Diyelim ki, adınız Herneyse Cam.
İnsanlar soyadınızı çoğunlukla yanlış yazıyorlar; Cam yerine Çam.
Öğrencilik yıllarınızdan beri hep düzeltmek zorunda kalmışsınız: “Soyadım Cam, Çam değil,” “C ile yazılıyor Ç ile değil; Ceyhun’un C’si, Çarşamba’nın Ç’si değil.”
Dostlarınız ve çalışma arkadaşlarınız bu hassasiyetinizi biliyor ve çok dikkat ediyor, ama gelin görün ki, THY satış bürosundaki bey size “Herneyse Çam” diye bilet kesebiliyor.
Bir gün, emniyet görevlileri kapınıza dayanıyor. Büyük bir suç işlemişsiniz. Suçunuz belgeler ile sabitmiş, öyle diyorlar. Hatta belgeler, zamanında çalıştığınız bir işyerinden çıkmış (oradan çıktığına göre de muhakkak sahihmiş).
Belge dediğimiz, dijital belge. Yani bir CD’den ya da harddisk’ten çıkmış. Ne bir imzanız var ne de bir şey.
Bu arada gazeteler manşetten “Bak sen Herneyse’nin yaptığına!” “Herneyse fena yakalandı” haberleri yapmış, köşeyazarları “Çalıştığı kurum sabıkalı, ne ettiyse Herneyse muhakkak hatalı” diye yazılar döşenmiş bile…
İstiyorsunuz, elinize belgenin bir kopyasını tutuşturuyorlar.
Belge hiç tanıdık gelmiyor, ama belgenin imza hanesinde adınız ve ünvanınız var. Ama bir dakika… Belgenin altında “Herneyse Çam” yazıyor. C ile değil Ç ile; Çarşamba’nin Ç’si ile!
Bitmedi, size üstveri raporunu gösteriyorlar. Belgeyi hazırlayan “kullanıcı adı” olarak adınız geçiyor. Ama o da ne? Bilgisayar kullanıcı adınız da “Herneyse Çam.” C ile değil Ç ile; Çarşamba’nin Ç’si ile!
“Kötü bir şaka mı bu?” diyorsunuz. “Bu belgeler gerçek olamaz. Ben adımı niye yanlış yazayım, bilgisayarda kullanıcı adım neden yanlış kayıtlı olsun? Bu belgeyi olsa olsa soyadımı Cam değil Çam sanan birileri hazırlamış olabilir” diyorsunuz.
Nafile. “Hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular var” diyorlar, içeri atıyorlar. İtiraz ediyorsunuz. “Hakkımda kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular nasıl olur? Burada olsa olsa sahte belge üretenlerin varlığını gösteren olgular var” diyorsunuz. İtirazı değerlendiren mahkeme “hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular var,” “Çam ya da Cam, Herneyse… itirazın reddedilmiştir işte” diyor.
Bu, hukuk düzeninde mi, yoksa çete düzeninde mi mümkündür?
***
Daha önce bu blogda yazmıştık. Gölcük’ten çıkan ve sözde Feyyaz Öğütcü’nün hazırladığı Suga belgesinde ÖĞÜTCÜ’nün adı imza hanesinde ÖĞÜTÇÜ olarak beliriyor. Üstelik, belgenin üstverisinde de belgeyi kaydedenin “kullanıcı adı” da Feyyaz ÖĞÜTÇÜ! Feyyaz Öğütcü 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı ile tutuklandı. Tutuklamaya yaptığı itiraz 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi.
02 Mart 2011 15:20
Yanıt veriyorum: Çete Düzeni.
02 Mart 2011 17:48
c? ç? canım çamım bi noktanın lafımı olur ayol …
02 Mart 2011 18:25
N. Ilıcak:
“Efenim teferruat bunlar, siz asıl iddialara bakın. Herkes Ali Sami Yen’e doldurulacakmış ayol.”
R. Çakır:
“Nazlı Hanım, Fenerbahçe Stadı yazıyor belgelerde. Karıştırdınız.”
N. Ilıcak:
“Efenim siz stada bakın asıl. İddialar çok ciddi. Islak imzalı, mühürlü belgelerde yazıyor bunlar.”
Gülüyoruz ağlanacak halimize…
03 Mart 2011 00:03
Evet, haklisiniz aglanacak halinize guluyorsunuz. Cetin doganin yonettigi bir toplantidaki ses kaydinda fisledikleri insanlari stadyuma toplamak derecesindeki sapikliktan bahsediliyor, ve sen bir yazar yaptigi dil surcmesini komedi olarak gorebiliyorsun. Hic merak etme delikanli, sen tam bir yeteneksin!
03 Mart 2011 13:01
Ses kayitlarinda oyle bir sey yok ki. Ne fislemesi, nerden uyduruyorsun guzel kardesim sen bunlari yahu?
03 Mart 2011 16:59
İkna edemezsin ki cevap yazıyorsun. Adına “ihtimal” diyor ama o kararını çoktan vermiş ve tutuklananların kapılarına ve kollarını çoktan yahudi yıldızını kazımış zaten. Suç mu? O okadar önemli değil! Bir askerlik anımı anlatayım. Piyade okulu sonrası asteğmen olarak birliğe gittimde bir binbaşı beni odasına aldı ve bana çay ısmarladı çayı beklerken ilk sözü şu oldu “Asteğmenim seni hiç sevmedim”. Ama sonrasında bana çok yardımı olmuştur. Beni hiç tanımadan beni hiç sevmemiş aynen durum bu. Zaten bu adamları hiç sevmiyorum demekki suçlular ne kadar kolaya kaçış. Yargılanan maalesef ne darbe ne de terör örgütü yargılanan insanlık. Bu mahkemelerden çıkacak sonucun hiçbir önemi kalmadı. Maalesef bu dönemde insanlık kaybetti. Bu dava aleyhine konuşamazsın. Konuşursan içerdesin. 74 milyon ülkede ne kadar az insan ne kadar az gazeteci yazar düşünür varmış.
02 Mart 2011 20:20
Feyyaz Paşama saygılarımı sunarım.
Paşam; sanıkların seçilmiş insanlar olduğunu değerlendiriyorum.
Balyoz veya Kafes ile ilginiz olup olmamış onlar için hiç önemli değil.
Belgeleri hazırlayan suç çetesi için bir şey söylemeye gerek bile yok.
Adamların amacı sizleri tasfiyet etmek.
Ama bu konuda onlarca belki de yüzlerce sahtecilik eylemlerini görmeyen veya görmek istemeyen Hukuçulara ne diyeceğiz.
02 Mart 2011 22:55
Bağlantı olarak verdiğiniz http://www.babamibekliyorum.com sitesinde de A.Feyyaz Öğütçü olarak geçiyor. Orada da bir yanlışlık olmuş zannedersem.. İlgililere düzeltilmesini söyleyebilir misiniz?
02 Mart 2011 23:19
Alin size 14 yillik test….
Zaman da mehmet kamistan alinti…
Turgut Özal’ın cenazesinde olduğu gibi dün Erbakan’ın cenazesini görünce hangi 28 Şubatçının cenazesi böyle olacak diye düşünmeden edemiyor insan. Güven Erkaya’nın cenazesini hatırlıyor musunuz? Elindeki silahla, devlet gücüyle çalım satanların, elindeki silahı kaybedince nasıl da bir hiç haline geldiğini hepimiz gördük. 28 Şubat’ın o omzu geniş kudretli paşalarını bugün kimse hatırlamıyor bile. Hatırlayanlar da en iyi ifadeyle büyük bir sevgisizlikle hatırlıyorlar. Hiçbir yürekte sevgi ihtiva eden sözcüklerle anılmıyorlar ve hiçbir zaman da anılmayacaklar
02 Mart 2011 23:30
Ben Güven Erkaya’yı sevgi ve saygı ile anıyorum.
03 Mart 2011 00:00
Cenazesinde siz kac kisiydiniz? Biz milyonlardik!
03 Mart 2011 17:21
Sn. Erbakan ne yapmış ki bu ülkeye. Kaddafiden fırça yemekten başka. Rezil etmiş, rezil olmuş. Allah rahmet etsin ama içi boş hayalperest biriydi. O ceza aldığı kayıp trilyon davasındaki parayı kendi cebine attığını sanmıyorum ama mutlaka kanun dışı kullanmıştır (Oy satınalmak gibi). Tabi oy satınalmak satmak dini inançlarımıza ne kadar uyar orasını bilmiyorum.
03 Mart 2011 00:17
Enteresan ,
Author : C.Şirin
Last Saved By : Feyyaz Öğütçü
C,Ş,Ö,Ü,ç Türkçe harfler.
Word install ederken user olarak Türkçe harfler kullananın kulağını çekmek lazım.
TSK nın da bilgisayarlarına bakmak lazım. Gerçekten user olarak Türkçe harf kullanıyorlar mı ?
03 Mart 2011 00:31
Birde Fayyaz Öğütcü’nün bilgisayarına ait başka doküman TSK da yok mu ?
Feyyaz Öğütcü’nün bilgisayarına Word install edeni de bulmak lazım ki
Ak koyun, kara koyun belli olsun…
03 Mart 2011 02:02
28 Subati biraz daha anlamamiz gerekmiyor mu? Cevik Bir kimdi? Cetin Dogan kimdi? Ridvan Meminin Emekli bir binbasi ile ropartaji…..
Bugun Gazetesinden alinti…
’28 Şubat’ın bir nedeni de Çevik Bir’in İsrail’den 150 milyar dolarlık satın alım planıdır’
“28 Şubat döneminin kudretli generalinin, Çevik Bir’in yaptığı bir savunma malzeme alım planı var 20 yıla sari olarak. İşte Kara, Hava, Deniz kuvvetlerinin ihtiyaçları için tüm malzemeler için ayrılmış olan projeleri alt alta koyup 150 milyar dolarlık bir alım öngörülüyor yıllara sari olarak. Kendisinden sonra gelen yönetimlerin bu planı aksatmamasını sağlayacak tedbirler almaya çalışmış olması da vardır. 28 Şubat’ın bir çok nedeninden birisi budur, 150 milyar dolar demek öyle akıllara ziyan bir rakamdır.Biz Türkiye olarak bundan sonra hangi düşmanla o zaman en büyük tehditle iç düşman olarak belirlendiğine göre hangi tehdide karşı bu 150 milyar dolarlık bir alımı ön görmüştür.
150 milyar dolarla Turkiyeye ozgu ne gibi tank ve ucak gibi savunma projeleri desteklenebilirdi, buna da bize Dani nin anlatmasi gerekmiyor mu? Cevik Bir ve kayinpeder kime calisiyordu peki Dani, sen bunlari hic gormedin mi, hic anlamadin mi, hic hissetmedin mi, harvard in hakkini veremedin mi, neredeydi ileri goruslu akademisyenligin, nerdeydi profesyonelligin?
03 Mart 2011 02:13
Israil, 9 tane vatandasimizi akla gelebilecek onlarca gemi durdurma sekli varken en kanli yolla durduran ulke degilmiydi? Yoksa Cevik Birgillerin ne pahasina olursa olsun halktan saklamaya calistiklari mi vardi? Yoksa Cetingiller bu ugurda akla ziyan seyleri yapmaktan hic cekinmiyorlarmiy di? Bize bir anlatsana Dani Bey 150 milyar dolar ne kadar buyuk bir para? Neler yapilabilir ugruna? Canim c(h)anim icindeki c(h) nin ne onemi varki 150 milyar dolarin yaninda, oyle degil mi Pinar Hanim?
03 Mart 2011 09:38
İhtimal,
Her zaman olduğu gibi dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan oluyorsun.
150 Milyar $ Israil iddiası, 100 bin tank 100 bin motor, ağır sanayii hamlesi gibi bir şey. Böyle bir anlaşma imzalandı mı? Ben bilmiyorum, siz biliyormusunuz? İddia ettiğinize göre kanıtları ile ispatlayabilirmisiniz?
Varsayalım yukarda attığınız iddia doğru.
Sadece askerler mi sorumlu? O sırada başbakan kim ve hükümette kimle var? Bu işlerin altında kimin imzası var?
Hele hele iç tehdit için yapılan bu harcamalardan Başbakan ve hükümet bu işten birinci derecede sorumlu değilmi?
Evet sayın ihtimal size yönettigim sorulara, yorum yapmadan evet veya hayır ile cevaplayacağınızdan kuşkum yok. Tabii ortaya içi suyla dolu boş temeller atılması dışında.
03 Mart 2011 11:33
Beyefendi bu iddiayi ben atmiyorum. Orduda binbasilik yapmis baska bir beyefendi “atiyor”. Sen gec simdi sorularini, soru sorma sirasi savcilarda varsa bir bildigin git konus onlara!
03 Mart 2011 11:52
“Beyefendi bu iddiayi ben atmiyorum.” demişsiniz. Peki o binbaşının dayanağı ne? Her aklına gelenin söylediği şeyleri, başkalarına tekrarlarken sanıyorum dokuz kusurlu hareketten bir kaç tanesini birden işlemiş oluyorsunuz. Tabii sizin bileceğiniz bir şey de, siz böyle yaparken ciddiye alınmazsanız fazla şaşırmayın derim…
04 Mart 2011 01:31
Bu binbaşı beyefendi 2007 milletvekili seçimilerinde akp aday adayıdır.
03 Mart 2011 12:29
ihtimal,
İçi su dolu boş temele devam.
Evet sonderece basit bir soru sordum. Tekrar edeyim.
Sana göre,
Hele hele iç tehdit için yapılan bu harcamalardan Başbakan ve hükümet bu işten birinci derecede sorumlu değilmidir?
Evet veya Hayır.
Bana göre EVET.
03 Mart 2011 14:08
Neden yoksa bu binbasi irticacimiydi da ona yabanci muhabbeti yapiyorsunuz beyler… Tabi orgeneral cetin dogan sozkonusu olunca hersey dogru, bizim irticaci binbasi ise yalanci oylemi?? Zaten hep bunu yapmadinizmi bu millete!?!?
03 Mart 2011 14:29
Bibaşının irticacı olduğunu siz söylüyorsunuz.
Her İrticacı doğru mu söyler?
03 Mart 2011 14:37
Yahu adami ordudan atmissiniz. Bu ulkede ordudan insanlar neden atilir!? Sen bunun sebebini daha iyi biliyorsun benden! Belki anneanesi basortuluydu ne dersin?
03 Mart 2011 15:07
İçi su dolu boş temele devam.
Binbaşının ortaya attığı iddiayı, sorgulamayalım mı?
Kimse onu yalancılık ile suçlamıyor. Iddiaların belgeler ile kanıtlanması gerekir. Şu ana kadar böyle bir kanıt ben görmedim ve sen de gösterermiyorsun. Hiç kuşkum yok, Balyoz davasında yapıldığı gibi, sahte belge üretim merkezi şu anda bu iddia ile ilgili belge ve düzmece kanıtları üretmek ile meşgul, üretimi bittiğinde, bir süre sonra Gölcükten veya herhangi bir askeri üsten,Israil ile yapılmış olan anlaşma ıslak imzalı kesin kanıtlar ortaya çıkacaktır.
Iddianız doğru olduğuna göre 3. defa aynı soruyu yineliyorum.
Askerler mi, yoksa o dönemde başbakan ve hükümet üyeleri olan kişiler bu anlaşmanın en birincil sorumlularıdır?
Son derece basit bir soru.
Yanıtın bu sorunun cevabı değil, yepyeni bir iddia olacağını şimdiden söyleyebilirim. Bende 4. defa aynı soruyu yineleyeceğim.
03 Mart 2011 15:17
Her ordudan atılan irticacı değildir; dolandırıcılıktan, kendisine çıkar sağlamaktan, disiplinsizlikten, firar etmekten, yüzkızartıcı suçlardan bir çok kimse ordudan atılmıştır. Bu kişiyi tanımadığım için onun hakkında yorumda bulunmadım. İrticadan atıldı ise İmamın Ordusunda yerini almıştır.
04 Mart 2011 01:35
akp nin anayasa mahkemesince irticai faaliyetlerin odak olduğu bir parti olduğu karar verildi. Binbaşı da akp nin son milletvekili seçimlerinde Bolu akp milletvekili aday adayıdır.
03 Mart 2011 02:14
Konu ile alakalı bir yazı:
Etyen Mahçupyan
Yabancılaşmanın partisi
Geçen yılın 31 Ekim’inde Radikal gazetesi, herhalde editörün mizahi zekâsının ürünü olarak iki haberi yan yana getirmişti.
Birinde Kayseri’deki cumhuriyet balosunun pastasının fotoğrafı vardı. Ne yazık ki pastayı yemek kimseye nasip olmamıştı, çünkü pastanın süslemesi bir Türk bayrağıydı ve garnizon komutanı da ‘ben bayrağı kesmeye kıyamam’ demişti… İkinci haber ise Bodrum’daki cumhuriyet balosunda dans eden emekli General Çetin Doğan’a ilişkindi. ‘Yeniden ikinci bir Kurtuluş Savaşı verme heyecanını’ yüreğinde duyduğunu söyleyen Doğan, “Güzel insanların büyük çoğunlukla kümeleştiği yer, yuva da Cumhuriyet Halk Partisi’dir.” demekteydi.
Bu iki haber bize olgunlaşamayan cumhuriyetin birbirini tamamlayan görünümlerini veriyor. Cumhuriyet büyüyemeyen çocuklar yaratmakla kalmadı, bu çocukları yaşlandıkça daha marazi bir konuma yöneltti. Sembollerin gerçekliğin yerine geçtiği, böylece gerçekliğin ideolojik olarak anlamsızlaştığı, semboller üzerinde yükselen elitlerin ise kendi toplum tasavvurlarını hayata geçirmenin bir hak olduğunu sandıkları bir cumhuriyet yaratıldı. Bu dünyanın siyasetteki taşıyıcısı ise CHP oldu… Başlangıçta devletin doğrudan sesi ve eli olan bu parti, toplumsal tercihlerin siyasete girmesiyle birlikte büzülmeye ve kendi içine kapanmaya başladı. CHP her zaman siyasetin gerçeklerinden biriydi, ama aynı zamanda giderek egzotik bir varlıktı da… Toplumun yabancısı değildi, ama topluma yabancılaşmanın sığınağıydı. O nedenle darbeciler hep CHP’yi kayırdılar, bazı CHP’lilerin üzerine gittiklerinde de kurumsal yapıyı kendi ihtiyaç ve hayallerine göre ihya etmeyi hedeflediler. Çetin Doğan’ın bu partiyi bir ‘yuva’ olarak zikretmesi, Cihaner ve Kanadoğlu gibi insanların önümüzdeki dönem CHP’de siyaset yapmaya niyetlenmesi, bazı Ergenekon zanlılarının da bu vesile ile Meclis’e taşınmak istenmesi son derece doğal.
CHP kaybeden ama kaybetmeyi hazmedemeyen, toplumu kendisine tabi bir güruh olarak algıladığı ölçüde demokrasiyi de bir tehdit olarak gören bir elitizmin temsilcisi. Öte yandan şimdi o topluma muhtaç, çünkü sandığı engellemek mümkün değil. Ne var ki oyu artıracak her hamle, oy kaybına neden olabilir… MetroPoll şirketinin son anketi CHP’lilerin bu partiyi ‘Atatürkçü’ olarak gördüklerini ve sosyal demokrat olmasından pek hazzetmediğini ortaya koyuyor. Diğer bir deyişle CHP’liliğin ana aksı bu partiyi tutucu olmaya zorluyor.
Bu durumda hem değişmemek, hem de değişiyor görünmek gerek ve bu hizmet de esas olarak medyadan bekleniyor. Ne var ki seçim zamanı yaklaştıkça işler kontrolden çıkıyor ve laik medya da artık CHP’ye mesafe almak zorunda kalıyor. Çünkü ortada taşınması zor beyanlar, çiğlikler ve tutarsızlıklar var. Yolsuzluk ve işsizlik konularında siyaset yapmayı öven kalemler artık daha mesafeliler. İdeolojik meselelere dokunamadığı için söz konusu nötr alanlara kaçan Kılıçdaroğlu da herhalde bu çabasının netice vermeyeceğini hissediyor.
Bu sıkışmanın nedeni, CHP’nin bugün Türkiye gündemini işgal eden konulara ilişkin tercihlerinin açıkça söylenemeyecek kadar sorunlu olmasıdır. Öte yandan bunlar hakiki tercihler ve yüzde 20’lik bir tabana da sahip. Dolayısıyla CHP geçmişin gerçeklik tasavvurunu devam ettirmek zorunda, çünkü aksi halde bugünün gerçeği olan bir siyasi muhafazakârlığı temsil edemez hale geliyor. Bunun anlamı, sadece partililerin değil, giderek laik kesimin genelinin yaşadığı yenilgi ve hazımsızlık sorunu bitmeden CHP’nin değişemeyeceğidir. Bu ise sosyolojik bir ayakbağına işaret ediyor, çünkü CHP’nin değişmesi için laik kesimin demokrasiyi içselleştirmesi gerektiğini söylüyor. Ne var ki AKP’nin rakipsiz bir biçimde seçimden seçime gitmesi ve bu süreci müdanaasızca bir ‘doğal durum’ olarak sunması, laik kesimin ruh sağlığını daha da bozuyor. Nitekim CHP seçmeninin ortak paydası artık herhangi bir konudaki siyasi pozisyon değil, AKP ve genelde dindar kitleye duyulan öfke. Bu duygu kültürel alanda biriktirilen örnekler sayesinde, neredeyse ‘iğrenmeye’ kadar vardırılırken, Kemalist laik kesim apolitikleşmeyi bir tür üst siyaset ve kimliksel arınma olarak yaşıyor.
CHP bu arınmanın öznesi olan elitlerin partisi. Kendisinden siyaset yapması beklenmeyen, ama AKP’yi siyasetin dışına itmesi beklenen bir parti. Kemalizm’in toplumsal karşılığı olan bir tür şımarıklığın ve kendini beğenmişliğin siyasi kılıfı… Devletin topluma yabancılaşmasının cisimleşmiş hali… Dolayısıyla bir siyasi parti olarak tükeniyor olması hiç de şaşırtıcı değil.
03 Mart 2011 10:27
Besleme çakma liberal yazmış, ahlaksız ve sahte kimlikli yazılar yazan Bekir sayfaya taşımış.
Cemaati Samanyolu TV’den izliyordum. Bıraktım. Cemaatin ne olduğunu anlamak için Bekir’i izlemeye devam…
03 Mart 2011 11:57
“Kemalizm’in toplumsal karşılığı olan bir tür şımarıklığın ve kendini beğenmişliğin siyasi kılıfı.” demişsiniz. Bu kadar yanlış bir Türkiye okumasına pes yani.
Türkiye’de üç şeye rağmen siyaset yapılmaz, Atatürk’e, Hz. Muhammed’e ve Bayrak’a. Dilediğiniz kadar saha araştırmasına internetten erişmeniz mümkün bu konuda. Gerçekler acı mı geliyor, yoksa hezeyan durumu var anlamadım…İslamcı siyaset yapan ağa babalar bunları keşfedeli çok oldu. Siz de artık yeryüzüne döneseniz iyi olacak derim…
03 Mart 2011 13:58
Bu cemaatin en mantıklı düşüneni Bekir L.Yıldırım ise cemaati nasıl tanımlayacağız.
03 Mart 2011 16:58
Mahcupyan’in yazisinin icinde bir suru yanlisla birlikte bir suru de dogru var.
Sosyolojik acidan cogu tespit yerinde.
Bu durum, gunumuz Turkiye’sinde ozgurluklerin iyice geriledigini ve muhalif olmanin potansiyel mahkum olmak anlamina geldigi gercegini degistirmiyor ama. Ustune ustluk, suc delillerinin sahte oldugunu ispat etseniz de gozunuzun icine baka baka yapiyorlar bunu ve iste bu cok ama cok kotu bir sey.
Hangi vicdan sahibi AKP’li bunu kendine yedirebilir acaba? Eger onlar da bunu gore gore kabul ediyorlarsa insanlik da bitmis demektir.
03 Mart 2011 14:36
Nerden buldun bu Cemaat” e (herhalda Gülen kast ediliyor- ki hayatım boyunca hiç bir bağım olmadı) hakaretten başka bir şey bilmeyen, gayet ılımlı bir fikirsel eleştiri karşısında acz ile hem müllellife hem elçiye küfürden başka söz etmekten aciz pon pon-kişileri Dani?
Hiç yakışmıyor bir Harvardlı ünlü ekonomiste Dani. Bence bir içeriye yolculuk zamanı.
03 Mart 2011 14:42
Ne demek istiyorsunuz. İnsanları tehdit etmek suçtur.
ne suçu işlmeiş Dani. Bir bildiğiniz mi var?
Yoksa siz suç üretme merkezinde mi çalışıyorsunuz?
03 Mart 2011 15:53
Cemaat ile ahlakın yanyana gelmeyeceğini ispat eden Bekir. Şimdi de “(…) ılımlı bir fikirsel eleştiri (…) ” ayaklarına yatıyor . İtibarı iflas eden kişinin , son çırpınışları…
03 Mart 2011 18:09
Nerden buldun bu Cemaat” e (herhalda Gülen kast ediliyor- ki hayatım boyunca hiç bir bağım olmadı)
Madem durum böyle,Gülen hakkında ne düşündüğünüz yazarmısınız.Biz de anlayalım.
03 Mart 2011 16:33
Dokunmayın Bekir’ime,o hala Merve’nin aşk acısıyla yandığı için mantıklı düşünemiyor.
03 Mart 2011 17:12
Adam tümamiral olmuş ama soyadını yazmasını dahi bilmiyor. Zaten bu darbe planları da çok saçmaydı demekki planlayanlar çok cahilmiş. Bir cahilin yazdığı darbe planı da böyle olur. Belgelerde çıkan geleceğe dönüş bilgilerine gelince bana göre bunlar “deliye malum olur” atasözü ile açıklayabiliriz gibime geliyor. Şöyle bir açıklama da akla ve mantığa uymuyor değil. Darbeciler planları yaparken cahil oldukları için bazı yanlışlar yaptılar sonra da gidip evrakları düzelteceklerine (akılları yetmediği için) olayları değiştirdiler. Ne biliim gittiler yeni ilaç firmasını zorla recordati firmasına sattılar. Zaten diğer olayları yapmak kolaydı. Hastahanenin adını değiştirtmek, dernek kurmak kız öğrenci yurdunu erkek öğrenci yurdu yapmak vsvsvs… Yerseniz (Zaten yiyorsunuz utanmadan, sıkılmadan, insanlıktan nasibinizi almadan).
03 Mart 2011 17:16
Bu gidişle,ben Atatürkçüyüm,Akp ve cemaat karşıtıyım diyen her canlı Silivri’yi tadacaktır.
03 Mart 2011 17:36
Çok doğru. Ama bu tezgahı hazırlayanlar ve destekçileri bir gün gözaltına alınacak ve tutuklanacak.Ben de evlerinin önünde davul zurna çaldıracağım.
03 Mart 2011 18:00
Bunlar elbet bir gün açığa çıkartılacak.Olan haksızlığa uğrayıp senelerce ceza evinde yatanlara olacak.
03 Mart 2011 18:51
Davul zurna olayına katılmıyorum. Demokrasilerde davul zurna ve ordu yoktur. Yargılanmaları konusunda da pek emin değilim ama demokrasi ve insanlık tarihindeki yerlerini biliyorum. Hitler, Humeyni, Stalin, Pinochet, Franco ve Musolini ülkelerinin ve insanlık tarihinde yerini değiştirilemez bir şekilde aldılar.
03 Mart 2011 18:52
Ozgürlük yahut Silivri.
06 Mart 2011 07:10
BU GULUNC IDDIANIN SAHIPLERINE, RAHMETLI ISMET INONU’NUN “HADI CANIM SENDEEE!” SI YETER DE ARTAR BILE. BIATCI ZIHNIYETIN ASIL MAKSADI, MESNETSIZ VE TUTARSIZ IDDIALARLA VATANDASIN ZIHNINI BULANDIRMAK, TSK KOMUTA KADEMESINI KARALAYARAK TASFIYE ETMEK VE BOYLECE YUZYILLARIN EN KARANLIK PROJESINE KARSI DURABILECEK TEK GUC OLAN KAHRAMAN ORDUMUZU LIDERSIZ VE GUCSUZ KILMAKTIR.
BU ZIHNIYETE VE BIATCILARINA KANARAK SUPHE VE ISYAN DUYGULARI KABARAN YURTSEVERLERE, ISGALCI DUSMAN MEZALIMINE KARSI MECLIS KURSUSUNDEN NAMIK KEMAL’IN DIZELERIYLE ISYAN EDEN BIR MILLETVEKILINE ATATURK’UN VERDIGI TARIHI YANITI HATIRLATIRIM:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!”
SAYIN YORUMCU, SIZIN DE VICDANSIZ BIR BIATCI OLMADIGINIZA, ASILSIZ IDDIALARLA ISYAN VE SUPHE ICINE DUSTUGUNUZE INANMAK ISTIYORUM. DOGRULUGUNU ARASTIRMAYA BILE GEREK DUYMADAN, SIZI ADI GECENLERI SUCLAMAYA VARACAK KADAR SUPHEYE DUSUREN BU IDDIALARI RESMI KAYNAKLAR NASIL CURUTUYOR ACABA? ORDUSU VE KOMUTANLARI HAKKINDA SUPHE DUYMA IHTIMALI BULUNAN VICDAN SAHIPLERINI UYANDIRMAK NAMUS BORCUDUR. BU MAKSATLA, CIRKIN IDDIADAKI YILLARI DA KAPSAYAN MUKAYESELI GENEL VE MSB BUTCE DEGERLERINI GOSTEREN RESMI BIR BELGEYI TAKDIRLERINIZE SUNUYORUM. DOKUMANIN OZELLIKLE 162 NCI SAYFASINI INCELEDIKTEN SONRA ICTEN BIR “HADI CANIM SENDEEEE!” CEKECEGINIZE GONULDEN INANIYORUM.
V_10_1_MaliBilgiler.pdf erişimi için tıklayın
NOT: PDF DOKUMANINI ACMADAN ONCE BILGISAYARINIZA ADOBE READER UYGULAMASINI YUKLEMENIZI HATIRLATIRIM.
SAYGILARIMLA.