Hanefi Avcı’nın başına gelenlerin diğer davalar hakkında düşündürdükleri

10 Ekim 2010

CEMAAT, GENEL

Hanefi Avcı’yı şahsen tanımayız. Kitabı çıktıktan sonra bir iki kere mesajlaştık, onun dışında kendisi hakkında bildiklerimiz kitabında yazılanları ve gazetelerde okuduklarımızı geçmez.

Ancak Balyoz ve diğer benzer davalarda yaptığımız saptamalar, Avcı’nın kitabında başka olaylarla ilgili anlattıkları ile örtüştüğü için kendisine ve yazdıklarına çok önem verdik. Özellikle cemaatle ilişkili emniyet personeli ve savcıların giriştikleri hukuk dışı faaliyetler ile ilgili yazdıklarının Türkiye’de bunlarla yüzleşildiği yeni bir dönem açacağı ümidini taşıdık.

Avcı’nın kitabı yüzünden maruz kaldığı muamele, iddialarını – ve bizim burada öne sürdüğümüz savları – doğrular nitelikte. Özel yetkili mahkemeler, üretilmiş kanıtlar ve itibarsızlaştırma kampanyaları ile hedef aldıkları kişilerin üzerine gidiyor, cemaat ve AKP yanlısı medya da bu süreci körüklüyor. İşler o noktaya vardı ki, kimi liberaller bile bu işten kötü kokular geliyor demeye başladılar.

Belki de en güzel örnek, Avcı’nın bürosunda bir çantadan çıktığı iddia edilen Mehmet Ali Birand, Fatih Altaylı ve başkalarına ait gizli ses kayıtları. Avcı kendisinde böyle kayıtların bulunduğunu açık bir dille yalanladı. Bu iddiaya Zaman, Star ve belki Taraf gazetesi yazarları dışında kimse inanmıyor.

Demek ki birileri Avcı’yı zan altında bırakmak ve özellikle medya mensupları önünde şüpheli kılmak için kanıt üretiyor. Başvurdukları yöntemlerde benzerlikler göz önünde bulundurulduğunda bu birilerinin Balyoz ve Ergenekon davalarında düzmece belge ve delil düzenleyenlerle aynı kişiler olduğunu kestirmek için kahin olmak gerekmiyor.

Hanefi Avcı’ya düzenlenen tuzak, en azından bu tuzağı düzenleyenlerin kanıt yerleştirme suçunu işleme ve hukuk sistemini kullanarak istedikleri insanları tutsak edebilme kapasiteleri hakkında bir uyarı niteliği taşıyor.

Biz Ergenekon davalarına Balyoz’da karşımıza çıkan sahtecilikten sonra eğilmeye başladık. Bu diğer davalarda da benzer olayları görmek (her ne kadar bizi şaşırtmadıysa) daha da fazla dehşete düşürdü.

Hanefi Avcı’nın başına gelenlerin, bu olaylar dizisinde “kötü bir koku” sezinleyenlerin, Türkiye’nin yakın geçmişindeki kimi davalara daha şüpheci yaklaşmaları ve bu davalarda olanları daha dikkatlice izlemeleri için bir vesile olacağını umuyoruz.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

5 Yorum “Hanefi Avcı’nın başına gelenlerin diğer davalar hakkında düşündürdükleri”

  1. Cengiz Says:

    Sayın Pınar Doğn ve Dani Rodrik ;
    Öncelikle bloğunuzu yorumlara açma kararınız çok yerinde olmuş . Bu kapsamda ben de bazı görüşlerimi sunmak isterim. Bilindiği üzere Hanefi Avcı ‘ nın ” Haliçte yaşayan Simonlar ” isimli kitabının yayınlanması ve sonrasında başına gelen trajik olaylar ülkemizin gündemini işgal etti haklı olarak. Ama bu arada sessiz sedasız bir kitap daha yayınlndı . Bu kitabın yazarı eski CİA mensubu , Rand Corporation isimli etkin düşünce kuruluşunun kurucularından Graham Fuller. Fuller , daha önce de adeta Gülen Hreketi ve AKP ‘ ye bir ” methiye ” niteliğindeki Yeni Türkiye Cumhuriyeti ‘ ni yazmıştı. Fuller ‘ in yeni kitabının ismi de çok ilginç ” A world without Islam ” ( İslamsız bir dünya ) . Bu kitabın tanıtımı da nerede yapıldı dersiniz ? Gülen Cemaati ‘ nin Sivil toplum kuruluşu olan Rum – i Forum ‘ da . Kitabın dikkat çekici bazı bölümlerinden bazı kesitlerden bahsetmek isterim. Fuller diyor ki ” İslam herkesi kucaklayıcıdır . Bu nedenle bütünlük aramak içn iyi bir paydadır. Herkes Müslüman olabilir . Oysa milliyetçilik bunun tam tersidir. Ayrımcıdır. Bu nedenle birçok İslamcı , Arap millliyetçilğine karşı olmuştur. ” Sayın Fuller , bu sözlerle de yetinmeyip , işin içine Atatürk ‘ ü de karıştırıyor ve aynen şöyle söylüyor ; ” İslamcılar Arap milliyetçiliğine karşı dururken en büyük kabuslarını Atatürk hayata geçirdi aslında. Dinin tüm enstrümanlarını yıktı , onakarşı katı bir tutum geliştirdi ve bu sebepl Türkiye ‘ nin Müslüman komşularına yönelik de düşmanc bir tavır sergiledi. Müslümanlar için yaptığı en kötü şey ise Halifeliği kaldırmaktı. Çünkü Halifelik kurumu , emperyal Batıya karşı İslam’ ın bütünlüğünü tmsil ediyordu. ” Kanımca bu düşünceler salt Fuller ‘ in bireysel düşünceleri olarak algılanmamalı çünkü Rrand Corporation Amerikan yönetici elitinin yakın temas halinde olduğu bir think – thank. Şimdi bunlardan sonra ülkemizdeki duruma bakalım. Ergenekon ve benzeri davalarda sanıkların ortak özelliğine baktığımıda iki kritik husus göze çarpmakta. Bu kişilerin hemen hemen hepsi – birkaç istisna hariç – Atatürkçü ve de AB , ABD ile ilişkilerin paralelinde diğer önemli bir seçenek olan ” Avrasyacılık ” seçeneğini de savunan insanlar. Bu durum ise ABD ‘nin pragmatik çıkarları açısından büyük bir potansiyel engel teşkil etmekte. Bu açıdan Atatürkçülük ” Ilımlı İslam ” ile ikame edilmesi gereken bir ideloji niteliğ kazanmakta. Aslında bu bir taş ile birçok kuş avlamak imkanını da sunmakta. Çünkü , Ilımlı İslam ya da modernitenin ihtiyaçlarına cevap verir bir şekilde dizayn edilmiş İslam ( modernitenin yerine ABD ‘ yi de koyabilirsiniz ) , ABD ‘ ye büyük faydalar sağlamakta. Çünkü , İslamı salt türban ve bunun gibi şekil öğelerine indirgeyip , İslamın özündeki zulme karşı olma gibi özellikleri unuturursanız , sizin işgalci politikalarınza karşı koyacak kitlelelri de pasifize etmiş olursunuz. Yani fotoğrafın tamamını görmek gerekmekte. Bu arada sayın Fuller ‘ e şunu hatırlatmak isterim . Atatürk asla ve asla dinin temel enstrümanlarını yıkmadı ; o sadece dinin istismar edilmesine karşıydı. 1575 yılında Tophane ‘ de kurulan rasathane gerici din adamlarının etkisiyle , veba salgınlarının , depremin nedeni olmakla ilişkilendirildi ve yıktırıldı. Ayrıca İslam dini ” ortak çimento ” oloabilir tezine karşı dea Fuller ‘ e şunu sormak lazım. Hangi İslam ? Gülen ‘ in İslamı mı , radikal İslam mı ; Sünni lik mi yoksa Alevilik mi ? Homojen bir İslam algısı varmı ki ?

    Saygılarımla ,

    Cevapla

  2. Emin KK Says:

    Her zaman ve her şartta adaletten yana olanlara merhaba;
    H.Avcı’nın kitabının yayınlanması ve sonucunda anında mapus damlarına düşmesi ülkemizi 1-2 yıl ileri taşıdığını düşünüyorum. Biz hep kendimize uslu bir izleyici rolü mü biçeceğiz?
    Yani diyorum ki Dani, Pınar, Avcı lokomotif oldular, treni seyretmeyelim içine binelim.

    Cevapla

  3. Metin Says:

    Eskisehir emniyet mudurlugune kadar yukselmis akilli, zeki birinin evet Hanifi Avci’nin bosalttigi (28 gun once) makam odasindan 10-12 yil oncesine ait kasetlerin cikmasi olasi mi? Hicbir vicdan ve izan sahibi kimse buna inanmaz. Neden? Istihbaratta efsane olmus, Emniyet Istihbaratinin gelisiminde onemli katkilarda bulunmus birisinin arkasinda iz birakacagina birakiniz ilokul cocuklari inanmaz.
    Sahin Pinar ve Dani Rodrik, “Balyoz”duzmecesinde kanitladiginiz gibi “kaset”olayi da duzmecedir.
    Saygilarimla

    Cevapla

  4. eminkk Says:

    Normal bir beyne sahip olanlar “bana cehennemi yaşatacaklar” diyen Avcı’nın başına dert olacak şeyleri bu arada söz konusu dinleme kayıtlarını bulundurmayacağı açık. Dolayısı ile Avcı’ya ait olamayacağı mantıken belli olan kasetlerden dolayı Avcı’dan şikayetçi olunması hem akıl hem vicdan tutulmasıdır. Vicdan sadece gazeteci olmanın baş şartı değil, insan olmanın baş şartıdır. “”Düşene vurun” çirkin bir tutumdur…

    Cevapla

  5. Cengiz Says:

    http://www.odatv.com/n.php?n=iste-hanefi-avci-kasetlerinin-sirri-1610101200

    Odatv de Hanefi Avcı ‘ da çıktığı iddia edilen ses kasetleri ile ilgili çok çarpıcı bir analiz .

    Cevapla

Emin KK için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: