Bilmiyoruz. Evet doğru okudunuz, gerçekten bilmiyoruz. Medyaya bakarsanız, Balyoz darbe planının altında imzasi olmakla suçlanıyor. Taraf gazetesi, altında Çetin Doğan’ın adı yazan Aralık 2002 tarihli bir Balyoz Güvenlik Harekât Planı’ndan bahsediyor. Ancak bu belgenin kimin tarafndan hazırlandığına dair bir bilgi ve kanıt yok. Belgenin altında “Balyoz Sıkıyonetim Komutanı Çetin Doğan” yazılı, ancak ıslak ya da kuru, Çetin Doğan’ın imzası yok.
Çetin Doğan, bu iddialar ortaya atıldığında, katıldığı kimi canlı yayın programlarında Balyoz diye bir plandan haberi olmadığını ve böyle bir belge altında isminin ya da imzasinin olmasının mümkün olmadığını açıklamıştı. Taraf gazetesi yazarları, Çetin Doğan’ın bu belgeyle TV’de karşısına çıkmaları davetini reddetmişlerdi.
Kimi yayın organlarında Adli Tip’tan ve Tübitak’tan bu belgelerin gerçek olduğuna dair bir bilirkişi raporu çıktığı yazıldı. Ancak savcılık bu yönde bir açıklama yapmış değil. Aynı zamanda, Askeri savcılığın da incelemeye aldığı belgelerin seminer planı olmadığı, darbe planları olduğuna dair bir bilirkişi raporu hazırlandığı haber olarak yayınlandı. Ancak Askeri savcılık bu iddiaları yalanladı ve belgelerin gerçek olup olmadığına dair bir sonuca varılmadığı doğrultusunda açıklama yaptı.
Tüm bu iddialar çok önemli bir hususu görmezden geliyor. 1. Ordu Komutanlığı bünyesinde 5-7 Mart 2003 tarihlerinde gerçekleşen senaryo çalışmasının yapıldığı seminer ile Balyoz Darbe Planı arasında bir ilişki olduğunu gösteren en ufak bir somut kanıt ortaya konmamıştır. Taraf gazetesinin paylaştığı senaryo semineri ses kayıtlarında söz konusu Balyoz Harekat planında yeralan eylemlere hiç bir atıfta bulunulmamaktadır. 1. Ordu karargahında yapılan senaryo çalışmasında Balyoz planında adı geçen eylemlerin hiç biri konuşulmazken, Taraf’ın bu ikisi arasinda sıkı bir ilişki kurması önyargısız düşünebilen herkesin Taraf’ın gazeteciliğine şüpheyle yaklaşmasını gerektirirdi.
Kısacası, Taraf gazetesi, kendisine ulaştırılan belge ve kayıtların birbirleri ile olan ilişkişini irdelemeksizin, tüm belgeleleri bir paket halinde Çetin Doğan’in önderliğini yaptığı bir darbe planı olarak sunmuştur. Maalesef bu kritik ayırım, kamuoyunda da yeterince algılanmadığı gibi, anlamakta çok zorluk çektiğimiz bir biçimde iddia makamı savcılar tarfindan da gözardı edilmiştir.
Sedat Ergin’in Hürriyet gazetesindeki köşe yazısında geçen gün yaptıgı bir saptamaya katılmamak mümkün değildir:
Soruşturmanın düğümünü Balyoz Harekât Planı belgesi ile karargâhtaki senaryo çalışması arasında ilişki kurulup kurulamayacağı sorusu oluşturuyor. Savcı sağlam delillerle ikisini ilişkilendirebilirse soruşturma kritik bir görüntü kazanabilir. Bu ilişki kanıtlanamazsa, soruşturmanın dayandığı temel varsayımlardan birinin altı boş kalır.
Çetin Doğan’ın sorgulanma sürecinin akabinde avukatının kamuoyuna yaptığı açıklamada da ortaya çıkmıştır ki savcıların elinde de Balyoz Planı belgesi ile karargâhtaki senaryo çalışmasını ilişkilendirecek herhangi bir kanıt yoktur. Buna rağmen Doğan’ın tutuklu yargılanması istenmiş, Türk Ceza Muhakeme Kanunu bu durumlarda “kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı” koşulunu koymuşsa da mahkeme de tutuklama talebini kabul etmiştir.
Çetin Doğan ile ilgisi (olmadığı için) hiç bir şekilde ispatlanmamış Balyoz Darbe Planını bir kenara koyarsak, geriye ne kalıyor? 1. Ordu Komutanlığı’nda gerçekleşen plan semineri ve kayıtları kendi başına, Çetin Doğan’ın tutuklu olarak yargılanması için bir sebep teşkil ediyor mu?
Kayıtların hepsini dinlememiş olmakla birlikte, Taraf gazetesinin en fazla suç teşkil edebilecek bölümleri kamuoyuyla paylaştığını varsayabiliriz. Bu kayıtlarda dönemin hükümetine yönelik bazı ifadelerin meşruiyet sınırlarını zorlayan problemli ifadeler olup olmadığı tartışılabilir. Ancak, bu konuşmaları bir darbe planı ya da hazırlığı olarak görmek mümkün değildir. Çetin Doğan, kapanış konuşmasında milli mutabakat hükümeti kurulması yolundaki telkininin çalışması yapılan bir iç tehdit senaryosu kapsamında öngördüğü bir çözüm olduğunu açıkça belirtmiştir. Hatta bu konuda yanlış anlaşılma olmasın diye öngorüşünü o gün için değil, senaryonun ortaya çıkarabileceği koşullar için ortaya attığını vurgulamıştır.
Kaldı ki, dönemin Genel Kurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün emri ile yapıldığını bildiğimiz, Genel Kurmay Başkanlığı’ndan gözlemcilerinin bulunduğu ve kendi gözlem raporlarını Sayın Özkok’e sunduğu, 1. Ordu Komutanlığı tarafından da Genel Kurmay’a etraflı bir raporunun verildiği, 129 subayın katıldığı böyle bir seminerde bir darbe provası yapılmış olabileceğine inanmak mümkün değildir.
Daha sonraki yazılarımızda bu konuları daha geniş bir şekilde ele alacağız.
01 Mart 2010 03:52
Babanizi savunmaniza saygi duyuyorum fakat malesef simdiye kadar Turkide ki tutuklama yontemi delil toplama ve buna benzer islerin disina cikilmadigi bir gercek.Fakat babaniz veya diger rutbeli subaylar tutuklaninca insan haklari, tutklama yontemi yani yargi sistemimizdeki ilkellik hemen buyutuluyor.Avukatinza verilmeyen bilgiler vs. Turkiyenin hukuk duzeni bu duzen bize babaniz gibi asker olan 12 eylul ve daha onceki askeri darbeler sonucunda sekillenmis bir sistemdir.
Eger babanizin sucsuzluguna inaniyorsonaiz turkiyedeki yargi sisteminin degisip Insan Haklarin birinci planda tutan ve daha adil bir yargi refmunu ile ilgili bir kampanya baslatirsaniz en azinda babanizdan sonra birdaha kimsenin Haklari ihlala edilmemis olur
Babanizin bahsettigi senaryolar 12 eylulde ve daha oncede uygulanmistir keske bananiz yerine 1960 daki gereller yargilansaydi veya en azindan 12 eylulde deki tum komuta kadaemesi yargilansaydi bugun babanizin basina gelenler gelmezdi ama malesef olmadi ve bu bir gun nihayet olacakti cunku bu asirdan sonra askeri veraset le yasayamayiz herkes hesap verebilmeli Turkiyede yasayan insalar da artik insanca yasayabilmeli sanirim bu kouda hem fikiriz,
Umut edrim babaniz hakindaki iddialar yanlistir ve yargi surecinde kendisini aklamis olur..
Gecmis olsun.
01 Mart 2010 08:18
Sayın Doğan Ailesi,
Türk Milletinin şanlı ve şerefli 2500 yıllık geçmişe sahip Ordusunun onurlu ve vatanperver bir üyesi, hayatını askeriyeye dolayısı ile Halkına adamış, erişilmesi her Türke nasip olmayacak Ordu Komutanlığı seviyesine ulaşmış Çetin Doğan Paşamız nezninde TSK’ne yapılan saldırıların amacını ve nihai hedefini artık halk iyice gördü ve anladı. Kahvelerde vatandaşlar yüksek sesle bunu söylüyorsa kendisi kamu vicdanında beraat etmiştir. Türk Halkı koyun değildir, kimse bu tezgahı bize yutturamaz… 28 Şubatına denk getirilmesi ise bunun apaçık bir şekilde rövanş duygusuyla yapıldığının kanıtıdır.
Paşamıza geçmiş olsun dileklerimizi iletmeniz temennisi ile…
Erdem Şenol, Ziraat Mühendisi,Adana
01 Mart 2010 19:13
Merhabalar,
Sizler ABD’de yaşadığınıza göre, detayına daha kolay ulaşabileceğiniz bir gizli sistemden bahsetmek istiyorum.
ECHELON
Bu sistem hakkında çok derinlemesine olmamakla birlikte bazı bilgilere sahibim. ABD, Ingiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda’dan oluşan 5 li grubun kurduğu ve dünyadaki HER TÜRLÜ sayısal (digital) iletişim de dahil olmak üzere, internet’e bağlı TÜM bilgisayarların harddisklerindeki verileri görebilmekte ve arşivlemektedirler.
Görünen o ki, ülkemizde oynanan tehlikeli oyunun kurgusuna uyan her türlü belgeyi malum medya aktörleri eliyle servis etmekte ve ayni zamanda güvenlik güçlerine yada seçilmiş(!) savcılara ulaştırmaktadırlar.
Bu işlemde tek eksik İMZA’dır. Çünkü sayısal (digital) kayıtlarda imza bulunmaz!
Sanırım şimdi anlamışsınızdır, senaryoya göre şekillendirilen savaş oyunu belgesinin neden ıslak yada kuru(!) imza taşımadığını. Oysa ki, belgelerin ordu bilgisayarlarından çıktığını tespit edebilmişlerdir.
Size önerim, ergenekon oyunu ile başlayıp, çeşitli isimler eklenerek devam eden büyük oyunun ECHELON ağı marifetiyle sürdürüldüğü yönüne odaklanmanız ve yargı sistemimizde halen mevcut Atatürkçü savcıların, hakimlerin SENARISTIN kim olduğunu anlamalarına katkıda bulunmanız.
Bu vesile ile, Babanız başta olmak üzere, şanlı ordumuzun tüm onurlu vatansever bireylerine şükran ve saygılarımı sunar, onlara atılan çamurun yapışmayacağına olan inancımı bilgilerinize sunarım.
Saygılarımla,
Kemal Denizer
http://www.toplumsalbilinc.org
03 Mart 2010 01:36
Çetin Doğan Paşamızın Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanlığı’na atanmasının ardından verilen görevleri yasalar çerçevesinde yerine getirmesi ve bunlardan tedirgin olan belli odak ve merkezler tarafından paşamızın hedef haline getirilmesi tum bu yaşanan surece yol açmıştır.Aklı başında olan ,biraz muhakeme yeteneği olan bır ınsan aşağıdakı belırtılen hususları göz önune aldığında böyle bır olayın vuku bulmadığını çok rahat kavrayacak ve bu olayın ne denlı bır duzmece bır olay olduğunu ,adeta geçmişle ılgılı bır hesaplaşma olduğunu çok daha ıyı anlayacktır;
**İddia edilen Balyoz Güvenlik Harekat Planı belgesinde ‘Orgeneral Çetin Doğan-Balyoz Sıkıyönetim Komutanı’ diye bir imzanın bulunduğu
***Askeri yazışma kurallarına aykırı bu imza bloğu altında herhangi bir imzanın olmadğı ve bunun bir ‘belge’ bir ‘kanıt’ olarak kabul edilmesinin hukuken olanaksız olduğu
***,Balyoz Harekat Planı denilen sahte ve kurmaca belgenin altındaki imza bloğunun askeri yazışma kurallarına aykırı olduğu
***O tarihte ilan edilmiş bir sıkıyönetim olmadığına göre Sıkıyönetim Komutanı olarak imza açılmış olmasının da kurgulamanın sonradan yapıldığını bır kanıtı olduğu,
***Planı seminere ait olduğu söylenen dijital ses kayıtlarının da kes yapıştır yöntemiyle montajlandığı, Kopyalama ve yapıştırma biçiminde sansasyonel olaylarla takviyeli hayal ürününün bir planın belli bir merkezden Balyoz adı verilerek üretilmesinin ve pazarlanmasının söz konusu olduğu;
***Plan seminerine Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan general düzeyinde temsilcilerin ‘gözlemci’ statüsüyle katıldıkları, Genelkurmay’dan gelen heyetin başında olan kişinin bugün orgeneral rütbesi ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan katılan kişinin ise korgeneral rütbesi ile aktif görevde bulunduğu,
***Kozmik büroda bulunan çok gizli bilgilere nüfuz edenlerin, iddia edildiği gibi darbe planlarının tartışıldığı bir seminer veya toplantı yapılmış olsaydı, bununla da ilgili bir kanıta ulaşabilicekleri,
***Ordu Komutanı’nca imzalanan bir seminer planının hiçbir zaman beş altı sayfayı geçmediği.Planın eklerinin ilgili daire başkanları ve şube müdürlerince imzalandığı, Bunların toplam hacminin de 50 sayfa civarında olduğunu, 5 bin sayfaya ulaşmak bölük komutanlıkları seviyesindeki planların dahil edilse bile mümkün olmayacağı,
***Kozmik odadan 2003 yılı ya da sonrasında bilgi sızdırıldığının ve kaçırıldığının ‘Bu bilgilerin baz alınarak üstüne yeni senaryolar ve iğrenç planlar eklendiğini,
***savcılığın elinde bulunan bilirkişi raporlarının hiçbirisini savunma ile paylaşılmadığı
Sonuç olarak BALYOZ Güvenlik Harekat Planı’nın sıkıyönetim uygulama esaslarının ötesinde tedbirleri ve faaliyetleri içeren bir plan ve hükümeti devirip devlet idaresine el koymayı öngören bir plan değildir.Ordu plan seminerinde başlangıçta konulan maksatlardan uzaklaşılmamış ve seminer uygulama emrinde yazılı hususlara ve K.K.K.lığının emirlerine uygun olarak aynen icra edilmiştir.
Adalet er geç doğruları ortaya çıkaracağı bilinen bır söylem olarak dile getirilse de bu geçen sürecin başta Çetın Doğan Paşam olmak uzere siz değerli ailesi ve yakınları için hiçde kolay geçmeyeceği aşikardır.
Bu nedenle bu olayların ıç yuzünun bır an önce acıklığa kavuşması ve tek suçları demokratik ve laık Turkıye Cumhuriyetini korumak ve kollamak olan Paşamın ve onunla bırlıkte aynı kaderi paylaşan herkesin bır an önce özgürlüklerıne kavuşmaları başlıca temennımdır.
Saygılarımla