Bugünkü Star gazetesi gene emsal bir dezenformasyon yazısına imza atıyor. “Yok denilen o rapor duruşmada okunacak” başlıklı yazıda bir çok maddi hata var. Dahası, Balyoz’un kurgu olduğunu gösteren kanıtlar tersini gösteriyormuş gibi sunuluyor.
Teker teker sıralayalım:
1. Star gazetesi, “özel yetkili savcılardan saklanan Balyoz Seminer Sonuç Raporu” diye bir rapordan bahsediyor. Birincisi, Balyoz Semineri diye bir seminer yok. 1. Ordu’da 5-7 Mart arasında düzenlenen bir Plan Semineri var. İkincisi, bu seminerin ne sonuç raporu ne de ekleri savcılardan saklanıyor. Sonuç raporu ve ekleri, savcılara sunulan 28 Haziran 2010 tarihli askeri bilirkişi heyeti raporunun eklerinde tümüyle bulunuyor (bkz. 1 no.lu soru, Ek-AR). Üstelik, askeri bilirkişi heyeti raporu iddianamenin ek klasörlerinde yer aldığı için, seminer sonuç raporu ve ekleri bu ek klasörlerde de bulunuyor (Ek Klasör no. 32, dizin no.1-32).
Kısacası, Star gazetesi iddianamenin ek klasörlerinde bulunan belgelerin özel yetkili savcılardan saklandığı gibi saçma bir haber yapıyor.
2. Star gazetesi şöyle yazıyor:
“raporun 25 Mart 2003’te KKK’ya gönderildiği ve arşiv yönergesi gereği arşive alınırken 6 adet ekininin imha edildiği bildirildi. Mahkemeye, 05-07 Mart 2003’te gerçekleştirilen plan seminerinin sonuç raporunda “Balyoz Güvenlik Harekat Planı” adı altında bir bölüm veya ekinin mevcut olmadığının iletildiği öğrenildi. Ancak imha edilen 6 ekin içeriğiyle ilgili bilgi verilmemesi Balyoz planının ekleriyle imha edilmiş olabileceğini akıllara getirdi.”
İşin doğrusu şoyle: Söz konusu seminer sonuç raporunun iki eki var (EK-A ve EK-B), ikinci ek EK-B’nin de 6 lahikası var. Tüm bu ekler ve lahikalar yukarıda belirttiğimiz gibi iddianamenin ek klasörlerinde bulunuyor. Dolayısıyla, sonuç raporuyla ile ilgili mahkemeyle paylaşılmayan hiçbir bilgi yok.
Bu arada, seminer sonuç raporunun “Balyoz Güvenlik Harekat Planı” adı altında bir bölüm veya ekinin mevcut olmadığını da tekrar edelim.
Balyoz Davası ve Gerçekler 
26 Aralık 2010 23:22
Son günlerde blog sahiplerinin haklarında yapdığı suçlamaları yanıtlamaları veya kabul edip özür dilememeleri gerekmez miydi? Bunları duymamış gibi yaparak (silence policy) aleyhlerindeki iddiaları kabul etmiş durumdalar. Bir karşı atak yapmış olmak için yalan haber furyası başladı.
Bugün Zaman’da bir yalan haber daha:
1nci Ordu’da görev yapmış emekli bir astsubay “Balyozu uygulamak için 66ncı Tugay hazırdı” demiş. Neden önemli bu şahsın iddianamede tanık ifadesi yoktur? Bu konuyu bilmesi gereken prensibine rağmen bir astsubay dahi öğrenmişse neden yüzlerce ifadesi alınan subay bu konuda bir şey söylememiştir? Bir tugay ile ihtilal yapılamayacağını anlamak için astsubay olmaya gerek var mıdır? Daha önemlisi Astsubayın bu iddialarının kanıtları nelerdir? Bu noktada Sayın Başbakanın hakkındaki wikileaks iddiaları için neler dediğini hatırlayalım.
Dini hassasiyetleri olan bu gazeteler nasıl kolaylıkla ve sıklıkla yalan söylüyorlar? Allah korkuları yok mudur?
28 Aralık 2010 02:53
Çok hoşsunuz eminkk artadaşım,sorunuz beni bir hayli güldürdü.Allah korkuları yokmudur diye sormuşsunuz,Allaha inanmayan,müslüman olmayan,her hareket ve icraatları şirk ve küfür olan bir gürühtan,sürüden Allah korkusu beklerseniz çok beklersiniz.Gelelim dini hassasiyet konusuna,lütfen bakın bakalım,tamamen Siyonist İsrail ve ABD’nin güdümüyle hareket eden,onların talimatlarını ilahi emir vahiy kabul eden paçavralara dini hassasiyeti olan gazete denmez,olsa olsa küfrün ve şirkin yayın organı,siyonizmin kullanılmış tuvalet kağıdı denebilir.
28 Aralık 2010 14:24
Balyoz Darbe planı olduğu iddia edilen söz konusu belgeleri Mehmet Baransu ya teslim eden ONURLU SUBAY bu davanın kilit oyuncusudur ve kimliği mutlaka ortaya çkarılmalıdır…