13 Ocak 2012 tarihli 72. celse’nin duruşma tutanağına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu celsede Kubilay Baloğlu savunmasını yapıyor. Duruşmanın geri kalan kısmında Avukat Haluk Pekşen konuşuyor.
Kubilay Baloğlu:
“Sahtekarlıklar daha ilk bakışta göze çarpmaktadır. Bir harekat planının lojistik eki, EK-Ğ olarak isimlendirilmez. Yönergeler gereği lojistik eklerinin EK-J olarak isimlendirildiği tüm subaylar tarafından bilinmektedir. Kaldı ki belirlenen tarihte ekler için Ç, Ğ ve Ş kullanılmamaktaydı. Tüm bu hususlar bilirkişi raporlarında da belirtilmiştir. (…)
Anılan tarihte yarbay değil, binbaşı rütbesindeydim. Benim hazırladığım iddia edilen sahte dijital veride neden rütbemi yanlış olarak yazayım? Her iki dijital veride de rütbemin yanlış yazılmış olması tesadüf sayılabilir mi? Bana bu iftirayı atanlar Ek-I Lahika-4 isimli ilk dijital veriyi kendilerine kaynak olarak kullandıklarından, bu verideki yanlış rütbemi ikinci sahte dijital veriye taşıyarak, tekrar rütbemi yanlış yazmışlardır. Bu rütbe hataları, her iki dijital verinin de aynı kişilerce üretildiğinin bir işaretidir. Bana bu komployu yapanların neden bu hatayı yaptıklarını açıklamak istiyorum. 2003 yılında benim kurmay devre arkadaşlarım, benden önce silahlı kuvvetler akademisini tamamlayıp, bir yıl kıdem aldıklarından benden önce yarbay rütbesine yükselmişlerdi. Bana bu komployu yıllar sonra kuranlar, beni de emsallerimle aynı yani yarbay olarak düşündükleri için bu hatayı yapmışlardır. Gerçek bundan ibarettir. (…)
Benim hazırladığım iddia edilen dijital verinin hazırlandığı 6 Şubat 2003 tarihinde ve belirtilen saatlerde neredeyim? Bu dijital veriyi oluşturma imkanım var mı? Ben bu dijital verinin oluşturulduğu tarih ve saatte, Genelkurmay Başkanlığının onayı ile 3-6 Şubat 2003 tarihleri arasında Polonya’da icra edilen Silahlı Kuvvetler Akademisi 78. dönem yurtdışı tetkik gezisine katıldım. Bu dijital verinin komplocu bir merkez tarafından tanzim edildiği 6 Şubat 2003 tarihinde Varşova’daydım. (…)
Saat saat, hatta dakika dakika planlı bir şekilde icra edilen yurtdışı tetkik gezisinin sadece dijital verinin oluşturulduğu iddia edilen, benim de Varşova/ Polonya’da bulunduğum 6 Şubat 2003 tarihine ait bölümünü sunuyorum. Programa göre (…) 9.30-10.00 saatleri arasında otobüsle Lazienki Parkına intikal ettik. 10.00-11.00 saatleri arasında Lazienki Parkını ziyaret ettik. İddia edilen sahte dijital Word belgesini işte bu parkı gezdiğim esnada 10.16’da hazırladığım iddia edilmektedir. Bu nasıl mümkün olabilir?”
***
Avukat Haluk Pekşen: [Burada yaptığımız alıntı Pekşen’in isteği üzerine kaldırılmıştır. 15.02.2010]
***
Dursun Çiçek :
“Bir cinayet davasında esas suç delili olan tabanca ile ilgili kriminal incelemenin önce tutuklayıp sonra iddianame hazırlayıp sonra savunma yaptıktan sonra yapılması gibi bir usul var mıdır? Delil değerlendirmesi safhasına geçilmedi diye tabancanın incelemesi 1 yıl sonra yapılır mı? Şu anda suça esas olan CD’ler ile ilgili, dijital veriler ile ilgili bu süreci yaşıyoruz.”
***
Ayrıca Dursun Çiçek bu celsede reddi hakim talebinde bulunuyor. “Mahkeme” Başkanının okuduğu dilekçe şöyle:
“Şahsımla hiçbir illiyet bağı olmayan, iradem ve kontrolüm dışında hazırlandığı, şahsıma yönelik iftira maksatlı hazırlandığı ortaya çıkan hiçbir çıktısı olmayan ve hiçbir kimseye tebliğ edilmeyen 2 sayfalık dijital bir isim listesinde ismimin yazılı olması nedeni ile 11 Şubat 2011 tarihinden itibaren tutuklu olarak yargılanıyorum.
1 yıldır devam eden kovuşturma sürecinde;
A) Hukuki ve Yasal gerekçelere dayalı yetki ve görev itirazlarımızın olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma talebimizin hiçbir yasal gerekçe gösterilmeden hukuksuzca reddedilmesi.
B) 13 aylık süreçte 30’dan fazla dilekçe ve Mahkemede yaptığım haklı taleplere Mahkemenizin hiçbir işlem yapmaması, lehimde delil toplama hakkımın ihlal edilmesi,
C) Hukuki delil niteliği taşımayan bir isim listesi gerekçe gösterilerek tahliye taleplerimin, yüzlerce tutuklu sanık için klişe bir cümle ile reddedilmesi, TCK, CMK ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği yazılması gereken tutuklama gerekçelerinin yazılmaması ve temel hukuk ilkelerinin ihlal edilmesi.
D) CMK’nın 100/3 ve 250/3 maddelerinin doğal hakim ilkesi, yetkili ve görevli Mahkemede yargılanma hakkı, eşitlik ilkesi, masumiyet karinesi gibi temel evrensel hukuk ilkeleri ile Türk Ceza Kanununun çok sayıda açık hükmüne aykırılık iddiası ile Mahkemeye verilen dilekçenin yasal gereğinin yapılmaması.
E) Bu güne kadar savunma yapan yüzlerce sanık ve avukat tarafından iddia edilen suçların işlenmediği ve delillerin sahte olduğu yönündeki binlerce maddi delilin tutukluluğun devamı kararlarında dikkate alınmaması.
F) Kamuoyunda özel yetkili mahkemelerin adil ve dürüst yargılama yapmadığı ve haksız tutuklama kararının verildiği yönünde bir kanaat oluşması.
G) Fiilen ve hukuksal olarak icrası mümkün olmayan ve hiçbir suç unsuru içermeyen sahte dijital veriler gerekçe gösterilerek 1 yıldır tutuklu yargılanmam yönündeki yasa ve hukuk dışı kararları ile bugün yargılamada görev alan 2 hakimin, Mahkeme Başkanı Ömer Diken ile Üye Murat Üründü’nün tarafsızlıklarını adil ve dürüst yargılama ve hüküm verme iradesini taşımadıkları somut olarak ortaya çıkmıştır.
Sonuç ve talep; Bir yıldır devam eden yargılama sürecinde verdikleri 10’dan fazla tutuklama ve tutukluluğun devamı kararı ile yukarıda açıklanan ve duruşma tutanaklarında yer alan maddi gerekçeler nedeni ile tarafsızlığı şüphenin de ötesinde somutlaşan Hakimler Ömer Diken ve Murat Üründü hakkında CMK’nın 23, 24 ve 25 gereğince reddi hakim talebinde bulunuyorum. Gerekli işlemin yapılmasını ve haklarında adı geçen hakimlerin karar vermenin önlenmesini arz ve talep ederim.”
[Koyu vurgu bize ait.]
Talep kabul edilmiyor; Balyoz tiyatrosu aynı kadro ile toplanmaya devam ediyor.
15 Şubat 2012 11:16
Sayın İlgili 13 Ocak Tarihli savunmam yaklaşık 5 saat 210 sayfa dır. İçerisinden seçtiğiniz cümle de bana ait değildir. Ben kimseye “efendim” diye hitap etmem. Türkiye de çok ses getiren ve birçok hukuk platformunda son derece olumlu etkiler yaratan savunmayı saçma sapan iki cümleyle üstelik şahsıma ait cümleyle özetlemenizden rahatsız oldum.Lütfen ya kaldırın yada düzeltin.
15 Şubat 2012 14:30
Sayin Peksen,
Size ait olmadigini ifade ettiginiz bolum, mahkeme tarafindan savunmaya verilen durusma tutanaklarinda kelimesi kelimesine size atfedilmis (bkz. sayfa 30). Blogdaki amacimiz durusma tutanaklarini ozetlemek degil; durusma tutanaklarina baglanti verip, ilgilenenlerin erisimine acmak. Bunu yaparken de ilginc buldugumuz kimi bolumlerden alinti veriyoruz. Savunmanizi ozetlemis degiliz. Yine de rahatsiz oldugunuz icin sizinle ilgili bolumu kaldiriyoruz.
17 Şubat 2012 14:25
”Ben kimseye “efendim” diye hitap etmem…”
Tutanağa göre -yanlış saymadıysam eğer – 260 kez hitap etmemiş (!) sayın avukat…
Burada moderatörlere büyük bir haksızlık yapılıyor sanırım…Tabii ki bunların tamamı hitap değil ,sözün devamı ya da tamamlayıcısı anlamında kullanılmış ama arada sizin de kolayca görebileceğiniz gibi hitap olarak kullanılanlar da var…