Avukat İbrahim Şahinkaya, müvekkili Tayfun Duman’ın savcılıktaki sorgusunda geçenleri anlatıyor (49. celse):
“Şimdi müvekkilimiz Tayfun Duman ile ilgili olarak Savcılık aşamasında ifadeye gittiğimizde Sayın Savcı ile birlikte ilginç bir diyalog yaşandı. Önce onu anlatarak başlayacağım.
Savcı Bey balyoz darbe planını göstererek yani elinde öyle olduğunu söyleyerek, müvekkilimize ‘Bu nedir?’ diye sordu. Hatta gelip incelemesini de istedi. Kalktı gitti, baktı müvekkilimiz de.
Müvekkilimiz ‘Bilmiyorum’ dedi. ‘Böyle bir şeyden haberim yok.’
Devamla yine Savcı Bey ‘Bakın’ dedi. ‘Burada bir kısım planlar var. Ne diyorsunuz?’ dedi.
Müvekkilimiz yine ‘Bilmiyorum. O gösterdiğiniz gerçekse ve yazanı belli ise bu soruyu gidin yazanlara sorun’ dedi, çok net bir şekilde.
Savcı Bey yine devamla, ‘Peki böyle bir plan…’ biraz soru nitelik değiştiriyor burada. ‘Böyle bir plan nitelik itibari ile nedir sizce’ dedi? ‘Yani böyle planlar yapılsa ve hükümeti devirmek amaçlansa o plana ne denir?’ diye ekledi.
Bu noktada tarafımızca müdahale edilerek, yoruma dayalı sorular sorulamayacağı söylenmiştir. Fakat Sayın Savcı müvekkilimizden istediği şeyi almaya kararlıdır. Diyalogun bundan sonraki kısmı şu anda halen devam eden başka bir soruşturmada aynı Savcı tarafından, yapıldığı iddia edilen bir fiille benzerlik taşıması bakımından son derece çarpıcı ve aynı oranda da tehlikelidir.
Savcı devamla; ‘Siz bunun ne olduğunu bilmediğinizi söylüyorsunuz ama sizden önce ifadesine başvurduğumuz‘ buraya dikkat ‘ve serbest bıraktığımız kimi şüpheliler bunun bir darbe planı olduğunu söylediler‘ dedi. Teklif son derece açıktı. Sen de söyle, sen de serbest kal.
Oysa karşısındaki insan vaat edilen özgürlüğü bile olsa onursuzca davranacak en son insan olan bir Türk subayıydı. Yukarıda sözü edilen benzer olaya gelirsek. Yani farklılık taşımadığını söylediğim. Vaat edilen özgürlük olunca şunu şunu söylersen tutuklanmazsın olunca herkesten müvekkilimiz gibi davranmasını beklemekte mümkün değildir. Malum olduğu üzere kamuoyunda şike soruşturması olarak bilinen soruşturma da, aynı Savcı tarafından yürütülmektedir. Şüpheli olarak ifade verdikten sonra tutuklanan milli futbolcu İbrahim Akın 19 Temmuz’da kamuoyuna şöyle bir açıklama yapmıştır; “Savcılık sorgum esnasında, Soruşturma Savcısı Mehmet Berk’in şike olayını itiraf etmem halinde tutuklanmayacağım yönündeki beyanları ve uygulamış olduğu psikolojik baskı nedeni ile gerçek olmamasına rağmen suçu kabul etmiş bulunmaktayım.”
Farklı iki soruşturma, farklı iki suçlama, farklı iki şüpheli, Farklı iki zaman dilimi. Bir tek ortak nokta var, aynı Soruşturma Savcısı ve maruz kalınan benzer muamele.”
02 Ekim 2011 02:58
Kisa tarihten ornekler (ufak yeni eklerle tekrar):
1. Balyoz CD’si komedisi ile baslayalim. Bu blogdaki herkes 2003′de yazildigi iddia edilen ama 2007 ve sonrasinda olacaklari yazan CD’yi iyi biliyor
2. Bulent Arinc’a suikast yapacak iki subay vardi yavvv.. Hatta, birisi elindeki kagidi yutmaya calismisti da, polisler ustune atlayip, agzindan kagidi almisti. Bunun uzerine, bir yargic karar verdi, kozmik odaya girdiler. Eee,ne oldu suikast isi? O zaman da carsaf carsaf yayinlamislardi bu olayi. Bir de, o kozmik odada elde edilen bilgiler simdi kimin elinde?
3.Mehmet Ali Celebi’nin cep telefonunda, irticaci teroristlerin numaralari vardi.Carsaf carsaf yayinlanmisti. yandas basinda.. Kisiliksiz bazi tipler, neler yazmisti neler. “Ergenekon, irticaci orgutler kurmustu” falan filan..Eeee, ne oldu sonra. Sehven polis bu numaralari Mehmet Ali Celebi’nin telefonuna yuklemisti. SEHVENNNN, yersen…..
4. Bir de kroki olayi vardir. Savci,kendi eliyle yazdigi krokiyi dosyada unutmustu…. Ergenekon’dan baska bir SEHVENNNNN. Uzun hikayesi soyle: “(İşçi Partisi Genel Sekreteri) Nusret Senem, önceki gün verdiği ifadesinde dava dosyasının 213’üncü klasöründe yer alan Yargıtay krokisinin içeriğini anlatan, el yazısı ile yazılmış altında imza bulunmayan belgeye ilişkin olarak, ‘Bu belgeyi dosyaya koyanın kim olduğu tespit edilirse CD’leri de dosyaya kimin koyduğu ortaya çıkacaktır’ dedi.
Bu iddiaya dün cevap veren Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, “Aramalarda ele geçirilen Yargıtay krokisi belgesi hakkında ilgili kurumu uyarmak amacıyla benim yazdığım bir yazının taslağıdır. Sehven orada kalmıştır” diye açıklama yaptı. Söz alan Nusret Senem, ‘Böyle bir delil bulunmuşsa bunun bir üst tutanağı olmalıdır. Aksi takdirde savcı koymuştur diye düşünürüm’ dedi.”
Sonuç ne?
Suikast ve saldırısı belgesi Savcı Pekgüzel’e aitmiş. SEHVENNNNNN, yersen…
5. Bir de ustegmen Emrah Kucukakca var. “Askeri casusluk soruşturmasında 9 ay hapis yatan Üsteğmen Emrah Küçükakça’nın evinin yanlışlıkla basıldığı ve devlete ait gizli bilgiler içeren harici harddiskin onun evinde bulunmadığı ortaya çıktı.” SEHVENNNNNNN, yersennnnnnn….
6. Balyoz davasinda, Italya’da bulundugu devlet kayitlariyla sabit subayimiz, ayni anda Turkiye’de Balyoz davasinda rol aldigi iddiasi ile tutuklanmis. Artik, fizik kurallarindan, bir nesne ayni anda iki yerde bulunamaz kuralini bile curuttuler. Yarin, buna da SEHVENNNNN derler. YERSENNNNNN.
8. Kuddusi Okkir, Ergenekon’un kasasi idi. Vicdansiz sakirtler, adamin kanser oldugu ortaya ciktiktan sonra bile salinmasina karsi ciktilar. Olumundan cok az bir zaman kala tutuklulugu kaldirildi. Kasa denilen adamin, cenazesini kaldiracak bile parasi olmadigi ortaya cikti.
9. Osman Gurbuz, sabikali bir sahisti. Bir gizli tanik ifadesi uzerine goz altina alindi. Cunku, gizli tanik, Osman Gurbuz’un (dolayisiyla Ergenekon’un) Gazi olaylarina karistigini, Hablemitoglu cinayetinde rol aldigini, Özer Çiller’in kurdugu ozel ekipte yer alarak 200 kişiyi öldürdüğünü iddia etmişti. Sorgusunda gizli tanığın anlattığı olaylar sorulduğunda Gürbüz, bu iddiaları reddetmişti. Yandas ve yalaka basin, o zamanlar bunlari, Ergenekonun yaptiklari diye carsaf carsaf yazmisti. Ne mi oldu, Osman Gurbuz, gecen hafta tahliye edildi. SEHVENNNNN…..Adam oldurmeyen, diger saniklara ne mi oldu, onlar uc yildan beri iceride halen tahliye bekliyorlar.
7.. Bu sozleri acaba kim soylemistir, Ergenekon davasinda yargilanan bir sahsiyet mi, yoksa ilkokul mezunu bile olup olmadigi supheli baska bir sahsiyet mi?: “Arkadaşlarınızın mevcudiyeti, İslam’ın geleceği adına bu işin garantisidir yani. Bu açıdan Adliye’de, Mülkiye’de veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbale yürümek için, sistemin püf noktalarını keşfedin. Hálá bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım, keşfetmeleri lazım. Aşmaları lazım. Bu da meselenin diğer bir yanıdır”
Bu laflar ortaya ciktiginda da bazi arkadaslar SEHVENNNNNNN demislerdi ama bunun sehvenlik yani yok.
Hadi sakirtler,is basina, durmak yok, yalana, iftiraya, kul hakki yemeye devammmmmmm. Yalniz, biz bu ulkeyi Ali Kemal’lere birakmadik, Ali Kemal’lerin torunlarina hic birakmayiz. Imaminizin dedigi gibi, “sivrilmeyecekdiniz”. Hadi, baska kapiya..
FARUK2
02 Ekim 2011 09:18
Ali Kemal’lerin,Hüsniyadis’lerin torunlarında din,iman,vicdan Allah inancı diye bir şey yok.Onlar insan bile değiller,yaratık desem yaratıklara hakaret olur.Göz göre göre yalan,uydurma belgelerle insanları suçlayan,tutuklayan,senelerce içeride tutan zihniyete insan demeye ben utanıyorum,onlar kendilerinden utanmıyorlar.Eve gidince çoluk,çocuklarının,ana babalarının suratlarına ne yüzle bakıyorlar acaba?
Seneler önce çocuğu gözaltında işkence görmüş bir babanın anlattıklarını okumuştum.Oğlunu görmeye gittiği zaman feci şekilde dövülmüş olduğunu görür,Çocuk kaşıyla,gözüyle orada bulunan işkencecisini gösterir..Baba eve dönmeden namazını kılmak için Emniyet sarayının içindeki mescide gittiğinde oğlunun işkencecisinin orada namaz kıldığını görür,aynı yerde böyle bir kişiyle namaz kılmak midesini bulandırır ve orayı terk eder.
03 Ekim 2011 03:04
ODATV yazarlarından Ergenekon sanığı Mütesser Yıldız’ın savunması:
“Ergenekon davasından tutuklu, Odatv yazarı gazeteci Müyesser Yıldız Uğur, “Müyesser Yıldız’ın Karşı İddianamesi – Dilsiz Şeytan Olmayacağım” başlıklı bir kitapçık hazırladı.
“Bu bir savunma değil karşı iddianame ve itiraznamedir”
Yayınlandığı adrese önyargılı yaklaşmadan metnin tamamını okumanızı öneririm.
http://www.odatv.com/n.php?n=bu-bir-savunma-degil-karsi-iddianamedir-0310111200
03 Ekim 2011 23:31
farkettiniz mi bilmiyorum internette tskkulis diye bir twitter hesabı paşakeyfim adında bir site var. ordu personelinin gizli saklı birşeyi kalmamış. artık oha dedim. kim nasıl yapıyor bunları. bu nasıl bir organizasyon.