Zaman gazetesi her nasılsa Gölcük’ten daha neler çıkacağını, çıkanların hangi davaların ek klasörlerine gireceğini ve yeni bulguların diğer davalardaki iddiaları nasıl doğrulayacağını şimdiden kestirebiliyor.
Bu ne yaman gazetecilik. Sanırsınız ki kendi elleriyle koydular…
28 Ocak 2011 15:23
İstihareye yatmışlardır 🙂
28 Ocak 2011 16:31
Zaman gazetesi, yaptığı her haberde uyguladığı sistematik bir ‘algı yaratma’ politikası uyguluyor. Bu haberde de dikkati çeken algı ise ‘sulandırma yapanlar’ olmuş. Yani, sulandırma yapanların Pınar Doğan ve Dani Rodrik olduklarını demek istiyorlar…
Bedava dağıtılan Zaman gazetesini eline alan okur kitlesi, saptırmalı yazılan bu haberde kullanılan dil nedeniyle bilinç altına bu algıyı yerleştiriyor. Tıpkı Zaman’ın attığı diğer bir başlık gibi: ‘Sahte olduğu iddia edilen belgenin aslı Donanma’da çıktı.’ Oysa ki ortada imzalı herhangi bir belge yoktu.
Bir de diğer Zaman abonesi büyük bir kitle var ki onlar da cemaat mensubu insanlar. Cemaat zaten kendi içerisinde sorgulamayı mümkün kılmadığı için bir antidemokratik yapıya sahiptir. Yani cemaat mensubu öğrenciler, esnaf, işadamları, öğretmenler, emniyet-yargı mensupları vb… “Zaman gazetemiz yalan haber yazmaya başladı” diyemezler. Onlar da ne yazılırsa sorgulamadan kabul ederler.
Gazetecilikte ve propagandada bunlar ince oyunlardır. Sürekli söylenen sözler bir müddet sonra okurun kafasına tamamen yerleşir ve okur sebebini açıklayamadığı şekilde verilen herşeye inanır. Propaganda gazeteciliğin içerisine tamamen nüfuz ettiğinde de ‘algı yaratma’ daha kuvvetli bir enstrüman olur. Zaman gazetesi ve sayfalarında savunduğu ideoloji bunu çok güzel uyguluyor.
İletişim Fakülteleri’nde ve dünyada gazetecilik eğitimi veren kurumlarda ana kural, habercinin objektif olmasıdır. Haber, yoruma dayalı yazılmaz. Haberci mevcut olan durumu aktarmakla yükümlüdür. Yorumları köşe yazarları yapar.
Kısacası, Zaman haberciliği basın etik kuralları ve evrensel basın ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. ‘Kötü niyete’ hizmet etmektedir. Bu da benim yorumum olsun…
Saygılar…
28 Ocak 2011 16:39
Sehven eklenenlen deliller, gelecekten verilen haberler, yuzlerce tutarsizlik… aslinda tum bunlar bu cetenin kendilerinden ne kadar emin oldugunu gosteriyor. Maalesef, ne kadar bu tutarsizliklari ortaya cikarirsaniz cikarin, bundan sonra baska bir yerlerden baska cuvallarin cikmasi muhtemeldir. Ama blog sahiplerinin isi bundan sonra daha da zorlasacak, artik ellerinde davanin magdurlarinin DNA, parmak izi (cep telefonlari ?) gibi cok onemli kaynaklar da var.
Aslinda, kizginliklarinin nedeni, davanin gidisati yada sonucu ile ilgili degil. Ne de olsa tarihteki “show trial”lardan beraat ciktigi hic gorulmemistir. Ama yaptiginiz en onemli is, bu “cete”nin uluslararasi imajina olan etkiniz. Sadece, ilk Balyoz cuvali ile en son Golcuk cuvalina verilen (verilmeyen) uluslararasi medya tepkisi bile, insanlarin artik isin ic yuzunu gormeye basladigini gosteriyor. Muhtemelen ileride ingilizce olarak, basiniza gelenleri bu tip makalaleri de ekleyerek yazarsaniz, tum dunya “post-modern cihad” kavramini da ogrenmis olur.
Bu durumda, duzmece davalardan magdur olanlarin kurtarilmasi icin belki de en onemli rol, bu davalarin asil hedefi olan TSK’ya dusuyor. (kimse atlamasin darbe’den bahseden yok) Herkesin acikca bildigi gibi bu davanin asil hedefi, TSK’nin komuta yapisini iktidarin (ve belli bir kesimin) istedigi bicimde sekillendirilmesi. Son uc Genelkurmay Baskani, bu konuda radikal bir onlem almaktansa, rahat emekliligi tercih ettiklerine gore, su andaki Genelkurmay Baskani’in yapacagi en mantikli davranis, “Amicable Settlement” (Turkcesini bilmiyorum kusura bakmayin) olur. Sn. Genelkurmay Baskani, Sn.R.T.Erdogan ve Sn. M.Aslan ile oturup, Balyoz, Ergenekon, Erzincan, Hanefi Avci vs. gibi tum duzmece davalarin dusmesi karsiliginda, TSK’da tum general/amiral listesinin uzerinden tek tek giderek, Sn. Erdogan ve Aslan kimleri istemiyorlarsa (kendisi de dahil) emekliligine karar verilmesi.
Bazilarina biraz sert gelebilir, ama kendi milli egitim sistemini belli bir ideolojik gruba terk eden, polis teskilatinin disaridan yonetilmesine ses cikarmayan ve “sozde” aydinlarinin bu kadar “capsiz” oldugu bir sistem, eninde sonunda zaten cokmeye mahkumdur. Onemli olan bu tip davalardan “magdur” olanlari kurtarmak ise, en mantikli ve kisa yol da bu gorunuyor.
28 Ocak 2011 18:01
Umarim bu soylediginiz senaryo gerceklesmez. Ben davalarin magdurlarinin da bu cozumu kendilerine yedireceklerini sanmiyorum/ummuyorum.
Eger boyle bir sey olur bir de bu sahtecilikleri bi tane garibana yikarlarsa bu ulkeye inancimi bir kez daha kaybedicem.
28 Ocak 2011 18:41
m.k.a.,
Ilginc bir oneri aslinda. 2 soru/yorumum olacak:
– Surec icinde magduriyete ugramis insanlar var, bunlarin durumu nasil duzeltilebilir ve cetenin cezalandirilmasi es gecilebilir mi?
– M.Aslan’in kim oldugunu cikartamadim. Kimi kastetmistiniz orda?
Selamlar
K.
28 Ocak 2011 19:16
– Surec icinde cok buyuk haksizliklara ugrayan insanlarin oldugu dogru. Maalesef, su andaki siyasi iktidar, mahkemeler ve polis teskilati’na karsi kisa vadede “adalet” gelmesi mumkun degil. Savcilarin, magdurlarin lehindeki delilleri adli emanete kaldirip, sanki yokmus gibi iddianameye koymalari, polislerin olmayan konusmalari dinleme cozumlemelerine yazmalari, saniyorum ne kadar kendilerinden emin oldugunu gosteriyor. Bu durumda, bu kisilerin magdurlugunu mumkun oldugunca kisaltmak bence en onemli amac olmali. Bunun disinda, Turkiye ne de olsa AIHM’de tazminat odemeye alisik, magduriyeti kesinlikle gidermez ama en azindan, daha da uzamasini engeller.
– M. Aslan, boyle bir “amicable settlement” icin onay vermesi gereken olusum’un siyasi temsilcisi ama saniyorum asil onayin daha yukarilardan verilmesi gerekiyor. Imajlarina son derece onem veren bir grup olduklari icin, uzun vade’de bu blog’un en fazla etkisini onlar hissedecektir ve saniyorum boyle bir “settlement” en cok onlarin imajina yarayacaktir. Ne de olsa, baris, diyalog, demokrasi (!) gibi kavramlari en cok onlar kullaniyor.
28 Ocak 2011 19:19
Sanırım şu kişi.
28 Ocak 2011 16:43
Daha arama yapılmadan içinden çıkacak belgeleri ya şeytan bilir yada bu tezgahı hazırlayanlar bilir.
Şeytanın gazetesinden ise her şey beklenir.