Tutukluluk hallerinin kaldırılması için 163 Balyoz sanığının ayrı ayrı dilekçelerle sunduğu talepler, 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce topluca reddedildi.
Karar, bir önceki gibi oy çokluğu ile alındı ve Mahkeme Başkanı karara muhalefet şerhi koydu. Karara buradan ulaşabilirsiniz.
19 Nisan 2011 19:45
MAHKEME BAŞKANI ŞEREF AKÇAY ŞERH KARARI KOYDUKTAN SONRA DİĞER HAKİMLEİN ARTIK KENDİSİYLE SELAMI SABAHI KESTİĞİNİ SÖYLEMİŞ.BU DEMEKTİR Kİ DİĞER HAKİMLER BU DAVAYI KİŞİSELLEŞTİRMİŞLER.BUNDAN SONRA BU HAKİMLERE NASIL GÜVENİLECEK?HUKUK AÇISINDAN ÇOK ACIKLI BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ.ALLAH KORKUSU YOK MU BU İNSANLARDA ?..
19 Nisan 2011 19:50
Hukuk öldü. Şeriat geldi. Ben tutuklayayım, tutuklama kararına muhalefet eden hakimi de ihsas-ı rey diye damgalayalım hukuku geldi.
19 Nisan 2011 20:21
Merhaba Fenerant,
Aynı şeyi sanırım Şeref Akçay’da düşünüyor. (Şerhden alıntı)
“…Simdi bunun neresi ihsası reydir.Bir takım mahkememiz kararlarından örnekler gösterilmiştir ve bu dosya ile kıyaslanmıştır.Siz örnek gösterdiğiniz bu kararlardaki gerekçelerle bu dosyada olduğu gibi tek tek ele alıp o karardaki gerekçelerle uygun olmadığını söyleyebiliyor musunuz? Hayır.
Örnek gösterilmesinin amacı nedir?
Ayrıca bu olayın HANEFİ AVCI kararı ile ilişkisi nedir?
Anlamak mümkün müdür? Hukuken değil. Ancak izahı mümkündür…”
Sanırım yarından itibaren bazı köşe yazarları bir yandan bu ihsası rey meselesine vurgu yapacak, diğer yandan Hanefi Avcı kararını da gündeme getirerek Şeref Akçay’ın çekilmesini sağlamaya çalışacaktır…
Sevgiler.
19 Nisan 2011 23:24
az buçuk hukuk okuyan herkes aynı şeyi düşünür.
Akçay gibi adamların bazı hukukçulara hukuk dersi vermesi gerekir.
Ama herkes anlama ve algılama yeteneği kadar anlar.
Bazıları ise işine geldiği kadar algılar.
19 Nisan 2011 23:26
diğer hakimlerin ihsas-ı rey açıklamaları ise; cemaat medyasından Akçay’a karşı top yekün saldırıların başlamasına işaret ediyor.
19 Nisan 2011 20:11
Merhabalar,
Muhalefet şerhi düşen Başkan Şeref Akçay’la diğer üyeler arasında durum kişiselleşmeye başlamış sanırım…
Metinden alıntı:
“…Aksine kamuoyuna mal olmuş bu davalar nedeniyle yazmis oidugum muhalefet şerhlerinden dolayrı bulunduğumuz adliyede bir takrm meslektaşlarımın selam vermeyi dahi kesmiş oldukları gibi yukarda belirtilen yakalama kararlarının kaldıırılmasına ilişkin karardan sonra sizinde dangalak bir kararınız gelecek diyen hakim mevcut olup, yine Mahkememiz üyelerininde nezaket kurallarını aşan tutum ve davranışlar içensine girdikleri ve işi en son başkan ile konuşmama aşamasına getirdikleri görülmüş olup, bu hususlarında kamuoyunca bilinmesinde yarar olduğu görüşü ile;…”
19 Nisan 2011 21:46
Red kararı veren hakimlerin yazdığı gerekçeleri tek cümle ile özetlemek mümkün… Diyorlar ki tutuklama kararı ihtiyaridir. Yani canımız isterse tutuklarız.
Ve demişler ki: “Canımız öyle istiyor!”
Sanıyorum Başkan Şeref Akçay’ın bu tutarlı davranışı hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak bir konu olacaktır.
19 Nisan 2011 22:44
Bu buraya daha uygun sanirim:
Eger bunun uzerine Sayin Seref Akcay bu davadan alinirsa, ve/veya kendisine karsi kisisel bir yipratma kampanyasi acilip, Ergenekon’la ilintilendirme babinda haberler, vs cikarsa sasirmayacagim. Sirf boyle bir olasilik bile, boyle bir olasi beklenti icinde olmak, olursa sasirmayacaginin farkina varmak bile bu davalarin ne kadar sulandirildigini gosteren aci bir gercektir.
Bu hakime yapilan, mahalle baskisinin ilk asamasi degil mi? Artik adalet ve hukukun isleyisinin kisisel olmadigini soyleyenler icin, kendisinin bu durumu kamuoyuyla paylasmasinin cok olumlu oldugunu dusunmekteyim. Bu dava derhal dusmeli, saibeler temizlenmelidir. Bu tarz davalarin cok saygin ve olabildigince ozenle yurutulmesi gerekirken, tam tersi izlenimler uyandiran bu uygulamalar bana cok cirkin geliyor. Ahmet Insel’in Ergenekon baglaminda ve daha once de blog yazarlarinin da bu dava baglaminda dedigi gibi, bu durumun siyasi sorumlulari vardir. Ki aci aci da hatirlatirim, o zaman blog yazarlarina sahsi, cok sakil saldirilar da yapilmisti. Ama durum ortadadir.
Bu, “sozun bittigi yerdir” demistik bir cok kere. Bu durum bana gore, sozun bittigi yer otesinde, birakin adil yargilamayi, ileride tarih kitaplarinin bangir bangir yazacagi bir kara lekedir. Bunu da sahsi ifade ozgurlugumu kullanarak soyluyorum. Dusunce de sucsa, bilemem tabii.
19 Nisan 2011 23:33
Hukuk’un hukukçu kimliği adı altındaki kişilerce topluca katliamı yapılıyor.
Hukuk’un hukukcular tarafın da katledildiği dönemlerin sonunda ise; o yönetim veya o devlet yok olur.
Bu dönemde yapılacak en uygun hareket belki de; Balyoz, Kafes veya Ergenekon sanıklarının adil yargılanma için AİHM nezninde yargılanmaların talep eden girişimler de bulunmalıdır.
20 Nisan 2011 07:07
Fenerant,
Gercekten cok ilginc bir girisim olur, mesela ben cok ogrenmek isterim, saniklarin gecmiste ya da bugun ust duzey gorevlerde bulundugu icin tutuklanamayacaklarinin, diger bir deyisle ust duzey gorevlerde bulunmus olanlarin kanun onunde esit degil imtiyazli olduklarinin ifade edilmesini AIHM nasil karsilayacak.
Hukuken mumkun degil ya, davayi AIHM’ye tasimak icin bu muhalefet serhini gerekce olarak alacaksaniz; en temel insan haklarindan biri olan kanun onunde esitlik ilkesinin bu denli acik bir sekilde goz ardi edilmesinin AIHM nezdinde husn-u kabul gorecegini dusunuyorsaniz ciddi sekilde yanildiginizi soylemek durumundayim…
21 Nisan 2011 01:33
kimse sanıkların üst düzey görevlerde bulunması nedeniyle tutuklanamayacakları söylemiyor.
Konuyu başka yöne çekmeyin derim. Hukukken neden mümkün değilmiş? açıklarsanız seviniriz.
20 Nisan 2011 06:59
Acracia yorumunu buraya tasinmis, ben de cevabimi tasiyayim…
—————-
Sevgili Acracia,
Senden biraz daha serinkanli bir yorum beklerdim, hemen bu davanin hem de derhal dusmesi gerektigini soylemissin, yok artik daha neler… Ayrica bu davanin surmesi gerektigini, saniklarin haklarinda isnat edilen suclardan yargilanmalari gerektigini sadece ben soylemiyorum, muhalefet serhini koyan hakim de soyluyor:
“Demokrasilerde halkin sectigi siyasi iktidarin, yine bunun disinda hangi nedenlerle olursa olsun, gorevden uzaklastirilmasi kabul edilebilir br sey degildir ve saniklarin yargilanmamasi gerektigini kimse soyleyemez.”
Izin verirsen ben de benim acimdan “sozun bittigi yer” neresi ifade etmeye calisayim. Muhalefet serhinde hakim Akcay’in su ifadeleri benim icin hakikaten de sozun bittigi yerdir:
“2003 yilinda gerceklestirildigi iddia edilen bir eylemden dolayi, 2010 yilinda sorusturmaya baslanirsa, eylem tutuklama icin katalog suc olarak sayilan suclardan veya agir cezayi, ya da muebbet hapsi gerektiren suclardan olsa bile saniklarin/suphelilerin ozel durumlari, ust duzey ve onemli gorevlerde bulunmus yahut bulunmakta oluslari nazara alinarak tutuklama karari verilemez”
Benim acimdan bir hakimin bunu soylemesi, soyleyebilmesi hakikaten de sozun bittigi yerdir. Acracia, cok merak ediyorum siz de bu hakimin “herkes kanun onunde esittir, ama bazilari daha esittir” anlamina gelen bu gorusune hak veriyor musunuz?
Saniklara isnat edilen suclar ve o suclara iliskin delillerin degil, gorev ya da konumlarinin tutuklama karari verilirken dikkate alinmasi gerektigini, “ust duzey onemli gorevlerde bulunmus yahut bulunmakta” olan saniklar icin tutuklama karari verilemeyeceginin ifade edilmesi benim icin gercekten de sozun bittigi noktayi olusturuyor. Bunu soylemis bir hakimin, baska neler soylediginin de benim icin cok fazla onemi yok, zira ne derse desin soyledigi seylerin beslendigi arkaplanin yukaridaki ifadesine senen bir hukuki garabet oldugu dusunulecek…
Bir baska yorumcu da muhalefet serhi icin hukuk fakultelerinde okutulmali diye yazmis. Bence de okutulmali, mahkemenin diger iki uyesinin su ifadesi ile birlikte ki yarinin hukukculari boyle garabet fikirlere kapilmasinlar:
“Hukuk devletinde kanunun onunde herkesin esit olduguna yonelik evrensel ilkeyi gormezden gelerek ve yine mahkememizin gecmiste benzeri hallerde suc tarihinin eski olmasina ragmen elde edilen deliller itibariyle degerlendirme yaparak (ki olmasi gerekende ceza usul yasasi cercevesinde budur) tutuklama kararlari verdigini de unutarak, saniklarin ozel durum ve gorevlerinden kaynaklanan ‘kendine ozgu’ hali dikkate alip tutuklanma karari verilemeyecegini ileri surmek, Turkiye Cumhuriyetindeki mahkemelerde yargilanan diger hakkinda tutuklama karari verilen saniklar/suphelilerin mahkemeler onunde esit olmadiklari sonucunu akla getirebilir. Bu sonuc ise temel insan haklarindan olan “kanunlarin herkese esit uygulanmasi” ilkesine ve hukuk devletine inananlarca kabul edilemez.”
Ben de tam bu nedenler ile, kanun onunde esitlik ilkesine ve hukuk devletine inandigim icin, mahkeme baskaninin yukaridaki ifadelerini kabul edilemez buluyorum, ve yarinin hukukcularinin soz konusu ilkeye ve hukuk devletine inancli hukukcular olarak yetistirilmesini cok onemsedigim icin bu mahkeme kararinin hukuk fakultelerinde ders olarak okutulmasi onerisini en guclu sekilde destekliyorum.
Mahkeme baskaninin kanun onunde esitlik ilkesini gozetmedigini akla getirebilecek bir takim bilgileri de mahkemenin diger iki uyesi serhe yonelik degerlendirmeleri icerisinde yer vermisler. Ornegin mahkeme diger iki uyesi tarafindan, mahkeme baskani’nin koydugu serh degerlendirilirken Hakim Akcay’in balyoz davasi saniklari icin uygulanmasini talep ettigi kriterleri, ayni mahkemenin baktigi ve mahkeme baskaninin da olumlu gorusu ile, yani oybirligi ile, karara baglanan yaklasik on davada saniklar icin uygulamadigi ya da uygulanmasini talep etmedigi de ifade ediliyor, ki bu davalar icinde cinayet davalari da var. Hakimin mantigi ile gidersek cinayet sucunu, yani “taksirli suc olarak sayilan suclardan veya agir cezayi, ya da muebbet hapsi gerektiren suclardan” birini isleyen ust duzey ve onemli gorevlerde bulunmus/bulunmakta olan bir sanik hakkinda yine hakimin ifadesi ile tirnak icinde “tutuklama karari” verilemez. Bunun adina da hukuk diyecegiz oyle mi? Bir de hangi gorevlerin ustduzey ve onemli olduguna kim nasil karar verecek, ya da hangi kanunun hangi maddesi taksirli suc da isleseler haklarinda tutuklama karari verilemeyecek ust duzey kamu personeline iliskin bir duzenleme iceriyor? Devlet Su Isleri Genel Mudurlugu ornegin taksirli suc da isleseniz tutuklanamayacaginiz bir ust/duzey onemli gorev midir? Ya da ne bileyim, Istanbul Il Milli Egitim Mudurlugu yeterince onemli ve ust duzey iken Besiktas Ilce Milli Egitim Mudurlugu degil midir?
Bir de yanlis anlasilmalarin onune gecmek icin ifade ediyorum, ben defaatle Balyoz saniklarinin tutuksuz yargilanmasi gerektigi seklindeki dusuncemi ifade ettim, hala o noktada duruyorum. Benim icin en ideal durum balyoz saniklarinin tutuksuz yargilanmasi, hala gorevde olan saniklarin da davanin salahiyeti acisindan dava suresince aciga alinmalari. Benim itirazimin, elestirimin mahkeme baskaninin ortaya koydugu gerekceye iliskin ve sadece ona iliskin oldugu lutfen gozden kacmasin.
Sozun ozu Acracia, tarih bu davada kara leke olarak yazacak seyler bulacaktir; bunda kusku yok. Tarihe yazilacak kara lekenin ne oldugu uzerine kelam etmek, tartismak da dusunce ozgurlugu kapsamindadir, olmalidir; bunda da kusku yok. Ben de dusunce ve ifade ozgurlugu cercevesinde ifade etmek isterim ki yazilmasi muhtemel kara lekeler listesi senin yorumunda ifade ettigin hususla sinirli degil, benim dikkat cekmeye calistigim hukuksal garabetin de tarihe yazilacak kara leke yarismasinda favori adaylardan biri diye dusunuyorum. Zira kanun onunde esitlik ilkesi asla vazgecemeyecegiz, vazgecmemiz gereken bir ilke…
20 Nisan 2011 09:04
fmerakli,
“Benim acimdan bir hakimin bunu soylemesi, soyleyebilmesi hakikaten de sozun bittigi yerdir. Acracia, cok merak ediyorum siz de bu hakimin “herkes kanun onunde esittir, ama bazilari daha esittir” anlamina gelen bu gorusune hak veriyor musunuz?”
Her zaman olduğu gibi elmalar ile armutları karşılaştırıyorsun. Eşitlikten ne anladığınız önemli. Sizin eşitlikten anladığınız insanların haksız yere tutuklanmaları, mideniz de bunu kaldırabiliyor!.Kanun önünde tutuklanan kişiler kanun önünde hakimler aracılığı ile eşitsiz hale getirilmiyor mu? Bana hele bir 163 kişinin senin açından niye tutuklu kalmalarını akademisyen olarak izah etsene. Edebiliyorsan tabii. Cevabını peşinen söyleyeyim. İncir çekirdeğini doldurmayacak gerekçeler öne süreceksin, başka konulara dalacaksın ve esas sorulanlara cevap vermeyeceksin.
Ama söyledimya senin adil olma diye bir sorunun yok.
Adil fmerakli yine iş başında.
20 Nisan 2011 09:52
Trsaby,
Elmalarla armutlari birbirine karistirmiyorum, bilakis onlari tasnif ediyorum.
Eger yukaridaki yorumumu dikkatli bir sekilde okumus olsa idiniz Balyoz saniklarinin tutuksuz yargilanmasi gerektigi seklindeki inancimi ifade etmis oldugum gercegini gozden kacirmamis olacaktiniz. Bunu halihazirda ve defaatle soylemis birine “saniklarin tutuklu yargilanmasini mideniz kaldiriyor” demenin bir anlami yok.
Elmalarla armutlari tasnif meselesine gelince. Olayi bir futbol maci gibi gorursek, ben sadece skor tabelasinda yazan sonucu degil, takimlarin oyunlarini da dikkate aliyorum. Saniklarin tutuksuz yargilanmasi sonucunu doguracak benim de destekleyecegim bir karari, benim asla kabul edemeyecegim, kanun onunde esitlik ilkesini hice sayan bir yaklasim ile savunan bir gorus ileri suruldugunde, o gorusu elestiririm. Hukuka sozde degil ozde saygi duyan herkesin de bu tavri almasi beklenir.
Madem sormussunuz ben kanun onunde esitlikten ne anladigimi soyleyeyim. Benim icin kanun onunde esitlik ilkesi baglaminda Balyoz saniklari ile KCK davasi saniklari arasinda ya da Ogun Samast ile Cetin Dogan arasinda bir fark yoktur. Hepsi haklarinda suc isnat edilmis adil yargilama hakkina sahip birer vatandasdirlar. Mahkemeler saniklara isnat edilen suclara iliskin tutuklama karari verirken ya da tutuklamalara yapilan itirazlari karara baglarken saniklarin bugun ya da gecmiste ust duzey gorevlerde bulunmus olmalarini goz onune alamazlar. Bir mahkeme kararinda mealen “saniklar ust duzey onemli gorevlerde bulunduklari icin taksirli suc da isleseler, muebbet gerektiren agir cezalik suc da isleseler haklarinda tutuklama karari verilemez” ifadelerinin yer almasi kanun onunde esitlik ilkesine saygi duyan herkesin icini acitmalidir.
Bugun Balyoz davasina bakip sirf sizin (ve benim) desteklediginiz tahliye karari sonucunu doguracagi icin karar serhinde yer alan bu ifadeyi gormezden gelmek isteyebilirsiniz, ama bu benim yapabilecegim bir sey degil. Eger ben bugun bu ifadeyi gormezden gelirsem, ileride mesela tutuklama karari gerektiren ust duzey ve onemli gorevlerde bulunmus bir AKP’li icin “ust duzey ve onemli bir gorevde bulundugu icin tutuklanamaz” dendiginde itiraz etmeye hakkim olmaz. Birisi kalkip “Sen Balyoz saniklarinin tahliyesi icin bu gerekceyi desteklemistin, simdi AKP’li icin niye itiraz ediyorsun?” dediginde soyleyecek bir lafim olmaz.
Siz bunu incir cekirdegini doldurmayacak bir gerekce olarak goreceksiniz, ama bu benim icin onemli mi? Degil, zira tutarli olmak, kendime duydugum saygiyi sarsmamak, sizin benim hakkimda ne dusundugunuzden daha onemli. Sirf saniklarin tutuksuz yargilanmasi gerektigini dusundugum icin bu sonucu verecek ama kanun onunde esitlik ilkesini goz ardi eden bir argumana ben destek veremem. Eger bu tavrim/gorusum nedeni ile adil olmadigima inaniliyor ise, sorun beni adil gormeyenlerin kanun onunde esitlik ilkesini ozumseyememis sakat bir adalet anlayisina sahip olmalarindan kaynaklanmaktadir ve bu benim ‘tamir’ edebilecegim bir sey degil…
20 Nisan 2011 11:17
fmerakli,
İşte incir çekirdeği.
“Sen Balyoz saniklarinin tahliyesi icin bu gerekceyi desteklemistin, simdi AKP’li icin niye itiraz ediyorsun?” dediginde soyleyecek bir lafim olmaz.”
Samimi olun beyim samimi. Hem sanıkların tahliyesini istiyorsunuz, savunuyorsunuz hem de yukardaki gerekçe ile tutukluluk hallerinin devamını. Yani şimdi bu şekilde adil mi olmuş oluyorsunuz? Kimi kandırıyorsunuz ki. Artık bir karar verseniz iyi olacak. Genel olarak, kimse sanıkların tutuksuz yargılanmasına karşı çıkmaz merak etme, hukuktan ne anladığını da bu şekilde gözler önüne seriyorsun. Ayrıca ortada olmayan (AKP ile ilgili) bir dava için varsayımlar üzerine yorumlar getirme, her olayı kendi özünde tahlil edelim.
Ortak paydamız sanıkların tutuksuz yargılanmaları olduğuna göre, şimdi bana kanun önünde tutuklu yargılanmalarının, kanunda ne kadar eşitlik ilkesine uygun olduğunu izah etmen gerekiyor. Tutukluğun devamı eşitsizlik değilde nedir acaba? Haydi buna cevap ver.
20 Nisan 2011 14:55
Trsaby,
Onyargili misiniz, kotu niyetli misiniz, yoksa okudugunuzu anlama konusunda sikinti mi yasamaktasiniz bilmiyorum ama iddia ettiginiz gibi ben yukarida verdigim gerekce ile tutukluluk hallerinin devamini savunmadim, tahliye karari verilmesi gerektigini dusundugum halde o gerekce ile tahliye kararinin verilmesinin dogru olmadigini savundum. Cunku o gerekce, kanun onunde esitlik ilkesi bakimindan hukuken sikintili bir duruma isaret ediyor.
Ben neden saniklarin tutuksuz yargilanmasi gerektigini dusundugumu de ifade edeyim, anlamaniza yardimci olacagi umudu ile.
Saniklar TCK’de yer alan anayasal duzeni degistirmeye iliskin suc isnatlari ile, yani darbe tesebbusu iddiasi ile yargilaniyorlar. Ben saniklarin tutuksuz yargilanmasini onayliyorum, cunku tutuksuz yargilanmalari durumunda isnat edilen sucu tesebbusten fiiliyata gercirmeleri mumkun degil. Olmaz ya, bir darbe yapilsa dahi yapilan o darbe balyoz davasina konu olan tesebbus olmayacak. Ben acikcasi saniklar tahliye edilirse delillerin karartilacagi konusunda da ciddi endiseler tasimiyorum, zira TSK artik eskisi gibi kapali bir kutu degil. Farkli komutanlarin delilleri karatma yonundeki cabalari gerek belgeleri gerekse ses kayitlari ile kamuoyu nezdinde ifsa oldu, ki bu girisimler hakkinda acilmis sorusturmalar da var. Eger saniklar tahliye olur ve delilleri karatmaya calisirlar ise balyoz/ergenekon davalarini darbeperver kliklerin temizlenmesi olarak goren ordu mensuplari savciligi ve/veya kamuoyunu bu girisimlerden haberdar edeceklerdir. Isin yargiyi degil, yurutmeyi ilgilendiren kismi ile ilgili olarak da eger ben karar verici olsa idim muvazzaf saniklarin dava suresince aciga alinmalari yonunde bir tasarrufta bulunurdum ki bu da delillerin karartilmasina iliskin ihtimali azaltici bir sonuc dogururdu. Ben saniklarin kacacagini da dusunmuyorum, adli kontrol hukumleri yeterli olacaktir.
Sozun ozu, kendilerine atili olan darbeye tesebbus sucunu fiiliyata gecirmelerinin mumkun olmadigini dusundugum, yani sucun niteliginin degismeyecegine inandigim icin yargilamanin tutuksuz saniklar ile devam etmesi gerektigini ifade ediyorum. Bu yaklasimim hukuksal baglamda doktrinel sikintilar iceriyor olabilir, hukukcu arkadaslarin bu yonde elestirileri olursa ona da saygi duyarim…
Sozun ozu, ben tahliye karari verilmesine karsi degilim, bilakis bu yonde karar verilmesinin dava acisindan bir sikinti yaratmayacagina inaniyorum. Ama mahkeme baskaninin tahliye yonunde gorus bildirmesine ragmen one surdugu gerekcelere inen hukuki anlayisa itiraz ediyorum…
Alin size bir incir cekirdegi daha…
20 Nisan 2011 16:17
“Onyargili misiniz, kotu niyetli misiniz, yoksa okudugunuzu anlama konusunda sikinti mi yasamaktasiniz”
Ben önyargılı degilim, okudğumuda gayet iyi anlarım. Fakat nedense sorduğum sorulara cevap alamıyorum. Sizin, sorulan sorulara kendi retoriginizde cevap verme ve çarpıtma sorununuz olduğunu düşünüyorum. Soruma yine cevap alamadım. Sorumu yineleyim belki cevaplarsın.
Tutukluğun devamı kanun önünde eşitsizlik değilde nedir acaba? (3. defa soruyorum)
“Isin yargiyi degil, yurutmeyi ilgilendiren kismi ile ilgili olarak da eger ben karar verici olsa idim muvazzaf saniklarin dava suresince aciga alinmalari yonunde bir tasarrufta bulunurdum ki bu da delillerin karartilmasina iliskin ihtimali azaltici bir sonuc dogururdu. ”
Iyi ki karar verici degilsiniz. Genelleme yapmanızın vahim sonuçları. Yurt dışında görev yapan seminer ile uzaktan yakından ilgisi olmayan muvazzaf sanıkların görevlerine de son vereceksiniz!!! İşte hukuk anlayışınız. Maalesef sizin gibi düşünen beyinler Türkiyede yargılama yapmakta.
Eğer bu ülkede adalet ve hukuk var ise öncelik ile seminer ile ilişkisi olmayan bu kişiler beraat edecekler. Sizde burdasınız ben de burdayım. Bu kişiler kolay kolay yetişmiyorlar, NATO da görev yapacak düzeyde asker yetiştir sonrada, bu kadarz zorluk ile yetiştirdiğin insanları darbe yapıyorlar diye suçla, bozdur bozdur kolaylıkla harca, anlaşılır gibi değil. Bu olaydan sadece askerler değil, tüm Türkiye kaybediyor.
20 Nisan 2011 16:45
Trsaby,
Ben cevap veriyorum ama siz anlamak istemiyorsunuz. Eger sizin mantiginizla gidersen tutuklama kararina, ya da tutuklamaya yapilan itiraz kararina mahkeme uyelerinden birisinin serh koydugu her davada kanun onunde esitlik ilkesi ihlal ediliyor gibi bir noktaya variriz, bu da ayri bir hukuki garabet olusturur. Bu dava kapsaminda yeterince hukuki garabetimiz var, bir tane daha eklemek kimseye bir fayda getirmez.
Sadece bu dava icin degil herhangi bir dava icin biz, saniklarin tutukluluk kararini yanlis bulabiliriz. Ancak mahkeme heyetinin oybirligi ya da oycoklugu ile aldigi kararda hakimler isnat edilen suc ve deliller arasindaki iliskiye bakarak tutukluluk karari ya da tahliye karari verebilirler. Ama tahliye karari saniklarin ustduzey gorevlerde calismis ya da calisiyor olmalari nedeni ile verilemez, ya da bu tahliyenin gerekcelerinden bir olarak sunulamaz.
Ayrica bir idari islem olarak dile getirdigim saniklarin dava suresince aciga alinmalari hususu iddia ettiginiz gibi saniklarin gorevine son vermek anlamina gelmemektedir, ilgili mevzuati acip bir okuyun bir bos zamaninizda.
Ayrica bu dava saniklari icin soylemiyorum ama kisilerin kolay yetismiyor olmasi ceza davalari bakimindan tali bir unsur bile degil. Zor yetisenler suctan muaf olacak degiller ya. Ayrica benim acimdan NATO’da gorev yapmak sisiz dile getirdiginiz gibi bir anlam tasimiyor, zira ornegin Kenan Evren NATO kapsaminda Kore Turk Tugayi’nda gorev yapmisti zamaninda ya da “28 Subat bin yil surecek diyen” diyen Kivrikoglu da zamaninda NATO Guneydogu Avrupa Muttefik Kara Kuvvetleri Komutanligi yapmisti. Simdi sirf zor yetisdiler, NATO’da gorev yapacak duzeye geldiler diye yaptiklarini/soylediklerini hos mu gorelim?
20 Nisan 2011 18:38
fmeraklı,
“Ben cevap veriyorum ama siz anlamak istemiyorsunuz. Eger sizin mantiginizla gidersen tutuklama kararina, ya da tutuklamaya yapilan itiraz kararina mahkeme uyelerinden birisinin serh koydugu her davada kanun onunde esitlik ilkesi ihlal ediliyor gibi bir noktaya variriz, bu da ayri bir hukuki garabet olusturur. Bu dava kapsaminda yeterince hukuki garabetimiz var, bir tane daha eklemek kimseye bir fayda getirmez.”
Ben ne soruyorum siz bana ne cevap veriyorsunuz? Kendi retoriginizi söylemeyi sürdürün bakalım. Hukuk ve kanun bir tane. Sanıklar kanun önünde tutuksuz yargılanmaları gerekirken iken, – bana bu konuda katıldığınızı belirtmiş idiniz-, tutukluluk hallerinin devam etmesi kanunun bükülmesidir. Asker sanıklar aleyhine eşitsizlik olmaktadır. Doğrumu yanlış mı?
Başa dönelim, bu sanıklar sizin söylediğiniz gibi ust duzey gorevlerde bulunmus olmalarindan dolayı hakimin yanlış anladığınız gerekçesi ile kayırılmamakta, tam tersine cezalandırılış olmaktadırlar. Hadi bunada hayır deyin. Sadece benim ile tartışmış olmak için tartışıyorsunuz gibime geliyor.
“.. kolay yetismiyor olmasi ceza davalari bakimindan tali bir unsur bile degil”
Anlaşılan sizin askerler ile alıp veremediğiniz çok şey var. Bu öfke kin neye ?
Geçmiş geçmşte kaldı, geçmişi düzeltebilecek bir durumumuz yok.
“Ayrica bu dava saniklari icin soylemiyorum Zor yetisenler suctan muaf olacak degiller ya.”
Kıvrıkoğlunun söylediklerini kesinlik ile onaylamıyorum ama esas konuşmamız gereken bu dava degilmi? Ayan beyan durumu ortada olan Doğan Fatih Küçük’ün yargıçlar eli ile kariyerinin yok edilmesine, yargısız infaz edilmesini de hoş karşılamam mümkün değil. Suç işlemiş mi ki cezalandırılmasını istiyorsun? Suç işlediğini ispat et sonra cezalandır.
“Ayrica benim acimdan NATO’da gorev yapmak sisiz dile getirdiginiz gibi bir anlam tasimiyor. zira ornegin Kenan Evren NATO kapsaminda Kore Turk Tugayi’nda gorev yapmisti zamaninda ya da “28 Subat bin yil surecek diyen” diyen Kivrikoglu da zamaninda NATO Guneydogu Avrupa Muttefik Kara Kuvvetleri Komutanligi yapmisti. Simdi sirf zor yetisdiler, NATO’da gorev yapacak duzeye geldiler diye yaptiklarini/soylediklerini hos mu gorelim?
Yine elmalar ile armutları karıştırmaya başladın. Ortak paydaları sadece NATO da görev yapmış olan darbe yapanlar ile darbeye teşebbüs bile etmeyen suçsuz kişileri karşılaştırmak ne kadar doğrudur?. Geçmişin öcünü suçsuz kişileri cezalandırarak alamazsınız. Bilerek isteyerek herşeyi eğip büküyor olman çok enteresan.
20 Nisan 2011 17:01
Sevgili Fmeraklı,
Meraklı bir akademisyen ne yapar? Öncelikle sorgular. Söz konusu sayın iki üyenin yazdığı ifadeler ne bağlamda kullanılıyor diye. Yani orjinal Serh yazısına döner.
Bakınca ne görür?
“2003 yilinda gerceklestirildigi iddia edilen bir eylemden dolayi, 2010 yilinda sorusturmaya baslanirsa, eylem tutuklama icin katalog suc olarak sayilan suclardan veya agir cezayi, ya da muebbet hapsi gerektiren suclardan olsa bile saniklarin/suphelilerin ozel durumlari, ust duzey ve onemli gorevlerde bulunmus yahut bulunmakta oluslari nazara alinarak tutuklama karari verilemez”
ifadesi Şerh yazısında YOKTUR. Bu alıntı şeklinde verilen ifade saygıdeğer iki üyenin yorumudur ve yönlendirme içermektedir ki bazı insanlar görüldüğü üzere hemen yönlendirilmiştir…
Peki gerçek nedir?
adresinden görüleceği üzere
“…Ayrıca belirtilen sebeplerden dolayı adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı gerekçesinde ise, hangi sanık için hangi kontrol sisteminin düşünüldüğü ve bununda HANGİSİNİN yine HANGİ sanık nedeniyle yetersiz kalacağı İZAH EDİLMEDEN karar verilmiş bulunmasının da izah edilir bir yönü yoktur. Çünkü sanıklardan bir kısmı halen ordunun üst düzeyinde görev yapan kişilerdir. Bir kısmı emeklidir. Bir kısmı yurtdışında devletin görevlisi olarak halen önemli görevlerde bulunmaktadır. Siz HER BİR SANIĞIN ÖZEL DURUMLARINI dikkate almadan ve hangi adli kontrol hükmünün HANGİ NEDENLE YETERSİZ KALACAĞINI belirtmeden adli kontrol sisteminin yetersiz kalacağını söylerseniz bunu insan vicdanı kabul etmez…”
Denmektedir. Yani kaçma şüphesi ya da delilleri karartma bağlamında takdir edersiniz ki emeklilerle, yurtdışında görevli olanlar ya da halen yurt içerisinde görevli olanların durumu farklıdır. Ona göre davranılması isabetli olur diyor sayın hakim.
Diğer iki üyenin anlama kapasitesini ise sizin takdirlerinize bırakıyorum.
20 Nisan 2011 17:15
Acracia’ya verdigim cevabi okuyunuz, o konuyu orada acikladim…
20 Nisan 2011 17:19
Gördüm. Cevabınızı da oraya yazdım! 🙂
20 Nisan 2011 10:55
Fmerakli:
Size cevabimi uzun uzadiya verdim. Surada:
https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/04/19/avukat-huseyin-ersoz%e2%80%99un-son-kararla-ilgili-yorumu-1/#comment-6183
Tasiyacagim simdi buraya ama bence burada devam edelim. Ben de sasirip obur tarafa yazmisim cunku.
Kopyaliyorum:
Fmerakli:
Oncelikle sunu hatirlatayim: ben bunu gorur gormez dava dusmeli demedim ki? Siz ve diger yorumcular/okuyucular da hatirlarsiniz ki, ben 11 nolu CD hakkindaki tutarsizliklar, sahtecilikler ortaya ciktigindan beri, adli emanete gomulu delillerden beri, o karsit delillerin bir kismin eksik olmasindan beri hep ayni seyi soyluyorum: bu dava dusmeli. Zira bel kemigi olan CD sahte. Bu dava, gerceklesmis, var oldugu bilinen darbe davalarina da bu usulsuzluklerle golge dusurur dedim kac defa.
Dolayisiyla serinkanliligimi kaybedip dusmeli bu dava diyor degilim. Bu davayla ilgili her bana ters gelen olayda oldugu gibi, bu dava inanirligini kaybedip yerlerde surunurken dile getirdigim gibi: evet. Bu dava bana gore dusmeli.
Gelelim sozun bittigi yere… anladigim kadariyla siz okumussunuz bu serhi ve soyle demissiniz:
“Izin verirsen ben de benim acimdan “sozun bittigi yer” neresi ifade etmeye calisayim. Muhalefet serhinde hakim Akcay’in su ifadeleri benim icin hakikaten de sozun bittigi yerdir:
’2003 yilinda gerceklestirildigi iddia edilen bir eylemden dolayi, 2010 yilinda sorusturmaya baslanirsa, eylem tutuklama icin katalog suc olarak sayilan suclardan veya agir cezayi, ya da muebbet hapsi gerektiren suclardan olsa bile saniklarin/suphelilerin ozel durumlari, ust duzey ve onemli gorevlerde bulunmus yahut bulunmakta oluslari nazara alinarak tutuklama karari verilemez’”
>>>Simdi belgenin aslina donup bakalim, yani sizin alinti yaptiginiz yere (s.11):
“Mahkememizin 04/04/2011 tarih ve 2011/402 D.is sayili itirazlarin reddine dair oy coklugu ile verilen kararindaki muhalefet gerekcesinde Baskan Seref Akcay “…cunku saniklardan bir kismi halen ordunun ust duzeyinde gorev yapan kisilerdir. Bir kismi emeklidir. Bir kismi yurt disinda devletin gorevlisi olarak halen onemli gorevlerde bulunmaktadir. Siz her bir sanigin ozel durumunu dikkate almadan…” demektedir.
Turkiye Cumhuriyetinde anayasa ve kanunlar duzenlenirken objektif, genel, kisiye ozgu olmayan, herkes icin esit mesafede duzenlemeler icermesi… v.b. evrensel ilkelerin esas alindigi, yururlukteki mevzuati uygulamakla yukumlu mahkemelerin de bu ilkelere gore kabul edilip yururluge konan yasalari uyguladiklari bilinmektedir.
Muhalefet serhindeki diger gerekcelerle beraber yukaridaki nitelemeden hareket edilecek olunursa ‘2003 yilinda gerceklestirildigi iddia edilen bir eylemden dolayi, 2010 yilinda sorusturmaya baslanirsa, eylem tutuklama icin katalog suc olarak sayilan suclardan veya agir cezayi, ya da muebbet hapsi gerektiren suclardan olsa bile saniklarin/suphelilerin ozel durumlari, ust duzey ve onemli gorevlerde bulunmus yahut bulunmakta oluslari nazara alinarak tutuklama karari verilemez’”
1) Bu sizin Seref Akcay’dan dogrudan alinti imis gibi verdiginiz cumle birebir Seref Akcay’a ait degil.
Uc kere ustunden gectim metnin, OCR ile de tarattirdim. Ben gozden kacirmadiysam, sizin soylediginiz kisim s.11 ise, o zaman o sizin dogrudan O’na ait olarak alintilamis verdiginiz kisim, O’nun koydugu serhin red beyaninda, heyetin Seref Akcay’in serhini, iki paragraf ustte alintilayip kesip koydugu cumleden fikrini yorumladigi anlami cikiyor. Altinda da sizin aynen tekrar ettiginiz hukuk devletine yakismayan esitlik ilkesi ihlali one suruluyor. Yaniliyorsam lutfen duzeltin, ancak o benim gorebildigim kadariyla, sizin alintiladiginiz kisim Seref Akcay’a ait degil. O’nun sozlerinin red gerekcesiyle yorumu.
2) Heyetin alinti yaptigi serh metnine baktim, nereden alinmis diye, butunune kendim bakayim, heyetin yorumladiginin aynisini mi yorumlayacagim acaba diye. Hani sizin alinti yaptiginiz kisimdan bahsediyorum, onlarin yorumu diye. Asagidaki kisim cikti. Biraz uzun ama yalniz. Bu yuzden sonraki yorumlarimi bir altta ayri girdide verecegim. Alintiliyorum, serh metninden:
“Atili sucun CMK 100. Maddede belirtilen katalog suclardan olmasi; Atili sucun CMK 100. Maddedeki suclardan olmasi kisilerin mutlaka tutuklanmasi manasina gelmemektedir. Bunun en guzel ornegi de yine dosyanin kendisidir. Cunku iddianamedi tum saniklar hakkinda ayni maddelerden dava acilmistir. O halde tum saniklar yonunden atili suc katalog suc olarak kabul edildigine gore ve bir insan katalog suctan dolayi dava acildigi icin tutuklanacaksa tum saniklarin tutuklanmasi gerekirken bir kismi tutuklanmamistir. Dolayisi ile tutuklanan saniklara atili sucun katalog suc oldugunu belirterek tutuklama gerekcesi yapmak kendi icinde CELISKI OLUSTUMAKTADIR [orijinalinde buyuk harfle yazilmis, aynen kopyaliyorum].
Ayrica belirtilen sebeplerden dolayi adli knotrol hukumlerinin uygulanmasinin yetersiz kalacagi gerekcesinde ise, hangi sanik icin hangi adli kontrol sisteminin dusunuldugu ve bununda [hatali yazilmis ama oldugu gibi kopyaliyorum; “bunun da” olacakti] hangisinin yine hangi sanik nedeniyle yetersiz kalacagi izah edilmeden karar verilmis bulunmasinda izah edilir bir yonu yoktur. ***[burasi yukarida sizin alintiladiginiz kismin basinda heyetin alintilayarak sizin Seref Akcay yazmis diye verdiginiz, ancak aslinda heyetin kendisinin yorumladigi kisim] Cunku saniklardan bir kismi halen ordunun ust duzeyinde gorev yapan kisilerdir. Bir kismi emeklidir. Bir kismi yurt disinda devletin gorevlisi olarak halen onemli gorevlerde bulunmaktadir. Siz her bir sanigin ozel durumunu dikkate almadan ve hangi adli kontrol hukmunun hangi nedenle yetersiz kalacagini belirtmeden adli kontrol sisteminin yetersiz kalacagini soylerseniz bunu insan vicdani kabul etmez.
ACIKLANAN BU DURUM KARSISINDA; OBJEKTIF OLARAK BAKTIGIMIZDA TUTUKLAMA GEREKCELERININ HUKUK VE DOSYA KAPSAMINA UYGUN OLMADIGI ACIKCA GORULMEKTEDIR.
Yine dosyadaki sorusturmayla ilgili diger bir hususa bakacak olursak:
Daha once kararimizdaki muhalefet serhimizde belirttigimiz gibi darbe yapacak kisilerin hazirladigi iddia edilen listelerde isimleri bulunan tum sahislar hakkinda birakin dava acmayi sorusturma dahi yapilmamistir. Eger bu listeler delil olarak kabul ediliyor ise, listedeki tum isimler hakkinda ayni islemi yapmaniz gerekir. Cunku deliller aynidir. Ya dava acarsiniz, ya kovusturmaya yet olmadigina dair karar verirsiniz. Ancak boyle yapilmamistir.
Simdi ayni delillerle farkli kisiler arasinda bu farkli muamele yapmanin esitlik kurali geregince izahi mumkun mudur? Degildir. Kaldi ki bazi kisilerin listede olmasina ragmen savcilikca hic cagrilmamis olmasinin da izahi hic mumkun degildir. Burada su soruyu sormak gerekir. Siz sorusturmaya cagirdiginiz saniklari hangi kistasa gore cagirdiniz? Iddianamede veya kovusturmaya yer olmadigina dair kararlarda bunun cevabini bulmak mumkun degildir.
Kimse islem yapilmayan kisiler hakkinda da islem yapilsin veya kovusturmaya yer olmadigina dair karar verilen sahislar hakkinda dava acilsin diyemez. Ancak bu celiskinin vurgulanabilmesi icin bu aciklamanin yapilmasi gerekmektedir.
Keza sanik DURSUN CICEK’in zaten baska bir suctan dolayi tutuklu olup cezaevinde bulundugu, bu dosyadan tutuklanmadigi takdirde nasil kacma suphesi olacagi, nasil delil karartacagi, nasil taniklari etkileyecegide anlasilmamis olup…
Diger bir konuya bakacak olursak:
Saniklardan AHMET SENTURK 28/08/2002 tarihinde emekli oldugunu belirtmistir.
Saniklardan AYTEKIN CANDEMIR, BARBAROS KASAR, BURHAN GOKCE, HASAN HAKAN DERELI, ILKAY NERAT, MUHARREM NURI ALACALI, ORKUN GOKALP, IKRAM OZTURAN, YASAR BARBAROS BUYUKSAGNAK, LEVENT ERKEK, TAYLAN CAKIR seminerin yapildigi tarihte yurt disinda olduklarini ve seminere katilmadiklarini beyan etmislerdir. Bunlarla ilgili genel kurmayin gorev yazilari ve belgelerinin yurt disina giris ve cikislariyla ilgili pasaport orneklerini ta en basindan beri dosyaya ibraz etmislerdir. Simdi bu belgelere neden itibar edilmedigi anlasilamamakla birlikte aradan bunca gecen zamana ragmen ancak 13/04/2011 tarihinde bu gorevlendirmenin ve yurtdisina cikisin sorulmasina karar verilmistir. Pekala bunca sure bu konu neden arastirilmamis oldugu izahtan varestedeir.
Bir sure sonra dosyaya konan bu belgeler resmi kurumlarca da teyit edildiginde bu saniklarin durumu ne olacaktir. Neden tutuklu kaldiklari nasil izah edilecektir? Bunu da izah etmek mumkun degildir.”
Yorum tarafından acracia — 20 Nisan 2011 @ 09:55 | Cevapla
*
>>>> Yani kisacasi, benim anladigim, bu usulsuzlukleri, celiskileri ortaya koyarak, adli kontrolun yetersiz kalacagi gerekcesiyle topyekun o kadar kisiyi ayni gerekceyle tutuklamalarina karsilik,
a) tutuklanmalarina listede adlari olmasi yeterliyse, ki blog yazarlari boyle bir ornegi verdiler zaten Dogan Fatih Kucuk uzerinden 17.4.2011′de, neden listede adi gecen herkes en azindan kovusturulmuyor, kovusturulmuyorsa kistas nedir, esitlik, esit muamele ihlali degil midir;
b) gerek yurt disinda, gerekse emekli oldugu icin seminere katilmamis sahislar bulunmaktadir, bunun hakkinda da kendilerine bilgi sunuldugu halde ancak 13.4.2011 tarihinde bu durumun sorulmasina karar verilerek, sahislarin kanun onunde adil bir sekilde, yani *esit* haklara sahip vatandaslar gibi yargilanmalari, haklarina saygi gosterilmesi gibi bir goruntu vermemektedirler;
c) ayrica serhte yer alan, zaten yurt disinda bulunan, ancak tutuklama karari cikinca yurtdisindan gelerek kendisi teslim olmus bir sahis da var; dolayisiyla adli kontrolun yetersiz kalacagi eger herkes icin gecerliyse, ya da kacma tehlikesi varsa, kimse zaten kacmadigi gibi bir de bu sahis gibi birisi de ulkeye donup de teslim olduysa, bu yetersizligin gerekcesi nereye dayandiriliyor
gibi sorular var. Bu durumda, evet, sizin cimbizladiginiz gibi bir iki cumle olsa, amenna diyecegim. Oysa benim o cimbizlanan ve de dogrudan Hakim Seref’e ait olmayan o alintidan benim anladigim, butun bu alintilarin isiginda sudur:
bu faktorler varken, boyle ornekler varken, bu sahislarin bir vatandas olarak kanun onunde diger vatandaslarin sahip oldugu haklara sahip olmalari gerekirken, kendileri zaten kacmaya calismamisken, seminere bile katilmamisken, yurt disindan gelip teslim olmusken, butun bu sahislarin hepsine birden sanki hepsinin durumu birmiscesine adli kontrol yetersiz kalir nasil denebiliyor idi.
Bu durumda da evet, eger ciddi bir sekilde saibesiz yurumus olsa ve tum deliller ayni istikameti gostererek suclu dedirtse, aynen sizinki gibi tepki verilmesi hakli olacak “sozun bittigi yer” derdim.
Ancak, belkemigi sahteligi kat be kat ispatlanmis bir CD olan davada, bir de ustune savcilar tarafindan adli emanete gomulen karsi deliller varsa, bunlar eninde sonunde siddetli itirazlar sonucunda sanik avukatlarina verilse dahi 700 sayfaya yakin eksik sayfa varsa (bana Allah askina savcilar soyle acikladi, boyle acikladi demeyin, guvenirlikleri olmasi icin soylediklerinin, yaptiklari icraatin boyle olmamasi gerekirdi) sirf hukukun karsisinda haklari cignenerek magdur durumda kalabilecek olanlari birakin, halen muvazzaf olanlarin is yerlerinde kaldiklari zor durumu da goz onune almak gerekir. Evet. Bu da sizin dediginiz gibi bazilari daha esittir gibi degil. Bu kadar haksizlik oluyor, bu sahislarin kisisel durumlarini goz onune aldiniz mi, bu sahislarin ileride dusmus olacaklari sirf hukuki degil, ayni zamanda da mesleki goturusu olan bu olasi magduriyetlerin temel dayanagi nedir, hepsininki de ayni sey olamaz, 11 nolu CD de sorunlu oyle butun bunlarin hesabini kim verecek idi benim cikardigim anlam.
Bakin anlam butunlugu bozulmasin diye de tamamini oturup yazdim (cunku kopyalatmadi PDF).
Buna da epey vakit harcadim, cunku bu bilginin bu sekilde burada ihmal edilmesine gonlum razi olmadi. Bu sebeple de rica ediyorum, eger hele ki benim dedigim gibi gozumden kacmis bir sey yoksa, sizin Hakim Seref Akcay’a ait diye verdiginiz o alinti O’na ait degil. Bu bir. Hakim Seref Akcay’i yorumunuz, reddi yapanlarin yazdigi yorumun aynisi, ya yalniz orayi okudunuz, ya da onlarin okudugu gibi okudunuz. Oysa onlarin da alinti yaptiklari ana metne donup baktiginizda, onlarin da ayni sizin gibi cimbizladiklarini goruyorsunuz. Bir butune bakildiginda, ben sizin cikardiginiz anlami degil, tam tersine esitlik ilkesinden hareketle hak korumaya calistigi izlenimine kapildim.
Olasi bir baska yoruma acik da sunu soylemis:
“Bu red kararlarina, gerek dosyaya bakacak olursak:
Dava kamuoyuna mal olmus ve su anda halen askeriyenin onemli gorevlerinde bulunan ve tutuklanmasi nedeniyle de Turk Silahli Kuvvetlerini ilgilendiren bir davadir,
Bu nedenle hukukcu olarak bu tur dosyalarda onyargisiz ve objektif davranmak zorundayiz”
Ve sahislarin nasil kacar suphesiyle haklarinda yakalama karari ciktigini ama kacmadiklarini vs anlatmis. Bu yukaridakini sizin dediginiz anlama cekmek mumkun olabilirdi; sayet dava gercekten de bu kadar kamuoyuna mal olup, eger Fenerant’in da daha once acikladigi gibi terfilerde tikamalar, tasfiyeler olacaksa mumkun oldugunca dikkatle ve ozenle ele alinmasi gerektigi. Zira bu Silahli Kuvvetlerin emir komuta zincirini tamamen etkileyecek bir dava. Ve eger gercekten saglam zemine oturuyorsa bu dava etkilesin, kimsenin diyecegi olamaz, ama bu serhte de dile getirildigi gibi bu kadar saibe, bu kadar usulsuzluk varken, cok daha ozenli olmak gerekir zira bu bir kamu davasi artik.
Fmerakli: sizin icin soz, bu cimbizladiginiz yerde bitiyorsa, diyecek sozum yok. Bu serhte dile getirilen o kadar usulsuzluk, sorun, yiginla saibe dururken, bu tarz bir alintiyla hakim orduyu gozetiyor imasi ile sozu bitiriyorsaniz benim diyecegim bir sey yok. Ama tekrar ediyorum, ileride bunlar yazilacak.
Son olarak: rica ediyorum, alintilarinizi daha dikkatli yapin. Bu kacinci oluyor.
Yorum tarafından acracia — 20 Nisan 2011 @ 10:42 | Cevapla
“sayet dava gercekten de bu kadar kamuoyuna mal olup, eger Fenerant’in da daha once acikladigi gibi terfilerde tikamalar, tasfiyeler olacaksa mumkun oldugunca dikkatle ve ozenle ele alinmasi gerektigi.” demisim, soyle devam edecekti
“…gercegi ortada olmasaydi.”
Bir de yanlislikla Hakim Seref Akcay’in adini Hakim Seref diye yazmisim; duzeltirim.
20 Nisan 2011 14:31
Acracia,
Oncelikle hakkini teslim edeyim, alintiladigim ifade metin icerisinde tirnak icinde verildigi icin, yogunlukla akademik metinleri okumaktan kaynakli olsa gerek ifadenin direkt alinti oldugunu dusundum. Metnin tamamini okumus olmama ragmen ozellikle o ifadeyi metinde arama geregi duymamistim.
Ancak, bu husus temelde benim soylediklerimi gecersiz kilmiyor. Zira mahkeme baskani Akcay adli kontrol hukumlerinin yeterli olup olmadiginin hangi sanik icin yeterlio hangi sanik icin yetersiz olacagi degerlendirilmesinin yapilmasi ile ilgili olarak “… saniklardan bir kismi halen ordunun ust duzeyinde gorev yapan kisilerdir. Bir kismi emeklidiir. Bir kismi yurtdisinda devletin gorevlisi olarak halen onemli gorevlerde bulunmaktadir” ifadesini kullanmis. Tirnak icindeki ifade yukarida da alintiladiginiz gibi bu sefer mahkeme baskanina ait.
Ben de diyorum ki saniklarin “halen ordunun ust duzeyinde gorev yapmalari” ya da “yurtdisinda devletin gorevlisi olarak halen onemli gorevlerde bulunmalari” mahkemenin karar verirken dikkate almasi gereken hususlar defildir, bilakis kanun onunde esitlik ilkesi geregi mahkeme bu tur olgulara gozunu kapatmak durumundadir.
Ayrica mahkemenin diger iki uyesinin isaret ettigi gibi, hakim Akcay’in da katilimi ile mahkeme heyetinin oybirligi ile karara bagladigi diger cok sanikli diger davalarda hakim Akcay’in Balyoz davasi saniklari icin one surdugu gerekceleri one surmemis olmasi, aksine diger iki uye ile birlikte bu kararda izlenilen usulu takip etmis olmasi da ayrica onem tasiyor. Hakimin farkli davalardan yargilanan sanik/suphelilere farkli kriterler uyguladigi izlenimini uyandiran bu durum da kanun onunde esitlik ilkesi bakimindan soru isaretleri yaratiyor.
Ayrica Hakim Akcay’in serhinde yer alan tek hukuk garabeti de bu degil. Daha onceden de dile getirmistim, siz de yukarida alintiladiginiz icin bir kez daha altini cizmeyi uygun buldum. Serh metninde Cicek Albay ile ilgili soyle bir ifade var:
“… sanik Dursun Cicek’in zaten baska bir suctan dolayi tutuklu olup cezaevinde bulundugu, bu dosyadan tutuklanmadigi surece nasil kacma suphesi olacagi, nasil delil karartacagi, nasil taniklari etkileyeceginin anlasilamamis olup”
Hukuk egitimi almis olmama ragmen, kendimi hukuk alaninda uzman olarak addetmiyorum, ama yukaridaki gibi bir gerekceyi sina kagidina yazan bir hukuk fakultesi ogrencisinin isi zor diye dusunuyorum. Bu hukuki yorumdaki garabeti daha once ornekle aciklamistim, asagiya aktariyorum:
“Ornegin sanik A, gecen yil isledigi iddia edilen ve Ocak ayinda yakalanip tutuklandigi bir tecavuz davasinda sanik. Bu dava surerken bir baska dosyanin savcilari gecen yil islenen bir cinayet olayi ile ilgili olarak da sanik A ile ilgili dava acmis olsunlar. Acilan bu ikinci davanin hakimleri de sanik tecavuz sucundan tutuklu oldugu icin cinayet sucundan tutuklanmasina gerek yok diye bir karar vermis olsun. Bir sure sonra da sanik A’nin kendisine atili tecavuz sucunu islemedigi, gercek failin yakalandigi, tutuklandigi ve bu nedenle de tecavuz davasindan sanik A’nin tahliye edildigini varsayalim. Sakin A’nin kendisine atili cinayet sucunu gercekten islemis oldugu durumunda ortaya cikan garabeti gormek zor degil. Sanik gercekten isledigi suctan tutuklanmiyor, cunku kendisine atili ama aslinda islemedigi bir suctan halihazirda tutuklu. O sucu islemedigi ortaya cikip tahliye edilince de gercekten isledigi suc tutuklanmayi gerektirdigi halde o davada hakkinda tutuklama karari olmadigi icin tahliye oluyor – sonra ne yapar bilinmez, kayiplara mi karisir, delilleri mi karartir, taniklari mi susturur…”
Yine altini cizeyim, basta trsaby olmak uzere kimi yorumcular sanki ben tutukluluk halini onayliyormusum gibi bir resim ciziyorlar; alakasi yok. Ben sadece mahkeme baskaninin gerekcelerini elestiriyorum, zira yukaridaki ornekten acikca anlasilacagi uzere Dursun Cicek bir baska davadan halihazirda tutuklu oldugu icin bu davadan tutuklanamayacagini soylemek hukuki bir garabettir. Yine soyluyorum, bunu Dursun Cicek’in bu davadan tutukluluk halini destekledigim icin soylemiyorum, sadece bu davada degil hicbir davada bu gerekce ile tutukluluga yer olmadigi kararina hukuken varilamaz, varilmamalidir diyorum.
Yine mahkeme baskaninin onceki serh gerekcelerinde oldugu gibi planlandigi iddia edilen darbenin yapilmamis olmasi nedeni ile “ihtiyari vazgecme” durumunun sozkonusu oldugunu ifade etmesi de ayri bir hukuki garabet:
“Netice gerceklesene kadar her asamada failin suc yolundan donmesini vazgecme olarak kabul etmek gerekir”
Mahkeme baskaninin bu yorumunu gecerli kabul edersek, ki bu mumkun degil, gerceklesene kadar darbeyi yargilanir bir sey olmaktan cikarmis olmak gibi bir noktaya varmak mumkun, ki bu, daha onceden ifade ettigim gibi, “benim pek icime sinen bir hukuki yorum degil, zira tarih gosteriyor ki netice gerceklesince hem en azindan uzunca bir sure failleri yargilayamiyorsun, hem de darbe zaten yapilmis oluyor, bunun yarattigi travmayi toplum yasamak durumunda kaliyor. Bir de netice gerceklesene kadar suc yolundan donmeyi vazgecme olarak kabul etmek, darbe planlayanin eline yakalaninca soylenmek uzere “biz planlamistik ama sonra vazgectik” deme gibi bir koz vermek anlamina da gelebilir.”
Bir de muhalefet serhinde hakimin bir ifadesine daha dikkat cekmissiniz ki bence bu da sikintili bir ifade:
“Bu red kararlarina, gerek dosyaya bakacak olursak:
Dava kamuoyuna mal olmus ve su anda halen askeriyenin onemli gorevlerinde bulunan ve tutuklanmasi nedeniyle de Turk Silahli Kuvvetlerini ilgilendiren bir davadir,
Bu nedenle hukukcu olarak bu tur dosyalarda onyargisiz ve objektif davranmak zorundayiz”
Hukukcu olarak bir hakim her davada onyargisiz ve objektif davranmak durumundadir, aksi dusunulemez. Bunun dile getirilmesini, hakimin onyargili ve subjektif davrandigi yonunde elestirilere karsi bir onsavunma olarak degerlendirenler de cikacaktir. Hakimin Balyoz saniklari icin gundeme getirdigi kriterleri, mahkeme heyetinin oybirligi ile aldigi diger davalarda dile/gundeme getirmemis olmasi da bir subjektiflik gostergesi olarak algilanmaya acik bir durum yaratmaktadir. Hakimin bu ifadesi de saniklarin onemli gorevlerde bulunuyor olmasinin itirazi karar baglarken kendisince dikkate alinan ya da alinmasi gereken bir husus oldugu yonunde bir kanaate sahip oldugunu dusunduruyor ki bu da yine benim elestirilerimin kapsami icinde bir sikintiyi isaret ediyor.
Bir de teknik bir nokta var ki onun da altini cizmek lazim. 11. Agir Ceza Mahkemesi tutukluluk kararlarina yapilan itirazi ust mahkeme olarak incelemis ve karar baglamistir, Balyoz davasi hakim Akcay’in baskanligini yaptigi bu mahkemede gorulmemektedir. Hakim Akcay’in muhalefet serhinde, yargilamayi yapan mahkemenin yetki sahasinda olan ihtiyari vazgecme dahil pek cok konu sadece gundeme getirilmemis, ayrica hukum tesis eder sekilde ifade edilmistir, ki ihsas-i rey tartismasi da buradan dogmaktadir.
Sozun ozu, tartismaya konu muhalefet serhi benim acimdan bir dizi hukuksal sikintiyi icerisinde barindiran bir metindir ve zaten tartismali olan balyoz davasina eklemlenmis zincirin yeni bir halkasidir…
20 Nisan 2011 17:16
Anlaşılan benim dikkat çekmek istediğim nokta zaten gündeme gelmiş durumda. Gerçek ortaya çıkmış, bağlam konulmuş.
Buna rağmen iddia şu:
“…Ben de diyorum ki saniklarin “halen ordunun ust duzeyinde gorev yapmalari” ya da “yurtdisinda devletin gorevlisi olarak halen onemli gorevlerde bulunmalari” mahkemenin karar verirken dikkate almasi gereken hususlar defildir, bilakis kanun onunde esitlik ilkesi geregi mahkeme bu tur olgulara gozunu kapatmak durumundadir…”
Söylenilen özünde şu. Tutuklanma sürecinde karar verilecek. Madem herkes kanun önünde eşit herkes tutuklansın ya da herkes tutuklanmasın. İddianız bu mu?
Birileri bazı davalarda tutuklanırken diğerleri neden tutuklanmıyor? Hani eşitlik?
Delilleri karartma ya da kaçma şüphesi tutuklanma konusunda bir kıstas. Bir emekli ile bir muazzaf subay arasında delilleri karartma bağlamında fark olabileceği olasılığını göremiyor musunuz? Ya da yurtdışı görevinden mahkeme için gelen bir görevli subayla, bir emekli arasında kaçma şüphesi bağlamında bir fark yok mu?
Yasa kriter koymuş ve herkesi bu kritere göre sınanma bağlamında EŞİT kılmış. Sınav sonucu bağlamında değil!
Bu farkı anlayamıyor musunuz gerçekten?
Yoksa gene hakim Akçay’ın dediği gibi kimileri neden tutuklu da diğerleri değil? Aynı davada?
DEniz Çiçek meselesini de gündeme getiriyorsunuz. Tutuklu olduğu davada eğer tutukluluk durumu değişirse, bu mahkeme oturur gerekirse tutuklama kararı alır. Durumu değiştiği için. Sorun ne?
Yukarıda yazdığım gibi iki saygıdeğer üye YÖNLENDİRİCİ bir ifade kullanıyorlar, olmayanı yazıya döküyorlar, bu konuda sevgili Fmerkalı tek cümlede geçiyor, YÖNLENMİŞ bir şekilde orjinal metne bakmadan yargıda bulunuyor, tek cümlede geçiyor, ama kendince hukuk bilgisini sorguladığı Hakim Akçay hakkında bir torba yazı yazıyor.
Vallahi artık sıkıldım sizin bilgiye dayanmayan ve önyargı kokusu Atlantiği aşıp gelen yazılarınıza cevap yetiştirmekten…
Sevgiler.
20 Nisan 2011 17:56
Sorun muhalefet serhinde saniklarin yurticinde ve yurtdisinda ustduzey/onemli gorevlerde bulunmasina atif yapiliyor, ben de diyorum ki bu hukuki acidan kabul edilebilir bir kistas degildir. Eger kistas ustduzey ve onemli gorevlerde bulunmak ise bu davada 30-40 tane astsubay ya da rutbesi yuzbasi ya da daha dusuk turbeli subay sanik olarak yargilaniyor ve bunlar ustduzey/onemli gorevlere sahip degiller. Bu nedenle hukuki acidan garabet bu kistas sadece bu davada bile uygulansa adaletsiz sonuclar dogurma potansiyeli var.
Dursun Cicek meselesi ile ilgili olarak da “sorun ne?” diye sormussunuz, yanit kanimca cok acik: sizin bilgisizliginiz.
Verdigim ornekten devam edersek saniyormusunuz ki tecavuz sucundan sanik hakkinda tahliye karari verilince, cinayet davasina bakan mahkemenin hakimleri hemen adliyenin bir kosesinde toplanip hemencecik yeni bir tutuklama karari alacaklar. Siz Turkiye’de yarginin boyle cabuk isledigine gercekten inaniyor musunuz? Ya da yeni tutuklama karari alinana kadar sanigi cezaevinde nasil tutacaksiniz. Hakkinda tahliye karari verilmis ve bir baska tutuklama karari olmayan saniga “siz burada takilin, biz yeni tutuklama karari getirecegiz” mi diyeceksiniz? Sanik tahliye edildikten sonra yeni karar gelene kadar sanigi cezaevinde tuttugunuz her dakika hakkinda baska bir tutuklama karari olmadigi icin hurriyeti tahdit sucunu islemek anlamina gelir, ki Turkiye’de hukuk sisteminin hizi goz onune alindiginda bu kararin ne kadar surede cikacaginin takdirini de size birakiyorum. Ayrica siz olaya Dursun Cicek parantezine sikistirilmis bir at gozlugu ile baktiginiz icin hakimin ileri surdugu gorusun pratikte Turk hukuk sisteminde uygulanmasi durumunda ortaya cikacak is yukunun boyutunu da gozden kacirmaktasiniz. Turkiye’de bugun belki onbinlerce sanik birden fazla suc isnadi ile yargilaniyor ve bu farkli davalarda tutuklama, farkli davalarda tahliye veriliyor. Eger Dursun Cicek’e icin soylediginiz gibi mahkemelerin diger davalarda “durumu degisen” her sanik icin yeniden oturup karar almasi gerekecek ve bu da zaten yavas isleyen hukuk sistemini iyice hantallastiracaktir dogal olarak. Sozun ozu, siz saniklarin ust duzeyde/onemli gorevlerde bulunmalarina ya da Dursun Cicek ornegindeki olaya Balyoz davasi acisindan bakiyorsunuz, sanki ulkede yargilamasi suren tek dava buymus gibi bakiyorsunuz, ben daha buyuk resme bakiyorum ve muhalefet serhinde ifade edilen hukuksal garabetlerin sadece bu dava icin degil hukuk sistemimizde gorulen diger davalar ve sistemin butunu icin ne tur implikasyonlari olabilir, onun uzerine de kafa yoruyorum…
20 Nisan 2011 19:18
Sevgili Fmeraklı,
Tek cümleyle bir soru sormuştum.
“…Yasa kriter koymuş ve herkesi bu kritere göre sınanma bağlamında EŞİT kılmış. Sınav sonucu bağlamında değil! Bu farkı anlayamıyor musunuz gerçekten?…”
diye. Yazdıklarınızdan tam anlayamadım yanıtınızı.
EVET ANLIYORUM dediğinizi varsaymayı tercih ediyorum ve onun üzerinden yazıyorum aşağıdakileri…
“…30-40 tane astsubay ya da rutbesi yuzbasi ya da daha dusuk turbeli subay sanik olarak yargilaniyor ve bunlar ustduzey/onemli gorevlere sahip degiller….”
demişsiniz. Ne güzel demişsiniz. Misal alt rütbelilerin delilleri değiştirme kapasitesi, üst rütbelilerden farklı değerlendirilebilir. Öte yandan üst rütbelilerin kaçma olasılığı da alt rütbelilerden farklı değerlendirilebilir. ŞERH’de ifade edileni okursanız, (yaf, zul geliyor ama yazmadan geçemeyeceğim) ve de okuduğunuzu önyargısız olarak değerlendirirseniz itiraz BU İŞLEMİN yani EŞİT ŞARTLARDA SINAVDAN GEÇİRME işleminin HER BİR SANIK İÇİN yapılmadığına yönelik.
Yapılmalı mı? (YUKARIDA FARKI ANLADIĞINIZA EVET DEDİĞİNİZİ VARSAYIYORUM) Evet yapılmalı. Yapılmış mı? Hayır. Bu durumda siz de BU BAĞLAMDA Akçay’la aynı görüşte olmak durumunda değil misiniz? Evet. Yani itirazında haklı mı? HAKLI.
Metinden benim anladığım Akçay’a göre önemli bir görevde olan birisinin önemsiz bir görevde olan birisine göre farklı bir durumu olduğu ve bu sınavın sonucunda da farklı bir sonuç çıkabileceği. Peki bu konuda kararı kim verecek. Mahkeme heyeti. Kararı versinler, çıkan sonuçları hep birlikte eleştirelim.
Bu konuda anlaştığımızı umut ediyorum…
Aslında eşitlik konusunda bir duyarlılık gösterilecekse asıl Akçay’ın dikkat çektiği bir konu üzerinde göstermek gerekir. “…Şimdi aynı delillerle bu farklı muamele yapmanın eşitlik kuralı gereğince izahı mümkün mü..? (bkz. http://www.tsk.tr/10_ARSIV/10_1_Basin_Yayin_Faaliyetleri/10_1_Basin_Aciklamalari/2011/ba_05/7.jpg ) Bu konuda bir şey yazdığınıza şahit olduk mu? Hayır olmadık. Neden? Muhtemelen dikkatimden kaçmıştır, çünkü sizin eşitlik konusundaki duyarlılığınızdan şüphem yok.
Dursun Çiçek meselesine gelince, sevdiğim bir söz vardır “Devlet isterse Harran Ovasında bir toplu iğneyi bulur istemezse Rize Belediye Başkanını yıllarca arar da bulamaz” diye. Dursun Çiçek örneğindeki ısrarınızı da anlamıyorum. Sanki serbestken kaçmış ya da delil kararttığına dair bir emare varmış da…
Öncelikle verdiğiniz örneğin kurgusu yanlış. Dilerseniz oradan başlayalım.
İnsanlar hangi gerekçelerle tutuklanabilir? Eğer katalog suçlar söz konusuysa kuvvetli suç şüphesi yeterli. Değilse o durumda kaçma şüphesi ya da delilleri karartma olasılığı gibi bir “tutuklama nedeni” gerekli. Bu faktörlerin farklı kombinasyonları kişilerin yargılandığı farklı davalarda farklı şekilde tezahür edebilir. Ne bileyim birisinde delilleri karartma olasılığınız vardır diğerinde ise katalog suçlardan birisinde kuvvetli suç şüphesi bulunmaktadır. (http://www.abchukuk.com/makale/makale315.html )
Hali hazırda tutuklu olan birisi, yani kaçma olasılığı sıfır ve delilleri karartma olasılığı sıfır olan birisi “katalog suç olmayan bir suçtan yargılanırken” tutuklarsanız bu HUKUKİ OLMAYACAKTIR. Çünkü tutuklanması için kanunda sayılan geçerli bir neden yoktur. Öncelikle hali hazırda tutukludur ve ne delilleri karartabilir ne de kaçma şüphesi vardır. YANİ elinizde hukuki bir neden yoktur tutuklamak için. Zaten Hakim Akçay’da şunu ifade ediyor kabaca: “Sen kalkıp da isnat edilen suçlar katalog suçtur o yüzden ben tutukluyorum diyemezsin. Bunun farkındasın ki kararlarında tutuklama nedenleri olarak kaçma, karartma, v.b. nedenleri de saymışsın. Üstelik iddianameyi de oluştururken suç vasfının değişmesi olasılığına atıf yapmışsın. Tutukluluk durumu istisnadır aslolan masumiyet karinesidir. Yaptığınız Anayasa’nın suçlu olduğu ispatlanana kadar herkes suçsuzdur maddesi ile çelişmektedir. Dursun Çiçek için tutuklama nedeni var mıdır? (kaçma ya da karartma), Yoktur. O halde bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur”.
Af buyurun ama ilk defa görüyorum “Türkiye’nin adalet sistemine güven olmaz, tekrar toplanıp karar almamız yıllar sürer, bu nedenle biz gene de tutuklayalım mantığından yola çıkılarak karar alınmasının hukuki olduğunun savunulmasını. Hangi kanun maddesi bu gerekçelerle de tutuklanmayı mümkün kılıyor, biliyorsanız söyleyin de biz de aydınlanalım.
Sevgiler.
20 Nisan 2011 19:21
..Bu arada farkındaysanız Dursun Çiçek konusunda saygıdeğer iki üye, Akçay’ın muhalefet şerhinde bir sorun görmemişler. Siz bu bağlamda onlardan daha ileride bir konumdasınız. Dilerseniz görüşlerinizi onlara da iletin ki, yararlansınlar.
Sevgiler.
20 Nisan 2011 19:58
Evet sorun gormedikleri icin tutuklama kararina itirazi reddetmisler…
Kemal bey kusura bakmazsaniz, ben tartismayi ne sizinle ne de herhangi bir baska birisiyle bu denli yerlede surunen bir seviyede surdurme taraftari degilim…
Balbay’in rezil haberini savunmaniz ve bunu yapis biciminiz sizinle tartismanin manasiz bir surec oldugunu gostermisti zaten, burada yaptiginiz yorumlar da ustune tuy dikti desem yeridir…
O yuzden ben demokrat’in izinden gidiyor, su dakikadan sonra size cevap verneyi zul addediyorum… yorumlarinizi uzerinde dusunmeye ve kelam etmeye kayik bir seviyeye getirene kadar da sizi blogun diger yorumculari ile basbasa birakiyorum…
20 Nisan 2011 19:47
Karara serh koyan hakimin tartismaya konu onemli/ustduzey gorev kavramlarini kullandigi baglami dikkate almazsaniz o hukuki yorumdaki garabetin bir benzerini yukaridaki satirlarinizda farkli derinlik ve siddetde sergilemek de kacinilmaz oluyor.
Ben meramimi bir iki cumle ile ifade etmistim, Balbay’in darbeperver haberini savunan, savunabilen biri ile surdurulecek bu tartismanin bir yere gitmeyecegini biliyorum, o yuzden yukaridaki ifademi, benim olaya nasil baktigimi gostermesi acisindan buraya da kopyaliyorum:
“…saniklarin “halen ordunun ust duzeyinde gorev yapmalari” ya da “yurtdisinda devletin gorevlisi olarak halen onemli gorevlerde bulunmalari” mahkemenin karar verirken dikkate almasi gereken hususlar degildir, bilakis kanun onunde esitlik ilkesi geregi mahkeme bu tur olgulara gozunu kapatmak durumundadir.
Ayrica mahkemenin diger iki uyesinin isaret ettigi gibi, hakim Akcay’in da katilimi ile mahkeme heyetinin oybirligi ile karara bagladigi diger cok sanikli diger davalarda hakim Akcay’in Balyoz davasi saniklari icin one surdugu gerekceleri one surmemis olmasi, aksine diger iki uye ile birlikte bu kararda izlenilen usulu takip etmis olmasi da ayrica onem tasiyor. Hakimin farkli davalardan yargilanan sanik/suphelilere farkli kriterler uyguladigi izlenimini uyandiran bu durum da kanun onunde esitlik ilkesi bakimindan soru isaretleri yaratiyor.”
Dursun Cicek meselesi ise garabetin dip noktasi. Bugune degin Turk hukuk sisteminde gorulen davalarda saniklara ayri iddianamelerde isnat edilen taksirli suclardan ayri ayri tutuklama kararini veren mahkeme heyetlerinde gorev alan kimilir kac hakim hukuktan anlamiyor, siz anliyorsunuz. Tebrikler…
20 Nisan 2011 20:34
Fmerakli:
Bakin, acikliga kavusturayim:
1) Elbette herkese esit davranilmali kanun onunde. Ama bu davada oyle mi? Degil.
2) Usulsuzlukler, celiskiler, esitlik ilkesini ihlal ediyor mu? Hakim Seref Akcay’in da serhindeki f şıkkında da belirttigi gibi, ediyor.
3) Sanki bu davanin gorulus bicimi ve usulsuzlukler, tutukluluklar, Hakim Seref Akcay’in isaret ettigi bazi ornekler de dahil, kitabina uygun yapilmis uygulamalarin sonucu mu? Degil. Demek ki bir haksizlik var. Esitlik ihlali var.
4) Yukaridan hareketle, bu durumda diger hakimlerin ve savcilarin sanki hukuki esitlik kaygilari varmis gibi gorunuyor mu? Gorunmuyor. Bu durumda alenen ifade etmeseler de aslinda asil onlarin o manaya gelebilecek ihsas-i rey imasi tasiyan uygulamalari var mi? Ben hukukcu degilim; takdiri okuyanlara ve hukukculara birakiyorum; onlar daha iyi bilir.
5) Bu durumda, eger cimbizlamadan, bir butun icinde okursaniz o serhi, ya da aksine kanit bulacagim diye okumazsaniz, aslinda o serhin, red metninden daha fazla egaliteryen, esitlikci bir sekilde kaleme alindigini gorursunuz.
Ortada kanun onunde esitlik ilkesini ihlal eden onca *uygulama* varken, sizin takildiginiz nokta cimbizlayip evet, en basta benim kendimin isaret ettigim gibi okumalara acik kisimlari “iste!” diye ortaya koymaksa, bilemem. Benim okuduklarimdan anladigim ayni degil.
SIzin dediginiz anlami cikarmak icin cimbizlamak, bir butun icinde okumamak lazim. Oysa bir butun icerisinde bakildiginda, cikan anlam, TSK’nin emir komuta, gelecek terfi zincirini etkileyecek boyle bir uygulamaya girilecekse, serh metninde listelenen hukuksuzluklarin olmamasi gerekir anlamidir. Herhalde sayin Hakim de aptal degil boyle bir davada ben asker yanlisiyim diye aciklama yapsin.
Detaylariyla acikladim. O dediginiz zihniyet bazi hakimler arasinda yoktur demiyorum. Biliyoruz, var. Ancak su baglamda, sizi rahatsiz eden hukuki olarak bu ise, bir de cikip “sozun bittigi yer” diyebildiginiz nokta bu ise, benim size bu konuda soyleyecegim tek sey vicdaniniz bunu kaldiriyorsa, buyrun bitirin sozu olur. O kadar. Bu uygulamalar karsisinda rahatsiz degilseniz, denecek soz yok o acidan.
Diger taraftan, akademik metinleri ben de surekli okuyorum, alinti olunca hep tirnak icine alinir evet. Ancak bu da tirnagi gorunce icerigini cok dikkatli okumadiginiz izlenimini veriyor ve verdi de. Zira benim gidip tekrar orijinal bakma sebebim, sizin boyle size yakistiramadigim hatalari ve cimbizlamalari cok sik yaparak anlami belki bilerek belki bilmeden manipule etme goruntusu cizmenizin disinda, o cumlenin tuhafligi idi. Bir daha okuyun. Goreceksiniz. Bu da sizin o metni sadece Hakim’de hata bulmak icin okudugunuz izlenimini doguruyor bende. Kusura bakmayin, ben sizinle ayni gorusu paylasmiyorum.
Esitsizlikler ortada dururken, haksizliklar, hukuksuzluklar girla giderken, insanlar hapistelerken, takildiginiz noktayi gormekle beraber, hem paylasmiyorum cunku ben HA’nin oyle dusundugu izlenimine kapilmadim, hem de anlamakta gucluk cekiyorum. Ama anlamasam da olur.
20 Nisan 2011 20:40
Bu anlamakta gucluk cektigim de herkesin esit olmasi gerektigi ilkesi degil elbette. Yanlis anlama olmasin. Anlamakta gucluk cektigim, bunun bu davada gozetilmedigini gordugunuz halde, esitlik ilkesi konusu yapilarak serhin reddine onay veriyorsunuz goruntusu idi.
Dedigim gibi, Hakim Akcay herhalde aptal degil, ben asker yanlisiyim desin boyle bir davada? Gerisini acikladim zaten.
20 Nisan 2011 12:53
Sözün bittiği yerlerden konu açılmışken, 10.sayfa dan
“Yukarıda iki grup halinde, özellikle bu dava dosyasında tutuklananlar yönünden yapılan itirazların incelendiği dönem içerisinde Basşak Şeref Akçay’ın da içinde bulunduğu mahkememiz heyetince oybirliği ile verilen kararlardaki gerekçelerden ve mahkemenin geçmişteki uygulamasından anlaşılacağı üzere her bir tutuk incelemesi, tutukluluğun devamına yönelik karara yapılan itirazın incelenmesi,tutuklama kararına yapılan itirazın incelenmesine ilişkin tutuklama koşulları bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmadığı gibi adli kontrol hükümlerinin hangi sanıklar/şüpheliler yönünden yetersiz kalacağı ile ilgili ayrı ayrı gerekçe oluşturulmamıştır. Bunun nedeni de yukarıda muhalefet görüşündeki gerekçelere ilişkin değerlendirme başlığındaki (a) fıkrasında sözü edildiği üzere Anayasanın 19 ve CMK 100′ nın 100 v.d.de vurgulanan “tutuklamanın ihtiyariliği” sistemidir. Bununla birlikte mahkememizce yine de tutukluluk sebepleriyle ilgili yeterli gerekçe de sözü edilen kararlarda yazılmış ve istikrarlı uygulama sürdürülmüştür.”
Yukarıda bir yorumcu yorumcu arkadaşınm belirttiği gibi zurnanın zart dediği yer “tutuklamanın ihityariliği” dir.
Hukuk ne için vardır? “İstikrarlı uygulama sürdürmek” için vardır mahkemenin dediği budur.
Ayrıca iki yerde Başkan Şeref Akçay ihsas-ı rey ile itham edilmektedir.8. sayfa da “Böylesi bir yöntem benimsenmesi, bu görüşü savunan hakim bakımından ihsas-ı rey oluşturur” denmiştir. 11. sayfa da ise “Ne var ki, muhalefet görüşünü savunan Başkan Şeref Akçay tarafından (d) başlığında sıralanan mahkememizin nöbetçi hakimliğince verilen tutuklulukla ilgili kararlarına itirazlarla ilgili öteden beri benimsenen uygulama sürdürülürken özellikle şüpheli hanefi avcı hakkında mahkememizin 2011/403 D.iş sayılı ve 29.03.2011 tarihli kararında ve balyoz dava dosyalarında ihsas-ı rey oluşturma ihtimali taşıyabilecek şekilde muhalefet gerekçeleri yazılması hukuken anlaşılamamıştır.”
8. sayfa da ihsas-ı rey, 11.sayfa da ihsas-ı rey oluşturma ihtimali taşıyabilecek. Bir karar verseniz ihsas-ı rey midir nedir diye.
20 Nisan 2011 17:20
Çetin Doğan suçüstü yakalandı !
(…) Onlar YGS sınavının karşısında tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız(…) diyen Çetin Doğan öğrencilerin üzerine bindirilmiş kıtalarla çökmeyi planlayarak darbe yapacağını ifşa etti…
Fmeraklı bayılacak bu habere. Verdiği örneklerin en dehşetlisi bu haber olacak …
20 Nisan 2011 17:32
Bir suçüstü daha!
(…)
Minareler süngü, kubbeler miğfer
Camiler kışlamız, mü’minler asker(…)
diyerek halka hitap eden Çetin Doğan darbeyi nasıl yapacağını açıkladı…
20 Nisan 2011 17:40
Daha fazla örnek isteyenler, Fmeraklı’nın yazılarında bulabilirler.
Bakalım Fmeraklı bu havanda su dövmek işini nereye kadar sürdürecek …
20 Nisan 2011 18:42
Dört kişi AYNI sonucu daha hukuki buluyor, en azından tutuksuz yargılama konusunda hemfikir…
Tartışma uzadıkça uzuyor,akademisyenlik bu olsa gerek…
Tanrım iyi ki akademisyen değilim 🙂
20 Nisan 2011 18:54
Asci da olabilirdiniz, o daha felaket, zira surekli H.Ata yapma riski var – tuzu eksik mi koydum, yagi mi cok kacti, altini gec kistim, dibi tutmus mudur ve daha neler neler…
Siz dua edin iyi ki asci degilsiniz…
:o)
20 Nisan 2011 19:03
saygı ve kaygıyla takip ediyorum,
kolay gelsin sizlere…
20 Nisan 2011 19:11
Sagolun, boyle indoor bir tatil planlamamistik ama iki gundur havalar felaket. Yarindan itibaren yagmur gorunmuyor, tatilin hakkini vermeye baslayacagiz, bir kac gun bu tempoyla yazamayacagim, tatil donusu tekrar hallesiriz…
20 Nisan 2011 22:12
fmeraklı,
”Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır.”
Mevlana
”Özgürlük esas olarak eşitliğin değil eşitsizliğin bir koşuludur, insanın özünde var olan yapısal farklılıkları doğanın bir gerçeği olarak kabul eder ve buna saygı gösterir. Hepimiz ayni değiliz ve hiçbir yasa bizi öyle yapamaz. Frank Chodorov
İyi tatiller.
20 Nisan 2011 23:56
Demokrat,
“Ne kadar yutturmaya çalışırsan çalış, yutturdukların karşıdakinin yuttuğu kadardır. Dedem Korkut ”
Fmeraklı sizin haricinde yutturmada sıfır çekiyor, bilginize…
21 Nisan 2011 11:52
Sizin için o cümlenin sonunun değiştiği kanaatini taşıyorum
”anlamak istedikleri kadardır” .
Buradan çıkarım yaparsak yine sizin için;
anlamak istedikleri < anladıkları
20 Nisan 2011 21:26
Bir akademisyen lafidir gidiyor burada da bunun akademik bir tartisma uslubu ile uzak yakin ilgisi yok. Eger akademik disiplinden kasit “Theology” degilse tabii. Burada diyaloglardaki guclugun onemli nedenlerinden birisi bu bloga yorum yazan bir gurup insanin konu hakkindaki kanaatlarinin su ya da bu kanitla degismeyecek kadar kemiklesmis olmasi. Bu da yorumlarin amacinin dogruyu birlikte aramak ya da bu arayisa kisisel bir katkida bulunmaktan cok herkesin kendi dogrularini digerlerine kabul ettirme gayreti haline gelmesine neden oluyor. Amac bu olunca da kullanilan uslup ve argumanlar adeta Teolojik tartisma platformlarinin uslubunu andiriyor. Teologlar gibi “fact”ler degil, “kutsal” metinlerdeki derin anlamlar, onlarin yorumlari, gizli kodlari aciga cikarilmaya ve ruhani mesaj yorumcu tarafindan dunyevi dile tercume edilmeye calisiliyor adeta. Burada bir kac kisinin Seminer kayitlarini, davadaki ifadeleri, metinleri kullanarak yapmaya calistiklari da Balyoz davasinin gercek bir zemine oturup oturmadigini anlama gayretinden cok, adeta bir Teolog gibi, “gercekligi zaten kesin olan” Balyoz darbe planinin bu seminerdeki ya da metinlerdeki gizlenmis kodlarini cozme gayreti gibi duruyor.
Maalesef Turkiye de siyasi tartisma gelenegi hemen her zaman Teolojik bir zeminde olagelmis ve “iman” ustune oturmustur. Buradaki bazi uzun ve “derin” tartismalari okudukca kendi genclik yillarimda saatler suren “derin” siyasi tartismalari hatirladim. Benim genclik yillarimda (ki 12 Eylul oncesi donemi de icerir) siyasi tartismalar ustalarin ya da devrimci onderlerin soyledikleri ya da “kutsal” metinlerin yorumu zemininde yururdu. Simdi ise gordugum kadariyla temel fark herkesin adeta birey olarak “a priori” usta (ya da “guru” mu desem) olmasi ve ortada bir kutsal metnin olmamasi. Bu da konuyu biraz karmasik bir hale getiriyor ama olsun, oyun ayni oyun gibi duruyor.
Genclik yillarimdan bazi sahneleri hala dun gibi hatirliyorum. Bir kucuk odada, sigara dumanlari altinda saatler suren bir toplantida Lenin’in “Devlet ve Devrim” kitabindaki bir ifadesini aktaran karsi guruptan birisinin sozunu ofkeyle kesen bir diger devrimcinin cebinden cikardigi, uzunlamasina ikiye katlanmis ve oldukca yipranmis gorunen bir “Devlet ve Devrim” kitabini havada sallayarak diger kitabin kasitli olarak yanlis cevrilmis bir metin oldugunu ve dogru cevirinin kendi elindeki kitap oldugunu soyleyip, Lenin’in bahsi gecen ifadesininin “aslini” kendi kitabindan eliyle koymus gibi bulup okumasi hala gozumun onundedir. O odalardan hep kendi goruslerimizi pekistirerek cikardik. Karsidakini anlamaya calismak, o goruse katilmak, fikir degistirmek… hayal bile edilemezdi bizler icin. O gunlerde boyle ifade edilmese de inanilirdi ki amac “fact”leri aramak degildir, “dogru-gercek” ustalarca zaten ortaya konulmustur ve bize dusen onlarin cozumlemelerini anlamak ve yasama gecirmektir. “Kritik akil” olumlu bir vasif sayilmazdi. Bunu anlatmaktan amacim gecmisi karikaturize etmek degil. O donem bu yaklasimin bedelini bizim kusagimiz cok aci odedi. Bu aci bedelin sorumlusuda bugun orada burada soylendigi ya da ima edildigi gibi “derin devlet” falan degildi. Bizlerdik. Turkiye’deki kulturel iklimde sekillenen, yogrulan ham kisiliklerimiz ve dusunce yapimizla biz gencler ve yaslari degilsede kafalari bizlere benzeyen agabeylerimiz, buyuklerimizdi (bu ayri bir tartisma tabii ki). Yogruldugu hamurun bu kivamda oldugu ortamlar tabiati geregi maniplasyona aciktir zaten. Bunlardan bahsetme nedenim bu dusunce zinciri ve yaklasimin modifiye bir seklinin gunumuz Turkiyesinde de halen devam ediyor oldugunu gormem. Din eksenli siyasetin bu cizgide yurumesi zaten o anlayisin tabiati geregi ve sasirtici degil. O siyaset uslubu kendi kutsal metinleri, onlarin yorumu, peygamber(ler)i, ermisleri, yorumculari, talebeleri, iman kavrami, mutlak bilgiye sahip olma iddiasi…vs ile zaten oteden beri varolan cizgisini devam ettiriyor ve ettirecek. Garip olan ve beni sasirtan kendisine liberal ya da demokrat (ya da herneyse) diyen insanlarin icinde de onemli bir cogunlugun bu ekolun modifiye bir temsilcisi olmaya devam ediyor olmasi. Hadi C Candar, H Cemal, S Alpay, H Berktay… ve onlarin yas gurubunu anliyorum. Onlarin gunumuzdeki “demokrat”ligi gencliklerinde yogrulduklari hamurun elverdigi kivamla sinirli diyelim. Onlar o zaman da dogruyu bildiklerinden emindiler simdi de eminler. O zaman da memleketin nasil kurtulacagini biliyorlardi, simdide biliyorlar. O zaman da memleketin icinde oldugu cikmazdan kimin sorumlu oldugunu biliyorlardi, simdide. O zaman da karsi gorusu dinlerken amac karsidakini anlamak degil bir acigini yakalayip zekice ifade edilmis karsi argumanlarla rakibinin sirtini mindere yapistirmakti, simdi de oyle. Onlarin uslubunda sasirtici bir sey yok da, cok daha genc bir kusagin, liberal-demokrat (her ne derseniz artik) adlari altinda toplanip ayni uslupla siyaset yapmalari bana sasirtici ve huzunlu geliyor. Tabii ki aralarinda onemli farklarda var: uslup eskisi kadar kaba degil, daha sofistike bir dil kullaniliyor, gostermelik de olsa farkli goruslere saygi, hosgoru ifadeleri oraya buraya serpiliyor, artik ustalar, temel kitaplar, olumun bile goze alindigi kutsal bir amac yok. Ama gercege kendisinin vakif oldugundan emin olma, karsidakini anlamak icin degilde alt etmek icin acigini yakalamaya calisarak dinleme, “fact”leri isine geldiginde gorme, gelmediginde gormezden gelme, memleketin temel problem(ler)ini tam anlamiyla biliyor olma, o problem(ler)in cozumunu de biliyor olma, o cozume ulasmak icin ne yapmak gerektigi bilgisine vakif olma, hedef (demokratik bir Turkiye sanirim) icin gerekirse adaletsizliklerin-haksizliklarin yapilabilecegini kabullenme (oraya buraya, yeri geldikce haksizliklara kesinlikle karsi oldugunu belirten ifadeler serperek tabii ki), amaca ulasmak icin her turlu aracin kullanimina goz yumma(tabii ki boyle ifade edilmemek kaydiyla) vs… gibi bir dizi vasif yillarin otesinden suzulerek gelip yeni liberal-demokrat entellektuellerimizde de hegemonyasini surudurmekte gordugum kadariyla.
Yazi uzadi, gevezeligime verin ama bir sey daha eklemeden gecemeyecegim. Bir de kose yazarlarini izledigimde beni cok rahatsiz eden bir uslubun aynini burada da bazi yorumcularda gormek uzucu geliyor bana. Sahiden mi oyleler bilemiyorum ama bazi yazarlari-yorumculari okudugumda aldigim izlenim, gunun moda deyimiyle, “sozun sehvetine” kolayca kapilip gittikleri ve amaclarinin okuyucuya gorus aktarmaktan cok, adeta kendilerine olan hayranliklarini daha da beslemek oldugu seklinde. Maalesef Turkiye de entellektueller arasinda oteden beri sonsuz sayida “Dorian Gray” vardi ve goruyorum ki bu egilim de artarak suruyor. Ustune ustluk eskiden bu hic olmazsa gizlenmeye calisilirdi, simdi tamamamen sansursuz bir hal almis durumda. Ifade edilen dusunceler, argumanlar kisisel egolarla olaganustu icli disli. Hangisi nerede basliyor, hangisi nerede bitiyor izlemek zor. Acikca goruluyor ki en keyif aldiklari an karsisindakini tus ettiklerini dusundukleri anlar, ego o kadar on planda ki yorumcularin bitirdikleri-calistiklari okullarin seckinlik derecesini, profesyonel konumlarini, IQ puanlarini, ictikleri icki, yedikleri yiyecek, yasadiklari yer, biraz once ne yaptiklari, biraz sonra ne yapacaklarini… ve de Balyoz davasi hakkindaki goruslerinin hepsini bir arada izliyoruz. Belli ki verdikleri goruntunun ne kadar cig ve rahatsiz edici oldugunu bile farkedemeyecek kadar kendileriyle mesguller.
Biliyorum Balyoz davasi ile tamamen ilgisiz bor yorum oldu. Bu nedenle Blog sahiplerinden ve yorumculardan ozur dilerim ama onca yil ve bu kadar cok acidan sonra dusunsel evrimimizin bizi yalnizca hamliktan alip ciglige getirmis oldugunu gormek bana huzun veriyor ve paylasmak istedim.
20 Nisan 2011 21:57
Elinize ve akliniza saglik. Vaktinizi harcayip bunu yazdiginiz icin cok tesekkurler.
21 Nisan 2011 03:11
Ilhan Bey,
BU blogta esine nadir rastladigimiz bir derinlikte elestirel bir tahlil ortaya koymussunuz, keyifle okudum. Amacim cikintilik yapmak, yazdiklariniza itiraz etmek ya da polemige girmek degil ama izin verirseniz yorumunuzdaki birkac husus hakkinda ne dusundugumu paylasmak istiyorum.
Oncelikle haklisiniz, buradaki tartismalarin akademik bir zeminde yurumedigi, yurumesinin de gerekmedigi acik, ancak bu akademisyen kokenli yorumcularin yazdiklarinin bir takim yorumcular tarafindan kerameti kendinden menkul akademik tartilara konulmasina engel olmuyor, bundan ben de muzdaribim, ama “torba degil ki buzesin” demisler, o hesap…
Bir de yine ilk paragrafinizda bazi yorumcularin seminer kayitlarini ya da davadaki ifadeleri kullanarak teolog misali ““gercekligi zaten kesin olan” Balyoz darbe planinin bu seminerdeki ya da metinlerdeki gizlenmis kodlarini cozme” gayreti icinde olduklari seklinde bir gozleminizi aktarmissiniz. Kendi adima bunun benim durdugum noktayi cok da iyi tasvir ettigini dusunmuyorum, zira Balyoz darbe plani ile ilgili uzerinde bu blogta da ortaya konan soru isaretleri bulunan delillerden bagimsiz olarak ben seminer calismasinda hukukun disina tasildigini dusunuyorum. Sayin Dogan ve Rodrik, seminerde olasiligi en yuksek senaryoyu iceren powerpoint belgesini yayinladilar, ama bu blogta henuz yayinlanmamis olan seminer katilimcilari tarafindan sunum yaparken kullanilan powerpoint belgeleri de var ki bu belgelerde gecici koy korucularinin avci birlik kategorisine alinarak Istanbul’da gorevlendirilmesi gibi planlari gectim, slaydlarda kullanilan resimlerde acikca “Darbe Harekati” bile yazilmis. Be belgeler Taraf’ta yayinlandi ve ama Taraf gazetesine sifresi olmadigi icin erisemeyenler olabilir diyerek bir baska kaynaktan link veriyorum ilgilenenler icin (Darbe Harekati ibaresinin gectigi resim 14. slaytta): http://haksozhaber.net/news_detail.php?id=12405
Yani benim acimdan Balyoz plani tamamen uydurma olsa dahi, plan seminerinde yasanan hukuksuzluklar baki ve bunlar icin sorumlularin mahkemede hesap vermesi gerekiyor, bu anlamda da ben kendi adima gercekligi ispatlanmis Balyoz darbe planinin seminerdeki kodlarinin cozulmesi noktasinda pek degilim, bu savciligin yaklasimi aslinda ve ben de bu yaklasimi bir cok defa elestirdim.
80 oncesi ile bugunun tartisma kulturlerini karsilastirdiginiz kismi da ilgiyle okudum, tespitlerinizde haklilik payi var, ama liberal-demokrat cevrelerin detaylandirdiginiz sekilde bir hegomonyasi oldugunu ben dusunmuyorum, ama yaniliyor olabilirim. Bir de Hasan Cemal, Berktay, Candar, ALpay gibi eski sol gelenekten gelen isimlerin demokratliklarinin yogrulduklari hamurla sinirli oldugunu ifade etmissiniz, haklisinizdir belki bilmiyorum, ben o hamurla yogrulmadigim icin haddimi asan ifadelerde bulunmak istemem. Sama benim acimdan soylediginizde hakli dahi olsaniz bu isimleri “sinirli demokratliklari” nedeni ile elestirmek degil, takdir etmek gerekiyor. Ayni gelenekten gelen bazi isimlerin iskencecilerini bile affettiklerini, o tarihlerdeki gibi gazetecilik kisvesi altinda darbekatorluk yapmaya yakin tarihlere kadar devam ettikleri (tartismaya konu Genc Subaylar Tedirgin manseti misali)goz onune aldigimda, benim o saydiginiz isimlere ve o isimlerin yasadigi donusume duydugum saygi daha da artiyor.
Bu blogta pek ciglik yapiliyor, o konuda da haklisiniz. Insanlarin akademik yeterliliklerinin, IQ seviyelerinin sorgulanmasina varan ciglikler yapiliyor, bunlara cevap verilirken bir cok baska ciglige da imza atliyor ki bunu yapanlardan biri de benim. Sozun sehvetinden ziyade bazen ifadelere mantik degil kizginlik ve ofke hakim olabiliyor, ki bu yanlis da olsa, hakli olarak ciglik gibi gorunse de en nihayetinde insani bir durum. Ama dusunsel evrimizin butun sonuclari ile birlikte bizi hamliktan ciglige getirdigini soylemek, ortada gorunur olan tum cigliklere ragmen bana haksizlik etmekmis gibi geliyor. Sizin de mayanizin yogruldugunu ifade ettiginiz 80 oncesi donemde solcular kendi arasinda “Devlet ve Devrim” tartismasi yapar, ulkuculer kendi aralarinda onun muadilini tartisirlarken bir araya geldiklerinde oturup tartismak bir yana kan akmamasi pek mumkun degildi. Bugun ise aralarindaki mesafe 80 oncesi kutuplasmadan cok da az olmayan insanlarin buyuk bir bolumu araya serpilen cigliklere ragmen en azindan diyalog icerisindeler ve bunu sizin de dikkat cektiginiz gibi kendilerine dayatilan/doktrine edilen degil, kendi suzgeclerinden gecirdikleri anlayisla devam ettiriyorlar. Bence bu sonuclarindan butunuyle memnuniyet mumkun degilse bile azimsanacak bir gelisim/donusum degildir…
21 Nisan 2011 03:50
Sayın fmeraklı,
Yazınızdaki bir yer dikkatimi çekti… Tarafta yayınlanan 14.slayttaki “darbe” ifadesi… Aslında 12. slaytta da “darbe” lafı geçiyor ama onu gazete yazmış, sayılmaz. 🙂 Söz konusu 14. slayttaki darbe ifadesi ise anlamsız kalıyor: Orada tam olarak “Kritik bölge veya kurtarılmış bölge kapsamındaki mahallerde olayların tırmanması halinde DARBE HAREKATI icra etmeye hazır olunacak. (1. Zh. Tug.) Mütakiben bu bölgelerde alan kontrolü/bölge kontrolü tesis edilecek ve terörist faliyetlere meydan verilmeyecek.”
Nacizane bir eleştirim olacak. Siz şimdi yüksek olduğunu ifade ettiğiniz IQ’nuz ile bu metni okuduğunuzda Sultanbeyli’de DARBE yapılacağını mı düşündünüz? Yoksa bizim IQ’muz ile dalga mı geçiyorsunuz? Darbe dediğiniz şey İstanbul’un Sultanbeyli semtinde mi yapılır, yoksa Ankara’da mı?
Sunumlarda “DARBELİ MATKAP” ifadesi geçseydi onu da darbe delili olarak mı alacaktınız?
Kusura bakmayın ama sizin yazılarınız oldukça kalabalık olmasına rağmen aynı ölçüde demogoji ve boş laf içeriyor. Her zaman aynı tarzda alıntılar ile tezinizi doğrulamaya çalışıyorsunuz. Bir nevi “Baransu” benzeri demogojik bir tartışma tarzınız var.
Aslında, tutuklamaların eşitliği konusundaki ve Albay Çiçek hakkındaki bir tutukluluğun başka bir tutukluluk kararını etkilemeyeceği tezlerinize katılıyorum. Ama siz yazılarınızda 3 tane yanlış, 1 tane doğru söz edip yanlışlarınızı o 1 tane doğru ile tescilleme eğilimindesiniz.
Akademik bir tartışma içerisinde veya bir münazara yarışmasında böyle bir yaklaşım hoş görülebilir. Ancak burada farazi bir dava olmadığını, “GERÇEK İNSANLARIN” yargılandığını, bu insanların belki de uydurma senaryolar ile özgürlüklerinden mahrum kaldığını aklınızdan çıkartmamalısınız. Bir “liberalist” olarak “şüphe” durumunun sanık lehine kullanılması gerektiğini, insanların özgürlüklerinin en önemli kıymetleri olduğunu bir an olsun unutmadan yorum yapmalısınız.
Burada bir akademik “jenerik senaryo” tartışması yapılmıyor. Gerçek bir dava tartışılıyor. Ben bu kurgu içerisinde size basit bir soru sormak istiyorum. Bu soruya tatminkar bir yanıt verebilirseniz memnun olurum:
– Diyelim ki gerçekten bir darbe provası yapıldı. Diyelim ki seminerdeki tüm ifadeler, slaytlar, kaset çözümleri vs. bu darbe provasının işaretleridir. Peki o zaman; sahteliğini neredeyse ayan beyan olan 11 nolu CD nereden çıktı? Daha önemlisi ise NEDEN ortaya çıktı? Gerçekten bir darbe provası varsa böyle beceriksizce hazırlanmış sahte bir delile neden gereksinim duyuldu?
Buna makul bir yanıt verebiliyor musunuz?
21 Nisan 2011 04:35
Asagidaki bir yorumda Ilhan Bey’in sekvaci oldugu ciglikte bir yorum yazmissiniz, ama ben Ilhan beyin elestirilerini dikkate alarak yanit vermeye calisacagim.
Siz seminerde kullanilan bir slaytta “darbe harekati” ibaresinin gecmesini normal bulabilirsiniz, hatta destekleyebilirsiniz, ilgili slaytta Istanbul genelinde Anadolu ve Avrupa yakasinda sekiz farkli bolge bulundugu halde resmin altindan cikan ve slayttaki dort oktan biri olan ok Sultanbey;i’yi gosterdigi icin “darbe Sultanbeyli’de mi yapilacakti” gibi komik sorular sorabilirsiniz, ic tehdit olarak gorulen kesimlerin Kurtulus Savasi sonrasindakine benzer asimilasyon politikasina tabi tutulmasi yonunde ifadeler sizi rahatsiz etmeyebilir, ama digeer bir yorumunuzdan anladigim kadari dusunce ozgurlugu konusunda madem bu kadar hassassiniz, Cetin Dogan ve Dogu Perincek’e bahsettiginiz dusunce ozgurlugunden bir nebze bana da bahsediniz ki ben de bir plan seminerinde darbe harelati ibaresinin gecmesinden ve bunun bir hukuk devletinde kabul edilemez bir sey olmasindan rahatsizlik duyma ozgurlugumu yasayayim.
Eger yorumlarimin bos laflardan ibaret oldugunu dusunuyorsaniz, ki bu da sizin hakkinizdir; okumazsiniz olur biter.
Yorumunuzun sonunda sordugu sorunun kendisi ile de cevabi ile de cok ilgili degilim. Bu blogta ortaya kondugu uzere belgelerde kimi tarih tutarsizliklari var, ama bu tarih tutarsizliklarinin nereden kaynaklandigi konusunda bugune degin ortaya cikmis bir bilgi/belge yok. Eger sizin bu sorulara bilgi ve belgeye dayali yanitlariniz var ise bu blogta paylasirsiniz, hem biz hem de sabik avukatlari bundan faydalanirlar. Cetin Dogan bir kac hafta once sorumlularin kim oldugu ile ilgili bir takim bilgilere ulastiklarini ve yakinda kamuoyuna aciklayacaklarini soylemisti yanlis hatirlamiyorsam. Ben merakla bekliyorum, umarim bu blogta siklikla yapildigi gibi kanaate degil, kanita dayanan bir aciklama gelir ve soru isaretlerinin bir kismi, belki hepsi ortadan kalkmis olur.
21 Nisan 2011 04:59
Yine demagojiyle yoğrulmuş bir yanıt vermişsiniz. Açıkcası başka türlüsünü de beklemiyordum.
Dilediğiniz kadar demagoji yapma ve fikirlerinizi ifade etme özgürlüğüne elbette sahipsiniz. Buna engel olmak benim haddim değil. Ama bizim zekamızı küçümseme eğiliminde olursanız tepkimiz de orantılı olacaktır.
Siz şimdi bahsettiğiniz slaytla hangi “DARBE” için kanıt ortaya koydunuz? Sultanbeyli darbesine mi? Bir tez ileri sürüyorsanız bunun altını da doldurmanız lazım. Sizin yazdığınız metni her okuyucu kontrol etmeyebilir. O zaman “vay canına.. slaytlarda bile darbe yazmışlar” demez mi? Sizin bilimsel etiğinize göre bu dürüst bir yaklaşım mıdır? “Şu linkdeki 14. slaytta darbe yazıyor” demek ne derece masumane bir tavırdır?
Yanıtlamaktan İMTİNA ettiğiniz soru ise bu davanın ÖZÜDÜR! Hani Amerikalılar diyor ya: Reasonable Doubt! 🙂
Siz dava içeriğindeki iddiaları yorumlarken böyle bir delilin ne ifade ettiğine açıklama getiremiyorsanız diğer yorumlarınız havada kalır. 11 nolu CD’yi kimin hazırladığının hiç bir önemi yoktur. İsterse Pınar hanım hazırlamış olsun. “NEDEN?” sorusunu yanıtlayamıyorsanız davayı makul şüphe üstüne inşa edemezsiniz.
Siz metinlerde “darbe, harekat, tesir, tank, top, silahlı kuvvet, ayaklanmayı bastırma, vs.” benzeri sözcüklerden delil türetmeye devam edin.
Ne demişler? Her tezin bir anti-tezi vardır. 🙂
21 Nisan 2011 05:11
“Sizin yazdığınız metni her okuyucu kontrol etmeyebilir. O zaman “vay canına.. slaytlarda bile darbe yazmışlar” demez mi?”
Yazmamislar mi? Be mi uydurdum slayttaki “darbe harekati” ifadesini?
21 Nisan 2011 13:49
Estağfirullah.. siz uydurmadınız elbette. Zaten ben de slaytta yok demedim.
Ama siz belli bir akış içerisindeki sunumdaki “Kritik bölge veya kurtarılmış bölge kapsamındaki mahallerde olayların tırmanması halinde DARBE HAREKATI icra etmeye hazır olunacak.” ifadesinden DARBE YAPILACAK anlamını çıkarttınız. Okuyucunun da öyle anlamasına gayret gösteriyorsunuz. Yani, Taraf’ın yaptığı gibi delilleri çarpıtıyorsunuz.
Üstelik hala bunda ısrar ediyorsunuz.
“Yazdıklarınıza “şiddetle” itiraz ediyorum” dersem size karşı şiddet kullandığımı mı düşüneceksiniz?
Biliyorsunuz felsefe diye bir bilim var. Olguları neden-sonuç ilişkisi içinde inceler. İşinize geldiği yerde bunu kullanıp, işinize gelmediği yerde aksini yapamazsınız.
21 Nisan 2011 14:07
Merhabalar,
Aklıma Balbay’ın bir sözü geldi: “Bu hücre dar be!” desem birileri kalkacak “Aha darbe dedi!” diye suçlayacaklar…
Aklın kapı dışarısında bırakıldığı bir çağda yaşıyoruz. Şaşırmıyorum.
Sevgiler.
21 Nisan 2011 15:00
“Darbe harekati” tabiri askerlikte bir kavrammis ve riski dusuk ve yildirma amacli harekatlar icin kullaniliyormus. Buyrun asagidaki ornekler:
325.pdf erişimi için tıklayın
irak_istirar_harekati-1.pdf erişimi için tıklayın
Google’da 15 saniyelik bir arastirmayla bulunuyor.
Yoksa bu adamlar da mi darbeci ne dersiniz saygideger beyefendiler?
21 Nisan 2011 12:53
Fmerakli,
Hadi bir derleyip toplayalim adam gibi tartisalim.
Bize seminerdeki hangi ifadelerden ortada bir darbe tesebbusu oldugu sonucuna ulastiginizi gerekceleriyle birlikte tek tek yazar misiniz lutfen.
Tesekkurler.
21 Nisan 2011 20:27
Sayın fmeraklı
Selamlar,
burada kastedilen tabii ki sizin anladığınız ‘darbe’ değil,özel bir harekat kavramı.
Bu arada yukarıdaki yanıt yorumunuzu fazlasıyla ‘naif’ ve ‘kibar’ bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim,açıkçası daha ‘effective’ bir yorum beklerdim sizden.Sanırım tatil rehaveti ya da ivecenlik sebep oldu.
Saygılar.
21 Nisan 2011 22:04
Bu kaynamasin diye buraya da ekliyorum:
Fmerakli:
“Oncelikle haklisiniz, buradaki tartismalarin akademik bir zeminde yurumedigi, yurumesinin de gerekmedigi acik, ancak bu akademisyen kokenli yorumcularin yazdiklarinin bir takim yorumcular tarafindan kerameti kendinden menkul akademik tartilara konulmasina engel olmuyor, bundan ben de muzdaribim, ama “torba degil ki buzesin” demisler, o hesap…”
demissiniz. Bugune kadar bu konuda bir yorumda bulunmadim, bekledim. Ancak simdi sirasi geldigi icin soyluyorum.
Akademik seviyede bir seyin ilerlemesi demek sizin icin ne ifade ediyor bilmiyorum. Benim icin ifade ettigi seylerin bazilari sunlar: 1) Herseye mumkun olabildigince esit mesafede yaklasmaya calismak, 2) Olabildigince seffaf bir sekilde kendi dusuncelerinin aksini kanitlayabilecek unsurlari da goz onune almaya calisarak hareket etmek ama gudumlu olmamak, 3) Yazilan ve cizilenin mumkun oldugunca bagimsiz dusunerek ortaya konmasi: birisi bir seyi okuyup bu boyle diyorsa, onu hem kaynaklariyla vermesi, hem de mumkun olabildigince orijinalini okuyarak kendisi bakmasi, 4) Seffaflik ilkesinin yapilan alintilarda da gozetilmesi–yani elinizdeki datayi cimbizlayip makaslayarak manipule edip istenilen sablona oturtmak yerine, saglam temellere, dataya dayandirmak. Dahasi da var.
Bunlari sunun icin soyluyorum: akademisyenligin bence tartisilma meselesi yapilmasi belki bazi sahislar icin siz karsit gorusu savundugunuz icin olabilir. Onu bilemem. Ama bir cok durumda benim gozlemledigim kadariyla, ki Can Acar’in veya benim de (baskalari da var) size degisik usluplarda alintilama sorununu gundeme getirdigimiz sebeple akademisyenliginizin baskalari tarafindan sorgulanmasi ayni olabilir.
Zira sizin yukaridaki 4. şıkta vukuatiniz cok. Datayi manipule ediyorsunuz. Bunu bilerek yapiyorsunuz demiyorum, akademisyenliginizi de sorgulamiyorum–zira akademik makalelerinizi okumadim, ancak bence bu dinamigi de goz onune almanizda fayda vardir. Tekrar ediyorum, sizin akademisyenliginizi ben sorgulamiyorum, ama bu cizdiginiz goruntu itibariyle, belki sirf karsit durus sergilediginiz icin degil, acaba bunun da bir etkisi olmus olabilir mi diyorum.
Ben sahsen, sizin bu gereken ozeni gostermediginizi dusunuyorum. Siz bir alinti yaptiginizda, veya bir sey soyledir dediginizde eskiden tamam diyordum, artik o bahsettiginiz dokumana kendim donup bakmak ihtiyaci duyuyorum. Bu guzel bir sey mi? Bu izlenimi de ben bir gunde edinmedim.
Bu da demek degil ki ben hic hata yapmam. Ben de yapiyorum. Ama sizinki bu konuda o kadar cok nuksetti ki, son zamanlarda buna istinaden cok gonderme de yaptim, bu yorumu artik girme ihtiyaci hissettim. Sizden, sizinle hep diyalogta bulunan bir yorumcu olarak, akademik duzeyi biraktim, normal duzeyde bir ozen rica ediyorum alinti yaparken, gonderme yaparken. Soyledikleriniz ama bilerek, ama bilmeden, anlami carpitiyor [bakin sirf benimle yazismlarinizin bazilarini ornekleyeyim: Demirel’e “bana milliyetciler adam olduruyor dedirtemezsiniz” dedirtmeniz, bana hic de oyle olmadigini bildiginiz halde eksi sozluge bel baglayarak yorumda bulundugumu ima etmeniz, dogru durust okumadiginiz bir alinti ile (ki o cumle cok tuhafti, birbirinin ziddi anlama gelebilecek iki anlama cekilebilecek bir cumleydi) yazmaniz, Pinar Dogan ve Dani Rodrik’i farkli zamanlarda yazilmis metinlerden cimbizlanmis alintilarla daha once TSK ajanligina varan imalarla suclamaniz, vs).
Ha, yine bu demek degil ki bazen haksiz yere size bir seyler soylenmiyor. Oluyor. Ancak yine de bir baska yorumcunun adinin bas harflerini, soy ismini meslek adi olarak kullanarak bir kelime oyunu haline getirerek ancak ortaokul veya lise ogrencilerine yakisacak bir laubaililik, benim icin birakin akademik duzeyi, insanlik hali diye aciklanacak bir durumu da isaret etmiyor.
Yukarida, oldukca icten ve son derece saygi duyulacak bir tavirla elestirileri ele alip dusunmussunuz. Buna da ayrica iltifat etmek isterim. Zira birini gormem, oburunu gormeme engel degil.
Yorum tarafından acracia — 21 Nisan 2011 @ 21:56 | Cevapla
*
Duzeltme:
“Beni en cok hayal kirikligina ugratan ve Genc Siviller’e ihtiyati baktiran Yildiray Ogur’dan askerler hakkindaki cikisi mesela bu davadaki gibi alti desteklenmis, icerikli olsaydi “ne guzel” dedirtebilecekken “bu ne boyle?” dedirten Mehmet Baransu–bunlar hep yeni kusak ornekleri.”
demisim.
“Beni en cok hayal kirikligina ugratan ve Genc Siviller’e ihtiyati baktiran Yildiray Ogur’dan, askerler hakkindaki cikisi genel olarak alti desteklenmis, icerikli olsaydi “ne guzel” dedirtebilecekken bu davadaki, helikopter davasindaki cizdigi gorunum itibariyle “bu ne boyle?” dedirten Mehmet Baransu–bunlar hep yeni kusak ornekleri.”
olacakti.
Duzeltirim.
21 Nisan 2011 21:56
Ilhan Kemal:
Ellerinize, klavyenize saglik. Aylardir bu blogu takip eden birisi olarak, gozlemlerinize katildigimi belirtmek isterim. Kamusal alanda donen tartismalarda, maalesef tartisma kulturunun cizdigi manzaralardan bazilari, bugun insani cok uzecek derecede ici bosaltilmis kavramlar uzerinden yuruyen, hatta cogunlukla yurumeyen, kisisel durus gosterisi panayirina donmus durumda. Bunu herkes icin soylemiyorum elbette, ancak bir cok kose yazisinda gordugum bu kaygi, tartisma adabini yerler altina aliyor. Beni en cok hayal kirikligina ugratan ve Genc Siviller’e ihtiyati baktiran Yildiray Ogur’dan askerler hakkindaki cikisi mesela bu davadaki gibi alti desteklenmis, icerikli olsaydi “ne guzel” dedirtebilecekken “bu ne boyle?” dedirten Mehmet Baransu–bunlar hep yeni kusak ornekleri.
Ego konusunda da ornekler cok. Saymayayim. Ama bir ciglik oldugu konusunda hemfikirim. Cok da yazik, cunku Turkiye’de buyuk bir insan potansiyeli var.
Huznunuzu paylasiyorum.
Akademisyen olmak bana gore hicbir sey ifade etmiyor. Bu konuda 18.2.2011’de Fmerakli’ya aslinda kaygilarimi paylasan bir mesaj yazmistim:
“Ben sizin ne demek istediginizi anliyorum. Bu sozunu ettiginiz gibi bir kutuplasma mevcut bir cok kisinin zihninde. Ben buna bir cok Turkiyeli akademisyeni de katiyorum (bu da bu, sirf Turkiye’de oldugu icin degil, konumuz Turkiye oldugu icin, yoksa cok var boyle yaklasimlar): bazi keskin kategorilerle baktiklari icin, ogrendikleri sosyal/siyasi teorilerin kategorilerini zorlayip onlari yerel dinamik uzerinden yeniden tanimlamak yerine, onlari sablon olarak kullanip Turkiye’ye baktiklari icin onlarin da siyah-beyaz bir tablodan oteye gidemediklerini, icinde bulunduklari “entellektuel” konumundan fazlasiyla rahat olduklarini goruyorum. Bunu not duseyim, cunku cuvaldizi once kendimize batirmak isterim. Bildiginiz gibi akademisyenden akademisyene de fark var.
Dolayisiyla bunun tartisma yeri burasi olmasa da su kadarini soyleyeyim: bugunku demokrasi denen o kavramin icinin bu kadar antimilitarizme indirgemede bir cok akademisyenin, “entellektuel” denen o kesimin cok rolu var. Tabii bunun bir sebebi de bazilarinin son 50 yilin icerisinde cesitli sekillerde kendilerinin de askeri mudahalelere maruz, hedef kalmalari (ki gecenlerde sormustunuz niye askeri mudahale kullandiniz yakin zamanda gecen bir sey icin diye, ben askeri savcinin yargiya mudahalesini de buna katiyorum). Neyse bunu gecelim. Yeri burasi degil. Ama akademisyenleri de katin kutuplastirici o tabloya. Ben gecen gun karismadim ama Bulent Bey’le sizin tartismanizda, O’nun yaklasimini sizinkinden daha nuansli buldum. Her konuda oyle midir, bilemem, ama o akademisyenleri de iceren bir tartismaydi ve kendisine katiliyorum. Biz akademisyenlerin de cikip ben sunu yaparim, bunu yaparim diye kendilerini otorite ilan etmemizi de hic hos karsilamiyorum. Hele bunlari gazete kosesinden yaptigimizda, en azindan baska akademisyenlerin cikip fikir bazinda onlari daha da nuansli dusunmeye itecek sorular sormasini, son derece uretken bir munakasaya girmesini beklerken, onun yerine tartisma daha baska bir kutba donuyor: yok endiseli modern, yok su, yok bu. Bunlari asamiyor, fikirlerin nuansina giremiyoruz bir turlu.”
https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/18/odatv/#comment-4126
Fmerakli’nin cevabi:
https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/18/odatv/#comment-4143
Bunlari neden soyluyorum? Cunku simdi bu akademisyen konusunun icini acmak istiyorum. Burada da sozu Fmerakli’ya ceviriyorum.
Fmerakli:
“Oncelikle haklisiniz, buradaki tartismalarin akademik bir zeminde yurumedigi, yurumesinin de gerekmedigi acik, ancak bu akademisyen kokenli yorumcularin yazdiklarinin bir takim yorumcular tarafindan kerameti kendinden menkul akademik tartilara konulmasina engel olmuyor, bundan ben de muzdaribim, ama “torba degil ki buzesin” demisler, o hesap…”
demissiniz. Bugune kadar bu konuda bir yorumda bulunmadim, bekledim. Ancak simdi sirasi geldigi icin soyluyorum.
Akademik seviyede bir seyin ilerlemesi demek sizin icin ne ifade ediyor bilmiyorum. Benim icin ifade ettigi seylerin bazilari sunlar: 1) Herseye mumkun olabildigince esit mesafede yaklasmaya calismak, 2) Olabildigince seffaf bir sekilde kendi dusuncelerinin aksini kanitlayabilecek unsurlari da goz onune almaya calisarak hareket etmek ama gudumlu olmamak, 3) Yazilan ve cizilenin mumkun oldugunca bagimsiz dusunerek ortaya konmasi: birisi bir seyi okuyup bu boyle diyorsa, onu hem kaynaklariyla vermesi, hem de mumkun olabildigince orijinalini okuyarak kendisi bakmasi, 4) Seffaflik ilkesinin yapilan alintilarda da gozetilmesi–yani elinizdeki datayi cimbizlayip makaslayarak manipule edip istenilen sablona oturtmak yerine, saglam temellere, dataya dayandirmak. Dahasi da var.
Bunlari sunun icin soyluyorum: akademisyenligin bence tartisilma meselesi yapilmasi belki bazi sahislar icin siz karsit gorusu savundugunuz icin olabilir. Onu bilemem. Ama bir cok durumda benim gozlemledigim kadariyla, ki Can Acar’in veya benim de (baskalari da var) size degisik usluplarda alintilama sorununu gundeme getirdigimiz sebeple akademisyenliginizin baskalari tarafindan sorgulanmasi ayni olabilir.
Zira sizin yukaridaki 4. şıkta vukuatiniz cok. Datayi manipule ediyorsunuz. Bunu bilerek yapiyorsunuz demiyorum, akademisyenliginizi de sorgulamiyorum–zira akademik makalelerinizi okumadim, ancak bence bu dinamigi de goz onune almanizda fayda vardir. Tekrar ediyorum, sizin akademisyenliginizi ben sorgulamiyorum, ama bu cizdiginiz goruntu itibariyle, belki sirf karsit durus sergilediginiz icin degil, acaba bunun da bir etkisi olmus olabilir mi diyorum.
Ben sahsen, sizin bu gereken ozeni gostermediginizi dusunuyorum. Siz bir alinti yaptiginizda, veya bir sey soyledir dediginizde eskiden tamam diyordum, artik o bahsettiginiz dokumana kendim donup bakmak ihtiyaci duyuyorum. Bu guzel bir sey mi? Bu izlenimi de ben bir gunde edinmedim.
Bu da demek degil ki ben hic hata yapmam. Ben de yapiyorum. Ama sizinki bu konuda o kadar cok nuksetti ki, son zamanlarda buna istinaden cok gonderme de yaptim, bu yorumu artik girme ihtiyaci hissettim. Sizden, sizinle hep diyalogta bulunan bir yorumcu olarak, akademik duzeyi biraktim, normal duzeyde bir ozen rica ediyorum alinti yaparken, gonderme yaparken. Soyledikleriniz ama bilerek, ama bilmeden, anlami carpitiyor [bakin sirf benimle yazismlarinizin bazilarini ornekleyeyim: Demirel’e “bana milliyetciler adam olduruyor dedirtemezsiniz” dedirtmeniz, bana hic de oyle olmadigini bildiginiz halde eksi sozluge bel baglayarak yorumda bulundugumu ima etmeniz, dogru durust okumadiginiz bir alinti ile (ki o cumle cok tuhafti, birbirinin ziddi anlama gelebilecek iki anlama cekilebilecek bir cumleydi) yazmaniz, Pinar Dogan ve Dani Rodrik’i farkli zamanlarda yazilmis metinlerden cimbizlanmis alintilarla daha once TSK ajanligina varan imalarla suclamaniz, vs).
Ha, yine bu demek degil ki bazen haksiz yere size bir seyler soylenmiyor. Oluyor. Ancak yine de bir baska yorumcunun adinin bas harflerini, soy ismini meslek adi olarak kullanarak bir kelime oyunu haline getirerek ancak ortaokul veya lise ogrencilerine yakisacak bir laubaililik, benim icin birakin akademik duzeyi, insanlik hali diye aciklanacak bir durumu da isaret etmiyor.
Yukarida, oldukca icten ve son derece saygi duyulacak bir tavirla elestirileri ele alip dusunmussunuz. Buna da ayrica iltifat etmek isterim. Zira birini gormem, oburunu gormeme engel degil.
21 Nisan 2011 21:59
Duzeltme:
“Beni en cok hayal kirikligina ugratan ve Genc Siviller’e ihtiyati baktiran Yildiray Ogur’dan askerler hakkindaki cikisi mesela bu davadaki gibi alti desteklenmis, icerikli olsaydi “ne guzel” dedirtebilecekken “bu ne boyle?” dedirten Mehmet Baransu–bunlar hep yeni kusak ornekleri.”
demisim.
“Beni en cok hayal kirikligina ugratan ve Genc Siviller’e ihtiyati baktiran Yildiray Ogur’dan, askerler hakkindaki cikisi genel olarak alti desteklenmis, icerikli olsaydi “ne guzel” dedirtebilecekken bu davadaki, helikopter davasindaki cizdigi gorunum itibariyle “bu ne boyle?” dedirten Mehmet Baransu–bunlar hep yeni kusak ornekleri.”
olacakti.
Duzeltirim.
22 Nisan 2011 04:27
Acracia,
Oncelikle uzun yazimi zahmet edip okuyarak, kisisel yorumlarinizi paylastiginiz icin hem size hem de Bulent bey ve FMerakliya tesekkur ederim. Akademisyenlik konusunda soylediklerinizi gayet iyi anliyor ve tumuyle katiliyorum. Akademisyenlik vasfinin bu tur tartismalarda kisinin sozunun icsel degerine ne bir sey ekledigi ne de eksilttigini dusundugumu ifade etmeye calismistim ve sizinde hatirlattiginiz gibi bu konu Bulent bey tarafindanda vurgulanmisti zaten daha once. Turkiye de iyi yetismis insan sayisinin son derece yuksek oldugu konusunda da hemfikiriz, bundan hic kuskum yok. Ama maalesef kendimi bildim bileli bizim topraklarimizda, artik kroniklesmis bir hal alan, siyasi-toplumsal bir teyakkuz hali vardir ve o nedenle de bu potansiyeli tam anlamiyla kullanamiyoruz gibi geliyor bana. Umuyorum ki bir gun sonu gelmez hesaplasmalarin pesinde kaybolmak yerine savas baltalarini gomme karari alma olgunluguna erisiriz. Saygilar,
20 Nisan 2011 22:50
Merhabalar,
Bir sorum olacak.
Yukarıdaki tartışmalar bağlamında Dursun Çiçek için Balyoz Kapsamında isnat edilen suçları araştırırken iddianamenin ( bkz. http://www.belgeler.com/blg/289z/balyoz-iddianamesi-tam-metni ) (NOT: Bu arada bir tek ben mi bu blogdaki iddianameyi indiremiyorum? Sanırım linkte sorun var. O nedenle farklı bir kaynak önermek durumunda kaldım)
Neyse, iddianamenin 825.sayfasında görüleceği üzere temelde iki suçlama var. Bir tanesi
“2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/EK-B.doc başlıklı belgede ona Suga kapsamında bir görev verildiği ( iddianameden alıntı yapıyorum “…iş bu belgenin dijital inceleme raporuna göre belgeyi yazan kişinin (author) Cem GÜRDENİZ belgenin oluşturulduğu tarihin (Create Date) 03/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir….”)
Diğeri ise bu görevlendirmeden bir hafta sonra “2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/EK-I.doc” başlık altında 42 personelin adının olduğu bir liste oluşturduğu ve gene iddianameden alıntı yapıyorum “…belgenin imza kısmında şüpheli Dursun ÇİÇEK’in isminin bulunduğu, belgeyle ilgili dijital incelemede belgeyi yazan kişinin (author) Şüpheli E. UÇAR, belgenin oluşturulma tarihinin (create date) ise 10/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir.
Yazıyor. Yani özetle SUGA kapsamında bir görev verilmiş o da yapmış. İddia bu. Peki söz konusu belgeler nerede? Suga olduğuna göre 11 nolu CD’de ya da 17 nolu CD’de. Aslında iddianamede genelde hangi CD’lerdeki belgelere işaret edilirken bu kısımda unutulmuş anlaşılan…
Bu CD’lerin üst verileri nerede var?
11. Nolu CD
11-nolu-cd-klasor-calismalar-ustveri-dokumu-tubitak.pdf erişimi için tıklayın
ve
11-nolu-cd-klasor-2002-2003-ustveri-dokumu-tubitak.pdf erişimi için tıklayın
17 No’lu CD ise
17-nolu-cd-ustveri-dokumu-tubitak.pdf erişimi için tıklayın
adresinde.
11 Nolu CD’ye bakıyoruz
Gerçekten bir EK-B var ama directory farklı…
C:\Documents and Settings\Cem GURDENİZ\Belgelerim\BILGI NOTU\EK-B.doc
Cem GÜRDENİZ belgenin oluĢturulduğu tarihin (Create Date) 03/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir.)
11 No’lu CD’de gerçektende “2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/ uzantılı directory mevcut ama “C:\Documents and Settings\Suha TANYERI\Belgelerim\2002-2003\Dz.KK\BILGI NOTU\EK-K.doc (saved by Suha TANYERI)
Özetle ben “2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/EK-B.doc ile işaret edilen bir belgeyi 11 No’lu CD’de bulamadım. 17 No’lu CD’ye ise birazdan geleceğiz…
Aynı şekilde “2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/EK-I.doc” başlıklı bir belgede TÜBİTAK raporunda yok. Söz konusu belge C:\Documents and Settings\Cem GURDENİZ\Belgelerim\BILGI NOTU\EK-I.doc olsa gerek. Peki 2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/ nereden geliyor?
Şimdi gelelim 17 No’lu CD’ye. TÜBİTAK raporunda söz konusu CD olan 24 belge aşağıda:
EK-A SAKAL EYLEM PLANI HEDEF ANALİZİ.DOC
EK-B TERTİPLENME PLANI.PPT
EK-C GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ.DOC
EK- D HEDEF BÖLGE KROKİSİ.PPT
SAKAL EYLEM PLANI HAREKAT EMRİ.DOC
ÇARŞAF EYLEM PLANI HAREKAT EMRİ.DOC
EK-A ÇARŞAF EYLEM PLANI HEDEF ANALİZİ.DOC
EK-B TERTİPLENME PLANI.PPT
EK-C GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ.DOC
EK-D HEDEF BÖLGE KROKİSİ.PPT
EK I LAHİKA-4.DOC
EK I LAHİKA-5.DOC
ORAJ PLANı.DOC
1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-C.DOC
4X4 ARAÇLAR ÇİZELGESİ.DOC
BALYOZ HAREKAT PLANI.DOC
EK-B (1 NCİ OR.).DOC
EK-M LAHİKA-1_BİRLEŞTİRİLMİŞ LİSTE.DOC
EK_A (GÖREVLENDİRMEDE YETKİLİ PERSONEL).DOC
EK_B (GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ FORMATI).DOC
GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-M LAHİKA-2 LAHİKA-3.DOC
KİLİSELER VE SİNAGOGLAR.DOC
MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ PROGRAMI.DOC
ÜST YAZı_PLAN _ÇALıŞMASı_2003.DOC
SAKAL var, ORAJ var, ÇARŞAF var ama SUGA? Ben göremedim. Öte yandan iddianameye göre SUGA kesinlikle 17 Nolu CD olacak. Kaç kere tekrarlanmış;
Öncelikle Bilirkişi raporunda dile getiriliyor.
(İddianame Sayfa 71 ve 72)
“…4. 1nci Ordu komutanlığı Askeri Savcılığının görevlendirmesiyle Mu. Albay Yavuz FildiĢ tarafından hazırlanan 26/03/2010 Tarihli Rapora göre
(2) İddia edilen BALYOZ, SUGA, ORAJ, ÇARġAF ve SAKAL planları sadece 11 ve 17 nu’lı CD’ler içinde mevcuttur…”
(5) 11 ve 17 nu’lı CD’lerde, iddia edilen BALYOZ, SUGA, ORAJ planlarını içeren dosyalar içerik olarak birbirinin aynısıdır.
Ardından iddianamede çok kere bu şekilde anılıyor (Copy-Paste nedeniyle Türkçe uyumsuzluğunu mazur görmenizi rica edeceğim)
(sayfa 133)
11 ve 17 nolu CD‟lerde yer alan beĢ sayfadan ibaret, ÇOK GĠZLĠ gizlilik dereceli SUGA HAREKAT PLANI metni aĢağıya aynen alınmıĢtır.
(sayfa 193)
SoruĢturma kapsamında incelenen 11 ve 17 nolu CD‟ler içinde yer alan 03 ġubat 2003 tarihli imza kısmında Suga Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden ÖRNEK ismi yer alan Suga Harekat Planı içerisinde;
(sayfa 408)
Ġçerisinde Balyoz Harekat Planı, Oraj Harekat Planı, Suga Harekat Planı, Sakal Eylem Planı ve ÇarĢaf Eylem planı ile bu planlara ait eklerin bulunduğu üzerinde K.ÖZEL yazılı 17 nolu CD‟nin Plan seminerinin baĢlayacağı gün olan 05 Mart gününün önceki günü 04 Mart gecesinde saat 23.52‟de oluĢturulduğu,
(sayfa 454)
Dosyada mevcut 11 nolu CD içerisinde bulunan 2002-2003\Dz. KK\SUGA isimli klasörlerde ve 17 nolu CD içerisindeki SUGA isimli klasörde yer alan SUGA HAREKAT PLANI.doc isiml
(sayfa 513)
Dosyada mevcut 11 nolu CD içerisinde bulunan 2002-2003\Dz. KK\SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde ve 17 nolu CD içerisinde bulunan \SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüphelinin
(sayfa 801)
Dosyada mevcut 11 ve 17. CD’lerde yer alan Suga/EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüpheli Hüseyin HOġGĠT’in
(sayfa 802)
Dosyada mevcut 11 ve 17. CD’lerde yer alan Suga/EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüpheli Kadir SAĞDIÇ’ın
(sayfa 805)
17 nolu CD içerisinde bulunan \SUGA\EK-A.doc isimli Word belgesinde isminin geçtiği tespit edilmiĢtir
(sayfa 810)
Dosyada mevcut 11 ve 17. CD’lerde yer alan Suga/EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüpheli Mehmet Fatih ILĞAR’ı
(sayfa 811)
Dosyada mevcut 11 ve 17. CD’lerde yer alan Suga/EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüpheli Cem Aziz ÇAKMAK’
(sayfa 813)
Dosyada mevcut 11 nolu CD içerisinde bulunan 2002-2003\Dz. KK\SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde ve 17 nolu CD içerisinde bulunan \SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüphelinin isminin geçtiği tespit edilmiĢtir.
Bu böyle gidiyor 815, 828, 830, 831, vs…
en son:
(Sayfa 979)
Dosyada mevcut 11 nolu CD içerisinde bulunan 2002-2003\Dz. KK\SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde ve 17 nolu CD içerisinde bulunan \SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüphelinin isminin geçtiği tespit edilmiĢtir.
Sorum şu iddianame yazılırken önlerindeki 17 No’lu CD’de SUGA var (olsa gerek ki pek çok kere yazılmış) Tübitak raporunda ben niye göremiyorum? Eğer gerçekten yoksa neden hepsi var da SUGA yok?
Öte yandan ilk başa dönecek olursak Dursun Çiçek için isnat edilen suçun dayanağı olan dokumanlar hangi CD’de?
Sevgiler.
21 Nisan 2011 02:15
Dursun Çiçek’i eylem planı davasında sanık olarak gösterdikten sonra balyoz kapsamına almamaları garabet olurdu. Dursun Çiçek’in adı sadece müzahir personel listesinde ismi geçiyor diye biliyorum.
21 Nisan 2011 04:17
Haklisiniz! Bu bizim de dikkatimizden tamamen kacmis. 17 no.lu CD’de 11 no.lu CD’deki belli basli planlarin kopyalari var. Ancak simdi ben de TUBITAK raporundan kontrol ettim ve 17 nolu CD’ye Suga planini kaydetmeyi unutmuslar! Iddianamenin cok onemli bir kismi emniyet raporlarindan kes/yapistir bolumlerden olusuyor. Muhtelemelen savcilar emniyet raporunda yazan herseyin dogru oldugunu kabul ettiler ve o yuzden bu hatalar iddianamede yer aliyor. Isin ilginc bir soru da, emniyet raporunu hazirlayanlarinin neden Suga planinin 17 no.lu CD’de oldugunu varsaydiklari….
21 Nisan 2011 21:05
Cemaat arşindeki orijinal cd den 17 nolu cd ye kaydetmeyi unutmuşlardır. Yakında suga planının bulunduğu yeni bir cd piyasaya sürülür. Muhtemelen casusluk soruşturmasındaki flash bellek içinde çıkabilir.
23 Nisan 2011 23:30
Merhabalar,
Alakası yok ama nereye yazacağımı bilemediğim için burada yazayım.
Tübitak bilirkişi raporuna göre GK’nın yazmış olduğu BİRİNCİ SINIF KAMU GÖREVLİLERİ VE DESTEK DURUMLARI DPT.doc, bir kere saklanıyor, 9 Ocak 2003 Tarihinde GK tarafından oluşturuluyor. En son 15 Şubat 2003 tarihinde saklanıyor. Toplam ekranda bu dokumanın açık olduğu zaman (total editing time)52266 dakika olarak görülüyor. 9 Ocak ve 15 Şubat arasında kabaca o kadar dakika var. Tübitak SEHVEN mi böyle bir hata yapmış. yoksa ben nerede yanılıyorum. (Aşağıda bilgileri var eğer rapora gitmek istemiyorsanız)
Bu arada aynı arkadaş (GK) Merkez bankasını ise rüzgar hızıyla yapmış. 15 Ocak’ta başladığı ve bir kere save edilen dokumanı 15 Şubat’ta tamamlamış ama bütün bu bir ay içerisinde dokuman üzerine sadece 2 dakika zaman ayırmış… (Gene aşağıda var).
Anlayan varsa açıklayabilir mi?
Sevgiler.
BİRİNCİ SINIF KAMU GÖREVLİLERİ VE DESTEK DURUMLARI DPT.doc
C:\Documents and Settings\GK1\Belgelerim\Gelenler\DPT-DIŞ TİC-HAZİNE-MERKEZ BANKASI\BİRİNCİ SINIF KAMU GÖREVLİLERİ VE DESTEK DURUMLARI DPT.doc (saved by GK)
Author: GK
Title: DPT MÜSTEŞARLIĞINDA BULUNAN BİRİNCİ SINIF KAMU GÖREVLİLERİ VE
DESTEK DURUMLARI
Creation date: 09.01.2003 11:27:00
Revision number: 159
Total editing time: 52266
Last author: GK
Last save time: 15.02.2003 15:18:00
———————————————–
BİRİNCİ SINIF KAMU GÖREVLİLERİ VE DESTEK DURUMLARI merkez b.doc
C:\Documents and Settings\GK1\Belgelerim\Gelenler\DPT-DIŞ TİC-HAZİNE-MERKEZ BANKASI\BİRİNCİ SINIF KAMU GÖREVLİLERİ VE DESTEK DURUMLARI merkez bankası.doc (saved by GK)
Author: GK
Title: MERKEZ BANKASINDA BULUNAN BİRİNCİ SINIF KAMU GÖREVLİLERİ VE
DESTEK DURUMLARI
Creation date: 15.01.2003 11:12:00
Revision number: 145
Total editing time: 2
Last author: GK
Last save time: 15.02.2003 17:18:00
23 Nisan 2011 23:43
Bir şey daha ekleyeyim.
Anlaşılan sivil sekreter hanım 9-10-11-12 aralık tarihlerinde Plan Çalışması tarihleri mesajları yazmakla meşgul olmuş.
İlk olarak da PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.doc dokumanını oluşturmuş. (09.12.2002 17:15:00) tarihindeç. Bu dokumanı 10 ocak ta bastırmış (Last print date: 10.12.2002 11:10:00), arada bir kere windows çökmüş ve kurtarmış En son olarak da 12 Ocak tarihinde saklamış. ( Last save time: 12.12.2002 16:52:00) Bu arada toplam 146 kere revizyon yapmış ve 270 dakika açık kalmış dokuman.
Benzeri şekilde diğer mesajlarla uğraşmış 9-12 Aralık tarihlerinde. Buraya kadar güzel.
Ardından gene Tübitak raporunda bir dokuman var ki suç unsuru olan bir dokuman. EK_B (GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ FORMATI).doc
Bu dokuman belli ki (Oluşturma tarihi ve Print alma tarihi bağlamında) PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.doc dokumanını kullanmış (Creation date: 09.12.2002 17:15:00
Last print date: 10.12.2002 11:10:00 )
Öte yandan bu dokuman HRKBSK tarafından 18 Aralık 2002’de saklanmış görünüyor. (Last save time: 18.12.2002 17:10:00).
Ama Tübitak raporuna göre 3 revizyon daha geçirilmiş (ki aşağıda göreceğiniz üzere 3 kere üst üste saklanmış) ama toplam açık olduğu zaman değişmemiş yani gene 270 dakika kalmış (Revision number: 149 Total editing time: 270). Özetle HRKBSK sekreter hanımın dosyasını açmış, içine EK-B’yi koymuş aynı dakika içerisinde üç kere saklamış.
Neden böyle bir şey yapar ki insan?
Açıklaması olan var mı?
SEvgiler.
——————————————–
PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.doc
D:\Kisisel Bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.doc (saved by 79561079)
Author: NAZLI
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI
Creation date: 09.12.2002 17:15:00
Last print date: 10.12.2002 11:10:00
Revision number: 146
Total editing time: 270
C:\Documents and Settings\79561079.KK_KH\Application Data\Microsoft\Word\Otomatik
Kurtarma kaydıPLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.asd (saved by 79561079)
Last author: 79561079
Last save time: 12.12.2002 16:52:00
——————————————–
PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ-2.doc
D:\Kisisel Bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ-2.doc (saved by 79561079)
Author: NAZLI
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI
Creation date: 10.12.2002 14:38:00
Last print date: 10.12.2002 17:58:00
Revision number: 70
Total editing time: 39
D:\Kisisel Bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ-2.doc (saved by 79561079)
Last author: 79561079
Last save time: 10.12.2002 17:58:00
——————————————–
PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ-3.doc
D:\Kisisel Bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ-3.doc (saved by 79561079)
Author: NAZLI
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI
Creation date: 11.12.2002 14:40:00
Revision number: 32
Total editing time: 24
D:\Kisisel Bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ-3.doc (saved by 79561079)
Last author: 79561079
Last print date: 11.12.2002 16:47:00
Last save time: 11.12.2002 16:47:00
—————————————————————————————-
EK_B (GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ FORMATI).doc
ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.doc (saved by 79561079
Author: NAZLI
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI)
Creation date: 09.12.2002 17:15:00
Last print date: 10.12.2002 11:10:00
Revision number: 149
Total editing time: 270
C:\Documents and Settings\79561079.KK_KH\Application Data\Microsoft\Word\Otomatik
Kurtarma kaydıPLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.asd (saved by 79561079)
C:\1 OR\HRKBŞK\PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.doc (saved by HRKBSK)
C:\1 OR\HRKBŞK\EK_B (GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ FORMATI).doc (saved by
HRKBSK)
C:\1 OR\HRKBŞK\EK_B (GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ FORMATI).doc (saved by
HRKBSK)
EK_B (GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ FORMATI).doc (saved by HRKBSK)
Last author: HRKBSK
Last save time: 18.12.2002 17:10:00 (En fazla 1 dakika uğraşılmış…)
24 Nisan 2011 00:56
Düzeltme:
“…İlk olarak da PLAN ÇALIŞMASI TARİHLERİ_MESAJ.doc dokumanını oluşturmuş. (09.12.2002 17:15:00) tarihindeç. Bu dokumanı 10 ocak ta bastırmış (Last print date: 10.12.2002 11:10:00), arada bir kere windows çökmüş ve kurtarmış En son olarak da 12 Ocak tarihinde saklamış. ( Last save time: 12.12.2002 16:52:00) Bu arada toplam 146 kere revizyon yapmış ve 270 dakika açık kalmış dokuman…”
Ocak yazılanlar Aralık olacak kalan değişmiyor.
24 Nisan 2011 01:10
Son olarak ilk mesaja yani 17. CD Suga dokumanı üzerine olana dönecek olursak…
Emre Uslu bir yazısında şöyle yazmış:
“…Balyoz davasındaki askerî savcıların yaptığı soruşturmalar orijinal CD’ler değil o CD’lerin de içinde mevcut olduğu kopya DVD’ler üzerinden yapılmış. Bu DVD’ler 2009’ yılında kopyalanmış görünüyor. Umarım sivil savcılar da aynı hatayı yapmamıştır…”
http://harbi-harbiye.blogspot.com/2011/01/dani-rodrik-ve-pnar-dogann-mantksal.html
Aynı şeyi Önder Aytaç da tekrarlamış
14. Son olarak, Balyoz davasındaki askerî savcıların yaptığı soruşturmalar orijinal CD’ler değil. O CD’lerin de içinde mevcut olduğu kopya DVD’ler üzerinden yapılmış. Bu DVD’ler ise 2009 yılında kopyalanmış görünüyor. Umarız, sivil savcılar da, aynı hatayı yapmıyorlardır
http://www.medyafaresi.com/yazi/306/onder-aytac-cetin-dogan-in-cocuklarinin-anlamsiz-mucadelesi.html
Bunun acaba yukarıda dile getirmiş olduğum sorunla ilşkisi var mı? Çünkü iddianamede yer verildiği kadarıyla Askeri bilirkişi de Suga için 17. CD’de diyor… (Sayfa 72)
“(5) 11 ve 17 nu’lı CD’lerde, iddia edilen BALYOZ, SUGA, ORAJ planlarını içeren dosyalar içerik olarak birbirinin aynısıdır. ”
Gene üst veri raporunda Last print date: 06.01.2003 13:53:00 olan bayağı dokuman var.
Başlığının içerisinde _KİMK olan sanırım 5 dokuman ve EK-M LAHİKA-1_BİRLEŞTİRİLMİŞ LİSTE.doc ile EK-B (1 NCİ OR.).doc aynı dosyadan türetilmiş gibi. Zaten bir kısmının oluşturma tarihleri ortak Creation date: 20.02.2003 09:04:00 ve Creation date: 20.02.2003 09:04:00
Kurguyu ben tam olarak kuramadım. Yoksa Sekreter mesajındaki gibi detaylı yazardım. Ama bir noktada anladığım kadaryıla (GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-M LAHİKA-2 LAHİKA-3.doc )word çökmesi üzerine author değiştirilmiş gibi teknik olarak açıklayamadığım bir durum var. Ben aşağıya ham verileri koyuyorum. Kurguyu yapabilen varsa ona iyi şanslar…
Bu arada ben son kayıt olarak raporda verilen 10 saklamanın sadece başını ve sonunu aldım. Tüm detaylı hali Tübitak raporunda var…
Sevgiler…
————————————————————–
PLAN ÇALIŞMASI_KİMK.doc
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\TANJU YZB\Günlük Emirler\PLAN ÇALIŞMASI_KİMK.doc (saved by 79561079)
Author: HRKBSK
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI KARARGAHI
Creation date: 06.01.2003 11:24:00
Last print date: 06.01.2003 13:53:00
Revision number: 58
Total editing time: 32
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\TANJU YZB\Günlük Emirler\PLAN ÇALIŞMASI_KİMK.doc (saved by 79561079)
Last author: 79561079
Last save time: 06.01.2003 13:53:00
————————————————————–
PLAN SEMİNERİ-2003 ÇALIŞMA SALONLARI_KİMK.doc
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI İLE İLGİLİ YAZILAR\PLAN SEMİNERİ-2003 ÇALIŞMA SALONLARI_KİMK.doc (saved by 79561079)
Creation date: 20.02.2003 09:04:00
Author: HRKBSK
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI KARARGAHI
Revision number: 21
Total editing time: 16
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI İLE İLGİLİ YAZILAR\PLAN SEMİNERİ-2003 ÇALIŞMA SALONLARI_KİMK.doc (saved by 79561079)
C:\Documents and Settings\79561079\Application Data\Microsoft\Word\Otomatik Kurtarma
kaydıPLAN SEMİNERİ-2003 ÇALIŞMA SALONLARI_KİMK.asd (saved by 79561079)
C:\Documents and Settings\79561079\Application Data\Microsoft\Word\Otomatik Kurtarma
kaydıPLAN SEMİNERİ-2003 ÇALIŞMA SALONLARI_KİMK.asd (saved by 79561079)
Last author: 79561079
Last print date: 06.01.2003 13:53:00
Last save time: 20.02.2003 09:20:00
————————————————————–
PLAN SEMİNERİ-2003 KIDEM SIRASI_KİMK.doc
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI İLE İLGİLİ YAZILAR\PLAN SEMİNERİ-2003 KIDEM SIRASI_KİMK.doc (saved by 79561079)
C:\Documents and Settings\79561079\Application Data\Microsoft\Word\Otomatik Kurtarma kaydıPLAN SEMİNERİ-2003 KIDEM SIRASI_KİMK.asd (saved by 79561079)
Author: HRKBSK
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI KARARGAHI
Creation date: 28.02.2003 09:54:00
Revision number: 22
Total editing time: 34
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI İLE İLGİLİ YAZILAR\PLAN SEMİNERİ-2003 KIDEM SIRASI_KİMK.doc (saved by 79561079)
Last author: 79561079
Last print date: 06.01.2003 13:53:00
Last save time: 28.02.2003 10:28:00
————————————————————–
GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-M LAHİKA-2 LAHİKA-3.doc
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI İLE İLGİLİ YAZILAR\PLAN SEMİNERİ-2003 ÇALIŞMA SALONLARI_KİMK.doc (saved by 79561079)
Author: HRKBSK (Windows Kurtarması Nedeniyle Author değişmiş??)
Company: 1 NCİ ORDU
Creation date: 20.02.2003 09:04:00
Revision number: 160
Total editing time: 438
C:\Documents and Settings\79561079\Application Data\Microsoft\Word\Otomatik Kurtarma
kaydıPLAN SEMİNERİ-2003 ÇALIŞMA SALONLARI_KİMK.asd (saved by 79561079)
C:\Documents and Settings\HRKBSK\Belgelerim\ORDU PLAN SEMİNERİ – 2003\SÜHA
ALBAY_PLAN SEMİNERİ EKLİ DOSYALAR\1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-M LAHİKA-2 LAHİKA-3.doc (saved by HRKBSK)
C:\Documents and Settings\HRKBSK\Application Data\Microsoft\Word\Otomatik Kurtarma
kaydı1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-M LAHİKA-2 LAHİKA-3.asd (saved by HRKBSK)
Last author: HRKBSK
Last print date: 06.01.2003 13:53:00
Last save time: 21.02.2003 17:05:00
————————————————————–
PL.ÇALIŞMASINA KATILACAK PERSONEL_KİMK.doc
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\BAYRAM YB.IN ÇALIŞMALARI\PL.ÇALIŞMASINA KATILACAK PERSONEL_KİMK.doc (saved by 79561079)
Author: HRKBSK
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI KARARGAHI
Creation date: 18.02.2003 12:20:00
Last author: 79561079
Last print date: 06.01.2003 13:53:00
Revision number: 39
Total editing time: 39
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\BAYRAM YB.IN ÇALIŞMALARI\PL.ÇALIŞMASINA KATILACAK PERSONEL_KİMK.doc (saved by 79561079)
Last save time: 28.02.2003 13:47:00
————————————————————–
PLAN ÇALIŞMASI_KİMK.doc
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI EMRİ BAŞKANLIKLARA\PLAN ÇALIŞMASI_KİMK.doc (saved by 79561079)
Author: HRKBSK
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI KARARGAHI
Creation date: 06.01.2003 14:10:00
Revision number: 33
Total editing time: 21
D:\Kişisel bilgilerim\Bilgilerim\2003 YILI ORDU PLAN ÇALIŞMASI_03\PLAN ÇALIŞMASI EMRİ BAŞKANLIKLARA\PLAN ÇALIŞMASI_KİMK.doc (saved by 79561079)
Last author: 79561079
Last print date: 06.01.2003 16:41:00
Last save time: 06.01.2003 16:42:00
————————————————————–
EK-B (1 NCİ OR.).doc
C:\Documents and Settings\HRKBSK\Belgelerim\ORDU PLAN SEMİNERİ – 2003\SÜHA
ALBAY_PLAN SEMİNERİ EKLİ DOSYALAR\EK-B (1 NCİ OR.).doc (saved by HRKBSK)
Author: HRKBSK
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI
Creation date: 20.02.2003 09:04:00 GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-M LAHİKA-2 LAHİKA-3.doc
Last print date: 06.01.2003 13:53:00
Revision number: 138
Total editing time: 1348
C:\Documents and Settings\HRKBSK\Belgelerim\ORDU PLAN SEMİNERİ – 2003\SÜHA
ALBAY_PLAN SEMİNERİ EKLİ DOSYALAR\EK-B (1 NCİ OR.).doc (saved by HRKBSK)
Last author: HRKBSK
Last save time: 26.02.2003 09:37:00
————————————————————–
EK-M LAHİKA-1_BİRLEŞTİRİLMİŞ LİSTE.doc
C:\Documents and Settings\HRKBSK\Belgelerim\ORDU PLAN SEMİNERİ – 2003\SÜHA
ALBAY_PLAN SEMİNERİ EKLİ DOSYALAR\EK-M LAHİKA-1_BİRLEŞTİRİLMİŞ
LİSTE.doc (saved by HRKBSK)
Author: HRKBSK
Company: 1 NCİ ORDU
Title: 1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI KARARGAHI
Creation date: 28.02.2003 09:54:00 PLAN SEMİNERİ-2003 KIDEM SIRASI_KİMK.doc
Last print date: 06.01.2003 13:53:00
Revision number: 140
Total editing time: 226
C:\Documents and Settings\HRKBSK\Belgelerim\ORDU PLAN SEMİNERİ – 2003\SÜHA
ALBAY_PLAN SEMİNERİ EKLİ DOSYALAR\EK-M LAHİKA-1_BİRLEŞTİRİLMİŞ
LİSTE.doc (saved by HRKBSK)
Last author: HRKBSK
Last save time: 04.03.2003 22:07:00
24 Nisan 2011 01:13
Bu arada ben son kayıt olarak raporda verilen 10 saklamanın sadece başını ve sonunu aldım. Tüm detaylı hali Tübitak raporunda var…
derkenn kastedilen ilk directory dizininin son on tane saklamanın birincisi, aşağıdaki dizinin ise sonuncusu olduğu. Aralardaki durum kanımca ilginçse eklendi. Ama benim farkedemediğim durumlar için daha detaylı bakmak isteyen olursa Tübitak raporuna (ilk postta vermiştim) bakabilir.
Sevgiler.
24 Nisan 2011 01:18
son olarak 🙂
Bazı durumlarda last print zamanı oluşturmadan daha önce. Burada ben windows çöktü ve kurtarıldığı için böyle absurd durumlar oluşmuş gibi bir varsayımda bulundum. Örneğin:
PL.ÇALIŞMASINA KATILACAK PERSONEL_KİMK.doc
Creation date: 18.02.2003 12:20:00
Last print date: 06.01.2003 13:53:00
Bu arada HRKBSK’nın author olduğu dosyalarda bu durum var. Tabii bu durumun olmadığı ama authorun bu kişi olduğu durumlarda var. Yani bayağı bir kombinasyon yapılmış. Gene de incelemeye değer diye düşünüyorum…
24 Nisan 2011 02:28
Epey emek harcayarak oldukça detaya girmişsiniz. Ama bunların çok önem arzettiği kanısında değilim. Dosyaların üstverilerinin tutarsızlıklar zaten çeşitli şekillerde tescillendi. Bu durumda üstveri tutarsızlıklarını incelemek sadece teknik araştırma açısından anlam ifade eder.. ama mahkeme için anlam ifade etmez.
Bunlardaki tutarsızlıkları sanıkların şahsen oluşturduğu da iddia edilebilir. Önemli olan, CD’deki dijital verilerin delil niteliğinde olup olamayacağının tescilidir. Ki, olmadığı aşikardır.
Bir an için delil niteliğinde olduğu varsayılsa bile, hatta sanıklar bu CD’leri kendileri ürettiklerini iddia etseler bile mahkemenin bu verilerin doğru olup olmadığını, yani gerçeği yansıtıp yansıtmadığını tespit zorunluluğu vardır. Bu tespit için önce bu dosyaların orijinallerine ihtiyaç vardır… yani yazıldığı bilgisayarlara… Tabi bu da yeterli değildir. Kötü niyetli bir kişi o bilgisayarların başına oturup böyle bir veriyi üretmiş de olabilir. O zaman içerik bakımından da tutarlılığının değerlendirilmesi gerekir.
Örneğin; siz bilgisayarınızda Uğur Mumcu’yu nasıl öldürdüğünüzü anlatan bir yazı yazdınız. Poliste bunu ele geçirdi. Uğur Mumcu’nun ölüm şekli ile sizin yazdığınız notların birbiriyle örtüşüp örtüşmediğinin tespiti, hatta örtüşse bile sizin bu eyleme ilişkin nerede olduğunuz, o sırada ne yaptığınız, bomba malzemesi elde edip edemeyeceğiniz, bu konuda temel bilginiz, Uğur Mumcu’ya husumetiniz veya radikal siyasi düşünce taşımanız gibi makul sebep oluşturacak delillerle desteklenmesi gerekiyor.
Lafı biraz uzattım. Yanlış anlamayın, yaptığınız ince araştırmalara muhalif olmak için değil; delilerin hangi önemde olabileceğine açıklık getirecek bir tartışma açmak için yorum yapıyorum.
20 Nisan 2011 23:32
Merhabalar,
Bir sorum olacak.
Yukarıdaki tartışmalar bağlamında Dursun Çiçek için Balyoz Kapsamında isnat edilen suçları araştırırken iddianamenin ( bkz. http://www.belgeler.com/blg/289z/balyoz-iddianamesi-tam-metni ) (NOT: Bu arada bir tek ben mi bu blogdaki iddianameyi indiremiyorum? Sanırım linkte sorun var. O nedenle farklı bir kaynak önermek durumunda kaldım)
Neyse, iddianamenin 825.sayfasında görüleceği üzere temelde iki suçlama var. Bir tanesi
“2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/EK-B.doc başlıklı belgede ona Suga kapsamında bir görev verildiği ( iddianameden alıntı yapıyorum “…iş bu belgenin dijital inceleme raporuna göre belgeyi yazan kişinin (author) Cem GÜRDENİZ belgenin oluşturulduğu tarihin (Create Date) 03/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir….”)
Diğeri ise bu görevlendirmeden bir hafta sonra “2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/EK-I.doc” başlık altında 42 personelin adının olduğu bir liste oluşturduğu ve gene iddianameden alıntı yapıyorum “…belgenin imza kısmında şüpheli Dursun ÇİÇEK’in isminin bulunduğu, belgeyle ilgili dijital incelemede belgeyi yazan kişinin (author) Şüpheli E. UÇAR, belgenin oluşturulma tarihinin (create date) ise 10/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir.
Yazıyor. Yani özetle SUGA kapsamında bir görev verilmiş o da yapmış. İddia bu. Peki söz konusu belgeler nerede? Suga olduğuna göre 11 nolu CD’de ya da 17 nolu CD’de. Aslında iddianamede genelde hangi CD’lerdeki belgelere işaret edilirken bu kısımda unutulmuş anlaşılan…
Bu CD’lerin üst verileri nerede var?
11. Nolu CD
11-nolu-cd-klasor-calismalar-ustveri-dokumu-tubitak.pdf erişimi için tıklayın
ve
11-nolu-cd-klasor-2002-2003-ustveri-dokumu-tubitak.pdf erişimi için tıklayın
17 No’lu CD ise
17-nolu-cd-ustveri-dokumu-tubitak.pdf erişimi için tıklayın
adresinde.
11 Nolu CD’ye bakıyoruz
Gerçekten bir EK-B var ama directory farklı…
C:\Documents and Settings\Cem GURDENİZ\Belgelerim\BILGI NOTU\EK-B.doc
Cem GÜRDENİZ belgenin oluĢturulduğu tarihin (Create Date) 03/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir.)
11 No’lu CD’de gerçektende “2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/ uzantılı directory mevcut ama “C:\Documents and Settings\Suha TANYERI\Belgelerim\2002-2003\Dz.KK\BILGI NOTU\EK-K.doc (saved by Suha TANYERI)
Özetle ben “2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/EK-B.doc ile işaret edilen bir belgeyi 11 No’lu CD’de bulamadım. 17 No’lu CD’ye ise birazdan geleceğiz…
Aynı şekilde “2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/EK-I.doc” başlıklı bir belgede TÜBİTAK raporunda yok. Söz konusu belge C:\Documents and Settings\Cem GURDENİZ\Belgelerim\BILGI NOTU\EK-I.doc olsa gerek. Peki 2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/ nereden geliyor?
Şimdi gelelim 17 No’lu CD’ye. TÜBİTAK raporunda söz konusu CD olan 24 belge aşağıda:
EK-A SAKAL EYLEM PLANI HEDEF ANALİZİ.DOC
EK-B TERTİPLENME PLANI.PPT
EK-C GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ.DOC
EK- D HEDEF BÖLGE KROKİSİ.PPT
SAKAL EYLEM PLANI HAREKAT EMRİ.DOC
ÇARŞAF EYLEM PLANI HAREKAT EMRİ.DOC
EK-A ÇARŞAF EYLEM PLANI HEDEF ANALİZİ.DOC
EK-B TERTİPLENME PLANI.PPT
EK-C GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ.DOC
EK-D HEDEF BÖLGE KROKİSİ.PPT
EK I LAHİKA-4.DOC
EK I LAHİKA-5.DOC
ORAJ PLANı.DOC
1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-C.DOC
4X4 ARAÇLAR ÇİZELGESİ.DOC
BALYOZ HAREKAT PLANI.DOC
EK-B (1 NCİ OR.).DOC
EK-M LAHİKA-1_BİRLEŞTİRİLMİŞ LİSTE.DOC
EK_A (GÖREVLENDİRMEDE YETKİLİ PERSONEL).DOC
EK_B (GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ FORMATI).DOC
GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-M LAHİKA-2 LAHİKA-3.DOC
KİLİSELER VE SİNAGOGLAR.DOC
MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ PROGRAMI.DOC
ÜST YAZı_PLAN _ÇALıŞMASı_2003.DOC
SAKAL var, ORAJ var, ÇARŞAF var ama SUGA? Ben göremedim. Öte yandan iddianameye göre SUGA kesinlikle 17 Nolu CD olacak. Kaç kere tekrarlanmış;
Öncelikle Bilirkişi raporunda dile getiriliyor.
(İddianame Sayfa 71 ve 72)
“…4. 1nci Ordu komutanlığı Askeri Savcılığının görevlendirmesiyle Mu. Albay Yavuz FildiĢ tarafından hazırlanan 26/03/2010 Tarihli Rapora göre
(2) İddia edilen BALYOZ, SUGA, ORAJ, ÇARġAF ve SAKAL planları sadece 11 ve 17 nu’lı CD’ler içinde mevcuttur…”
(5) 11 ve 17 nu’lı CD’lerde, iddia edilen BALYOZ, SUGA, ORAJ planlarını içeren dosyalar içerik olarak birbirinin aynısıdır.
Ardından iddianamede çok kere bu şekilde anılıyor (Copy-Paste nedeniyle Türkçe uyumsuzluğunu mazur görmenizi rica edeceğim)
(sayfa 133)
11 ve 17 nolu CD‟lerde yer alan beĢ sayfadan ibaret, ÇOK GĠZLĠ gizlilik dereceli SUGA HAREKAT PLANI metni aĢağıya aynen alınmıĢtır.
(sayfa 193)
SoruĢturma kapsamında incelenen 11 ve 17 nolu CD‟ler içinde yer alan 03 ġubat 2003 tarihli imza kısmında Suga Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden ÖRNEK ismi yer alan Suga Harekat Planı içerisinde;
(sayfa 408)
Ġçerisinde Balyoz Harekat Planı, Oraj Harekat Planı, Suga Harekat Planı, Sakal Eylem Planı ve ÇarĢaf Eylem planı ile bu planlara ait eklerin bulunduğu üzerinde K.ÖZEL yazılı 17 nolu CD‟nin Plan seminerinin baĢlayacağı gün olan 05 Mart gününün önceki günü 04 Mart gecesinde saat 23.52‟de oluĢturulduğu,
(sayfa 454)
Dosyada mevcut 11 nolu CD içerisinde bulunan 2002-2003\Dz. KK\SUGA isimli klasörlerde ve 17 nolu CD içerisindeki SUGA isimli klasörde yer alan SUGA HAREKAT PLANI.doc isiml
(sayfa 513)
Dosyada mevcut 11 nolu CD içerisinde bulunan 2002-2003\Dz. KK\SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde ve 17 nolu CD içerisinde bulunan \SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüphelinin
(sayfa 801)
Dosyada mevcut 11 ve 17. CD’lerde yer alan Suga/EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüpheli Hüseyin HOġGĠT’in
(sayfa 802)
Dosyada mevcut 11 ve 17. CD’lerde yer alan Suga/EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüpheli Kadir SAĞDIÇ’ın
(sayfa 805)
17 nolu CD içerisinde bulunan \SUGA\EK-A.doc isimli Word belgesinde isminin geçtiği tespit edilmiĢtir
(sayfa 810)
Dosyada mevcut 11 ve 17. CD’lerde yer alan Suga/EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüpheli Mehmet Fatih ILĞAR’ı
(sayfa 811)
Dosyada mevcut 11 ve 17. CD’lerde yer alan Suga/EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüpheli Cem Aziz ÇAKMAK’
(sayfa 813)
Dosyada mevcut 11 nolu CD içerisinde bulunan 2002-2003\Dz. KK\SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde ve 17 nolu CD içerisinde bulunan \SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüphelinin isminin geçtiği tespit edilmiĢtir.
Bu böyle gidiyor 815, 828, 830, 831, vs…
en son:
(Sayfa 979)
Dosyada mevcut 11 nolu CD içerisinde bulunan 2002-2003\Dz. KK\SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde ve 17 nolu CD içerisinde bulunan \SUGA\EK-A.doc isimli word belgesinde Ģüphelinin isminin geçtiği tespit edilmiĢtir.
Sorum şu iddianame yazılırken önlerindeki 17 No’lu CD’de SUGA var (olsa gerek ki pek çok kere yazılmış) Tübitak raporunda ben niye göremiyorum? Eğer gerçekten yoksa neden hepsi var da SUGA yok?
Öte yandan ilk başa dönecek olursak Dursun Çiçek için isnat edilen suçun dayanağı olan dokumanlar hangi CD’de?
Sevgiler.
20 Nisan 2011 23:39
(KUSURA BAKMAYIN BÖLEREK YAZIYORUM. BİR SEBEPTEN BÜTÜN OLARAK ASAMADIM)
Merhabalar,
Bir sorum olacak.
Yukarıdaki tartışmalar bağlamında Dursun Çiçek için Balyoz Kapsamında isnat edilen suçları araştırırken iddianamenin ( bkz. http://www.belgeler.com/blg/289z/balyoz-iddianamesi-tam-metni ) (NOT: Bu arada bir tek ben mi bu blogdaki iddianameyi indiremiyorum? Sanırım linkte sorun var. O nedenle farklı bir kaynak önermek durumunda kaldım)
Neyse, iddianamenin 825.sayfasında görüleceği üzere temelde iki suçlama var. Bir tanesi
“2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/EK-B.doc başlıklı belgede ona Suga kapsamında bir görev verildiği ( iddianameden alıntı yapıyorum “…iş bu belgenin dijital inceleme raporuna göre belgeyi yazan kişinin (author) Cem GÜRDENİZ belgenin oluşturulduğu tarihin (Create Date) 03/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir….”)
Diğeri ise bu görevlendirmeden bir hafta sonra “2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/EK-I.doc” başlık altında 42 personelin adının olduğu bir liste oluşturduğu ve gene iddianameden alıntı yapıyorum “…belgenin imza kısmında şüpheli Dursun ÇİÇEK’in isminin bulunduğu, belgeyle ilgili dijital incelemede belgeyi yazan kişinin (author) Şüpheli E. UÇAR, belgenin oluşturulma tarihinin (create date) ise 10/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir.
Yazıyor. Yani özetle SUGA kapsamında bir görev verilmiş o da yapmış. İddia bu. Peki söz konusu belgeler nerede? Suga olduğuna göre 11 nolu CD’de ya da 17 nolu CD’de. Aslında iddianamede genelde hangi CD’lerdeki belgelere işaret edilirken bu kısımda unutulmuş anlaşılan…
Bu CD’lerin üst verileri nerede var?
CD içeriklerine https://cdogangercekler.wordpress.com/2010/09/14/bir-adet-cd-uzerine-insa-edilen-balyoz-davasi/ adresinden erişmek mümkün.
20 Nisan 2011 23:39
11 Nolu CD’ye bakıyoruz
Gerçekten bir EK-B var ama directory farklı…
C:\Documents and Settings\Cem GURDENİZ\Belgelerim\BILGI NOTU\EK-B.doc
Cem GÜRDENİZ belgenin oluĢturulduğu tarihin (Create Date) 03/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir.)
11 No’lu CD’de gerçektende “2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/ uzantılı directory mevcut ama “C:\Documents and Settings\Suha TANYERI\Belgelerim\2002-2003\Dz.KK\BILGI NOTU\EK-K.doc (saved by Suha TANYERI)
Özetle ben “2002/2003/DZ.KK./BİLGİ NOTU/EK-B.doc ile işaret edilen bir belgeyi 11 No’lu CD’de bulamadım. 17 No’lu CD’ye ise birazdan geleceğiz…
Aynı şekilde “2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/EK-I.doc” başlıklı bir belgede TÜBİTAK raporunda yok. Söz konusu belge C:\Documents and Settings\Cem GURDENİZ\Belgelerim\BILGI NOTU\EK-I.doc olsa gerek. Peki 2002/2003/Dz.KK./BİLGİ NOTU/ nereden geliyor?
Şimdi gelelim 17 No’lu CD’ye. TÜBİTAK raporunda söz konusu CD olan 24 belge aşağıda:
EK-A SAKAL EYLEM PLANI HEDEF ANALİZİ.DOC
EK-B TERTİPLENME PLANI.PPT
EK-C GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ.DOC
EK- D HEDEF BÖLGE KROKİSİ.PPT
SAKAL EYLEM PLANI HAREKAT EMRİ.DOC
ÇARŞAF EYLEM PLANI HAREKAT EMRİ.DOC
EK-A ÇARŞAF EYLEM PLANI HEDEF ANALİZİ.DOC
EK-B TERTİPLENME PLANI.PPT
EK-C GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ.DOC
EK-D HEDEF BÖLGE KROKİSİ.PPT
EK I LAHİKA-4.DOC
EK I LAHİKA-5.DOC
ORAJ PLANı.DOC
1 NCİ ORDU KOMUTANLIĞI GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-C.DOC
4X4 ARAÇLAR ÇİZELGESİ.DOC
BALYOZ HAREKAT PLANI.DOC
EK-B (1 NCİ OR.).DOC
EK-M LAHİKA-1_BİRLEŞTİRİLMİŞ LİSTE.DOC
EK_A (GÖREVLENDİRMEDE YETKİLİ PERSONEL).DOC
EK_B (GÖREVLENDİRME ÇİZELGESİ FORMATI).DOC
GÜVENLİK HAREKAT PLANINA EK-M LAHİKA-2 LAHİKA-3.DOC
KİLİSELER VE SİNAGOGLAR.DOC
MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ PROGRAMI.DOC
ÜST YAZı_PLAN _ÇALıŞMASı_2003.DOC
SAKAL var, ORAJ var, ÇARŞAF var ama SUGA? Ben göremedim. Öte yandan iddianameye göre SUGA kesinlikle 17 Nolu CD olacak. Kaç kere tekrarlanmış;
20 Nisan 2011 23:41
11 Nolu CD’ye bakıyoruz
Gerçekten bir EK-B var ama directory farklı…
C:\Documents and Settings\Cem GURDENİZ\Belgelerim\BILGI NOTU\EK-B.doc
Cem GÜRDENİZ belgenin oluĢturulduğu tarihin (Create Date) 03/01/2003 olduğu tesbit edilmiştir.)
21 Nisan 2011 22:47
Bugünkü durum itibarıyla,
Fmeraklı akademisyen kılığında kuyuya taşı atıyor. Herkes o taşı çıkarmaya çalışıyor.
İşin enteresan tarafı havanda su da kalmadı. Bakalım havan ne zaman kırılacak !