Askeri savcılığın 24 Şubat 2010 tarihinde Balyoz soruşturmasını yürüten savcılara gönderdiği iki bilirkişi raporundan biri, savunmaya verilmediği halde medyaya sızmış, belgelerin gerçek olduğu varsayımıyla hazırlanan bu rapor “Balyoz darbe planının gerçek olduğu” saptırmasıyla haber yapılmıştı.
Şimdi tesadüfen ortaya çıkıyor ki, bu raporla aynı anda savcılığa iletilen diğer rapor, Beşiktaş Adliyesi’ne girdikten sonra buhar olmuş. 19 Şubat 2010 tarihli bu bilirkişi raporu ne dava dosyalarının ek klasörlerinde, ne de adli emanette bulunuyor. Tamamen kayıp.
Rapor henüz elimizde olmadığı için içeriğini tam olarak bilmiyoruz; ancak Avukat Hüseyin Ersöz bugün “bu raporda iddia edilen Balyoz Belgelerinin 2007-2009 tarihleri arasında yaratıldığı ve 1. Ordu bilgisayarlarında bu belgelerin izinin bulunmadığını değerlendirmektedir” açıklamasını yaptı.
Rapor elimize geçer geçmez blogdan yayımlayacağız. İçeriği ne olursa olsun, soruşturma savcılarına aynı anda ulaştırılan iki rapodan birinin yok edilmesi, savunmadan ve mahkemeden gizlenmesi kabul edilebilecek bir şey değil.
Not: 14 Mart 2011 tarihinden itibarenki duruşmaların tutanakları hala hazır olmadıkları gerekçesiyle savunmaya verilmiyor. Bu tutanaklar hazır olunca sanıkların savunmalarını olduğu gibi blogda yayımlayacağız.
23 Mart 2011 07:13
Hocaefendi hokus-pokus yapmıştır 🙂
23 Mart 2011 09:53
Milliyetten alinti haber…
‘Özkök’e itiraz sürüyor’
“(…) Üst rütbeli generallerin Özkök’ün daha sabırlı ve mantıklı olan çizgisine olan itirazları da yatışmış görünmüyor. Savunma ve ulusal güvenlik konularında irtibatta olduğumuz kişiler, Özkök’e karşı olduğunu söyledikleri yedi generali şöyle isimlendiriyorlar: Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon, 2. Ordu Komutanı Fevzi Türkeri ve MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç… Büyükanıt’ın ise ikili oynadığı söyleniyor.
Büyükanıt’ın İstanbul’da bir konferanstaki Amerikan ve Batı karşıtı sözleri de onun bu grup içinde sayılması fikrini güçlendiriyor. Cengiz Çandar, 29 Mayıs’ta, 28 Mayıs tarihli bir habere dikkatimizi çekti: General Doğan kısa süre önce vefat etmiş bir meslektaşını anma töreninde, tahrik edici nitelikteki ‘Genç Subaylar’ sözlerini, Özkök’e meydan okumaya devam ettiğini vurgulamak için kasten kullanmış.”
Eee demekki neymis, Pinar ve Dani cifti. Gozunu acmaya calistiginiz Amerika taaa 2003 te babanizin ne haltlar karistirdigini biliyormus 🙂 Ve ustelik darbe ha geldi ha gelecek diyede bekliyormus. Eee ozaman Dani neden FT WSJ WP ta yaziyor bu makalelerini?, kimi kandirdigini saniyor? Bakalim gorecegiz!
23 Mart 2011 09:54
http://www.milliyet.com.tr/-buyukanit-ikili-oynuyor-/siyaset/haberdetay/23.03.2011/1367837/default.htm
Dönemin ABD Büyükelçisi Robert Pearson’un 2003’te gönderdiği belgede, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile diğer generaller arasındaki anlaşmazlık anlatılıyor.
23 Mart 2011 21:36
Sevgili İhtimal;
” Eee demekki neymis, Pinar ve Dani cifti. Gozunu acmaya calistiginiz Amerika taaa 2003 te babanizin ne haltlar karistirdigini biliyormus 🙂 Ve ustelik darbe ha geldi ha gelecek diyede bekliyormus.” diyorsunuz.
Yani Abd kriptolarında yazan her şeyi doğru kabul ediyorsunuz.
Aşağıdaki haber de aynı kriptolarda yazılı.
” 350 BİN POTANSİYEL TERÖRİST VAR
28 Şubat 1997 öncesindeki Amerikan belgelerinde “Şeriat yandaşlığı” konusu özel bir yer tutarken, “İslam” ile “terör” kelimelerinin yan yana getirildiği yazışmalar daha ziyade 11 Eylül 2001 sonrasında gerçekleşiyor: “Türkiye’de 350 bin potansiyel İslamî terörist yaşıyor.”
http://haber.gazetevatan.com/clinton-naksilerle-nurcularin-arasi-nasil/366894/1/Gundem
Abd kriptolarında yazıyor diye 350.000 potansiyel İslami teröriste ne diyeceğiz.
TSK daki subay ve astsubay sayısının nerede ise 3 katından fazla islami terörist varmış.
İnanacakmıyız? Abd nin yalanlarına inanıyorsak 350.000 potansiyel islami terörist nerede?
Darbe iddialarına inanacağız ama 350.000 islami terörist ifadesini inanmayıp görmeyeceğiz.
24 Mart 2011 02:43
Bence Amerika insafli davranmis, cetin dogan gibilerine kalsa turkiyenin %47 si “islami terorist”…. Eee bosuna mi stadyumlara toplayip, tepeleyecekti insanlari!
24 Mart 2011 03:10
Dinimizin terörle anılması size dokunmuyor mu?
Ben kabul edemem.
Din ile terör aynı yerde olmaz ve olamaz.
350.000 potansiyel islami terörist ifadesini görmemezlikten geliyorsunuz.
Buradan birisi islam ile terörü aynı kefede yazsa hop oturup kalkarsınız ki ben de kalkarım ama Abd yazınca sesiniz neden çıkmıyor.
24 Mart 2011 07:09
Dinimizin terorle anilmasi konusunda cok haklisin ve her noktasiyla sana katiliyorum, kabul edilebilecek hic bir tarafi yok. Bu durumun kabul edememen ve dolayisiyla bu konuda uzuntu duymani saygiyla karsiliyorum. Boyle bir onyargi kuzey amerikada yillar icerisinde cok planli ve duzenli bir sekilde olusturulmus. Tabi bunda musluman ulkelerde diktator ve baskici resjimlerinde payi yok denilemez. Ama sunu da acikca belirtmek lazimki Dani ve pinar cifti gibilerinde kendi cikarlari ugruna ellerinde hic bir somut delil olmamasina ragmen, Gulen camiasini duzenbaz sahtekar ve yasadisi cete diye ahlaksizca suclamalari da senin bu uzululdugun ve kabul edemedigin durumu katmerlestirmekten baska ise yaramiyor!
24 Mart 2011 12:32
Sevgili İhtimal,
Sanırım siz bu satırları yazarken yayınevi baskını henüz gerçekleşmemişti. Haberin detaylarını aşağıda bulabilirsiniz.
Şimdi size sormak istiyorum, Türkiye’nin kolluk kuvvetlerinin bir cemaat aleyhinde kuvvetle muhtemel somut belgelere dayalı iddialar içeren bir kitabın yayınlanmaması için verdiği bu mücadele hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bildiğim kadarıyla Türkiye’nin seçilmiş iktidarı AKP, savunulan tez AKP’nin Gülen cemaatini temsil etmediği. Peki bu durumda aleyhte bir kitabın yayınlanmaması için yapılan bu hamleler halkın iradesini mi yansıtıyor, kafanızda ki hangi demokrasi, fikir özgürlüğü anlayışına uyuyor? Yoksa yazınızda sizin de eleştirel bir bakışla bahsettiğiniz diktatör ve baskıcı rejimlere sahip müslüman ülke olma yolunda hızla ilerlemeye mi başladık?
Bu arada ifadenizde yazdığınız şu cümle bana çok manidar geldi, affınıza sığınarak alıntı yapmak istiyorum:
”Dani ve pinar cifti gibilerinde kendi cikarlari ugruna ellerinde hic bir somut delil olmamasina ragmen, Gulen camiasini duzenbaz sahtekar ve yasadisi cete diye ahlaksizca suclamalari da senin bu uzululdugun ve kabul edemedigin durumu katmerlestirmekten baska ise yaramiyor!”
Burada ki ellerinde hiç bir somut delil olmaması sözünüze özellikle dikkat çekmek istiyorum ve size sormak istiyorum, balyoz davası ile ilgili yüzlerce tutarsızlık burada belgelenmesine rağmen sizin bu davaya karşı tamamen soyut varsayımlara dayalı yaklaşımlarınıza hangi gözle bakmamız gerekiyor? Kendi kendinizle düştüğünüz bu çelişkiye hangi bakış açısıyla yaklaşmalıyız?
26 Mart 2011 14:36
Çok hoşsun ve komiksin sevgili fenerrant.Sen bir müslüman olarak bu söylem zoruna gidiyor. Ben zaten çıldırıyor ve beddua ediyorum.Tabii sende doğal olarak çıkarımda bulunuyor ve ihtimalinde bu söylemden rahatsız olması gerektiğini düşünüyorsun 🙂 Ama onun yeni Amerikan Evangelistlerinden olduğu çok açık bunu farkedememen ise çok üzücü.Yani İslam değil,müslüman değil.O nedenle 350.000 değil tüm müslümanlar imha edilmeli,onunda ve ağababalarınında tek hayali bu dünyada tek müslüman kalmaması.Ama ihtimale ve tüm münafıklara kafirlere putperestlere rağmen Allah nurunu tamamlayacaktır.Buna hiç bir güç ve kudret engel olamayacaktır.
23 Mart 2011 10:20
Wikileaks aslında farkında olmadan herşeyin fotoğrafını çekmiş, resmi göremeyen arkadaşlar için
Özkök’e karşı olan 7 isimi alt alta yazalım:
– Aytaç Yalman
– Şener Eruygur
– Çetin Doğan
– Hurşit Tolon
– Fevzi Türkeri
– Tuncer Kılınç
Ortak Özellikleri:
– Hepsi AKP karşıtı
– Hepsi Amerika’ya mesafeli
– Hepsi Avrasyacı
– Hepsi Atatürkçü
– Hepsi Anti-Gülenist
– Hepsi Emekli edilmiş
Sonuç:
– Hepsi Ergenekon, Balyoz vb gibi davalarda sanık
İste bu yüzden Ergenekon Ilımlı İslamcı, Gülenist, Faşişt, Amerikancı bir Türkiye’ye yaratma projesinin ilk adımıdır diyoruz, wikileaks’te bizi doğruluyor hatta 2003’den beri bu işin planlandığını gösteriyor.
Peki:
Özkök zaten malum, Büyükanıt’ın Ergenekon’dan yırtması acaba ikili oynadığı için mi?
Ayrıca komik olan Özkök’e karşı gelen komutanların ilk önce emekli edilmesi ve darbecilikten tutuklanmaları.Emekli oldukları anda zaten darbe yapma ihtimalleri kalmamıştı.
23 Mart 2011 11:19
Büyükanıt paşa misyonunu tamamladı zaten; milyonların iktidara karşı ayaklandığı bir ortamda meydanlarda “Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye!” sloganları atılırken, basın ağız birliği ederek “Ne şeriat ne darbe” sloganları atıldığını yazıyordu. Oysa ortada darbelik bir durum olmadığı gibi mitinglere katılan insanlar da böyle bir slogan atılmadığını söylüyorlardı. İşte tam bu sırada paşamız internetten muhtıra yayınlayarak muhalif bir halk hareketini darbe çağrısıymış gibi gösterdi. Neticede insanlar “bu bir darbe hareketi mi” diye birbirinden şüphe eder oldu, hareket susturuldu. Paşamız ise bunun karşılığında üstün hizmet madalyası ve trilyonluk zırhlı araç alarak güle oynaya emekli edildi. Arkasında ise bütün bu hukuksuzlukların başlamasına son derece uygun bir ortam bıraktı. İlerde tarih 2007 yılını cemaatin sivil darbe yaptığı yıl olarak yazarken, büyükanıt paşanın bu darbede oynadığı kritik role de bir bölüm ayrılacaktır diye düşünüyorum.
23 Mart 2011 11:25
Wikileaks’de yazılan herşeyi doğru kabul edeceksek Tayyip Erdoğan hakkında yazılan yurt dışındaki bankalarda dokuz ayrı hesabı olduğu iddiasını da doğru olarak kabul etmeliyiz.Taraf gazetesinin iddiaları ne kadar objektif olarak yayınladığından emin değilim.Altında imza olmadığı halde balyoz belgelerinde ıslak imzalar var diye yalan haber yapmadılar mı?
23 Mart 2011 11:29
Bu davayı “darbeler tarihini kapatmak”, “demokratikleşme yolunda ilerlemek” için fırsat görerek yada bu sözlerin arkasına gizlenip gerçek amaçları uğruna destek verenler (ki aslında asıl meselenin ikinci ihtimal olduğu kanısındayım), neden davanın somut bulguları üzerinden konuşmak yerine, birilerinin herhangi bir belgeye yada delil sayılabilecek başka bir bulguya dayandıramayacağı yorum içerikli yazılarını burada kullanma ihtiyacı hissediyorlar. Sakın somut bulgular ışığında konuşabilecekleri hiçbirşey kalmamış olmasından dolayı olmasın.Kimi malum gazeteci ve yazarlar gibi konudan konuya atlayıp, kafa bulundırmaya, çarpıcı cümleler kurarak kimilerinin beynin tokatlamaya ve “aa hakkaten yaa bu da böyleymiş, adam bu kadar emin konuştuğuna göre vardır bir bildiği” algısı uyandırmaya çabalamasının benzerini bu arkadaşlar burada sergilemeye çalışıyor sanırım. Haberde kimi generallerin Hilmi Özkök’le aynı görüşte olmadığını onun sakin ve sabırlı tavrını beyenmediğine değiniliyor, darbe yapmaya hazırlanıyorlar gibi bir cümle yok.
Hep aynı yöntem, “elma kompostosu yapmak için elmaya ihtiyacım var” diyorsunuz ama bu arkadaşlar ellerinde muzla gelip “ama geçenlerde ben muz severim demiştin” diyorlar. Bu durumun olası iki sebebi var bence ya bu arkadaşların çok ciddi bir idrak yolları iltihabı problemi var, yada tüm bu beyinler tek bir ağacın meyvesi ve tohumlarını yayabilmek için herşeyi mubah görmekteler.
İhtimalin son yorumunu, bir Fenerbahçe taraftarının, Avrupada’ki bir maçında Galatasaray’ı desteklemesi durumunda, birisinin “Sen Galatasaray’ı destekleyemezsin sen Fenerbahçelisin” demesi gibi çarpık bir zihniyetin ürünü olduğunu düşünüyorum. Çünkü üstünden farklı görüşleri olsa bile bir asker verilen emri yerine getidiği sürece, asker kimliği açısından görüşünün önemi yoktur. Asker kimliği haricinde ise herkesin istediği görüşü savunması normal demokrasilerde çok doğaldır ama ileri demokrasilerde bu durum nasıldır onu bilemiyorum.
İdrak yollarında sıkıntı yaşayan arkadşlar için son yazdıklarımı başka bir örnekle tekrar açıklamak istiyorum.
Pek rastlanmıyor ama bir bakanın, Recep Tayyip Erdoğandan farklı bir düşüncesinin olması ve bunu dile getirmesi de çok doğal bir haktır. Ancak söz konusu bakanın görevlerini aksatması yada yerine getirmemesi sıkıtı yaratır. Benzer şekilde, en az İhtimal kadar ve hatta kat be kat fazlasıyla, “düşünmek” TSK mensuplarının, özellikle de komuta kademesinin sahip olduğu bir yetenektir. Düşünen insanlar arasında görüş farklılıkları olması ve bu görüş farklılıklarını dile getirebiliyor olmaları kadar da demokratik bir hak olmaz diye düşünüyorum. Bu kişiler asker olsa bile. Kişinin asker kimliği, aldığı emri yerine getirme aşamasında devreye girer. Yani bir askerin farklı bir görüşte olduğu için üstünde aldığı emri yerine getirmemesi durumu sorundur ve zaten bu emre itaatsizlik olarak nitelendirilerek cezalandırılır. Ama doğru düzgün ülkelerin silahlı kuvvetlerinde “tek adam” zihniyeti yoktur. Komuta kademesin görüşlerini dile getirir, imkanlar ve şartlar değerlendirilir, tartışılır ve alınan karar doğrultusunda hareket edilir. Dolayısıyla komuta kademesinde birbirinden farklı düşüncelerin olması çok doğal ve stratejilerin çeşitliliğini sağlayabilmek için olması gerekendir.
Son olarak Başbakanımızn Wikileaks belgeleriyle ilgili yorumunu düşününce, bu belgelerde bir kısım isimler geçtiğinde önemsiz, bir kısım isimler geçtiğinde ise çok önemli olarak algılanmsı oldukça ilginç bulduğumu söylemeliyim.
23 Mart 2011 11:35
Sayın Doğan,
Bildiğiniz gibi duruşmaları mecburen takip ediyorum… Aynen dediğiniz gibi… Mahkeme heyeti bile o sözü duyduğunda gak guk demek zorunda kaldı. EEe üü alalım inceleyelim, nasıl olmuş bakalım gibi kelimelerle resmen çuvalladı….
Daha neler göreceğiz. bekleyip göreceğiz. Bu arada zorla , dayatma ile tutuklama kararı ile tutuklu kalanlar için üzülüyorum..
Saygılarımla
23 Mart 2011 17:46
Başbakanımıza katılıyorum, bir zamanlar şöyle demişti… “Yargıya güven kalmadı…”
23 Mart 2011 21:22
Duruşma tutanakları duruşma sonunda bs dan çıktı alınıp verilir. Çıktı alma işi bu kadar mı zor şey.
Yoksa duruşma tutanakları da adli emanete mi gömülüyor.
24 Mart 2011 00:34
Şu anda alt yazıyla geçen bir habere göre Ahmet Şık’ın kitabını yayımlayacak İthaki yayınevinde polis arama yapıyormuş.Kitabın adı İmamın Ordusu.Ahmet Şık tutuklandığı zaman ”DOKUNAN YANIYOR”demişti.Gerçekten de dokunan yanıyormuş.
24 Mart 2011 02:39
@mehmetbaransu’nun attığı tweet;
Baskınla ilgili tahminimi yazayım.Biri telefonda bazı belgeleri imha edelim dedi.Poliste yayınevini bastı.Bekleyip görelim.
Saçmalamış her zamanki gibi.
24 Mart 2011 03:14
ERGENEKON soruşturması kapsamında 6 Mart’ta tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı kitabını basacak olan İthaki Yayınevi’nin Kadıköy Mühürdar Caddesi’nde bulunan bürosu dün saat 18.00 sıralarında Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekipler tarafından basıldı. Ellerinde kitabın basımının durdurulması için bir tebligat bulunan polisler, büroda arama da yaptı. Ancak bu büronun yayınevinin eski bürosu olduğu anlaşılınca yayınevinin Bahariye’de bulunan yeni buürosuna yaklayık 15 polisle baskın yapıldı. Kitap nüshaları, evrak ve bilgisayarları inceleyen ekiplerin aralamaları geç saatlere kadar sürdü. Yayınevi editörü Ahmet Öz, herhangi bir gözaltı olayı yaşanmadığını söyledi. Ahmet Şık’ın kitabının bir nüshasının Oda TV baskınında bulunduğu iddia edilmiş ve daha sonra da Şık gözaltına alınmıştı.
KİTAP POLİS TARAFINDAN İMHA EDİLDİ
Yayınevinin matbaasında yaklaşık 5 saat arama yapan polis Ahmet Şık’a ait İmamın Ordusu kitabının basılı bölümlerini yakarak imha etti.
Kadıköy Bahariye’de bulunan İteka Yayınevi’nin editörü Ahmet Öz VATAN’a yaptığı açıklamada, Savcı Zekariya Öz’ün talimatıyla polisin arama yaptığını bildirdi. Yaklaşık 5 saat süren arama sonucunda kitabın basılı bölümlerinin polis tarafından yakılarak imha edildiğini belirten Öz, bilgisayarda kayıtlı olan bölümlerinin de hard disklerin sökülmesi suretiyle el konulduğunu söyledi.
Öz, polis baskını sonrasında herhangi bir gözaltı olayının yaşanmadığını belirtti.
http://haber.gazetevatan.com/yayinevine-imamin-ordusu-baskini/366993/1/Gundem
SON BASKIN İLERİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜnün daniskası olmuş.
24 Mart 2011 03:18
Gazetecilik dışı faaliyetlerin “İMAMIN ORDUSU” adlı kitabın basılmaması ve yayınlanması olduğu alenen ortaya çıktı. YAŞASIN ÖZGÜR BASIN. YAŞAŞIN ÖZGÜR MEDYA. YAŞASIN İLERİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ.
26 Mart 2011 23:02
o adliyedeki zabıt katiplerine sorun kaybolan her belgeyi!