Akdeniz? Karadeniz? Suga belgeleri; nerede sizin kaydedeniniz?

Cem Gürdeniz denizde seyir halindeyken aynı zamanda 46 tane Suga belgesininin son halini kaydetmiş.

Gölcük’ten yeni çıkan Suga belgelerinin önemli bir çoğunluğunun üstverisinde son kaydeden olarak Cem Gürdeniz görünüyor.

Oysa o dönem 3. Muhrip Filotilla Komodoru olan Gürdeniz, 15 Eylül 2002-11 Kasım 2002 tarihleri ve 27 Aralık 2002-5 Şubat 2003 tarihleri arasında “Karadeniz Özel Görevi” ile denizde (görmek için buraya tıklayın). O dönem gemilerde internet/intranet bağlantısı yok. Gürdeniz’in denizdeyken bu 46 tane Suga belgesini son olarak kaydetmiş olması mümkün değil (belgelerin üstverilerini görmek için buraya tıklayın). 

Bu belgelerden bir tanesi ayrıca ilginç: sözde Cem Gürdeniz’in denizde seyir halindeyken son kaydettiği “muzahirPer..doc” belgesini ilk kaydeden kişi de belgenin kaydedildiği 13 Aralık 2002 tarihinde Amerika’da War College’da eğitimde (Nuri Alacalı’nın 29 Temmuz 2002- 20 Haziran 2003 arası Türkiye’ye giriş-çıkışı hiç yok). 

Sahtekarlar acaba bu kadar belge belge üretip, burada belgeledigimiz hataları yapmayı nasıl göze almışlar? Bu konuda bir yorumumuzu yakında gireceğiz.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

36 Yorum “Akdeniz? Karadeniz? Suga belgeleri; nerede sizin kaydedeniniz?”

  1. fenerant Says:

    Ben sizden evvel yorum yapayım. Adamların derdi davayı uzatmak, her yalan veya yanlış konu bilirkişiye gönderilecek ve dava süreci lastik gibi uzayacak.

    Cevapla

  2. fenerant Says:

    fmeraklı gibi bir yorumda bulunayım:
    “Cem Gürdeniz dosyaları Gemideki bs da son kaydını yapmıştır ”
    Ama bazı dosyaların karadaki hatta yurt dışındaki birileri tarafından gemiye basıl ulaştırıldığını nasıl açıklayacak. ( Herhalde Ufolar kanalı ile.)

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Fenerant,

      Lafi agzimdan almissiniz. Dediginiz gibi belge, gemideki bir sabit bilgisayarda ya da laptopda kaydedilmis olabilir.

      Belgenin yurtdisindan nasil gemiye ulastirildigi ise aciklanmasi gerekli olmayan bir husus, zira belge 13 Aralik’ta yurtdisinda gorevli bir personel tarafindan olusturulmus. Belgeyi son kaydeden personelin 12 Kasim ile 27 Aralik tarihlerinde deniz gorevinde “olmadigini” yukarida Dogan ve Rodrik yazmislar. Yani belgenin 13 Aralik’ta yurtdisindaki personel tarafindan olusturulup, 27 Aralik tarihine kadar eposta ile o tarihlerde karada olan ve 27 Aralik’ta gemi gorevine baslayacak personele ulastirilmasi mumkun. Sanirim 2002 yilinda eposta teknolojisinin varoldugu konusunda hemfikiriz, o tarihlerde gemide internet/intranet baglantisi olmamasi belgenin yurtdisinda bir personel tarafindan hazirlanip, bir baska personel tarafindan gemide son defa kaydedilmis olma olasiligini ortadan kaldirmiyor.

      Bir de gecen gun sizinle Dogan ve Rodrik’in “bundan sonra ne olacak” baslikli blog girislerinde bir noktada hemfikir olmustuk. Dogan ve Rodrik, TSK ile AKP’nin siyasi bir mutabakat saglayarak, TSK’nin siyasi iradenin otoritesini kabullenmesi karsiliginda Balyoz ve Ergenekon davalarinin dusurulmesi yonunde bir ifadeleri olmustu.

      Bu ifadelere yonelik itirazimlarima siz de katilmis, Dogan ve Rodrik’in bunlari “SEHVEN” yazmis olduklarina inandiginizi ve bu konuda bir aciklama yapmalari yonunde bir beklentiniz oldugunu ifade etmistiniz. Aradan gecen surede bu yonde br aciklama gelmedigine gore, TSK ile AKP arasinda BAlyoz ve Ergenekon davlarinin dusmesi icin bir siyasi mutabakat yapilmasi yonundeki ifadelerin sehven yazilmis oldugunu dusunmek artik biraz imkansiz hale gelmis gorunuyor, zira sukut ikrardan gelir derler.

      Ben tartismanin o kismini atlamis olanlar icin ilgili tartismamizi asagiya aktariyorum:

      ——————–

      Ancak Pinar Dogan ve Dani Rodrik Ergenekon kulliyen dusmelidir diye nerede soylediler, onu anlayamadim? Bir alinti paylasabilirseniz sevinirim.

      Yorum yapan acracia — 03 Şubat 2011 @ 01:47 | Cevapla

      Yukaridaki siyasi mutabakat onerisinin sonrasinda su ifade vardi:

      “Kısaca, şöyle bir anlaşma yapılabilirdi: TSK, siyasi iradenin otoritesini kabullenip, artık müdahelede bulunmayacağını taahüt eder, bunun karşılığında da Ergenekon-Balyoz davalarının bir şekilde düşmesi sağlanırdı.”

      Tabii bu nokuya Dogan ve Rodrik bir aciklik getirmek isteyebilirler; ama yukaridaki cumleden Balyoz ile Ergenekon davasi arasinda bir fark gormedikleri anlasiliyor.

      Bir de yukaridaki ifadelerinde yer alan “bir sekilde” tabiri de aciklamaya muhtac kanimca. TSK ve AKP’nin anlasip yargiya bu davalarin dusmesi yolunda telkinde bulunmalarindan baska bir sekil var mi yukaridaki temennide. AKP ve TSK’nin boyle bir syiasi mutabakat yapmasi yanlistir, bunun sonucunda yargiya telkinde bulunulmasi yanlistir, bu telkinle acilmis davalarin dusurulmesi yanlistir, siyasetin yargiya tahakkuk kuracagindan endise ettiklerini yazan Dogan ve Rodrik’in davalarin dusmesi icin AKP ile TSK arasinda siyasi bir mytabakat temennisi icinde olmalari ise hem kulliyen yanlis hem de buyuk bir tutarsizliktir.

      Yorum yapan fmerakli — 03 Şubat 2011 @ 02:03 | Cevapla

      Tesekkur ederim. Simdi ne demek istediginizi daha iyi anlamis oldum.

      Yorum yapan acracia — 03 Şubat 2011 @ 02:07 | Cevapla

      Son paragrafınızda belirtiğiniz durum gerçekten açıklanmalıdır. Bu paragrafta yazdıklarınıza ve bu konudaki tespitlerinize aynen katılıyorum.

      Pınar hanım ve Dani bey bu ifadeyi herhalde dikkatsizlikle veya emniyetin lisanı ile SEHVEN kullanmışlardır diye düşünmek istiyorum.

      Yorum yapan fenerant — 03 Şubat 2011 @ 21:48 | Cevapla

      Fenerant,

      Soylediginiz gibi sayin Dogan ve Rodrik bu ifadelerine bir aciklik getirmek durumundadirlar. Ben en cok aciklama gerektiren noktalarin altini bir kez daha cizecegim:

      1. TSK’nin sivil otoriteyi tanimasinin Balyoz ve Ergenekon davalarinin dusmesi ya da bir baska kosul icin siyasi bir pazarliga konu olmasi kabul edilebilir bir sey midir? TSK’nin sivil otoriteye itaati pazarliga tabi bir sey olabilir mi?

      2. Velev ki boyle bir pazarlik yapilmis ve ciddi mesruiyet sorunlari olan ‘siyasi bir mutabakat’ saglanmis olsa Balyoz ve Ergenekon davalarinin dusmesi icin AKP ve TSK’nin yargiya telkinde bulunmasi kabul edilebilir bir sey midir? Yarginin tarafsiz ve bagimsiz calismasi gerektiginin altini cizen ve secimler sonrasi yeni bir AKP doneminde yarginin siyasallasma tehdidi ile karsi karsiya olduguna inanan sayin Dogan ve Rodrik’in AKP ve TSK’nin anlasarak Balyoz ve Ergenekon davalarini dusurmeleri, yani ordu ve siyasetin yargiya mudahalesinden bahsetmeleri kendileri ile celistikleri anlamina gelmiyor mu?

      3. Balyoz ve Ergenekon davalarinin dusmesinin siyasi pazarlik konusu yapilmasindan sozde degil ozde liberal demokrat Dogan ve Rodrik hic rahatsizlik duymazlar mi? Boyle bir onerinin liberal demokratik anlayista asla yeri olamayacagi dusunuldugunde sayin Dogan ve Rodrik de mesum “Turkiye’nin ozel kosullari” limanina demir mi atmaktadirlar?

      4. Asker ve siyasetin mesruiyeti tartismali bir siyasi mutabakat ile yargiya mudahale etmeleri yarginin tarafsizligina ve bagimsizligina vurulacak agir bir darbe degil midir? Dogan ve Rodrik “yeter ki Balyoz davasi dussun, ordu ve siyasetin yargiya mudahalesi tali bir unsurdur” diye mi dusunmektedirler?

      5. Balyoz davasi ile birlikte Ergenekon davasinin da dusmesini talep ederken hangi gerekcelerle hareket etmektedirler? Kucuk, Eruygur ve Tolon pasalara, JITEM’i kurdugunu itiraf eden Arif Dogan’a, Kemal Kerincsiz’e vs. isnat edilen suclarin da fabrikasyon ve ayni sahte belge cetesinin urunu olduguna mi inanmaktadirlar? Bu yondeki kanit ve bulgularini kamuoyu ile paylasmayi dusunuyorlar mi? Ornegin, Kerincsiz ve Kucuk’un Hrant Dink’in 301 ile yargilandigi davada mahkeme salonunda teror estirmeleri de sahte belgeleri hazirlayan cetenin bir provokasyonu mu idi? Yer altindan cikan silah ve muhimmati da bu cete uyeleri mi gommustu? TSK ile AKP arasinda Balyoz’a ek olarak Ergenekon davasini da dusuren bir siyasi mutabakat saglanirsa, bu onerinin sahipleri olarak yukarida saydigim isimlerin mahkemeye hesap vermeden kurtulmus olmalarindan bir rahatsizlik duymayacaklar, kafalarini yastiga koyup ic huzuru ile uyuyabilecekler mi?

      6. Amerika’da Beyaz Saray ile Amerikan ordusu gorulmekte olan yuzlerce sanikli ceza davalarinin dusmesi icin siyasi mutabakat saglayabilirler mi? Bunu yaparlarsa bu mesru bir mutabakat muamelesi gorur mu? Boyle bir oneriyi dile getiren akademisyenlere nasil bir tepki verilmesi beklenir? Ornegin, Dani Rodrik bu blogta futursuz bir sekilde dile getirilen “ordu ve hukumet arasinda siyasi bir uzlasma sonucunda yargiya mudahale edilerek Ergenekon ve Balyoz davalarinin dusmesi, bunun karsiliginda da askerin sivil otoriteyi tanimasi” yonunde bir pazarlik iceren temenniyi ingilizce olarak Washington Post’ta gonul rahatligi ile yayinlatabilir mi?

      Yorum yapan fmerakli — 04 Şubat 2011 @ 01:06 | Cevapla

      Cevapla

      • fenerant Says:

        Fmeraklı;

        Evvelki günkü konuda yazdıklarım konusunda hemfikiriz.
        O konu emniyetin tabiri ile sehven yazılmış diyorum.
        Ordu siyasi otoriteyi tanımıyorum diyemez. Bunu pazarlık konusu da yapamaz.
        Siyasi iktidar da; açılmış bir davayı kapatmak için kendi meşriyetin tanınmasını talep edemez.
        TSK böye bir uzlaşma içinde olmaz ve olamaz.

        2.nci konuda anlaşamıyoruz. Siz sadece yurt dışındaki kişinin yazdığı konusunda Üst verilere göre haklı olabilirsiniz, yani bu da bir ihtimal. AMA 40 YAKIN ÜST VERİYİ İNCELEDİĞİNİZ ZAMAN HAZIRLANDIĞI İDDİA EDİLEN BAZI YAZILANLARIN GEMİYE E MAİLLLEDE ULAŞMASI MÜMKÜN DEĞİL GEMİNİN DENİZDE OLDUĞU DÖNEMDE KARADAKİ KİŞİLERCE YAZILDIĞI İDDİA EDİLEN YAZILAR CEM GÜRDENİZE NASIL ULAŞMIŞ. TEKNİK AÇIKLAMASI YOK.

        Cevapla

      • acracia Says:

        Fmerakli:
        Burada benden alintiladiginiz kisma istinaden “Bundan sonra ne olacak?” (2.2.2011) baslikli bloga yazdigim 16 numarali yoruma bakabilirsiniz. Orada hem tartismayi yeniden toplarlamaya calisiyor, hem kendi sorularimi hem de diger yorumcularla blog yazarlarinin ortaya koyduklari tablolari bir araya getirmeye calisiyorum.
        Bilginize.

        Cevapla

  3. Can Acar Says:

    Belge sayısı ile hata sayısını karşılaştırınca, hatalar yine de çok fazla değil. Her detayı araştıracak kadar zamanları/bağlantıları olmaması mümkün. Benim merak ettiğim diğer bir konu, Gölcük’te bulunan belgelerden Balyoz davası dışındaki davalara da klasörler gitti diye hatırlıyorum. Bu klasörlerin akibeti ve/veya içeriği belli mi? Kimse onların gerçek olduğunu iddia ediyor mu?

    Cevapla

  4. fenerant Says:

    can bey; yazan Oray Eğin olacak düzelteyim

    Cevapla

  5. drunkenknight Says:

    Aslında herşey önceden planlanmıştı…Anayasa Mahkemesi ve HSYK nın yapısının değiştirilmesi (ele geçirilmesi) siyasi iktidar için kırılma noktasıydı…Mevcut koşullar altında bunu meclisten geçirebilmek imkansıza yakındı, muhalefet partilerinin göstereceği direnç, medya desteğiyle buluştuğunda ters tepki verebilirdi ayrıca geçse bile mevcut yapısıyla Anayasa Mahkemesinden dönme ihtimali oldukça yüksekti…Bu durumda ‘referandum’ önlerindeki en iyi çıkar yoldu…ama nasıl ??…onları iktidara taşıyan oy oranları bunun için yeterli değildi,en azından kendi tabanı dışından 10 belki 15 puana ihtiyaçları vardı…peki nasıl yükselteceklerdi oy oranlarını…? kendi tabanlarını muhafaza ederken diğer partilerin tabanlarından nasıl oy koparacaklardı ?…tabi bütün bunları yaparken muhalefetin sesinin de bir şekilde kısılması gerekiyordu en azından bir süre için…süre giderek azalıyordu…(Edelman a daha önce verilen,darbe planı olduğu iddia edilen belgeleri hatırlayalım…bu sadece testti…ve planın çok önceden varolduğunu kanıtlıyor…)…oyun başlamıştı…İmal edilen belgeler aapar topar bir bavula konmuş,Mehmet Baransuya teslim edilmiş (kağnağı ve doğruluğu hiçbirşekilde teyit edilmeden),ve malum gazetede çarşaf çarşaf yayımlanmaya başlamıştı…ilk manşetler neydi : Camiler Bombalanacak….mesaj kime veriliyor dersiniz ?…mütedeyyin yada inançlı olarak tabir edilen ama Akp ye mesafeyle yaklaşan politikalarını doğru bulmayan vatandaşlara….Kendi Jetimizi düşüreceğimiz : Peki bu iddia kime sessleniyor ?…Kendilerini ulusalcı olarak gören,TSK ile hiç bir sorunu olmayan ama mesafeli de duran kesimlere olabilir mi ?…Bu iki toplamdan elde edilecek oy oranı 15 puanı bulabilir mi ?…Yandaş medyanın yalan ve çarpıtılmış haber yapma gücünü,siyasi otoritenin gücüyle birleştirince,(al gülüm ver gülüm sızdırmalar),tv lerde sözüm ona aydın/uzman/araştırmacı geçinen zat-ı muhteremlerin ahkam kesmelerini, deliller üzerindeki yakın bir zamana kadar uygulanan erişime izin vermeme olaylarını ve milletimizin eğitim durumunu göz önüne aldığımızda (bugün bile hala referandumda insanlarımızın neyi oyladıklarını konu alan anketler herşeyi gözler önüne sermektedir) oldukça mümkün görünüyor…Bu arada referandum sürecinde kullanılan ‘Hayır’cıların darbecilerle bir tutulmasını ve diğer şekere sarılmış maddelerin meydanlarda prompter dan okunmasıyla (başbakanın tabiriyle; hap haline getirilmiş paket)ve karşı olmanın statükoyla kol kola olmak anlamına geldiği algısını yaratarak,ve bunların hepsini bir potada birleştirince,oluşan rüzgarı siyasi otoritenin bonus hanesine yazmamak olmaz…Muhalefetin konunun özüne uzak yaklaşımlarıyla Akp nin ekmeğine yağ sürmesi de cabasıydı…Uzun lafın kısası…Ergenekon ve Balyoz davaları Anayasa Mahkemesi ve HSYK nın yapısının değiştirilebilmesi için kurgulanmış bir oyundur ve içindeki tutarsızlıklar kısıtlı zaman içerisinde yaratıldığından ve kontrol edilebilecek zaman olmadığından bu şekilde servis edilmiş ve gerisi hukukun üstünlüğüne bırakılmıştır…(ne de olsa artık üstünlerin hukukundan,hukukun üstünlüğüne geçilmiştir…tabii yerseniz..)

    Gölcük Donanma Komuntanlığı’nda yapılan aramalara ve bulunan belgelere gelecek olursak : suyun bulanık tutulması isteğinin bir göstergesidir sanırım…en azından seçim sonrasına kadar…

    son olarak…
    Yök – Anayasa Mahkemesi – HSYK – Danıştay – Yargıtay – Başkanlık Sistemi (dolayısıyla TBMM)
    Geriye ne kaldı Atatürk’ün Cumhuriyetinden ?

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      @drunkenknight

      “Yök – Anayasa Mahkemesi – HSYK – Danıştay – Yargıtay – Başkanlık Sistemi (dolayısıyla TBMM)
      Geriye ne kaldı Atatürk’ün Cumhuriyetinden?”

      diye sormussuunuz…

      YOK’un kurulus tarihi: 1982 (12 Eylul darbe anayasasi ile)
      Anayasa Mahkemesi’nin kurulus tarihi: 1961 (27 Mayis darbe anayasasi ile)
      HSYK’nin kurulus tarihi: 1981 (12 Eylul darbe Anayasasi ile)
      Danistay’in kurulus tarihi: 1927, bugunku gorev ve yetkilerini belirleyen yasa 12 Eylul rejimi icerisinde 1982’de cikarilan 2547 sayili Danistay Yasasi
      Yargitay’in kurulus tarihi: 1924, bugunku gorev ve yetkilerini belirleyen yasa 12 Eylul rejimi icerisinde 1983’de cikarilan 2797 sayili Danistay Yasasi
      Baskanlik sistemi: Ne zaman gectik, haberim olmadi?

      Gordugunuz gibi Ataturk’un kurdugu Cumhuriyet’te Danistay ve Yargitay haric bahsettiginiz kurumlar henuz kurulmamislardi; Yargitay ve Danistay’in da 12 Eylul’de kurulan vesayet sistemi icinde gorev ve yetkilerinin yeniden tanimlanmasi da yine 1980’lerde gerceklesmistir.

      Ama ben yine de geriye ne kaldi Ataturk’un cumhuriyetinden sorunuza aklimdaki yaniti vereyim:

      Hala canli olan muasir medeniyetler seviyesine yukselme arzusu ve kararliligi. Iste bu yuzdendir ki cumhuriyet’i kuran milletin torunlarina; 1960 model, 1980’de rektife, 28 Subat 1997’de balans edilmis cift darbeli motorla calisan araba bugun artik yavas gelmektedir.

      Cevapla

      • drunkenknight Says:

        @fmerakli…

        esasen siyasi otorite tarafından demokratikleştirilen (ele geçirilen),geçirilmek istenen ve bunun sonucunda gelinmek istenen ileri demokrasi seviyesini (başkanlık sistemi) zincirleme olarak yazmak istemiştim…

        Siyasi Otorite tarafından yapılan ve yok pahasına satılan özelleştirmeleri eklemeyi unutmuşum (Cumhuriyetin kazanımları olan şirketleri diyelim)

        İşte bütün bunlar çıkınca (ele geçirilince) ne kalacak geriye…?

        ‘Hala canli olan muasir medeniyetler seviyesine yukselme arzusu ve kararliligi. Iste bu yuzdendir ki cumhuriyet’i kuran milletin torunlarina; 1960 model, 1980′de rektife, 28 Subat 1997′de balans edilmis cift darbeli motorla calisan araba bugun artik yavas gelmektedir.’….güzel sözler…ama samimi olmadığınızı demokrasi,hukuk,adalet,milletin iradesi gibi ağzınızdan düşürmediğiniz kavramların içlerinin yine sizler tarafından nasıl boşaltıldığını bu süreçte oldukça iyi gördük…

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Ticari isletmeden cok siyasi oy deposu ve yolsuzluk odagi olarak siyasi arpalik oldugu gayet iyi bilinen kamu iktisadi tesekkullerine duydugunuz ozlemi goz onunde bulundurmaniz beni tabi tuttugunuz zihniyet testine sinen anlayis konusunda da bir ipucu veriyor. Boyle bir samimiyet testinden gecmemis olmak bana ancak mutluluk verir ki Turkiye’nin yakin tarihinde demokrasi, hukuk, adalet ve millet iradesi kavramlarinin sadece icinin bosaltildigi degil ayni zamanda birer pacavra haline getirildikleri sureclerin ordunun siyasete mudahale ettigi donemler oldugu da asikardir.

          Cevapla

          • trssby Says:

            İyi de Türkiyede özelleştirilen kuruluşlar “TEKEL” niteliginde idi. Sorgulanması gereken esas soru, Tam rekabet olmayan bir piyasada kapitalist sistem nasıl ve kimin yararına işler?

            Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak hikayesi

            Cevapla

            • fmerakli Says:

              Trssby,

              Eger basarili bir ozellestirmenin kosulu tam rekabetci bir piyasa yapisina sahop olmak ise yandi gulum keten helva, zira ne Turkiye’de ne de bir baska ekonomide boyle bir piyasa bulamazsiniz.

              Tam rekabet piyasasi hipotetik bir durumdur, iktisatta bazi piyasa dinamiklerinin ceteris paribus (diger her sey sabit iken) nasil isledigini aciklamak icin kullanilan bir teoridir. Mesela soyle ozellikleri vardir:

              Alıcı ve satıcılar piyasa fiyatını etkileyemeyecek kadar çok sayıdadır. Her satıcının sattığı ve her alıcının satın aldığı miktarlar piyasanın toplam hacmine kıyasla o kadar küçüktür ki bunlardaki herhangi bir değişme piyasayı etkilemez.
              – Homojenlik koşulu geçerlilidir. Alıcılar, satıcılar ve özellikle alışverişe konu olan mallar birbirinin aynıdır özellikleri herkes tarafından bilinir.
              – Piyasaya giriş-çıkış serbestisi vardır. Alıcı ve satıcıların piyasaya giriş çıkışlarını engelleyen hiçbir şey yoktur.
              – Tam bilgi koşulu vardır. Piyasada olup bitenlerden herkes açıkça haberdar olmalıdır.
              – Tam rekabet piyasasında her malın tek fiyatı vardır ve piyasadaki alıcı ve satıcılar karar alırken piyasadaki bu fiyatı veri kabul ederler.

              Tam rekabet piyasasi reel piyasa isleyisinden o denli uzaktir ki tam rekabetci piyasada uzun donem dengesi saglandiginda:

              – ekonomik kar söz konusu olmaz ve ürünün fiyatı minimum ortalama maliyet düzeyine kadar iner.

              – firmalar minimum ortalama maliyette üretimde bulundukları için toplumun bütün kaynakları tam olarak kullanılır, yani uzun dönemde atıl kapasite oluşmaz.

              Uzun lafin kisasi, sormus oldugunuz “Tam rekabet olmayan bir piyasada kapitalist sistem nasıl ve kimin yararına işler?” iktisat teorisi baglaminda tartisilabilir, ama konu Turkiye’de (ya da herhangi bir yerde yapilan) ozellestirmeler bu soru ilgisiz bir sorudur.

              Ozellestirmenin basarili olmasi icin siyaseten ve ekonomik olarak iyi dizayn edilmis ozellestirme politikalarinin varligi ve devletin duzgun isleyen bir denetleyici mekanizma kurmasi elzemdir. Bizde de kurulmus olan Rekabet Kurumu ve sektorel duzenleyici kurumlar (BDDK, Enerji Kurumu vs) cagin gereklerine uygun olarak devletin ekonomideki rolunun ureticiden duzenleyiciye gecisi baglaminda onemlidir.

              Ozellestirme politikalarinin basarisi tartisilabilir, ama drunkenknight gibi ozellestiemye “Cumhuriyet’in kazanimlari satiliyor” gibi bir pencereden bakmanin artik pek bir anlami kalmadi diye dusunuyorum…

              Cevapla

              • Bulent Murtezaoglu Says:

                Turkiye’de olanla bu ‘cagin geregi’ gibi bir sebeple ortaya ciktiklarini soylediginiz kurumlarin dedikleri arasinda bayagi fark var. Belki konunuzdur onu bilemem ama biraz bildigim bir alan icin bir arama vereyim: http://www.google.com/search?q=rekabet+kurumu+telekom

                Isin daha kotusu (belki biraz da devletin ‘neti merkezi sekilde kontrol/sansur etma arzusu yuzunden) bu insanlar icerik islerine de ya giriyorlar ya gireceklerini soyluyorlar. Hatta bazen ilgili bakan soyluyor bunlari. (Ben buna cok da onemli olmayan bir yerde birazcik istihza ile yaklastim, hemem ‘bakanimiza hakarat haaa?’ diye malum sopa ortaya cikti. Bir de o tavir var.) Bir alandaki fiili tekelin diger/alakali hatta ayni altyapiyi kullanan alanlara girmesi ne demektir, ne mahzurlari vardir diye benden daha iyi bildiginizi tahmin ediyorum. Malesef ozellestirme karsitligi sig kaldigi gibi bu tur islere karsi cikan sesler de ya hicyok/sinmis ya da cok ciliz. Benim gorebildigim bu.

                Bunlar felaket degil tabii, ama bunlari sezip, tedirgin olup tam neresine ne sekilde ses cikartacaklarini da bilemeyen vatandaslarin ‘ulusalci’ denen soylemi kullanmalarini da yadirgamiyorum ben. Bunu cok goruyoruz (hatta AKP’in yukselisi icin de boyle dendigi oluyor): arkasindaki sebepler yanlis/bos olmayan bir yaygin rahatsizlik var, bir hareket veya soylemde kendisine ifade yolu buluyor ama bulunan yol esas rahatsizligi yansitmiyor, o harekete ve soyleme gorundugu/dendigi sekliyle bakan ise gordugune mana veremiyor. “Liberallik” denen sey de belki biraz boyle. (Bakin ozellikle samiyetsiz/kotu/yaniltici demiyorum, bu simdi uydurdugum senaryoda insanlar halis ama umumi hal ortaya fenalik/acayiplik cikartiyor. Bu islerin sosyal bilimlerde isimleri/tanimlari vardir herhalde?)

                Benim anlayabildigim kadariyla, uc bes perde birkac tane de lunapark aynasindan yansiyan bir karagoz oyunu seyreder gibiyiz. {Ben de dahil} “Yok o Beberuhi karakteri olmamis, oyle yapmaz ki o” filan gibi seyler diyoruz ama belki asil olan sey isigin oldugu yerden bir kedinin gecmesi.

                Cevapla

                • fmerakli Says:

                  Bulent Bey,

                  Ben duzenleyici politikalar uzerine calisiyorum, ama calisma alanim ozellestirme politikalari ya da onlarin sonuclari ile ilgili degil. Ancak biliyoruz ki, devlet eliyle kurulmus tekellerin ozellestirilmesi hemen her ulkede hem siyaseten hem de ekonomik olarak sikintili olmustur. Ozellikle su ve elektrik dogal tekeller olarak gorulegelmistir. Keza, telekomunikasyon sektoru de devlet tekellerinin yogun goruldugu sektorlerden birisi idi.

                  Eger British Telecom’un ozellestirilmesi surecine bakarsaniz, orada da sikintili sureclerin arti ciddi bir muhalefetin varligini gorursunuz. BT’nin ozellestirmesinin de 1982’de %52 hisse ile basladigini, 1984’de iletisim sistemleri kurma ve isletme ile ilgili tekel statusunun kaldirildigini, geri kalan hisselerin 1991 ve 1993’te iki parti halinde satildigini, piyasanin acikliginin saglanmasinin 90’li yillarin ikinci yarisini buldugunu, ve ozel bir sirkey olrak BT’nin rebranding’in 2000’li yillarin basinda gerceklestigini ve bu surecte sektorun bir dizi siyasi ve ekonomik calkantilarla basetmek durumunda kaldigini goz onunde bulundurursaniz, ozellestirmenin kazanclarinin uzun vadeli degerlendirilmesi gerektigini gormek kolaylasir diye dusunuyorum.

                  Ben Turkiye’de ozellestirme politikalari harikadir, hic kusursuz ozellestirmeler yapilmistir falan da demiyorum, soylemeye calistigim sey bugun dunyanin en buyuk 20 ekonomisinden biri haline gelmissek devletin uretken sektorler icerisindeki rolunun kuculmus olmasinin bunda onemli bir payi vardir.

                  drunkenknight’in yaptigi gibi KIT’lerin gubre, cimento, seker urettigi, alkol ve sigara piyasasini kontrol ettigi, oteller, limanlar islettigi, elektrik dagitimi yaptigi vs bir duzene ozlem duymak, bir de bunu sosyal devlet ile iliskilendirerek yapmak benim anlamlandirmadigim bir sey, onu soylemeye calisiyiyorum…

                  Ozellestirmenin faydalarinin uzun vadeli degerlendirilmesinin daha saglikli olacagini soyledim, ama kisa vade degerlendirmesini ben kendi adima icki reyonlarinda yapiyorum. Yillarca sayisi bir elin parmaklarini gecmeyen TEKEL rakilarindan sonra Mest Bogazkere gibi bir rakiyi ya da yesil efe’yi, tekirdag altin seri’yi icebildiysek eger bunu TEKEL’in ozellestirilmesine borcluyuz. Gerci sart miydi derseniz hayir, ben olene kadar Yeni Raki da icerdim… 🙂

                  Cevapla

                  • fenerant Says:

                    fmeraklı;

                    Bir ricam var. konu değiştirme konusunda uzmansınız sanırım. Ama buradaki konu ve olayları tartışşak daha iyi olur. Yoksa kimse sizin yazdıklarınıza doğru olsa bile cevap vermeyecek. Yalancının mumu misali. Konu haricinizdeki yorumlarınızı örneğin özelleştirme ile ilgili vb blok ve topiklerde yapın.

                    Cevapla

                    • fmerakli Says:

                      fenerant,

                      Yukarida yazilanlari okursaniz, ozelestirme konusunu benim degil drunkenknight’in gundeme getirdigini gorursunuz.. Burada kimin benim yazdiklarima cevep verip vermeyecegi de bu blogun takipcisi olarak sizin uzerinize dusen bir konu degil ki gordugunuz gibi trssaby, Bulent gibi yorumcular cevap da veriyorlar. Yalancinin mumu lafini da es geciyorum, zira hem konuyla ilgisiz (benim baslatmamis oldugum ozellestirme tartismasi) hem de soylediklerimin hangisi yalansa soyleyin, yuzum kizarsin..

                      Eger drunkenknight konuyu acmamis olsa idi ben burada ozellestirme falan tartismazdim, eger bir sikayetiniz var ise kendisine iletiniz, hem bu blogta tartisilan konularla ilgisiz hem de fazla bilgisinin olmadigi konularda tartisma yaratacak ifadeler kullanmasin.

                  • Bulent Murtezaoglu Says:

                    Genelde — aklimin erdigi kadariyla — katiliyorum. Yalniz benim vatandas olarak gormek istedigim — zaten kimseyi dinlemeye niyetli olmayan — hukumetin okumuslar tarafindan pamuklara sarilmasi degil. Istikamet dogru ama yollar kusurlu ise o kusurlarin yuksek sesle dillendirilmeleri lazim. Bu yapilmiyor, aman susalim yoksa bunlari bir karanlik guc ham yapar havasina giriliyor (sadece ozellestirme degil, ifade ve bu konu ozelinde ‘net sansuru icin de sessiz kalindi). Bu bir suru sebepten yanlis bu herhalde ama en rahatsiz edici tarafi muhalafetin uclara birakilmasi. Bakin bu konuda da OdaTV, Cumh. filana bakiyoruz mecburen, ben netten Birgun okuyorum artik (hicbir zaman ‘ortanin solu’ dahil solcu da olmadim, yani Dev Yol ile ozel bir alakam yok).

                    Musadenizle sunun bir parcasina iliseyim:

                    Ben Turkiye’de ozellestirme politikalari harikadir, hic kusursuz ozellestirmeler yapilmistir falan da demiyorum, soylemeye calistigim sey bugun dunyanin en buyuk 20 ekonomisinden biri haline gelmissek devletin uretken sektorler icerisindeki rolunun kuculmus olmasinin bunda onemli bir payi vardir. katiliyorum

                    Ben bunu senelerdir mac (milli mac) takip eder gibi takip ederim. Bu ilk-20 lafi ilk ciktiginda 2003’te zaten 21. idik (oyleydi galiba, kabaca teyid ettim) diyen olmaliydi diye dusunuyorum. Size karisacak degilim ama hani propaganda gibi gozukuyor nicin oyle gozukuyor diyorduk ya, boyle laflar yuzunden olabilir.

                    Yillarca sayisi bir elin parmaklarini gecmeyen TEKEL rakilarindan sonra Mest Bogazkere gibi bir rakiyi ya da yesil efe’yi, tekirdag altin seri’yi icebildiysek eger bunu TEKEL’in ozellestirilmesine borcluyuz.

                    Ben o isin ucunu kacirdim, denk gelip birileriyle oturursam ‘anlamam, siz soyleyin’ diyorum. Turkce icki — ve ozellikle raki — reklami da bana cok itici geliyor. Ingilizce olanlarindan hic rahatsiz olmazdim, bunlara ‘pis pazarlamacilar millete icki icirmek istiyorlar’ diye yaklasiyorum. Serbest[-imsi] piyasa kitapta durdugu gibi durmuyor.

                    Sigara yasagini alkislayip ickiye kisitlama gelince kizan insanlara iyi guluyorum yalniz. Devlet kotu lafi yasaklasin, devlet dumanli yeri yasaklasin, devlet basa baglanan bezi yasaklasin vs. Bunlarin hepsi iyi ama — hele bu iktidar — ickiye bulasmasin. Olur mu? Olmaz. Olmadi zaten. Acracia bey ile ‘ders almak’ isini konusmustuk, bundan da benim isime gelen ders alinmayacak bence. Neyse.

                    Gerci sart miydi derseniz hayir, ben olene kadar Yeni Raki da icerdim… 🙂

                    Takiye bunlar hep! Camaat sizi iyi yetistirmis, belli. (Saka tabii, ama boyle diyen insanlar var Turkiye’de, konustugumuz gibi.)

                    Cevapla

              • trssby Says:

                Uzun lafın kısası, yani şimdi siz yapılan özelleştirmelerin başarılı olduğunu iddia ediyorsunuz. Öylemi?

                Özelleştirme 1. amacı istihdam yaratması, 2 üretimin artırılması, 3. yatırım yapma amacı ile satılırlar. Satılan tekeller ne kadar istihdam yaratmıştır, ne kadar üretim artışı olmuştur, en önemlisi ne kadar kar etmişlerdir ve ne kadar vergi vermişlerdir. Örnekleyebilirminisiniz?

                Tekel işçileri, alicengiz oyunları ile sokaga atılmıştır. Orta yaşlı insanların iş bulma olansılığı nedir? 300 milyon’a TEKEL satılmış, iki yıl içinde 900 milyon’a başka bir şirkete devredilmiştır. Aradaki fark acaba kimin cebine gitmiştir? TEKEL de üretim artışı, iktidarın yanlı içki politikalarından son 10 yılda nufusu 80 milyon olan Türkiye oranlar isek geri gittiğini söyleyebiliriz.

                Özelleştirilen işyerlerinin çoğu kapatılmış, özellikle özelleştirilen şeker fabrikalarının bulunduğu arazilerin üzerine AVM ler yapılmış ve bundan buyük rantlar sağlanmıştır.

                Ben yapılmış yanlış özelleştirmelerden iki örnek verdim, sizde bana iyi iki örnek verin!

                Verebilirseniz eğer.

                Cevapla

                • fmerakli Says:

                  Trssby

                  Ben sunu yazmisim:

                  “Ben Turkiye’de ozellestirme politikalari harikadir, hic kusursuz ozellestirmeler yapilmistir falan da demiyorum”

                  Siz de bana soyle cevap vermissiniz:

                  “yani şimdi siz yapılan özelleştirmelerin başarılı olduğunu iddia ediyorsunuz. Öylemi?”

                  Yani ben size ne diyeyim…

                  Basarisiz ozellestirme uygulamalari da var, basarili ozellstirme uygulamalari da var. Ben devletin ekonomideki rolunun kuculmesi gerektigine inananiyorum, bu nedenle ozellestirmeden yanayim. Basarisiz ozellestirmelerin yasanmis olmasi, benim acimdan ozellestirme politikalarinin kotu planlandigi anlamina gelir, ozellestirmenin kotu olduguna degil.

                  Benim ilk aklima gelen basarili ozelestirme uygulamasi CAnakkale Seramik. Kale grubunca satin alinan ve bugun pazarda onemli paya ve guclu bir marka imajina sahip Canakkale Seramik. 1980’lerin ikinci yarisinda ciddi verimlilik sikintisi ile can cekisen, sonrasinda ozellestirme ile Koc grubunca satin alinan ve bugun hem verimlilik hem de ihracat acisindan basarisiz olarak nitelendirilemeyecek Turk Traktor.

                  Her ne kadar sikintili bir satis sureci yasasa ve 1.26 milyar dolara Dogan grubu-Is Bankasi konsorsiyumu tarafindan satin alinan ve bugun ozel sektorun en karli firmalarindan biri olan POAS’da listeye dahil edilebilir…

                  Cevapla

          • drunkenknight Says:

            2002-2008 AKP iktidarında satılan bazı kuruluşlar…
            ERDEMİR,
            İSDEMİR,
            PETKİM
            Divrigi Demir Madeni,
            Hekimhan Demir Madeni,
            İskenderun İsdemir Limanı,
            Ereğli Erdemir Limanı
            ÇELBOR
            Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (Tasfiye edildi)
            TÜPRAŞ Blok Satış,
            TÜPRAŞ USAŞ Hissesi,
            TÜPRAŞ 18 Taşınmaz
            Amasya Şeker Fabrikası
            Kütahya Şeker Fabrikası,
            Adapazarı Şeker Fabrikası
            ESGAZ, BURSAGAZ .
            ETİ Elektrometalurji A.Ş.,
            ETİ Gümüş A.Ş,
            ETİ Bakır A.Ş,
            ETİ Krom A.Ş
            Çayeli Bakın İşletmesi A.Ş.
            K.B.İ. A.Ş. Samsun İşletmesi
            K.B.İ. A.Ş. Murgul İşletmesi
            Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.
            Çeşme Limanı,
            Kuşadası Limanı
            Trabzon Limanı,
            Dikili Limanı
            Şehir Hat. Hiz. ve Gemiler,
            Sümer Holding-BUMAS
            Sümer Holding.-Merinos Halı
            Sümer Holding.-Eryağ A.Ş.
            TEKEL Alkollü İçkiler
            TEKEL İkiz Kuleler,
            SEKA- Afyon, Balıkesir, Aksu, Kastamonu, Karacasu, Akkuş Yibitaş Torba İşletmesi,
            HAVELSAN A.Ş.
            ASPİLSAN Askeri Pil San. ve Tic. A.Ş.
            MEYBUZ A.Ş.
            İstanbul ve Kütahya’da 3 Arsa ve çeşitli İllerde 24 Taşınmaz
            USAŞ Hissesi ve USAŞ’ın 11 Lojmanı
            TÜGSAŞ A.Ş. Gemlik Gübre San. A.Ş.
            SAMSUN Gübre San. A.Ş.
            İGSAŞ
            SÜTAŞ
            KTHY
            EBÜAŞ – 6 adet Taşınmaz
            Deniz Nakliyatı T.A.Ş. 3 Tanker
            Başak Sigorta A.Ş.
            Hilton Oteli
            Araç Muayene İstasyonları
            T.C.D.D. İzmir Limanı
            T.C.D.D. Derince Limanı
            Sümer Holding A.Ş.’ye ait Mazıdağı Fosfat Tesisleri
            Sümer Holding A.Ş. NİTRO-MAK Makine Kimya Nitro Nobel Kimya Sanayi A.Ş. Sümer Holding A.Ş. Barit Öğütme Tesisi

            Yukarıdaki listeye bakınca ne görüyorsunuz ?

            _Sosyal devlet olabilme ilkesinin içinin boşaltılmakta olduğunun göstergesi değil de nedir ?

            Cevapla

            • drunkenknight Says:

              Vakti olan arkadaşlar diledikleri takdirde bu kuruluşların kimlere satıldığını da araştırabilirler…

              Cevapla

            • fmerakli Says:

              @drunkenknight

              Her yeni yorumunda ayri bir cam deviriyorsun. Sana uzun uzun sosyal devletin liberal felsefeyi hayata gecirmis olan ulus devletlerde ortaya ciktigini; siyasal, ekonomik ve sosyal hayatta liberal prensiplerin one ciktigi bir devlet tutu oldugunu anlatmaya mecalim yok… Eger zamanin var ise sosyal devletin temel ozelliklerini Can Aktan’in sitesinden okuyabilirsin:

              http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/ozellikler.htm

              Sosyal piyasa ekonomisinde piyasanin yetersiz kaldigi durumlarda devlete uretici rolu bir istisna olarak kabul edilmekte ise de esas olan piyasa ekonomisidir:

              “… piyasa ekonomisinin aksaklık, yetersizlik ya da başarısızlık gösterdiği durumlarda devletin tamamlayıcılık rolüne ihtiyaç vardır. Ancak esas olan piyasa ekonomisidir. Devlet sadece gerektiğinde bir rol üstlenmelidir… [Devlet] müdahalesi, piyasa sistemine uygun olmalı ve piyasa sisteminin işleyişini bozmamalıdır.”

              HAl boyle iken, devletin liman isletmesi, gubre uretmesi, otel sahibi olmasi, seker, cimento vs. falan gibi seylerin senin ozellestirmeler ile icinin bosaltildigini iddia ettigin sosyal devlet ilkesi ile hicbir ilgisi yoktur. Bilakis saglikli isleyen bir sosyal devlet bu tur islerle zaten ugrasmaz…

              Eger illa ozellestirmeler ve sosyal devlet arasinda bir iliski kuracaksan ozellestirmelerin sosyal devlet olma yolunda onemli bir adim teskil ettigini ifade etmen gerekiyordu…

              Ozellestirme tartismasi bu blogun meselesi degil, o yuzden daha fazla uzatmayacagim, ama iki liberal iktisatci olan Dogan ve Rodrik yukarida saydigin KIT’lerin ozellestirilmis olmasi hakkinda ne dusunduklerini burada yazsa idi, eminim biraz hayal kirikligina ugrardin, zira liberal bir iktisatcinin devletin liman isletmesi, gubre, seker, cimento, alkollu icki, sigara vs. uretmesini kabul etmesini beklemek pek mumkun degil…

              Cevapla

  6. ihtimal Says:

    Sevgili drunkennight,
    Hic bir sekilde halkin tercihiyle belirlenmeyen, halka sirtini dayamayan, halktan guc almayan cumhurbaskanliginin ordu mensuplarinin ulasabilecegi en yuksek makam olarak kalmasi seni cok mutlu ederdi, farkindayim. Ama 21.yuzyilda isler bu sekilde yurumuyor artik, bunu gormenin zamani geldi!

    Cevapla

    • drunkenknight Says:

      ‘Hic bir sekilde halkin tercihiyle belirlenmeyen, halka sirtini dayamayan, halktan guc almayan cumhurbaskanliginin ordu mensuplarinin ulasabilecegi en yuksek makam olarak kalmasi seni cok mutlu ederdi, farkindayim…’

      Üstü kapalı olarak çok sevdiğiniz tabirle ‘postal yalayıcısı’ olarak itham ediyorsunuz…bu blogda yazdıklarınızla karşılaştırıldığında aynı çizgide olduğu için kendi içinizde tutarlısınız…ama benim böyle bir düşünceyi savunduğumu (memnuniyet duymam) ileri sürmek tam olarak cahilliğinizin daniskasıdır…

      Not: Sözde balyoz planı yorumlarımdan ziyade bu noktadan yüklenmeye çalışmanız ( bu konuda fmerakli senden daha iyi kabul etmeliyim )ta eğer tekzip etmezseniz oldukça ilginç….

      Cevapla

    • ccgursel Says:

      Tamamen konu disi bir yorum, sinavda olsaydin sifir almistin ihtimal.

      Yazida bahsedilen konuyla ilgili bir fikrin var mi?

      Cevapla

  7. drunkenknight Says:

    @fmerakli:

    yukarıda çok fazla yer kalmadığı yada yazacaklarım yazılanlar arasında kaybolup gideceği için buraya not olarak düşeyim

    _Yaptığınız yorumlardan anlaşılan tek şey sizlerin boğazınıza kadar emperyalizme battığınızdır…Nerede kaldı tam bağımsızlık ilkesi ?

    _ikinci olarak ; size daha önce belirtmiş olduğum stratejiyle ilgili durumu göz önüne alırsak ; hamlelerinizi neden sözde balyoz iddialarına dair yorumladığım olaylar bağlamında yapmıyorsunuz ?
    Yoksa ekonomik tartışmalar bu bogun konusu değil deyip ileri sürdüğüm fikirler ile ilgilenirdiniz yanılıyor muyum ? Esasen ben sizin ve sizin gibi düşünenlerin bu blogta yapmaya çalıştıkları şeyin bir aydınlanmadan ziyade görüntünün bulanık kalmasından yana olduğunuzu görüyorum…

    Cevapla

    • drunkenknight Says:

      Son olarak; Sayın Pınar DOĞAN ve Dani RODRIK ile aynı ekonomik görüşleri/politikaları paylaşmak zorunda değilim…Ama farklı alanlarda farklı düşünen insanların bir araya gelerek sözde balyoz darbe planı iddialarının sahteliğine dair bir doğruyu savunabileceklerini de gözardı etmeyin…

      Cevapla

drunkenknight için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: