Ezgi Başaran’ın bugünkü yazısını okumayan herkese hararetle tavsiye ediyoruz. OdaTV iddianamesinin gerisinde yatan sakat (ve tehlikeli) zihniyeti tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Başaran, savcıların nasıl delil ürettiği/yarattığı konusunda ilginç bir örnek veriyor. Balyoz davasında (ve diger birçok davada) olduğu gibi burada da dijital deliller sözkonusu olduğu için bu saptamayı kayda geçmek amacıyla buraya taşıyoruz:
“Özellikle bu şimdi anlatacağım, davalar zincirinin nasıl dantel gibi örülmeye çalışılıp da başarılamadığını gösterecek. Dinleyin…
Soner Yalçın 1 Temmuz 2009’da İlker Başbuğ’a hitaben “Süreci Analiz Edemediniz” başlıklı bir köşe yazısı yazıyor OdaTV’de. Savcılar bu yazıyı “TSK’nın dişe diş savaşması, yeni konsepte uygun karşı adımlar atması gerektiğine vurgu yapılan ifadelerin bulunduğu” bir yazı olarak yorumlamış ve tabii uygun bulmamış yine. Ama bu kadarla da kalmamış.
Yalçın’ın bu köşe yazısını diğer Ergenekon sanıklarına şöyle bağlamışlar: “Ergenekon sanıkları Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakut Aksoy ve Tarık Ayabakan tarafından kullanılan adreste ele geçirilen Kingston marka flash bellekte yer alan “PASAM.doc” isimli belgenin içeriğinin Soner Yalçın’ın köşe yazısıyla birebir aynı olduğu anlaşılmıştır. Belgenin son kayıt tarihinin 28 Haziran 2009 olduğu tespit edilmiştir. Belgenin son kayıt tarihinin OdaTV’de yayınlanan haberden üç gün önce olması dikkate şayan bir husus olup; Ergenekon Terör Örgütünün derin bir yapılanmaya sahip olduğuna işaret etmektedir.”
Birinci husus: Bir flash bellekteki son kayıt tarihi delil niteliği taşımaz çünkü istenildiği zaman değiştirilebilir. Örneğin Soner Yalçın’ın yazısı o belleğe herhangi ileri başka bir tarihte de eklense, kayıt tarihi olarak 28 Haziran 2009 şeklinde ayarlanabilir. Bunu anlatmaktan dilimde tüy bitti.
İkinci husus: Kim tarafından gönderildiği bilinmeyen bir ihbar mektubu üzerine 17 Temmuz 2009’da(Soner Yalçın’ın yazısı yayınlandıktan 16 gün sonra) 11 adrese baskın yapıldı. Bu adreslerden biri Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, yakut Aksoy ve Tarık Aybakan’ın beraber kaldıkları evdi. Orada esrar, kubar, hayvan ve çocuk pornosu içeren bir DVD ve 1 adet Kingston marka flash bellek bulundu. Yani OdaTV iddianamesinde sözü edilen flash bellek. O bellekte sadece PASAM.doc değil, sözkonusu Ergenekon sanıklarının Devrimci Karargah sanıklarına yardım ettiğini gösteren başka word dokümanları da vardı. Evin sakinleri 16 Ekim 2010’a kadar hapis yattı. İlk duruşmada bilirkişi raporu açıklandı: Sözkonusu flash bellek ev sakinlerinin bilgisayarında hiç kullanılmamıştı. Sanıkların hepsi o gün salıverildi.
Şimdi bakın… Birbirine dantel dantel örülmek istenen Devrimci Karargah, Ergenekon, OdaTV davalarını görebiliyor musunuz? Dantel dantel örülemediği için böyle çorap söküğüne dönen…
Başka bir davada kıymeti harbiyesi kalmayan bir delilin (ki bir flash bellek hiç bir koşulda kıymetli bir delil olamaz ama neyse) OdaTV iddianamesinde niçin bir destek unsuru olarak yer aldığını birileri açıklamak zorunda…”
Tabii hiç kimseden bir açıklama gelmeyecek.
Özel Yetkili Mahkemeleri eline geçirmis olan çete Turkiye’de herkese, her kuruma “ben hukuk, mukuk dinlemem, istedigimi yaparım” diyor uzun zamandır.
12 Eylül 2011 23:10
Keşke bu başlığı açmadan önce benim iddianame altına yazdığım yorumu (Ezgi Başaran linki de içeren)silmeseydiniz.Hep bu sitenin demokratik duruşundan bahsediyoruz,şimdi de şark kurnazlığından mı bahsedeceğiz?
12 Eylül 2011 23:19
Hicbirseyi silmedik. Neden bahsettiginizi anlamadik.
12 Eylül 2011 23:35
Sayin Demokrat,
bahsettiginiz yorumu gelen emailleri tarayarak bulduk (yorumlar bize email seklinde de geliyor). Yorumunuz fazla sayida link icermedigi icin bizim onayimiz gerekmeden yayimlanmis olmasi gerekir. Sitede yayimlanan bir yazi da yorumun bizim disimizda kimse tarafindan silinemiyor olmasi gerekir. Dedigimiz gibi yazinizi silmedik, silmek icin de bir gerekce gormuyoruz. Yorumunuzu buraya tasiyoruz.
Demokrat:
“Zerre kadar sevmem Odatv’yi. Basittir,faşizandır,militerdir hala, hiçbir entellektüel bilgi ve birikime dayanmayan ajitasyon dolu mesajlar içeren yazıları hiç duraksamadan yayımlar…
Ama gel gör ki basın ve düşünce özgürlüğü her zaman bu antisempatimin dışında kalmıştır.Tıpkı Ezgi Hanım gibi..
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1063034&Yazar=EZGY&Date=12.09.2011&CategoryID=97&CMessageID=903110&CRes=1#fc903110
13 Eylül 2011 12:23
Teşekkür ederim,çok incesiniz…
14 Eylül 2011 02:27
Kisa tarihten ornekler:
1. Balyoz CD’si komedisi ile baslayalim. Bu blogdaki herkes 2003’de yazildigi iddia edilen ama 2007 ve sonrasinda olacaklari yazan CD..
2. Bulent Arinc’a suikast yapacak iki subay vardi yavvv.. Hatta, birisi elindeki kagidi yutmaya calismisti da, polisler ustune atlayip, agzindan kagidi almisti. Bunun uzerine, bir yargic karar verdi, kozmik odaya girdiler. Eee,ne oldu suikast isi? O zaman da carsaf carsaf yayinlamislardi bu olayi. Bir de, o kozmik odada elde edilen bilgiler simdi kimin elinde?
3.Mehmet Ali Celebi’nin cep telefonunda, irticaci teroristlerin numaralari vardi.Carsaf carsaf yayinlanmisti. yandas basinda.. Kisiliksiz bazi tipler, neler yazmisti neler. “Ergenekon, irticaci orgutler kurmustu” falan filan..Eeee, ne oldu sonra. Sehven polis bu numaralari Mehmet Ali Celebi’nin telefonuna yuklemisti. SEHVENNNN, yersen…..
4. Bir de kroki olayi vardir. Savci,kendi eliyle yazdigi krokiyi dosyada unutmustu…. Ergenekon’dan baska bir SEHVENNNNN. Uzun hkayesi soyle: “(İşçi Partisi Genel Sekreteri) Nusret Senem, önceki gün verdiği ifadesinde dava dosyasının 213’üncü klasöründe yer alan Yargıtay krokisinin içeriğini anlatan, el yazısı ile yazılmış altında imza bulunmayan belgeye ilişkin olarak, ‘Bu belgeyi dosyaya koyanın kim olduğu tespit edilirse CD’leri de dosyaya kimin koyduğu ortaya çıkacaktır’ dedi.
Bu iddiaya dün cevap veren Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, “Aramalarda ele geçirilen Yargıtay krokisi belgesi hakkında ilgili kurumu uyarmak amacıyla benim yazdığım bir yazının taslağıdır. Sehven orada kalmıştır” diye açıklama yaptı. Söz alan Nusret Senem, ‘Böyle bir delil bulunmuşsa bunun bir üst tutanağı olmalıdır. Aksi takdirde savcı koymuştur diye düşünürüm’ dedi.”
Sonuç ne?
Suikast ve saldırısı belgesi Savcı Pekgüzel’e aitmiş. SEHVENNNNNN, yersen…
5. Bir de ustegmen Emrah Kucukakca var. “Askeri casusluk soruşturmasında 9 ay hapis yatan Üsteğmen Emrah Küçükakça’nın evinin yanlışlıkla basıldığı ve devlete ait gizli bilgiler içeren harici harddiskin onun evinde bulunmadığı ortaya çıktı.” SEHVENNNNNNN, yersennnnnnn….
6.. Bu sozleri acaba kim soylemistir, Ergenekon davasi mi, yoksa baska bir sahsiyet mi?: “Arkadaşlarınızın mevcudiyeti, İslam’ın geleceği adına bu işin garantisidir yani. Bu açıdan Adliye’de, Mülkiye’de veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbale yürümek için, sistemin püf noktalarını keşfedin. Hálá bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım, keşfetmeleri lazım. Aşmaları lazım. Bu da meselenin diğer bir yanıdır”
Bu laflara da da bazi arkadaslar SEHVENNNNNNN diyorlar ama bunun sehvenlik yani yok.
Hadi sakirtler,is basina, durmak yok, yalana, iftiraya, kul hakki yemeye devammmmmmm. Yalniz, biz bu ulkeyi Ali Kemal’lere birakmadik, Ali Kemal’lerin torunlarina hic birakmayiz. Imaminizin dedigi gibi, “sivrilmeyecekdiniz”. Hadi, baska kapiya..
FARUK
Not: Bu orneklerden daha cok var. Blog yorumcularindan ricam, akliniza geldikce, diger ornekleri bu yazinin altina eklerseniz sevinirim. Hatta, Turkcesini duzeltip de bir yerlere post ederseniz mukemmel olur.