Karar

23 Eylül 2012

GENEL

Balyoz “mahkemesi”nin kararına buradan ulaşabilirsiniz.

“Mahkeme,” 323 kişi için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.

Bu cezaları 3 kişi için 20 yıla, 77 kişi için 18 yıla, 214 kişi için 16 yıla, 1 kişi için 15 yıla, 28 kişi için 13.3 yıla “indirdi.”

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alıp cezası 16 yıla indirilenler arasında Harp Akademileri’nde çalışan bir sivil memure de var.

“Mahkeme” üç kadın sanık dahil, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tüm kişilerin cezaları süresince babalık ve kocalık sıfatından mahrum edilmelerine de hükmetti.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

49 Yorum “Karar”

  1. İlhan barlas Says:

    Kararı görmek istediğimde kullanıcı adı ve şifre istiyor

    Cevapla

    • cdogangercekler Says:

      Yeniden yukledik,simdi gorebiliyor olmaniz lazim.

      Cevapla

      • demokrat Says:

        Sayın Doğan,Sayın Rodrik,

        Şu aşamada şahsen halkın artık tüm delilleri görme zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.Tüm delil olduğu söylenen belgeleri yayınlama olasılığınız var mı?

        Taraf’a yanıt verme gereği duymamışsınız,olabilir tabii sizin fikriniz.Bir kısım ‘taraf’ yazarları günah çıkarıyorlar.Özellikle altını çizdikleri konu ise Ç.Doğan ve onun gibi birkısım yüksek rütbelilerin aslında darbe planladığı ve fakat bu durumun daha ast rütbedekilere sirayet etmediği,eksik kaldığı yani sonuçta dava kararının çok ta adil olmadığı gibi bir noktadalar.Mesela Yıldıray Oğur şunları yazdı;

        ”Balyoz haberinin altında imzası olan üç kişiden biri olarak bütün bu sahihlik tartışmalarını, sahtelik iddialarını değersiz bulduğumdan demiyorum tüm bunları. Yargıtay aşamasında bu iddialar daha titizlikle incelenmeli, kafalardaki soru işaretleri mutlaka giderilmelidir. Özellikle seminerde bile bulunmayan, adı sadece bir kâğıda yazıldığı için suçlanan insanlarla ilgili hakkaniyetli bir değerlendirme yapılmalıdır.”

        -Ayrıca aynı yazıdaki şu göndermeyi de merak etmedim değil.Sizde tüm davanın delilleri vardır sanırım ,o nedenle soruyorum bu rapor ıslak imzalı mıdır,yoksa diğer üretilenler gibi midir?Yayınlayabilir misiniz?

        ”İddianameden ıslak imzalı, Microsoft onaylı, tartışma dışı bir belge çekelim.
        Ocak-Şubat 2003 tarihli iki adet Kara Kuvvetleri Komutanlığı “Durum Değerlendirmesi” raporu. Bu iki rapor seminerden bir gün önce 4 Mart 2003 tarihinde 1. Ordu İstihbarat Başkanı Kurmay Albay İzzet Ocak imzasıyla gizli ve kişiye özel olarak Harekât Başkanlığı’na şu ön yazıyla gönderiliyor. “Kara Kuvvetleri Komutanının yaptığı değerlendirmenin öncelikle plan seminerine katılacaklar olmak üzere Başkan, Pl./Pl.Eğt.Ş.Md seviyesindekilerce okumasına.”
        Yani savaş oyunu oynandığı iddia edilen o plan seminerine gelenlerin zorunlu okuma parçası bu rapor. “Erdoğan’ın siyasi yasağını kaldırmaya çalışıyorlar” ile başlayan rapor, AKP’nin irticai kadrolaşmasıyla devam edip, memleketten türbanla derse giren kız haberleri ve havaalanındaki bikini reklamlarını indiren hacılar ile bitiyor. En kritik paragraflardan birini okuyalım:
        “AKP’nin, TBMM’de yapılan oylamayla, halkı Müslüman olan Irak’a karşı muhtemel bir harekâtta kullanılmak üzere Türkiye’deki üslerin modernizasyonu için ABD’ye izin vermesi ile; ABD ve müttefiklerinin desteğini alacağı, partinin buna ihtiyacının olduğu çünkü Refahyol deneyiminden sonra kendilerini güvende hissetmediği, iç politikada TSK engelini aşmada Batı ile işbirliğinin gerektiğine inandığı.”
        Bunu yazan, okuyan askerler darbe planlamazsa ne olur? Bunun kendisini yazmak, dağıtmak, okumak bir muvazzaf asker için müebbetlik suç değil midir zaten?” derken,

        http://www.taraf.com.tr/yildiray-ogur/makale-dinle-balyoz-konusuyor.htm

        Demiray Oral;
        ”Balyoz’un mutsuz medyasının davayla ilgili fikri takibi bıraktığı günlerde, sanık bir subayın eşiyle muhabbet etmiştim.
        O subay, plan semineri esnasında başka bir yerde olduğunu kanıtlayanlardan biriydi. Eşi, o zaman yazmamam kaydıyla şu minvalde yakınmıştı: “Biz de farkındayız ordunun içinde hükümete karşı bazı oluşumlar olduğunun. Fakat inanın bu davada o kadar çok masum sanık ve öyle büyük hukuki skandallar var ki. Her duruşmada bir skandal ortaya çıkıyor. Sadece iki büyük gazete ve televizyon bu duruşmaları hakkıyla izleyip, manşet yapsa her şey bambaşka olurdu.”
        Ben de benzer fikirdeyim.” demiş.

        http://www.taraf.com.tr/demiray-oral/makale-darbe-cezalandirildi-fakat-mutsuzum.htm

        Ne düşünüyorsunuz?

        Site de bulunan Hava K.K.lığının bilirkişi raporunu tekrar gözden geçirdim,açık söyleyeyim baştan aşağı ‘üretilmiş’ olduğunun kanıtlarıyla dolu.Bir askerin bu planı yazmış olacağına(Oraj) ihtimal yok.Eğer Oğur’un yukarda bahsettiği belge gerçekse bu neyin göstergesidir?
        Bu konuyu aslında meşhur ‘iki günlük’le” birlikte yan yana getirip değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

        Cevapla

        • Olasılıksız Says:

          Sayın demokrat,

          Gerek sizin, gerekse Yıldıray Oğur’un yaklaşımlarıyla ilgili benim bazı çekincelerim var.

          1. Öncelikle günlük meselesine gelecek olursak; Bunlar delil midir? Bence değildir. Çünkü günlük sahipleri bunların orijinal olmadığını iddia ediyor. Bu durumda aksini ispat edemediğiniz sürece günlüklerde ne yazdığının önemi kalmaz. Ben de bir günlük tutabilirim ve içinde sizinle ilgili hayali senaryolara yer verebilirim. Bu, sizin herhangi bir eylemle ilişkilendirilmenize yeter mi?

          2. Önemli olan darbe zihniyetinin yargılanması mıdır? Yoksa belli bir eylemin yargılanması mıdır?

          Şimdi ikimiz bir araya gelip banka soymak için plan yapabiliriz. Saatlerce bu konuda konuşur, ayrıntılı planlar hazırlayabiliriz. Ama kalkıp bankayı soymaya asla girişmeyiz. Bu planları, konuşmaları kaydetmiş olsak ve 5 yıl sonra bunlar bir şekilde ele geçirilmiş olsa banka soymaya eksik teşebbüsten mi yargılanırız? Yoksa banka soymaya giderken bize engel olan bir kişi veya durum nedeniyle bankayı soymaktan vazgeçmek durumunda kalırsak mı eksik teşebbüs olur?

          3. Diyelim ki banka soyma planları yaptığımız için yargılanıyoruz. Böyle bir düşüncemiz olması (ama eylem olmaması) ceza kanununda herhangi bir cezaya tekabül eder mi? Aklıma “Minority Report” geldi nedense…

          4. Diyelim ki; gerçekten bazı sanıklar darbe planları yaptılar. Hatta bunun için çok arzulu ve istekliydiler. Ama öyle veya bunu gerçekleştirmediler veya gerçekleştireMEdiler. Bu durumda takdir edilecek ceza gerçekten darbe yapmış ama başarılı olamamış bir kişiyle aynı ceza mı olmalıdır? Cezanın orantılılığı ilkesi bunun neresinde kalır?

          Ben, basında çıkan çeşitli görüşleri okuduğumda şunu görüyorum. Büyük çoğunluk bu davayı rasyonel olarak değerlendirmiyor… Darbe zihniyetinin cezalandırıldığını düşünüyor. Eğer yasalarımızda “darbe olmasını arzu etmek” diye bir düşünce suçu varsa, eyvallah… yargılananları buna göre cezalandıralım.

          Eğer “zihniyeti” değil de, belli bir eylemi, yani iddia edilen BALYOZ “eylemini” yargılıyorsak, o bilmiş köşe yazarları hiç kusura bakmasın ama bu davanın tutulacak pek bir tarafı kalmıyor. Delillerin büyük çoğunluğu sahte, zaman tutarsızlıkları var, doğru dürüst ilişkilendirilmiş somut deliller yok. Eylem yok. Hatta eylem hiç gerçekleşmemiş. Gerçekleştiği söylenen düşünsel eylemlerle kişilerin somut ilişkilerinde akla mantığa sığmayan hatalar var. (Türkiyede olmayan bir kişinin darbe planına dahil edilmesi gibi) Ayrıca bugün Yılmaz Özdil’in dile getirdiği “Güllü” meselesi var! Darbeye teşebbüs eden sekreter! 🙂 http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21546386.asp

          Diyelim ki, mahkemenin elinde darbe girişimine dair hiç birimizin görmediği, düşünemediği deliller, somut olgular var. Ortada gerçekten de bir darbe girişimi var. İyi ama bu karara ve barındırdığı tutarsızlıklara bakılınca doğrunun nerede bitip eğrinin nerede başladığına nasıl karar verebiliriz ki?

          Bir doğrunun en küçük bir eğriliği varsa artık ona doğrudur diyemeyiz.

          Cevapla

          • Kemal Says:

            Merhabalar,

            Karar, plan semineri yapıldığında TCK eski 147’nin geçerli olduğundan dolayı “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren men edenlerle bunları teşvik eyliyenlere ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur.” üzerinden müebbet olarak çıkıyor.

            Bu madde yeni TCK’da 312’ye tekabül ediyor yani:

            (1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

            (2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

            Eski TCK da suç olan “teşebbüs” değil “ıskat etmek” ve “men etmek”. Onlara yönelik “müebbet” cezası söz konusu.

            Öte yandan yine eski TCK’da “teşebbüs” ve “eksik teşebbüs” durumlarını ise 61. ve 62. maddeyle düzenliyor.

            61 diyor ki “eksik teşebbüs” suçu

            “Bir kimse işlemeği kasdeylediği bir cürmü vesaiti mahsusa ile icraya başlayıp da ihtiyarında olmıyan esbabı maniadan dolayı o cürmün husulüne muktazi fiilleri ikmal edememiş ise …”

            62 ise “teşebbüs” suçunu ise

            “Bir kimse işlemeği kasdettiği cürmün icrasına taalluk eden bütün fiilleri bitirmiş, fakat ihtiyarında olmıyan bir sebepten dolayı o cürüm meydana gelmemiş ise…”

            cümleleriyle açıklıyor.

            Yani 61 diyor ki şahıs kastettiği suçu, elverişli vasıtalarla icraya başlamışsa ve de sonra elinde olmayan nedenlerle vazgeçmişse eksik teşebbüs söz konusu

            62 de diyor ki bütün fiiller bitti ama sonuç elimde olmayan nedenlerle alınamadı, yani silahı ateşledim, ama adam çelik yelek giyiyormuş ölmemiş durumu olursa o zaman da teşebbüsten hüküm giymem söz konusu

            Yani Sevgili Olasılıksız’ın banka soyma örneğine TCK’nın verdiği yanıt “Evet eksik teşebbüs oluyor”. Ama bankaya gittin bankada para yok ya da seni orada yakaladılar. Bu ise teşebbüs oluyor. Bankayı soydun. Ertesi gün yakaladılar. Bu ise suçu işlemiş olmak olarak değerlendiriliyor.

            Kritik olan icraya başlama durumu. Bankaya gitmek için yola çıktın. İcraya başlamış sayılmayabilirsin. Eğer icraya başlamış sayılırsan “eksik teşebbüs” kapsamındasın ve suç işlemiş durumundasın. Varsayalım icraya başlamış sayılmıyorsun, banka kapısından içeri girdin. Halen icraya başlamış sayılmayabilirsin. Silahı çıkardın ama henüz kimse görmedi sadece kamera kayıtlarında var. Belki de gene icraya başlamış sayılmayabilirsin. “Kimse kıpırdamasın” diye bağırdın muhtemelen artık icra başladı. Yani artık “eksik teşebbüs” kapsamına girdin. Kasaya gittin. “Paraları ver” dedin. Muhtemelen suçun oluşması için gereken bütün fiiler bittiği için artık “teşebbüs” kapsamındasın. O aşamada yakalanırsan “teşebbüs” den hüküm giyersin. Paraları aldın ve kaçarken yakalandın. Suçu işlemiş olmaktan hüküm giyersin.

            Bunlar benim yorumlarım. Yargıtay içtihatlarını bilemiyorum ama kurgu bu şekilde. Sanırım anlaşılıyor yazdıklarım.

            Özetle her bir suç bağlamında yargıtay içtihatları belirliyor neyin eksik teşebbüs sayılıp sayılmamasını. Eksik teşebbüs’e verilen cezayla da teşebbüs’e verilen cezalar arasında çok fark yokmuş anladığım kadarıyla. Teşebbüs müebbet’i 20 yıldan az olmayana indiriyor. Eksik teşebbüs ise 15-20 yıl arasına çekiyor ve indirimleri hakime bırakıyor.

            Öte yandan henüz darbe meselesine yönelik bir içtihat var mı bilemiyorum. Olmamış olabilir. Ya da 60lardaki Talat Aydemir olayında verilen kararlara göz atmak gerekebilir.

            Burada kritik olan üç şeye bakalım:

            1- Kasıt sabit mi?
            2- Elverişli vasıtalar kullanılmış mı?
            3- İcraya başlanmış mı?

            Eldeki delillerden CDleri kenara alırsak bu üç sorunun cevabı da bence mutlak değil ve şüphe sanıklardan yana kullanılmalı. Ama bu üç soruya yanıt verme hakkı olan kişi ben değilim mahkeme heyeti. Onlar üçüne de mutlak diyebilirler ki kararlarında da demiş oluyorlar. Ama CDsiz bunu demeleri mümkün mü?

            Mahkeme kararına tekrar baktım. Sevgili Demokrat’ın dile getirdiği yazıyı dile getirdiği kadarıyla düşündüm…

            Biraz spekülasyon yapabilirim gibi geliyor…

            Yani mahkeme gerekçeli kararda plan seminerini icraya başlamak olarak değerlendirecek, plan semineri sırasında söylenenleri kasıt olarak değerlendirecek ve gene plan seminerini elverişli vasıta olarak yorumlayacak. Bu durum nedeniyle de eksik teşebbüs diyecek.

            O zaman CD’leri falan boşa çıkaracak ve kararımda kullanmadım diyecek.

            Hadi bütün bunlar Çetin Doğan için yapıldı diyelim. Ama 323 kişiyi nasıl suçlayabilirler ki? CDsiz mümkün değil.

            Nereye varmak istiyorum.

            Açıkçası benim sahtecilik çetesine yönelik soruşturma açılmasına yönelik beklentim çok yüksek. O soruşturmayı nereye sıkıştıracaklar ondan emin değilim.

            Zaten görülen o ki, 323 kişinin önemli bir kısmının serbest bırakılmasıyla sonuçlanacak bir soruşturma olacak o…

            Neyse, anlaşılan yargıtay safhasına bırakılmış diyeyim, burada keseyim spekülasyonu.

            Sevgiler.

            Not: Hakan Büyük 6 yıl almış. Mahkeme tek tek CDlerin iadesine ya da tutulmasına karar vermiş. Ben mi göremedim. Onun evinde bulunan flash belleke yönelik bir karar yok. Ne yapacak hakim beyler. Çocuklarına mı verecekler onu?

            Cevapla

            • Olasılıksız Says:

              Kemal bey,

              Bence açıklamanız “eksik teşebbüs” konusundaki soruları eksiksiz yanıtlamıyor. 🙂
              Şimdi vermiş olduğunuz 61. madde:

              “Bir kimse işlemeği kasdeylediği bir cürmü vesaiti mahsusa ile icraya başlayıp da ihtiyarında olmıyan esbabı maniadan dolayı o cürmün husulüne muktazi fiilleri ikmal edememiş ise …”

              cürüm için “vesaiti mahsusa” yani uygun araçlarla icraya başlamayı, ama elinde olmayan sebeplerle cürmün gerektirdiği fiilleri devam ettirememiş olmayı şart koşmuş.

              Ben burada, planları projeleri hazırlayıp, silahları, maskeleri yüklenip bankaya kadar giden ama herhangi bir sebeple (örneğin bankanın kapalı olması) bundan vazgeçmek zorunda kalan bir eylemi anlıyorum.

              Herşeyden önce suç, “fiili” zorunlu kılıyor. Yani, sadece “düşünmek” veya “arzu etmek” suç olarak değerlendirilemez.

              Semineri “elverişli vasıta” olarak değerlendirmek ise bu dava açısından çok kolay değil. Yargılananların pek azı seminere katılmış kişiler. Üstelikte bunların bir kısmı kendi inisiyatifleri ile değil, görevleri gereği katılmışlar.

              Bu açıdan bakınca, “sözde” bir darbe eksik teşebbüsü için her türlü plan ve hazırlığın yapılmış olması değil, darbeye başlanması ama elde olmayan bir sebeple gerçekleştirilememiş olması” analojik bir zorunluluk gibi geliyor bana. Elbette bu benim görüşüm. Hukukçular bunu “evrensel hukuk” çerçevesinde nasıl yorumlar onu bilemiyorum.

              Kaldı ki, “eksik teşebbüs” suçunu elde belgeler olduğu varsayımına dayandırıyoruz. Bilmediğimiz şeyler yoksa elde belge falan yok… sadece CD’ler ve seminer kayıtları var.

              Şimdi başa döner ve “suç işleme kastının” sabit olduğuna dahi karar versek, “uygun araçların” ne olduğu ucu açık bir soru olarak kalıyor. Diğer taraftan “icraya başlanması” ama devam ettirilememesi nerede başlayıp, nerede bitiyor? Darbe suçunun icrası denilince ben plan aşamasından biraz daha fazla şey beklerim işin doğrusu… Hani silahı falan eline alıp yola koyulursunuz.

              Her neyse… anlaşılan o ki mahkemenin bildiği ama bizlerin bilemediği bazı gerekçeler var. Onları da gerekçeli karardan öğreneceğiz.

              Ama ben şimdiden söyleyeyim… gerekçeli kararda bir sürpriz beklemiyorum. Sanıyorum savcılık mütaalasının kes-yapıştır benzeri bir kopyası olacaktır.

              Cevapla

              • Kemal Says:

                Sevgili Olasılıksız.

                Sistemde bir sorun var.

                Aslında ben sizin işaret ettiğiniz noktalara hatta biraz daha fazla ek bir yorum yazmıştım. Ama nedense yayınlanmıyor. Parça parça deneyeceğim şimdi…

                Sevgiler.

                Cevapla

              • Kemal Says:

                Evet işe yaramış görünüyor. Devam edeyim:

                Yukarıda:

                “Yani 61 diyor ki şahıs kastettiği suçu, elverişli vasıtalarla icraya başlamışsa ve de sonra elinde olmayan nedenlerle vazgeçmişse eksik teşebbüs söz konusu…”

                demişim. Yanlış olmuş. Doğrusu

                “…Yani 61 diyor ki şahıs kastettiği suçu, elverişli vasıtalarla icraya başlamışsa ve de sonra elinde olmayan nedenlerle SUÇUN MEYDANA GELMESİNİ SAĞLAYACAK EYLEMLERİ TAMAMLAYAMAMIŞSA…”

                yani gönüllü vazgeçme diye bir ayrım söz konusu değil. Elinde olmayan nedenlerle suçun gerektirdiği bütün işlerin gerçekleştirilmesini tamamlayama durumunda “eksik teşebbüs” söz konusu. “Ben gönüllü vazgeçtim” de bu durumda bir savunma pozisyonu olabilir gibi geldi şimdide.

                Banka örneğine dönecek olursak sadece plan yapmak eksik teşebbüs sayılır mı diye sormuş aslında sevgili Olasılıksız. Yani kasıt sabit, icraya başlamak ise soru işareti

                (Olasılıksıza not: Şimdi hatırladım tam olarak senin sorunu. Açıkçası ilk okuduğumda zaten çok mantıklı gelmişti yazdıkların ve o yönde de yazmaya başlamıştım. Sonra TCKya ve yorumlara bakarken unutmuşum senin asıl sorunu ve ezberden başka bir soruya yanıt vermişim. Senin sorun aslında “Plan icra’nın parçası mıdır?”)

                Cevapla

              • Kemal Says:

                Tekrar deniyorum..:(

                PLAN İCRA’NIN PARÇASI MI?

                Bulduğum bir kaynak diyor ki:

                “…Bilindiği üzere bir suçun işlenmesinde üç temel aşama vardır; fail öncelikle suçu nasıl işleyeceğine dair düşüncelerini plan haline getirip, bu planı uygulamak için hazırlık yapmaya başlar. Bu aşama hazırlık aşaması olarak adlandırılır ve kural olarak bu aşamadaki hareketler cezalandırılmaz. Çünkü fail hazırlık hareketleri ile halen hukuk düzenince yasaklanan bir alana tecavüz etmemiştir. Hazırlık hareketlerini tamamlayan fail ikinci aşamada kast ettiği suçu gerçekleştirmek için elverişli vasıtalarla doktrinde icra hareketleri olarak adlandırılan bazı hareketler yapar.Bu hareketler sonucunda asıl suçu oluşturan netice ortaya çıkıp suç tamamlanmış olur…” (Hukuki nokta net, Keziban Çolak).

                Yani plan icra sayılmaz.

                Yani Sevgili Olasılıksız’ın asıl sorusu olan banka soyma planları yapılması aşamasında “eksik teşebbüs” henüz söz konusu değil. Yani ceza alamaz. Almamalı. Hazırlık nerede bitiyor, icra nerede başlıyor, suçun oluşması için yapılmış olması gereken eylemler nerede tamamlanmış sayılıyor sanırım hep yargıtay kararlarıyla belirleniyor. Bir yargıtay kararı diyor ki haneye tecavüz teşebbüs olamıyor. Hep eksik teşebbüs olmak durumunda ki mantıklı. Hanenin içine girme suçunun gerçekleşmesi ancak kapıdan son adımın atılmasıyla mümkün. O adım atılmadan önce bütün eylemler henüz gerçekleşmemiş olduğu için teşebbüs değil eksik teşebbüs söz konusu. Öte yandan o adım atıldıktan sonra da haneye tecavüz edildiği için suç sabit. Yani teşebbüs suçu olmayan bir suç haneye tecavüz.

                Darbe biraz farklı sanırım. Yani meclisi feshettim. Bunu duyurdum. Artık fiilen idareye el koymuş durumdayım. Ama korumam beni vurdu. Panik ortamında destekçilerim un ufakoldu ve yakalandılar. Bunlar teşebbüs etmiş oluyorlar. Yani darbe ye ya eksik teşebbüs ediliyor ya da tam teşebbüs ediliyor. Darbenin tam olarak gerçekleşmesi durumuna hüküm sadece çoook yıllar sonra yeni bir iktidar kullanabilsin diye yazmanın anlamı var.

                Cevapla

              • Kemal Says:

                Neden yayınlanmamış anladım. Hukuki nokta net yazmıştım tabii nokta değil . lı bir şekilde. Demek ki o yüzden yayınlanmamış. Neyse kalan son parçayı ekliyorum.

                Peki Plan Seminerine dönelim.

                Bana göre hazırlık aşamasını aşma durumu değil. Ama birisi kalkıpta çekirdek ekip planı çok önce yapmış. Planın ilk basamağı bu durumu plan seminerinde tartıştırmaktır derse? Yani yoruma açık olabilir. Mahkemelerde avukat arkadaşlar sanırım bu bağlamda da savunma yapmışardır ve yargıtay içtihadlarını değerlendirmişlerdir. Ama hukukun kapı dışarı edildiği bir salonda gündeme getirmemiş de olabilirler elbette.

                Yargıtay’ın hazırlık – icra – gerekli eylemlerin bitmiş olması durumuna yönelik yapacağı yorum çok önemli. Açıkçası onlarda cümleti aleme ibret olsun diyerek çıtayı çok aşağı çekeceklerdir. Böylece antidemokratik müdahalelerden herkes korksun istenecektir. İki askerin “Bu böyle gitmez bir şeyler yapalım. Başkalarına da soralım.” demelerini hazırlık, Üçüncü askere gidip “Biz birşeyler düşünüyoruz. Ne dersin” denilmesini ise icra olarak değerlendireceklerdir. Yani o anda “darbeye eksik teşebbüs” olarak suç işlemiş konuma gelmiş ve 20 sene yatmayı göze almış olacaklardır.

                Olası Yargıtay kararında iyimser olarak beklentim çeteyi işaret edip soruşturma başlamaları, bu bağlamda ismi listelerde geçiyor diye hüküm verilenlerin serbest bırakılması, Çetin Doğan için ise “kasıt sabit değil. Şüphe de suçlu lehine kullanılır” şeklinde bir yorum yapılması diyeyim ve burada keseyim.

                Sevgiler

                Cevapla

                • demokrat Says:

                  Ben blog sahiplerine sormuştum ama sağolsunlar Olasılıksız ve Kemal Beyler cevap vermişler.Özellikle Kemal olayın teorik boyutunu güzel incelemiş ya da hukukçu olmadığımızdan bize güzel görünüyor.

                  Sayın Olasılıksız planlar konusunda sahte olduğunu,uyduruk olduğunu açık yüreklilikle ifade ettiğim oranda günlüklerin de gerçek olduğuna inandığımı ifade edebilirim.Bunları zamanında çokça tartıştık,benim parmak basmak istediğim aslında sizin de söylediğiniz; ” Önemli olan darbe zihniyetinin yargılanması mıdır? Yoksa belli bir eylemin yargılanması mıdır?” Ve burada ortaya çıkan şu soru; bu yargılamada gerekçeli karar delillere dayandırılırken hangilerine atıf yapılacak?Hep blog sahiplerinden delilleri ve ekleri yayınlama talebinde bulundum ama sanırım yasal engel var ya da bilişimsel(fazla büyük) bir engel var.Bunun yanıtını gerekçeli karar yayınlandığında ancak öğrenebileceğiz sanırım.Islak imzalı belge var mı,varsa ne içeriyor,bu belgeler nerelere yayınlanmış ve hangi hazırlıklar yapılması istenmiş vs vs.Bu insanların hangileri bu ıslak imzalı belgelerle işlem yapmış?Bunları bilemiyoruz.Islak imza olmayan hiçbir belge iddia edilen bilgisayardan çıktığı (bilimsel olarak) kanıtlanmadıkça hiçbir değer ifade etmez.En azından hukuk devletinde böyle olması gerekir.

                  Tekrar günlüklere değinecek olursak ,tabii benim kanaatim günlükler sahih olsa bile ancak sayın hakimlerde kanaat oluşturmaya yarar yoksa günlüklerin bir darbe planı olduğunu söylemek gibi bir saçmalık başlıbaşına hata olur.Zaten bunu kastederek günlüklere gönderme yapmadım ancak bunları okuyan bir ‘sivil’in de dehşete düşeceği gerçeğini yadsımamak lazım.Bunların yanına birde gerçekliği kabul edilen o konuşmaları koyarsanız sonuçta ortaya hakikaten dehşet bir tablo çıkar.Çıkmaması mucizedir çünkü bu ülkenin bir darbeler geçmişi var,herkes balık hafızalı değil ki?Bunu yazmamı gene birtakım akl-ı evveller farklı değerlendirmesin ,olayların akış diagramının bir sivilde oluşturabileceği kanaati anlatmaya çalışıyorum,kararların tümden kanaatle verilmesi gerektiğini değil.Nitekim sonuç bir anlamda öyle oldu ve hep üstüne bastığım gibi olan suçsuz insanlara oldu.

                  Ben inancımı şöyle basit bir şekilde açıklayayım dilerseniz;Sayın Doğan ve günlüklerde sıkça geçen bazı yüksek rütbeli isimler hükümete karşı mutlak muhalefet edilmesinden yanaydılar.Bunu zaten konuşmalarından anlıyoruz.(Bu kadar siyaset batağına bulaşmak nasıl bir zihniyet ya da suç oluşturur bu da başka bir tartışma konusu)Bu muhalefetleri salt söylemde kalmadı ve harekete geçtiler.Ülke bir şekilde kurtarılmalıydı,müdahale edilmezse kesin şeriat gelecekti.(bunu zaten kendisi de seminerde söylüyor)Ancak bu harekete geçmek bir darbe hazırlığı kıvamına gelmedi ya da gelemedi.(Yine yazılı delillere göre bu durum hakkında daha detaylı fikir sahibi olunabilir,biz şu aşamada bilemiyoruz.)Bu konuyu aslında -gerek amirleri gerekse ülkenin mevcut şartları ve gerekse dış müdahaleler nedeniyle ellerine yüzlerine bulaştırdılar- şeklinde de özetleyebiliriz.(Bunu zaten günlüklerde Örnek de sıkça dillendiriyor)Ve fakat yine hepimizin kolayca tahmin edeceği ve çokca yazılıp çizildiği üzre; ülke politikasının dış dizayncıları ve onların kullanımındaki edevatlar(buradan salt cemaat sonucu çıkmasın) dizayn için ellerindeki verileri yeterli görmediğinden(oysa ki darbe değil ama bir sürü suçlama için yeterliydi) üretim çiftliğine döndürdükleri ofislerinde vahameti daha da artırmak için birtakım sahte belgeler üretip gerçeklerin içine yerleştirdiler.Bir de tabii mevcut personelden(muhalif) ne kadar eterne edersenir kardır ya da ne kadar potansiyel engeli ortadan kaldırısınız o kadar başarılı olursunuz mantığı da işlemekteydi.Bu tabii bir süreç aldı.Ancak her düzmece ve kurguda olduğu gibi burada da vahim hatalar yaptılar ve işin suyunu çıkardılar.

                  Kemal’e bir gönderme yapayım ,bence süreç hiç istememe rağmen şöyle gelişecek,Yargıtay dosyayı usulden bozacak ve geri gönderecek,ardından kalemler yeni anayasa ekseninde bir ‘genel af’ için mürekkep akıtmaya başlayacak.Sonrası ne olur işte onu kestiremiyorum.

                  Bu arada savcı da beraat kararlarına itiraz etmiş,sayın savcı ya askerlik yapmadı ya da sistemin nasıl işlediğini çok çabuk unutmuş.Yoksa emir komuta zinciri denen yapıyı bilen birisi hepsi emir kulu olan insanların durumuna neden itiraz eder ki? Yahu astsubaylar darbe yapacak ,sekreterler yardım edecek ne günlere kaldık.

                  Cevapla

                  • Kemal Says:

                    Sevgili Demokrat,

                    Genel olarak yazdıklarınızla hem fikirim. Ülkeye şeriat getireceklerinden endişe ettiklerini neye dayanarak söylediğinizi anlayamadım. Ç. Doğan, Ak Parti’nin açacağı kapılardan belki böyle bir risk doğacağını düşünmüş olsa bile Ak Parti’lilerin ANAP’tan farklı olmadığını hepimizden çok daha iyi farkındadır diye düşünüyorum.

                    Öte yandan bu tartışmaların içerisinden çıkmak ciddi uzmanlık ile mümkün aslında.

                    Hukuk uzmanı birisi olsa da bütün bu icra – suç -eylemler v.s. gibi kavramların nereye oturduğunu anlatsa. Yargıtay içtihatlarını paylaşsa.

                    Askeri bir uzman olsa, NATO konsepti içerisinde bu iç tehdite yönelik gizli-açık düzenlemeleri bizle paylaşsa.

                    İstihbaratçı birileri olsa ülke içerisinde operasyon yapan grupları ve içerideki bağlantılarını açıklasa. Biz de o kişileri ve yaptıklarını (şimdi ve geçmişte) onun üzerinden değerlendirsek.

                    Böyle “olsa olsa” lardan yola çıkıp ne olup bittiğini anlamaya çalışmasak. 🙂

                    Sevgiler.

                    Kemal

                    Cevapla

                    • demokrat Says:

                      Sevgili Kemal,
                      ”Ülkeye şeriat getireceklerinden endişe ettiklerini neye dayanarak söylediğinizi anlayamadım.” demişsiniz bunun öyle üzerinde çokça düşünülecek bir konu olmadığını sanıyorum.Genel,basit ve hep kabul gören bir kavram değil mi?Seminerin yarısından fazlası iç tehdit altbaşlığında bu konuyu işliyor.Sanırım latife yaptınız.Yok eğer latife yapmadıysanız ”… ANAP’tan farklı olmadığını hepimizden çok daha iyi farkındadır.” diyerek daha başka bir boyuta geçersiniz ki bu boyut (sanık) için daha tehlikeli ve aleyhte olur.Değil mi?
                      Diğer beklentilerinize katılmamak elde değil,keşke…

                  • Olasılıksız Says:

                    Sayın demokrat,

                    Gördüğüm kadarıyla siz de aslında zihniyetin yargılandığı noktasındasınız.. Ortada düşünce suçu var. Merak ediyorum, acaba darbe yönetimlerine övgüler düzen bir kitap yazan olsa yasaklanır ve yazarı darbe suçuyla yargılanır mı?

                    Dava süreciyle ilgili olarak yargıtayın bu kararları hem usul yönünden, hem esastan bozacağı kanısındayım. Bu kadar siyasileşmiş ve barındırdığı hatalar günlerce TV ekranlarında tartışılmış bir dava için aksini düşünmek pek kolay değil.

                    Usul hataları kesin bozma sebebi olacaktır. Diğer taraftan, pek çok ceza alan kişi için de suç vasfının değişme ihtimali dile getirilecek, yeterli delil toplanmadığı ve sanıkların taleplerlerinin dikkate alınmadığı söylenecektir.

                    Her halukarda, bu dava daha çok su kaldırır. Bana bu dava daha yargıtaya çok gidip gelir gibi geliyor. Bu arada hakimler değişir, mahkemeler değişir, iktidar değişir, olan içeridekilere olur.

                    Cevapla

                    • demokrat Says:

                      Sevgili Olasılıksız,
                      Benim de zihniyetin yargılanmasından yana olduğum kanısı biraz zorlama olmuş,söylediklerimden bu anlamı çıkarmanız belki de benim ifade eksikliğimden kaynaklanıyor.Zihniyetin salt vicdanlarda yargılanıp mahkum edilmesinden yanayım.Hukuk başka vicdan başkadır.Demokratik bir sosyal-hukuk devletinde hangi normlar evrensel kabul görüyorsa o şekilde bir yargılama beklentim var.Tereddütlerimiz sadece bilgi eksikliğinden.

                    • Olasılıksız Says:

                      Sayın demokrat,

                      Sanıyorum yazdığım yanlış anlaşıldı. Sizin de benim gibi, davanın deliller değil zihniyet üzerinden yürütüldüğünü düşündüğünüzü kasdetmiştim. Yoksa zihinleri yargıladığınızı değil.

                      Şimdi aşağı yukarı herkesin uzlaştığı bazı noktalar var.
                      – Seminerde bazı hoş olmayan süreçler yaşanmış.
                      – CD’lerde çok sayıda sahtecilik var.
                      – Öne sürülen delillerle “gerçekler” arasında ciddi tutarsızlıklar var.

                      Sadece seminere veya günlüklere veya üst düzey bazı komutanların bazı söylemlerine bakarak “yahu bu adamlar neredeyse darbe yapacakmış” demek mümkün olabilir mi? Evet, olabilir. Peki yaparlar mıydı? Eh, eldeki verilerle bunu bilmenin pek de mümkün olmadığı kanısındayım.
                      Bence buradaki önemli ayrıntı budur. Tüm bu tavırların ve verilerin bir darbe arzusunu ortaya koyduğunu kabul etsek bile bu bir suç oluşturur mu? Örneğin ben de zaman zaman birilerinden nefret edip “şunu öldürsem de kurtulsam” diyebilirim. Bunu gerçekten arzu etmiş de olabilirim. Ama herhalde hiç kimse beni adam öldürmeye teşebbüs suçuyla yargılamayı düşünmez.

                      Her ne olursa olsun, ben yargılamanın adil olması taraftarıyım. Yargı, bir usuller silsilesidir ve usule uymadığınız zaman yargı diye bir şey kalmaz. Eğer “darbe yapmayı düşünmek” şeklinde bir suç üretebiliyorsak ne mutlu bize… Bunu yargılayalım. Ama yukarıda tartıştığımız gibi çok zorlama yorumlarla plan yapmayı icra, seminer yapmayı “uygun araç” diye niteleyip, davaya katılan sanıklara da duruşmalarda seslerini kesip kuzu kuzu oturmadılar diye en üst sınırdan ceza verilirse ben bunda hukuk göremiyorum, adil yargılamayı hiç göremiyorum.

                    • demokrat Says:

                      Katılıyorum Sayın Olasılıksız,dediğim gibi bilgi eksikliklerimiz var.

              • Kemal Says:

                Sevgili Olasılıksız,

                Bu yorumu da sizin yorumunuzun üzerine yazıyorum.

                Evet haklısınız yazdıklarınızda. Planlama icra değil.

                Dava özeline gelirsek Plan Semineri bence de icra değil.

                Kaldı ki bence hazırlık da değil.

                Çünkü bence “kasıt” da sabit değil.

                Benim bu konudaki görüşümü bir-bir buçuk yıl önce yazmıştım. Bu görüşümü değiştirmemi gerektiren yeni bir bilgiye de sahip değilim.

                Bence Plan Seminerinin kastı sadece sopayı göstermek. Sopayı gösterme kastı olan birisinin dövme kastı olmayabilir. Tehdit ise söz konusu kapsamda bir suç değil. Olsa olsa görevi kötüye kullanma falandır sanırım.

                Plan Seminerinde bence “Biz kanuni yetkilerimize dayanarak, daha doğrusu kanunların verdiği görevi yapmak üzere hazırlanırız. Siz de bir şey yapamazsınız.” deniliyor.

                TSKya bu görevi ben vermedim. Yani olası bir dış tehdit üzerine iç tehdite yönelik tedbirler almak üzere hazırlanma görevini. Kanunlar verdi. Ben verir miydim sorusunun cevabını kafamın net olmadığı kaydını da düşerek “sanırım verirdim” diyerek yanıtlayabilirim. Sonuçta ülkedeki silahlı kuvvetlerin tamamının hazırlanması uygun olur diye düşünüyorum. Neyse bu başka bir konu (Not: NATO ülkelerinin tamamının da verdiğinden eminim ki buna Kanada bile dahil. Anladığım kadarıyla NATO konsepti bir durum bu…)

                Çetin Doğan’ı tanımam. Bir keresinde hukuku ve demokrasiyi zorladığını ama kanunlara uygun davrandığına dair yorum yazmıştım. Bu konuda da görüşüm çok değişmedi. Üst düzey devlet memurlarının tamamında da benzer bir eğilim olduğunu düşünüyorum.

                Özetle kasıt bile sabit değil. Kaldı ki en ufak şüphe sanık lehine kullanılır. Konuşmasında bile “Ben seminer kapsamında bu cümleleri kuruyorum yoksa gitsin desinler demiyorum” mealinde bir cümlesi var. Yani kendi sözleriyle onun kastının hükümeti devirmek olduğunu çıkartmak bence mümkün değil. Daha fazlası gerekli. “Hükümeti artık devirelim” diyen bir kayıt ya da imzaladığı metin ya da bir şahit bunu sağlayabilir. Kalanı hep zorlama yorum gerektiriyor. Yani şüpheye yer bırakıyor. Var mı böyle bir kanıt? Yok.

                Genei dönüp dolaşıyoruz CDlere geliyoruz.

                CDler zaten benim gözümde yok hükmünde.

                Sadece zaman çelişkileri meselesi değil ki…Sabri Uzun ve Hanefi Avcı’nın açıklamaları da ortada. Belli ki birileri elde ikna edici delil olmadığını yıllardır görüyor. Sabri Uzun bu dosya kendisinin önüne 2003’te geldiğinde bir şey çıkmaz dediğini, 2006 da geldiğinde tamam ama kitaba uygun yapalım dediğini bunu kabul etmeyen (isim de veriyor) kişinin olmaz dediğini sonra da Yaşar Büyükanıt tarafından ipinin çektirildiğini (Şemdinli soruşturmasında) anlatıyor.

                Yani olayın şahitleri diyor ki birileri bu delilleri oluşturdu.

                Açıkçası eminim bunların da kim olduğu TSK, MİT, Emniyet, Ak Parti yöneticileri v.s. tarafından isim isim, gün gün, yer yer biliniyor.

                Devlet kendi eliyle vatandaşına komplo kurar mı? Kurmuş. Bununla yaşar mı? Yaşamaz. Ne yapmalı? Temizlemeli. Temizleyecek mi? Bir gün mutlaka.

                Mantığım bu. (Bir sıkıntı dış bağlantılar ne olacak?)

                Demokratik bir ülkede zaten temizlenirdi. Devletçi demokrasi olan ülkemizde de devletin üzerinde duran bu kara lekeye elbet neşter atılır. Yıllarca olağanüstü durum diye faili meçhullerle bir bölgeyi yönettik. Sonra Susurluk dedik güya temizlendik. Elbette bu çete de hesap verecek. Verecek derken, bu çeteyi kullananlar bir gün gelecek bu çeteden hesap soracak.

                Asıl onlardan kim hesap soracak?

                Sevgiler.

                Cevapla

                • Olasılıksız Says:

                  Kemal bey,

                  Tüm yorumlarınızı severek okudum, hepsine buradan yanıt vereyim.

                  Evet, bu yazdıklarınız konusunda aynı şekilde düşünüyorum. Tek istisnası “delilleri oluşturan kişilerin tespit edilmesi” meselesi…

                  Türkiyenin karanlık geçmişine bakılınca faili hala hayatta olan bir Abdi İpekçi cinayetinin ve arkasından kaçışla başlayan alengirli sürecin nasıl işlediğini hala çözebilmiş değiliz.

                  Bir Susurluk meselesini çözebilmiş değiliz. “Our boys dit it” işinin öncesi ve perde arkası meçhul. Siyasal Bilgilerden mezun bir Tapu Kadastro memuru nasıl olur da Türkiyenin başına 30 yıldır bela olan bir terör örgütünü kurabilir anlamış değiliz. Bunun gibi yüzlerce örnekten şu ana kadar aydınlatılabilmiş hiç bir şey yok ortada…

                  Açıkcası ben umutlu değilim. Bence gün yüzüne çıkacak her şey soru işaretlerini arttırmaktan başka bir işe yaramayacak.

                  Sevgi ve saygılar.

                  Cevapla

        • fmerakli Says:

          Merhaba Demokrat ve blogun diger kadim yorumculari

          Karar hakkinda cok sey soylendi, soylenecek. Senin icine sindi mi diye sorarsaniz, hayir sinmedi. Gerekceli karari beklemek lazim, mahkeme heyetinin dijital deliller ile ilgili ne tur bir tavir aldigini ancak o zaman gorecegiz. Ama yukarida Ogur’un yazisinda dikkat cektigi de dahil olmak uzere gercekligi tartisma konusu olmayan pek cok belge, seminerde fislemelere dayali gercek isimler uzerinden yurutulen tartismalar vs. bu kararin alinmasinda etkili oldu diye dusunuyorum. Benim durdugum nokta acik, ben her zaman o tarihlerde darbe fikrinin ordu icinde tartisildigini, kimilerince darbe hazirligi yapilmis oldugunu, bunlarin aksinin o donem itibari ile esyanin tabitaina aykiri oldugunu ifade ettim, hala da ayni noktadayim. Ben emri alan ve veren noktasinda daha keskin ayrimlarin olacagini bekliyordum ve beraat eden az sayida sanik haric ceza alan neredeyse tum saniklarin asli fail olarak degerlendirilmesinden hayal kirikligina ugradim ve umuyorum ki Yargitay’da bu husus dikkate alinsin.

          Kararin kendisinden ote, karara iliskin ozellikle Ozkok ve Yalman’dan gelen yorumlar ise hayli ilginc.

          Ozkok mealen mahkemeinin titiz calistigini vs. soyleyerek ders oldun anlamina gelecek ifadeler kullandi.

          Daha ilginci ise Yalman’dan gelmis bugun, Aksam’dan Ismail Kucukkaya’yi katildigi bir televizyon programindan sonra Yalman Pasa aramis ve asagida gorulecegi uzere aralarinda ilgin konusmalar gecmis. Yalman Pasa da ozetle programda “darbeyi Ozkok engelledi” diyen Kucukkaya’ya onun ismini anmadigi icin sitem etmis:

          Yazinin tamami asagida, ama Ozkok ve Yalman’in aciklamalari, Balyoz’un ozunun engellenmis bir darbe girisimi oldugu yolunda kamuoyuna bir mesaj olarak anlasilabilir. Yalman’in ozellikle “iddianame, darbeyi Yalman onledi diyor” seklindeki vurgusu ve biz hem Cumhuriyet’i hem demokrasiyi koruduk seklindeki ifadeleri cok manidar. Bilmem siz ne dusunuyorsunuz?

          ——————————
          Ismail Kucukkaya – Aksam
          26 Eylul 2012

          “Hilmi Özkök’ün kaç tane tankı vardı ki darbeyi önledi?”

          Dün öğlen bülteninde NTV canlı yayınına katılmıştım. Güncel konuları değerlendirmiş ve özellikle Balyoz davasıyla ilgili soruları yanıtlamıştım. Bir süre sonra cep telefonum çaldı. Arayan da bir cep telefonuydu. Açtım, telefondaki ses
          ‘Aytaç Yalman paşamın korumasıyım. Sizinle görüşmek istiyor, uygunsanız kendisine aktaracağım’
          diyordu. ‘Memnuniyetle’ diye cevap verdim.
          Aytaç Yalman telefonu aldı, ‘Sana sitem etmek için arıyorum’ dedi ve ekledi: ‘Biraz önce seni NTV’de izledim. Hilmi Özkök için darbeyi önleyen kişi ifadesini kullandın. Aytaç Yalman’ın rolü ne, diye soruldu. Hiçbir şey söylemedin, geçiştirdin.’
          Bu sözler üzerine şaşırdım, gerçekten çok ilginç bir durumdu. Sezgilerim, bunun ardından tarihi bir açıklamanın geleceğini söylüyordu. Küçük bir düzeltme yaptım. Televizyonda ‘Varsa bir darbe girişimi, Hilmi Özkök’ün önlediğini anlıyorum’ demiştim.
          Kendisine ‘Televizyonda ne söylememi beklemiştiniz?’ diye sordum.
          Şöyle yanıt verdi: ‘Diyebilirdin ki; iddianameye göre darbeyi önleyen kişi, Aytaç Yalman’dır. Bunu söylemen yeterliydi. Tek bir cümle…’
          Sonra Yalman’a televizyonda o soruyu neden yanıtsız bıraktığımı anlattım.
          Çünkü bir gazeteci olarak olup bitene ve söylenenlere bakıldığı zaman Hilmi Özkök’ün buradaki rolünün açık olduğunu, buna karşılık Aytaç Yalman’ın pozisyonunun tam anlaşılmadığını düşünüyorum. Benim için bu telefona kadar da hala net değildi.
          Bunları konuştuktan sonra Paşa’ya sordum: ‘Darbe girişimini gerçekten siz mi önlediniz?’
          İşte yanıtı:
          ‘Bilmem, Türk Ordusu tek kişi değildir. Tek Genelkurmay Başkanı da değildir. Ucuz kahramanlık kimseye yakışmaz. Türk Ordusu demek Kara Kuvvetleri Komutanlığı demektir. Hilmi Paşa’nın kaç tane tankı tüfeği vardı?’
          Tekrar ettim; ‘Darbe girişimini siz mi önlediniz?’
          ‘Ben öyle demiyorum, iddianame öyle diyor’ diye cevap verdi.
          Aramızdaki diyalog şöyle sürdü:
          -İddianame tam ne diyor?
          ‘Darbeyi Aytaç Yalman önlemiştir’ diyor.
          Balyoz davası ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin o dönemiyle ilgili gerçekten heyecan verici sözlerdi. Tam bu arada Aytaç Yalman ‘Ben bunları yazman için aramıyorum’ deyince, ısrar ettim: ‘Daha önce başka yerlere açıklamalarınız oldu, beni de düzeltmem için aradınız.’
          ‘Erken öten horozun kafasını keserler; zamanı gelince konuşurum. Bizim de kafamız gitmesin’ karşılığını verdi. Yazma konusunda ısrarcı oldum. Bir süre önce Fazıl Say konserinde karşılaşmış, uzun uzun sohbet etmiştik. ‘Yazma, ileride konuşurum’ demişti.
          Aytaç Yalman’ın bu yaşananlarla ilgili durumunun net olmadığını, kamuoyunda farklı izlenimler oluştuğunu vurguladım. Ardından, Ergenekon’un eski savcısı ve o dönemki en kilit ismi Zekeriya Öz’ün bir karşılaşmamızda bana söylediği ‘Hilmi Özkök demokrasi kahramanıdır’ sözlerini hatırlattım. Şu tarihi açıklamayı yaptı:
          ‘O demokrasi kahramanıysa, biz demokrasi düşmanı mıyız? Ömrümüz boyunca devleti, vatanı korumak için canla başla uğraştık. Hem Cumhuriyeti korumaya çalıştık hem de demokrasiyi… Bizim için ikisi de önemliydi.’

          Cevapla

          • Olasılıksız Says:

            Sayın fmerakli,

            Bence bu laflar ucuz kahramanlık…
            Doğru dürüst, net açıklamalardan kaçınan bu kişiler dava sürecine kanımca en büyük kötülüğü yapmıştır.

            Eğer böyle bir şey yoksa çıkar “yok” dersin. Varsa “şu, şu şu yapacaktı, şu nedenle yapamadılar” dersin.

            O zaman da ucuz kahramanlara şunu sormak gerekir. Madem bunu biliyordun da bu kişiler hakkında neden daha önce yasal bir süreç işletmedin?

            Eğer mahkemeye çıkıp hem sanıkların, hem savcıların “gördünüz mü, ben haklı çıktım” diyebileceği bir ifade veriyorsanız ben buna ucuz kahramanlıktan başka bir şey diyemem.

            Bu arada sizin yorumunuzdan anladığım kadarıyla siz de “suçun” değil, “zihniyetin” yargılanması gerektiğini düşünenlerdensiniz.

            Cevapla

          • demokrat Says:

            Sevgili Fmeraklı,
            Yukarda düşüncelerimi anlattım,tüm delilleri ve gerekçeli kararı görmeden yapabileceğimiz yorum bundan öteye gitmez.Fakat Sayın Yalman’ın söylemlerine itirazım var.Efendim zamanı gelince konuşacakmış.Ne zaman ,Allah bilir.Bu akıl ve vicdanla bağdaştırılabilecek bir söz değil.İnsanlar mahkum edildi ve özgürlüklerinden yoksunlar.Orada suçsuz yere yatan bir memurun bulunması bile hukuku ve vicdanı paramparça eder.Ne zaman ‘zaman’ının geldiğine kani olacak bu beyefendi,öldükleri zaman mı?İki gün önce A.Kekeç adeta cizvit papazlarının önünde yere çökmüş günah çıkarıyordu,biz K.Okkır’a nasıl bir haksızlık yaptık diye.Eğer bildikleri bir şey varsa tam da zamanıdır konuşmalarının,hatta geç bile kaldılar.İkinci hatalı söylem de ‘Hilmi Özkök’ün tankları mı varmış” söylemi.Özkök senin komutanın değil mi beyefendi?Eee ne demek oluyor o zaman bu?Askerlikle bağdaşır bir söz değil.Adam senin komutanınsa tanklarının da tüfeklerinin de gemilerinin de komutanıdır.Bu nasıl bir anlayıştır,nasıl bir ikrardır?Çingene sirkatini kaçırmış ağzından yani.Bu kadar basitlik bir Kuvvet Komutanına yakışır mı?
            Bu komutanların ifade vermemelerini tek şartla kabul edebilirim o da; ”konuşursak TSK’ya,ülkeye uluslararası platformda , yargılanan insanlara da mahkemede daha fazla zarar verebiliriz” düşüncesi.Kimbilir belki de böyle düşünüyorlar…Pek inanasım yok ama…

            Cevapla

            • demokrat Says:

              Derken Aytaç Yalman’dan benzer bir açıklama geldi,biraz daha açılmış sanki son söylediklerimi teyid etmiş gibi.

              ”Dokuz yıl önce yaşandığı varsayılan söz konusu müessif olaylar hakkında zamanı gelince sağlıklı ve doğru bilgiler vererek kamuoyunu aydınlatmanın gerekli olduğuna inanıyorum. (Neden şimdi açıklamadığımı düşünebilirsiniz. Vereceğim ifade ve yapacağım açıklamalardan bazı kişilerin zarar görmesini istemem)”

              http://www.ulusalportal.com/kose-yazilari/emin-colasan/9377-2690806.html

              Cevapla

              • Olasılıksız Says:

                Sayın demokrat,

                Aynı metinde şu ifade de geçiyor;

                “a. Davanın muhatabı olduğumu söyledim ve Balyoz Planı ile ilgili bilgi ve belgeye sahip
                olmadığımı açıkladım.”

                Bu durumda, eğer Balyoz planı ile ilgili bilgi ve belgesi yoksa 9 yıl önce yaşandığı “VARSAYILAN” (bu ne demek anlamadım??) müessif olaylar hakkında ne anlatabilir ki?

                Yalman’ın emri dışında ve muhalefetine rağmen bir seminer yapılmış… Belli ki arada bir sürtüşme, çekişme yaşanmış… Onu anladık. Ama darbe hakkında yine net bir açıklama yok. Özetlersek;
                – Balyozdan haberim yok!
                – 9 yıl önce olduğu varsayılan esef verici olaylar hakkında bilgilerim var ama bunları açıklarsam birileri zarar görür.

                Suların bu kadar bulandırılmasının ardından kim, kimin verdiği bilgiye güvenebilir ki?

                Bu akşam Aykırı Sorular programında dile getirildiği gibi, artık bazı kişiler hiç konuşmasa daha iyi olacak.

                Cevapla

                • demokrat Says:

                  Sayın Olasılıksız,

                  Aysever mert bir adamdır,ben de izlerim, bugünde izledim.Aynı zamanda Sayın Kıyat’ın benim kalbimde her zaman müstesna bir yeri vardır.Kıyat gibi insanların zamanında önü kesildiği için bu sistem bu düzeni doğurdu desem yeridir.
                  Maalesef ki güzel yurdumun tek kutuplu kafa yapısına sahip,at gözlüğü takmış birtakım zeka yoksunu sakinleri tarafından (bir askerin ağzından duymaya alışık olmadığımız derecede anti-faşist ve demokrat söylemleri nedeniyle) daha düne kadar yandaşlıkla suçlanıyordu.Kimbilir belki hala bunu düşünenler vardır.Bu ülkede eğer ezber bozmaya soyunacaksanız her türlü saldırı ve alçaklığa hazır olmanız gerekir.Daha önce burada CHP ve Kılıçdaroğlu tartışmaları da yaptık bir süre.Şu dönem Onun başına gelenler de mesela çok farklı değil.Gerek Menderes gerek Oslo konularında söyledikleri nedeniyle insafsızca nefret bombardımanına tutuldu.Özellikle de kanla beslenenler tarafından.

                  Yalman konusu biraz müphem bir hal almaya başladı,yukarda da söylediğim gibi ‘konuşsun artık’ kimlerin zarar göreceğini çok merak ettim doğrusu…

                  Cevapla

  2. Fatma Cansu Varol Says:

    Login ekranı çıkıyor, karar metnine erişemiyorum.

    Cevapla

  3. Melis Says:

    aynen öyle oldu , hayatlarımızı mahvettiler bu kararla ! En buyuk dileğim aynı durumlara dusmeleri bu oyuna dahıl olanların !

    Cevapla

  4. İsmail Says:

    Mahkeme Türk Yargısına ve tarihine ağırlaştırılmış müebbet verdi. Bu verdiği ağırlaştırılmış müebbet öyle kolay kolay aklanacak bir müebbet değil. Savcısından polisine, cemaatinden yargıcına öyle bir ceza verdi ki benzeri değil roma hukuku taş devri hukukunda yoktur. Taş devrinde yaşayan yargıç ne bilsin bilgisayarı, dökümanı ama bilmediği konuda bilimsel bir kuruma başvurup kararını verirdi.

    Cevapla

  5. cemakkilic Says:

    Amerikan hukuku darbesini yaptı.

    Cevapla

  6. cemakkilic Says:

    Şimdi önümüzdeki maçlara bakacağız. Lig bitmedi henüz.

    Cevapla

  7. hülagü ünsal Says:

    bu mahkemenin karar metnini ;karar için verdiği arada yazması mümkün değil.karar metni davayı tezgahlayan merkez tarafından sahte demokrasi havarilerinin onayıyla önceden kaleme alınmıştır.

    Cevapla

    • Solmaz Türk Says:

      Hülagü bey,savcı mütalaasını iddianame henüz mahkeme tarafından kabul edilmeden yazmaya başlamış,o yüzden söyledikleriniz doğru olabilir.

      Cevapla

  8. millicumhuriyet Says:

    Ülkemiz için hayırlı bir karar oldu.Artık hiç kimse değil darbe yapmak darbe yapmaya bile teşebbüs edemez.Şekilde görüldüğü gibi.Davayı sulandırma çabaları netice vermedi ve mahkeme adil bir karar verdi.

    Cevapla

    • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

      Aha bir trol daha..

      Cevapla

    • Solmaz Türk Says:

      Atatürk ve Türk askerine düşman millicumhuriyet denilen karanlık herif damlamış yine.

      Cevapla

    • AdaletSavaşçısı Says:

      Yüce Türk yargısı adil bir karar verdi, memlekete hayırlı olmasını diliyorum. Umarım bu karardan darbe heveslileri de ders almıştır…

      Cevapla

      • ayşe Says:

        80 DARBESİNİ YAPANLARIN İNTİKAMI BİR LİSTEDE ADI GEÇİYOR DİYE 18 YIL HAPİS CEZASI VERİLEN , DELİLLERİN TARTIŞILMADIĞI , SAHTE CDLERLE SUÇSUZ İNSANLARA VERİLDİ KINA YAKIN SIRA SİZE DE GELECEK UYANIN ARTIK

        Cevapla

        • AdaletSavaşçısı Says:

          Yani 80 darbesini yapan Kenan Evren ve arkadaşlarının yaptıklarının intikamını Balyoz davasında yargılananlardan mı aldılar diyorsun? İlginç. Bence verilen karar üst düzey komutanlar için doğrudur ancak alt düzey personele bu kadar ağır bir ceza verilmeyebilirdi. Benim bu kararın verilme sebebiyle ilgili düşüncem şudur: Bunu bir ibret-i alem olsun diye yapmış olabilirler. Bir daha darbe yapmaya kalkan, darbe planlayan kişiler başlarına ne geleceğini şimdiden görsünler de ona göre hareket etsinler amacıyla bu karar verilmiş olabilir.

          Cevapla

  9. Kurmanbek Allahverdiyev Says:

    Babalik ve kocalik haklarindan mahrumiyet nedir, hukuki olarak bunun anlamini bilen var mi? Bu insanlar cocuklarinin vilayetini de mi kaybediyorlar böyle bir durumda?

    Takip edebildigim kadariyla en fanatik ve gözü dönmüs cemaat ve AKP tetikcisi yazarlarin haricinde genel olarak kararlardan bir rahatsizlik var. Sanirim sürec böyle devam ederse kamuoyunun cogunlugu icerideki bu insanlarin arkasinda duracaktir. Bu tezgahi düzenleyen ve organize edenler bunlari bence hic hesaplamamislar. Kurduklari denklemlerde “iktidar=Cemaat/AKP” esitligini sonsuza dek dogru kabul etmisler.

    Anlamadiklari su: ileride (10 yil mi olur 30 yil mi olur bilmem) zaman degisecek, iktidarlar degisecek, kudretlilerin ismi degisecek, bu tezgahi yapanlar rezil kepaze olacaklar. Yaptiklari sadece nefret tohumlari ekmek.

    Halifeligi Emevilerin elinden alan Abbasiler zamaninda Sam’i ele gecirince, bütün Emevi büyüklerinin mezarlarini actirip bütün kemikleri toz oluncaya kadar atlara ve develere cignetmisler. Serbest cagrisim..

    Cevapla

    • nejat okcu Says:

      mehmet berk itiraf etmisti, balyoz gibi olur sike davasi sanmistik, unutulur kamuoyunun gozunden 3-4 ayda duser sanmistik demisti (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21533810.asp).
      nitekim pinar ve dani olmasa dusmustu de. ama simdi gorunen o ki hukuki adaletsizlikler halkin nezdinde karsilik buldu. inanmayan gazete haberlerinin altindaki yorumlari okusun. veya anketsiz a demeyen akp nin sozculerinin karar iyi oldu diyememesine baksin…

      Cevapla

  10. millicumhuriyet Says:

    Troll diyeceğinize gerçeğe karşı kürek çeken bir kısım azınlığın düştüğü zavallılığı fark edin.Dava duruşmasına dahi destek amaçlı hiç kimse gitmedi,tutukluların yakınları dışında hiç kimse yoktu.Millet bu insanları zaten silmişti.
    Darbe davasını hala bir cemaat davası olarak görenler gerçeğe gözlerini açacaklar ancak bu kez de gerçek onlara gözlerini kapayacak.
    Kurmanbek mi nedir,Nereden takılmış isen bu darbecilere artık nereden bulaşmış isen.
    Ahmet Yesevi den itibaren mi bunlara kulluk yapmaya başladın?
    Açın gazeteleri medyayı köşe yazarlarını okuyun.
    Tümünü tarasanız Cuntacıları destekleyen bir kaç yazar ve bir kaç gazete dışında kimseyi bulamazsınız.
    Henüz karar kesinleşmedi Yargıtay aşaması daha var ancak milletin anasını ağlatmak isteyenlerin analarını karardan sonra ağlar gördükten sonra,işte gerçek adalet dedik.

    Cevapla

    • Solmaz Türk Says:

      Millicumhur;
      Sen hayal görüyorsun herhalde,o duruşmalara her şehirden otobüslerle insanlar akın akın gidiyor ,duruşma salonunda oturacak yer kalmıyor.Senin gibi Atatürk düşmanları o yalanyolu kanallarını izlemeyi bıraksanız dün kararları protesto etmek için sokaklara dökülen insanları görürdünüz.Milletin bu insanları silip silmediğini 29 Ekim’de Anıtkabir’de sizin gibi asker düşmanlarına göstereceğiz,aynı 19 Mayıs’ta İstanbul’da yaptığımız gibi.

      Cevapla

    • Olasılıksız Says:

      millicumhuriyet,

      Senin gibi “kindar, dindar” vatandaşlar bu ülkede cumhuriyeti ikame ettireceklerse saltanat gelsin, bundan hayırlı olur.

      Davalaraın hiç birine gitmedim. Ama bu yargılananların hakkını savunmayacağım anlamına gelmez. Cuntacıları destekleyen bir kaç kişi demişsin. Aç da internet sitelerindeki yorumları ve bu yorumlara destek verenleri oku! Ne ilginçtir ki davayı savunanlar sadece saman basın ve onun teranesi!

      Yanılmıyorsam 6 ay kadar önce yapılan bir ankette bu davaların haklılığına inananlar %30 civarında falandı. Bu mahkeme kararından sonra o kadar bile kalmış olduğunu sanmıyorum. Çünkü, dağda bayırda kelle koltukta PKK ile savaşan, milletine hizmet eden yüzlerce ŞEREFLİ subaya bir tecavüzcüye verilebilecek cezanın bile fazlasını layık görerek oyunun ortaya çıkması kesinleşmiştir.

      Senin gibi KİNDARLAR 3-5 eski generale kin duyabilir ve suçlu olup olmadıklarını bir an bile düşünmeden “oh olsun” mantığıyla yaklaşabilir. Ancak unutma ki, orada 350 küsür çeşitli rütbelerde asker ceza aldılar. Belki de her birinin tek tek daha önce sergiledikleri cesaret ve başarılar senin gibi 1350 kişinin bir araya gelip gösteremeyeceği başarılardı.

      Şimdi kalmış adil karardan, bir daha darbe olmayacağından falan bahsediyorsun. Hangi karar verilirse verilsin, kim yargılanırsa yargılansın, darbeyi önleyebilecek yegane mekanizma ADALETTİR! Arap baharından biraz nezle kaparsak ve Türk baharı başlarsa darbe olur mu, olmaz mı sen de görürsün. Hiç bir darbe HALK DESTEĞİ OLMADAN BAŞARILI OLAMAZ!

      Ne demiştik? Darbeyi sadece adalet önleyebilir dedik! Bu davayı eleştiren herkes adil olmadığı için eleştiriyor… darbeciler yargılanmasın diye değil! Önce kafana bunu sok. Sonra otur biraz döküman oku… Bu blogda davaya ilişkin aşağı yukarı her türlü belge var.

      Sonra da değişiklik olması için biraz DÜŞÜN! Başta rahatsız edici olabilir ama emin ol düşündükçe daha kolay gelir.

      Aksi halde “trol” kadar kibar olmayan sıfatlarla sıkça karşılaştığını görürsün. Bu da kimsenin suçu olmaz.

      Cevapla

    • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

      “gerçeğe karşı kürek çeken bir kısım azınlığın düştüğü zavallılık” derken kendini mi kastettin?

      “Darbe davasını hala bir cemaat davası olarak görenler” demissin. Kardesim önce olaylari yakinen takip et, oku, arastir ondan sonra en azindan usturuplu sacmalama sansin olur. Kontrgerilla/derin devlet yayin organi Zaman gazetesinin eski imtiyaz sahibi Alaattin Kaya, Balyoz davasina mudahil olarak katildi. Simdi bu adam cemaati temsil etmiyor da kimi temsil ediyor? “Patagonya buzullarini koruma dernegi”ni mi? Ben senin yerinde olsam bu blogda yapilmis tartismalari ve sergilenmis belgeleri göZümle okurum.

      Al, o cok sevdigin, Allah yerine taptigin AKPli politikacilar bile tutustular; her zamanki nefretlerini kusup küfür edeceklerine ”gerekceli karari gorelim”, “karar daha kesin degil” diye ceviriyorlar kazi. Ancak N.Kurtulmus gibi yeni satin aldiklari adamlari salabiliyorlar insanlarin uzerine.

      Ismimi begenemedin mi? Senin ismin nedir, Milli mi? Güldürme bizi kendine..

      Allah taksiratini affetsin!

      Cevapla

      • AdaletSavaşçısı Says:

        AKP’lilerin tutuştuğu falan yok, tutuşacak olsalardı, daha hafif ceza almalarını sağlarlardı. Onlar bu gibi dava kararlarından sonra hep aynı şeyi söylüyor zaten. Bu onların taktiği…

        Cevapla

  11. Mehmet Yılmaz Says:

    Balyoz davası hukuken sanıklar ile cumhuriyet savcısı arasındadır. Ancak bu dava siyaseten toplumun iki siyasi kampı arasındadır. Darbe hukuk disiplinin sınırlarını zorlayan bir olgudur. Dolayısıyla darbenin konu olduğu bir hukuki davada hukukun mükemmel derecede işleyeceğini beklemek düşüncesizlik olur. Kaldı ki elimizde mükemmel bir hukuk sistemimiz yokken bunu beklemek düşüncesizliğinde ötesinde art niyetlilik olarak görülebilir.

    Cevapla

  12. müjde Says:

    Bir vatandaş olarak hayretler içindeyim:
    Diyelim ki, TSK’daki filan, filan askerler akıllarından darbe yapmayı geçirdiler.
    Şimdi bu darbeyi aklından geçirmek suçu oluyor !

    Ama her gün ülkenin bağımsızlığı, bölünmez bütünlüğü için YEMİN ETMİŞ vekillerin Kürdistan kuracağız, ayrı bayrak istiyoruz, ayrı toprak istiyoruz diye haykırmaları darbe teşebbüsü ve suç olmuyor mu?

    Ayrıca 55 yaşına yaklaşmış bir hanım ve sade vatandaş olarak valla, billa ben de aklımdan şu anda bile darbe yapmayı geçiriyorum, elimin altında silahlı kuvvetler olsa çoktan TBMM’yi basmıştı. Buyrun savcılar beni de ‘darbe yapmayı aklından geçiren vatandaş’ olarak alın !!!

    Balyoz Amerika’nın AKP-cemaat- TSK içindeki işbirlikçiler eliyle TSK’ya yaptığı bir darbedir. CIA ajanı da ‘ Türk ordusunu sıkı bir kafese kapattık’ diyerek bunu DOBRA DOBRA uluorta açıklamıştır. Daha ne olsun?

    Cevapla

    • devletbiziz Says:

      Doğanın kanunu gibi düşün, büyük balık küçük balığı yer. Şu anda dünya hakimi biz olduğumuza göre, (uzun zamandır biziz ve daha çok uzun zaman biz olmaya devam edeceğiz) istediğimiz yerde istediğimizi yapma gücümüz olduğuna göre, ya bizimle işbirliği yapar, bizim çıkarlarımız doğrultusunda hareket edersiniz, ya da sizi düşman ilan eder, gerekeni yaparız…Bakınız ergenekon, balyoz etc.

      Cevapla

  13. müjde Says:

    Yorumuma bir şey daha eklemek istedim:
    Madem bu subaylar darbe yapacaktı, madem filan paşa ‘darbe yapacaklardı ben önledim’ DEMİŞ, o paşayı yalvar yakar “gel TANIKLIK yap’ dedikleri halde niye gelmedi mahkemeye tanıklık yapmadı? Mahkeme niye çağırmadı “gel bak sen tanıkmışsın darbeyi önlemişsin gel konuş anlat” niye demedi? Şimdi her şey bitmiş, 20 yıl 18 yıl cezalar verilmiş, ‘biz duymadık, asker arkadaşlarımın hepsi tertemizdir’ diyor!!! Bu nasıl iş ?

    Cevapla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: