(NOT: Bu yazıyı daha önce “Sanık başına 17 saniyelik inceleme ile tutukluluk itirazlarına red” başlığıyla yayımlamıştık. Aşağıda belirttiğimiz nedenle blog girişini düzelterek yayımlıyoruz.)
163 Balyoz sanığının, tutukluluk kararı için 11. Ağır Ceza mahkemesine yaptıkları itiraz iki hafta önce oy çokluğu ile reddedildi.
İtirazlara kabul yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Şeref Akçay’ın karara düştüğü muhalefet şerhi 13 sayfa tutuyor. Akçay, sanıklara ait itiraz gerekçelerini içeren 33 Klasörün, Mahkeme üyelerince (gecenin bir yarısı) 45 dakikada incelendiğini belirtiyor. Bu durumda, her bir sanığın itiraz incelemesi (ortalama) 17 saniye sürmüş olmalı. (Akçay’ın 45 dakikada alındığını belirttiği kararın, 15 sanıkla ilgili başka bir karar olduğunu öğredik.)
İtirazları reddeden hakimler Mehmet Ekinci ve Birol Bilen’nin dava dosyasını ve itiraz dilekçelerini hiç incelemedikleri, 163 sanık için topluca sundukları tek paragraf gerekçeden belli oluyor; gerekçede bariz yanlış bilgiler de var.
Gerekçe aynen şöyle:
“tutuklama koşulları açısından bir değişikliğin bulunmaması, sanıkların uzerine atılı suçun önemi ve atılı suç için öngörülen ceza süresi, atılı suçun vehamet arz eden niteliği, dosyadaki plan seminerine ve balyoz, suga, oraj, sakal, çarşaf, döküm, tırpan, yumruk, kürek, testere, urgan, orak planları ait yazılı ve ses kayıtları, sanık Süha Tanyeri’den ele geçirilen el yazısı notları, 2010/185 sayılı soruşturma dosyası, 2010/1003 (Gölcük Donanma Komutanlığı’ndan elde edilen) soruşturma sayılı ve 2011/332 soruşturma sayılı Eskisehir’de şüpheli Hakan Büyük’ün evinde yapılan aramada ele geçirilen delillerle ilgili soruşturma dosyası, bütün bunlarla beraber Istanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması devam eden sanıklar hakkındaki 2010/283 Esas sayılı dava dosyasındaki delil durumu, bilirkişi raporları, dijital materyeller, diğer ses kayıtları gözönüne alındığında, geçerliliğini sürdürüdüğü (…)”
- “dosyadaki plan seminerine ve balyoz, suga, oraj, sakal, çarşaf, döküm, tırpan, yumruk, kürek, testere, urgan, orak planları ait yazılı ve ses kayıtları”
Ses kayıtları sadece plan seminerine ait. Ankara’dan 15 gözlemcinin katıldığı plan seminerine ait ses kayıtları Çetin Doğan’ın emri ile yapılmış. 21.06.2010 tarihli ve en kapsamlı Askeri Bilirkişi Heyet Raporu, bu seminerin yasal bir seminer olduğunu ve üst komutanlıkların haberi dahilinde gerçekleştigini saptıyor. Kaldı ki, 195 sanıktan 147’sinin seminerle uzaktan yakından alakası yok.
Hakimlerin belirttiklerinin aksine, balyoz, suga, oraj, sakal, çarşaf, döküm, tırpan, yumruk, kürek, testere, urgan, orak planlarına ait hiç bir ses kaydı yok. Seminerde bu planların adı bile geçmiyor. Bu belgelerin hepsi 2003 ‘de kaydedildiği iddia edilen 11 no.lu CD’den çıkıyor (daha sonra Gölcük’te çıkan 1 no.lu CD’de de kopyaları var). Bütün bu belgeler dijital, ve sahtecilik yapıldığı kanıtlanmış bir CD’nin içinden çıkıyor.
- “Süha Tanyeri’den ele geçirilen el yazısı notları”
Bu notlar Süha Tanyeri’nden ele geçirilmedi. Baransu’nun bavulundan çıktı. Not defteri Süha Tanyeri’ne ait, ancak not defterinde balyoz, suga, oraj, sakal, çarşaf, döküm, tırpan, yumruk, kürek, testere, urgan, orak planlarına dair hiç bir şey yok. Üstelik bu not defterinden kimi harflerle bir kombinasyon oluştutulup, makina yardımıyla 11 no.lu CD’nin üzerindeki ‘Or.K.na’ yazısı oluşturulmuş. Mahkeme üyeleri dosyayı inceleseler bilirkişi raporlarını da görecekler.
İtiraz dilekçelerinde Gölcük ve Eskişehir’de el konulan dijital belgelerin sahte olduğuna dair hem bilirkişi raporları hem de sanıkların bu konuda sundukları somut tespitler var (2003 tarihli Gölcük belgesinde 2005’de inşa edilen geminin olması ve 2003 tarihli Eskişehir belgesinde 2005’de gerçekleşen bir kanun değişikliğinden tarih ve sıra numarasıyla birlikte mevcut kanun diye bahsedilmesi gibi).
“Kırkbeş dakikada yüzaltmışüç baş” Karara ve Akçay’ın muhalefet şerhine buradan ulaşabilirsiniz.
14 Temmuz 2011 23:08
Köksal Şengün’ü görevden aldılar,yakında Şeref Akçay’a da bir kulp takarlar görevden alabilmek için.
16 Temmuz 2011 00:48
Mahkemenin itiraz hakkındaki kararını okurken şunu anlıyorum: Tutukluluk kararı ihtiyaridir. Yani hakimin bu konuda ne düşündüğü önemlidir. Geri kalanı boş laftır.
Karara göre 2 üye hakim, koşulların tutuklama gerektirdiği kanaatini taşıyor ve tutukluluğun itirazını reddediyor. En tabi hakları… Sn. Şeref Akçay ise tutukluluğun gerekmediğini düşünüyor. O da kendince haklıdır.
Ancak benim için bu kanaatlerin nasıl ortaya konulduğu ve ikna kabiliyetleri de önem taşıyor. Ne yazık ki 2 üye hakimin verdikleri kararlar hakkındaki tezlerini ikna edici olmaktan çok “böyle kanaate sahibim, gerekçe göstermeme gerek yok.. yasa bana bu hakkı vermiş” şeklinde algılıyorum. Şeref Akçay’ın kararı ise oldukça sorgulayıcı ve analiz içeren bir tez ortaya koyuyor. Doğaldır ki; Şeref Akçay yanılıyor da olabilir. Ancak, davayı irdeleme şekli ve sorgulayıcı tavrı SADECE HAKİM DEĞİL, aynı zamanda HUKUK ADAMI olduğunu ortaya koyuyor.
Kanımca Sn Şeref Akçay, HSYK tarafından harcanmadan bir hukuk fakültesinde öğretim üyeliğine başlayıp en azından yeni yetişen hukukçulara “analitik düşünmeyi” öğretirse ülkeye büyük hizmet yapmış olur.
Diğer taraftan, karşıt görüşlerin böylesine agresif şekilde ortaya konulduğu bir mahkemenin bütünlüğünün kaldığından bahsetmek de pek mümkün değil. Sanıyorum, ya Şeref Akçay, ya da diğer üyeler bir şekilde yer değiştirecektir. Hangisi olacağını zaman gösterecek.