Balyoz Davası 52. Celse Duruşma Tutanağı – 26 Ağustos 2011

08 Ekim 2011

Duruşmalar, GENEL

52. Celse duruşma tutanağını okumak için buraya tıklayın.

Bu celsede avukat ve sanıklar, “mahkemenin” bu celse sonunda (ara karar ile) reddetmesi için tahliye talebinde bulunmaya devam ediyor.

Celsenin başında Avukat Hüseyin Ersöz talepte bulunmadan önce özetliyor:

“(…) ne yaşandı bu sürecin içerisinde soruşturma aşamasından günümüze kadar?

Soruşturma aşamasından günümüze kadar soruşturma safhasında söz konusu CD’lerin içerisinde hukuka aykırı CD’lerin içerisinde bir gazeteci tarafından dünyanın hiçbir yerinde belki de karşılaşılmayacak bir şekilde bir gazeteci tarafından Savcılık Makamına teslim edilen CD’lerin içerisindeki bir takım bilgileri, birtakım dokümanları dijital dokümanlara dayanılarak bir soruşturma süreci başlatıldı. Bu dijital dokümanların hukuka uygunluk denetimi yapılmaksızın bu soruşturma süreci devam edildi. Bunlara dayanılarak kişi özgürlükleri kısıtlandı. Avrupa insan hakları sözleşmesi ihlal edildi.

Peki, ne yapıldı? Yine bu soruşturma sürecinde evet bir takım deliller toplandı. Fakat bu delillerin özellikle sanıklar lehine olan hususların 6 klasörün içerisine doldurulmak suretiyle adli emanete kaldırıldığı bir süreç yaşadık hep beraber. Ve bizler bu 6 klasörü önce Mahkemenizden istedik. Daha sonra Mahkemeniz bu 6 klasörün tarafımıza verilmeyeceğini çünkü kişiye özel bilgilerin bu klasörlerin içerisinde olduğunu gerekçesi ile bu talebimizi reddetti.

Peki, sonrasında ne oldu? Tekrar talepte bulunduk. Bunlar sanık lehine olan hususlardık dedik ve Mahkemeniz bunları bize verdi. Ve biz bu 6 klasörün içerisine baktığımız zaman soruşturma safhasında yapılmış olan bir takım incelemelerin ve tamamının da müvekkillerimizin ve şu anda huzurunuzda bulunan sanıkların hepsinin lehine olan hususlar olduğunu gördük.

Peki, ne oldu bu soruşturma sürecinde? Bu soruşturma sürecinde kaybedilen bir bilirkişi raporu ile karşı karşıya kaldık. Bu husus, zannediyorum ki dün sanıklar savunmaları esnasında, talepleri esnasında tekrar altını çizdiler. Ne oldu bu soruşturma sürecinde? Ortaya çıkan zaman çelişkileri tespit edildi. Bu zaman çelişkileri Savcılık Makamı ile paylaşıldı. Daha sonra Mahkemede kovuşturma aşaması başladıktan sonra sizinle bu bilgilerin hepsi paylaşıldı. Fakat Mahkemeniz tarafından gerekse Savcılık Makamı tarafından bunların araştırılması, bunların irdelenmesi, sanık lehine olan bir takım hususların toplanılması hususunda herhangi bir girişimde bulunmadı.

Ne oldu bu soruşturma sürecinde ve kovuşturma sürecinde? İnternete bir takım ses kayıtları düştü. Bunlardan bir tanesi bir hakim albay’a ilişkin ses kayıtlarıydı. Bu ses kayıtlarının hukuka aykırı delil olduğunu ileri sürdük. Emniyet tarafından bunlar, çözümü yapılarak ve ses kaydı halinde Mahkemenize gönderildi. Mahkemeniz bunlarla ilgili olarak sanıklara sorular sordu.

Ne oldu bu soruşturma sürecinde? İddianamenin hazırlanması aşamasında 9 Eylül Üniversitesinde bir öğrenci olan kişinin, hazırlamış olduğu bir tezden alıntılar yapıldığını ve iddianameye özellikle teşebbüsle ilgili bölümün aktarıldığını gördük.

Ne oldu bu soruşturma sürecinde Mahkemenizden ve kovuşturma sürecinde? Mahkemenizden imajların tarafımıza verilmesini talep ettik. İlk aşamada Mahkemeniz bunun içerisinde kişiye özel bilgiler vardır. Bu sebepten dolayı bu imajları size veremeyiz dedi. Daha sonra madem imajları vermiyorsunuz, o zaman kopyaları verin dedik. Mahkemeniz bu sefer dedi ki; tamam o zaman size kopyaları vereyim. O zaman imajların verilmesi noktasındaki gerekçede ortadan kalkmış oldu. Çünkü kopyanın içeriğine ulaştığımız anda kişiye özel bilgilere de bir anlamda ulaşmış olduk. Ve Mahkemenizin imajların verilmemesi noktasındaki kararı da bir anlamda gerekçesi ortadan kalkmış oldu. Fakat biz kopyaları aldıktan sonra Mahkemenizden imajları da talep etmemize rağmen, Mahkemeniz daha önceki verilmiş olan karara atıf yapmak suretiyle ki gerekçesi tamamen ortadan kalkmış olan bir karar söz konusudur. Yine bu talebimizi reddetti.

Ne oldu bu soruşturma sürecinde ve kovuşturma sürecinde? CD’lerin üzerindeki el yazılarının bir makine vasıtasıyla atılmış olduğunu, hem Amerika Birleşik Devletlerinden hem de Türkiye’den ki adli komisyonda kayıtlı olan bir bilirkişidir kendisi. 2 tane bilirkişiden teyit ettirdik. Bunlarla ilgili olarak bilirkişi raporları aldık. Bunları Mahkemenize sunduk. Mahkemenizin bu konuda bir inceleme yapmasını talep ettik. Fakat Mahkemeniz bu maddi gerçeğin ortaya çıkartılması noktasında dahi herhangi bir karar vermedi. Harekete dahi geçmedi.

Ve son olarak ne oldu bu soruşturma ve kovuşturma sürecinde? Polis fezlekelerine dayanılarak iddianameler hazırlandı. Polis fezlekeleri ile neredeyse birebir alıntılar yapıldı. Polis tarafından, özellikle Türkiye Gençlik Birliği ile ilgili bir yazı söz konusu bu konuda Mahkemenizi de bilgilendirdik. Türkiye Gençlik Birliği ile ilgili olarak soruşturma makamı ve Mahkemeniz yanıltıldı. Bunlarla ilgili olarak suç duyurusunda bulunulmak üzere tarafımız muhtar ilan edildi. Muhtariyetine karar verildi.

Ve son olarak ne oldu? Son olarak dün, Işık Koşaner’in ses kaydı olduğu iddia edilen bir takım ses kayıtları internete düştü ve bugün bir yargısız infaz ile karşı karşıyayız.

Bütün medya organlarındaki, ağırlıklı olarak yandaş medyadır bunların büyük bir kısmı. Işık Koşaner’in ses kaydına dayanarak bir takım değerlendirmeler, bir takım yorumlar yapmaya başladılar. Biz bu acziyeti anlayabiliyoruz.”

Bu acziyet, biraz önce soruşturma aşamasından kovuşturma aşamasına, yani şu aşamaya geldiğimiz sürece kadarki yaşanan tüm bu hukuka aykırılıklar. “

“Mahkeme” başkanı latife ediyor (sayfa 13):

“Biz vicdanımıza ve dosya kapsamına göre hareket ederiz.”

Avukat ve sanıklar tahliye talebinde bulunurken, “Mahkeme”den verecekleri rutin red kararını hiç değilse gerekçelendirmesini istiyor. Örneğin duruşmanın başlarında Avukat Çetin Kökdemir şöyle diyor:

“(…) ama gerekçe gösterin. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile diyor ki, klişe sözcüklerle tutukluluk hallerinin devamına karar vermeyin. Bir gerekçe gösterin. Burada herkes akıllı, belirli düzeye gelmiş insanlar. Yani bunlara bir gerekçe gösterin. Adamın adı bir listede geçiyor. Ona savunma yapmak zorunda bıraktınız insanları, listede geçiyor diye yani.”

Mahkeme Başkanı:

“Peki.”

Peki, ne oluyor? Tutukluluğunun devamı yönünde rutin ara kararlarını açıklarken geçmişte hep toplu halde bütün tutuklu sanıklar için klişe gerekçe (kuvvetli suç şüphesi, kaçma vs.) belirten “Mahkeme” bu defa klişe gerekçeyi bile belirtmeye gerek duymuyor,

“tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine…”

diyerek (sayfa 57) çadırı terkediyorlar.

Ayrıca bu celsede “Mahkeme,” Avukat Şule Nazlıoğlu Erol, Avukat Kürşad Veli Eren, Avukat Kazım Gözüşirin ve Abdullah Gavremoğlu hakkında “Mahkeme Heyeti, iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet Savcıları ve Duruşma Savcısına yönelik sözleri nedeniyle” suç duyurusunda bulunuyor.

Cemal Temizöz, Ali Demir, Kahraman Dikmen, Yusuf Kelleli, (soruşturma sürecinde ifadesi bile alınmadan hakkında iddianame hazırlanan) Hüseyin Topuz, Murat Özçelik, Erdinç Atik savunmalarını yapıyor. Savunmasını sunanların çoğunun adı camilerle ilgili dijital planlarda geçiyor.

Murat Özçelik savunmasını şöyle bitiriyor:

“Zaten sunulan bunca lehte delile rağmen Başkanım, bu son sözüm. Akşam evlerinize gittiğinizde eşlerinizin gözlerine bakarken, çocuklarınıza sarılırken, vicdanınız rahatsız olmuyorsa zaten söyleyecek bir söz yok demektir.”

Yok, gerçekten.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

Henüz yorum yapılmamış.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: