Özel yetkili savcılar Hollywood’da senarist olsaydı…

05 Aralık 2011

Çelişkiler ve kanıtlar, GENEL

2 Aralık Cuma günü Balyoz “Mahkeme”sinde savunmasını yapan Tülay Delibaş’ın savunmasının bir bölümü “O tarihte çocuğuna anne sütü veren biriydim” ve benzeri başlıklarla basında yer aldı.

Peki, Tülay Delibaş’ın adı hangi belgelerde geçiyor ve ne ile suçlanıyor?

(Belge isimlerinin üzerine tıklayarak söz konusu Word belgelerine ulaşabilirsiniz)

(1) EK-E.doc Üstverisine göre 6 Ocak 2003’de Nuri Alacalı kullanıcı ismi ile oluşturulmuş, yine sonunda (imza blogunda) Nuri Alacalı’nın adı bulunan bu Word dokümanında 121 kişilik “müzahir” personel listesi var (Delibaş 49ncu sırada).

Baransu’nun bavulundan çıkan 11 nolu CD’de bulunan bu belge sahte; zira Alacalı’nın Ankara’da Deniz Kuvvetleri’nin bilgisayarında bu bu belgeyi hazırladığı iddia edilen tarihte Alacalı ABD’de eğitimde ve bir sene boyunca Türkiye’ye giriş-çıkışı yok.

(2) müzahirPerEK-A.doc Üstverisine göre 6 Ocak 2003’de Nuri Alacalı kullanıcı ismi ile oluşturulmuş, yine sonunda (imza blogunda) Nuri Alacalı’nın adı bulunan bu Word dokümanında 121 kişilik “müzahir” personel listesi var (Delibaş 49ncu sırada).

 Gölcük’teki 5 no.lu harddiskten çıkan bu belge sahte; zira Alacalı’nın Ankara’daDeniz Kuvvetleri’nin bilgisayarında bu bu belgeyi hazırladığı iddia edilen tarihte Alacalı ABD’de eğitimde ve bir sene boyunca Türkiye’ye giriş-çıkışı yok.

(3) Kalkan.doc Üstverisine göre ilk ve son olarak 26 Mart 2003’de kaydedilmiş bu Word belgesinde beş kişilik bir “mevzuat çalışma grubu” belirleniyor. Bu çalışma grubu Suga planı kapsamında hukuki tedbirler üzerinde çalışacak (iddiaya göre bu grup EK-A926 Teklifler.doc belgesini hazırlıyor). Çalışma grubu için adi geçenlerden biri de Tülay Delibaş.

Eskişehir’de “bulunan” flash bellekten (‘Hukuk Koruması’ isimli klasör altında) çıkan bu belge sahte; zira aşağıda görüleceği üzere sözde “mevzuat çalışma grubunun” hazırladığı iddia edilen belge sahte.

(4) EK-A 926 Teklifler.doc Üstverisine göre ilk defa 3 Nisan 2003, son defa 5 Nisan 2003’de kaydedilen bu Word belgesi, yine üstverisine göre “Tülay” kullanıcı adı ile edit edilmiş.

 Eskişehir’de “bulunan” flash bellekten (‘Hukuk Koruması’ isimli klasör altında) çıkan bu belge sahte; sözde en son 2003’de kaydedilmiş belgede 2005 yılında gerçeklesen bir kanun değişikliği, değişiklik tarih ve sayısı ile birlikte yer alıyor.

Delibaş kendini  İkinci Balyoz iddianamesinde sanık olarak buluyor.  Savcı Hüseyin Ayar’ın, Delibaş ve beş diğer sanık hakkındaki delil değerlendirmesini İkinci Balyoz iddianamesinin 74-76 sayfalarından okuyabilirsiniz.

Belgelerin sahte olması bir yana, o dönem normalde Genelkurmay Askeri Savcılığı’nda savcı olarak görev yapan Delibaş, (sahte belge çetesinin bilmediği üzere) Eylül 2002-Haziran 2003 arasında iş başında değil. Önce doğum nedeniyle rapor, daha sonra ise bebek bakımı için ücretsiz izin almış. Yani, haberlerde yer aldığı üzere bebek emziriyor.

Ama her nasılsa, Emniyet tespit tutanağını hazırlayan polisler (Emniyet Tespit Tutanağına buradan ulaşabilirsiniz), Tülay Delibaş’ın  EK-A 926 Teklifler.doc  belgesinin hazırlanmasında aktif olarak bulunduğunu “görmüş”:

Emniyet Tespit Tutanağı, Ek klasör no. 11, dizin no.79

Soruşturma sırasında söz konusu belge ile ilgili çelişki (belge gerçekten en son 2003’de kaydedildiyse 2005’deki kanun değişikliği, değişiklik tarih ve sayısıyla bu belgede nasıl yer alır?) defalarca savcı Hüseyin Ayar’ın ve kimi şüpheliler hakkında tutuklama kararı veren mahkemelerin dikkatine sunulduysa da, Tülay Delibaş bu sahte dijital belge üzerinden “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Cebren İskat veya Vazife Görmekten Cebren Men Etmeye Teşebbüs suçunu işlediği” iddiasiyla yargılanıyor.

Emniyet ve Savcılar bu ve benzeri kurguları içeren bir senaryo yazıp Hollywood’da film olması için yollasalardı, aşırı fantastik olduğu gerekçesiyle senaryo kabul edilmez, ciddi bir revizyon yapmaları  istenirdi. Turkiye’de ise “Mahkeme”ler bunları çabucak ve tereddütsüz bir şekilde kabul ediyor.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

71 Yorum “Özel yetkili savcılar Hollywood’da senarist olsaydı…”

  1. Solmaz Türk Says:

    Bu sabah CNN Türk’te Medya mahallesi isimli programda sunucu Ayşenur Aslan’ın konuğu Avni Özgürel idi.Özgürel Ergenekon davasıyla ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.Ergenekon davasının nedeni TSK nin Amerika’ya karşı çıkmasıdır,Nato’ya bağlı olan TSK nin Çin,Rusya ve İran’la anlaşma zemini araması üzerine Ergenekon davası üzerinden ders vermek amacıyla subaylar tutuklanmıştır dedi.Ben teknoloji özürlü olduğum için programın videosunu buraya taşıyamıyorum.Kısaca özetlemek istersek artık slogan haline de gelmiş olan ”ERGENEKON YALANI,AMERİKAN PLANI”sözünü Avni Özgürel de CNN Türk’te dillendirmiş oldu.
    Burada hala darbeydi,Balyozdu yalanlarını canla başla savunanlar da bu Amerika planlarının bir parçası mı acaba ?

    Cevapla

  2. boraxin Says:

    Gazeteci Avni Özgürel; “Ergenekon’u 28 Şubatçılar keşfettiler. Hilmi Özkök süreci değiştirdi. Büyükanıt karargahta değişti, Başbuğ askere hakim, ordunun tarihi değişimini iyi yönetiyor. Canı yansa da Ergenekon soruşturmasına destek veriyor, anti demokratik unsurların ayrışmasını istiyor. Ergenekon operasyonu ordunun bilgisi ve mutabakatı dışında yapılamazdı” görüşünü dile getiriyor.

    bunu da söyleyen aynı kişi değil mi?

    http://yenisafak.com.tr/Roportaj/?t=19.01.2009&i=163750

    belki de bu arkadaş şizofrendir…

    Cevapla

    • Solmaz Türk Says:

      Avni Özgürel’in Yeni Şafak’a verdiği ropörtajın üstünden iki sene geçmiş,demek ki iki sene sonra jeton anca düşmüş,belki de artık bizim bilmediğimiz bazı şartlar değiştiği için pozisyon değiştirmiştir.Zaten sahtelikler ortaya çıkmaya başladıktan sonra hala aynı şeylerde ısrar etmenin saçmalığını anlamıştır.

      Cevapla

  3. Osman Arisoy Says:

    Bu dava siyasidir,bunca delile ragmen,kosa kosa gelip ifade verenler dahi kacma bahanesi ile yillardir tutuklu.yapilan savunma tamamen hukuki oldugu icin bu saniklarin özgürlügünü kazanmalari 10 yil yattiktan sonra son bulur.Elbette sivil idare ama unutmayin sivil iradenin arkasinda güclü bir ordu gerekir.

    Cevapla

    • Solmaz Türk Says:

      Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.Haksız yere yıllardır tutuklanan,onurlarıyla oynandığı için intihar eden,hastalanarak hayatını kaybedenlerin ahı tuttu.Allah haksızlık yapanların tepesine ”Balyoz”gibi yumruğunu indiriverdi…Anlıyana…

      Cevapla

      • Kerem Pekçağdaş Says:

        Yok abi yok, sana ne diyorum: Bu memleket adam olmaz, olmadığı gibi de olamaz!
        Baksana 1-Numara’da da bir numara yokmuş. Kocaa üniversitesi, TV’si var ona dokunamazlar dedik. Rapor mapor, estek köstek ancak 1 yıl yapabildi 1-numar. . Sonra bu demokrasi havarileri gözünün yaşına bakmadan tıktılar Silivri’ye!
        Bence a adam 1 değil 100 numara olmaya layıktı. 1-numara Çetin Paşam olsaydı nah Ergenekon soruşturması bilmem ne ayakları olurdu! “Seminer planı” nı eyleme koyardı, Auschwitz kaç para!
        O zaman nah derdi Bülent Arınç: “Bundan sonra varsa bir babayiğit; darbe yapmayı aklından geçirsin bakalım. Varsa aklını kaçırmış 3-5 kişi, hala cuntacılık yapsın bakalım.”

        Cevapla

        • boraxin Says:

          senden iyi katliamcı olur:) özel kuvvetlerdeki devrelerime söyliyim de seni toptan yoketme operasyonlarında görevlendirsinler…

          Cevapla

    • boraxin Says:

      Kaçan tümgeneral için ne diyorsun? yurtdışından gelip teslim olanlar acaba biz enayilik mi ettik diye düşünmüşler midir bu kaçan tümgeneral efendi olayından sonra?
      Bu kaçan vatandaş yüzünden şimdi demezler mi bakın gördünüz mü tutuksuz yargılasak bunlar da kaçar diye bir savunma geliştirilmez mi şimdi? Bundan sonra artık biraz zor tutuksuz yargılanırlar, kaçan tümgeneral efendi sağolsun…belki de o da antiergenekoncudur, antibalyozcudur da özellikle kaçıp ergenekoncu, balyozcu denenleri zor duruma sokmuştur, belli mi olur ya burası Türkiye, burada herşey olabilir değil mi?…

      Cevapla

      • trekking Says:

        Boraxin,

        cahil cahil konuşma, ne yasalardan, ne AİHM ‘den haberin yok anlaşılan. Bir kişinin kaçmasına bakıp ta, diğerleri de kaçabilir diye tutukluluk kararı verilemez. Bizim kanunlarımızda da, AİHM içtihatların da da tutuksuz yargılamak esastır. Bugün düşman hukuk uygulandığı içindir ki, insanlar tutuklu kalmaktadır. ne yasa değişikliğine ihtiyaç vardır ne de başka bir şeye. yeterki yazılı olanlar uygulansın.

        Cevapla

        • boraxin Says:

          Kimin cahil olup olmadığı belli olmaz neyse bunu geçelim.
          Ben biri kaçtı diye diğerleri de kaçacaktır düşüncesiyle tutukluluk kararı verilir demedim, adamlar böyle düşünebilir dedim ki zaten öyle düşünüyorlar şu anda.

          Tutuksuz yargılanmak mı esas? Bu hangi suçlar için geçerli acaba?
          Düşman kim bu arada? Merak ettim bu düşmanı, kim olduğunu bilelim de savaşalım düşmanla…

          Cevapla

        • trsaby Says:

          Boraxin,

          Söylediklerin işleyen hukuk sistemleri için geçerlidir, Türkiyede işlemeyen hukuk sisteminde adil yargılama söz konusu değildir. Yürürlükteki hukuk sisteminin işleyişine bakarsak, sanık mahkemeye 1 yıldan önce çıkamaz, Ergenekon ve Balyoz gibi mahkemelerde ortalama 5 -10 yıl arasında yargılanır ve bir karar verilir.

          Bu kişiler doğru bir yargılamada mutlaka beraat edeceklerdir. Bundan hiç bir şüphem yok.Karar sonucu sanıklar suçlu değil ise tutuklu kalınan yılların hesabını kim verecektir.

          Bu olgu yadsınamaz bir gerçektir. Devletine hizmet etmiş olan çoğu emekli veya emeklilik sınırına yaklamış olan bu kişilerin yaşamlarının son günlerini hapishande geçirmeleri, yargısız infaz edilmeleri beni çok rahatsız etmektedir. Telafisi mümkün olmayan bu haksızlıklar, acaba sizi rahatsız etmektemidir.

          Son söz, keser döner sap döner, gün olur hesap döner.

          Cevapla

          • boraxin Says:

            Devlete hizmet konusunda sanırım görüş ayrılığımız var birçoğuyla olduğu gibi çünkü bana göre devletine gerçek anlamda hizmet eden/etmiş kişiler içeri atılmaz.
            Bu kişilerin yargısız infaz edilmeleri seni rahatsız ediyor diyorsun, peki bu kişilerin yargısız infaz ettiği kişiler için de rahatsızlık duyuyor musun? Bu sözüm daha çok ergenekoncular için geçerlidir.

            Cevapla

            • trsaby Says:

              Boraxin,

              “çünkü bana göre devletine gerçek anlamda hizmet eden/etmiş kişiler içeri atılmaz.”

              Yukardaki cümleniz tipik çarpıtılmış düşünce mantığıdır. Size göre devlet memuru suç işlemez.

              Bu kişilerin yargısız infaz ettiği kişiler var ise, hukuk bunun hesabını sormalıdır. Tabii ki beni rahatsız eder. Kişinin yaptığı hukuksuzluğun cezası bir başka hukuksuzluk yapılarak verilemez.

              Hukuk matematik gibidir. Elmalar ile armutlar toplanamaz.

              Evet sorduğum sorulara hiç cevap alamadım. Tekrarlayım.

              1) Haksızlık yapılmaktamıdır.
              2) Haksızlık yapılmakta ise sizi rahatsız etmektemidir.

              Cevap çok basit Evet veya Hayır.

              Çok açıktır bu soruların cevabını açık bir şekilde veremezsiniz, demagoji yaparsınız. Açık bir şekilde, Türkiyede doğru işleyen bir hukuk düzeni vardır, Buna göre kişiler hüküm giyene kadar cezalandırılmalıdır deyin. Diyebilirmisiniz?

              Cevapla

              • boraxin Says:

                Devlet memuru suç işlemez demek değildir o, gerçek devlet memuru suç işlemez demektir, suç işleyen memur ise devlet memurunun yanından bile geçemez bana göre…

                Benim cevap vermekte çekineceğim hiçbir soru yoktur yeter ki cevabını bileyim.

                Haksızlık yapılmamaktadır bana göre, yapılıyorsa da yapanlar cezasını çeker birgün. Tıpkı zamanında bu kişilerin başlarına yaptığı haksızlıkların cezasını şimdi çekmeleri gibi…

                Haksızlık yapılıyorsa tabii ki rahatsız olurum, sonradan haksızlık yapıldığı ortaya çıkarsa da rahatsızlık duyarım.

                Benim ülkemin hukuku ile ilgili bir sorunum yok, derdim de yok, şikayetim de yok ve bana göre gayet de güzel işliyor sistem. Kişiler hüküm giyene kadar cezalandırılmalıdır derken ne demek istediğini tam olarak anlamadım, eğer hüküm giyene kadar tutuklu yargılanmamalı, tutuksuz yargılanmalı diyorsan, o zaman apo efendiyi de hüküm giyene kadar tutuksuz yargılamaları gerekirdi buna göre…

                Cevapla

                • Can Acar Says:

                  boraxin,

                  Bu yazın beni o kadar eğlendirdi ki trollere cevap yazmama kuralımı çiğnemeye karar verdim. Kabul etmek lazım ki trollüğün doruğundasın. İhtimal bile eline su dökemez.

                  Konuya gelelim istersen.

                  Öncelikle bana bir “gerçek devlet memuru” tarifi yapsana. Her iktidarın adamı mı gerçek devlet memurudur sence, yoksa iktidara rağmen görevini doğru dürüst, hakkıyla yapan mı? Yoksa “gerçek devlet memuru” “ileri demokrasi” gibi birşey mi? Yani erişilemez, suç işlemez, hata yapmaz, ermiş bir pozisyon mu bu?

                  Yazının geri kalan kısmında kısaca “bana dokunmayan hukuk bin yaşasın” diyorsun. Başkalarının sıkıntıları senin için bir problem değil. Umarım ihtiyacın olduğunda senin sıkıntıların başkaları için daha önemli olur. Boş bir vaktinde Joseph Müller’in ünlü dörtlüğünü okumanı öneririm.

                  Hukuk ve tutuksuz yargılamalarda, örneğin Mustafa Balbay’ı Apo ile bir tutman da ayrıca ilginç geldi. Yıllarca kan dökülmesine katkıda bulunmuş eli silahlı bir grubun başı ile askerlerle görüşüp yazı yazan bir gazeteciyi bir tuttuğunun farkındasın umarım. Apo’nun tutukluluğu uzun sürmedi. Kısa sürede yargılandı, şimdi cezasını çekiyor. Balbay ise 1000 günden fazla bir süredir tutuklu. Yargılamanın sonuçlanmasını bekliyor. Aynı durum bu davalardaki pek çok kişi için geçerli. Yani Apo daha “adil” yargılanmış senin anlayacağın.

                  Hata yapanlar er geç cezasını çeker demişsin. Peki bu şekilde yıllarca ceza almadan hapis yatan yüzlerce kişinin ileride aklanırlarsa kayıplarını kim karşılayacak. Kuru bir “pardon” yetecek mi? Yıllarca çocuğun sensiz büyürken bekleyebilir misin suçunun açıklanmasını? Kaybettiğin yılları ve anıları kim telafi edebilir suçsuzluğun ortaya çıkınca. Çocuğun yoksa annene veya babana sor istersen. İşte bu nedenle tutuksuz yargılama esastır. Apo ise istisnadır. Bu istisnalara ise kuvvetli delillerle karar verilir. İspat iddia makamının, yani savcıların görevidir, şüpheden ise sanık faydalanır. Bu kurallar yukarıda bahsettiğim gibi mağduriyetlerin oluşmaması için belirlenmiş evrensel hukuk kurallarıdır. Bu kuralların ihlal edilmesine göz yumanlar, bahane bulmaya çalışanlar ya kör cahildir, ya da ortaçağ ve darbe hukukunun savunucularıdır.

                  Görünen o ki, Ergenekon ve Balyoz davalarında geçmişi kanlı veya karanlık her kişinin yanında en az 15-20 kişi sadece “muhalefet etmekten” suçlu. Muhalefet etmek diyorum çünkü suçları “hükümeti devirmeye çalışmak” dikkat et. Devleti veya cumhuriyeti değil, hükümeti. Bu hesapla tüm muhalefet ve AKP’ye oy vermeyen herkes suçlanabilir. Kazara bunlardan üçü kahvede bir araya gelmiş olsa çete kurmuş olabilirler. Kazara birinin evinden av tüfeği ya da dedesinin beylik tabancası çıksa, ya da ne bileyim, bir kazıda yakın bir yerlerde silah falan bulunsa, silahlı çete kurmaktan doğrudan özel yetkili mahkemelere sevk edilebilirler, sonra örgütlerden örgüt beğen. Hala buna “demokrasi” deyip bahane bulmaya çalışan zavallılar var.

                  Özel yetkili mahkeme demişken. Özel kuvvetteki devrelerine sor sana özel kuvvet askerleri ile diğer askerler arasındaki farkı anlatsınlar. Özel yetkili savcılarla normal savcılar arasında da işte en az o kadar fark var. Eski DGM’ler veya darbe dönemi mahkemeleri her neyse bugün özel yetkili mahkemeler de aynı işlevi görüyor. Orada özel bir hukuk işliyor, sen de bunu alkışlıyorsun.

                  Kısacası, söylediğin şeylerin elle tutulur hiçbir yanı yok.

                  Umursamazlığın beni şaşırtmadı, ama cehaletin çok güldürdü. Burada dünya kadar yazı ve yorum varken bilmemek bahane değil. Öğren de gel, söylediklerini ciddiye alalım. Ya da böyle kal, eğlence kaynağı ol. Karar senin.

                  Kolay gelsin …

                  Cevapla

                  • trekking Says:

                    “Benim cevap vermekte çekineceğim hiçbir soru yoktur yeter ki cevabını bileyim.”. İşte burada koptum.

                    Cevapla

                    • boraxin Says:

                      sayemde güldün, birşet değil 🙂

                    • Hülya Ak Says:

                      Can Acar harika cevap vermişsiniz..”yeter ki cevabını bileyim”diyen absürd kişiyi fazla da ciddiye almak ne kadar doğru olabilir! Selamlar..

                  • boraxin Says:

                    Sağolasın övgün içiin:)
                    Gerçek devlet memuru iktidarda kimin olduğuna bakmaz, doğru ve dürüst olarak görevini yapar, pisliklere bulaşmaz, biz böyle öğrendik, böyle uyguladık, o yüzden içeride değiliz…Hata yapabilir tabii, insandır neticede ama suç işlemez, suç bilerek işlenir çünkü, işleyen de cezasını çekecektir.
                    Apo uşağını tutuksuz yargılanmayı savunanlara örnek olarak verdim, yoksa Mustafa Balbay ile bir tutmadım. Kaldı ki Mustafa Balbay’ı okurdum, dinlerdim.
                    Kaybolan yılları telafi etmek tabii ki mümkün değildir ama bu sadece Türkiye’de olan bir şey değil, dünyanın başka ülkelerinde de haksız yere yatanlar olmuştur, oluyordur. Bu durumda yapacak bir şey yoktur, tabii ki olmasını istemeyiz ama olduğu zaman da olur, engel olamayız.
                    Muhalefet etmekten dolayı kimse içeri atılmaz, saçma sapan bir iddia bu. O zaman Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Ümit Zileli, Can Ataklı, Nihat Genç gibi gazetecilerin müebbet hatta idam yemesi gerekirdi…Söylenen her şeyi ciddi alarak işlem yapmaya kalksalar dışarıda bir tane bile adam kalmaz.
                    Ben arada ne fark var derken, yetki veya statü anlamında ne fark var demedim, yoksa tabii ki fark var, ben sadece savcının ben özel yetkiliyim diye özel davranmayacağını/davranamayacağını söylemek istedim. Ben de eski bir özel kuvvetçi olarak hiçbir zaman kendimi ‘’özel’’ görüp ‘’özel’’ olarak davranmadım. Böyle yapanlar ise şu anda ‘’özel’’ bir muamele görüyor…O yüzden şikayet etmeye de hakları yoktur…
                    Bana göre DGM’ler kaldırılmamalıydı. Özel hukuk işlediği de yok. Size göre özel hukuk. Hukuk sizin istediğiniz gibi işleseydi o zaman da özel olacak mıydı?
                    Eğlence kaynağı da olsam sorun değil benim için. Başkası sizin gibi düşünmediği zaman adamı her türlü kılığa sokmak sizin gibilerin uzmanlık alanıdır. Sizin söyledikleriniz sizin için geçerli olanlardır, benim için değil. Ben düşündüğümü her zaman her yerde açıkça söylerim, kimseden de çekinmem. Kimseyi de benim dediğim doğrudur diye zorlamam. Sizlerin kaybetmedeki en büyük hatanız budur işte. Karşınızdakini sadece siyasi veya dini vs görüşüne göre yargılamak yani…Devam edin bu şekilde bence hiçbir sakıncası yok…

                    Cevapla

                    • trsaby Says:

                      Boraxin,

                      Özetle söylediğin yargılama süresine bakılmaksızın sanıklar tutuklu olmalıdır.

                      Doğru veya yanlış.

                    • boraxin Says:

                      @trsaby
                      Bazı suçlarda örneğin; terör, cinayet, uyuşturucu kaçakçılığı, tecavüz gibi suçlarda tutuksuz yargılanmaya karşıyım. Tutukluluk süresi çok uzun olabilir, bunun yeniden düzenlenmesi gerekebilir ama neticede bu tür suçlarda tutuksuz yargılanma olmamalıdır…

                    • Can Acar Says:

                      boraxin,

                      Ne senin be de başkasının inançlarını veya siyasi görüşünü sorgulamıyorum. Sorguladığım tek şey insanlığınız ve düşünme beceriniz.

                      Öncelikle tutuklama “suçun ispatı” değildir. Ülkemizde ise dünya standartlarının çok üzerinde bir tutuklu/hükümlü oranı ve itham/beraat oranı vardır (kaynak Türkiye Barolar Birliği Tutuklama Raporu) bu da çok sayıda haksız yere tutuklama olduğunu göstermektedir. Yani “her ülkede olabilir” dediğin Balbay örneği bizim ülkede bir istisna değil bir kural halini almıştır.

                      Diğer söylediklerine bakılırsa, anlaşılan Balyoz’da yargılanan yüzlerce askeri tek tek tanıyorsun ve suç işlediklerini biliyorsun. Gerçekten öyle mi? Diyelim ki gerçekten suç işlediler. Peki işledikleri suçlardan mı yargılanıyorlar? Öyle ise neden deliller sahte? Neden o kadar suç ve suçlu için somut bir tek delil yok ortada?

                      Yoksa sadece bu suçları ‘işlemiş olabilirler’ diye mi düşünüyorsun. Bu hepsini yıllarca hapiste tutmak için yeterli mi sence?

                      Yoksa sen de askerliğinde bir dönem benzer düşünceler beslediğin için içten içe kendini suçlu hissedip onlardan ayrı durmak mı istiyorsun?

                      “Onlar da sadece darbe düşünmüş olamazlar, o zaman ben de tutuklanırdım demek ki daha fazlasını yapmış olmalılar” … bu mu?

                      Kimse muhalif olduğu için yargılanmaz demişsin. Parasız eğitim istedikleri için aylardır tutuklu olan çocukları, haklarını arayan 2B işçilerini, Hopa olaylarını protesto edenlerin başına gelenleri ne çabuk unuttun. Yoksa bunların haberleri sana ulaşmıyor mu?

                      İyi çalıştığına emin olduğun hukukun hizbullah katillerini nasıl serbest bıraktığını hatırladın mı? Küçük kızlara tecavüz eden koca adamlar “yırtarken” hala adalet olduğunu düşünebiliyor musun? Deniz feneri savcıları hakkındaki ilk şikayette onları görevden alan HSYK, haklarında onlarca şikayet olan Balyoz savcıları hakkında uzun süre parmağını kıpırdatmadı. Hatta savcılar Yargıtay’a atanarak adeta ödüllendirildi. Bu mu beğendiğin adalet?

                      Konumuz Balyoz, ama KCK, OdaTV, Ergenekon, Deniz Feneri, Şike davaları çok mu farklı sence? Her türlü hukuksuzluğa karşı çıkmanın neresi yanlış?

                      Olanlar hakkında “birşey yapamayız” demek ise korkunun ve çaresizliğin içine yerleştiğini gösterir. Madem muhalefet edene birşey olmaz diyorsun, neden doğru olmadığını düşüncüğün bir konuda sesini çıkartmıyorsun da birşey yapamayız deyip bırakıyorsun?

                      Beni içeri almadılar diye sevinme bence. Senin özgürlüğün elinden alınmış bile. İstediğin gibi özgürce düşünemedikten, sesini çıkartamadıktan sonra ha içeride tutsak olmuşsun, ha dışarıda köle, ne farkeder?

                      Kolay gelsin …

                    • boraxin Says:

                      O zaman ben de şunu derim, diğer ülkelerde tek tek isim vermeye gerek yok, katliamlar yapılıyor, insanlar içeri alınmadan bile çatır çatır öldürülüyor sokak ortasında, karşılaştırma yapacaksak, şu an içeride olanlar haline şükretsin o zaman.
                      Balyozdakilerden çok Ergenekon’dakileri tanırım. Delillerin sahte olduğunu söyleyen sizlersiniz. Sahteyse de yapan kimse onlar da gün gelir ettiğini bulur.
                      Kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz merak etme.

                      Ben görev yaptığım süre içinde onları hep uyardım, kendinizi kral zannedip kafanıza göre iş yapmayın veya gayriresmi işlere girmeyin, birgün gelir hesabını verirsiniz diye. O zamanlar bana gülerlerdi, boşver ya bize bir şey olmaz diye. Çünkü o zamanlar gerçekten de dokunulmazlığımız vardı. İşte bundan dolayı bize birşey olmaz derlerdi. Zaten bu milletin bir büyük yanılgısı da bize bir şey olmaz düşüncesidir…Ama nedense hep bir şey olmaz diyenlere bir şeyler olur…
                      Bir insanın bir şeyi düşünmesi başkadır, o düşüncesini eyleme koyması başkadır. Yani hiç kimseyi düşündüğü bir şey için yargılayamazsın, sen bana şimdi burada 100 kere pkk iyidir, ben severim, desen ne olur? Hiçbir şey olmaz ama sen bu dediğini eyleme koymaya kalktığında, birileri dur bakalım der.
                      Korsan gösteri yapan kişi başına bir şey geldiği zaman hiç boşuna şikayet etmesin. Gösteri yapacaksan eğer başvurursun o ilin valiliğine, sana yer ve zaman gösterirler, üstelik korumak için polis de verirler, yaparsın gösterini mis gibi. Korsan gösteri yaparsan da cop da yersin, gaz de yersin, içeri de girersin, bunu bilmiyorsa o kişi veya kişiler bu da onların sorunudur.
                      Hizbullah konusuna girmeyeceğim, o çünkü başka bir dava. O tecavüz davalarında ise diyecek tek şeyim var, o adamları (adam denmez de şimdi söylemiyim ayıp olur) 24 saatliğine devlet bana versin. Bildiğim tüm sorgulama teknik ve taktiklerini öyle güzel uygularım ki onlara, bir daha başkası böyle bir şey yapmaya cesaret edemez.
                      Adalet sistemi iyi çalışıyor derken bireysel olayları işin içine katıp tüm sistemi kötülemeyelim. O zaman tüm TSK’yı da Ergenekoncular, balyozcular yüzünden kötülemek gerekir, ki bu yanlıştır. Çürük elma her zaman ve her yerde olabilir.
                      Korku dediğin şey benim bilmediğim bir şeydir, o konuda bir şüphen olmasın. Bir şey yapamayız derken bu davaların seyri konusunda şu anda bir şey yapamayız demek istedim ki durum böyledir. Ben bana göre doğru veya yanlış olan şeyleri her zaman her yerde söylerim. Burada da kaç kere yazmışımdır.
                      Benim düşünce özgürlüğü gibi bir sorunum hiç olmadı, her zaman ne düşündüğümü söyledim, söylerim de söylüyorum da, bundan dolayı da hiçbir zaman zarar görmedim. Göreceğimi bilsem bile gene de söylerim, çekinmem. Senin özgürlük anlayışın farklı olabilir, ona bir şey diyemem.

  4. ihtimal Says:

    Ozel yetkili savcilar hollywood’da senarist olsaydi, hardvard’lilarda ancak ucuncu sinif sinema artisti olurlardi 🙂 Gerci cok abartili bir tespitte olmadi, bizim hardvardlilar tvlerde yeterince boy gosterdiler!

    Cevapla

    • boraxin Says:

      savcının özel yetkili olup olmaması neyi değiştiriyor acaba?
      özel yetkili olmasaydı başka türlü mü davranacaktı veya özel yetkili olmayanlar başka türlü mü davranıyor? torpil veya kıyak mı geçerlerdi acaba?

      Cevapla

    • Solmaz Türk Says:

      Daha Harvard yazmasını bile beceremiyen adam gelmiş burada yorum yapıyor,gidip biraz kitap okuyun ufkunuz genişlesin.

      Cevapla

      • Kemal Says:

        Sevgili Solmaz Türk,

        Kitap okumasına ne gerek var? Kurtlar Vadisi izliyor ya, ona yetiyor. 🙂

        Şaka bir yana, bu blogda yazılanları okusa o bile yeterli olurdu. Belli ki, okumayı fazla sevmiyen bir arkadaşımız.

        Sevgiler.

        Cevapla

        • Kemal Says:

          ,..bu arada “sevmeyen” olacaktı. Nedense aklıma hep Özdemir Asaf gelir böyle bir yanlış yaptığım zaman. ?!?

          Cevapla

          • Solmaz Türk Says:

            Sayın Kemal;
            Aynı yazım hatasını bende yapmışım yukarıdaki bir yorumumda beceremiyen yazmışım beceremeyen yerine.

            Cevapla

            • boraxin Says:

              bende değil ben de…

              Cevapla

              • Solmaz Türk Says:

                Yazım hataları hakkında konuşacak en son adam sen olmalısın,önce yukarıda yapmış olduğun hatalara bak.

                Cevapla

                • boraxin Says:

                  göster de bilelim, dikkat edelim, ben sana gösterdim diye bozulma, sen de bana göster:)

                  Cevapla

                  • Kemal Says:


                    boraxin Diyor ki:
                    07 Aralık 2011 01:24

                    senden iyi katliamcı olur:) özel kuvvetlerdeki devrelerime söyliyim de seni toptan yoketme operasyonlarında görevlendirsinler…”

                    Tek tek mi göstereyim. 🙂

                    Cevapla

                    • boraxin Says:

                      tek tek veya toptan, nasıl istersen:)
                      bence sorun olmaz:)

                    • ihtimal Says:

                      hehehehehe 🙂 Ne gunlere kaldik !!i! Gorunuse gore yazim kurallari, Cetin Doganin cevirdigi dolaplardan daha enterasanmis!

    • kargagakdedi Says:

      Sevimli şey gene iş başında. Öyle değil mi, film eleştirmeni de hocaefendin olurdu.
      Bak ne güzel tarih bilgisiyle konuşmuş. Bu arada yok öyle bir şey, bir buçuk sene falan, ama tabi ağlaklık bir bunu bulmuş seninkisi; hadi yine iyisin şirinlik muskası.

      Cevapla

  5. nergis Says:

    Özel yetkili kelimesi zaten her şeyi açıklıyor.Yani her ne olursa olsun bu şahısları suçlu çıkaracaksın görevi verilmiş ve bu görevi üstlenmiş kişilerin adalet adamları olmadıkları gerçeği sırıtırken iftira ve kurmaca senaryo davası mide bulandırıyor.Mağdur edilenlerin ahı başta acayip bey olmak üzere hepsinin yakasını kıyamete kadar bırakmasın.Kahrolsun imam devri ve imamlar.

    Cevapla

    • Solmaz Türk Says:

      Mağdur edilen insanların ahı yüzünden kin kusan ağızların bir yerlerinden kan geliyor bu günlerde.Allah’ım sen ne yüce bir varlıksın.

      Cevapla

      • boraxin Says:

        Kastettiğin Tayyip Başkan ise bu biraz mantıksız değil mi? Onları içeri atan Tayyip mi?
        Öyle bir yetkisi mi varmış onun?
        O mu emir vermiş bunları atın içeri ve mağdur edin diye?
        Bu mantığa göre onları tutuklayan polislerin, içeri atılması talebinde bulunan savcıların ve bu talebi uygun göre hakimlerin bir yerlerinden birşeyler gelmesi gerekir tabii ki haksız yere yaptılarsa.
        Eğer bu şahıslar gerçekten boş yere bunları yaptıysa veya sırf birilerinden emir alıp yaptıysa, merak etmeyin onların en müsait yerlerinden birşeyler er ya da geç gelecektir…

        Cevapla

      • boraxin Says:

        Ayrıca, şu an içeride olanlar da bu mantığa göre önceden birilerini mağdur etmiş olup cezalarını çekiyor da olamaz mı?

        Cevapla

        • trsaby Says:

          Boraxin,

          “Ayrıca, şu an içeride olanlar da bu mantığa göre önceden birilerini mağdur etmiş olup cezalarını çekiyor da olamaz mı?”

          Çarpıtılmış düşünce mantığının tipik tezahürü. İçerdekilerin, daha önceden birilerini mağdur etmiş olduklarını söylemlek için elinde delil olması gerekir. Suç anonim değil kişiseldir. İçerdeki hangi kişinin, hangi kişiyi nasıl mağdur ettiğini, ne ile suçladığını nasıl bir suç işllediğini söylemen gerekir.

          Lütfen, hangi kişinin hangi kişiyi nasıl mağdur ettiğini açıklayabilirmisin?

          İçerdekilerin suçlanan suçlardan suçlu olmadıkları açık bir şekilde ortada olduğuna göre, tutuklu kalmalarını nasıl açıklamaktasın.

          Cevapla

          • boraxin Says:

            Ben bir liste yapayım da kimin kimi mağdur ettiğini tek tek yazayım, sonra sana söylerim.

            ”İçerdekilerin suçlanan suçlardan suçlu olmadıkları açık bir şekilde ortada olduğuna göre”

            Bu sizlerin iddiası ve bunun bir önemi yok, önemli olan mahkemenin kararıdır.
            Suçlu olmayan zaten serbest bırakıldığına göre, hepsi de suşsuzda onlar da serbest kalır nasılsa.
            Dünyanın neresinde böyle hiçbir suçu olmayan bir sürü insan topluca içeri atılıyor acaba diktatör rejimleri hariç? Ha şimdi siz hemen bizimki zaten diktatör rejimi dersiniz, buna da şaşırmam…

            Cevapla

            • Can Acar Says:

              boraxin,

              Ters mantığın yine fazla mesai yapıyor.

              “Bu sizlerin iddiası ve bunun bir önemi yok, önemli olan mahkemenin kararıdır.”

              Diyerek konuyu tersten anladığını gösteriyorsun. İstersen baştan başlayalım:

              * Savcılar sanıkları darbe planlamak ile suçlayarak iddianame hazırladılar.

              * Bu iddianameye koydukları deliller çelişkilerle dolu.

              * Bu çelişkileri birer iddia değil. Bunlar dava ile ilgili yeni bulgular ve deliller.

              * Bu yeni bulguların ortaya çıkardığı çelişkileri açıklamak ve hazırladıkları iddianameyi savunmak da savcıların görevi.

              * Savcılar şu ana kadar bunları açıklamaya teşebbüs etmediler.

              * Eğer savcılar bu bulguları açıklayamazsa, darbe planı iddiasını ispatlayamazsa iddianameyi düşürmek de mahkemenin görevi.

              * Savcıların açıklama gayretine girmediği bu yeni bulguları anlamaya ve açıklama getirmeye çalışan pek çok kişi var. Konu bu blogda ve yorumcular arasında da bol miktarda tartışılıyor.

              * Bunların çelişki değil “güncelleme” olduğu iddiası var örneğin. Ne yazık ki, güncelleme teorisi ile açıklanamayan bulgular ve sorular var. Ayrıca, eğer güncelleme iddiası doğru ise, iddianame zaten çöküyor, çünkü iddianamenin bu dokümanların 2003 yılında sanıklar tarafından oluşturulduğu, daha sonra ise üzerinde değişiklik yapılmadığı tezi üzerine kurulu.

              * Daha yüksek olasılıklı bir açıklama ise, plan semineri kayıtları dahil çeşitli askeri belgeleri ele geçiren bir grubun, bu belgeleri değiştirerek, onlara benzeyen yeni dokümanlar üreterek bunları 2003’te hazırlanmış bir darbe planı olarak göstermeye çalışması.

              * Bu grubun veya çetenin kim olduğu konusunda farklı görüşler var. Kimisi buna askerlerin iç hesaplaşması diyor. Kimileri imkanları ve hedefleri ile örtüştüğü için cemaati işaret ediyor. Kimileri ise yaptığı düzenlemelerle hukuk sistemini kontrolü altına aldığı ve tutuklamaların cezaya dönüşmesine göz yumduğu için de AKP’yi gösteriyor. Dış ülkeleri, uluslararası grupları işin içine katanlar da var.

              * Bu sahte belgeleri her kim hazırladıysa hazırlasın, darbe planlarının sahte ve şaibeli olması davanın bu deliller üzerinden yürümesini imkansız kılıyor.

              * Ortada pek çok yeni iddia var. Bu yeni iddiaları araştırmak da yine savcıların görevi. Çetin Doğan en son konuşmasında da araştırılması gereken önemli sorular soruyor: https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/12/08/mahkemenin-bir-kulagindan-giriyor/

              * Ancak mahkemede bu konudarı araştıran, veya çelişkileri açıklamaya çalışan kimse yok. Bu durum bile mahkemenin bağımsız olmadığına işaret ediyor.

              * Ayrıca, mahkemenin yüzlerce sanığı, hepsinin biribirinden farklı durumları ve savunmaları olmasına rağmen, aynı basmakalıp gerekçe ile tutuklu yargılamaya devam etmesi bu mahkemede bir terslik olduğu düşüncelerini güçlendiriyor.

              * Eğer yargılanan kişilerin suçları varsa bu suçlar için gerçek delillerle yargılansınlar, cezalarını çeksinler. Ancak bir insanı, her kim olursa olsun, işlemediği bir suçtan dolayı yargılamak adalet değildir. Bunu savunmak da değil liberallik, özgürlükçülük veya demokrasi, en başta insanlık onuruyla bağdaşmaz.

              Buraya kadar okuduysan, ikinci ters mantık örneği ile devam edebiliriz. Yorumunu şöyle bitirmişsin:

              “Dünyanın neresinde böyle hiçbir suçu olmayan bir sürü insan topluca içeri atılıyor acaba diktatör rejimleri hariç? Ha şimdi siz hemen bizimki zaten diktatör rejimi dersiniz, buna da şaşırmam…”

              Alaycı bir üslup ile kendince Türkiye “diktatör rejimi” değil, demek ki mahkemeler bağımsız ve adil diye bir çıkarım yapmışsın.

              Dediğim gibi, ters mantık. Doğru çıkarım şöyle olacaktı: “Mahkemeler bağımsız ve adil davranmıyor. Acaba diktatörlük rejimine mi gidiyoruz?”

              Bu yanılgını da inceleyelim:

              Yukarıda Balyoz konusuna mahkemenin adaletsiz davranışı ile ilgili pek çok örnek var. Ergenekon, Andıç, KCK, Devrimci Karargah ve Şike davaları gibi pek çok davada iddianamelere ve savunmalara bakarsan benzer çelişkili durumlara, savcıların ve emniyetin şehven davranışlarına, ve amacı gerçeği bulmaktan çok insanları mümkün olduğu kadar uzun içeride tutmaya çalışan bir mahkeme sürecine rastlarsın.

              Suçu ispatlanmış tecavüzcüler ve katiller serbest kalırken, biribirini tanımayan, kimisi karşıt görüşlerde olan, çoğu hayatında eline silah almamış insanlar aynı silahlı terör örgütünün üyesi olarak yıllardır tutuklu olarak yargılanmayı bekliyorlar.

              Sen bu gariplikleri gördüğün halde “mahkemeler adil değil” demeye, bu konuda sesini çıkartmaya cesaret edemiyorsun.

              Hiçbir somut gerekçe sunmadan “diktatör rejimi” olmadığımızı varsayarak, faşist rejimlerin göstergelerinden biri olan mahkeme bağımsızlığı konusunda ortadaki tüm belirtileri “bunlar münferit olaylar” diye görmezden gelerek, “mahkemeler bağımsız ve güvenilirdir” şeklinde çıkarım yapabiliyorsun.

              Sadece kendini kandırıyorsun.

              Elinin altında bu kadar çok bilgi varken hala çarpık mantıkla adaletsizlikleri savuman işine gelmeyen gerçeklerden nasıl kaçtığını gösteriyor. Onursuz ve ikiyüzlü davranıyor, çekilen acıların sorumluluğuna ortak oluyorsun.

              Yarın sana “bunca acı çekilirken neredeydin” diye sorduklarında söyleyecek sözün olmayacak.

              Kolay gelsin …

              Cevapla

              • Solmaz Türk Says:

                Sayın Can Acar,
                Mahkemede sanıkların lehine olan delillerin iddia makamı tarafından saklandığını,çarpıtıldığını,kaybedildiğini de unutmayalım.Levent Göktaş’ın tutuklanmasına gerekçe gösterilen delillerden biri olarak gösterilen 51 no.lu dvd nin adli emanette kırılması da buna eklenebilir.Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin cep telefonuna bir buçuk dakika içinde polis tarafından yüklenen 139 adet numarayı suçları olmasa içeri atılmazlardı mantığıyla hareket eden birileri izah edebilir mi?O duruşmaları seyretmeden burada ahkam kesmesi kolay,sırf yeni doğmuş çocuğuna daha iyi annelik edebilmek için rapor alıp izne ayrılan bir insanı izinli olduğu tarihlerde suç işlemiş olarak göstererek mahkeme kapılarında süründürmek insanlığa sığıyor mu?

                Cevapla

                • Can Acar Says:

                  Solmaz Hanım,

                  Haklısınız, onları atlamışım. O kadar çok olay var ki, hepsini hatırlayıp yazamıyor insan. Bunların hepsi ortalıkta olduğu halde, defalarca tartışıldığı halde hala bahane bulmaya çalışanların insanlık onuru kalmamıştır. Bunlar ne demokrat olabilir, ne libreal, ne de Müslüman.

                  Dediğiniz gibi, herkesin o duruşmaları kendi gözleriyle bir kere görmesi gerek.

                  Saygılarımla …

                  Cevapla

                • boraxin Says:

                  O duruşmaları seyretmeme gerek yok benim, ben onlarla (genelde ergenekoncularla)yıllarca beraber çalıştım, neler yaptıklarını en iyi bilenlerden biriyim, kaç tanesini de gözümle gördüm, hatta burada bir iki örnek de verdim. Devletin yetkisini, kimliğini, silahını babanın malı zannedip kendini kral görüp istedigini yaparsan, bigün gelir böyle cezasını da cekersin.
                  Ateş olmayan yerden duman çıkmaz lafını niye söylemişler acaba?
                  Ayrıca ben birinin bir başkası hakkında ne söylediğine bakmam. Sen iyi adamdır dersin, başkası yaramaz adamdır der. Demeyle olmaz birşey.
                  Bunları ancak işin içinde olanlar bilir, dışardan öyle konuşmak kolay tabii.
                  Size göre bunların hepsi birer melek zaten. Herhalde tanrının gazabına uğradılar, tanrı sınava cekiyor hepsini hem de tek tek veya toptan…

                  Cevapla

              • boraxin Says:

                • Eğer yargılanan kişilerin suçları varsa bu suçlar için gerçek delillerle yargılansınlar, cezalarını çeksinler. Ancak bir insanı, her kim olursa olsun, işlemediği bir suçtan dolayı yargılamak adalet değildir. Bunu savunmak da değil liberallik, özgürlükçülük veya demokrasi, en başta insanlık onuruyla bağdaşmaz.
                • Ben liberal veya demokrat olmadığım için bu sözlerinin de benim için bir geçerliliği yoktur. İnsan onuruyla bağdaşmıyorsa da onun senin düşüncendir, bir şey demem.
                • Alaycı bir üslup ile kendince Türkiye “diktatör rejimi” değil, demek ki mahkemeler bağımsız ve adil diye bir çıkarım yapmışsın.
                • Alaycı değil, gerçekçi, çünkü söylediğim gerçek, tabii bu sizin işinize gelmez, o da ayrı bir mesele.
                • Sen bu gariplikleri gördüğün halde “mahkemeler adil değil” demeye, bu konuda sesini çıkartmaya cesaret edemiyorsun.
                • Cesaret edemiyor muyum? Güldürme adamı, kaç kere daha söyleyeceğim, bu sahtekarlıkları kim yapıyorsa şerefsizdir diye. Bunun da ispatlanması gerekir değil mi? Sahte olduğunu iddia eden her kimse, bunu ispatlamak yükümlülüğü de ondadır.
                • Ben sana bütün mahkemeler adildir veya değildir diyemem. Adil olanı da vardır, olmayanı da. Buradakiler size göre adil değildir, bana göre adildir.
                • Hiçbir somut gerekçe sunmadan “diktatör rejimi” olmadığımızı varsayarak, faşist rejimlerin göstergelerinden biri olan mahkeme bağımsızlığı konusunda ortadaki tüm belirtileri “bunlar münferit olaylar” diye görmezden gelerek, “mahkemeler bağımsız ve güvenilirdir” şeklinde çıkarım yapabiliyorsun.
                • Mahkemeler adil ve güvenilir değilse, yargılananlar mahkemeye çıkmasın, bu mahkeme adil değil, yargılanmayı kabul etmiyorum, ifade vermiyorum, kendimi savunmuyorum desin. Nasılsa adil ve güvenilir değil ya, 100 yıl mahkemeye çıksan ne olur?
                • Onursuz ve ikiyüzlü davranıyor, çekilen acıların sorumluluğuna ortak oluyorsun.
                • Çekilen acıların sorumluluğu acıyı çekenlere aittir. Çünkü bana göre hak etmişlerdir,
                • Yarın sana “bunca acı çekilirken neredeydin” diye sorduklarında söyleyecek sözün olmayacak.
                • Yarın sormalarına gerek yok, şimdi sorsunlar cevap veririm. Acıyı çekenler acı çekmeye kendileri sebep olmuştur, o yüzden şikayet etmeye de hakları yoktur derim.

                Cevapla

                • Can Acar Says:

                  Okuduğunu anlama: zayıf

                  Mantık: yok

                  İnsanlık sınavından yine geçemedin.

                  Otur, sıfır!

                  Cevapla

                  • boraxin Says:

                    Sınava girmedim ki geçeyim…
                    Sizler gibi herşeyin doğrusunu anlayanlar, bilenler (sadece siz bilirsiniz çünkü, başkası bilemez) varken bizlere gerek yok ne de olsa…

                    Cevapla

          • trsaby Says:

            Boraxin,

            “Ben bir liste yapayım da kimin kimi mağdur ettiğini tek tek yazayım, sonra sana söylerim.”

            Yazdıkların kaydedilmiş oldu. Listeni dört göz ile bekliyorum. Merak ediyorum doğrusu böyle bir liste yapabilirmisin. Ayrıca liste yapmana gerek yok, sen bir tane örnek ver o da yeter. Suçladığın kişi, gerçekten birisini mağdur etmiş ise hep birlikte peşine düşelim, kişiyi işlemiş olduğu suçtan yargılayalım, adalet yerine gelsin. Ama işlememiş olduğu suçtan yargılamanın anlamı ne?

            Cevapla

  6. ihtimal Says:

    Guc bizleri stadyumlara doldurup iskeceden gecireceklerin elindeyken, siir okudugu icin once Tayyip Amca yi hapishaneye yatirdiginiz, simdi butun suclariniz yuzunuze vuruldugu ve ortaya acildigi donemde, elinizde kalan tek seyin Tayyip Amcanin hastaligina sevinmek oldugunu gorunce, ne kadar zavalli oldugunuzu daha iyi anliyorum. Katildigim uluslararasi toplantilarda insanlarin bana bahsettigi, butun dunyaca kabul gormus olan Turkiyenin yukselisini sagladigi icin, ozellikle su gunlerde Tayyip Amca ya bir defa daha burdan tesekkuru bir borc biliyorum.

    Cevapla

    • trekking Says:

      İhti mal

      Senin katıldığın uluslararası toplantılara da, senin gibiler katılıyor herhalde. Bugün dunyada, egemen güçler’in arayıp da bulamadığı, bir dediklerini iki etmeyen bir iktidar varda ondan bahsediyorlar tabi.

      Herşey ekonomi değil, herşey para değil. Ki işin o tarafında da bardağın yarısı boş. Ama o uluslararası toplantılara katılan gerzeklere sor bakalım:

      Ülkelerinde kaç gazeteci tutuklu?

      Basılmamış kitaplar toplatılıyor mu?

      saçlarını kestirdiler diye insanlar örgüt üyeliği ile suçlanıyor mu?

      4-5 yıl insanlar hüküm giymeden tutuklu kalıyorlar mı?

      Bilimler Akademisinin başkanını Başbakanlar mı atıyor?

      parasız eğitim istiyoruz diye pankart açıp 19 ay hakim karşısına çıkarılmaksızın tutuklanan üniversiteliler var mı?

      Heslere karşı çıktıkları için (Hopa davası) örgüt suçundan insanlar yargılanıyormu?Üstelik nasıl örgütse, karşıt fraksiyonlardakiler aynı potada)

      Haklarında yüzlerce kez şikayet olan Balyoz, Ergenekon, Şike davalarına bakan savcılara HSYK hiç bir yaptırım uygulamazken, Yüzyılın götürülüş hareketi savcılarına işten el çektiriyorlar mı?
      Sorabilirsen sor da varsa yüreğin gel burada paylaş cevapları da, onsan sonra teşekkür et Tayyip Amca’na!!!!!!

      Nazi dönemi bittikten sonra, bütün dünya da bir Nazi avı başladı. Ancak sadece NAziler değil, onların değirmenine su taşıyanlar da hakim önüne çıkarıldı, yargılandı. Faşizme su taşımaya devam edin!!!!!

      Cevapla

    • Can Acar Says:

      Yıllar önce Jaws filmi oynamıştı sinemalarda. Birincisi.

      On – oniki yaşlarındaydım sanırım.

      O yaz hiç denize giremedim. Okyanus kıyısında falan değil, Ege denizinde.

      Onun “sadece bir film” olduğunu bildiğim halde.

      Çok sonra öğrendim ki, köpek balıkları canavar falan değil. Çoğu insana yaklaşmaz bile, kaçıp gider. Büyük beyaz gibi adı çıkmış türlerin saldırması ise kural değil istisna.

      Yine de hala yüzerken dibi göremezsem hayal gücüm devreye girer. Ürperirim.

      ***

      Birileri senaryo yazmış.

      Kendi uçağını düşürecekmiş ordu darbeye zemin hazırlamak için.

      Cami bombalayacakmış.

      İnsanları stadyumlara dolduracaklarmış.

      Hayal gücü devreye girdi bir kere. Birileri ilmeği boynunda hissetti.

      Planların hepsi beşyüz kere sahte olsa da farketmez.

      “Film senaryosu” hedefini vurdu, rekora koşuyor.

      Durmak yok, korkmaya devam…

      Cevapla

      • boraxin Says:

        12 Eylül’de ne olmuştu peki? Ordu darbeye zemin hazırlamadı mı?
        Sokakta millet birbirini kesmiyor muydu? Darbe olduktan sonra bütün olaylar anında bıçak gibi kesilmedi mi? Darbeyi yapanlar daha sonradan şartların olgunlaşmasını bekledik demedi mi?
        Darbe yapmak niyeti ve amacı varsa, cami de bombalarsın, uçağını da düşürürsün başka şeyler de yaparsın, dünya bir sürü örneği var bunun en güzelini de Amerika yapar bu tür operasyonların, bizimkiler de onlardan esinlenir hep…

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Her ne kadar yazdıkların 12 Eylülü çok basitleştiriyorsa da Balyoz senaryosunun neden bu kadar etkili olduğunu da çok güzel anlatıyor.

          Olmamış darbeden korkmaya devam et, ama bir de şunu açıkla:

          12 Eylül yargılansın diye referandum bile yapıldı. Ergenekon’un gözü pek savcıları ne yaptı? Gidip Evren ile çay içti, sohbet etti. Darbe karşıtı hükümet ne yaptı? Evren’in maaşına zam yaptı. Darbe karşıtı hocaefendi 12 Eylüle methiyeler düzdü.

          Kafanı gömüp boş laflarla haksızlıklara ve adaletsizliklere bahane bulmaya çalışıyorsun.

          Darbeciler ve derin devlet yargılanıyor diye kendini kandırmaya devam et.

          Kolay gelsin …

          Cevapla

  7. Solmaz Türk Says:

    Yağcılık yapacağım diye dilleri yalama olanlar Orhan Aykut isimli kişinin bahsettiği konuya bir açıklık getirebilirler mi acaba,hani İhsan Aslan’la Baransu’nun beraberce karıştırmış olduğu haltlara?Ben Çetin Doğan’ın mahkemede söylediği şeyleri okuyunca İhsan Aslan isminin daha evvel Yarbay Mustafa Dönmez olayında da geçtiğini hatırladım birden.Hala burada stadyuma insanların doldurulup işkenceden geçirileceği yalanlarına başvuranlar,geçiniz bunları artık bayatladı bu numaralar.Bu yalanlar blogun açıldığı ilk günlerde çoktan çürütülmüştü.

    Cevapla

  8. ihtimal Says:

    Yazik sana yazik… Su yukarida yazdigin yorumu tekrar oku da nasil insanlik disi bir yaratik oldugunu anla… Pinar ile Daninin yorumlarindaki olcusuzlugune umarim bir uyarilari olur.

    “Solmaz Türk Diyor ki:
    10 Aralık 2011 15:26
    Mağdur edilen insanların ahı yüzünden kin kusan ağızların bir yerlerinden kan geliyor bu günlerde.Allah’ım sen ne yüce bir varlıksın.”

    Cevapla

    • Solmaz Türk Says:

      Burada bir yaratık varsa o da sensin,Benim ismimi kullanarak yorum bile yaptın.Baban belki de deden yaşında olan insanlara atmadığınız iftira kalmadı.Pınar ve Dani Rodrik’in bin bir emekle araştırıp buldukları sahteciliklerin üzerinde yorum yazacağına yurt dışından gelip Tayyip’e oy verdiğini bile burada paylaştın.İnsanların acılarını alay konusu yaptın.Sen kim ölçüsüzlükten bahsetmek kim?Yukarıda Çetin Doğan’ın mahkemede söylemiş oldukları için bir yorum yapsan da görsek.hani Amerikalı bir senatörle ordudan atılmış uzun saçlı bir binbaşının beraberce hazırlamış oldukları sahte balyoz belgelerinin İhsan Arslan’a teslim edildiği konusunu.Var mı bunlar hakkında bir yorumun?
      İnsanlara yaa,moruk diye hitap edeceksin sonra ölçüsüzlükten bahsedeceksin.Hapishanede ağır hastalıklara yakalanmış,canlarını kaybetmiş,atılan iftiraları hazmedemedikleri için onur intiharları etmiş,en yakınlarının cenazelerine gidememiş,oğullarının ,kızlarının düğün törenlerini kaçırmış insanların acılarını görmezden gelecek sonra burada insanlık dersi vermeye kalkacaksın hadi canım sende…

      Cevapla

      • ihtimal Says:

        Senin ismini kullanarak ne yorum yapacagim be, yazdigin her sey yukarida goruluyor zaten, ben sadece alinti yaptim yorumunu, kafan yerinde mi senin?
        Kime oy verdigim kimseyi ilgilendirmez, ustelik anonymous ortamda kime oy verdigimi soylememin de bana bir katkisi olmadigi gibi kimseye de bir zarrari yoktur. O mesele Turkiyedeki degisimin ne kadar guclu oldugu, ve daha da guclendirilmesine destek icindir, kaldigi bu gercegin tartisilmasi da komiktir! Kaldi ki bu da bir dusunce ozgurlugudur, ustelik hic te ideologik degildir.

        Cetin Doganin itirazlarina gelince, istedigi itirazi yapsin, eger kayda deger bir itirazi varsa degerlendirilsin tabi ki. Eger sahtecilik varsa o da bulunsun. Ama sirf Turkiye tarihinde ilk defa ‘darbe’ konseptinin bir suc olarak, buyuk bir suc, olarak incelenmesine engel olmak istiyorsaniz, buna da musade edilmemesini istiyorum. Butun olay bu, bunun olcusuzluk neresinde! Cetin dogan hakkinda en iyi bilgileri kendi agzindan dinleyebilirsiniz. Bati calisma grubunda ki gorevini acikca belirtiyor, bati calisma grubunun turkiyede yaptiklari bellli! Bu ulkenin yasal yollarca secilmis basbakanini bu ulkeye buyuk bir tehlike olarak goren bir zihniyetten bahsediyoruz. Yalan mi bu? Sahtemi ? Sen kimsin ki benim sectigim basbakani bana teklike olarak goruyorsun diye sozmazlar mi adama? Kim olcusuz burada, sen mi, ben mi, cetein dogan mi?Neyi tartisiyoruz ki hala ?

        http://www.aljazeera.com/programmes/peopleandpower/2011/01/201111211132093315.html

        Cevapla

        • Solmaz Türk Says:

          Kime oy verdiğin kimseyi ilgilendirmiyorsa o zaman neden bu blogda Türkiye ‘ye gelince Tayyip’e oy verdiğini paylaşıyorsun.Benim ismimi kullanarak ”alçaklığın sınırı yok ”diye dalga geçmedin mi?Burada herkesin alay konusu oluyorsun,seni ciddiye alan yok.

          Cevapla

        • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

          Bu söylediklerin kulaga hos geliyor tabi. Hele bagirip cagirinca daha da etkili oluyor. Böyle özgürlük ve demokrasi savasi, mucadelesi gibim bir sey.

          Yalniz ayrintili okursam satir aralarini demek istedigin su senin: Devlet görevlilerinin basbakani tehlike olarak görmesi ve bu sekilde dusunmesi suctur. Bence Cebir, siddet, fiziki bir mudahale olmadigi surece isteyen istedigini dusunebilir. Bunu kabul etmek gerekir. Ha yok askerin siyasete karismasina karsiyim diyorsan evvelallah hepimiz oyleyiz. Ama bu da cok yuksek seviyede teorik bir tartisma. Önümüzde cok somut bir dava var.

          Sizin tarafinizin yapmasi gereken somut deliller ve ispat yontemi ile birilerinin darbe yapmaya calistigini kanitlamak. Bu olmadigi surece bu yukaridaki manada yorumlarin bir degeri yoktur, kusura bakmayin. Bu is boyle giderse, gelecekte icerideki insanlar disariya demokrasi kahramani olarak cikarlar. Bu savcilar ve hakimler de insan icine cikamaz hale gelirler. Cemaat ve islamcilar kudurur boyle bir durumda.

          Bir de bati calisma grubunun AKP ile nasil bir alakasi var onu da anlayamadim. Farkli zamanlardan bahsediyoruz.

          Cevapla

          • ihtimal Says:

            Eeee basbakani telikeli olarak goren bir universite hocasi ise, bir gazeteci ise, bir yazar ise tabiki sorun yok, ama bu kisi eline butun ordunun kapasitesi verilmis bir bir general ve bunu bir dusunce ozgurlugu olarak yorumluyorsaniz ise bence siz toptan siyirmissiniz! PInar ve Dani yi anlamak cok degil ama sizin bu mantiksiz savunmalariniz yok mu??? 🙂

            Cevapla

            • Can Acar Says:

              Gazetecilerin ve hocalarin davası yan salonda görülüyor. Koridoru takip et, üniversite öğrencilerinden sola dön.

              Cevapla

            • atasever Says:

              hmmm düşünmek suç yani???? en azından “asker düşünemez yoksa suç olur” mu?? bunlar robot ya

              Cevapla

            • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

              Universite hocalari da silah ruhsati alabiliyorlar bildigim kadariyla. Al sana tehdit.

              Demek istedigim su ki sizin bu mantiginizla silah ruhsati alabilecek ve iktidari begenmeyen herkes potansiyel sucludur. Yok, almayayim, kalsin.

              Cevapla

              • ihtimal Says:

                Ruhsatli silah mi? Sevgili dostlarim, burda meclisin tv antenine carpacak kadar yakin atreman yapan (!) jetlerden, ankara sokaklarinda piknige(!) cikan tanklardan bahsediyoruz 🙂 Sanirim siz harbiden jetlerin deneme ucusu yaptigini, tanklarinda soyle bir hava almaya ciktigini dusunuyorsunuz !!!

                Cevapla

                • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

                  Anladin sen ne demek istedigimi.

                  Cevapla

                  • Solmaz Türk Says:

                    Kastedilen dönem eğer 28 şubat dönemiyse binlerce kişi çeşitli kurgularla,sahte belgelerle tutuklandı da biz mi bilmiyoruz?Hani jetler havalandı,tanklar yürüdü de sokaklar kan gölüne mi döndü,aydınlar,gazeteciler,bilim adamları,askerler,politikacılar yıllarca tutukevlerinde mi süründürüldü?Hala mağdur edebiyatı yapmaktan vaz geçmediler.Susurluk olayı patlak verdiğinde insanlar devlet içindeki çeteleşmeleri protesto için ışıklarını yakıp söndürürken bunların hocaefendileri milletle ”gulu gulu dansı yapıyorlar” diye alay ediyordu.Hatta içlerinden bir densiz” mum söndü” yapıyorlar bile demişti.Bu arada Madımak’ta insanları diri diri yakan canilerin avukatlığını yapanların şu anda hangi partinin kadrolarında olduğu,ve yurt dışında yakalanan canilerin zamanında iadesi istenmediği için paçayı kurtardıklarını da unutmayalım.

                    Cevapla

                • Olasılıksız Says:

                  Hani hırsızın hiç mi suçu yok diye bir laf var… 🙂

                  28 şubatın bir yanını hatırlayıp diğer yanını unutturmayalım.

                  Çiller, Erbakan koalisyonundan bahsediyoruz değil mi? Tarikat, cemaat lideri sakallı, cüppeli kişilere mecliste yemek verilen dönemden… Şeriat istediği için tutuklanan belediye başkanını adalet bakanının hapiste ziyaret ettiği dönemden bahsediyoruz.
                  Aczimendilerin Ankara sokaklarında gezinmeye başladığı, Hizbullahçıların domuz bağıyla insan öldürüp bodrumlara gömdüğü zamandan bahsediyoruz.
                  “Vatan için kurşunu sıkanında, yiyenin de kahraman” olduğu günlerden bahsediyoruz. Kürt iş adamlarının keklik gibi teker teker indirildiği, özel kuvvetlerin baskınlar yapıp para çaldığı günlerden…

                  Ülkede YEŞİL rüzgarların estiği günler değil miydi onlar?

                  Her şey güllük gülistanlıktı da 8-10 tank Sincan sokaklarına keyfinden sürüldü. (Ankara değil, sincan!)

                  Her zaman derim… vatandaş istemeden asker hiç bir şey yapamaz. Şimdi bile ne kadar ezilmiş, hırpalanmış, sindirilmiş görünse de askerin ses çıkarmamasının tek nedeni vatandaşın isteği ve talepleridir. Demokratikleşme falan hikayedir. Tam tersine antidemokratik bir yöne doğru gidiyoruz.

                  28 şubatı da vatandaş istemese asker yapamazdı.

                  28 şubatta AKP yoktu. Tam tersine 28 şubat AKP’yi yarattı. AKP’nin ilk söylediği şey “biz değiştik… gömleğimizi çıkarttık” demek oldu. Değişmedik dese Erbakan’ın 50 yılda başaramadığı neyi başarabilirdi?

                  O yüzden sen yatıp kalkıp Feto amcan gibi 28 şubata dua et. Sizi yaratan, palazlandıran 28 şubattır çünkü…

                  Cevapla

                  • Solmaz Türk Says:

                    Sayın Olasılıksız,
                    Yazdığınız her şeye katılıyorum ,sadece bir yerde Özel Kuvvetler yazmışsınız orada bir yanlışlık var, her halde Özel Harekat demek istediniz çünkü o günlerde Özel Harekatçıların ismi faili meçhullerle anılıyordu.Ömer Lütfü Topal cinayetinde ve Susurluk olayında olduğu gibi.

                    Cevapla

Can Acar için bir cevap yazın Cevabı iptal et