Son bir-iki günde çıkan bazı yazılara dikkatinizi çekmek istiyoruz. İlki Doğan Akın’ın bizim hakkımızda yazdığı “Fırtınada kök salan ağaçları bilir misiniz?” makalesi. Kendisine güzel düşünceleri için teşekkür ediyoruz.
İkincisi, Avrupa’da Luxemburger Wort gazetesinde Almanca yayımlanan “Türk Usülü Dreyfüs Olayı.” Makalenin başlığı içeriği hakkında yeterince açıklayıcı. Yazının Türkçesi için buraya tıklayın.
Son olarak, Ahmet Hakan’ın bugün yayımlanan “Harvard’dan Bir Ses Geldi” yazısı.
Kitabımız okundukça, daha da ses getireceğini ümit ediyoruz.
23 Aralık 2010 20:23
Bu çalışmaları ve sonuçlarını gördükçe sözü TSK ya bağlamanın tam sırası diyorum. İçimdeden nerdesiniz? ile başlamak geliyor ama….
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir
Fuzuli
23 Aralık 2010 20:29
Ahmet Hakan’in yazisindaki listeyi okudum. Pek sasirmadim o davranislara, cunku biraz bildigim konularda o listedeki insanlarin neler yazdiklarini neyi nereye yonttuklarini biraz hatirliyorum. Iste boyle oluyor, benim gibi ne askeriye ile ne politikayla alakasi olan insanlar anti-enteletuelizm gibi gozuken bir ikrah duygusuna kapiliyorlar cunku karsilarina ‘buyuk’ bilgili adamlar tefekkur ediyorlar diye bir ucuncu sinif sirk soytarisi gosterisi cikartiliyor. 12 Eylul civarinda da bunun benzeri olmustu, insanlar apolitiklesmekle kalmayip bir de biraz dusunmeye gayret edenlerle ‘entel’ diye alay eder olmuslardi. O halin faturasi sirf darbeye cikartiliyor ama kolayciliktan oyle yapiliyor galiba.
Gayet tabii bu dediklerim bu blogun birinci amaciyla dogrudan alakali degiller ama bu musibetten herhalde bir suru — simdiki baglamin disinda da onemli ve luzumlu olacak — ders cikartmak mumkundur diye dusunuyorum.
23 Aralık 2010 23:07
Sayın Pınar DOĞAN ;
Sayın Dani RODRIK ;
Uzun zamandır yazdıklarınızı okuyorum. Düne kadar yazıp yazmama konusunda tereddüt etmiştim. Ama beklemenin bir anlamı olmadığına karar vererek dünden itibaren yazmaya karar verdim ve bunu daha önceki yazımda açıkladım.
1. 5 nisan 2010 tarihinde Balyoz Davasından tutuklandım. 79 gün Silivri’ de yattım.
2. Bu süre içinde ve sonrasında çok ilginç izlenimlerim oldu. Devre arkadaşlarımdan çok sevdiğim bazıları ve eşleri beni ve eşimi arayarak destek verirken, bazıları derin bir sessizliğe gömüldü. Bizi aradıklarında başlarına bir bela gelir korkusuna kapıldılar. Ama, daha önce fazla bir samimiyetim olmayan bazı devre arkadaşlarım ve eşleri beni ve eşimi arayarak, beklediğimin üstünde bir destek verdiler. Silivri’de ziyaretime geldiler. Onlara şükran borçluyum. Bu durum , doğal olarak dost ve arkadaş algımda yeni bir tablo ortaya çıkardı.
3. 12 eylül 1980’ den sonra hangi gün tutuklanacağım diye umutsuzca bekleyen ben, zaten darbe söylemi ile aynı kareye girmem. Ama ne yazık ki, amaçları daha büyük olanlar ve daha yukarıdan bakmayı başarabilenler, bugün kendi, oyunlarının bir parçası olarak bizi o tablonun içine koydular. O tablo bir satranç oyunudur. Kendi adıma söylüyorum ki, bu satranç oyununda piyon bile değilim. Biz, sadece satranç tahtasıyız. Oyun bizim üzerimizde oynanıyor.
4. Bizi diken üstünde yaşatmaya devam ediyorlar. Peki biz kimiz ? Atatürk’ün askeriyiz. Tek suçumuz bu. Böyle olmak suçunu işleyenler artık akıllı olmak zorunda. Yangın bacayı sardı. Bu maili yazdıktan kısa bir süre sonra bizi tekrar Silivri’ye atabilirler. Bu durum artık sıradan bir olay. Birinci orduda tesadüfen görev yaptığım 2003 yılında her hangi biri de olabilirdi benim yerimde.
5. Aleyhimde doğru düzgün hiç bir delil yok. Ama bizimle oynayanların delile ihtiyacı da yok. Nasıl olsa uyduracaklardır. Her türlü iftiranın yapılabildiği, tezgah kurmanın meziyet olarak algılandığı bir süreç bu. Normal yaşamın basit bir gerçeğinin yanına, bir sürü düzmece iftira korsun, incelemeye gerek duymayan insanımız, ateş olmayan yerden duman çıkmaz mantığı ile hepsine inanıverir.
6. Sizlere Silivri’de yazdığım şiirlerden biriyle hoşça kalın diyorum. Saygı ve sevgilerimle .
Mümtaz CAN
(E)Kurmay Albay
BALYOZ TEPENE İNİP,
YANDAŞLAR HANÇERLESEDE,
DAYANACAKSIN ARKADAŞ,
ATA’NIN ASKERİSİN SEN.
SEVDİKLERİNDEN KOPARIP,
ZİNDANLARA ATSALARDA,
ÜZÜLMEYECEKSİN ARKADAŞ,
ATA’NIN ASKERİSİN SEN.
TARİHİ SAPTIRIP,
PUSULAR KURSALARDA,
BOZACAKSIN ARKADAŞ,
ATA’NIN ASKERİSİN SEN.
HAİNLER BİRLİK OLUP,
SOYSUZLAR SIRTINDAN VURSADA,
YIKILMAYACAKSIN ARKADAŞ,
ATA’NIN ASKERİSİN SEN.
HERKES SUSUP SAKLANIP,
TEK BAŞINA KALSANDA,
SAVAŞACAKSIN ARKADAŞ,
ATA’NIN ASKERİSİN SEN.
GİRDİĞİN TÜNELİ KAPATIP,
KARANLIĞA BOĞSALARDA,
IŞIĞI BULACAKSIN ARKADAŞ,
ATA’NIN ASKERİSİN SEN.
BUGÜN BATAN GÜNEŞ,
ELBET BİR GÜN DOĞACAK,
EĞİLMEYECEKSİN ARKADAŞ,
ATA’NIN ASKERİSİN SEN.
HER GÜN ÖLDÜRSELERDE,
YENİDEN DOĞMASINI ,
BİLECEKSİN ARKADAŞ,
ATA’NIN ASKERİSİN SEN.
24 Aralık 2010 14:27
Mümtaz
Her iki yazınıda beğendim. Başına gelmeden haksızlığa uğrayanların yanında olamadan bahsedildi bugün CNN Medya Mahallesi programında. Ancak görüyoruz ki “bana değmeyen yılan bin yaşasın” geçerli. Bunu silah arkadaşlarımızdan da gördük. Bırakın haksızlıklara karşı durmayı ve kurumlarının itibarına sahip çıkmayı, sessiz kalarak bunu yapanların elini kuvvetlendirdiler. Bir yerde (bana göre) “korku imparatorluğuna” örtülü destek verdiler. Şu anda mail gruplarında yaptıkları yazışmalarda “Balyoz” yok, yokmuş gibi davranıyorlar.
Mümtaz sen artık buralara sığmamaya başladın kendi blog’unu düşünmeye başla.
Yan koğustan ve 120 günle senden kıdemli Emin KÜÇÜKKILIÇ
24 Aralık 2010 17:40
Turk usulu Dreyfus olayi tanimina bayildim. Bundan daha guzel bir benzetme olamazdi. Bu davanin benim nezdimde ismi Balyoz davasi degil Dreyfus davasidir bundan sonra. Adamlarin gercekten tam 100 sene gerisindeyiz. Biz kendi Dreyfus davamiza ancak 100 sene sonra baslamisiz. Arada da aya gidilmis, internet cikmis felan. Utaniyorum bu ulkede yasadigim icin.
25 Aralık 2010 18:27
“…Balyozcu Çetin’in damadı-kızı Dani-Pınar Rodrikler’in bizim Nişantaşılı’yı dahi propaganda ordusuna dahil etmesi dahi “amaaan..” tepkisi uyandırıyordu artık…”
Alıntı şuradan:
http://bekirlyildirim.wordpress.com/2010/12/25/selami-kapalicarsidan-yarim-cumhuriyet-altini-yarim-kilo-kiyma-yagsiz/
***********
Bakın komple teorisyeninin teki ne demiş?
http://www.stargazete.com/acikgorus/israil-ak-parti-neoconlar-asker-ve-rodrikler-haber-280689.htm
26 Aralık 2010 01:06
Saçı kesildiği yalanıyla bile pkk lılar sokaklara dökülüp terörist başına sahip çıktılar ne yazık ki bizler tutuklanıp zindanlara atılan yüzlerce subayımıza sahip çıkamadık.Sesimiz sedamız çıkmadı,çıkamadı.Göz yaşlarımızı içimize akıttık.Keşke orada olabilsem de paşamın ayakkabılarını ben silseydim .Sahip çıkması gerekenler sus pus oldular.Ne diyeyim bilmem ki…Kelimeler yetmiyor.Gönlüm Kemal’in askerleriyle..
26 Aralık 2010 18:08
tepeden tabana baskıya karşı,tabandan tepeye sesimizi yükseltmeliyiz…Vakit çok geç olmadan…sadece öğrencilerle sınırlı kalmamalıdır protestolar…