka sayilmiyorlar, yanlis hatirlamiyorsam Pensilvanya hala Turkiye sinirlari icinde degil gibi geliyor bana.

          Pensilvanya ‘dis mihrak’ sayilmayacagina gore, emniyet ve yargiya yerlesmis sahte belge cetesi de ‘icerdeki uzantilari’ seklinde gorulemez.

          Zir vadisindeki kazilardan once polisimize egitim veren Amerikalilarda heralde olsa olsa yabanci damat falan olur. Kayinpederleri komiser Husamettin’inin elini opmeye gelmislerdir.

          Binlerce devlet memuru maaslarini odeyen milete hizmet etmek yerine pensilvanya’ya ya ‘hizmet’ etmeleri de dogal, cunku millet dedigin nedir ki? Bir kilo bulgur iki torba komur.

          Hanefi Avci’nin kitabi da takoz olarak kullaniyorum cunku bayagi kalin.

          Cevapla

  2. solmaz türk Says:

    Türkiye Cumhuriyeti’nde bundan sonra herkes hukuksuzluğa uğrayabilir.koca generaller bile kendilerini koruyamazken sıradan insanlar ne yapabilir.Kurt kuzuya illaki seni yiyeceğim diyorsa suyu bulandırdın lafı bahanedir.Bu kadar cüretkarlığı arkalarında büyük bir ”iç/dış”destek olmadan yapmaları mümkün değil.Baransu’nun bu gün kesin bir dille Büyükanıt ve Başbuğ’da tutuklanacaklar demesi bu yüzden.

    Cevapla

    • Ogretmen Says:

      Sayın solmaz türk, siz kurt-kuzu benzetmesi yapınca bugün e-posta adresime düşen benzer bir anlatımı paylaşma aruzu doğdu bende. Bazen kara mizah herşeyi çok daha çarpıcı bir biçimde görmemizi sağlıyor diye düşünüyorum. Hem aktaracağım fıkra, akademik yaşama ilişkin içerikler de barındırdığından akademisyen dostlarımızın da ilgisini çekeceğini sanıyorum.

      DOKTORA TEZİ VE DANIŞMAN…

      Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk birşeyler yazıyor.

      Oradan geçen bir Tilki:

      – Hey Tavşan, ne yazıyorsun?

      – Doktora tezimi yazıyorum.

      – Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında?

      – Tavşanların Tilkileri nasıl yedikleri hakkında.

      – Yok canım, olur mu öyle şey, hiç Tavşanlar Tilki yerler mi?

      – Olur canım, gel istersen, sana ispat edeyim.

      Beraberce Tavşanın yuvasına girerler. Biraz sonra Tavşan tek başına çıkar ve
      yine daktilosunun başına geçer, tak tuk birşeyler yazmaya devam eder.

      Daha sonra oradan geçen bir Kurt, Tavşanı görür.

      – Hey Tavşan, ne yazıyorsun?

      – Doktora tezimi.

      – Ne hakkında?

      – Tavşanların Kurtları yemesi hakkında.

      – Yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde, buna kim inanır?

      – Gel istersen göstereyim…

      Yine beraberce yuvaya girerler. Tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar.

      Tavşanın yuvasını merak mı ettiniz? Manzara şudur:

      Bir köşede Tilkinin kemikleri… Bir köşede Kurdun kemikleri… Diğer köşede ise TAVŞANIN DOKTORA DANIŞMANI ASLAN, kürdanla dişlerini temizliyor!

      ANAFiKiR VE SONUÇ:

      Doktora tezi yapmak için tezin (örneğin ERGENEKON /ya da BALYOZ*)önemi yoktur.

      Konunun da (örneğin ulus devleti parçalayıp, uydu din devletine dönüştürmek ya da kendi çoğunlukçu düzenini egemen kılmak*) önemi yoktur.

      Önemli olan, tez danışmanıdır (örneğin ABD ya da CEMAAT*)…

      Not: “ya da”lardan sonra gelen * işaretleri ben ekledim.

      Cevapla

      • Ogretmen Says:

        Bu arada fıkranın sonunda bir tümce daha varmış. Onu eklemeyi unutmuşum:

        “HADİ TAVŞANI DA SİZ BULUN…”

        Saygılarımla

        Cevapla

  3. fenerant Says:

    Mahkeme bulunacak delillere göre tutuklama kararı veremez. Mahkeme elindeki delillere göre karar verir.
    Mahkeme yeni deliller bulunacak diye tutuklama kararı alıyorsa; bulunacak deliller de sanıklar aleyhine suç unsuru bulunacağını nereden biliyor? Bu durum; Hukukun hukukçular tarafından katledildiğinin resmi olmaz mı?
    Yoksa istihbarata dayalı Tutuklama ve mahkum olma dönemi mi başladı?

    Cevapla

  4. solmaz türk Says:

    sayın fenerant,
    Türkiye’de hukun katledildiğinden bahsetmişsiniz artık ortada katledilecek bir hukuk da kalmadı.Sekiz senedir mülakatla alınan hakimlerin kimler olduğuna bakmak lazım.Yazılı imtihanlarda yüksek puan aldığı halde mülakatta bir çok başarılı genci mezheplerinden dolayı elemediler mi?Bundan sonra hiç kimse ,hatta burada yorum yazanlar bile güvende değiller.

    Cevapla

    • fenerant Says:

      özellikle son cümlenizde net belirtmişsiniz.
      Buranın yorumcuları çok yakında herhangi bir suçtan soruşturmaya uğrarlar.
      Cumhuriyet bayramında gönderilen kutlama mesajı bile suç delili olarak dava dosyasına girmiş ise, buna itiraz eden avukat hakkında “adli yargılamaya teşebbüs” suçundan dava açılmış ise; buradaki yorumculara da dava açılmaması ihtimal dışıdır.

      Cevapla

  5. merttalay Says:

    Hasan Cemal
    h.cemal@milliyet.com.tr
    Ben senin aklına şaşayım, aklına!
    26 Şubat 2010

    Türkiye’de hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
    Hukukun ucu askere dokunduğu zaman…
    Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
    Hukukun ucu, darbecilere dokunduğu zaman…
    Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
    Hukukun ucu, cuntacılara dokunduğu zaman…
    Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
    Hukukun ucu, dönemin Genelkurmay Başkanı’nın bile yalanlamadığı 2003-2004’ün darbe tertiplerine, o devrin cuntacılarına dokunduğu zaman…
    Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
    Hukukun ucu, 2003 yılı baharında, dönemin MİT Müsteşarı’nın Birinci Ordu’daki ihtilal hazırlığı olarak işaret ettiği Balyoz’a dokunduğu zaman…
    Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
    Hukukun ucu, askerin içinde yalanlara dayalı andıçları, Türkiye’yi yönlendirmeye dönük lahikaları, ıslak imzalı darbe planlarını hazırlayan odaklara dokunduğu zaman…
    Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
    Hukukun ucu, hem Cumhuriyet gazetesine bomba atıp, hem Danıştay’a kanlı baskın düzenleyip irtica çığlıklarıyla daha 2006’da, 2007’de darbe ortamı oluşturmak isteyenlere dokunduğu zaman…
    Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
    Hukukun ucu, Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetleriyle Malatya’daki Misyoner Katliamı’ndan operasyon diye söz edebilen askerin içindeki odaklara dokunduğu zaman…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Hrant Dink cinayeti örtbas edilmek istenirken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker bir gece vakti 27 Nisan muhtırasıyla millet egemenliğine darbe indirirken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, askerle bir olup 367 gibi bir hukuk ucubesiyle Meclis iradesinin önünü kesmek isterken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker 28 Şubat darbesini sahnelerken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Sincan’da tanklar rejime balans ayarı yaparken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, kurbanlarının büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşan 17 bin 500 faili meçhul cinayet işlenirken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Güneydoğu’da binlerce köy yakılırken, yüzbinlerce insan köylerinden zorla atılırken, zorla evlerinden barklarından edilirken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, taş attıkları için binlerce Kürt çocuğu tutuklanırken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, KÇK operasyonlarında binlerce gözaltı ve tutuklama yaşanırken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, üniversitelerde türban ve başörtüsü yasağı devam ederken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, yüzde 47 oyla seçim sandığından çıkmış bir parti kapatılmak istenirken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker kişilere de Avrupa demokrasilerindeki gibi sivil yargı yolu açılırken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bu ülkede asker ve sivilden oluşan iki başlı yargı düzeni demokrasiyle alay edercesine varlığını sürdürürken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Orhan Miroğlu seçim zamanı siyaset meydanında Kürtçe konuştuğu için beş yıl hapis cezası alırken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Perihan Mağden, Hrant Dink’in katillerine şarkılarıyla, klipleriyle methiye düzenleri eleştirdiği için üç kez hapis cezasına mahkum edilirken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Baskın Oran’a ‘satılmış’ iftirasını atan, ‘yabancı devletlerden para alıyor’ diyen kişi Yargıtay’da beraat ettirilirken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bir Ordu Komutanı’nı ifadeye çağıran sivil savcının yetkileri apar topar elinden alınırken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya, ucu zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı’na dokunan bir iddianame hazırladığı için meslekten atılırken, avukatlık yapması bile yasaklanırken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bir askeri garnizonda daha bu hafta “Adi başbakan!” diye parola düzenlenirken…
    Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Hrant Dink cinayetine, Ahmet Kaya’nın ölümüne açılan yola taşlar döşenirken…
    Hukuk ne zaman aklına geliyor?
    Darbeciye, cuntacıya dokunduğu zaman…
    Ben senin aklına şaşayım, aklına!

    Cevapla

    • merttalay Says:

      Not: Darbeci, cuntaci ifadelerine katilmadigimi belirteyim, “darbe, cunta saniklari” daha uygun bir ifade olurdu. Ertugrul Ozkok’e yonelik bir yazidir, bu blog’un samimiyetsizligi daha guzel anlatilamayacagi icin bu post’a (tabirimi maruz gorun) “cuk” diye oturdugunu dusunuyorum.

      Cevapla

      • acracia Says:

        Bunu simdi gordum.

        Ertugrul Ozkok’e yonelik yazildigini bilmiyordum asagidakini yazarken. O ayri bir konu. Ben uzak durayim; pek okudugum bir yazar degildir. Benim yazdigim genel olarak o yazinin icerigi idi. Belirli bir muhataba yazilmis olmasi ayridir.

        Ama bu blogun samimiyetsizligi derken halen haksizlik ettiginizi dusunuyorum Merttalay.

        Cevapla

      • Taylan Says:

        Peki Hasan Cemal neden Pınar Doğan ve Dani Rodrik’in görüşme taleplerine yönelik olumlu ya da olumsuz cevap vermez?

        Cevapla

    • acracia Says:

      Evet bunu gormustum.

      Icinde hakli elestiriler barindiran (Hrant Dink, vs ve diger seyler arastirilmali elbette, tersini soylemiyoruz), hakli olarak neden hukuk herkese lazim demiyorsun demeye calisan (Perihan Magden’den bahsederken, vs) ama sonra bundan 180 derece cark ederek, birisine yapilan haksizliktan bahsetmenin oburunden bahsetmemek anlamina geldigi yargisini bastirarak, su son yapilan haksizliktan dem vuranlarin darbeci savunucusu oldugunu yapistiriyor ve dolayisiyla yine karsit seslere Hrant Dink’i vs hatirlatarak onlari dusunmuyorsunuz diyerek parmagini sallayarak aklini basina al diyor.

      Ofke dolu, retorigi kuvvetli (bol tekrar cok efektif bir metod, “hukuk” gibi, ama “hukuk aklina gelmiyor”) ve son derece polemik bir yazi.

      Cevapla

      • acracia Says:

        Dedigim gibi bunu yazarken Ertugrul Ozkok’e hitaben yazildigini bilmiyordum. Bu sebeple genel anlamda yaptim degerlendirmemi. Genel anlamda da basinla cok ilgili oldugum icin, yine bir muhalif sesi susturma gibi okuyup degerlendirmistim (Ertugrul Ozkok pek okumam). Yazdiklarim o baglamda degerlendirilmelidir. Yoksa E.O.’yu savunmuyorum burada. Bilginize.

        Cevapla

      • Bulent Murtezaoglu Says:

        Bunu burada konusmuyoruz ama gerek ozgurluk alanini genisleten kanunlari istemeyi gerek ‘hukuk herkese lazim’ kalibini kullanmayi, devletin ayni kanunlar ve ayni tur mahkemelerle PKK ile mucadele ettigi bir ortamda yapiyoruz. Normallesme filan deniyor ve o kelimeler elbette manasiz degiller ama odada bir de kocaman bir fil varken koltuklari soyle cekersek daha normal olur der gibiyiz. (Bunun diger ayagi da her hatasi abartilan ve bu islere yarasin diye propaganda malemesi yapilan ordunun halen fiilen muharip sayilebilecek bir ordu oldugu gercegi.)

        Cevapla

        • acracia Says:

          Sizin dikkati daha once de ve burada da cektiginiz gibi, PKK icin olusturulmus bazi kanunlar su anda zaten kullaniliyor sanirim. Bunu ayrica gidip kurcalamadim, ama bu bile basli basina ayri bir konu.

          Hesaplasilmasi gereken cok sey var Turkiye’de ve biz Balyoz’la, sahtecilikler uzerine kurulmus kamuoyu oyalamalariyla hala vakit kaybediyoruz. Belki bu bile bu baglamda bilmedigimiz daha baska bir ise yariyordur, kimbilir?

          Cevapla

          • Ogretmen Says:

            Her zamanki gözü açık gözlem ve görüşleriniz için teşekkür ederim, çok anlamlı bir karşılaştırma yapmışsınız. Terörle mücadele eden ordu terörist muamelesi görürken, Habur’da PKK liderinin çağrısıyla Türkiye’ye giriş yaptıklarını söyleyen teröristler için kurulan portatif mahkemede savcılar “yok yok siz onun çağrısıyla gelmemişsinizdir” muamelesi yaptılar ayaklarına kadar gittikleri teröristlere.

            Tüm bu yaşananlar, bize, bir hukuk mücadelesinden öte yeni bir bölgesel düzenin yaratılmaya başladığını gösteriyor. Ortak düşman “ordu”nun bu anlamda hedef haline getirildiği açık. O nedenle “Türkiye’nin yeni düzenine hoş geldiniz” başlığı yaşadıklarımızı özetlemeye fazlasıyla yetiyor.

            Cevapla

            • acracia Says:

              Sevgili Ogretmen:

              Bu sozunu ettiginiz bahsin oyle cok boyutu var ki. Bunu yazarken ic cekmemek mumkun degil.

              Bir boyutu sizin dile getirdiginiz bakis acisi. Ben toplumsal bir ittifaka gidilmesi gerektigine cok inaniyorum; bu savasin artik bitmesini istiyorum, bundan kimse kazancli cikmiyor. Bunun bir baska boyutu da PKK icin olusturulmus, genisletilmis tanimlarla da arada daha baska bir cok kisinin kisisel haklarinin ihlal edildigi, dusunce sucu yargilamalari acisi. Bakin bir cok ornek verildi simdiye kadar, ama en basitinden Kurtce konusmak da dahil buna. Toplumsal ittifaka her zamandan daha fazla ihtiyac var. Ama turlu kamplasmalarla, bu kanunlarla donatilmis yetkiler insan haklarini daha once de zedeledi, simdi de zedeliyor, devam ederse de daha da zedeleyecek.

              Bunlari iyice anlayabilmek icin 80’lerin baslarina donup bakmak gerekiyor diye dusunuyorum, ama oraya gelemiyoruz bir turlu… Ben bu savasi hazirlayan faktorleri de daha iyi anlayabilmek istiyorum. Ve su anda gordugumuz gibi, bu kadar ozel yetkinin oldugu hicbir yerden hayra alamet cikmayacagini dusunuyorum.

              Cevapla

              • Ogretmen Says:

                Acracia,

                Doğu Anadolu’da bir yildir gorev yapiyorum, emin olun ben de toplumsal barisin kurulabilmesi icin terminolojimiz ve bakış açımızın değişmesi gerektiği konusunda sizinle aynı düşüncedeyim. Bu anlamda elimden geldiğince kaçındığım halde hamasi bir söyleme kaçtığımı fark ettim, üzgünüm. Bir rehber öğretmen (okul psikolojik danışmanı) olarak daha dikkatli ve özenli bir dil kullanmam gerekirdi.

                Aslında dikkat çekmek istediğim nokta hukuksal anlamda sergilenen çifte standart ki bunda hepimiz hem fikiriz diye düşünüyorum. Bugüne değin bölge insanının yaşadıklarını birincil tanıklıklardan dinliyor ve öğreniyorum. 80 öncesine ve sonrasına dair bölge halkının anlattıkları insanı dehşete düşürmeye yetiyor. Konumuz bu olmadığı için daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim.

                Tüm kaygım ve çabam; göstergelerin izinde makro çerçeveyi kavramak. Yani şiddeti eylem biçimi olarak seçmiş bir örgütün üyeleri davulla zurnayla karşılanırken ve buna müsamaha gösterilirken (sonra bu durum bir hamleyle düzeltilmeye çalışıldıysa da maya tutmadı ve gelenler aynı hızla Kandil’e geri dönmek durumunda kaldılar)sırf olasılıklar ve korkular üzerinden 163 kişinin tutuklanmasını vicdanım ve aklım kabul etmiyor.

                Cevapla

                • acracia Says:

                  Sevgili Ogretmen:

                  Ben sizin ne demek istediginizi tamamen anliyorum. Ayni endise ve vicdani kaygiyi paylasiyoruz. Ben de su anda teror suclusu gibi bu kisilerin yargilanmasinin cok yanlis oldugunu dusunuyorum; zira en basta Balyoz’un dusmesi gerektigini dusunuyor ve cok genis bambaska bir tablo olduguna inaniyorum. Ben de olayin bu davada bu sekilde yargilanan kisilere ne kadar agir ve onur kirici gelebilecegini tahmin edebiliyorum.

                  Sadece sizin dile getirdiginizin disindaki boyutlari da katmak istedim. Hukuk herkese lazim prensibiyle. Yoksa maksadim konuyu dagitmak da degil. Su anda bu durumdan magdur kisilere hadi bakalim simdi, hem de bu ortamda bir de diger magdurlari konusalim gibi bir anlam cikmasini da istemem. Onlarin muhatabi da bu insanlar degil bence zaten. Yersiz olur.

                  Umarim meramimi anlatabilmisimdir.

                  Cevapla

    • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

      Ertugrul Ozkok kimdir tanimam ama ben de bir cevap yazayim. Hasan Cemal’in yazisi kendisi hakkindaki dusuncelerimde yanilmadigimi bana bir kere daha gosterdi. Simdi bir kere devam eden ve daha buyuk bir ihtimalle en az 7-8 sene daha surecek gibi gozuken ve saniklarindan cogu hakkinda somut cok az delil olan bir davadan bahsediyor H.Cemal, ama anladigim kadariyla ne dava dosyalarina vakif, ne mahkemeyi takip etmis, ne de iddianameyi okumus. Medyadaki cok tipik ‘misli gecmis zaman’ gazetecilerinden biri H.C. Yazarken baya bir kudurdugu belli oluyor, hakikaten cok gaz birikmis. Boyle bir gazla salya sacak bagiran bir yaziya karsi cikmak kolay degil ama yazdiklarinin %50-60’i demagoji ve genel gecer seyler. Sanmiyorum ki blog yazarlari uzerine alinsin bu yaziyi.

      “blog’un samimiyetsizligi daha guzel anlatilamayacagi icin..” kismi yanlis olmus. Yazacak bir sey kalmadi artik mert bey de boyle kisisel suclamalara mi girismeye basladi artik?

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        Belki merttalay burayı Ertuğrul Özkök’ün blogu sanıyordur?

        Cevapla

        • merttalay Says:

          Ne alakasi var? Blog yazarlarinin tutumu ile Ozkok’un tutumu benzer degil mi?

          Ne diyor blog yazarlari: “Bu gerçekler ışığında 11 Şubat’ta verilen tutuklama kararları, Türkiye’nin artık çok değişik bir döneme girdiğini gösteriyor”

          Turkiye’nin onceki donemi nedir acaba? Onceki donemde yine blog yazarlarinin deyimiyle “mantık, hak, hukuk dinlemeden kendi iradelerini ülkeye dayatabilen” gruplar yok muydu?? Belli ki Turkiye’de hukuk duzeninin bozuk oldugu ancak saniklar asker olunca akillarina gelmis.

          Diyelim ki blog yazarlarinin tespitleri dogru. Yani Turkiye’de hukuk askerin etkisindeyken ne oldugu belli olmayan bu “cetenin” etkisine girdi. Aynen Hasan Cemal’in dedigi gibi, hukuk askerin etkisindeyken akillarina bunu sorgulamak gelmiyordu (eger bunu yaptilarsa beni duzeltin). Ancak hukuk askerin etkisinden cikip baska guclerin etkisine girince (onlara gore tabi) akillarina geldi hukuk. Ben de sasiyorum bu akla, kusura bakmayin.

          Cevapla

          • acracia Says:

            Merttalay:

            Izninizle, “Blog yazarlarinin tutumu ile Ozkok’un tutumu benzer degil mi?” sorunuza gercekten esefle baktigimi belirtmeliyim. Bakin her konuda ayni fikirde olmayabiliriz. Ama siz en azindan bu blogda da yazan bazilari gibi tartismayi bilmeyenlerden degilsiniz.

            Bakin sizin kizginlik duydugunuz sey haksizlik olabilir; benimki de oyle. Bunca senenin verdigi askerlere hic laf edilememesinin yaratmis olabilecegi birikimi de anliyorum; bunlarin belki de bir patlamasini yasiyoruz zaten. Herkes agzina geleni soyluyor. Bakin dunden beri, cumadan beri buraya ususen tabloyu goruyorsunuz. Bunlarin ne kadari bilincli, ne kadari mahalle kavgasi icin gelenler bilemiyorum. Bunu da kimseye haksizlik olsun diye degil, adaba bakarak soyluyorum. Bu olanlar bana akbabalari hatirlatti kac gundur, ne yalan soyleyeyim.

            Bakin sunu da ekleyeyim: eger Balyoz gercekten bir darbe plani olsaydi, ki ben biliyorsunuz buna inanmiyorum, ama olsaydi, yine de birilerinin cektigi sıkıntılar uzerinden aile uyelerine dogrudan yapilacak saldiriya ben yine uzuntuyle bakardim. Nedeni cok basit: bu kadar nefret (sizin icin soylemiyorum ama buradaki tabloyu da goruyorsunuz), uzuntuden zevk alabilecek ruh yapisi migdemi bulandirdigi icin. Darbe plani olsaydi bile bu, blog yazarlari bunun icinde degildi, ama burada Pinar Dogan’a baban hapiste usumesin kazak or’den tutun, asagida da goruyorsunuz, takintili bir sekilde Dani Rodrik’in Harvard’da calismasina abuk sabuk saldirilara kadar cok sey gorduk. Arada Aleviler, Ermeniler, Kizilbaslar, Yahudiler herkes nasibini aldi. Bu mudur yani?

            Bakin, elbette bunlardan siz mesulsunuz demiyorum. Ama bu size haksizlik hakkinda bir sey demiyorsa, benim diyebilecegim bir sey yok. Herkes haksizliklari dile getirmek icin ayni cabayi gostermez. Bu bir maratondur demistim. Kimisi kosar, kosabildigi kadar, sonra baskalari alir. Bu yuzden ne kadar katilimci olsa o kadar iyi. Her firsatta bunu sorgulayacaginiza, o kosu henuz devam ederken bir seyler yapmak daha dogru degil mi?

            Bakin ben buraya yazmaya basladigimdan beri iki sey dusunuyorum: birisi olan biteni anlamaya calisiyorum. Ve ciddi anlamda endiseliyim. Ikincisi, basinla yakinen ilgili birisi olarak, bu blogun onemli bir dusundurucu misyonu oldugunu dusunuyorum. Cogu zaman birbirimizle konusuyoruz zaten. Su bastirilmisliklar ortaminda, boyle bir forum bulmak oyle zor ki. En azindan seviyelice tartisabiliyoruz. Buraya gelen zirvaliklar da zaman icinde kaybolup gidiyor. Cunku demagoji yerine dusunmek daha zordur.

            Hak ve hukuksuzluklara gelince: Bazilari hasbelkader bu isin icinde bulur kendisini. O zaman uyanir bir seylere ve arkasinda donen seyleri anlamak isterler. Bunlara faili mechullerin ailelerinden tutun, Cumartesi annelerini dahil edin, herkes maruz olmus olabilir. Onlarla bu davayi ayni kefeye koydugumdan degil; biliyor olmalisiniz, herseyi ayrica baglaminda degerlendirilmesi gerektigine inananlardanim, ama daha once bu konuda akliniz neredeydi demek hele ki su ortamda yakisiksiz geliyor bana.

            Bakin dun buraya insanlar yine hastaneye mi yatti diye geldiniz. Ki dediginiz gibi olabilir, bilemem, ama olayin insan boyutuna hic bakmadiginizi ortaya koyan seyler soylediniz. Cok genc olmayan insanlar haksizliga ugramis hissiyati icinde fenalasmis da olabilirler diye ben hatirlatmak zorunda kaldim. Biraz daha insanlara empati, biraz daha
            insani degerler uzerinden yaklasmak cok zor olmamali. Ama bu ofkeyi de anlayabiliyorum; bunlarda TSK’nin bir kurum olarak (sahislari konusmuyor) yaptigi cok hatanin cok payi var. Ama en azindan bu kisilerin yakinlarini rahat birakalim. Ben ayrica ekleyeyim,
            Mumtaz Can, Eminkk (ki bence buradaki en beyefendi sahsiyetlerden biriydi yazdiklariyla),
            onlar hep buraya yazan, sikintilarini paylasan insanlardi. Hep insan boyutu diye bu yuzden soyluyorum. Genel Kurmay Binasi’ni dusunuyor sanirim TSK’yi dusunenler; ben insanlari ve bu kurumun da, Gulen Cemaati de dahil olmak uzere, homojen olmadigini, olamayacagini soyluyorum.

            Su anda, sayet supheler dogruysa, yeni bir doneme girildigini ben de dusunuyorum. Bu daha onceki donem harikuladeydi demek anlamina gelmez. Herseyi illa ki telaffuz etmek gerekmez. Sadece daha onceki donemin kotu oldugunu biliyorduk. Su anda ise cok tuhaf seyler donuyor ve belirsizlik var. Bunu dile getirmek neden cifte standard olsun?

            Bakin bu olay kapanir da TSK mensuplari bundan bir ders cikarmaz onlar da benzeri bir sey icerisine girerse, ben onu da soylerim. Ama lutfen hele ki su gunlerde, hukuk adina buyuk bir ayip goruntusu cizen bu toplu tutuklama kararlarinin ciktigi gunlerde en azindan blog yazarlarina saldirmayalim. Onlar konusmasa, bu insanlar icin kimsenin konusacagi da yoktu.

            Cevapla

            • merttalay Says:

              Acracia,

              Blog yazarlari kendi amaclarinin Turkiye’de hukuk’un islemesi oldugu gibi bir izlenim vermeye calismasalar zaten boyle bir yorumda bulunmazdim. Benim bekledigim tavir cok basit aslinda: Bu blog ile amacladiklarinin sadece Balyoz davasinin cokmesi oldugunu, Turkiye’de hukuk’un gecmis ve gelecek durumu ile ilgilenmediklerini, bu blogda sadece asker saniklara karsi yapilan hukuksuzluklarin (onlara gore tabi) dile getirilecegini soyleseler tamam. Bu da bir secimdir saygi duyarim.

              Ama bunun otesine gecip Turkiye’de hukuk’un durumu uzerine sadece kendi cevrenizden/belirli bir cevreden birileri zarar gordugunde yorumda bulunmaya baslayacaksiniz ve bunu sanki bir hukuk/demokrasi mucadelesi gibi sunacaksiniz, o zaman birilerinin bu samimiyetsiz duruma dikkat cekmesi lazim, kusura bakmayin.

              Cevapla

              • acracia Says:

                Merttalay:

                Neden oyle bir sey soylesinler? Ben de neden boyle bir beklenti icinde oldugunuzu anlamakta gucluk cekiyorum. Sizin istediginiz sey herseyi, haksizliklari bir kenara birakin, bir linc kampanyasini aralamak icin kapi koydurtmaya calismaktir. Bir o eksik degil miydi?

                Bakin hic istemedigim halde blog yazarlarini savundurttuyorsunuz bana. Cunku ben onlarin bu kadar da onemli olmamalari gerektigini, bu foruma bakmamiz gerektigini dusunuyorum normalde. Ama burada bu kadar sahsilestirilmis saldiri devreye girince, ben de kendilerinin pozisyonunu dusunuyorum; bu olaylardan magdur kisilerin yakini olan herkese oldugu gibi, burada yargilanan 200’e yakin kisinin diger yakinlari bu kadar saibeli bir davada neler yasadi diye dusunuyorum.

                Burada blog yazarlari biz evrensel hukukun savunuculariyiz demediler. Bundan sonra hayatimizi buna adayacagiz da demediler. Ama size sorayim:

                Siz bugune kadar faal olarak boylesi zaman ve ozveri gerektiren bir olusum icine girdiniz mi? Ben daha once cok aktivizm yapmis birisi olarak soyleyeyim,
                insani tuketen istir. Genellikle de o isten (herhangi bir konu olabilir) sahsen etkilenen insanlarin buyuk cogunlukta faal oldugu bir istir. Onun disinda etkilenmeyen, disaridan haksizliklari gorerek bu olusuma eklemlenen kisiler de cikar. Yani sizin yaratmaya calistiginiz tablo, aslinda herhangi bir konuda haksizliklara dikkat cekmek isteyen diger olusumlari goz ardi ediyor gibi geliyor bana. Belki siz oyle demek istemiyorsunuz, ama oyle gorunuyor.

                Kadin haklari komisyonuna bakin, cogunlugu kadindir; escinsel platformlarina bakin, cogunlugu escinseldir; turbanla ilgili Turkiye’de sıkıntılar yasandiginda olusturulan platformlarin buyuk cogunlugu dindar kesimdi. Daha da listeyi cok uzatabilirim. Kurtler, vs gibi. (Hatta hala saka dese de, ben cinsiyetcilige dikkat cekince beni kadin sanan biri bile cikmisti bu blog yorumculari icinde; bu kosullanma cogu kisi icin mevcut) Ama kimse cikip seslerinin mesrulugunu sorgulamadi; sorgulamamali da. Anlatabildim mi? Sonradan bu tur davalara disaridan el veren insanlar ortaya cikabilir. Ama cekirdek olusumlar genelde sahsen bir haksizlikla olusmus bilincle ortaya cikar. Sonra buyur.

                Sizin dediginiz gibi her tur haksizliga hayatini askiya alip dalabilecek insanlar beklemek cok gercekci degil. Olabilseydi keske. Ancak sizin yaptiginiz gibi bir onermenin burayi goturecegi tek yer, blog yazarlarini asker yandasi yaftali bir kutuya sokmaya calismak ve hic yakismiyor.

                Cevapla

                • acracia Says:

                  Bu arada blog yazarlarina aktivist demek de istemedim. Oyle anlasildiysa, tekzip ederim.

                  Ben onlari belirli celiskilere rastlamis ve bunlari baskalari ifsa etmedigi icin ifsa etmeye baslamis, bunu yaparken de ifade ve dusunce ozgurlugu kapsami icinde yazan sahislar olarak goruyorum. Netlestirmek isterim. (Fmerakli yine inceden inceye tiye alacak netlestirme merakimi, ama akademisyen hastaligidir, eminim anliyordur)

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Acracia,

                    Rica ederim, bu blogta sozleri, bilerek ya da bilmeyerek, en cok yanlis anlasilan yorumculardan biri olarak netlestirme merakinizi tiye almak bir yana ne denliz elzem bir sey oldugunu yasayarak biliyorum. 🙂

                    Bu arada Dink’in katilleri hatirlarsiniz Ozkok empati cagrisinda bulunmustu cinayetin hemen birkac gun sonrasinda. Ben de merttalay’in aktardigi Hasan Cemal’in yazisi ve ona yapilan yorumlar uzerine biraz Ertugrul Ozkok’culuk yapayim…

                    Acracia, tutuklanma karari sonrasinda bu blogta sagduyudan ziyade kin ve nefretin hakim oldugu yorumlar yazildi, ki bunu, bir suredir sayilari az da olsa bir takim yorumcular tarafindangenelde AKP’ye ozelde cemaate yonelik kin ve nefret iceren yorumlarin bu blogta yaziliyor oldugu not ederek soyluyorum.

                    Tutuklama kararini sevincle karsilayan ya da bazi komutanlarin GATA’ya yatmasini tiye alan yorumlar okuyoruz. Bu tur yorumlari yapanlarin gecmisten gelen bir ofke patlamasi icinde olduklarini gormemiz gerekiyor; bunu aramizda bir sosyal psikolog var ise daha derinlemesine analiz edebilir diye dusunuyorum. Bundan o yorumlari onayladigim anlami cikarilmasin, Ozkok’culukten kastim bu onlari da anlamak lazim demeye getiriyorum.

                    Balyoz davasi Turkiye’deki bazi kesimler icin sadece bir ceza davasi degil ayni zamanda siyasi bir dava. Sizin de yukarida belirttiginiz gibi askerlerin gecmisi, yakin gecmisi de dahil olmak uzere siyasi hatalarla dolu. Militer/oligarsik elit tarafindan bugune kadar sadece itilen ve kakilan degil, sadece otekilestirilen degil, ayni zamanda agir bedeller de odeyen muhafazakarlar (basortusu sorunu, parti kapatmalar, inanc ozgurlugu ile ilgili kisitlamalar vs), azinliklar (genelde aznliklara uygulanan ayrimci politikalar, ozelde Kurt sorunu baglaminda kapatilan partiler, yayin organlari, dilin kullaminin onundeki engeller, sadece kulturel degil ekonomik itilmislik vs) ve hak ve ozgurlukler alaninin genisletilmesi gibi bir siyasi talepleri olan liberaller/ozgurlukculerin (vatan haini damgasi yiyenler, 301’den yargilananlar, andiclananlar, fislenenler vs) bir kismi icin bu dava sadece bir ceza davasi degil siyasi bir rovanstir. Benim social networking siteleri ile pek aram yok, ama bir arkadasimdan gelen emailden ogrendim; ornegin Taraf yazari Melih Altinok dun twitter’da sunu yazmis:

                    “Evet bu dava siyasi bir dava, var mı? Bir halk darbecileriyle hesaplaşıyor. Bu süreci yalnızca hukuk normlarıyla değerlendirmek sığlıktır!”

                    Meramimi anlatmak icin guzel bir ornek diye dusunuyorum. Yine yanlis anlasilmasin, bu tavri paylasiyor degilim ki bunu 2000’li yillarin basinda TSK’da darbe planlarinin kesinlikli yapilmis olduguna, yapilmamis olmasinin o donemin kosullarina ve esyanin tabiatina aykiri olduguna inanan bir olarak soyluyorum.

                    Cevapla

                    • acracia Says:

                      Evet hemfikirim bir cok soylediginizle: yani bu ofkenin ardinda cok sey var. AKP’ye karsi ofkenin de oyle. Ben Turkiye’de insanlarin daha iyi seyleri hak ettiklerini dusunuyorum. Ancak AKP de demokrasi, ifade ozgurlugu konusunda ilk baslarda olumlu adimlar atmakla birlikte, yeni tabular ve yeni kutsallar insa etti. Yani ben aslinda baktigimda sadece vurgu yapilan seylerin yer degistirmekte oldugunu goruyorum. Bu arada ben size Cemil Cicek’in de AKP’de oldugunu hatirlatayim. Yani o grubun icinde de bir cok farkli ses var. Ve degisik sesler bazen degisik ortamlarda cok baskinlasip cikabiliyor.

                      Bugun TSK’nin bir kurum olarak gecmisiyle hesaplasmasina gerektigine de inaniyorum. Bazi ofke patlamalarinin nelerden gelebildigini de anliyorum. Ancak:

                      * Basin manipulasyonlariyla uzlasmaz kutuplar yaratildigini, daha dogrusu yaratilmaya devam edildigini, bunun koruklendigini,

                      * Bilgi yerine safsata bilgilerle insanlarin kafasinin dolduruldugunu,

                      * Yeni yaftalarin olusturuldugunu ya da zaten var olanlarin ayrimcilik acisindan kullanilarak on plana daha cok cikarildigini (Aleviler, Yahudiler, vs),

                      * Darbeci yaftasindan siyasi olarak fayda cikarmaya calisanlara,

                      baktigimda o sozunu ettiginiz ve hakli sebeplerle gecmisten kaynaklanan toplumsal ofkenin yanisira, bunun kolayca malzeme edildigini de goruyoruz. Yani ben o sozunu ettiginiz ofkenin de homojen bir ofke oldugunu hic sanmiyorum. Ofkenin cok kolay guruhlari mobilize ettigini, sosyal hareketlerin temelinde oldugunu siz de cok iyi bilirsiniz. Bunu unutmamak lazim.

                      Buraya ofke sacmaya gelen oyleleri yazdi ki, en son Kuzey Kore’den son derece elmalari karistirip kiyas yaparak askere ofke sacan bile cikti. Oysa tarih bilen birisinin, Turkiye’den gecmisten ornek verebilmesi gerekirdi eger sahsen magdur olsa idi. Bu da yaratilmaya calisan ofke-korku unsuruyla asker dusmanliginin bir soylem duzeyinde kaldigi gruplar oldugunu da gosteriyor o ofke sacan gruplar arasinda.

                      Zaten Turkiye’de kamusal alanda ofke sacmanin otesinde tartisma kulturu de ben cok goremiyorum ya neyse. O yuzden, sizin dediginiz seyin disinda, toplumsal bir mahalle kavgasi ortami oldugunu, ofkenin tek bir odagi (asker) olmasinin tek bir sebebi olmayabilecegini, resmin daha karmasik oldugunu, askerin kurumsal olarak hesaplasmasi gereken seylerin oldugunun hakkini teslimle birlikte, su anki ofkenin de siyaset, sindirme malzemesi
                      olarak da kullanildiginin gorulmesi gerektigini soylemeye calisiyorum.

                      Bu baglamda, ben 12 Eylul’de ailesinin cok sikinti yasadigini soyledigi halde buradaki sorunlari da gorebilen blog yorumcusu Taylan gibi bir durusa cok daha fazla kiymet veriyorum. Zor olani bu cunku.

                      Dolayisiyla Melih Altinok’un yazdiklari beni cok rahatsiz etti acikcasi:

                      1) Kin davasi gutmek, hukuka yarasmaz. Yoksa herkes suclu olduguna inandigi, dusundugu herkesi eline ciftesini alip vursun. Hincini almis olur degil mi ama? Hukuk, kanun neden var o zaman?

                      2) Bu davanin siyasi bir dava gibi gorulmesinin, sahsen magdur ofkeli gruplar disinda, siyasi ve sosyal boyutlari oldugu cok acik.

                      3) Bunun siyasi bir dava olarak gorulmesi, kurunun yaninda yas da yansin zihniyet yargiliyoruz misali lanse edilmesi, ancak 12 Eylulculerin yanina yakisacak bir mantiktir.

                      Son olarak, ben esyanin dogasina katilmiyorum: sizin de bildiginiz gibi bir esyanin tanimindan degil, yani sabit bir degismezden degil, kisilerden olusmus bir kurumdan bahsediyoruz. Siyasetle iliskisi seneler icerisinde cok degismis bir kurumdan–bunu da hedef aldigi, beslendigi, ittifak icine girdigi vs gruplarin degistigini goz onune alarak soyluyorum–bahsediyoruz.

                      Ben elbette sizin ne demek istediginizi anladim; cok tesekkur ederim yanitiniz icin. Ama bu boyutlari da katmak onemlidir diye dusunuyorum.

                    • Bulent Murtezaoglu Says:

                      Acracia bey, [alintilar sizden]

                      Buraya ofke sacmaya gelen oyleleri yazdi ki, en son Kuzey Kore’den son derece elmalari karistirip kiyas yaparak askere ofke sacan bile cikti. Oysa tarih bilen birisinin, Turkiye’den gecmisten ornek verebilmesi gerekirdi eger sahsen magdur olsa idi.

                      “Kuzey Kore Kemalist” diye arama yaparsaniz bunun bazi sitelerde islendigini, nette bunu diyen insanlarin onlari yazanlara itimad ettiklerini, soylediklerini dogru, karsilastirmalarini yerinde bulduklarini goreceksiniz. Bu cok yaygin. Yani bir sekilde kirilacak olan aliskanliklarin arkasinda bir kadro, bir guc yapisi da var.

                      Zaten Turkiye’de kamusal alanda ofke sacmanin otesinde tartisma kulturu de ben cok goremiyorum ya neyse.

                      Diger insanlar da gormedikleri icin bir takim abes tavirlar ve safsatayi mesru ve faydali metodlar olarak ogreniyorlar.

                      Ofke konusu ilginc olabiliyor. Bazen kendilerine hicbir sey olmamis insanlar digerlerinin acilari uzerinden kendi sacmaliklarina veya mutecaviz tavirlarina mesruiyet devsirmeye calisiyorlar. Bana mustehcen geliyor bu. “Birisi oldurulse, birisine iskence edilse de onun bedeninin uzerine tirmanip nutuk atsam” deniyormus gibi goruyorum. Hele o aci konusunda yalan soyleniyorsa daha korkunc bir ruh hali olabiliyor. Ne bileyim on bin kisi oldu diyen biri eger ofkeli soylemini o sayi uzerine bina etmisse, ‘yahu yalanmis o, yuz kisi olmus’ dendiginde sevinecegine uzuluyor/kiziyor ve o iyi haberi vereni hirpaliyor. Baska bir dinamigi var bu ofke isinin, ben pek anlamiyorum. Sizin de isaret ettiginiz gibi bazen en makul ve sakin olanlar hakikaten basina cok kotu seyler gelmis kisiler olabiliyor.

                    • acracia Says:

                      Bulent Bey,

                      Desenize Kuzey Kore bile buna alet olmus. Ben bilmeden tam bir soylemin icinde bulmusum kendimi. Pes. Bu sathilik inanilmaz; yuzeysel bakarsaniz hersey ayni gorunur tabii. Ben sadece Turkiye’den ornek vermeyisinden, hem de boylesine bir ornekle, olayin demagoji unsuru oldugunu dusunmustum. Ama bunun daha buyuk bir soylemin parcasi oldugunu dusunmemistim. Sayenizde demeyeyim ama soylenenler sayesinde bir yasima daha girmis oldum. Uyariniz icin tesekkur ederim.

                      Bu da biraz toplumsal muhendisligi dusundurttu bana. Askere odakli soylemler olusturuluyor demek ki, benim gorebildiklerimin de disinda.

                      Sanirim istenen isimler tasfiye olunca o daha once tohumlari ortaya atilan “Onurlu subay” kategorisine geri donup, askeriye ovulup yeniden benimsetilecek… tabii bu bir olasilik. Ama simdi aklima geldi. Belki de bu dosyalarin askeriye icerisinden cikarilmasinin bir islevi de budur? Kalanlar onurlu subaylar olacak. Yuksek sesle dusunuyorum, bir sey bildigimden degil… ama su anda Balyoz’la bir cok insanin onuruyla oynadiklari bir gercek.

                      Ofke konusuna gelince,
                      “Bazen kendilerine hicbir sey olmamis insanlar digerlerinin acilari uzerinden kendi sacmaliklarina veya mutecaviz tavirlarina mesruiyet devsirmeye calisiyorlar. Bana mustehcen geliyor bu. “Birisi oldurulse, birisine iskence edilse de onun bedeninin uzerine tirmanip nutuk atsam” deniyormus gibi goruyorum.”

                      Bunun altina imzami atarim.

                    • acracia Says:

                      “Sanirim istenen isimler tasfiye olunca o daha once tohumlari ortaya atilan “Onurlu subay” kategorisine geri donup, askeriye ovulup yeniden benimsetilecek… tabii bu bir olasilik. Ama simdi aklima geldi. Belki de bu dosyalarin askeriye icerisinden cikarilmasinin bir islevi de budur? Kalanlar onurlu subaylar olacak. Yuksek sesle dusunuyorum, bir sey bildigimden degil… ”

                      demistim, buradan kastim onurlu subay kavrami ortaya atilmisti bu ihbarlarla. Bu davalar kismen isim tasfiyesi sorunuysa, ki oyle dusunyorum, o zaman aramalarin yapilip askeriye icinden cikarilmasinin kamuoyu nezdinde inandircilik kazandirmak disinda, ihbarcilarin onurlu subay oldugunu dusundurtmek gibi bir islevi de olabilir mi?

                      Kalanlar onurlu subay olacak derken de bu soylem boyle mi insa ediliyor acaba diye dusunerek soyluyorum. Yine netlestireyim.
                      Yoksa ben bu saibeli davada bu sekilde yargilanan kisilerin magdur olduklarina inaniyorum.

            • acracia Says:

              Bu arada da ekleyeyim: ben hala kurulu saat gibi ayni seyi soyluyorum; bu is aradan ciksin, 80 iyice arastirilsin, ben onun altindan cok pislikler cikacagini, oncesi ve sonrasi, hatta Guneydogu dahil olmak uzere bir cok seyi cok daha iyi anlayacagimizi dusunenlerdenim. Ben bir an once sadede gelmek istiyorum aslinda. 80 darbesinden sonra Diyarbakir’da neler oldu daha cok bilmek istiyorum. Ama boyle, bu sekilde degil.

              Bir de su kadarini soyleyeyim: Bakin gecmisimde benim de cok sıkıntılar oldu. Bunlari paylasmayi secen birisi degilim. Ama bu sanirim beni ofkeli yapti bir sure, ama sonrasinda insanlarin cektikleri sikintilara, ayrimciliklara daha duyarli yapti. Bu yuzden de burada yasanan manzara bu kadar kotu geliyor. Yine sizin icin soylemiyorum elbette; ama tabloyu, kullanilan kelimeleri gordunuz. Bu hangi ortamda olsa (bazen ulusalcilarla Kurtlerin kapistiklari sitelere de bakiyorum, baskalarina da) beni rahatsiz ediyor. Dilerim meramimi anlatabilmisimdir.

              Cevapla

    • Galileo Galilei Says:

      Yıllarca hapiste kendilerine itham edilen suçları merakla bekleyen meslektaşları hakkında bir iki kelime yazmayı fazla gören Hasan Cemal, geçenlerde Ahmet Altan kardeşi hakkında Başbakan hakaret davası açınca ortalığı birbirine katmıştı. Blogun samimiyeti ile ilgili yorum yapmış merttalay, Bekir Coşkun da Mert’in kaynağının samimiyeti hakkında aşağıdaki yazıyı yazmış geçenlerde.

      Dönek Döndü…

      Bekir Coşkun
      27 Ocak 2011
      Sekiz yıl geçti…

      Tam sekiz yıl sonra, Türkiye’nin başına ne geldiğini anladılar da AKP’nin yaptıklarından endişelenmeye başladılar ve döndüler dönekler…

      Sekiz yıl…

      Sekiz yılda çocuklar yürümeyi, konuşmayı, kendi başlarına çiş yapmayı, okumayı, yazmayı, istemeyi, düşünmeyi, anlamayı öğreniyorlar…

      Leylekler sekiz kez şaşırmadan gidip-döndüler…

      Cansız toprak tam sekiz kez canlandı da ürünler verdi; bakliyattan hıyara kadar…

      Ayılar tam sekiz kez kış uykusundan uyandılar…

      *

      Dönek?..

      Sekiz yıl dincilerin eteğine yapışıp gittikten… İktidardakilerin yaptıkları yıkımı görmezlikten geldikten… Her Allah’ın günü yaşanan hukuk dışı, çağdaşlık dışı, ahlak- dışı rezaletlere methiyeler dizdikten sonra…

      Dönek döndü…

      *

      Bu arada ne oldu bakın:

      – Devletin tüm sivil kurumları tarikatın eline geçti…

      – Yargı içindeki karşı yapılanma anayasa değiştirilerek tamamlandı…

      – HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay bitti…

      – Büyük medyada karşı görüş silindi…

      – Üniversiteler, YÖK-MÖK gitti…

      – Askerler sindi…

      – Yandaş sermaye tüm sektörlerde öne geçti…

      – AB yattı…

      – Umutlar Araplara bağlandı…

      – Anadolu’da büyük dinci-muhafazakâr dönüşüm sağlandı…

      Kısacası, o bildiğimiz Cumhuriyet Türkiye’si tükendi…

      Dönüp bakın, sokakları dahi değişti buraların…

      *

      Şimdi uyandı dönek…

      Tam sekiz yıl sonra…

      Şu yukarıdaki büyük istila dönek sayesinde sağlandı aslında… Onun dünyanın ve toplumun gözüne tuttuğu örtü, gizli-saklı amaçlara sağladığı perde altında gerçekleştirildi…

      En öne onu koydular, kervan yürüdü…

      Ve iş işten geçtikten sonra…

      Haberler geliyor:

      “Dönek döndü…”

      Cevapla

      • merttalay Says:

        Kim yillarca hapiste kendilerine itham edilen suçları merakla bekliyormus anlamadim?? Eger Balbay/Ozkan’dan bahsediyorsaniz iddianameyi okuyun, neden suclandilari cok net degil mi? Balbay jandarma komutanina “biz gorevimizi yapiyoruz, ama o bir numara yok mu o bir numara, siz onu halledin once” derken neye guveniyordu acaba?

        Cevapla

        • Galileo Galilei Says:

          Bu blogu samimiyetsizlikle itham ederken kullandığınız yazının yazarı Hasan Cemal, Ahmet Altan ile ilgili yazısını yazarken 50 den fazla gazeteci cezaevindeydi. Sizin kopyaladığınız yazıyı yazdığında 48 gazeteci cezaevindeydi. Büyük bir bölümü kendileri hakkında düzenlenen iddanameyi göremeden uzun süre hapiste beklediler. Tutarsız iddanızı desteklemek için kullandığınız yazı kendi içerisinde tutarsız, yazarı da tutarsız. Cuk diye oturtma derdine düşmeden düşünme derdine düşmenizi öneririrm.

          Cevapla

        • Taylan Says:

          Merttalay,

          Balbay’ın dediğiyle çektirilen eziyeti meşru görmek ancak sizin zihniyetinize özgü bir davranış olur. Balbay ve Özkan’ın suçlandıkları çok net evet. 300 küsur yıl ağırlaştırılmış müebbet, darbe girişimi, hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar vb… Bu suçlamaların net olması bu insanların 700 günden fazla tutuklu kalmasını meşrulaştırmaz. Özkan’a halen suçunun ve yaptığının ne olduğu söylenmedi mahkeme tarafından. Özkan sorunca da suçunu savcının verdiği cevap, tam bir demokratik! cumhuriyete yakışır şekilde olmuştur: “Özkan suçunun ne olduğunu çok iyi bilir” demiştir savcı!

          Suçlamak ayrı, suçlamaları delillendirmek ayrıdır. Balbay ve Özkan hükümeti silah yoluyla ortadan kaldırmaya yönelik somut ne yapmışlardır?

          Siz çok kolay suçlarken bu insanları alın iddianameyi bir okuyun önce. Ve sanıkların savunmalarını bir okuyun. Bu kadar kolay insanları suçlamak yerine bilgi edinmenizi tavsiye ederim. Bu konuda da ilk adım olarak Balbay’ın Zulümhane kitabını bir edinin… Ayrıca korsanı da var bu kitabın. O şekilde de edinebilirsiniz bu kitabı.

          Subjektif, dedikoduya dayalı, reel olmayan konuşma tarzınızı da aylar geçmesine rağmen halen bırakamıyorsunuz. Bunu da eklemek istedim.

          Saygılar,

          Cevapla

          • merttalay Says:

            Hangi yorumum dedikoduya dayali anlamadim? Balbay’in Jandarma’daki gizli bulusmalari bir gercek degil mi? Balbay’in durumu benim gozumde cok net: Bir darbe hazirliginin basin/toplumu hazirlamak konusundaki gorevini ustlenmis, bu gorevi nasil yerine getirdigini cunta liderlerinden biriyle -gizlice- paylasmis ve cunta liderinin askeriye icinde neler yapmasi gerektigi konusunda (Hilmi Ozkok ile alakali) ona akil vermistir. Daha somut ne bekliyorsunuz, tabii ki cunta icindeki herkes eline silah alip bir yerleri basacak degil ya?

            Cevapla

            • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

              Balbay’in jandarmadaki gizli bulusmalari mi? Mert bey cok fazla polisiye roman mi okudunuz acaba? Bence savcilarin ipiyle kuyuya inmeyin siz. Bakin sizin tarafinizda olan savcilarin Balbay’in bu acayip gizli bulusmalari ile alakali iddianameye koyduklari suclamadan bir kesit aktarayim, ne kadar somut oldugunun kararini siz verin:

              “Sanigin Ankara’daki sivil ve asker tum yuksek burokratlarla kolaylikla bulusabilmesi ve onlarla olan iliskisi sanigin ne kadar gizli gorevleri oldugunun kanitidir”. Kelimesi kelimesine boyle degil ama mealen boyle. Simdi savci sunu diyor, “bu adam bu kadar cok insanla bu kadar rahat gorusebiliyor olduguna gore kesinlikle teroristtir”. Sanki Balbay Cumhuriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi ve haber muduru degil de Elbistan kabzimallar dernegi baskani. Kardesim Balbay gorusmesin de kim gorussun? Ayrica Balbay tutuklanana kadar basbakanin ucagina dair her yere girip cikabildigini eklemek lazim. Hosunuza gitmeyecek ama adamcagiz yazma denilenleri yazmamis, yazabilirsin denilenleri yazmis, sozune hep sadik kalmis ve guven bazinda cok iyi ikili iliskiler kurmus. Balbay’in sucu bu.

              Balbay gunlukleri safsatasina hic girmeyelim zira gunluklerin tamami soft-copy dokumanlar. X tarihinde Ankara emniyeti tarafindan el konulan bilgisarayi X+10 tarihinde bilirkisiye teslim ediliyor. Tabi bu arada gecen surede ne bir muhurleme, ne bir hash toplami alma. Daha gecenlerde Istanbul Emniyetinin tegmenin cep telefonuna eklemeler yaptigini gozonune alirsak Balbay’a aynisi yapildi elbette.

              Balbay’in kendi yazdigi Zulumhane kitabini tavsiye ederim size.

              Cevapla

    • Kemal Says:

      Sevgili Merttalay,

      Blog yazarları söz konusu yazıya zaten yanıt vermişler…

      https://cdogangercekler.wordpress.com/2010/03/03/%e2%80%9csiz-o-zaman-neredeydiniz%e2%80%9d-mantigi/

      Sevgiler.

      Cevapla

      • merttalay Says:

        Kemal Bey tesekkurler, bunu gormemistim.

        Kanimca pek yanit vermisler diyemeyiz cunku yazida kendi mantiklariyla ilgili herhangi bir cumle bulamadim. Daha cok Hasan Cemal’in yazisindan hareketle “Tamam belki bizim aklimiza gelmedi hukuk daha once ama yine de demokratsaniz hakkimizi savunun” gibi bir sonuca ulasmislar.

        Yine de su cumleye katiliyorum: “Ancak bu yerinde kınamalar hedef alınanların kendi haklarının çiğnenmesini göz ardı etmeye ya da tasvip etmeye dönüşürse o zaman bir demokrasi söylemi olmaktan çıkar”. Bence de kimsenin hakki cignenmesin. Ama “siz o zaman neredeydiniz” mantigina herhangi bir cevap goremedim. Selamlar.

        Cevapla

    • trekking Says:

      Peki sor bakalım Hasan Cemal’e kendisi neredeymiş bu süreçte.
      Hukukun ucu, dönemin Genelkurmay Başkanı’nın bile yalanlamadığı 2003-2004’ün darbe tertiplerine, o devrin cuntacılarına dokunduğu zaman…”

      Yalanlamayan Genelkurmay Başkanı ne yapmış peki. Sorumlu olduğu Başbakan’a bildirip ve ya Ordunun Başkomutanı Cumhurbaşkanı’na bildirip neden sıcağı sıcağına ve suçüstü yapmamış peki? neden darbecileri o zaman ordudan atmamışlar ve yargıya teslim etmemişler kendileri? Buna verecek cevabınız var mı? Evelemeden, gevelemeden, kıvırmadan, sulandırmadan, bulandırmadan. Evet bekliyorum. Madde madde gidelim isterseniz bir döneğin geçirdiği dönüşümü görelim hep beraber.

      Cevapla

  6. Bekir L. Yildirim Says:

    İtiraf edtmeliyim ki ben de Balyoz ve diğer darbe girişimlerinin doğruluğuna inananlardan idim.

    Org. Çetin Doğan’ın TV’lerde sitelerde kendi sesi ve cisminden çıkan “bu bir tepelemedir..” gibi sözler, ancak özetlerini okuyabildiğm, yer zaman, görevli askerin isim, sicil numarasına kadar detaylandırılmış planlar, “dedim ki Başbakan’a diyeceksiniz ki ‘ sen şunu şunu yapacaksıon, niyetini biliyorum..” lu cümleler, emir subayının Aziz Üstel’e gönderdiği mektupta aslında Atatürk’e de (kendsini 10 Kasım’larda sabahın köründe uykudan kaldırdığı için) küfreden bir ulusalcı-Kemalist 1. Ordu Komutanı gibi dağlar kadar, yeri, zamanı isimlerinde zerre kadar çelişki bulunmayan ve “Örnek Günlükleri”, “Balbay Günlükleri” gibi pek çok farklı veriler arasında çelişki bulunmaması gibi veriler karşısında ben de gaflete düştüm ve “bu kadar bire bir örtüşme, askerin bilinen darbeciliği, Doğan’ın sözleri.. birleşince ortadaki iddiaların yalan olması 10 üzeri 28’de birdir dedim. CIA, KGB, MOSSAD, Sin Bet, MIT ve dünyanın bütün diğer istihbarat örgütleri Feto ile çalışsa bu kadar kusursuz fabrikasyon yapamaz dedim. Ve aksini söyleyen ya bilerek yalan söylüyor ya zihinsel özürlü. İhtimal teorisini falan okması gerekmez” dedim.
    Ama şimdi artık ben de bu blog cemaati gibi aydınlandım. Neden mi?
    1. Dani “çok önemli ekonomist”. Hem de Harvard’lı.
    2. Dani’nin Batı’nın ennn önemli yayınlarında istediği zaman prop.. (pardon doğruları)yazma imtiyazı var.
    3. Dani ve Pınar çok büyük riske girerek “aslında kendilerinin de liberal demokrat olduğunu hatta “baş örtüsü sebestisinin yanında (daha önceleriii neredeeeeeydiiiniiiz?) olduklarını itiraf ettiler!
    4. Dani ve Pınar daha da büyük risk alarak aslında kendilerinin de darbelere kaşı olduğunu, ve geçmişte Ordu’nun bazı yanlışları olduğu için bir çoklarının kendilerine inanmadığını (sahi hala inanmayak kaldı mı ki?) itiraf ettiler. İlkelilik diye buna derim ben!

    Bu kadar ikna edci veriden sonra tabişatı ile hidayete erdim ve Balyoz-skeptik ne kelime Balyoz denier oldum!

    Halleulujah.
    Teşekkürler Dani ve Pınar konu hakkındaki tarafsız veriler için. Bunlar karşısında hidayete ermeyen gafile şaşarım!
    Ayrıyeten şunlara da inanıyorum artık:

    OJ. Simpson’un sadece siyah olduğu için zulme uğradı. Yakında eski eşi Nicole Simpson ve Ron Goldman’ın “gerçek katillerini” bulacak.

    ABD aya falan gitmedi. O filmler Nevada çölünde çekildi.

    Putin UFO ile dünyaya gönderlişmiş bir Marslı.

    Mübarek değil Kahire’de devrilen. Çetin Doğan’lı video ses kayıtlarını üreten Feto Dünya İmparatorluğu yerine bir dublör yerleştirdi, Kahire’den gönderdi. Mübarek ise bir general kılığında işine devam ediyor.

    Hitler yaşıyor. Şu anda Pensacola , Florida’da bir Şevrole bayiliği işletiyor.

    Cevapla

    • Galileo Galilei Says:

      Bekircim oturduğun yerden dürüst insanların sıkıntılarıyla, gerçekleri ortaya çıkartmak için verdikleri mücadeleyle alay etmek sana komik gelebilir. Uydurma bir suçlama ile bir gün kodese düşersen, ailen ve dostların da bu işin bir tertip olduğunu kanıtlarsa, birileride çıkıp Bekirin dostları iyi propaganda yapar diye seninle akıllarınca dalga geçerse, o kanıtları ortaya koyan dostların dünyanın en saygın bilimadamları arasında da olsa (hani Krugmanın falan muhatap kabul edebileceği cinsten) şu yukarıda yazdığın düşünceli yazıyı bi hatırla.

      Eğer haksız yere kodese düşmezsen, bütün yüzeyselliğine rağmen umarım böyle birşey başına gelmez, biraz düşün, kafayı çalıştır, kendimi nasıl geliştirebilirim diye.

      Cevapla

    • Can Acar Says:

      Bekir L. Yildirim,

      Bilemiyorum amacınız nedir?

      Ulan saygısız rezil herif sen nasıl yüce Rodrik Efendimizle dalga geçersin. Hemen diz çök ve tövbe et! Işığıyla seni aydınlatması için dua et!

      gibi bir tepki mi bekliyorsunuz? Yoksa bilgeliğiniz ve olağanüstü iğneli konuşma gücünüzle “Rodrik cemaatini” etkileyip doğru yolu göstereceğinizi mi düşünüyorsunuz.

      Yazdıklarınızın bilgi içeriği sıfıra çok yakın. Burada daha önce defalarca tartışılmamış yeni herhangi bir argüman içermiyor. Hatta Ergenekon ve Balyoz’u birlikte paketleyerek fmerakli’yi (burada size destek çıkabilecek az sayıda kişiden birisi) kızdırmayı başarmış bile olabilirsiniz.

      Samimiyet retoriğini bir kenara bırakarak, herhangi bir insanın sahte delillerle yargılanmasına destek vermenin mantığını bana açıklayabilir misiniz?

      Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      ——————————————-
      Bekir L. Yıldırım,

      Sahte Cd’leri yaratan sahtekarlara yardım ve yataklık yapmak için güzel yazmışsın. Tebrikler…
      ————————————-

      Cevapla

    • Jim_Beam_Black Says:

      Bekir’in yazdıkları epey ilgimi çekti, buraya nefret kusan liberal/muhafazakar tayfanın aksine zaman zaman zeka parıltıları içeren bölümleri vardı. Yalnız şu kısmı anlayamadım sevgili Bekir, aşağıda yer alan linkte pek eğlenceli yazılar yazamamışsın acaba gözü yaşlı hocanız efendiniz hazretleri izin vermiyor mu sululuğa? (ağlamak hariç tabi, ona izin veriyordur)

      http://www.cemaat.com/blogs/bekir-l-yildirim

      Cevapla

    • Kemal Says:

      Merhaba Bekir Yıldırım,

      Kısa yazacağım. 2009 yılında adını değiştiren Yeni Recordati İlaç firmasının 2003 yılında yazılmış gibi kaydedilen bir metinde yer almasını nasıl açıklıyorsunuz? Buna cevap veremiyorsanız gerisi biraz boş oluyor. Benim angaje olduğum bir taraf yok. Ama CD’deki açık çelişkilerin yazılmış olduğu mesajlara altında sizin gibi düşünen arkadaşların yorumlarını göremiyorum. Nerede esnek bir mesaj var, altını yorumlarla dolduruyorsunuz. Putin Marslı değil ve Hitler yaşamıyor. Ama Yeni Recordati İlaç orada duruyor…

      Cevapla

  7. Bekir L. Yildirim Says:

    Buradaki cemaatin vicdani isyanı gözlerimi yaşarttı! Dilsizin dili, kimsesizin kimsesi, adalet savuncuuları her biri! Voltaire kaç para!
    17 bin faili meçhulü, Çetin Doğanların “tepelemesi” mağduru yüz binler, bombalananlar ve bombalanamayanlar ( Çetin DoğaNLARın ne günahı var? Şimdiki muvazzaflar “kağıttan kaplan” ise? O planları yaptı, “all systems go” idi ama şu becerixizler!! ) varoşların fasa fiso halkı, Gazze Auschwitz’inde fosfor, cluster bombaları ile katledilenleri herkes savunur.
    Vicdani omurga dediğin kendini savunmak için sadece Wall Street Journal, Fox, National Interest, Foreign Policy, Le Monde, Boston Globe, NPR gibi birkaç düzine gazete dergi, birkaç bin güçlü neocon, bir tek dünya medyası, Holywood, Harvard’dan Brandeis’e akademia, Washington, Paris Jeruasalem Tel Aviv eksenindeki Siyonist makine, ve içerde Sedat Ergin’den A.H. Coşkun’a Radikal’den Sözcü’ye merkez medya , TÜSİAD ve kahraman Ordumuza kadar uzanan bir avuç garibandan başka savunacak kimseciği olmayan Doğanlar-Rodrikler gibi mağdurları savunmaktır. “intellectual prostitution” diyen halt etmiş bana sorarsanız. Burun rengi konusunda fikir beyan eden de! Ya bizdensiniz ya da antisemit!
    “tüm gezegenlerin en gelişmiş zekaları birleşse bu kadar delili fabrike edemez. Siz üniversiteye girdiğinizde seçme sınavın mı yoktu yoksa mantık sorusu mu yoktu? Sizin fikrinize göre 2 kere iki kaç eder? Siz embesil misiniz ya hu” diyerek adamın asabını bozmasınlar!
    Ege Ordu komutanlığı yerine Ege Ordusu komutanlığı” vb kapı gibi delil karşısında birkaç ton farklı kaynaklardan biribirini noktasına kadAR teyid eden delillerin ne kıymet-i harbiyesi olur ki. Rodrikler’in de işaret ettiği gibi balyoz 2003’te olduğuna ve dahi 2003’te tüm muvazzaf ve emekli generaller darbecilik tevbesi ettiklerine göre 2003’ten sonraki bilgilerin de 2003 Balyozu ile beraber bulunması bu bilmem kaç yüz klasor kaç CD’yi Ordunun içine yerleştrilmiş Feto Ordusu’nun fabrike ettiğnin açık seçik delili değilse nedir sorarım hakim bey? (psst, yaw bu hakim bizden değil mi idi?)..)
    Tamam tamam gidiyorum.

    Mutuel mastur… partinize verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür. ..Bu günlerde keyfim iyi naapiyim. Kahire’den Istanbul’a Tunis’ten Tel Aviv’e güzel haberler alıyorum hep.. “Tarihin sonu” geldi galiba paradigma çatırdıyor. Teziçler 27 Nisan’da deliksiz uyku çekmişti. Ben de bu günlerde…
    Müslüman ziyaretçilerin Mevlid Kandili’ni tebrik ederim mahsuru yoksa. Ha bir de: Bir daha asla dünyanın wannabe Çetin Doğanları!

    Cevapla

    • Can Acar Says:

      Yalan söylemek ve sahtekarlık ne zamandan beri “hesaplaşmak” oldu Bekir bey?

      Darbecilerle hesaplaşmak için size göre her yol mübah anlaşılan. Peki sahte delillerle mahküm edilen kişilerin gerçekten darbeci olup olmadığını nereden biliyorsunuz? Neredeyse 200 asker yargılanıyor. Hepsinin darbeci olduğundan yüzde yüz emin misiniz? Yoksa darbe hükümetleri gibi “kurunun yanında yaş da yanar” diye düşünmek kolayınıza mı gidiyor?

      Yapılmış darbelerin değil de planlanıp planlanmadığı bile belli olmayan darbelerin peşinden koşmak neden? Neden doğrudan 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan ile hesaplaşmıyoruz? Bu darbeleri yapanlar belli, yapılanlar belli. Neden sahte delillere uyup olmamış bir darbe peşinde koşmayı reddedenler “darbeci” oluyor? Neden faili meçhülleri araştırmak istemiyor demokrat hükümetimiz?

      Açıklayamadığınız sorular daha beyninize ulaşmadan imha ediliyor anlaşılan. Onun yerine bir araba laf salatası çıkıyor dışarı. Bu salatanın arasına birtakım geçerli ifadeleriniz var, ancak bunları açık açık ifade etmeyi bile çok görüyorsunuz. O kadar kibirlisiniz.

      Eğer buradaki beğenmediğiniz ifadeleri “wannabe Çetin Doğanlar” olarak adlandırmak rahat bir uyku çekmenize yardımcı olacaksa buyrun, size engel olmayalım. İyi uykular …

      Cevapla

    • trssby Says:

      Bekir Yıldırım,

      TelAviv, Harward, Ege ordu komutalığı, Noam Chomsky

      Sana sorulanların hiçbirisini cevaplama, cevap yerine ortalığı bulandıracak konu ile alakası olmayan başka tezler ortaya at, herkesime bok at. Sorularına, hiç alakası olmayan konuları ekle. Taktiğin çok belli ama yemezler. Anlağın yetiyor ise önce sana sorulanları cevapla, tabii saldırmadan.

      Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      ——————————————————–
      Neşeli bir gün,

      Garibime güzel yazmışsın diyerek dalga geçmiştik ya coşmuş . Fasa-fiso yazılarına devam etmiş . Sahte CD’yi yaratan sahtekarlara sahip çıkmayı marifet saymış. Nereden almış sahtekarlara sahip çıkma eğitimini bilemem. Ama okyanus ötesini gördüğüne göre kılavuzu belli …

      Bir de “ABD aya falan gitmedi. O filmler Nevada çölünde çekildi.” demez mi ? Hem gül , hem ağla ?
      1969 yılını yaşayan abilerine sorsa %99 u “ABD aya falan gitmedi.Kafirler yalan söylüyor.” diye fetva verdiklerini öğrenecekti. Benim ki de lafın gelişi, tabii ki doğruyu öğrenemiyecek abilerinden…

      Özetle , ne güzel oluyor yazmaları. Ne güzel öğretiyorlar bize sahte CD yaratıcısı sahtekarlara sahip çıkmalarının erdemlik olarak kendilerine öğretildiğini…

      Dünya öküzün üzerinde duruyor diyenlerin 21.ci yüzyıl versiyonlarını izlemeye devam…

      Cevapla

      • trekking Says:

        Allahaşkına böylelerine cevap vermeye değmez. Kim kaybetmiş Bey sıfatına da bu bulacak. Bey falan demeyin şuna.Herkese hakettiği muameleyi yapmak gerek. Önce Türkçe’sini düzeltsin. Google Translete çeviri yapmış gibi Türkçesi.

        Cevapla

    • Kemal Says:

      Yazık.

      Cevapla

  8. ihtimal Says:

    Eee… Golcuk belgelerinin sahidi astsubay konustu. Kemalettin Beyle cuval gomme maceralainin anlattiktan sonra, kemalettin beyin bazi donemlerdeki misafirlerini ogrenmegi merakla bekliyoruz. PInar hanim ve Dani bey, bir an once Aytac yalman ve Hilmi Ozkok un muhtemel ifadeleri icin mazeret bulmaya baslasaniz iyi olacak! Beden uyarmasi hazirliksiz yakalanmayin diye yani!

    Cevapla

  9. Jim_Beam_Black Says:

    Yeni düzene hoş geldiniz dostlar, yakında bu sitedeki IP adresleri alınıp bizler için de soruşturma başlatılabilir, hazırlıklı olalım.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17017067.asp?gid=373

    “Polis, “Oda Tv” adlı haber sitesinin İstanbul’daki binasında ve yazarlarının evlerinde arama yapıyor. Operasyonun, sitede yayınlanan “Ergenekon aramalarıyla ilgili” görüntüler nedeniyle yapıldığı öne sürülüyor.”

    Cevapla

    • fenerant Says:

      Muhalif yayın organları da teker teker susturuluyor.
      sıra kimde diye düşünmeyin. Eninde sonunda hepimize sıra gelecek.

      Cevapla

  10. Halil Ata AŞÇI Says:

    ——————————-

    Er – Geç ,

    Dünya öküzün boynuzları üzerinde diyenler , kaybedecek .

    Dünya dönüyor diyenler , kazanacak .

    ————————————————-

    Cevapla

  11. dertli dolap Says:

    Hepsi de yüksek tahsilli, Harp Akademisi’nden geçmiş, umûr görmüş, devlet terbiyesi bilen, nitelikli kişiler; her birine daha mâkul şartlarda “Cumhuriyet nedir, hukuk devleti nasıl işler, kanun nazarında vatandaşlar niçin eşittir” diye sorulsa tane tane izah ederler.

    İş başa düşünce anlamlar değişiyor demek ki! “Kutsal vatan savunması görevini ifa ederken nasıl olur da sıradan bir zanlı gibi mahkeme karşısına çıkarılıp tutuklanırım ben?” sualine sükûnetle cevap verilemiyor, öfkeleniyorlar, çünkü ömürlerinde belki de ilk defa sıradan vatandaş muamelesine tâbi kaldılar ve yargı önünde kendilerini tek başına savunmak zorundalar.

    Cevapla

  12. Altan Alpay Says:

    El-Emin Muhammed Mustafa’nin nebisi Esmâ-i hüsnâları el-Adl (adalet) ve el-Hakk (doğruluk ve gerçeklik) olan tanriya inandığını söyleyen fakat bu inanç sisteminden zerre kadar nasiplenmemiş adab-ı muaşeretten yoksun bu zat’ın çirkefliğine, sululuğuna ve iftiralarına laf yetiştirebileceğimi sanmıyorum.

    İnandığını söylediği velakin hal ve davranışlarından pek okuduğunu, okuduysa bile anladığını düşünmediğim Kitapta “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tevbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür” yazdığını ve el-emin lakabli nebinin “Kişinin kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz.” sözlerini kendisine hatırlarım.

    Alaycılığı ve çirkefliği ile “kulları, yer yüzünde gönül alçaklığı ve vakâr ile yürürler. Câhiller kendilerine sataştığı zaman güzel sözler söyliyerek doğruluk ve tatlılıkla günahtan sakınırlar” buyuran kitapla taban tabana zıt davranışlar sergileyen bu zatın mensup olduğunu dine ancak ve ancak zarar vermektedir, ki tesadufen genç bir akradaş yazdıkları herzeleri okuyup “işte müminler çirkeftir” diyip dinden soğursa vebali kendi üzerine kalabilir.

    Texas’ta yaşayan bu muhtereme çevresindeki mutassıp hıristiyanlardan üzerinde WWJD (“What would Jesus do?”) yazan bilekliklerden temin edip, Jesus kısmını Muhammed ile değiştirip mümkünse her iki bileğine takarak internette yazdığı her cümle sonrasında sesli olarak okumasi tavsiye ederim.

    Bir mümin açısından inançları ve o inançlarını yaşantısına yansıtma noktasında bir kafirden ayar yemek kadar utanç verici başka bir durum olamaz heralde.

    Son olarak bir gün hak dini dünyaya hakım olacaksa, bu yalanla, iftirlarla ve çirkeflikle, zulümle, kafirlerle işbirliği yaparak olmayacak, olamaz.

    Belki Pensilvanya civarlarında ikamet eden Hocaefendin bunları sana anlatmamıştır, daha çok nasıl iftira atılır, avukat tutulur-hakim kiralanir, sahte belge duzenlenir, komplo yapilir, yatak odasina gizli kamera konur, medyadan çamur atılır gibi konulara değinmişşinizdir..

    Umarım bu vesileyle silkilip, “Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin” deme faziletini gösteren kitabı anlayarak okumaya çalısırsın.

    Ayrıca ümmetine ve vasiyetine layık olmadığın bir peygamberin Mevlid Kandili’ni tebrik edip o mubarek kişinin hatırasını kirletme.

    Cevapla

  13. dunya Says:

    27 Mayıs darbecileri, eğer 26 Mayıs günü suç delilleriyle birlikte tutuklansalar hiç şüpheniz olmasın, “Biz darbeci değiliz, iftiraya uğradık; plan tatbikatı yapıyorduk, bulgular düzmece ve gerçek dışıdır” diyeceklerdi.

    Cevapla

    • acracia Says:

      Yok. O dediginiz varsayim pek gecerli degil, gecmisi bugune alet etmeyin lutfen. O dediginiz 9 Mart’ta bile olmadi. Biraz okuyun lutfen.

      Cevapla

  14. cicek Says:

    Balyoz sanığı 27 muvazzaf generalin tutuklanmasının tarihi kökleri 9 Subay hadisesinde aranmalıdır; 27 Mayıs tarihinde bir gün önceki üst komutanlarını Harbiye girişinde tokatlayan, tükürüğe boğan, hakarete uğratan gencecik Harbiye öğrencileri, Yassıada tutukluluğu esnasında devrin hükümet erkânına aşağılanmanın her neviini revâ gören askerî cunta yönetimi, Balyoz darbe planına giden yolu elleriyle, üstelik yaptıkları şeyden iftihar duyarak hazırladılar.

    Cevapla

  15. Altan Alpay Says:

    Yeni Türkiye’nin düzenine hoş geldiniz diye başlık atılmış.

    Cemaat’te ODATV baskınıyla ‘Hoşbulduk’ diyor heralde.

    Yaklaşık 6-7 saat önce Poyrazköy kazılarından 2 gün önce çekilmiş Amerikalı uzmanların tesadufen(!) kazılarda çıkartılacak mühimmatla ilgili polise verdiği eğitimin videolarını yayınlamışlardı. Amerikalilara abi diyen kahraman türk polisinin diyaloglarını görünce sabaha burayı basarlar diye içimden geçmişti.

    Demek ki ODATV canavarın çürük dişinin sinir uçlarına dokundu, birilerini ziplatacak kadar rahatsız eden bu videoları *yayından kaldırılmadan* aciliyetle izlemenizi tavsiye ederim.

    Cevapla

  16. Altan Alpay Says:

    Tahmin ettigim gibi videolara ODATV sitesinden erişim durdurulmuş.

    Allah’tan bir izleyici videolardan birincisini youtube’a yüklemiş.

    Diğerlerine rastlarsanız bağlantıları paylaşalım.

    İyi seyirler..

    Cevapla

  17. acracia Says:

    Ofke uzerine, buraya da gelinip sık sık icra edilen ata sporu tadindan tutun, daha cok senelerce askeriye hakkinda konusulamamasinin simdiki patlamasinin bir cesidini yasayanlardan bahsi gecen bir tartisma uzerine (tamami yukaridaki linkten ulasilabilir], benim ofke uzerine yazdiklarim. Devami/tamami yukarida gorulebilir. Ancak ben sadece bu “ofke” unsurunun homojen olmadigini, o kadar da basit olmadigini, bunun bir cok faktor icerdigini dile getirmeye calistigim kismi ekliyorum.

    Tartismanin tamami degilse de, baslangic noktasi suradadir:

    https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/13/turkiye%e2%80%99nin-yeni-duzenine-hos-geldiniz/#comment-3472

    Butununu okumak isteyenlere iletirim.

    Asagida sadece vurgulamak istedigim, ofkenin TSK’ya karsi gorulen ofkenin cok boyutlu dusunulmesi gerektigini yazdigim kisim var. Benim vurgulamak istedigim, arada kaynamasini istemedigim kisimlari, sonradan yapilmis ekleri koseli parantezde vererek yaziyorum. […] butunlugu korumak acisindan cikardigim kisimlar, ama tamami yukarida okunabilir:

    […]

    yani bu ofkenin [askeriyeye karsi duyulan, bir kismi uzun seneler askeriyenin elestirilemesinin getirdigi patlamadan mutevellit ama hepsi degil; bir kismi azinliklardan bir kismi mudahalelerden sahsen etkilenmis kesimlerden, bir kismi da daha farkli bir ofke icra edenlerden] ardinda cok sey var. AKP’ye karsi ofkenin de oyle. Ben Turkiye’de insanlarin daha iyi seyleri hak ettiklerini dusunuyorum. Ancak AKP de demokrasi, ifade ozgurlugu konusunda ilk baslarda olumlu adimlar atmakla birlikte, yeni tabular ve yeni kutsallar insa etti. Yani ben aslinda baktigimda sadece vurgu yapilan seylerin yer degistirmekte oldugunu goruyorum.

    […]

    Bugun TSK’nin bir kurum olarak gecmisiyle hesaplasmasina gerektigine de inaniyorum. Bazi ofke patlamalarinin nelerden gelebildigini de anliyorum. Ancak:

    * Basin manipulasyonlariyla uzlasmaz kutuplar yaratildigini, daha dogrusu yaratilmaya devam edildigini, bunun koruklendigini,

    * Bilgi yerine safsata bilgilerle insanlarin kafasinin dolduruldugunu,

    * Yeni yaftalarin olusturuldugunu ya da zaten var olanlarin ayrimcilik acisindan kullanilarak on plana daha cok cikarildigini (Aleviler, Yahudiler, vs),

    * Darbeci yaftasindan siyasi olarak fayda cikarmaya calisanlara,

    baktigimda o sozunu ettiginiz ve hakli sebeplerle gecmisten kaynaklanan toplumsal ofkenin yanisira, bunun kolayca malzeme edildigini de goruyoruz. Yani ben o sozunu ettiginiz ofkenin de homojen bir ofke oldugunu hic sanmiyorum. Ofkenin cok kolay guruhlari mobilize ettigini, sosyal hareketlerin temelinde oldugunu siz de cok iyi bilirsiniz. Bunu unutmamak lazim.

    Buraya ofke sacmaya gelen oyleleri yazdi ki, en son Kuzey Kore’den son derece elmalari [armutlari] karistirip [Turkiye’yle] kiyas yaparak askere ofke sacan bile cikti [Bulent Bey yukarida uyardi, meger boyle forumlar varmis bu “konu”yu malzeme yapan. Ciddi bir tarih bilgisi olan, sathis degil bir seylerin biraz derinligine inen herkesin hicbirseyin ayni olmadigini goremeyecegi gibi, Turkiye’deki askeri mudahaleler de nev-i sahsina munhasir, degisik gruplarla ittifak icine giren, degisik gruplari gozetip, degisik gruplari hedefleyen ve kesinlikle cok farkli yapilarda ve zihniyetlerde icra edilmislerdir. Yuzeysel bakilan hersey ayni gorunur, ama bu da bir metodudur].

    Oysa tarih bilen birisinin, Turkiye’den gecmisten ornek verebilmesi gerekirdi eger sahsen magdur olsa idi. Bu da yaratilmaya calisan ofke-korku unsuruyla asker dusmanliginin bir soylem duzeyinde kaldigi gruplar oldugunu da gosteriyor o ofke sacan gruplar arasinda.

    Zaten Turkiye’de kamusal alanda ofke sacmanin otesinde tartisma kulturu de ben cok goremiyorum ya neyse. O yuzden, sizin dediginiz seyin disinda, toplumsal bir mahalle kavgasi ortami oldugunu, ofkenin tek bir odagi (asker) olmasinin tek bir sebebi olmayabilecegini, resmin daha karmasik oldugunu, askerin kurumsal olarak hesaplasmasi gereken seylerin oldugunun hakkini teslimle birlikte, su anki ofkenin de siyaset, sindirme malzemesi olarak da kullanildiginin gorulmesi gerektigini soylemeye calisiyorum.

    Bu baglamda, ben 12 Eylul’de ailesinin cok sikinti yasadigini soyledigi halde buradaki sorunlari da gorebilen blog yorumcusu Taylan gibi bir durusa cok daha fazla kiymet veriyorum. Zor olani bu cunku.

    Dolayisiyla Melih Altinok’un yazdiklari [Fmerakli’nin nakletmis oldugu Taraf yazari Melih Altinok’un dun twitter’da yazdiklari yani:

    “Evet bu dava siyasi bir dava, var mı? Bir halk darbecileriyle hesaplaşıyor. Bu süreci yalnızca hukuk normlarıyla değerlendirmek sığlıktır!”]

    beni cok rahatsiz etti acikcasi:

    1) Kin davasi gutmek, hukuka yarasmaz. Yoksa herkes suclu olduguna inandigi, dusundugu herkesi eline ciftesini alip vursun. Hincini almis olur degil mi ama? Hukuk, kanun neden var o zaman?

    2) Bu davanin siyasi bir dava gibi gorulmesinin, sahsen magdur ofkeli gruplar disinda, siyasi ve sosyal boyutlari oldugu cok acik.

    3) Bunun siyasi bir dava olarak gorulmesi, kurunun yaninda yas da yansin zihniyet yargiliyoruz misali lanse edilmesi, ancak 12 Eylulculerin yanina yakisacak bir mantiktir.

    Cevapla

    • acracia Says:

      Duzeltme:

      “Yuzeysel bakilan hersey ayni gorunur, ama bu da bir metodudur” aslinda

      “Yuzeysel bakilan hersey ayni gorunur, ama bu da bir propaganda, manipule etme, karsisindakini ikna etme metodudur” olacakti. Duzeltirim.

      Cevapla

  18. acracia Says:

    Buraya tasiyorum, kaynamasin, arada ekler yaptim:

    Butun bunlarin hepsinin (tutuklama kararlari, bu sansurcu [OdaTV] baskini, vs) ayni anda yapilmasinin ilginc bir tesaduf olmadigini dusunuyorum.

    OdaTV’yi cok takip ettigimi soyleyemem, ama net bir muhalif durusu oldugu acikti. Yayin politikalarini begenir begenmezsiniz, o ayri ama baskinla susturmak hele ki su zamanlamayla, sansurdur. Su anda OdaTV’ye girilemiyor.

    Bugun de Today’s Zaman’da bu cikmis:

    http://www.todayszaman.com/columnist-235524-a-naive-son-in-law-mixes-up-family-matters-with-an-abortive-coup.html

    Bu da bir taktik goruntusu veriyor tabii. Ben buraya not edeyim, burada dursun.

    Yani bir anda dort koldan saldiri. Susturmaya calismanin yeni yollari. Korkutmaya calismanin da.
    Turkiye bunu hak etmiyor.

    Cevapla

    • Altan Alpay Says:

      Gecen yazılarımdan bahsetmıştim. İmamlar arası istişare bitti, harekat planlari hazirlandi, Pensilvanya’dan onay gelince düğmeye basıldı. Cemaatin Yargı – Emniyet – Basın kanatları koordineli olarak çalışacaklar.

      Yargı kanadı balyoz tutuklamaları ile hamlesini yaptı, toz duman dağılmadan emniyet ODATV baskiniyla cümbüşe katıldı, bir kamber eksik, önümüzdeki günlerde de Taraf ve Zaman’da o açığı kapatır. Zaten bugun ufaktan Dani’ye saldırarak ısınma turlarına başlamışlar.

      Cevapla

    • Bulent Murtezaoglu Says:

      Yani bir anda dort koldan saldiri. Susturmaya calismanin yeni yollari. Korkutmaya calismanin da.
      Turkiye bunu hak etmiyor.

      Ben bundan emin degilim. Okumus ve ‘saygin’ denen kesimlerin davranislarini (‘liberal’ olanlar dahil) gordunuz. Genclere yogun olarak neler dendigini, bizatihi dusunme fiiline tasallut olarak alinmasi da mumkun gozuken turden sathilik ve sig mantik/sacmalik orgulerine dayali propagandanin yayginligi konusunda da son yazismalardan sonra daha iyi bir fikriniz olmustur herhalde. Susturmanin ve genelde ifade uzerindeki sosyal (bkz. burasi/basin) ve kanuni baskinin normal, gerekli ve mesru kabul edildigi de asikar. Yani asagi yukari ayni seyleri goruyoruz/gorduk diyebiliriz. Bu safhada ustelik baskici tavirli iki guc arasindaki dengede ibre yeni ve ‘magdur’ oldugunu soyleyenin lehine donerken ve millet bu durumdayken cok da sevimli seyler beklenmemeli herhalde. Suleyman Nazif’in dedigini biraz degistirerek tekrarlayayim: “Buna müstehak değildik” diyemeyiz. Müstehak olmasaydık, bu duruma düşmezdik. (O felaket demisti bu durum o tur bir felaket degil bence.) Hayirlisi olsun ama bir sure boyle seyler olacak gibi gozukuyor.

      Cevapla

      • acracia Says:

        Yo, ben de bunu bekliyordum dogrusunu isterseniz. Ama bu kadar ustuste degil. Enteresan.

        Cevapla

      • acracia Says:

        Bu arada unutmadan Suleyman Nazif alintiniz cok guzel oturmus; ne demek istediginizi cok iyi anladigimi saniyorum. Mutabikiz.

        Ama yine de ben ulkeme bu tabloyu yakistiramiyorum; gonlumden de bu geciyor.

        Cevapla

    • fmerakli Says:

      Acracia,

      Isin bu medya ayaginda da cok ilginc seyler donuyor, ben de sizin gibi Balyoz davasina ek olarak davanin farkli medya kanallarinda nasil ele alindigini da buyuk bir ilgi ile takip ediyorum. Sagolasiniz Today’s Zaman’daki yaziya dikkat cektiginiz icin, ben henuz onu okumamistim (Ne kadar cok sey var okunacak!!!). Olgularla (askerin gecmisten bugune sorunlu siyasi rolu/konumu ve derin devlet mavralari) yorumlarin (Balyoz davasi ve Rodrik ile ilgili bir dizi saptama) birbirine ustaca harmanlandigi ve Turkiye’nin yakin tarihi ve bugunku eklektik dinamikleri konusunda derin bilgiye sahip olmayan okur kitlesi icin (ki Today’s Zaman’in okurlarinin onemli bir kismini bu kitle olusturuyor) yazida soylenenlerin hangisinin dogru hangisinin yorum oldugunun kolayca ayird edilemeyecegi bir kurgu – icerikten bagimsiz olarak soyluyorum, yazinin amaci, yapmaya calistigi sey baglaminda bence cok basarili bir yazi… Bir de her iki yazinin da iceriginden bagimsiz olarak ironik bir durum var ki beni en cok o gulumsetti. Ozunde bir liberal demokrat olan Dani Rodrik’in yazisi, Amerikan muhafazakarlarinin onde gelen yayin organlarindan olan ve Nixon Center tarafindan yayinlanan The National Interest’te yayinlanirken, o yaziya cevap olarak Turk muhafazakarlarinin onde gelen yayin organlarindan birinde basilan bir kose yazisinda hak ihlalleri ve ozgurlukler baglaminda liberal ilkelere agirlikli olarak atifta bulunulmasi… Daha neler gorecegiz, kim bilir…

      Dogrularin ve dogruluklari tartismali olan seylerin birlikte harmanlandigi ve okuyucunun haberi nasil algilayacaginin sekillendirilmeye calisildigi bir haber ikilisi de bugun Sabah’ta yayinlandi, eminim gozunuzden kacmamistir.

      “Donanmada’ki sirri astsubay acik etti” basligi ile cikan manset haberde Golcuk’te yer altinda bulunan belgeleri kimin doktugunu itiraf eden astsubayin savciliktaki ifadesi haberlestirilmis. Bu anlamda bu habere asparagas haber demek bence mumkun degil, zira haber verilmis bir ifadeye dayaniyor. Astsubayin ifadesinin gercegi yansitip yansitmadigi hususundan bagimsiz olarak, aktarilan bilgilerin gercek/verilmis bir ifadeye dayaniyor olmasi baglaminda dogrulugundan pek kusku duyulmayacak bu habere, “Hava soguk, guvercinler ucmayacak” baslikli bir haber daha ilistirilmis ki o da su ifadeler ile basliyor:

      “İbrahim Fırtına ve Özden Örnek tarafından hazırlanan 21 Şubat 2003 tarihli belgeye göre, darbe planı çerçevesinde başkent operasyonları “Hava soğuk güvercinleri uçurmayın” parolası ile başlayacaktı”

      Haberin tamamina buradan ulasilabilir

      http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/02/14/hava_soguk_guvercinleri_ucurmayin

      Bu iki haberin kaynaginin da emniyet ve/veya savcilik oldugu asikar. Astsubayin savcilikta verdigi ifadeye dayanan ve dogrulugu konusunda pek suphe olmayan bu haber ile birlikte darbenin baskent operasyonlari ile iliskili bir belgeye de muhabirin erismis olmasi cok ilginc. Herkes tarafindan son derece merak edilen “Golcuk’te belgeleri doseme altina kim koydu?” sorusuna cevap veren bilgiyi iceren haberle birlikte Ornek ve Firtina’nin hazirladiklari iddia edilen belgenin de yayinlanmasi ile ilk haberin dogruluguna iliskin kolaylikla ortaya cikacak alginin ikinci habere de yansitilmasi/aktarilmasi hedeflenmis sanki.

      Yukaridaki yazdiklarimla ilgili olarak beni tefe koymaya (- germeye degil, Can bey, kulaklariniz cinlasin!) hazirlanan yorumcular icin de bu son paragrafi yaziyorum. Bu yorumun konusu bizatihi bu iki haber degil, bir gazete tarafindan birlikte verilmis olmalaridir. Birinci haberin dogrulugu konusunda sanirim pek kimsenin itirazi olmaz, sonucta savcilikta verilmis bir ifadeden alintilar… Kisisel olarak ikinci haberin dogru olmasi da beni sasirtmaz, ama bu yorumun konusu o degil; umarim yeterince acik bir sekilde ifade edebilmisimdir. Hem zaman darligindan hem de blogu gereksiz yere mesgul etmemek icin, bu son paragrafi gozden kacirarak yapilacak yorumlara cevap vermeyecegimi de belirteyim…

      Cevapla

      • acracia Says:

        Fmerakli:

        Ben de Sabah’takini gormemistim, paylastiginiz icin tesekkurler.

        Yazdiklariniz hakkinda bir icerik bir de basin ile ilgili yorumum olacak:

        Bir suredir Sabah’ta cikan haber gibi bir haber bekliyordum. Sonucta o bir taniktir, dinlenmelidir, bir sure de bunu anlamaya calismakla gececektir. Bekleyip gorecegiz. Ancak zaten kurumici bir cok cekismenin dondugunden cok bahsedildigi icin, bu ne anlama gelir bilemem. Bunu beklemek lazim; elbette bir de sorusturmalar acildi Genel Kurmay icinde soylentileri ciktigindan beri ben bir Golcuk tanigini duymayi beklemedeydim acikcasi. Sasirmadim. Bunun ne anlama geldigini, ne anlama gelebilecegini ise zaman gosterecek. Hatta belki degisik asamalarda degisik seyler de gorecegiz. Ancak su haliyle sorusturma cok da saygin ve seffaf bir goruntu cizmiyor. Onu ekleyeyim.

        Tabii bu arka arkaya Sabah’a sizdirilan (artik Zaman’a sizdirilmiyor? cok mu dikkat cekti?) ve sizin dikkat cektiginiz (tekrar tesekkurler) ikinci haber: ilki Cetin Dogan icin Genel Kurmay’in icinden sizdirilmis gorunen sikayet mektuplariydi. Ikincisi de simdi ya emniyet ya da savciliktan sizdirilmis bir haber. Bir anlami olabilir, olmayabilir; sonra cikar; not edelim sonrasi icin.

        Son olarak, The National Interest ile Today’s Zaman kiyaslamaniza gelince:

        evet, dogru, The National Interest’e kategorik olarak muhafazakar bir dergi dense bile, ABD’de muhafazakar ve demokrat basinin birbirine cok yaklastigi son yillar icerisinde (ayriliklari yok demiyorum), aslinda durusu sizin dediginiz kadar, yani Today’s Zaman gibi bir durus ile bir degil. Asil odagi uluslararasi konular, baska alanlarda da yayin yapiyor, ama mesela The Time dergisi de bu kapsamda ele alinabilir ki, ayni sekilde etiketlenmemesine ragmen, aslinda bir cok konuda paralellikler tasir The National Interest ile. Today’s Zaman biraz farkli bir kulvarda kaliyor kanimca.

        Ilginc bir hafta olacaga benziyor. Bakalim. Paylastiginiz haber icin tekrar tesekkurler.

        Cevapla

        • Altan Alpay Says:

          Sayin fmerakli,

          Bende The National Interest ile Today’s Zaman kiyaslamak biraz absurt kacmis.

          Today’s Zaman ne kadar cabalasada cemaat ve biat kulturu pacalarindan akiyor, nesriyatin yabanci dilde yapilmasi biat kafasinin degistigi anlamina gelmiyor ne yazik ki.

          Today’s Zaman karsilastirmak isterseniz onerim Scientology tarikatinin ‘Freedom Magazine’e bir goz gezdirmeniz. Yayin politikasi olarak (cemkirme, hedef gosterme, tetikcilik) gayet benzesiyor..

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Maksadimin o olmadigini asagidaki yorumda aciklamaya calistim, Acracia’a da sizin gibi anlamis. Okuyunca ben de kendimi yeterince iyi ifade edemedigimi gordum..

            Cevapla

            • fmerakli Says:

              Acracia,

              Gozunuzden kacmamistir herhalde ama ben yine de linkini vereyim.

              Yavuz Baydar yine Balyoz ile ilgili yazmis bugun Today’s Zaman’da, baslik “Interesting times”

              http://www.todayszaman.com/columnistDetail_getNewsById.action?newsId=235527

              YAzida DOgan ve Rodrik ile ilgili isim vermeden soyledikleri ilginc olmakla birlikte, bence en can alici ve benim de buyuk olcude hemfikir oldugum ifadeleri sunlar:

              “Today all the experienced, fair and sharp observers of Turkey — be they in the media, academia, business, politics, etc. — have not the slightest doubt that certain groups of high ranking officers continued until very recently to conspire to weaken, if not to topple, elected governments and Parliament. The question is not one of whether or not these activities have taken place, but rather of who has been involved and to what degree…

              It is clear that Koşaner is under profound strain and will do his outmost to restore the reputation of the TSK with minimal damage and protect his brothers-in-arms as much as he can.

              It is also clear that Erdoğan knows what he knows — that the “threat” which has been constant against his government and party in the past decade was real.

              If the two gentlemen — Erdoğan and Koşaner — agree to a fair and swift trial, and finally justice, then fine. But if the public perceives mixed signals — interference, manipulation and undue maneuvering — the ultimate loser will be the process of “normalization.” That might damage people’s trust, sever hopes and invite new threats.

              So vital is the Sledgehammer case. “Handle with care” is the most fitting label for it.”

              Cevapla

              • acracia Says:

                Fmerakli:

                Eksik olmayin. Evet gormustum ama kafamda tartmaya calisiyordum ben de. Cunku manipulasyona karsi uyariliyor ancak bugune kadar manipulasyon goz gore gore mahkemeden (adli emanet), sizdirmalardan, vs geldi. En goze gorunenler bunlar.

                Bu yuzden bu yaziyi kafamda evirip ceviriyorum. Yavuz Baydar’in soylediklerine
                inandigini dusunuyorum, daha once de davalara askeri mudahaleler oldugu referans noktasindan hareket ediyor, ancak bu dava baglaminda yazdiklarini cok boyutlu dusunulmus ya da tarafsiz bulmadim.

                Cevapla

        • fmerakli Says:

          Acracia,

          Onemli oldugunu dusundugum bir noktanin altini cizmek lazim sanirim. Sabah’ta ilk bahsettigim haberde ifade veren astsubay sanirim tanik statusunde degil. Ifadesinde Golcuk belgeleri ile ilgili bilgiler veriyor, ama kendisi de sorusturulan isimlerden ve yanilmiyorsam su an o da tutuklu…. Yani “benim bildiklerim var” diye ortaya cikmis bir tanik degil. Dediginiz gibi bir sure olanlari anlamaya/anlamlandirmaya calismakla gececek, o uzden bu noktaya dikkatinizi cekmek istedim…

          Today’s Zaman ve The National Interest ile ilgili olarak simdi sizin yorumunuzu ve sonra donup kendi yazdiklarimi tekrar okuyunca soylemek istedigim seyi kafamdaki kadar net bir sekilde kelimelere dokemedigimi farkettim. Turk ve Amerikan muhafazakar siyasetleri arasinda cok ciddi fark oldugu konusunda haklisiniz. Ozunde benim yapmaya dikkat cekmeye calistigim sey liberal goruslere sahip Rodrik yazisini Amamuhafazakar bir yayin organinda yayinlatirken, kendisine verilen cevapta liberal diskurun temel unsurlarinin agirlikla kullanilmasi ve bunun da bir TUrk muhafazakar yayin organinda yayinlanmasi idi – aslinda ironiler yumagi…

          Cevapla

          • acracia Says:

            Fmerakli:

            Aciklamaniz ve duzeltmeniz icin tesekkur ederim. Ben bunun o sahsi tanik haline getirecegini tasavvur etmistim dogrudan, ama tam ifade edememisim. Ve beklemekte fayda var elbette. Haklisiniz. Ama dedigim gibi, ben boyle bir haber bekliyordum. Ama iceriden ama disaridan.

            Dediginiz diger noktaya gelince, ben dediginizi anliyorum, ancak benim de demeye calistigim son yillarda demokrat ve muhafazakar yayinlar da bazi kilit bir kac konu haric, birbirlerine cok yakin duruyorlar idi. Aciklamaniz icin tesekkurler…

            Cevapla

      • Altan Alpay Says:

        Sayin fmerakli cok ilginc bir ipucu yakalamis, umarim ipi cekince ucundakide de gelir..

        Sabah ve Zaman’daki haberi biraz once okudum ve fevkalade ilginc buldum.

        Detaya inecek kadar vaktim yok ama kisaca deginmek gerekirse

        #1 email ile ihbar bir subay var, sanirim kim oldugu belli degil, ama cuvallarin yerini tam olarak biliyor
        #2 astsubay var, olayi gozlemliyor, bazi gariplikler dikkatini cekiyor, katil mi masum mu bilemiyoruz?
        #3 Cuvallari oraya bizzat koyan kidemli bir subay var, hatta cuvallar dikkat cekince yerlerini degistiriyor, elinde cuvallarla oradan buraya dolasip duruyor saklayacak mekan bulmak icin..
        #4 Bu trafigi garipseyip ne oluyor burada diye soran ve kafasinda soru isaret olan baska subaylar var

        Tabi astsubayin gozunden olaylar boyle ceyeran ediyor, tek tarafli oldugu icin manipulatif olabilir. Tam tersine bu kisi son derece masum (astsubay oldugu icin muhtemelen orada askerligi yapan bir univ mezunu) olabilir.

        Vaktim olunca inceleyip yeniden yorumlamaya calisacagim ama ilk izlenim olarak oradaki subaylarin tumunun istirak ettigi bir eylemden bahsedemeyiz..

        iki senaryo var
        #1 Deniz KK’na sizan sakirtlerin duzenledigi bir komplo

        aksi halde

        #2 Cok zayiflamis, sayisi bir kac kisiye dusmus, kendi cevrelerinde bile suphe uyandiran kerameti kendinden belirsiz kucuk bir cuntaci grup

        Biraz polisiye roman gibi oldu ama sonucunu cok merak edecegiz gibi gozukuyor.

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Altan bey,

          Kusura bakmazsaniz kucuk bir duzeltme yapacagim ve izninizle bir soru soracagim.

          Demissiniz ki:

          “Tabi astsubayin gozunden olaylar boyle ceyeran ediyor, tek tarafli oldugu icin manipulatif olabilir. Tam tersine bu kisi son derece masum (astsubay oldugu icin muhtemelen orada askerligi yapan bir univ mezunu) olabilir.”

          Astsubayin orada askerlik yapan bir universite mezunu olma ihtimali yok, zira universite mezunlari eger kisa donem olarak askerlik gorevlerini yerine getirmiyorlar ise yedeksubay statusunde astegmen rutbesi ile subay olarak askerlik yapiyorlar. Bir an icin astsubay ile astegmeni karistirdiniz sanirim.

          Yorumunuzun sonunda iki olasiliktan bahsederken ikinci olasilik olarak sunu ifade etmissiniz:

          “Cok zayiflamis, sayisi bir kac kisiye dusmus, kendi cevrelerinde bile suphe uyandiran kerameti kendinden belirsiz kucuk bir cuntaci grup”

          Sizce bu kucuk cuntaci grubun zayiflamis, sayilarinin bir kac kisiye dusmus olmasinin nedeni Balyoz davasi olabilir mi? Sayilarinin azalmis olmasinin nedeni cuntanin uyelerinin bir kisminin (belki de buyuk bolumunun) Balyoz sanigi olmalari nedeni ile pasifize olmus olmalari sizce mumkun mu? Diger bir deyisle Balyoz saniklarindan bir kismi gercekten suclu olabilir mi?

          Cevapla

  19. fenerant Says:

    ulusal kanala da erişim yok. Teknik hata mı, yoksa orada da operasyon var.

    Cevapla

  20. Altan Alpay Says:

    Diger videoyu blip.tv’de buldum

    Dialoglar cok ilginc,
    http://blip.tv/file/4762324

    Cevapla

  21. Guest Says:

    odatv’nin basilmasina neden olan videolar asagida:

    http://blip.tv/play/hq4EgqPkFgA

    http://blip.tv/play/hq4EgqPkGgA

    http://blip.tv/play/hq4EgqPkJAA

    http://blip.tv/play/hq4EgqPkNAA

    Her anlamda tarihi gunler yasiyoruz!

    Cevapla

  22. ERDAL SARIZEYBEK Says:

    AKP’nin yargı reformu işte budur: Önce gizli tanık, şimdi de gizli müneccim hukuk sistemimize girdi! Duyduklarınıza inanamıyorsanız, okuyunuz, işte kanıtı…

    Önce özetler:

    1. Erdal Sarızeybek, 2008 Şubat Kara Harekâtı’nı sizlere anlatmak için Show TV haber ekibi ile Şşemdinli’ye gider. Ekiple birlikte Şemdinli Emniyet Müdürlüğü’nde konaklar. Yanlarında polis vardır.

    2. 1992-94 Şemdinli Tabur Komutanı olan Erdal Sarızeybek’i tanıyan vatandaşlar karakola ziyarete gelir. Bunlardan biri de Tayyar Güreli’dir.

    3. Tayyar Güreli Aktütür – Meşelik’te oturur. Köyünü pkk yakmış, onlar da köyü boşaltmak zorunda kalmıştır. Sarızeybek bu köylülere zamanında önemli yardımlarda bulunmuştur. O zamanlar on yaşlarında bir çocuk olan Tayyar, minnet ve sevgisini göstermek için gelmiştir. Kaymakam ile görüşme zorluğu vardır, yardım ister. Sarızeybek yardım sözü verir.

    4. Bu habere sevinen Tayyar, Ankara’ya geleceğini söyleyerek bir isteği olup olmadığını, polislerin yanında Sarızeybek’e sorar. O da ‘Bal getir, kara kovan balı’ der.

    5. Kara harekatı 8 Şubat’ta yapılır. Sarızeybek Show TV’den sizlere harekatı anlatır ve Ankara’ya döner.

    6. Bir süre sonra Tayyar telefonla arar, Ankara’ya geleceğini söyler, Sarızeybek de, “Balı unutma, emaneti getir” der.

    Şimdi haberler:

    İşte o zaman AKP’nin yeni yargı reformu devreye girer, inanılmadık olaylar yaşanmaya başlar…

    Önce tayyar güreli hakkında pkk üyesi olmak ve uyuşturucu kaçakçılığı iddialarıyla bir soruşturma açılır.

    Ardından Sarızeybek’in telefonu ‘teknik gizli dinlemeye’ alınır.

    Tayyar ile Sarızeybek dinlenen bir telefon görüşmesinde, 16 yıl içinde bir kez yapılmış, ‘Emaneti getir, balı unutma’ sözleri savcılığı harekete geçirir.

    İki yıl telefonlar dinlenir ama bir suç unsuru bulunmaz.

    Ortada uyuşturucu madde yoktur.

    Ortada örgüt yoktur.

    Ortada bir kaçakçılık fiili yoktur.

    Ortada delil de yoktur, hiç bir şey yoktur ama bir ‘emanet’ lafı vardır.

    Savcılık konuyla ilgili bir gizli tanık da bulamaz. Daha önce bir gizli tanık bulan Biyarbakır savcılarının bulduğu gizli tanık işe yaramamıştır. Tanığa baskı yapan yapan savcılar, “Bu Sarızeybek çok tehlikelidir, aman sen bir şeyler söyle, biz de onu gözaltına alalım’ demiş, ama bu gizli tanık yine de görülmedik bir biçimde mert çıkmış ve “Sarızeybek’i tanımıyorum, ne söyleyeyimm ki” diyerek ifade vermemiştir.

    Van savcısı, tarihten ders çıkardığı için, gizli tanıkla bu işe girişemeyeceğini anlamış ve bu nedenle, hukuk tarihimizde ilk kez olarak, belki dünyada ilk kez, belki de başbakan’ın ‘Ulemaya sorun’ sözlerinden güç alarak, kendini hukuk adına feda ederek bir gizli müneccime danışmanın fayda sağlayabileceğini umarak, işe koyulmuştur.

    Van savcısı, ortamın uygunluğundan da istifade ile bir gizli müneccim bulmuştur.

    Bu müneccimin marifetleri çok büyüktür. Kişileri tanımasa da, ortada bir uyuşturucu olmasa da, ortada “suç yok, suçlu yok” olsa da, her şeyi bilmektedir.

    Ama savcılığın bir müşkülatı vardır, dünya hukuk tarihinde olmayan bu gizli müneccimi, resmi evraka nasıl yazacaktır?

    Akıl bu ya, hemen kolayını bulur, evraka “gizli tanık” yazar ama “gizli müneccim görevi” verir ona, böylece kimse farkına varmayacaktır ya da o öyle zanneder.

    Savcı müneccime sorar: “Bu Sarızeybek, bir telefonda, “Emaneti getir” dedi. Sence bu emanet ne olabilir?”

    Müneccim cevap verir: “Olsa olsa bu uyuşturucudur, eroin de olabilir, baz morfin de olabilir”

    Savcı sevinir, artık işi çözmüştür. Hemen Erdal Sarızeybek hakkında, “Pkk terör örgütü üyesi olmak ve örgütle birlikte uyuşturucu kaçakçılığı yapmak” iddialarıyla soruşturma başlatır.

    Hemen Ankara Savcılığı’nı arar ve bu AKP’nin yargı reformu kapsamındaki “özel mahkeme, özel savcı, acele iş, gizli iş” gibi yeteneklerinden istifade ile Sarızeybek’in ifadesinin alınmasını ister.

    Ertesi gün evinin kapısında dört sivil giyimli polis gören Sarızeybek şaşırır ve sorar: “Nedir bu iş?”

    Polisler cevap vermez, gizli iş, özel iş, terör işi, gibisinden laflarla soruyu geçiştirir ama ardından ilave ederler, “En kısa zamanda terörle ilgili işler savcılığına ifade için geleceksiniz çünkü şüphelisiniz”

    Sarızeybek olmuştur pkk terör örgütü şüphelisi, tıpkı Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir gibi…

    Sarızeybek’in yüreği yanmıştır, ama kimseye söylemez kan ağladığını yüreğinin… Gider, ifade verir, bir süre sonra iş anlaşılır ve dosya kapatılır.

    Sarızeybek suçsuz bulunmuştur… Bunun belgesi ibret için ekte sizlere sunulmuştur…

    (İLGİLİ BELGE) O BELGE İÇİN TIKLAYIN

    Şimdi gelelim işin aslına..

    1. Evrakta geçen gizli tanık Sarızeybek’i tanımaz, Sarızeybek de onu… Bu gizli tanığın “tanık olduğu hiç bir olay” yoktur. Savcılık da bu kişiye, “Tanık olduğunuz olayları anlat” dememiştir… O zaman bu kişi tanık değildir. Peki, öyleyse nedir?

    2.Resmi evraka gizli tanık olarak yazılan bu kişiye, savcılık ne sormuştur: “Emanet ne demektir?”

    Peki, Sarızeybek’i tanımayan bu kişi, “Emanet ne demek” nereden bilecek? Uzman olması lazım.

    Neyin uzmanı? Bir kelime üzerinden yola çıkarak, sonuca ulaşabilecek bir uzman!

    Peki, ülkemizde böylesi bir uzman , akademik çevrelerde var mıdır, yoktur! Nerede vardır? Müneccimlerde, Osmanlı devrinde olduğu gibi, Bizans, Roma devirlerinde olduğu gibi, geleceği bilen müneccimler!

    Bunu bir kenara not ediniz lütfen, hukuk tarihimizde bir ilk yaşanmış ve bir hazırlık soruşturmasında bir savcı müneccime başvurmuştur.

    Bunu da “gizli tanık” koduyla hazırlık evrakına geçmek suretiyle resmileştirmiştir, belgelenmiştir. kanıtı da aşağıdadır.

    Ey başbakan, okuyunuz!

    Ey adalet bakanlığı, okuyunuz!

    Ey hukuk fakülteleri, okuyunuz!

    Ey baro başkanları, okuyunuz!

    Ey türk gençliği, okuyunuz!

    Yaşadığımız gerçek budur, bu acılar bize yaşatılmıştır, hala da devam etmektedir, inanınız, şimdi başka müneccimler beklemekteyim, başka savcılar beklemekteyim kendini de müneccim yerine koyan, gerçek budur…

    Her şey Savcı Zekeriya Öz’ün bizi özel çağırıp özel ifade istemesiyle başladı, vermedik…

    Adalet bakanlığına şikayet ettik, sonuç alamadık.

    Bu kez, adımızı iddianameye yazdılar, bizi tanımayan kişilerin ifadesiyle soruşturmanın içine çekmeye çalıştılar. Şikayet ettik, savcılığa, adalet bakanlığına, yine sonuç alamadık.

    Gittik, bizzat Beşiktaş’a gidip,”Varsa bir iddianız söyleyiniz” dedik, ifademizi dahi almadılar, ama arkamızdan ‘Ergenekon şüphelisidir” diye yazdılar, maddi ve manevi büyük zararlara uğrattılar.

    Yine şikayet ettik, Adalet Bakanlığı’na, İstanbul Savcılığı’na, üstelik TBMM İnsan Hakları Komisyon Başkanlığı’na ve şimdi bekliyoruz….

    Neyi bekliyoruz?

    Biz müneccim değiliz ama yine arkamızdan ne dolaplar çevrileceğini bekliyoruz, hangi gizli tanık hangi gizli müneccim çıkarılacağını bekliyoruz…

    Bu yazıyı sizler için yazdım. Şu ana kadar, “pkk üyesi”, “pkk ile kaçakçılık”, “ergenekon üyesi”, “ergenekon kasası” olarak şüpheli olduk, ama her nedense bunu bizim yüzümüze söyleyen hala çıkmadı, arkamızdan iş yapıyorlar, yazıyorlar, çiziyorlar. Bakalım şimdi ne yazıp çizecekler, ne suç isnat edecekler, bakalım daha neler olacağız. Bunu bilesiniz diye yazdım…

    Benim adım Erdal Sarızeybek. Şimdiye kadar nasıl tanıdıysanız beni, işte ben o’yum, kitaplarda ne yazdıysam işte ben o’yum, onlar ne yaparsa yapsın, biz asla değişmeyeceğiz ve hep sizin bildiğiniz isim olarak yaşamaya devam edeceğiz, mücadeleye devam edeceğiz

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      ——————————-
      Erdal Sarızeybek ,

      Yazdıklarınızı ilk defa okuyorum.

      Yan gelip yatmışım…Özür dilerim.

      Cevapla

    • fenerant Says:

      Erdal bey;
      anlattığınız olaylar ve gerçekler konu başlığına çok uymuş.
      Türkiye de güneş her gün doğacak,bizler de her zaman güneşi göreceğiz.
      Türkiye’yi ve Mücadeleyi bırakmayacağız bu sahte belge sevicilere, gizlitanık ve Münecimseverlere.

      Cevapla

  23. Halil Ata AŞÇI Says:

    ————————————–
    Erdal Sarızeybek ,

    Yazdıklarınızı ilk defa okuyorum.

    Yan gelip yatmışım…

    Cevapla

  24. karsidevrim Says:

    Daha önce bu panik niye diye yazmıştım..Evet ki panğin nedeni çok geçmedi ortaya çıktı.Herşe aslında gayet basit.Laf kalabalıklığına gerek yok.2003 yıllarına dayanan ve TSK içinde ki bir grup üst düzey rütbeli subatı T.C. Hükümetini devirmeye veya görevini yapamaz hale getirmeye yönelik eylem planı hazırlıyorlar.İddia bu.Bu iddiayı kanıtlayacak ses kayıtları cuvallar dolusu yazışma imzalı paraflı.Öyle ki İbrahim Fırtına eylem sonrası Abdullah Gül ve Erdoğan’ın nereye götürüleceğine dair yapılan çalışmalara imzasını da atıyor.

    Yani burada laf kalabalıklığına getirip meseleyi milletin nazarından kaçıramazsınız.BALYOZ davası CUNTA ile hesaplaşma davasıdır mahkumların TV karşısında ulusalcı vatansever naralar koparmaları sadece kamuoyunu yönlendirmeye yöneliktir.
    Tüm bu yargılamalar neticesinde gerçek orya çıkacaktır.

    Ayrıca bu HUKUK hassasiyetiniz Türkiyenin en büyül partisi 20 milyon seçmenin oyunu almuş bir partinin bir savcı tarafından GAZETE HABERLERİNE ve GOOGLE haberlerine dayanarak KAPATMA davası açılması esnasında NEREDEYDİ? O gün HUKUK hiç aklınıza gelmiyordu tahminimce..
    Size GEÇMİŞ olsun..dava bittiğinde muhtemeldir ki 20-30 yıl ve müebbet hapis cezası alacak olanlar vardır.Bunların başında ÇETİN DOĞAN vardır.Bu gerçeğe kendinizi alıştırsanız iyi olur.

    Cevapla

    • fenerant Says:

      Mısır seversen seni atayalım oraya.
      Müslüman kardeşlerle güzel güzel karşı devrimler yaparsın orada.
      Düşünsene ne güzel bir teklif.
      Beğenmez isen İran Veya Afganistan ise alternatifin.

      Cevapla

Kurmanbek Allahverdiyev için bir cevap yazın Cevabı iptal et