Taraf’ın gazetecilik ahlak(sızlığ)ı üzerine

Taraf gazetesinin yalanlarına artık şaşırmamamız lazım, ancak, liberal değerlere ve medya etiğine sadık olduğunu iddia eden bu gazetenin yaptığı haberler karşısında gene de dilimiz tutulabiliyor.

Son örnek, gazetenin Poyrazköy/Kafes davasında çelişkili bilirkişi raporları üzerine haberi.  “Haber” demek çok doğru değil aslında zira tek taraflı, kasıtlı, eksik, yanıltıcı ve yanlış “bilgilerle” dolu bir yazı.  Amaç Temmuz tarihli bir TÜBİTAK raporunu yeni gibi göstererek, bu rapordan sonra hazırlanan (ve onla çelişen) Boğaziçi Üniversitesi ve Amerikan bilirkişi raporlarına gölge düşürmek. 

Haberin yazarı avukatların savunmasını sulandırmak için şöyle bir şey uydurmuş:

“Levent Bektaş’ın avukatları, bilirkişi incelemesinde yer alan “Söz konusu dosyaların 26 Ağustos 2010 saat 15.24 ile 27 Ağustos 2010 saat 9.23’de kaydedildiği” bilgisine dayanarak Kafes Eylem Planı’nın, CD’lerin ele geçirildiği 22 Nisan 2009 tarihinden sonra üretildiğini iddia etti.”

Burada yazılanlar tamamen gerçek dışı. Birincisi, avukatlara verilen imajlarda suç unsuru dosyalar bulunmadığından ilgili dosyaların oluşturma tarihleri ile ilgili birşeyler söylemek mümkün değil. İkincisi, Boğaziçi Üniversitesi bilirkişi raporunda burada yazılanın tam tersine, avukatlara verilen imaj dosyalarının oluşturma tarihlerinin anlamlı olmadığı açıkça belirtiliyor. Üçüncüsü, avukatlar bunu bildikleri için haberde belirtilen iddiada bulunmadılar. (Avukat Hüseyin Ersöz’ün Taraf’a yolladığı cevap yazısını görmek için buraya tıklayın.)

Bu yalan bir kenara, Taraf’ın haberini okuyan birinin olayla ilgili bir dizi önemli olguyu öğrenmesi mümkün değil.

  • Örneğin, DVD’deki video dosyasına gizlenmiş Kafes Eylem Planı’nı “ortaya çıkaracak” olan Emniyet bilirkişileri daha DVDyi incelemek için teslim bile almamışken bu planla ilgili bir sorunun bir başka şüpheliye  sorulmuş olması haberde geçmiyor.  (“Bektaş’ın evinde yapılan aramada elde edilen CD’de şifrelenmiş dosya içerisinde yer alan gizli ibareli kafes operasyonu eylem planı hakkında ne biliyorsunuz?”)
  • Delil bütünlüğünü sağlamak üzere el konulma sırasında alınması gereken “hash” değerleri söz konusu DVD’ye el konulurken alınmadığı gibi, bu değerlerin Emniyet’teki adli analiz sürecinde en az iki kere değişmiş olması yazılmıyor. (DVDnin ilk defa Emniyet’te alınan hash değerleri ile daha sonra Emniyet bilirkişilerinin inceleme yaptığı DVDnin hash değerleri birbirini tutmuyor. Sonradan TÜBİTAK’ın incelemesinde ortaya konan değerleri ise bambaşka.)
  • Avukatlara verilmek üzere adli araçla imajı alınan bir CD ve DVD’nin son anda hiç bir açıklama yapmadan adli kanıt teşkil etmeyeceğinin ileri sürülmesinin doğal olarak yarattığı şüpheler konu edilmiyor.
  • Bu iddia doğru ise imajları alan TÜBİTAK bilirkişisinin ciddi bir hata yapmış olduğu yazılmıyor. Teknik donanımlı bir TÜBİTAK bilirkişisinin nasıl olup da eksik kopyalama (imaj alma) gibi basit bir hatayı yapmış olabileceği (eğer yapmışsa) sorgulanmıyor.
  • Böyle bir hata yapılmışsa gerçeklerin ortaya çıkması ertelenerek masumiyet karinesi çiğnenen tutukluların mağduriyetinden bahsedilmiyor.

Özetle, Taraf gazetesi Kafes Eylem Planının gerçekliği üzerine şüphe yaratan tek bir olgu ve bulgudan bahsetmediği gibi, sanık ve avukatları aleyhine yalanlar üretiyor.

Bunun adı gazetecilik değildir.

 

Güncelleme:

Alışılageldiği üzere, Taraf’a servis edilen yalan yanlış bilgiler sonradan başka medyada dezenformasyon amacıyla kullanılıyor.  Kafes ile ilgili Taraf kaynaklı bu haber Zaman ve Aktifhaber.com sitelerinde verilmiş.  İki site de olayı diğer yanıltmalarla beraber Taraf’a benzer şekilde — sanki TÜBITAK’in raporu yeni cıkmış, Boğazici Üniversitesi bilirkişi raporundan sonra hazırlanmış, ve bu raporu yalanlıyormuş gibi — aktarıyor.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

5 Yorum “Taraf’ın gazetecilik ahlak(sızlığ)ı üzerine”

  1. Cengiz Says:

    Sayın Pınar hanım ve Dani bey ,

    Taraf ‘ ın yaptığı tabii ki gazetecilik değil , yaptıkları tek iş tetikçilik aslında ; çok farklı bir kavram kullanacaktım ama ne yazık ki terbiyem el vermiyor. Keşke halkımız Perşembe akşamları Ulusal Kanal ‘ da yayınlanan ” Gündem Hukuk ” programında sayın Celal Ülgen’ i dinleseler. Kafes Eylem Planı davasının son duruşmasında yaşananları Celal bey programda anlattı , inanır mısınz , tek kelimeyle şok oldum. Özetle anlatayım Ülgen ‘ in aktardıklarını. İlk celsede – projeksiyon da kullanılarak – Levent Bektaş ‘ ın avukatı söz konusu CD/DVD lerde iddia edilen dokumanların olmadığını kanıtlıyor. Ve duruşmaya ara veriliyor. Bu noktada Levent Bektaş ‘ ın tahliye edilmesi gerektiğinden , iki celse arasında iki sayfalık plan hazırlanıytor ki Bektaş ‘ ın tahliye edilmemesi için gerekçe oluştursun .

    Ve tekrar duruşma başlayınca hakim ( sanırım mahkeme başkanı ) elden fotokopi raporları avukatlara veriyor. Bunun üzerine , Celal Ülgen mahkeme başkanına soruyor. ” Sayın başkanım , siz deneyimli , tecrübeli bir yargıçsınız , hiç , meslek yaşamınızda böyle bir uygulama yaptınız mı ? ” Bunun üzerine başkan diyor ki ” Ben size yardımcı olmak için elden dağıttım ”

    Bu durum üzerine , Celal Ülgen tekrar başkana ” Sayın başkan , bu raporaları siz mi havale ettiniz ” başkanın ” evet ” demesi üzerine de ” ama , raporlar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ‘ na hitaben yazılmış .. ” diyor. Yani neresinden bakılırsa bakılsın tam anlamıyla ” fiyasko ” .

    Yine öğrendiğime göre , mahkeme başkanı kalp rahatsızlığı nedeniyle anjiyo geçirmiş. Şimdi Celal Ülgen gibi ben de başkana ” geçmiş olsun ” diyor ve acil şifalar diliyorum.

    Ama – doğruyu söylemek gerekirse – diğer bir yanım da diyor ki ” alma mazlumun ahını , çıkar aheste aheste ” diyor .

    Saygılarımla ;

    Cevapla

  2. alaeddin keykubat Says:

    Sayın Pınar Doğan ve Dani Rodrik ve Çetin Doğan’ın evlatları,babanızın da mensubu bulunduğu Türk Silahlı Kuvvetleri 1946’dan beri ne yazık ki uyguladığı siyasetlerle bu gerici yapılanmayı hep iktidarda tutmuş şimdi de “İslamcı Kürt feodalleri ve dönmelerden oluşan” bir yapılanma ile resmen Şeriat Devrimini yapacak bu hükümeti iktidara taşımıştır.
    AKP aleyhine mükemmel tespitler yapmışsınız.Ergenekon olayı ya da Silivri tiyatrosu gereçkten bir düzmecedir.Ergenekon “ER GEorge NEo CONservative” kelimelerinden üretilmiş bir addır.Türk Milletinin tarihinde geçtiği iddia edilen “Ergenekon Destanı” olayları bir alakası yoktur.1892 ANİ sürgünü de Ermenilerin ERGENEKON’udur.
    Genelkurmay üst düzey yapılanmasındaki Alevi” maskeli “Ergenekon” yapılanmasının bu olayla bağları vardır.Adı geçenlerin ve destek verenlerin tümü nerdeyse “Gnostik Ermeni kökenlilerden” oluşmaktadır. Sizlerin de hem Amerikan siyasetlerine karşı olup hem de Amerika’dan yayın yapmanızın ardında şu gerçek vardır.
    “Köpek dövülünce sahibinin yanına kaçar”.
    Nasıl ki Birinci dünya savaşına ülkemizi sokan “İttihat ve Terakki Parti” yapılanması,savaşı kaybedince kimi Rusya’ya kimi Almanya’ya kaçtıysa siz de Amerika’nın yanına kaçıyorsunuz.
    Öyle mi?
    Tuhaftır sizleri mağdur eden de Amerika’dır.
    Kucağına gittiğiniz de Amerika’dır.
    Hem “Amerikan karşıtı” olup hem de Amerika’dan mücadele vermek nasıl bir şeydir?Bunu Türk milletine açıklayınız.
    Her iki dünya savaşını da çıkaran geç uyanmış emperyalist Almanya’ya,gizlice el altından “Avrupa’nın hakimiyeti” vaadini veren Amerika’dır.
    Her iki dünya savaşından “Amerikan yumruğu ile nakavt olarak çıkmış”,boş hayaller uğruna altmış milyondan fazla masum insanın ölümüne sebep olmuş ve karşılığnda da “dayak yemiş” Almanya sonunda şunu dile getirmiştir;
    “Amerika sahte liberal,Avrupa’yı kendisi yönetmek istiyor.” Bu sözün kaynağını bulmak için “İngilizce Wikipedi Germany” yazmanız yeterlidir.
    Benim vatanseverliğimi,gericilik karşıtlığımı merak ediyorsanız,bloglarımı okuyunuz.
    Benim,sizlerden,babanız ve arkadaşlarının mağduriyetlerinden “insan olarak ” üzüldüğümü belirteyim Bunu da yazıyorum zaten.
    Benim sizlerden korkum,geçmiş,1939 Tatürk’e hasta ölüm döşeğinde yapılan İsmet İnönü-Fahrettin Altay Darbesi,1961 Amerikancı darbesi,68 kuşağına yapılan zulümler,1971 12 Mart Muhtırası,1975-80 sağ-sol olayları,12 Eylül darbesinin “Bizim Çocukları” ” ve 78 kuşağının silinmesi,28 Şubat senaryosu ve diğerlerinin ardından iktidar edilen bu gerici-işbirlikçi şeyh Sait ve Said-i Kürdi yapılanmasının ışığında olarak şu soruyu soruyorum:
    -“sizler bu milletin evlatlarını hangi maceralara sürükleyeceksiniz?”
    Analayamadığım konu budur.Aydınlatırsanız sizlerin destekçileri arasına katılmaktan memnun olurum.Zaten “kerhen” de desteklemekteyim.Çünkü “Adalet kavramıma ters” bir uygulama mevcuttur.
    Segviler,saygılar.
    Alaeddin Yavuz.
    Blog yazarı
    Emekli Polis Memuru.
    http://keykubat.blogspot.com/
    http://adilyargic.blogspot.com/
    http://adilyargicc.blogspot.com/
    http://keykubat.blogcu.com/

    Cevapla

  3. Fenerant Says:

    Rezaletin de ötesinde bir hukuk cinayeti işleniyor.

    Cevapla

  4. alaeddin keykubat Says:

    Yorum cevabını lütfen “http://adilyargicc.blogspot.com/2010/10/sayin-cetin-doganin-evlatlarinin.html” yaparsanız sevinirim.Ayrıca,bazı imla hatalrım için özür dilerim Sevgiler.

    Cevapla

  5. Cengiz Says:

    Çok ilginç bulduğum bir olay var. Kafes Eylem Planı ile yapılan son duruşmada müdahil taraf ( Agos Gazetesi ) ‘ i duruşma arasında mahkeme kaleminde bilirkişinin ” o zaman bu hususu da rapora ekleyelim ” dediğine tanık oluyor. Şimdi kendi kendime düşünüyorum da bilirkişinin bu tarz bir ifadesi ancak ona bir soru yöneltilmesi durumunda söylenmiş gibi. Acaba bu soru neydi ? İşi biraz ben de exagare edeyim ve şöyle bir varsayımda bulunayım , Bu soru ;

    ” Yaa sayın Çankaya , sanık avukatları öyle bir savunma yaptılar ki , sanırım , Levent Bektaş ‘ ı tahliye etmemiz gerekecek , ” Bu durumda da beklenen yanıt veriliyor , ” o zaman ” adli analiz amacıyla alınan imajlar adli analiz amacıyla kullanılamaz ‘ şeklinde bir cümle ekleyelim rapora … ”

    Diğer bir konu ; Taraf Tubitak raporuna bir üstünlük atfediyor ama avukat Musatafa Ersöz ‘ ün de çok doğru bir şekilde ortaya koyduğu gibi , CMK 67/6 ‘ ya göre savunmanın ve de iddia makamının mahkemeye sunduğu bilirkişi raporlarının birbirinden herhangi bir üstünlüğü söz konusu değil , her iki raporda ” takdiri delil ” niteliğine sahip.

    Ama söz konusu olan kamuoyunu yanlış bilgilendirmek olduğunda Taraf ve türevi gazeteler ” ahlaksızlıkta ‘ herhangi bir sınır tanımıyorlar.

    Saygılarımla ,

    Cevapla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: