Radikal gazetesindeki Balyoz yazı dizisi – bölüm 2

10 Ocak 2011

GENEL, Medya gercekleri

Dün yayımlanmaya başlayan dizinin bugünkü bölümünde söyleşimiz yer alıyor. Buradan ulaşabilirsiniz.

 

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

43 Yorum “Radikal gazetesindeki Balyoz yazı dizisi – bölüm 2”

  1. Sorkun Dilbur Says:

    Rodrik ve Doğan bakın Seminer’le ilgili soruya nasıl cevap veriyormuş gibi yapıp vermiyorlar:

    ___

    Ezgi Başaran: Sahiciliği su götürmeyen Plan Semineri’nin ses kayıtlarındaki vahim ifadelere ne diyorsunuz?

    DR: Olay şu: Ordunun bir dış tehdit karşısında yapacakları bir jenerik senaryo üstünden Egemen Harekât Planı adlı belgede belirtilmiş. Ses kayıtları bulunan Plan Semineri ise Egemen Harekât Planı’nın işlerliğini sınayıp güncellemek için yapılıyor.
    ___

    Ne anladınız bu cevaptan?

    Cevapla

  2. fmerakli Says:

    test yorumu – sanirim kara listeye alindim!

    Cevapla

    • fenerant Says:

      fmeraklı@;
      Dua et sadece kara listeye alınmışsın. (muhtemelen teknik bir problemdir)
      Başkaları sahte olduğu konusunda ciddi emareler bulunan Cd deki suç eylemleri nedeniyle aylarca tutuklu kaldı, ve yargılanıyor.

      Cevapla

  3. fmerakli Says:

    garip bir sekilde yazdigim yorum kabul edilmiyor, ancak kisa cumleler kurabiliyorum! :o)

    Cevapla

  4. fmerakli Says:

    Dogan ve Rodrik cifti blogda yazdiklari bir yorumda seminer ses kaydindaki ifadeleri dusunce ve ifade ozgurlugu kapsaminda gorduklerini ifade etmislerdi.

    Cevapla

  5. fmerakli Says:

    Tabii dis tehdit odakli Egemen Harekat Plani’nin tartisildigi bir seminerde, “Tayyip’i tebrige giden emniyet mensuplari”, basta kabine uyesi Abdulkadir Aksu olmak uzere isimleri zikredilerek kimi belediye baskanlari,

    Cevapla

  6. merttalay Says:

    Sorkun, benim de roportaji okudugumda dikkatimi ceken soru/cevap bu oldu. Dani Bey soruyu anlamamis herhalde. Roportaji yapan gazetecinin bu cevap ile yetinip bir sonraki soruya gecmesi de ilginc, makbul gazetecilik bu olsa gerek.

    Cevapla

  7. fmerakli Says:

    harekata destek vermeyen hakim, savci ve kaymakamlarin tutuklanip

    Cevapla

  8. fmerakli Says:

    yerlerine askerlerin atanmasi, istanbul’un uzerine cokulmesi gibi konularin

    Cevapla

  9. fmerakli Says:

    gundeme gelmesini dusunce ve ifade ozgurlugu kapsaminda degerlendirmek,

    Cevapla

  10. fmerakli Says:

    olayin vehametini aciklamaktan cok konu savusturulmaya calisiyormus gibi bir izlenim doguruyor

    Cevapla

  11. fmerakli Says:

    kisa cumleler icin ozur dilerim. iki satirdan cok yazinca yorumum yayinlanmiyordu!

    Cevapla

  12. Can Acar Says:

    Sorkun Dilbur, fmeraklı, merttalay,

    Ne güzel birbirinizi bulmuşşunuz. ihtimal de gelsin okey de oynarsınız.

    Defalarca söylendi, tekrar edeyim. İddianame seminer ile ilgilenmiyor. Balyoz harekat planı ile ilgileniyor:

    Yukarıda da belirttiğimiz gibi dava konusu suç ile ilgili kayıtlar MEHMET BARANSU tarafından Başsavcılığımıza teslim edilen 19 adet CD den 11, 16 ve 17 nolu CD ler içerisinde yer almaktadır. Geri kalan diğer CD ler ise plan semineri, Egemen Harekat Planı ile bir kısım birliklerin durum ve değerlendirmelerine ilişkin bir kısım gizli nitelikte askeri bilgileri içermektedir. [Iddianame, sayfa 50]

    Evet sanıkların 48 tanesi seminere katılmış, ancak seminer yüzünden sanık olan kimse yok gibi. Sanıkların belirlenmesinde soru işaretleri var:

    İşte seçimi halen tartışılan 196 sanık listelerden bu şekilde oluşturuldu. Listeler incelendiğinde şu gariplikler dikkat çekiyor:

    a) Aynı listede sık sık sanık numaraları sırayla gidiyor. Bu durum acaba birileri sanıkları bu listelere göre mi yazdı sorusuna neden oluyor.

    b) Aynı listede bulunmasına rağmen bazı kişiler hakkında soruşturma dahi yapılmamış. (Soru işareti ile gösterdiklerimiz) Bu konuda kriterin ne olduğu bilinmiyor.

    c) 196 sanıktan 194 tanesinin sanıkların varlığını kabul etmediği 11. CD’de bulunması dikkat çekici.

    d) Kalan 2 sanık ise (İsmet Kışla ve Memiş Yüksel Yalçın) sadece seminerde sunum yaptıkları için sanık durumunda bulunuyor. Oysa söz konusu seminer 2 sanığın görev kapsamı içinde bulunan ve asker olarak katılmasını zorunlu kılan bir toplantı.

    e) Nihayetinde yukarıda verdiğimiz listelerin sanıkların durumlarını esastan etkilediği anlaşılıyor. Listeler sonrasında gelişen süreç, sanıkların seçiminin adeta keyfiyetle belirlenmesi, sözkonusu listelerin varlığı tartışmalı CD içinden çıkması akla şu soruyu getiriyor:

    “Birileri sözkonusu listeler ile TSK içinde tasfiye mi yapıyor?”

    Nitekim son YAŞ toplantısı ve ardından yaşananlar bu sorunun daha yüksek sesle sorulmasına neden olmadı mı?

    [ http://www.odatv.com/n.php?n=balyozda-kim-neden-sanik-oldu-0301111200 ]

    Eğer seminerde suç varsa dava açılsın, suçlular yargılansın. Temel adalet prensibine göre aksi ispat edilene kadar herkes suçsuzdur. Bu kuralı kendi güçlü kanaatlerinizi ve geçmişi bahane göstererek ihlal ederseniz adalet istediğinizde de size kimse inanmaz.

    Ortada dönen bariz sahtekarlıklar ve hukuksuzluklar karşısında sessiz kalmayı seçiyorsanız kendinizi liberal veya demokratik olarak isimendirme hakkınız da kalmıyor.

    Saygılarımla …

    Cevapla

    • merttalay Says:

      Can Bey,

      Herhalde farkindasinizdir, yazdiginiz yorumun ne blog’daki post ile ne de o post’a yazilan yorumlar ile herhangi bir alakasi yok. Blog yazarlari gazeteye verdikleri bir soylesiye link vermisler, benim ve Sorkun Dilbur’un yorumu ise bu soylesideki garip bir cevaba dikkat cekiyor. Siz ise 11 nolu CD’den girmis, saniklardan, seminer-iddianame iliskisinden, YAS’dan cikmissiniz -ve soylesideki soru/cevap (yani yorumlarin konusu) ile hic ilgilenmemissiniz. Alakali/alakasiz her post’da ayni seyleri tekrar etmekte tabii ki serbestsiniz fakat blog’un mantigi acisindan post ve yorumlarla ilgili yorum yaparsaniz daha saglikli olur herhalde.

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        merttalay,

        Bağlantı verilen söyleşide iddianame konuşuluyor.

        Seminerde geçen ifadelerin iddianame ile doğrudan ilişkisi yok. İddianame Balyoz harekat planı üzerine kurulmuş. Sanıkların 194 tanesi isimleri bu dökümanda geçtiği için iddianamede. Verdiğim örnekler bunu de göstermeyi amaçlıyor.

        Dani bey ve Pınar hanım’ın ortaya çıkardığı deliller somut kanıtlara dayanıyor. Hiçbiri kişisel yorum veya kanaatlerine bağlı değil. Öte yandan, seminer içeriğin hakkında yorum yapsalar bile, bu yorum hukukçu olmayan iki insanın şahsi yorumları olmanın ötesine geçebilir mi?

        Seminerdeki ifadeleri savcılar bile önemsememiş, siz niye kendinizi bu kadar paralıyorsunuz? Eğer dedikodu duymak istiyorsanız yanlış yerdesiniz.

        Saygılarımla …

        Cevapla

    • merttalay Says:

      Bu arada soyle bir ifade kullanmissiniz:

      “Temel adalet prensibine göre aksi ispat edilene kadar herkes suçsuzdur. Bu kuralı kendi güçlü kanaatlerinizi ve geçmişi bahane göstererek ihlal ederseniz adalet istediğinizde de size kimse inanmaz.”

      Aynen oyle. Cetin Dogan 28 Subat surecinde bu kurali defalarca ihlal ettigi icin kendisi adalet istediginde (veya oyle gorundugunde) kamuoyunun buyuk bir kismi ona inanmiyor.

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        merttalay,

        Kimse Çetin Doğan “ben masumum” dediği için ona inanmak zorunda değil. Ben Çetin Doğan’ın suçlu olup olmadığını bilmiyorum. Ben insanların, kim olursa olsun, sakat/sahte delillerle mahküm edilmesine karşıyım. Yalanlarla halkın yönlendirilmesine ve kutuplaştırılmasına karşıyım. Eğer yarın sizin de başınıza benzer bir durum gelirse gerçeğin ortaya çıkması için yine aynı şekilde çabalarım.

        Çetin Doğan seminerde veya 28 Şubatta veya başka bir zaman bir suç işlemişse yargılansın. Ancak hukuk Çetin Doğan’ı yargılarken onun masum olduğunu varsayarak işe başlamak zorundadır.

        Siz 28 Şubat nedeniyle Çetin Doğan’a kızgın olabilirsiniz. “Ben masumum” dediği zaman ona inanmak zorunda da değilsiniz. Ancak ortada bu suçlamaların asılsız veya sahte olduğuna dair bir bilgi varsa bunu göz ardı edemezsiniz. Ederseniz sizin de suçladığınız kişilerden bir farkınız kalmaz.

        Çetin Doğan bu davanın %1’i bile değil (tam olarak yüzdoksanaltı’da biri). Davanın Çetin Doğan dışında kalan kısmı için ne düşünüyorsunuz?

        Saygılarımla …

        Cevapla

        • merttalay Says:

          Mahkeme CD’lerin sahte olduguna karar verirse, sadece bu CD’ler ile baglantili saniklarin tabii ki beraati gerekir. Seminer katilimcilarinin ise davalari surer.

          Cevapla

          • Mehmet Says:

            Bu kadar rahatça yaptığınız bir yorumun gerçek hayatta karşılığı nedense yok merttalay. Hala sahteyse,beraat eder diyorsunuz. Sizin bu davaların nasıl işlediğinden,uzun süre içeride tutulup salınan insanlardan haberiniz yok demekki.

            Cevapla

  13. solmaz türk Says:

    Sayın Can Acar,onlar liberal veya demokrat değiller.Onlar burada yazmaları için görevlendirilmş kadrolu fetocular.

    Cevapla

    • Can Acar Says:

      Kadrolu veya gönüllü, fetocu veya ikinci cumhuriyetçi, art niyetli olanlar kendini zaten belli ediyor. Bu kişiler askere karşı bir ittifak oluşturmuş durumdalar. Süslü, etkileyici ifadelerle kavramların içini boşaltıp şüphe, belirsizlik ve korku oluşturmaya çalışıyorlar.

      Bir de bu yoğun dezenformasyona maruz kalan, kafası karışmış kişiler var. Amaç biraz da bu kafa karışıklığına son vermek olmalı. Bu kişilere verilen cevaplar onların gerçek hedeflerini ortaya dökmeye ve kavram karışıklığını gidermeye yardımcı oluyor diye düşünüyorum.

      Bakın, sabah webde araştırma yaparken Vikipedi Balyoz sayfasına rastladım: http://tr.wikipedia.org/wiki/Balyoz_darbe_plan%C4%B1_davas%C4%B1

      Bu sayfa tamamen Zaman ve Taraf gazetelerinin haberlerini kaynak göstererek tek yanlı oluşturulmuş. Tüm karşı görüşler “telif” bahanesi ile sayfadan kaldırılmış (sayfanın geçmişinden bu durum izlenebilir). Temmuz ayına kadar bir kullanıcı buna karşı mücadele etmiş, ancak o da, anlaşılan, sonunda pes etmiş. Bu kadar bariz yanlış bilgilendirmeye seyirci kalıyoruz.

      Saygılarımla …

      Cevapla

    • Sorkun Dilbur Says:

      Amanin deşifre olduk! Hemen ışık evlerimize koşup yeni yeni entrikalar, kötülükler planlayalım.

      Cevapla

      • Taylan Says:

        Sayın Sorkun,
        Yeni entrikalar, kötülükler planlayanlar vardır. Ama siz bunların içerisinde misiniz bilemem. Ayrıca cemaatçi mi, liberal mi ne olursanız olun. Önemli değil. Ben size ve İhtimal kullanıcı adı olana da sordum. Yine tekrarlayayım. Siz de CD’nin sahte olduğunu düşünenlerdensiniz ve Zaman gibi gazetelerin yayınlarından rahatsızsınız. Soruyorum o zaman bu sahte CD’ler neden oluşturuldu? Neden sistematik bir hukuksuzluk yapılarak suçsuz onlarca insan içeri atılmak isteniyor? Sizden ricam sadece bunları yanıt vermenizdir…

        Cevapla

        • Sorkun Dilbur Says:

          Sayın Taylan,

          Bu CD’lerin sahte olduğunu lakin sahteciliğin CD’lerin oluşturulmasıyla sınırlı olduğunu, içindeki belgelerin büyük oranda gerçek olduğunu düşünüyorum. “CD sahte ama içerik nasıl gerçek olur?” sorusu mutlaka gelecektir onu örnekle açayım. Sahaflardan Yaşar Kemal’in “İnce Memed”inin birinci baskısını aldığınızı varsayın. Böyle nadide bir esere sahip olduğunuz için seviniyorsunuz ama yayıncılıkla uğraşan bir arkadaşınız kitaba bakıyor ve diyor ki “oğlum seni kandırmışlar, bu kitap Çağlayan Yayınevi tarafından 1955 yılında basılan kitap değil, nerden biliyorsun dersen 2009 yılında bu kitabı merdiven altında tıpkısı gibi basan sahafı tanıyorum” Bu durumda “Allah kahretsin kitap sahte çıktı, İnce Memed’i okuyamayacağım” demezsiniz heralde değil mi? Belki bazı sayfaları eksiktir, kitabı yeniden basan sahaf coşmuş araya parça atmıştır vs. ama büyük oranda da elinizdeki kitap İnce Memed’dir.

          Benim kanaatim seminer kayıtlarını ele geçiren askeriye içindeki ekip (AKP’ci, Fetocu herkimse artık bunlar) sırf seminer kayıtlarıyla çıkıp darbe var diye “söylese tesiri yoktu” (suçu ispat etmeye yetmeyecekti kayıtlar) ama “susmaya da gönül razı değil” di (ortada pekala bir darbe planı olduğunu biliyorlardı). Bahsi geçen CD’deki planları yine askeriyenin içinden derlediler ve CD’yi sanki 2002 tarihliymiş gibi 2009 da oluşturdular.

          Bunu da başka bir örnekle izah edeyim:

          Emlak danışmanlığı, ekspertiz ve benzeri hizmetler veren bir şirketi ele alalım. Böyle şirketler müşterileri için hazırladığı raporları oluştururken her seferinde bütün raporu baştan yazmazlar. Elinde yine önceden kendilerinin hazırladığı şablon dökümanlar vardır. Bunları özel durumla ilgili yazdıklarına ekler, şablon dökümanlar üzerinde bazı parametreleri günceller, bunları bir araya getirir ve nihayi raporunu oluşturur.

          Patronunuz size böyle bir şirketten rapor çalma görevi vermiş olsun. Şirketin sekreterini ayarlıyorsunuz ve ondan size 2002 yılında yazılmış X numaralı raporu vermesini istiyorsunuz. Sekreter size raporu getiriyor. Patronunuz raporu alıp inceliyor ve size fırça atıyor, “2002’den diye getirdiğin raporda 2008 yılında kurulmuş bir mahallenin adı geçiyor. Bu rapor sahte, bunu o şirket yazmış olamaz.” diyor. Sekretere durumu sorduğunuzda size şöyle diyor. Hayır raporun tamamı bizim şirkete ait ama kurallarımız gereği her raporu müşteriye verdikten sonra imha ederiz. Sana verdiğim rapordaki A, B, C bölümleri orjinalin aynıdır (balyozda seminere tekabül ediyor) ama içindeki bazı datalar her sene güncellenir. Elindeki raporla 2002 deki orjinal rapor arasındaki tek fark D,E,F şablon bölümlerindeki (balyoz bağlamında ilaç şirketi listeleri, hastane listeleri vs.) bazı raporların güncellenmiş olmasıdır.

          Bu durumda sekreter büyük şerefsizlik yapmış olur mu?

          Selamlar,
          Sorkun

          Not: Dostlar, bir haftadır bu bloga daldım ve iptal oldum. Malesef öyle Fetoculardan kadro alıp maaşa bağlanmış bir durumum da yok. “Atatürk düşmanı” olduğum halde dış güçler de yapmaları gereken yardımları yapmıyor. O yüzden ben müsadenizle çok mecbur kalmazsam bu tartışmadan çekiliyorum. Söyleyeceklerimi söyledim. Bundan sonra tekrara girer. Umarım adalet yerini bulur.

          Cevapla

          • Taylan Says:

            Sayın Sorkun,

            En azından bu sahte CD’lerin neden üretilmiş olduğuna dair bir cevap verdiniz. Kendi fikrinizdir, bir şey diyemem…

            Yalnız yine ikna edici bir kanıt ortaya koyamadınız. Soyut kavramlar ve örnekler üzerinden gittiniz. ‘CD’lerin güncellenmesi’ ve ‘ses kayıtları’nı örneklendirerek iddianızı meşrulaştırmaya çalışmışsınız. Bu iki başlığı Pınar Hanım ve Dani Bey somut kanıtlarla defalarca yanıtladılar ve çürüttüler. Siz ise ısrar ediyorsunuz. Savcı bile ses kayıtlarından suçlama yapmıyor!

            Benim ne Çetin Doğan’ı, ne de diğer askerleri aklama gibi bir çabam yok. Somut kanıtlar üzerinden bu davaya yaklaşıyorum. Gördüğüm de müthiş bir hukuksuzluk ve sistematik bir organizasyon. Ama halen siz somut kanıt ortaya sunamıyorsunuz.

            Ayrıca farkında mısınızdır bilemem ama, bir insanın yalan belgelerle hapse atılabileceğini ima ediyorsunuz. Bunun demokratik hukuk devletinde yeri yoktur! Tartışmaya bile değmez.

            Fethullahçıymışsınız, liberalmişsiniz, komünistmişsiniz, Atatürk’e düşmanmışsınız inanın önemi yok. Evrensel hukuk ilkelerine ve insani değerlere sahip olun yeterlidir.

            Son olarak, siz burada olmasanız da zihniyetiniz ve düşünceleriniz emin olun ‘İhtimal’le, ‘Merttalay’ ve ‘fmeraklı’yla yaşayacaktır!

            Saygılarımla,
            Taylan

            Cevapla

          • Can Acar Says:

            Sorkun Dilbur,

            Soru CD sahte ama içerik nasıl gerçek olur? değil. Asıl soru CD sahte ise içeriğin gerçek olduğuna nasıl güveneceğiz? olmalıdır.

            Eğer dediğiniz gibi

            Seminer kayıtlarını ele geçiren askeriye içindeki ekip (AKP’ci, Fetocu herkimse artık bunlar) sırf seminer kayıtlarıyla çıkıp darbe var diye “söylese tesiri yoktu” (suçu ispat etmeye yetmeyecekti kayıtlar) ama “susmaya da gönül razı değil” di (ortada pekala bir darbe planı olduğunu biliyorlardı). Bahsi geçen CD’deki planları yine askeriyenin içinden derlediler ve CD’yi sanki 2002 tarihliymiş gibi 2009 da oluşturdular.

            Gerçekten böyle oldu diyelim. Bu sizce kabul edilebilir bir durum mu?

            Eğer bahsettiğiniz gibi ortada belirli bölümleri düzenli güncellenen darbe planı varsa, ve asker içerisindeki bu gurup bu dokümanlara ulaştıysa, neden bu belgeler ile doğrudan veya aracı kullanarak savcılığa başvurmadılar? Neden kimliklerini sakladılar?

            Bir arama yapılır, bilgisayarlar ele geçirilir, güncelleyen kişilerin ifadesi alınır, hatta bu “onurlu” askerlerin tanıklığına bile başvurulabilirdi.

            Elinizde çok daha temiz, kısa, kesin ve net bir iddaname olurdu. Belgenin gerçekliğini doğrulamak çok daha kolay olurdu. Darbecileri gerçekten yakalayıp cezalandırmak da mümkün olurdu.

            Peki ne olmazdı? Bütün bunlar üzerinden aylarca propaganda ve yalan haber yapma şansı olmazdı. Gerçek suçlular ortaya çıkacağından TSK yıpratılmazdı. Belirli bir amaçla hazırlandığı izlenimi veren bir listeye göre 200’e yakın askerin geleceği ile oynanmazdı. En önemlisi hukuka olan güven sarsılmazdı.

            Bu nedenle lütfen “ben evrensel hukuku savunuyorum” diyen birisi olarak “CD sahte ama iyi amaçlarla hazırlanmıştı” demeyin. Gerçekten komik oluyor.

            Saygılarımla …

            Cevapla

          • Can Acar Says:

            Sorgun Dilbur,

            Okuduğunuzun “İnce Memed” mi yoksa “İnceltilmiş Memed” mi olduğunu asla bilemezsiniz. Sonra gidip Asım Çavuş’u darbecilikle suçlarsanız komik olur.

            İyi tatiller …

            Cevapla

    • fmerakli Says:

      Sayin Solmaz Turk,

      Beni kadrolu fetocu olmakla itham etmissiniz, cok guldum dogrusu. Dinle tek yakin iliskim aksam yemeginde ezan sesi duyulursa ve babaannem de sofrada ise ayip olmasin diye sessizce raki bardagini ezan bitinceye kadar sofraya birakmaktan ibaretti, ki babaannem de bir kac yil once vefat etti.

      Askerin gayrimesu bir sekilde siyasi alana yonelik mudahalelerine karsi cikanlar, ordunun cagdas demokratik ilkelerin cizdigi sinirlarin gerisine cekilmesini ifade eden herkes size gore ‘fetocu’ anlasilan. Gulen cemaatinin de Cetin Dogan basta 28 Subat’in udretli pasalarindan gordukleri eziyetin sonucunde benzer hatta daha asiri talepleri olabilir, ama bunu gidin o cemaatin uyeleri ile tartisin.

      Bu ulkede daha cok demokrasi talebinde bulunanlara aninda fetocu etiketi yapistirmaniz, Gulen cemaatini niteliksel ve niceliksel olarak oldugundan daha etkili gostermeye neden olabilir ki bunun hosunuza gidecegini hic zannetmiyorum!

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        fmeraklı,

        Yazdıklarınızda “daha çok demokrasi” talebi nerede acaba?

        Demokrasi sadece işinize gelen argümanları kabul edip geri kalanına gözleri kapatmak mıdır?

        Demokrasi herkesin düşündüğünü korkmadan ifade edebilmesi, bunlara da saygı duyulması değil midir?

        Demokrasi herkes için eşit adalet ve eğitim sağlanmadan mümkün olabilir mi?

        Memlekette çok büyük demokrasi falsoları yapılırken, bilinen darbeleri gerçekleştirenler ortalıkta dolaşırken siz yapılmamış bir darbenin planlanıp planlanmadığını sahte deliller üzerinden tartışıp buna demokrasi mücadelesi diyorsunuz.

        Kusura bakmayın. Fetullahçılar’ın hiç olmazsa bahanesi var. Sizde o da yok.

        Saygılarımla …

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Daha cok demokrasi talebi ile iliskili kisim su:

          Dis tehdit odakli bir plan seminerinde “tayyip’i tebrige giden emniyet mensuplarinin”, ismi zikredilerek kabine uyesi ve belediye baskanlari’nin, halki tepelemenin, Istanbul’un ustune nasil cokuleceginin tartisilmadigi bir ordu, tartismaya kalkanlar ordu mensuplarinin da hukuk onunde hesap verme durumunda olmalari!

          Ben 90’li yillarin ilk yarisinda universitede okurken sinifta basortulu ogrenciler vardi ve hicbir engelleme ile karsilasmadan egitim alabiliyorlardi. Bugun Dogan ve Rodrik’in de ifade ve kabul ettikleri temel bir insan hakki ihlali olarak universitelerdeki basortusu sorunu, 28 Subat surecinin bir mahsuludur. Genelkurmay’da verilen brifinglerin ve oralara kosa kosa giden yargi ve universite mensuplarinin elbirligi ile yarattiklari bir sorundur basortusu sorunu. Bugun bu ulkede bir Kurt sorunu var ise “Kurt diye bir sey yoktur, onlar dag Turkleridir” diskurundan terorle mucadale adina islenen faili mechullere, yargisiz infazlara, koy bosaltma ve yakmalara kadar sorununun en cok dugumlendigi noktalarda askerin ve o yillarda is basinda olan siyasetcilerin dahli ve kusuru vardir.

          “Fethullahci’larin bahanesi var, siz de o da yok demissiniz”. Bir kisinin daha fazla demokrasi talep ederken bir bahaneye ihtiyaci yoktur, ama illa ki bir bahane istiyorsaniz benim temel bahanem, dunyaya yeni gelmis cocugumun Cahit Sitki Taranci matematigi ile omrumun yarisini gecirdigim ve vatanim dedigim bu topraklarda bizim yasadiklarimizi yasamamasidir. Insanlik onurunun sistemli bir sekilde ayaklar altina alinmadigi, devletin temel hak ve ozgurluklerin kullanilmasini kisitlamadigi bilakis bu haklarin kullanilmasini garanti altina aldigi, “Ne mutlu Turk’um” demeyen farkli etnik ve dini kokene sahip yurttaslarimizin dusman olarak gorulmedigi, 28 Subat’in bin yil surmedigi, 33 Kurdu yargisiz infazla katleden komutanin isminin olayin gectigi bolgedeki askeri birligin tabelasindan indirildigi, devletin Diyanet Isleri Kurumu araciligi ile tek bir dini anlayisin hamiligini yapmadigi, tum din, mezhep ve inanclara ayni mesafede durarak sozde degil ozde laiklik anlayisinin hayata gecirildigi bir ulkede buyusun istiyorum cocugum, cok sey mi istiyorum?

          Cevapla

          • Can Acar Says:

            fmeraklı,

            İfadeler bağlam dışına çıkartıldığında çok kolay çarpıtılır. Yazdıklarımı “Fethullahci’larin daha fazla demokrasi talep etme bahanesi var, siz de o da yok.” şeklinde algılayıp ona göre cevap yazmak size daha çarpıcı bir final paragrafı yazma şansı tanımış. Ancak bana da çok güzel bir top bırakmış oldunuz. İzninizle bunu gole çevireyim:

            Soruların etrafından dolaşıp bir cümleyi çarpıtarak öne çıkartmak tam da benim anlatmak istediğim probleme örnek oluşturuyor.

            Daha önce “Demokrasi sadece işinize gelen argümanları kabul edip geri kalanına gözleri kapatmak mıdır?” diye yazmışım. Yazdığınız cevap aynen böyle düşündüğünüzü, düşünmekle kalmayıp bunu çok güzel uyguladığınızı da kanıtlıyor. Bunun benzerini seminer kayıtları için de, belki de farkına varmadan yapıyorsunuz.

            Bu yorumların güzel bir tarafı var. Görünüşten, ses tonundan, ünvandan, rütbeden, ortamdan etkilenmeden herkesi sadece düşünceleri ve fikirleri ile değerlendirmek mümkün oluyor.

            Eğer Solmaz hanım sizi Fetullahçılarla aynı kefeye koyduysa sanırım bunun üzerinde asıl düşünmesi gereken sizsiniz.

            Saygılarımla …

            Cevapla

            • fmerakli Says:

              Can Bey,

              Musaadenizle gole izin vermeyecegim, zira tam ustume denk geldi, iyi kaleci oldugumdan falan degil…

              Eger ben isime gelen argumanlara gozumu kapatmayi secmis olsa idim, Dogan ve Rodrik acaba neler yaziyor bloglarinda diye hic merak etmez ve bu sayfalari ziyaret etmezdim.

              Ben sayin Dogan ve Rodrik’in tespitlerini son derece ciddiye aliyorum ve emeklerine saygi duyuyorum. Ben de kati Kemalist bir ailede yetistim, yas ve anlayis itibari ile Dogan Pasa ile son derece benzesen babam bir burokrat degil subay olsa idi o da bugun sanik sandalyesinde oturuyor olabilirdi, bu yuzden yurtdisinda yasayan bir akademisyen olarak ozellikle Pinar Hanim ile empati de yapabiliyorum. Sanik avukatlari tarafindan bu blogda ortaya konulanlar mahkeme surecinde dile getirilecektir ve iddia makami burada ifade edilen celiskileri aciklamak durumundadir. Aksi durumda verilecek her karar adil yargilama surecine golge dusurecektir.

              Aciklikla ifade edeyim ki 28 Subat surecinden 2000’li yillarin ortalarina kadar, ozellikle AKP’nin tek basina iktidara gelmesi ile birlikte, ordu icinde darbe planlarinin yapildigi konusuldugu, Bati Calisma Grubu icindeki konumu nedeni ile Dogan Pasa’nin ve o donem gorev yapan pek cok ust duzey komutanin bu yonde bir arzusu oldugu konusunda ben en ufak bir suphe bile duymuyorum. Ancak bu demek degildir ki insanlar uretilmis delillere dayanan bir iddianame ile yargilansin.

              Bir de tabii su var; gercek kisi ve olay isimlerinin gecmesi nedeni ile jenerik bir senaryo olarak kabul edilemeyecek seminer ses kayitlarinda bile demokratik sisteme mudahale anlamina gelecek pek cok sey konusulmus. Balyoz iddianamesi uretim olabilir, 11 nolu CD fabrikasyon olabilir ve bunlarin hukuken geregi yapilmalidir ama asil sorun bence bu degil!

              Asil sorun; bugun sokaga ciktiginizda muhafazakarindan kemalistine, sagcisindan solcusuna, fethullahcisindan, ulusalcisina, sosyalistinden liberaline hemen herkes 1995-2005 yillari arasinda darbe senaryolarinin ele alinmis oldugu konusunda hemfikir. Kimi cevreler bunun dogal/yasal oldugunu ve askerin boyle bir koruma kollama gorevi olduguna inaniyor, kimileri darbeler kotudur ama AKP’den bizi baska kim kurtaracak diyor, kimisi de asker askerligini yapsin, siyasete artik karismasin vs. vs. diyor.

              Hal boyle iken ulkenin ihtiyaci olan sey surekli darbe iklimi ureten askeri vesayet sistemine artik bir son vermektir. Bunu yaparken de rotayi hic sasirmadan cagdas demokratik ilkelerin yerlestirilmesine calismak gerekir. Bu surecte gecmisteki darbe ve darbe planlari ile yuzlesmek, hesaplasmak gereklidir, ama bunu bertaraf etmeye calistiginiz darbe urunu sistemin degil, kurmaya calistiginiz cagdas sistemin deger ve anlayisina uygun olarak yapmak bir secenek degil, bir zorunluluktur. Bu nedenle darbe ya da diger yollarla demokratik sisteme karsi suc isledigi isnadi ile mahkeme onune cikarilan saniklarin adil yargilanma hakkina sahip olduklari akildan cikarilmamalidir.

              Orta ve uzun vadede yapilmasi gereken sey ise, toplumun hangi kesiminden gelirse gelsin, hangi siyasi goruse ya da dini cemaate mensup olursa olsun, anadili ve inancina bakilmaksizin toplumun farkli kesimlerinin askerin darbe yapmasini gectim siyasete herhangi bir sekilde mudahalesini yanlis buldugu bir ortak paydayi yaratmaktir. Bir siyaset bilimci olarak, bu ortak paydanin olusmasina imkan saglayacak sekilde demokrasiyi konsolide etmekten baska hayirli bir secenek ulkemiz icin ben goremiyorum.

              Solmaz Hanim’in askerin demokratik sistemde yeri baglaminda beni Fethullahcilarla ayni kefeye koymasinin bir rahatsizlik konusu ya da ustunde dusunulecek bir sey olmadigi; zaten Solmaz Hanim’in da o gunun ordu komutanlari, tegmeninden pasasina ordu mensuplari ile ayni kefede oldugu bir Turkiye’den bahsediyorum.

              Ana ne kadar anlasiliyorum, bilmiyorum!

              Cevapla

              • Can Acar Says:

                fmerakli,

                Hedefimizin aynı olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu yazışmaların nedenini hatırlamanızı istiyorum (hatırlayamayan önceki yorumları okuyabilir). İsteyerek veya istemeyerek Pınar ve Dani Rodrik’e cevaplayamayacakları sorular yöneltip tartışmayı sonuçlanamayacak bir noktaya sürüklemeye çalışan grupa dahil oldunuz. Cevaplayamayacakları diyorum çünkü 1) bu konuda tarafsız olamazlar, ve 2) söyleyecekleri kendi tahminlerinden öteye geçemez. Verecekleri cevap duruşmada işe yaramaz, delil oluşturmaz, sadece tartışmanın bu yönde anlamsız uzamasına yol açar.

                Yaptıkları çalışmanın etkili olmasının yegane sebebi tamamen somut verilere dayanmasıdır. Herhangi bir kişisel yorum kattıkları anda bu çalışmanın değerinin ortalıkta bol miktarda bulunan kişisel yorum çorbasında kaybolup gitme olasılığı çok yüksektir.

                Anladığım kadarıyla CD’lerin ucunun bir şekilde askerlere bağlanmasını, gerçekten bir darbe planı yapıldığının ispatlanmasını istiyorsunuz. Bu nedenle Emre Uslu’nun argümanları sizin için çok su kaldırıyor. Bunları çürüten fikirler de dolayısı ile hoşunuza gitmiyor.

                Beni ise sekiz yıl önce yapılmamış bir darbenin planlanıp planlanmadığından çok sahte delil üreterek yüzlerce askeri şüphe altında bırakan, toplumda karışıklığa, şüpheye, korkuya ve kutuplaşmaya yol açanları merak ediyorum.

                Sizin de hayalini kurduğunuz demokratik ve özgür Türkiye ile farklı bir vesayet altına girmiş baskı altında bir Türkiye arasındaki fark bence bu sorunun cevabı ile çok yakından ilgili.

                Saygılarımla …

                Cevapla

              • ccgursel Says:

                Bu sozlerinize katilmamak mumkun degil.

                Biz de askerin ve yarginin siyasete, siyasetin de yargiya karismadigi gunleri gormek istiyoruz. Tam olarak bunlarin olduguna da cokca sahit olduk. Hala da goruyoruz. Yani aradigimiz sey adam gibi isleyen bir demokrasi. Ama buradaki sorumuzun ne ugruna olmasi gerekiyor.

                Demokrasiye gecmek icin sucsuz insanlarin uzerine birtakim tezgahlarla suc atiliyor ve biz de millet olarak buna alkis tutuyorsak bu rejimin adi fasizmden baska bir sey degildir. Burada herkesin oturup dusunmesi lazim. Aman askerler yargilansin derken CD lerdeki sahtecilikler ortaya ciktiginda ya noluyo kardesim demeyen vatandasin at gozluklerini cikarmasi lazim. Bu olaya takim tutar gibi bakmamamiz lazim. Unutmayalim ki bu mahkemeler yargilamayi turk milleti adina yapiyor karari da turk milleti adina veriyor. Yani aslinda yargilayan ve karar veren biziz.

                Simdi, sucsuz oldugu asikar bazi insanlarin, sirf askerin etkisi azalsin diye, mahkum olmalarini midemiz kaldiracaksa biz insanliktan coktan cikmisiz demektir.

                Nasil ben Alper Gormus’un iddialarini elestirel olarak degerlendirmem ve ulastigim sonuclari objektif olarak soylemem gerekiyorsa, Cetin Dogan ve surekasinin suclu olduguna inanan sahislarin bu blogda ortaya konulan sahtecilik iddialarina ayni itikatla yaklasmalari gerek. Bu da bir ozelestridir. Bu blogun yazarlarinin son derece hakli ve mesru cabasini birinin elinden gelen her sekilde curutmeye cabalamak kotuniyet intibasi doguruyor. O da bize yakismaz anca Zaman gastesine yakisir.

                Seminerdeki ifadelerin suc teskil edip etmedigini yargilama gosterecek. Bana gore suc degiller, cunku kanundaki hicbir suc tanimina girmiyorlar. Daha once de soyledigim gibi ceza hukukundaki en onemli ve evrensel prensip “sucta kanunilik” prensibidir. Yani hickimseye islenildigi/yariglandigi sirada suc olmayan bir fiilden dolayi ceza verilemez prensibi. Bu olayda olsa olsa adamlar hadlerini asmis diyebilirsiniz. Suc islemisler diyemezsiniz cunku o zaman hangi sucu islemisler sorusuyla karsilasirsiniz.

                Seminerde adamlar sıkıyonetimi tartisirken (yapilan tartisma kanun kapsamindadir) gercek isimlerin kullanilmasi dogru degildir ama bu darbe planlandigi seklinde yorumlanamaz. Veya yine sıkıyonetimi tartisirken “ben tanklarimi suraya gonderirim istanbulun uzerine cokerim” lafi pekala sarfedilmis olabilir, bu hem jenerik senaryo kapsaminda farazi olarak soylenmis bir sozdur hem de darbe provasi anlaminda yorumlanamaz.

                Neyse bunlarin hepsi tabi ki tartisma, ama benim anladigim bu adamlar hadlerini asarak birtakim sozler sarfetmisler seminerde, bu durumda haddini bil dersin gorevden alirsin vs., sonucta burasi hukuk devleti ama tutup haddini asan adami darbe tesebbusu diye 20 yilla yargilamazsin. Unutmayalim ki bu insanlarin bir kismi 5 ay tutuklu yatti.

                Daha medeni tartisabilmek dilekleriyle.

                Cevapla

  14. Taylan Says:

    Öyle bir laf etmişsiniz ki neresinden tutarsak tutalım elimizde kalıyor.
    Bir kere peşinen Çetin Doğan’ı suçlu ilan etmişsiniz. Diyelim ki Çetin Doğan 28 Şubat’ta çok ama çok kötü şeyler yaptı. Geçmişte yaptığı kötü şeyler Çetin Doğan’ın adalet istemesine engel mi?
    28 Şubat’ta, 12 Eylül’de, 27 Mayıs’ta insanlar gözü kapalı bir şekilde suçlandı. Sizin yaptığınızın bundan ne farkı var Merttalay? Sürekli mağdur edebiyatı yapacaksınız, yok darbelerde şu oldu da bu oldu diye, sonra da insanları iftiralarla kendiniz mahkum etmeye çalışacaksınız.
    Amacınız ne sizin söyler misiniz?

    Cevapla

  15. acracia Says:

    Burada kac gundur gordugum problemli cikarimlari netlestirecegini umdugum birkac soru:

    1) Faili mechul cinayetler aydinlatilmayacak miydi? Evet.
    Bu, kimlerin oyuyla red edildi? AKP milletvekillerinin.

    2) 12 Eylul’e yargi yolu acilmayacak miydi? Evet.
    Su anda bu konuda bir sey yapmayan kim? AKP milletvekilleri.

    Peki butun bunlar dururken, hem de eldeki bir cok veri (bu blogun yazarlari tarafindan da
    defalarca ortaya kondugu uzere) sorunlu “belgeler”i isaret ederken, butun bunlarin ceremesini
    kisiligini veya baska telaffuz etmis bulundugu seyleri begenmediginiz icin, sahtecilik
    golgesi altinda Cetin Dogan’in mi odemesi gerekir?

    Bakin tekrar ediyorum: kimsenin sahsiyetini veya goruslerini, askerlik kurumunu, vs begenmek
    zorunda degilsiniz. Suc teskil eden bir 28 Subat olayi varsa, onun uzerine de dogru durust delillerle
    gidilmesi gerekir. Vesayet bitmeli ama 12 Eylul mantigiyla (kurunun yaninda yas da yansin) degil: icerik olarak olmasa da yapisal olarak “zihniyet” yargilama mantiginin zerre kadar sayginligi yok ve en cok da
    12 Eylulculer’in yanin yarasir.

    Ayrica bu baglamda, hepimizin istedigi su 12 Eylul hesaplasmasina gelince: boyle denile denile destek verilen paketlerin, en azindan oy verenlere saygi niteliginde geregini yerine getirmek icin 12 Eylul’le yasal yuzlesmelerin artik baslamasi gerekmez mi? Bunun icin, 94 yasindaki Kenan Evren’in olup devlet toreni yapilacak mi diye kriz mi cikmasi bekleniyor??

    Butun bunlar dururken, bir seylerin acisini cikarircasina Cetin Dogan’i sahte belgelerle hedef almak
    hukuk degil blog sahiplerinin de soyledigi gibi basbayagi kan davasidir. Eger “kan davasi” ise de
    o zaman yukaridaki 1 ve 2 nolu sorularla yuzlesmek gerekir. Yok eger, kan davasi olmasindan mutlu ise
    yazan bazi yorumcular, onu oyle soyleyin. Lafi kivirttirip bir oradan bir buradan sacma sapan
    cikarimlarla dagitmadan, oyle soyleyin. Cogunluk dogrulari bilir, zihniyet, adalet masallari okumayin. Net olun. Yoksa yaftalar beni hic ilgilendirmiyor.

    Cevapla

  16. acracia Says:

    not: Cetin Dogan’i, Balyoz’da bu kadar cok kisi yargilanirken sahsen telaffuz etme sebebim hem kendisi bu davanin simgesi haline geldigi, hem de sahsina burada bir cok saldiri/yorumda bulunuldugu icindir.

    Cevapla

  17. solmaz türk Says:

    fmeraklı,
    Kadrolu fetocular deyince isim vermemiştim neden mal bulmuş gibi üstüne atladınız?Demokrasiden bahsediyorsunuz o zaman bana iftira atılarak intiharına sebeb olunan Yarbay Ali Tatar’ın,aile şerefiyle oynanarak intiharına sebeb olunan Albay Berk Erden’in hakları ne olacak birileri buna cevap versin.

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Sayin Solmaz Turk,

      bir zahmet yukarida eklediginiz yorumu bir daha okuyun. Can Acar isimli yorumcu benimle birlikte iki kisiyi (Sorkun Dilbur ve merttalay) daha zikrederek elestirilerini ifade etmisti. Siz de Can Acar’a cevaben sunu yazmistiniz:

      “Sayın Can Acar,onlar liberal veya demokrat değiller.Onlar burada yazmaları için görevlendirilmş kadrolu fetocular.”

      Simdi de kalkmis isim vermemistim diyorsunuz, komik duruma dusuyorsunuz.

      Bu surecte canlarina kiyan ordu mensuplari icin son derece uzuldugumu de ifade edeyim. Hayatta hic bir sey insan hayatindan daha onemli/degerli degildir. Keske benzer suclar isnat edilen meslektaslari gibi olaya daha metanetli yaklasabilseler ve kendilerini mahkeme onunde savunabilselerdi.

      Cevapla

      • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

        Hangi mahkemeden bahsediyorsunuz? Balyoz’da tutuklanan subaylardan birisinin iddianamede isminin bile gecmedigi ortaya cikti. O kadar sure iceride bosu bosuna yatmis bu vatandas. Demek ki baya metanetli yaklasmis ve sesini hic cikarmamis. 4 veya 5 subay pasaport kayitlarindan seminer oncesi, sirasinda ve sonrasinda gorevli olarak yurtdisinda olduklarini kanitliyorlar ama hala hapisteler. Bundan birkac ay once yayinlarini ‘nefret ve linc’ uzerine kuran ve bu balyoz olayinda da aktif dezenformasyon sitelerden birisinde 18 yasindan kucuk subay cocuklarinin MSN konusmalari bile yayinlandi. Bir baskasi subay cocuklarinin resimlerini basip ‘escinsel asker cocuklari’ haberi yapti. Mahkemeler nedense bu haberlerle hic ilgilenmiyor? Bunlar suc degil mi? Pedofili denir bu suca uygar ulkelerde, cezasi agirdir.

        Albay Ali Tatar benim gozumde oldurulmustur. Birinci gozaltina alinmasinda savcilar tarafindan kendisine acikca Alevi kimligi ile ilgili onlarca soru sorulmustur. Hicbir sey cikmayinca serbest birakilmis, sirf gururuyla oynamak icin serbest birakildigi gunun ertesi yeniden kapisina polis dayatilmistir. Hem ne oldu Ali Tatar’in yargilandigi “Amirallere Suikast davasi”? Birakin gidin kardesim, bize ‘tarafsiz mahkemeye cikip kendilerini savunsunlar’ masali anlatmayin. Baskalarini bilmiyorum ama bu gibi olaylari, haksizliklari ben kesinlikle unutmuyorum ve unutmayacagim. Elime gecen her firsatta da mumkun oldugunca herkese anlatacagim.

        Cevapla

      • fenerant Says:

        fmeraklı:
        “Bu surecte canlarina kiyan ordu mensuplari icin son derece uzuldugumu de ifade edeyim. Hayatta hic bir sey insan hayatindan daha onemli/degerli degildir. Keske benzer suclar isnat edilen meslektaslari gibi olaya daha metanetli yaklasabilseler ve kendilerini mahkeme onunde savunabilselerdi.” diye yazmışsınız.

        İntihar eden o subaylardan bazıları 25- 30 yıllık sınıf arkadaşım idi. Berk Erden’i ve eşini çok iyi tanıyorum. Yapılanlanların aynısının sana ve ailene ( böyle bir durumu kimseye uygun görmem ve göremem )yapıldığını düşün. Senin eşin hakkında böyle bir iftira atılsa ve PP sunum halinde yurt dışındaki ve Türkiye deki bazı sitelerden eş zamanlı olarak yayınlar yapılsa ve mailller gelse ne yapardın. Sana göre “mahkemeye çıkıp kendini savunurdun.” Karşında suçlusu bile bulunamayan veya bulunmak istemeyen (?) bir çete var. Savcı veya Polis istese bunları bulabilir. Ama şerefli bir insanın aile onuru ile oynamak bile sizin için intihar etmeyip mahkeme de hakkını arasaydı mantığı olursa neyi tartışıyoruz. Yazık.
        Bazı şeyleri yazarken karşıt düşüncelerde olsak bile daha dikkatli yorumda bulunmamız gerekir.

        Cevapla

  18. solmaz türk Says:

    Sayın Kurmanbek, Allah gerçekten sizden razı olsun.Benim hislerime tercüman oldunuz.Yapılan haksızlıklar yüzünden içeride yatan gencecik teğmenlerimize,şerefleri için intihar eden subaylarımız Abdülkerim Kırca,Ali Tatar,Berk Erden’e,Gazi Serdar Öztürk hapisteyken üzüntüsünden ölen babasına içim yanıyor içim.Pkk itirafçılarının iftiralarıyla senelerdir tutuklu bulunan albayımız Cemal Temizöz’ü,uyduruk imza yüzünden tutuklanan Dursun Çiçek’i perişan edilen ailelerini unutmak mümkün mü?Erzincan’daki olayda tutuklandığı için maaşları düşürülen assubaylardan birinin bakmakla yükümlü olduğu yeğenini yurda vermek zorunda kaldığını unutmak mümkün mü?Saygıdeğer Profosör Uçkun Geray’ın organ yetmezliğinden ölümüne yol açan süreci unutmak mümkün mü?KUDDUSİ OKKIR’ın ölüme bakan gözlerini unutmak mümkün mü?Geceleri başını yastığa koyarken rahat uyuyan,uyuyabilen iftiracılıktan katilliğe terfi etmiş vicdansızları lanetliyorum.Allah onlara ne bu dünyada ne de öbür dünyada rahat yüzü göstermesin.

    Cevapla

    • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

      Sayin Turk,

      Genel olarak size katildigim noktalar var. Bir kere haksizca suclanmis ve sebepsiz yere hapis yatmis, adeta tutuklama ile hukum verilmis kisilerin durumuna uzuluyorum. Saydiginiz isimlerin bircogu sahte davalar ile yargilanmakta. Mesela Kuddusi Okkir ‘Ergenekon’un finansoru’ suclamasi ile 2-3 yil kadar (yanilmiyorsam) tutuklu kaldi. Icerideyken kanserden oldu. Adalet bakanliginin onlarca ihmali ve kasti var. Sonradan gorduk ku zaten esinden baska kimsesi yok, onun da cenazeyi kaldiracak parasi dahi yok. Uckun Geray’i biliyorum. Inanilmaz bir olay. 70 yasinda kalp hastasi bir profesoru Istanbul’dan Konya’ya, ordan Adana’ya adeta surundurerek goturuyorlar, birkac gun hapiste tutup adeta beter ediyorlar. Adana donusu bobrekleri iflas ediyor, ve kisa sure sonra da vefat ediyor. Dursun Cicek olayinda da dava yine sahtecilik uzerine kurulmustur. Cicek’in surecte yaptigi tek hata askeri mahkemeye ilk cikisinda hakkinda cikan haberlerden, medyadan korkup imzasini degistirip kurtulabilecegini dusunmesidir (bu arada imza degistirmek suc degildir, isteyen kendi adinin altina istedigi imzayi atar).

      Simdi buraya kadar hersey tamam elbette ama mesela Dursun Cicek (yine kendi de kabul ettigi sekilde) Genelkurmay’da propaganda’dan sorumlu (irtica degil, Ermeni meselesi ve Kibris’dan sorumlu) masanin sahibidir (Aslinda bu da davanin cakma olmasini aciklayan oldulardan biri). Simdi burda benim kendime sordugum soru TSK’nin neden websitesi acip propaganda yapma geregi duydugudur. Bunu onayladigimi soyleyemem. Diger taraftan devlet Guneydogu’da cok yanlis isler yapti. Su gunlerde hapisten gule oynaya cikan Hizbullah devlet tarafindan PKK’ya karsi kullanilmistir. Faili mechul cinayetler vardir, yakilan koyler vardir. Orda suc islenmistir sizin anlayacaginiz. Cemal Temizoz’un G.Dogu da korkunc bir sani vardir, ben cok bilgi sahibi degilim, hakkinda yargilama yapmak istemem. Yalniz sunu biliyorum ki Temizoz ile ayni davada sanik olarak yargilanan tetikci, itirafci gibi capulcu takimindan 2-3 tanesi ayni zamanda Temizoz aleyhine gizli tanik olarak ifade verdiler. Bu da yargilamanin carpikligini anlatiyor.

      Eski Erzincan savcisi (ve yeni ‘demokratik (!)’ HSYK tarafindan Adana’ya duz savci olarak surulen) Ilhan Cihaner’in 32.Gun programina verdigi bir soylesi var. Internette bulabilirsiniz. Kendisi JITEM’i ilk ortaya cikartan ve suca karismis devlet memurlarini gidebildigi yere kadar sorusturmus durust bir savcidir. Zaten siz de biliyorsunuz fethullahcilar tarafindan kendisine yapilan operasyonu. Onu tavsiye ederim. Yani hicbir sey siyah-beyaz degil.

      Selamlarimla
      K.

      Cevapla

solmaz türk için bir cevap yazın Cevabı iptal et