Balyoz “Mahkeme” Başkanı bilmiyor ve yanıltıyor, Zaman yine çarpıtıyor.

Balyoz “mahkeme” başkanı, anlaşılıyor ki hakkında bilgi istediği belgelerin nereden çıktığından bi-haber. Eskişehir’de el konulan flaş bellekte kayıtlı olan (ve Hava Kuvvetleri tarafından asılları mahkemeye gönderilen) taranmış orijinal belgeler için “Gölcük’ten çıkan belgeler” diyor.

15 Haziran 2012 tarihli duruşmada (106ncı celse tutanağına buradan ulaşabilirsiniz) “Hakim” Ali Efendi Peksak, Genelkurmay Başkanlığının 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği 05 haziran 2012 tarihli yazı ve evrakların özetini okuduktan sonra (sayfa 6), “Mahkeme” Başkanı aynen şöyle diyor (sayfa 7):

“Bu en son okunan biliyorsunuz bu Gölcükte yapılan aramada bir takım ıslak imzalı taranmış belgeler dijital ortamda el konulmuş olduğu belirtiliyordu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından. Dosyada bulunan bu belgeler belirtilerek soruldu bunların asılları var mı diye Hava Kuvvetleri Komutanlığında. Onların birçoğunun aslının mevcut olduğunu ve ıslak imzalı şeklinin bulunduğu Mahkememize bildirildi ve bir kısmının asılları, bir kısmının da onaylı örnekleri Mahkememize gönderildi.”

Genelkurmay tarafından mahkemeye gönderilen yazı ve evrakların tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Bu belgeler, taranmış bir şekilde Eskişehir’de “bulunan” flaş bellekte kayıtlı. (Hava Kuvvetleri tarafından mahkemeye gönderilen belgelerin flaş bellekte hangi isimler altında kayıtlı olduğunu görmek için buraya tıklayın). Yani mahkemeye gönderilenler Gölcük’ten çıkan belgeler değil.

Listesi EK-A’da sıralanan ve asılları mahkemeye gönderilen evraklardan görüleceği üzere, belgelerin tamamı Hava Kuvvetleri’ne ait istihbarat belgeleri. Bu belgelerinin Balyoz Word belgeleri ile alakası yok. Toplam 35 belgeden 10 tanesinin tarihi 2001 ve öncesi, yani AKP iktidara gelmeden önce. Kimisi ise 2006, 2007 tarihlerini taşıyor. Bu tür istihbarat faaliyetlerini onaylamıyoruz; hatta, kınıyoruz. Ancak Balyoz davasında yargılamaya konu olan, ya da Balyoz darbe planına kanıt olarak gösterilen bu belgeler değil.

Simdi Zaman gazetesinin 16 Haziran tarihli haberine bakalım:

“Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Balyoz darbe planı davasına bakan mahkemeye gönderilen yazı, sanıkların savunmalarını çökertti. Yazıda, Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen belgelerin birçoğunun gerçek olduğu aktarıldı. Orijinal nüshalar ve onaylı suretleri gönderildi. Sanıklar, söz konusu belgelerin sahte olduğunu ileri sürmüş ve savunmalarını da bu tez üzerine kurmuştu.”

***

Ek bilgi:

Daha önce bu flaş bellekteki belgelerdeki sahteciliklere örnek vermiştik; DZKK DAN GELENLER/Hukuk Koruması klasörleri altındaki EK-A 926 Teklifler.doc isimli Word belgesi sözde en son Cem Gurdeniz isimli kullanıcı tarafından 5 Nisan 2003’de kaydedilmiş. Ancak, bu belgenin 6ncı sayfasında, kanunun “mevcut şekli” kısımında kanunda 2005 yılında yapılan değişiklik yer alıyor, üstelik değişiklik tarih (15/6/2005) ve sıra sayısıyla (5365/7) birlikte.

Flaş bellek içinde 5 ana klasör var:

(1) ANKARA BELGERİM: Bu klasörün tamamı taranmış askeri istihbarat belgelerinden oluşuyor.

(2) BİLVANİS ÇİFTLİĞİ: Bu klasörün altında 3 klasör var. “BİLVANİS VİDEO GÖRÜNTÜSÜ” (içinde video dosyaları var), “K.ÖZEL YAZIŞMALAR” (herhangi bir belge kayıtlı değil) ve “ESKİŞEHİR” klasörü (taranmış kimi orijinal belgeler, taranan bu belgelerin Word halleri ve de Word Balyoz belgeleri var; örneğin yukarıda bahsettiğimiz EK-A 926 Teklifler.doc isimli Word belgesi burada kayıtlı).

(3) DZKK DAN GELENLER: Sahte 11 Word belgesi ve 1 PowerPoint Belgesi. Bu belgelerden bir kısmı ESKİŞEHİR klasörü altında da kayıtlı. (Örneğin yukarıda bahsettiğimiz EK-A 926 Teklifler.doc isimli Word belgesinin bir kopyası burada da var.)

(4) İHTIMALAT: Sözde Oraj planları ile ilgili sahte 12 Word Balyoz belgesi kayıtlı.

(5) SEÇİM: Seçim sonuçları ile ilgili 4 Word belgesi kayıtlı.

Eskişehir’de “bulunan” flaş bellekte kimi taranmış orijinal askeri belgeler (ki bu belgelerden kimisinin kim tarafından hazırlandığı belli olmayan Word hali de var), Balyoz ile ilgili kimi Word belgeleri ile harmanlanmış. Çete’nin Balyoz CD’lerinde de kullandığı bir taktik bu; orijinal askeri belgelerle sahte Balyoz belgelerini harmanlayarak sahte belgelere gerçeklik süsü vermeye çabalamışlar. (Ancak sahte belgelerden ya o dönem var olmayan yazı karakterleri çıkıyor, ya o dönem var olmayan bilgiler, ya da olmayacak hatalar.)

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

3 Yorum “Balyoz “Mahkeme” Başkanı bilmiyor ve yanıltıyor, Zaman yine çarpıtıyor.”

  1. trekking Says:

    Sayın Blog yazarları,

    Bu dava da bugüne kadar cevabını bulmayan sorulardan bir tanesi de, 366 sanığın neye göre seçildiği idi.

    Öyle ya, bütün hazırlıklar tamamlanıp seminerde oyun olarak icra edildiyse o seminere katılanların tümünün sanık olması gerekirdi.Ama öyle olmadı. katılanların 1/4 ‘i sanık oldu.

    İlk iddianamenin 196 sanığının 194.’ünün varlığı kabul edilmeyen 11.Nolu CD’de isminin bulunması mesela.

    İki isim yoktu.Onlarda Görev icabı katılmak durumunda oldukları seminerde sunum yapmışlardı.Ondan dolayı sanık idiler.

    Bugüne kadar gerek sanıklar tarafından, ya da Avukatları yada sziler tarafından böyle bir çalışma yapıldı mı bilmiyorum.Kim neden dolayı sanık oldu? diye.

    Hava Kuvvetlerinden gelen bu belgelere baktığımda Hakan Büyük’ün birçok belgede ismini gördüm.

    Bu Hakan Büyük, Eskişehirde evinde flash bellek te belgeler ele geçirilen Albay Hakan büyük müdür?

    Eğer oysa 2004 yılına ait fişleme ve istihbarat çalışmalarında imzası bulunması nedeniylemi acaba sanık oldu.

    Yani o başkalarını izlerken ve fişlerken birileri de onumu fişliyordu acaba?

    Eğer öyle bir durum var ise, 2003,2004 den beri iş başında olan çok büyük bir organizasyondan sözedilebilir.

    hatta,tuncay opçin’in Genelkurmay subaylarına dayandırarak sözünü ettiği, “çok gelişmiş ileri teknolojiye sahip bir ülkenin,bu belgeleri BBG evi izler gibi izlediği ve gerekli yerlere servis ettiği ve zamanı gelince kullanıldığı gibi bir durum sözkonusu olabilir.

    Yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için şunu da kaydediyorum.Balyoz belgeleri denen yaklaşık 5.000 sayfalık dökümanların gerçek olduğuna inanmıyorum.Bunların 1.ordu da server’larda kayıtlı olduğunu ortaya çıkaran hiç bir bulguya rastlanmadı şu ana kadar. Gerçek belgelerin arasına sahte belgeler harmanlarak oluşturulduğuna kaniyim.Gerçek belge dediğimiz şeylerin ise suç unsuru taşımadığını görüyorum.Bunları kaydedeyim de yanlış anlaşılma olmasın.

    Ancak, sanıklar seçilirken bu çok büyük organizasyon tarafından uzun zamandır izlendiğini düşünüyorum. e-postalarının,yazışmalarının dahi.

    Bir yanda fişleme yapanlar kendilerinin de başkaları tarafından izlendiğini,izlenebileceğini öngörmüşlermiydi acaba?

    Aklıma takıldı paylaşayım dedim.

    Cevapla

    • Aktan Says:

      DEğerli trekking kardeşim şahsen benimde bir türlü anlayamadığım sizinde değindiğiniz gibi SEMİNER SEMİNER diye ayyuka çıkarılan toplantıya katıldığı iddia edilen yaklaşık 200 kişiden sadece 1/4’inin sanık durumunda olması.Bu çelişkiler yumağının içinde nerdeyse seminer denince yenecek (!)bir şey zanneden seminere değil katılmak kenarından bile geçmemiş benim oğlumda dahil bir çok vatansever 19 aya yakındır içerdeler.Bu yumak nasıl çözülecek bilmiyorum.Ana baba olarak kahroluyoruz inanın.

      Cevapla

      • trekking Says:

        Değerli Aktan bey,

        ortada bir puzzle var.Çözdükçe karmaşıklaşıyor. Bir yumak haline geliyor.

        366 kişi bu davada sanık. Hangisinin neye göre sanık olduğu belli değil. Diğer davalarda da durum aynı.İnsanlar neden içeride olduklarını bilmiyorlar.

        Seminere katıldıkları için deseniz. Seminere katılan sizin de değindiğiniz gibi 200 kişi. hepsi sanık değil.

        Diğerleri neye göre seçildi de sanık yapıldı.

        Kahrolmakta haklısınız.

        Şike davasında da gördük. 1 yıldır içeri de yatırdıkları Aziz Yıldırıma 6 yıl 3 ay ceza verdiler. neye göre? Subjektif.

        Diğer davalarda da aynı yöntem izlenecek öyle anlaşılıyor. Cezalar kesilecek.Verilen kararlar kimseyi tatmin etmeyecek.Ama bu kadar süre içeride yatırdıkları insanlara pardon demeyecekler.

        3. yargı paketi geçti. Bakalım mahkemeler tahliye taleplerini değerlendirecekmiş. Göreceğiz,ne karar vereceklerini.

        İnşallah tahliyeler başlar da sizlerde oğlunuza,torununuzda babasına kavuşur.

        Öte yandan Balyoz davasında da görev almış olan Savcı Mehmet Berk, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’le yarım saat telefonda konuşmuştu.

        Ertuğrul Özkök yazısında yazmıştı. Ancak ondan bir gün önce Aziz Yıldırım ile ilgili de yazmış ve isim vermeden yazdıkları Aziz Yıldırım tarafından yalanlanmıştı. Mehmet Berkhakkında yazdıkları yalanlanmadı.

        Hatta bir gün sonraki yazısında değinmişti bu konuya.Hatta TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş’ın twitter de “Savcı Mehmet Berk’in açıklamalarını gerçek mi diye okudum.Yalanlanması ihtimaline binaen bugün değerlendirmeyeceğim” yazdığını yazıyor.

        Ama Özkök, yazısını 17.36 da Savcı’yı arayarak ona okumuş. Sadece iki kısmına itiraz gelmiş.Onları çıkartmış.

        Savcı Mehmet Berk’in söyledikleri nasıl bir puzzle ın içinde olduğumuzu açıklıyor zaten.Gerçekten İnanılmaz. Balyoz davasında da görev aldığı için söyledikleri çokönemli.Biro kadar da inanılmaz.

        Hangi bir söylediğinin altını çizelim.

        “Bu dava bana Zekeriya Öz’ den geldi.Zekeriya Bey Galatasaraylıydı.Fenerbahçe ile ilgili davanın kendisinde olmasının yanlış olacağını söyledi.!!!!!!!!!!!!

        “Dava önüme geldiğinde iki şey dikkatimi çekti.Gelen iddalar sıradan bir dolandırıcılık olarak ele alınabilirdi.”!!!!!!!!!!!!!!!

        “Ancak 10 gün sonra beklemediğimiz bir şey oldu.TBMM şikeyle ilgili o kanunu geçirdi. Artık yapacak bir şey kalmamıştı.”

        Bu yasa 31 Mart 2011 de kabul edildi. 14 Nisan 2011 tarihinde Resmi gazete de yayınlandı.

        Şike iddianamesinden aynen aktarıyorum.

        “Mahmut Özgener’e yönelik iletişim tespitlerinde, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın; şüphe çeken bazı görüşmelerinin olduğu, aracılar üzerinden görüşüp buluştukları, Aziz Yıldırım’ın; Fenerbahçe futbol takımının oynayacağı müsabakalarda görev alacak hakemlerin Fenerbahçe aleyhine karar vermemesi için girişimlerde bulunduğu, bazı müsabakalar için hakem ayarlaması yapmaya çalıştığı, Mahmut Özgener’in; karşılığında futbol camiası içerisinde etkin konumda bulunan Aziz Yıldırım’ın desteğini almayı hedeflediği ve bu maksatla Aziz Yıldırım’dan gelen her türlü talebe olumlu cevap vermeye çalıştığı görülmüş, ardından Aziz Yıldırım hakkında da örgütsel ilişkilerinin tespiti ve ortaya çıkarılması için 17.02.2011 günü adli çalışmalara başlanmıştır.
        Aziz Yıldırım hakkında yapılan teknik takip çalışmalarında Fenerbahçe yöneticisi İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun Aziz Yıldırım ile yaptığı telefon konuşmalarında “Tarladaki İşçiler” ve “Ne Zaman Böyle Dikim Yapsak Olmuyor” gibi ifadeler kullanması üzerine şahısların kendi aralarında şifreli konuştukları dikkat çekmiş, yapılan çalışmalarda bu ifadelerin futbol maçlarında yapılan şike faaliyetleri ile ilgili olduğu, İşçi olarak tabir edilenin futbolcu, tarla olarak tabir edilenin futbol maçı, dikim olarak konuşulan konunun ise şike yapılması anlamlarına geldiği tespit edilmiş, bu tespitler üzerine 22.02.2011 günü İlhan Yüksel Ekşioğlu hakkında da iletişimin tespiti ve kayda alınması çalışmalarına başlanmıştır.
        Aziz Yıldırım ve İlhan Yüksel Ekşioğlu arasında 02.03.2011 günü yapılan telefon görüşmesinde şahısların “Üç Tarlayı Da Sürdük” şeklinde şifreli konuşmalar yaptıkları anlaşılmış, bu şifrenin deşifresine yönelik çalışmalarda şahısların ligin 24. haftasında 04.03.2011 günü oynanan Kayserispor-Manisaspor, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor-İBB Spor, 06.03.2011 günü oynanan Beşiktaş-Trabzonspor müsabakalarında şike ve teşvik primi faaliyetlerinin yürütüldüğünü kastettikleri, yine aynı hafta 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında da şahısların şike faaliyeti yürüttükleri görülmüş, bu bilgiler ışığında şahısların şike faaliyetlerinin deşifresine yönelik olarak; 01.03.2011 günü menajer Doğan Ercan, 02.03.2011 günü Fenerbahçe Mali İşler Sorumlusu Tamer Yelkovan, 03.03.2011 günü Ali Kıratlı, 08.03.2011 günü menajer Mehmet Şen, 10.03.2011 günü menajer Yusuf Turanlı hakkında şike faaliyetleri içerisinde yer aldıklarının değerlendirilmesi sonucunda iletişimin tespiti ve kayda alınması çalışmalarına başlanmış, yine aynı hafta 10.03.2011 günü Cengiz Demirel, 14.03.2011 günü kaleci Serdar Kulbilge hakkında da iletişim tespiti çalışmalarına başlanmıştır.”

        Burada dolandırıcılıktan bahsediyor isen veya şikeden zaten senin bu davaya bakmaman gerekirdi. Ama işin içine örgüt kattınız zorlama olduğu her halinden belli. Aziz Yıldırım mutlaka yapmıştır bir şeyler diyenler bile Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak iddiasına temkinli yaklaşıyordu zaten.

        “Önüme gelen ilk dosyada sadece Fenerbahçe ile ilgili şike iddialarını içeren olaylar vardı.Öteki takımlara da bakmak gerekir diye düşündüm.”!!!!!!!

        İddianameye baktığınızda , şahıslar hakkında iletişim tespit tutanaklarına baktığınızda savcı doğru söylemiyor. Örn. Bülent Uygun daha Ocak ayında izlenmeye başlıyor. Fenerbahçeliler den önce.Giresun zaten izleniyordu.Ancak trabzon son bölümde izlenmeye başlıyor.

        Galatasaray ise hiç yok? Ligde ki durumu itibariyle denebilir. Bir ara GS alt taraftaki takımların sadece 6 puan üstündeydi. Manisa maçında kazanmasa belki de potaya girecekti. Neden araştırma luzumunda bulunulmadı. Trabzon’un tapeleri iddianameden çıkarıldı. Örn. Fenerbahçe-Gaziantep maçına ait hiçbir iletişim tutanağı yoktu iddianamede. Her maçta şike faaliyetinin içinde olan, hatta diğer takımların maçlarında teşvik faaliyetinde bulunan Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri neden Antep maçında şike teşebbüsünde bulunmadılar. Üstelik o maç sezonun en zor maçı oldu. 90 +4 de gelen golle kazandı Fenerbahçe. Nerede omaçla ilgili tapeler. Hiç kimse ile konuşmamışmıydı Aziz yıldırım.

        “Size bütün samimiyetimler söylüyorum.Bu kanunun değişmesi için çok uğraştım.”

        Savcı yargı organının bir parçasıdır diye biliyorduk. Yasama organının da parçasıymış mübarek.

        “Bu dava hayatımızı allak bullak etti.Ben Balyoz davasında da çalıştım.Şike davasını açtığımız zaman,bunun da Balyoz gibi 3-4 ay konuşulup biteceğini sandık.Ama yanılmışız.Bunun böyle bir noktaya geleceğini hiç tahmin etmedik.”!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

        Bu sözlere herhangibiryorum katılmaz.katılamaz bence.İşte puzzle.İşte o kafa.

        “Bu davada çalışan çok sayıda insan var.Aramızda Alevi arkadaşlarımız,ateist arkadaşlarımız var.”!!!!!!!!!!!!!

        “Cemaatin Fenerbahçe’yi ele geçirmek gibi bir arzusu olsa,bizim cemaatle ilişkimiz olsa sadece bazı yöneticileri almakla yetinirmiydik?Ali Koç’u almazmıydık? Murat Özaydınlı’yı almazmıydık?!!!!!!!!!!!!!!

        Söyleyecek kelime bulamıyorum bu sözlere karşı.

        “Erdoğan’ın 1 milyar $ var diyen şimdi Silivri de. Ayağa kalkmayan o komutan şimdi silivride”.

        Erdoğan’ın seceresini araştıran Ergun Poyraz 5 yılı doldurdu Silivri de.Ali Koçu almazmıydık?özaydınlıyı almazmıydık?!!!!!!!!!!!!!

        Cevapla

Yorum bırakın