21 Şubat 2011’de Eskişehir’de flash bellek “bulunan” emekli Havacı Albay Hakan Büyük’ün Balyoz “Mahkemesi”ne sunduğu savunmaya buradan ulaşabilirsiniz.
Büyük’ün savunmasında evinde “bulunan” ve ikinci Balyoz iddianamesinde delil olarak kabul edilen flash belleğin hikayesi ile ilgili ilginç detaylar var.
Olayların akışını aşağıda özetlemeden önce, bu flash bellekte en son 2003’de kaydedilmiş gibi görünen bir Word belgesinde 2005 tarihde gerçekleşen kanun değişikliğinin, değişiklik tarih ve sıra sayısıyla yer aldığını, yine aynı bellekte üstverisine göre 2007’de taranmış gibi görünen 2009 tarihli bir gazete küpürü bulunduğunu hatırlatalım. Boğaziçi Üniversitesi’nin, bu flash bellekteki belgelerin üstverilerinin elle manipüle edildiğini ve dolayısıyla delil bütünlüğünün yok olduğunu tespit eden raporunu da burada yayımlamıştık (rapora buradan ulaşabilirsiniz).
***
Tüh, geç kalmışız! İhbar e-mailini gönderenin görüntü kayıtları silinmiş!
18 Şubat 2011 Cuma: Hakan Büyük şehir dışında. Saat 20:00-20:30 gibi Hakan Büyük’ün oğlu ve arkadaşı evde otururken elektrikler kesilyor. Oğlu ve arkadaşı dairenin kapısını açık bırakarak iki kat altta apartman girişindeki elektrik panosunun bulunduğu yere iniyorlar. Sigorta panosunun kapağını açtıklarında sadece “5” no’lu dairenin (Büyük’ün dairesi) ile “apartman aydınlatma” sigortalarının indirilmiş olduğunu görürüyorlar ve düzeltiyorlar.
19 Şubat 2011 Cumartesi: İstanbul Emniyet’e e-mail ile bir ihbar mektubu geliyor. İhbar mektubunu daha önce burada yayımlamıştık (buraya tıklayın).
20 Şubat 2011 Pazar: İstanbul Emniyet tespit tutanağı hazırlıyor, savcılık arama yapılmasını talep ediyor ve aynı gün mahkeme tarafından arama kararı çıkıyor.
21 Şubat 2011 Pazartesi: Hakan Büyük’ün evi aranıyor (detaylar aşağıda).
25 Şubat 2011 Cuma: ihbardan tam bir hafta sonra (arama yapılmış, tutanaklar hazırlanmış, vs.), savcıların aklına Telekom’a yazı yazılarak elektronik ihbarın yapıldığı internet IP’sinin kime ait olduğunu sormak geliyor. Aynı gün Telekom gerekli bilgiyi veriyor.
1 Mart 2011 Salı: IP adresini aldıktan günler sonra IP sahibinin ifadesine başvuruluyor.
Bu arada ihbarı yapan kişinin ihbarı yaptığı yerdeki kamera kayıtları sadece 7 gün saklandığı için kayıtlar silinmiş! İsimsiz ihbar e-mailini aldıktan sonra arama için jet hızıyla hareket eden emniyet ve savcılar, ihbar e-mailini yollayan kişiyi “bulmak” için hiç acele etmiyor. Sonuç: süre aşımı nedeniyle kayıtlar siliniyor, ihbarcı bulunamıyor.
Eskișehir’de arama: 2 metrekareye bir polis
Hakan Büyük ve oğlunun yaşadığı 45 metrekarelik bir oda bir salon eve, 21 Şubat 2011 Pazartesi sabahı, Hakan Büyük’ün oğlu evden çıktıktan sonra, saat 08:35’de muhtar ile birlikte 20 kadar polis doluşuyor. Büyük’ün oğlunun odasındaki beş çekmeceli şifonyerin alttan ikinci çekmecesinden Cruser marka bir flash bellek bulunuyor. (Arama esnasında avukat yok.) Arama eldivenle yapılmasına rağmen, flash bellek bulunduğunda, üzerinden parmak izi ve DNA örneği alınmıyor.
“Sizin evde bulundu, sizindir”
Büyük, ilerleyen saatlerde eve gelen oğluna bu flash belleği sorduğunda, oğlu “hatırlamadığını, çok flash bellek aldığını ve kaybettiğini, kendisine ait olmayabileceğini” söylüyor. Bunun üzerine ‘Ev Arama, El Koyma, İmaj Alma ve Teslim Tutanağı’nı hazırlayan görevlilere durumu anlatan Büyük’e verilen cevap şu: “Sizin evde bulundu, sizindir.”
Büyük’ün ifadesine göre:
“Arama sırasında flash bellek saklamaya müsait onlarca yer varken (askılık, masa, sandalye boru ayakları vb) buralara hiç bakılmamıştır. Arama, gereken özen ve ciddiyette yapılmamıştır. Üst aramasının yapılmaması, kapı girişindeki askılıkta bulunan montumun aranmayışı, içi boş yuvarlak borudan yapılmış askılık ile masa ve sandalye ayaklarının aranmayışı, flash belleğin bulunduğu odadaki çalışma masasının üzerinde ve içerisinde çeşitli malzemeler bulunan ayakkabı kutusundaki 3 adet CD’nin bulunamaması, evdeki kombi, TV, DVD oynatıcı vb. aletlerin kapaklarını sökülerek kontrol edilmemesi, akşamüzeri eve gelen oğlumun üst aramasının yapılmaması ve teklifine rağmen cep telefonunun imajının alınmaması, “Biz aradığımızı bulduk, uğraşmaya gerek yok” dercesine bir tutum sergilendiği düşüncesine sevk etmektedir.”
Ertesi gün Büyük, flash belleğin içerisinde ne olduğunu anlamak için dizüstü bilgisayarına takıyor ve içerisinde sıkıştırılmış olarak ‘DOSYALARIM.rar’ isimli bir klasör olduğunu görüyor. Klasörü açtığında içerisinde başka klasörler olduğunu, bunların içerisinde de word, Powerpoint ve JPG uzantılı dosyalar olduğunu görüyor. Ancak, dosyaları açmak istediğinde dosyalar şifreli olduğu için açamıyor.
Eskişehir Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gidiyor ve durumu anlatarak bu konuda ek ifade vermek istediğini belirtiyor. Görevli, arama ile ilgili tutulan her kaydın İstanbul Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından götürüldüğünü, oraya müracaat etmesini söylüyorlar. Büyük’ün danıştığı avukat, İstanbul’a gitmesinin gerekmediğini, flash bellek ile ilgili savcılık tarafından çağrılırsa konuyu anlatmasını söylüyor.
Aramadan tam 68 gün sonra tutuklama
28 Mart 2011 Pazartesi: Eskişehir’de yapılan aramadan tam 68 gün sonra Hakan Büyük İstanbul’da gözaltına alınıyor ve savcılık sorgusunun ardından sevk edildiği mahkemece flash bellek içindeki dijital dokümanlar nedeniyle tutuklanıyor.
Neden 68 gün sonra, bu henüz bir muamma. Büyük soruyor:
“Madem “Kaçma” ve “delilleri karatma” gibi bir olasılık vardı, neden arama yapıldıktan 68 gün sonra tutuklandım. Kaçmaya ve varsa delilleri karatmaya niyetli olan biri için bu süre yeterli değil midir?”
Hay Allah, nasıl tahmin edemedik… Flash belleğin şifresi ‘NOYAN1990’ imiş!
Büyük, aramadan 68 gün sonra Emniyet ve Savcılıktaki ifadesi sırasında flash bellek içerisindeki şifreli dijital dokümanların şifresinin ‘NOYAN1990’ olduğunu öğreniyor. Büyük savunmasında şunları sıralıyor:
• Meslekte bize ilk öğretilenlerden biri “bilgisayardaki şifrenizi eş/çocuk adı ve doğum tarihi yapmayın” şeklindedir ve çok basit bir kuraldır. Ki en son “Bilgi Güvenliği Eğitimi” mi 2009 yılında (emekli olduğum yıl) aldım.
• İçerisinde böylesine önemli dijital dokümanları ve suç delillerini barındırdığı ileri sürülen flash belleğin; mevcut dava ve soruşturmalar nedeniyle sık sık arama yapıldığının medyada yer aldığı bir dönemde elde bulundurmak, oğlumdan bile gizlemem gerekirken bir çok arkadaşlarının geldiği evde ve kolayca bulunabilecek bir yerde açıkta görülecek şekilde saklamak akla, mantığa ve hayatın olağan akışına aykırıdır.
• Görev yaptığım hiçbir dönemde bulunduğum birimden ayrılırken arşiv yapmadım, hiçbir dijital doküman veya evrakın kopyasını yanımda götürmedim.
• Anılan flash bellek bana ait olsaydı, şifresini bilir ve içeriğinde ne olduğuna vakıf olduğumdan, başımı derde sokmamak için imha etmiş olurdum.
Büyük soruyor:
“(Sözde) 6 ayrı il ve ilçede yerleşik 10 askeri birlikte görevli yaklaşık 29 kişiye ait makam ve bilgisayarda yer alan dijital dokümanlar, nasıl tek bir kişinin elinde olabilir? Bu kişi, tek tek bu birlik ve makamlara giderek bunları izinli veya izinsiz olarak nasıl toplayabilir? (…)
Aramada bulunan flash bellek içerisindeki davaya konu olan dijital dokümanlarda adı geçen Havacı subayların büyük çoğunluğunu ismen bile tanımamakla birlikte, hiçbiri ile irtibatım yoktur. Aynı yerdeki dijital dokümanlarda adı geçen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mensubu subaylardan ise hiçbirini tanımıyorum. Tanıdığıma ilişkin bir telefon görüşmesi vb hiçbir delil de yoktur. Hiç bir irtibatım olmayan kişilere atfedilen dijital dokümanların bende olması doğal mı?”
Hakan Büyük emekli olduktan sonra belgeleri güncellerim diye belleği “saklamış”
İkinci Balyoz iddianamesi’nde “… içerisinde Balyoz Güvenlik Harekat Planı kapsamında bilgi/belgelerin bulunduğu flash belleğin içerisinde bulunan dosya ve belgelerin şifreli oldukları görülmüştür (…) suça yönelik olarak hazırlanan bu plan ve yazışmaların, güncelleştirme amacına yönelik şüpheli [Hakan Büyük]tarafından şifreli bir şekilde muhafaza edildiği” yazıyor.
Yani, emniyet ve savcılara göre Hakan Büyük, nereden ve nasıl edindiği belli olmayan belgeleri, ‘emekli olduktan sonra boş vakitlerimde güncellerim’ diye düşünerek bir flash belleğe kaydetmiş, kolay tahmin edilmesin diye oğlunun adı ve doğum yılını şifre olarak kullanmış ve de bulunması zor olsun diye oğlunun odasındaki çekmeceye yerleştirmiş.
02 Aralık 2011
Çelişkiler ve kanıtlar, GENEL