Emniyetin Balyoz CD’sinden çıkan belgeler hakkında çok ayrıntılı bir raporu var. Bu raporun tarafsız bilirkişiler tarafından çok, bir münazarada Balyoz darbe planının gerçek olduğunu savunma rolünü üstlenmiş kişiler tarafından yazdığı izlenimini verdiğini daha önce belirtmiştik (bu rapordaki kimi önemli detaylara ileriki yazılarımızda tekrar değineceğiz). Bu belgeler hakkında bu kadar detaylı inceleme yapan Emniyet görevlilerinin, bizim binlerce kilometre öteden bir İnternet bağlantısı ve bir arama motoru (Google) sayesinde saptadığımız onlarca çelişkinin tek bir tanesini bile saptamamış olması, “en iyi ihtimalle” görevi ihmal olarak nitelenir.
Savcılar fişleme listelerini incelediler mi?
11 no.lu CD’de çok çeşitli fişleme listeleri var. Çeşitli kurum ve kuruluşlarda çalışanlar, darbeye destek durumlarına göre listelenmiş (üniversiteler ile ilişiği kesilecek öğrenci listeleri dahi var). Savcılar bu belgeleri dava dosyasına sansürleyerek koymuş (isimler silinmiş, yerine isim ve soyisimlerin baş harfleri yazılmış).
Listelerin bu haliyle, zaman tutarsızlıkları içerip içermediklerini kontrol etmemiz mümkün değil (örneğin, M.M. olarak listelenen, Mehmet Mehmetoğlu mu, Marilyn Monroe mu bilemiyoruz). Ancak, bu listelerin bir kısmı 184 no.lu klasörde sansürsüz olarak bulunuyor. Örneğin, 11 no.lu CD’nin içindeki “Güvenilir Emniyet Personeli.doc”taki bütün emniyet görevlilerinin açık isimleri bu klasörde mevcut. Bu sayede, çabucak yaptığımız bir araştırma ile Balyoz CD’sini hazırlayanların bu listede yaptıkları zaman hatalarından bir kısmını tespit edebildik. Daha önce yazdığımız gibi, örneğin, “İstanbul ilinde guvenilir emniyet personeli”ni listeleyen belgede, belgenin yazıldığı tarihte başka illerde görevli olup, İstanbul’a ataması 5-6 ay sonra yapılan emniyet müdürleri var (görmek için buraya ve buraya tıklayın).
İddianameye göre, savcılar ilgili kurum ve kuruluşlara bu listeleri göndererek, listelenen kişilerin belgenin yazıldığı tarihlerde adı geçen kurum ve kuruluşlarda bulunup bulunmadığının teyidini istiyorlar (bkz. sayfa 50).
Peki, gelen yanıtlar ne? Bilmiyoruz!
Neden? Savcılar yanıtları dava klasorlerine koymuyorlar, adli emanate alıyorlar!
Gerekçesi ne? Gelen yazılarda kişilerin isimleri ve kimlik bilgilerinin olması.
Halbuki, savcılar Balyoz belgelerinde geçen isimleri sansürleyerek dosyaya koyabildiklerine göre, gelen yanıtları da aynı şekilde (isimleri sansürleyerek) pekala dosyaya koyabilirlerdi. Ya da en azından dava dosyasında şu şekilde bir bilgiye yer verirlerdi: “X belgesinde Y kurumunda çalışıyor olarak görünen şu kadar kişiden bu kadar kişi, belgenin yazıldığı tarihte Y kurumunda değildir. Bunlardan şu kadarı daha ileriki tarihlerde bu kurumda çalışmaya başlamıştır.”
Dolayısıyla, burada “en iyi ihtimalle” savcıların görevlerini ihmali söz konusu. Yok, eğer kurumlardan gelen yanıtlar belgelerde zaman tutarsızlıklarına işaret ediyorsa, o zaman hem bunu dikkate almadıkları için hem de yanıtları adli emanette sakladıkları için görevlerini kötüye kullanmışlar demektir. (Biz en azından Emniyet personel listelerinde bu tutarsızlıkların olduğunu biliyoruz.)
Balyoz davasındaki tüm suç unsuru belgeleri içeren 11 no.lu CD’nin sahte olduğunu gösteren tarih tutarsızlıklarını saptamak kimin görevidir?
Bağımsız bir yargı sistemi olan bir hukuk devletinde bu iş savcıların sorumluluğudur. Savcılar, “tarafsız” çalışan emniyetin yardımı ile kanıtların (özellikle kanıtlar buradaki gibi sadece dijital kanıtlarsa) güvenilirliğini saptamak için inceleme yaparlar. Sahteciliğe işaret eden olgular ortaya çıkarsa, bunları ört bas etmezler.
Zira, her şüphelinin ya da sanığın, bunları ortaya koyacak kızı, oğlu, damadı, gelini, vs. olmayabilir. Olması da gerekmemelidir.
20 Eylül 2010
GENEL, Iddianameden inciler