Son birkaç sene içersinde TSK, çok ciddi suçlamalar karşısında kaldı ve bunlarla ilgili bir dizi dava açıldı. Biz Balyoz davasındaki (ve bazı Ergenekon davalarındaki) iddiaların gerçek dışı olduğuna, daha da vahimi bu iddiaların sahte olduğu kolayca anlaşılabilecek belgeler ve “kanıt”lar üzerine inşa edildiğine inanıyoruz. Blogumuzu da bu gerçekleri açığa çıkarmak ve bu konularda Zaman, Taraf, Star gibi gazeteler tarafından yapılan inanılmaz dezenformasyon kampanyasını gücümüzün yettiği kadar dengelemek için başlattık.
Ancak bu iddiaların sadece orduya gerçek bir düşmanlık besleyen dinci kesim tarafından değil, aynı zamanda demokrasi taraftarı birçok liberal tarafından da inandırıcı bulunmasından TSK’nın gereken dersi çıkarmadığını düşünüyoruz.
Ordu, geçmişte muhtelif darbeler yapmamış, siyasi düzene kendi anlayışı doğrultusunda yön verme çabalarında bulunmamış, dezenformasyon kampanyaları yürütmemiş, ve bazı mensupları yasadışı işlere karışmamış olsa, Ergenekon ve Balyoz ithamları gülünç kalır, insanlar “canım, ordu böyle işler yapmış olabilir mi hiç” diye geçiştirirlerdi. Bu iddiaların doğruluğu üzerine yayın yapan medyanın bu kadar okuyucusu, savunucusu olmazdı. TSK, kendisini ve mensuplarını savunma çabalarında bu kadar aciz kalmazdı.
Yeni Genelkurmay Başkanı’nın kendine şu soruyu soracağını ümit ediyoruz: “Bu saçma, yersiz, ve gerçekdışı suçlamalar bu kadar rağbet görüyor, bunların karşısında TSK’yı savunmakta bu denli zorlanıyorsam, bunda kurumumun geçmişte demokrasi ve hukuk sınırlarını zorlayan ve aşan eylemlerde bulunmuş olmasının bir rolü yok mudur?” Kanımızca bu sorunun cevabı “vardır” olmalıdır.
Bundan çıkarılması gereken sonuç, TSK’nın söylemini artık değiştirmesi gerektiğidir. Hayalimizdeki Genelkurmay Başkanı bu noktada şöyle bir açıklama yapardı:
“TSK, Türkiye’de herkesin iftihar etmesi gereken bir kurum, ülkenin dış tehditlere karşı tek savunucusudur. Ancak Türkiye değiştiği gibi, TSK’nın da artık değişmesi gerektiğine inanıyorum. Türk ordusu siyasete karışmamalı, siyasi bir rolü olmamalıdır. Demokrasi ve hukuk ilkeleri dahilinde hareket etmeli, siyasi iradeyle ilişkisi tamamen anayasa ve kanunlar çerçevesi içersinde cereyan etmelidir. Eğer TSK mensupları geçmişte yasadışı eylemlerde bulunmuşlarsa, bunların ortaya çıkarılması için tüm gayretlerimizi sarfedeceğimize Genelkurmay Başkanı olarak söz veriyorum. Bu çabaların da saydam bir şekilde yapılacağını, gerekirse iddiaların bağımsız ve tarafsız komisyonlar tarafından değerlendirilmesi için girişimlerde bulunacağımı taahüt ediyorum. Öte yandan, TSK’ya ve mensuplarına karşı yürütülen karalama kampanyalarına karşı savunma hakkımızı da kullanacağımıza ve bu kampanyalarla ilgili gerçeklerin ortaya çıkması için de elimizden geleni yapacağımıza kimsenin şüphesi olmasın.”
Ancak bu şekilde kabuk değiştireceğine dair taahhütte bulunan bir TSK inandırıcılığını tekrar kazanabilir.
(Not: Bu blog’da yazdıklarımız tamamen kendi görüşlerimizdir ve Çetin Doğan’a atfedilmemelidir.)
23 Ağustos 2010
GENEL