Türkiye’de olmadığımız için TV programlarını düzenli seyredemiyor ve katılamıyoruz. Ancak dün Ümit Zileli ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın Kanal Türk’teki tartışmasının bir kısmını izledik.
Bu bölümde Kütahyalı bizim Alper Görmüş’le bu konuları tartışmak istemediğimizi ısrarla iddia ediyor. Bu koca bir yalan.
Iki sefer Görmüş bizim karşımıza çıkmak için davet edildi (NTV ve Arı Vakfı tarafından), iki sefer de kendisi mazeret gösterip çıkmadı. Biz Görmüş’le bu konuları yüz yüze tartışmak istedik; tartışamadıysak da bu bizim yüzümüzden olmadı. Ayrıca, biz onunla bu konuyu Internet üzerinden tartışmak için de kendisine mesajlar attık. Yazdıklarına blogumuzda cevaplar verdik.
Sonuç olarak, Kütahyalı yalan söylüyor.
(Zileli’nin programda söylediği gibi Baransu’yla da tartışmak istedik. Ama o da karşımıza çıkmak istemedi.)
Balyoz Davası ve Gerçekler 
21 Ocak 2011 17:00
Kanal Türk’deki tartışma proğramını izledim. İnanın, tüm benliğini kin ve nefret bürümüş o insan görünümündeki yaratığın ağzından akan salyaların midemi bulandırması üzerine başka kanala geçtim ve ardından şunu düşündüm: “Alçaklığın sınırının nerede başlayıp nerede bittiği konusunda bilimin bir saptaması var mı acaba?!” “İnsanların gözünün içine bakarak yalan söylemenin,” bunların ortak özelliklerinden birisi olduğu bilinen bir gerçek ancak, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönettiğini sanan ağababaları-imamların gölgesinde sürdürdükleri yalakalık, sahtekarlık ve yalan üzerine kurulu düzenin son bulacağı günler gelecek elbette. O gün geldiğinde bizlerin, yani yaşamını bu ülkenin varlığına adamış, ulusal bağımsızlıkçı yurtsever Kemalistlerin, bu gözü dömüşler gibi acımasız, kin ve nefred dolu olamayacağımızı düşünüyorum.
Sizin dik duruşunuz karşısında sagıyla eğiliyorum sevgili komutanım…
Galip KARAKUŞ
21 Ocak 2011 17:16
Bir darbe sesi mi duydum acaba?
21 Ocak 2011 17:29
gözlerin görmez ama kulakların duyar…kedidir kedi…
21 Ocak 2011 17:33
Kediyse ve kedinin adi Sarikiz falan degilse bir sorun yok demektir!
21 Ocak 2011 18:04
Sarkozy : la France appelle un chat un chat. C’est “darbeci Galip ve ruhunu birlestirdigi Komutani”
21 Ocak 2011 18:08
ödünüz kopuyor acaba askeri bir darbe olabilir mi diye…ama gözümüzün önünde yaşanan sivil darbeye ses çıkaramıyorsunuz…helal olsun
21 Ocak 2011 18:26
Daha onceden merakli ihtimal olarak ozetlenebilecek bu iki kullanici (veya arkalarindaki kullanci grubu diyelim, zira Harun Yahya gibi bir sey de olabilir bu) bazen abuk sabuk, mantiksiz seyler yazsalar da genelde cevap verilebilecek seyler yaziyorlardi. Simdi ise goruyorum ki direkman kisisel satasma ve kufur boyutuna indirmisler seviyeyi. Sizi bilmiyorum da ben Mert Talay’i ozledim 🙂 En azindan adam gibi yazisabiliyorduk.
21 Ocak 2011 20:26
çocuk doğru söylemesini bilmediği için her zaman yaptığı gibi konuşuyor sadece
21 Ocak 2011 20:48
Tğm Mehmet ali ÇELEBİ’nin avukatının açıklaması:
” Tğm Mehmet Ali ÇELEBİ’nin ön savunmasının ardından sorgu işlemleri sırasında telefon hafızasında tespit edilen 139 adet telefon numarasına ilişkin olarak kendisine soru yöneltilmiş ve bu telefon numaraları ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırılması ve telefon sinyalleri ile ilgili olarak TİB’e yazı yazılmasına karar verilmiştir.”
” Söz konusu telefon kayıtlarının Hizbul Tahrir’den gözaltına alınan M.O.K.’ya ait olduğu iddia edilmekte, bu yolla adı belirtilen örgüt ile irtibatlandırılmak istenmektedir.”
“Teğmen 18.09.2008 tarihinde gözaltına alınmış ve aynı gün cep telefonuna da el koyulmuştur. Merkez Komutanlığı tarafından el koyulan telefonun İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polislere teslim edilme zamanı 19.09.2008 günü saat 17.50’dir. Bilirkişi Raporu incelendiğinde cep telefonu üzerindeki incelemenin 20.09.2008 tarihinde yapıldığı görülmektedir. Bu kapsamda el koyma ve bilirkişi incelemesi arasında geçen zaman diliminde ise cep telefonunun delil bütünlüğü ve sağlığının muhafazası için, mühürlü bir torba içerisinde koruma altında tutulması gerekmektedir.”
” Mahkemeye ulaşan TİB Raporları incelendiğinde 19.09.2008 tarihinde müvekkilimize ait cep telefonunun 1 dakika 22 saniye süreyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu Fatih Metro İstasyonu Baz İstasyonu’ndan sinyal verdiği anlaşılmaktadır. Bir başka ifade ile müvekkilimizin telefonu el koyma işleminden sonra götürülen İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde açılmıştır. Telefonun sinyal verdiği saatten 5 saat sonra Bilirkişiye teslim edildiği ise bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Bu inceleme sırasında cep telefonunun açıldığına yani sinyal verdiğine ilişkin bir kayıt ise TİB Raporunda yer almamaktadır.
“TİB Raporu ile sabit olduğu üzere müvekkilimiz ile sonradan kaydedilen 139 tane telefon numarası arasında hiçbir iletişimin gerçekleşmemiş olduğu hususudur. Yine bilirkişi tarafından tespit edildiği şekliyle bu 139 tane telefon numarası 1 dakika 1 saniyelik süre içinde kaydedilmiştir ve kaydediliş zamanına bağlı olarak rehberin en sonunda yer almaktadır.
Tesadüf eseri müvekkilimizin telefonunun 19.09.2008 günü Fatih’ten sinyal verdiği süre de 1 dakika 22 saniyedir. Bir başka ifade ile bu iki süre birbiri ile örtüşmektedir.Bu noktada sorulması gereken soru müvekkilimizin telefonuna 139 tane kaydın kim ve kimler tarafından yüklendiğidir?
http://www.odatv.com/n.php?n=polis-gozaltina-aldigi-mehmet-ali-celebinin-telefonunu-neden-acti-2101111200
Kİmler nasıl suç delili yaratıyormuş öğrenelim.? İhtimalleri de değerlendirelim.
22 Ocak 2011 02:53
Kayseri’de komutanlarının bilgisayarına dışarıdan verilen bazı sahte belgeleri yüklemeye çalışırken yakalanan,daha sonra ışık evlerinde kalırken tanıştıkları birisi tarafından bu belgelerin kendilerine verildiğini itiraf eden iki genç assubay çocuğu hatırladım birden 🙂