Çetin Doğan’ın savunması

15 Mart 2011

Duruşmalar, GENEL

Balyoz ve diğer “Silivri davalarının” TRT’den canlı olarak yayımlanması için imza kampanyası başlatıldı (şu anda 30,000’i aşan sayıda imza var). Kararı Adalet Bakanlığı verecek. Ancak, bu mahkemelerin herkesçe izlenebilir kılınması, davanın ve kurulan mahkemenin mahiyeti (ve hukukun vaziyeti) hakkında herkesin bilgilenmesi anlamına geleceği için bu talebe olumlu yanıt verilmeyebilir.

Bu nedenle biz, blogumuzda duruşma tutanaklarını, dolayısıyla tüm sanıkların savunmalarını ve mahkemenin verdigi ara kararları olduğu gibi yayımlamaya devam edeceğiz.

Balyoz davasının dünkü 15. Celsesinde Çetin Doğan savunmasına başladı. Duruşma tutanağı elimize geçince savunmanın tamamını yayımlayacağız. Şimdilik giriş bölümünü veriyoruz.

Neden Savunma Değil Manifesto?

“Meşru zemini olmayan, daha başlamadan dayandığı bütün savların çürütüldüğü; hukukun, hak ve adaletin çiğnendiği, yok sayıldığı bir davanın sanığı olmaz. Olsa olsa tanığı olur.

Tarih, ülkemizde ve dünyada siyasal iktidarların belirli politik hedefleri uğruna nice kişi ve grupların düzmece bahanelerle yargılandığına şahittir. Adaletin ayaklar altına alındığı, insanların korku ile sindirildiği, özgür basının büyük ölçüde susturulduğu bu gibi durumlarda geçici olarak gerçek suçluların zorbaların itibar görmesi, hatta yüceltilmesi, toplumların yanıltılması doğaldır. Ancak bugün saygı ve rahmetle anılanlar ise, dünün düzmece davalarının sanık ve mahkûmlarıdır. Lanet ile anılanlar ise “Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi” benzeri mahkemeler ile bu tür mahkemelere ruhsat verenler, kol kanat gerenler, haksızlık ve hukuksuzluğa alkış tutanlardır.

Burada, kendi cemaatleri dışında herkesi düşman gören bir zihniyetin; muvazzafı ve emeklisi ile yaşamlarını ülkelerine adamış Mustafa Kemal‘in askerlerinin, cumhuriyete ve onun ilkelerine bağlılıklarının “kefaretini” ödetmek için kurgulanan bir dava görülüyor. Bu davanın Türk adalet tarihinde önemli bir yer tutacağına kuşku yoktur.

Er veya geç, bu salonda sanık sıralarında oturanların boyunlarındaki sanık yaftalarının, birçoğunda olduğunu bildiğim “üstün hizmet”, “üstün cesaret ve feragat” madalyalarından daha fazla övünç kaynağı olacağımdan kuşku duymuyorum.

Bu salonda sanıkların dışında kalanlara tarihin hükmü ile yapıştırılacak yaftanın niteliği, davanın sonunda belirlenecektir.

Bugün Türk ulusuna, adaletine, ulusal güvenliğine, bireylere maliyetine bakılmaksızın “ciddiyetle” ele alınan davanın ciddiye alınacak bir tek delili bile bulunmamaktadır. Sayın Savcılar gerçekleri olabildiğince çarpıtarak, saklayarak, görmezlikten gelerek; imzasız ve sahteliği sırıtan, dijital ortamda hazırlanan verileri gerçek sayarak bir iddianame hazırladılar. İstediğiniz herhangi bir mekânda kolayca üretilebilen ve bu nedenle de dünyanın hiçbir ülkesinde yasal delil olarak kabul edilmeyen bu verileri belge sayarak hazırladıkları iddianame, gerçekte tam bir iftiranamedir.

Hazırlanan bu iftiranameyi, dayanaklarını irdelemeden dava için meşru bir zemin sayılması, maliyetinin ne olacağını hesaba katmadan dava açılması, üstelik sanıklar hakkında usulsüz ve haksız olarak yakalama ve tutuklama kararları verilmesi, elbette mahkeme heyetine karşı duymamız gereken güveni sarsmıştır.

Mahkemenizden bu davayı kurgulayanların parmak izlerini daha belirgin olarak ortaya koymak için, başta 19 CD’nin imaj ve resimlerini almak için olmak üzere yaptığımız taleplerin ret gerekçelerini de anlayabilmiş değiliz. Bütün bu nedenlerle mahkemeniz benim için sözün bittiği, adaletin mülkün temeli olmaktan çıkarak, zulmün aracı olduğu bir mekân haline gelmiştir. Bu nedenle burada yapacağım konuşmanın ana amacı bir savunmadan ziyade, iddianamenin bir iftiraname olduğunu, bilgi ve belgeleriyle hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktır.

Ortaya koyacağım gerçekler karşısında mahkemenizden, bu davayı kotaran çetenin, gerçek suçluların peşine düşmesini isteyeceğim. Dizginleri cemaatin elinde “Mahşerin Dört Atlısı”nı oluşturan bu çetenin kotardıkları davada bıraktıkları parmak izlerini de yapacağım açıklamalarda somut olarak görüleceğinden emin olun. Siyaset, Yandaş Medya, Emniyet ve Beşiktaş Adliyesine uzanan zincirde yer alan çetenin, gerçek suçluların yakalanması ve yargılanması için kılınızı bile kıpırdatmayabilirsiniz. Buna karşılık söyleyeceklerimin yüce Türk ulusu ve gelecek kuşaklar tarafından “tarihe not düşen bir tanığın manifestosu” olarak algılanacağından, er veya geç halkımızın gereğini yapacağından kuşku duymuyorum. Bu noktadan sonra bizim için tek yolun ulusumuza ve dünyaya seslenerek; ülkemizde işlenen hukuk cinayetlerinin iç yüzünü anlatmaktan ibarettir.

İnanıyorum ki; önyargılı olmayan yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu, davaya ilişkin bugüne kadar ortaya konan gerçeklerle “oynanan oyunun” farkına varmıştır, varmaktadır. Hiçbir saltanat ebedi olmadığı, olmayacağı gibi gerçeklerin üzeri de ebediyen örtülü kalamaz.

Bugün ve daha sonraki günler benim ve arkadaşlarımın burada yapacakları açıklamaların, gerçeğin üzerindeki yarım yamalak iğreti örtüyü tamamen kaldıracağından emin olun.”

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

75 Yorum “Çetin Doğan’ın savunması”

  1. Halil Ata AŞÇI Says:

    Önyargılılar ne durumda ?

    (…) İnanıyorum ki; önyargılı olmayan yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu, davaya ilişkin bugüne kadar ortaya konan gerçeklerle “oynanan oyunun” farkına varmıştır, varmaktadır.(…)
    Hadi “tamamı” demeyelim “büyük çoğunluğu” diyelim.

    Önyargılı Cengiz Çandar yazıyor. (…) Odatv’nin gerçek işlevinin ortaya çıkartılmasının(…) [15.Mart Radikal]

    Ortaya çıkartılan şey 20 yıl öncesi not defterine yazılan “Nazlı ile Güneri birbirini seviyo ” yazısı…

    Ön yargılılar tam bir panik içersinde. Ya arazi oldular, ya da Cengiz Çandar gibi çırpındıkça batıyorlar.

    Sıra Adaletin “oynanan oyunun” farkına varmasında …

    Cevapla

  2. fmerakli Says:

    aktifhaber.com sitesinde Baransu’nun balyoz belgelerini teslim ettigi 1. Ordu askeri savcisinin ses kaydi yayinlanmis. Savci balyozun bir darbe plani ifade etmekle kalmiyor, tarih celiskileri basta olmak uzere pek cok soru isaretini ortadan kaldiriyor. Velhasil ses kaydi gercekten askeri savciya aitse savunmanin isi artik cok zor!

    Cevapla

    • Hasan Güzel Says:

      ses kaydının nasıl alındığı da açıklanıyor mu acaba yazıda?

      Cevapla

    • husamcakar Says:

      Dalton biraderler iş başında,bugün nasıl bir yalan uyduralım da prim yapalım derdine düşmüşler.Bakın haberi nasıl çarpıtıyorlar…
      Aktif haberdeki yazı başlığı şöyle :

      2002-2003 yıllarında 1. Ordu Adli Müşavirliğinde çalıştığı iddia edilen kişiler Balyoz darbe planıyle ilgili önemli itiraflarda bulunuyorlar. İşte askeri hukukçu olduğu iddia edilen kişilerin ses kayıtları…

      Çalıştığı iddia edilen…Askeri hukukçu olduğu iddia edilen…
      Bu yorumları yapanların içinde bir de akademisyen olduğunu İDDİA eden birisi var!Sevsinler senin akademisyenliğini.
      Size ne diyeyim ? İnsanda biraz utanma olur…

      Cevapla

    • Kemal Says:

      Merhaba Fmeraklı,

      Ben anlamadım dediğini. Aşağıdaki cümle mi tarih çelişkilerini açıklıyor. 1. Ordu Savcısı bu dediğini ispatlayabilirse belki açıklar ama bu denileni ben desem nasıl bir şeyi açıklamıyorsa 1. Ordu savcısının söylemesi de ispatlayamadığı müddetçe hiç bir anlama gelmiyor…

      1.ORDU BAŞSAVCISI: BAK,BEN SİZE BİR ŞEY SÖYLEYEYİM Mİ? DAHA BU AYSBERGİN GÖRÜNEN YÜZÜ.
      BİR GÜN LAZIM OLUR DİYE, GÜNCELLEYİP KULLANABİLMEK İÇİN EVRAKLARI SÜREKLİ SAKLIYORLAR1.ORDU BAŞSAVCISI: BAK,BEN SİZE BİR ŞEY SÖYLEYEYİM Mİ? DAHA BU AYSBERGİN GÖRÜNEN YÜZÜ.
      BİR GÜN LAZIM OLUR DİYE, GÜNCELLEYİP KULLANABİLMEK İÇİN EVRAKLARI SÜREKLİ SAKLIYORLAR

      kaldı ki aynı kişi ileride

      1.ORDU BAŞSAVCISI: YOK BİR BELGELERE BAKIN. YAN PLANLARIN BİR YANSILARI YAPILMIŞ. O CAMİ BOMBALAMALARIN, YANSILARI TAMAM MI? YAAA, OLAMAZ BÖYLE BİR ŞEY DİYORSUN. YAPAMAZ SİVİLLER. ŞİMDİ BÜTÜNÜNE BAKTIĞINIZ ZAMAN BÜTÜNÜNÜ BOZAN BİR ŞEY DE YOK.

      da diyor. Söz konusu yansılar da ispatlanmış belgeler olsaydı dava çoktan kapanmış olurdu. Seminer kayıtlarıı ortada. Yansı nerede? Cami bomblama nerede? Nerede?

      Cevapla

      • trekking Says:

        Bu askeri savcılar denilen kişiler, emin olun bu bloğu takip edenler kadar bu işi bilmiyorlar demek ki. Seminer ayrı, kendi uçağını düşürmek ayrı, cami bombalamak ayrı. Bu davaya vakıf olanlar bunun ayırımını çok rahat yapar zaten. Ama halkımız gibi, kahve muhabbetlerinde kulaktan duydukları ile konuşan lar ancak böyle konuşur.

        Tabii bu ses kayıtlarının nasıl elde edildiği ayrı bir konu. Bu kişilerdemi, teknik takipteydi. Nasıl oldu da medya ya servis edildi. Bu sorular hiç bir zaman cevaplanmaz. Çünkü biz asıl odaklanmamız gereken yere değil bize “cambaza bak cambaza” diyenlere bakarız millet olaraktan. Yani bu ses kayıtları doğrumu dur değilmidir, montajmı dır demeden önce, nasıl ve hangi gerekçeyle elde edilmiştir ve nasıl servis edilmiştir. Önce Bunu sorgulamamız gerek.

        Bir de ben şuna kanaat getirdim. Bugüne kadar medyaya yansıyan Ergenekon telefon kayıtlarında olsun, bu kayıtlar da olsun, bu kişilerin kendilerini ifade etmekte oldukça zorlanan tipler olduğu kanısındayım. Konuşuyorlar güya ama ne dediklerini anlamak için tercüman gerek. Hep muğlak ifadeler, yuvarlak cümleler. Ya bu tape leri ellerine geçirenler üzerinde oynama yapıyorlar yada bu insanlar Türkçe’ yi bilmiyorlar.

        Cevapla

      • medyatakibi Says:

        …ayrıca ben şimdi dört tane polisin konuşmalarını buraya yazsam, bir tanesi birinci sınıf emniyet müdürü olsa, deseki “Şu bizim istihbaratçıların arasına yerleşmiş F-tipi çete Ergenekon’u da Balyozu da ürettikleri sahte kanıtlar üzerine kurguladılar. Zaten çok mahirler bu sahte deliller üzerinden adam harcama işinde” dese bu neyi gösterir?

        Neyi gösterir biliyor musun, bize ileri demokrasi diye yutturmaya çalıştıkları düzenin zorba ve adil olmayan, demokrasiden ne kadar uzak olduğunu…Nitekim bu sözleri birinci sınıf emniyet müdürü o istihbaratçıları yetiştiren Hanefi Avcı, o kişilerin yarattıkları kokunun içerisinde hiç rahatsız olmadığını anlattığı kitapta yazdı. Neyi gösterdi?

        Kimsenin inanmadığı, o savcının da , hakimin de inanmadığı, olduğu bile tartışmalı Devrimci Karargah terör örgütüne üye olduğu safsatasıyla tutuklanmadı mı. Merak ediyorum samimi bir şekilde bir kişi var mı Hanefi Avcı DK üyesidire inanan 70 milyonda. Sen inanıyor musun?

        Başka neyi gösterir, elin oğlu maymununu bile aya yollarken %100 Müslüman Türk evlatlarının neden halen uzaya çıkamadığını. İrrasyonel iddialarla bu ülkenin kamuoyunu bulandırmayı iş edinmiş kapuçinolarını yudumlarken 120 kişiye bu haberi işmiş gibi yayan arkadaşlarla nereye kadar gidilir? Pırıl pırıl çocuklar alınıyor okullardan sonra bu iddiaların bir şeyi ispatladığını sanan kişilere ben çevirmiyorum. Kim çeviriyor? Nasıl bu kadar bilimsellikten uzak, neyin ne ifade ettiğini göremeyen insanlar haline dönüştürebiliyorlar?

        Cumhuriyet devriminin kazanımı rasyonel ve bilimsel düşünen kuşaklar yetiştirmekti. Bu sayede hammaddesi kısıtlı bir coğrafyada yaşamalarına rağmen Türkler diğer %100 Müslüman ülkelerle karşılaştırılamayacak standartta bir yaşam yaşayabiliyorlar, özgürce kendilerini ifade edebiliyorlar. %10o Müslüman Türk evlatları 120 kişiyle uğraşa dursun Dani’nin FT’de WSJ’da bilimum yerlerde yazdığı makaleler 70 Milyondan fazla ses getiriyor. Zaten buna kızmıyorlar mı? Kızacaklarına veriye dayanan, bilgiye dayanan şekilde iddialarını dillendirmeyi öğrenseler ya…

        Cevapla

        • ihtimal Says:

          Daha oncede soyledim. Dani hayati boyunca sadece Balyozu yazsa Tayyip Amcaya sivrisinek sokmasi bile olamaz 🙂 Kaldiki Daninin hitap ettigi Amerikalilar, zaten Turkiyede sivil-asker iliskisini ozellikle darbeleri cok iyi, hatta senden daha iyi, biliyorlar. Daniye ” evet danicim cok haklisin, at, tut, yaz, saldir” diyenlerde olayin gercek yuzunu bilirler ama islerine geldigi gibi davranmaya devam ederler. Kuzey Amerikada ki Orta Dogu, kuzey Afrika konularinda calisan akademisyenlerin buyuk cogunlugu Tayyip Amcayi yakin markaja almis durumdalar ve bilgi kaynaklarinin sadece Dani oldugunu dusunmek buyuk bir hata. Bence biraz daha gercek dunyayla icli disli olman gerekiyor 🙂

          Cevapla

          • ihtimal Says:

            Olaylar biraz netlessin diye bekliyordum, ama soyleyim gitsin bari. Benim tartisma firsati buldugum bazi Amerikali akedemisyenler de Dani’nin balyoz ve artci olaylarinin bir parcasi oldugu konusunda baya israrli olduklarini gordum 😉

            Cevapla

    • trekking Says:

      Aylardır burada yeralan tutarsızlıklara, çelişkilere, maddi hatalara karşı gösterdiğiniz standartı nedense sözkonusu bu tip konular olunca göstermiyorsunuz!!!. Bu yaman çelişkiyi bir türlü açıklayamıyorum doğrusu.

      Cevapla

    • Taylan Says:

      fmerakli,

      Ses kayıtlarının kime ait olduğu belli değil. Zaten hep ‘iddia edilen’ deniyor. Hazine bulmuş gibi atlamışsın üzerine bu ses kaydının bravo… Ayrıca yasadışı bir ses kaydı. Yahu sizde hiç mi hukuk anlayışı yok! Akademik düşünce sistemi bu mu?

      Cevapla

    • Can Acar Says:

      fmerakli,

      Demek ki yasadışı dinlemelere buraya kadar karşısın.

      Doğru olup olmadığı bile belli olmayan kayıtları ciddiye alıp yayman onları desteklediğini gösterir. “gercekten askeri savciya aitse” gibi ifadeler kullanmak bunu değiştirmez.

      Yayınlanan kayıtlarda bir “radyo piyesi” havası var. Merak ettim, bunca asker bir odada bu kadar uzun konuşur, bir tane mi küfür edilmez? Şaka bir yana, içeriğin doğru olduğunu bir an için kabul etsek bile, yasadışı ortam dinlemelerinin delil olamayacağını biliyor olmalısın.

      Bunca zamandır bu blogu aktif olarak takip ediyorsun. Kayıtta geçen ifadelerin benzeri argümanlar defalarca tartışıldı. Aynı sakat argümanlar sırf askerler söylüyor diye gerçek olmaz.

      Sen bunları bile bile “savunmanın işi zor” gibi bir laf edebiliyorsun.

      Taraflı ve bilimsellikten uzak davrandığını bir kez daha ispatladığın için teşekkürler.

      Cevapla

    • trsaby Says:

      fmeraklı,

      Size çok basit cevaplayacağınız bir soru?

      Niye iddia edilen kişiler ortaya çıkıp mertçe tanıklık yapmıyorlar.Yapsınlar ki bizde yanıldığımızı anlyalım ve değirmende su döğmekten vazgeçelim. Bir şeylerden mi korkuyorlar damı ortaya çıkmıyorlar?

      Siz böylesine bir davada böylesine önemli bir iddiayı ispatlayacak bilgiye sahip olsanız ortaya çıkmaz mısınız? Bu kadar komplo teorisini üretiyorsunuz bir de buna kulp bulun.

      Cevapla

      • trsaby Says:

        fmeraklı,

        Aklıma takılan bir soru daha.

        Niye bu ses kayıtları şimdi ortaya çıkıyorda, iddianamenin hazırlandığı süre içinde ortaya çıkmıyor?

        Dikkatinizi çekerim aradan 2 yıl geçmiş dava delik deşik olmuş, dava sanıkların lehine gelişirken, savcının lehine gelişen yeni deliller niye bu aşamada ortaya çıkıyor? Sizce yeni kanıtların inandırıcılığı varmıdır ? Yeni kanıtlar öteki delik deşik edilmiş kanıtlara benzemiyor mu? Burnunuza hiç mi yanık kokusu gelmiyor.

        Cevapla

      • fmerakli Says:

        Istediginiz kulp olsun, sizi mi kiracagim… Ses kaydinda askeri savcinin ovdugu raporu bilirkisi raporunu hazirlayan binbasinin “hayatinin kaydirildigi” seklinde bir ifade var. Benzer bir sekilde tuzugu uygulayan askeri cezaevi mudurunun Diyarbakir’a suruldugu ifade ediliyor. Hal boyle iken, ortaya cikip mertce taniklik yapmak daha cok dile kolay bir durum gibi gorunuyor. Ben daha onceki bir yorumumda ordu icinde bu davalari bir temizlik olarak goren askeri personelin var oldugunu soylemistim ama bu askerlerin ordu icinde “mainstream”i olusturmadigini da gozden kacirmamak lazim. Ortaya cikip mertce taniklik yapmanin maliyeti hayli yuksek olabilir, en hafifinden kurum icin dislanma (hainlik, ispiyonculuk vs), daha ciddi olarak da terfilerde sikinti gibi mesleki kariyeri tehlikeye atacak durumlar yasanabilir.

        Cevapla

        • trekking Says:

          fmeraklı, allahaşkına söz konusu vatan ise gerisi teferruattır. Ne mesleki, ne kariyeri.63 tane gazeteci hapiste. Bunlar mertçe muhaliflik yapmışlar, bedel öderiz diye düşünmemişler. Yoksa Çetin altan’ın şimdi yaptığı gibi Köyceğiz,dalyan günlerini yazarlardı,emre aköz gibi inekler’i, serdar turgut gibi penis’i yazarlardı.

          Eğer ordu içinde bunları temizlik gibi gören personel varsa çıksınlar ortaya canım.

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Ben de ciksinlar isterim, ama soz konusu olan vatanin bekasi falan da degil. Askeri vesayet altinda, yaoilmis darbelerle, darbe urunu anayasalarla iyi kotu yasiyoruz. Balyoz’un darbe plani oldugu anlasilsa ulke kurtulmayacak, darbe plani olmadigi ortaya ciksa ya da oyle oldugu halde ustu ortulse de ulke batmayacak. Olaya boyle bakan ve eger kurmaysa pasalikta sansimi zorlayayim, gidebildigim kadar yukseleyim diye ya da kurmay degilse su albayligi alalim emekliligimize bakalim diye dusunen subaylar olabilir. Yanlis anlasilmasin, vardir demiyorum ama olayi sizin ifade ettiginiz gibi bir beka sorunu olarak degerlendirmek tek secenek degil. Ayrica tabir-i caizse bekara es bosamak kolay gelirmis derler, mertce ortaya ciksinlar demek biraz disaridan gazel okumak gibi oluyor sanki…

            Cevapla

            • trssby Says:

              fmerakli,

              Acaba askerleri biraz değil, çokça aşağılamış olmuyor musun? Paşalar ve onların astları korkak, strateji bilmez, hata yapan darbeden başka birşey düşünmeyen bir sınıf olarak görmek ne kadar doğrudur? Günün sonunda seni koruyacak olan aşaladığın bu askerdir.

              “Ayrica tabir-i caizse bekara es bosamak kolay gelirmis derler, mertce ortaya ciksinlar demek biraz disaridan gazel okumak gibi oluyor sanki…”

              Eğer kişinin anlatıkları gerçek ve gerçeği ortaya çıkartacak ise neden korksun ki, niçin hayatı sönsün ki? Gerçeği ifşa ettiği için mi? Benim bildiğim kadarı ile böyle bir gerçeği ifşa eden kişi KAHRAMAN olur, ve inanın bana bu durumda olan hiç kimse susmaz. Geri planda kaldığınızda, gerçek ortaya çıkmayacak, gerçek suçlular beraat edeceklerdir ki, o zaman esas askeri vesayet sürdürülmüş olur.

              Cevapla

        • trssby Says:

          fmerakli,

          Cevabınızdan benim anladığım kadarı ile ortaya çıkmam diyorsunuz. Benim düşüncem, eğer iddia edildiği gibi, sizin idda ettiginiz gibi olaylar gelişmiş ise, bu lafları eden kişinin şu anda ortaya çıkmasından daha doğal ne olabilir, bundan daha elverişli bir zaman olabilirmi? Şimdi çıkmayacakta ne zaman ortaya çıkacaktır? Sadece cemaati değil, Çetin doğanı savunmakta olan bizleride arkasına almış olan kişi, acaip prim yapar, terfilerinde sıkıntısı olmaz, vatan kurtaran aslan kişiliğine bürünmüş olur, genel kurmay başkanı bile olur.

          Cevapla

    • ersan Says:

      Belgeleri var artık susama zamanıdır..Çetin DOĞAN kameralar önünde BAĞIRIYOR SUÇLU BENİM BEN EMİR VERDİM…Bunun adı donkişotluktur..Devlete ,hukuka sarldırmak..Kimse aksini bu millete anlatamz..Bu oredu milletin Başbakanını astı..Şimdide ayni oyun..Başbakan asmak..Nerede demokrasi..Bir odu ki karı satışı yapar..devlet askeri sırlarını komşu devletlere satar..Bir ordu ki içinden geldiği milletini böcek gibi postalı ile ezmeğe kalkar…Tamam 800.000 kişilik orduda bu tipler olacak ..O Zaman ordu içini temizlyecek.. onlar karşı KORUMA KOLLAMA GÖREVİ YAPACAK..Kaldırın sandıkları oz zaman YAŞASIN FAŞİZM…

      Cevapla

  3. merttalay Says:

    Blog yazarlarina mahkeme tutanaklarini yayinladiklari icin tesekkur ediyorum. Tutanaklara soyle bir goz gezdirdim de savunmaya gayet genis bir bicimde soz hakki veriliyor, herkes savunmasini istedigi sekliyle yapiyor. Adaletin tecellisi icin olmazsa olmaz bir sarttir bu, yerine getirildigini gormek guzel.

    Artik bazi kliselerden siyrildigimizi dusunuyordum ki, Cetin Dogan’in konusmasina bakinca yanildigimi anladim. Ornegin “Mustafa Kemal’in askerleri” ifadesi. Ataturk’un manevi sahsiyetinin somurulmesi, kisisel emeller pesinde kullanilmasi disinda ne gibi bir islevi vardir bu ifadenin? Sizden kimsenin askeri olmaniz beklenmiyor, sadece TC hukumetinin verdigi emirleri yerine getirmeniz bekleniyor. Kendi kendinize rol bicmeyin, hukumetin emir eri olmaniz disinda bir sifatiniz, goreviniz yoktur; bu millet bunun icin sizi besliyor, elinize silah veriyor. Ama kime anlatiyorsun bunlari, kisisel hirs her seyin otesine gecebiliyor ne yazik ki.

    Cevapla

    • fenerant Says:

      Sevgili kardeşim;
      Tsk mensupları Hükümetlerin emir eri değildir. Devletin askerleridir.
      Devleti yönetenler ne karar alırsa ve kanunlar neyi emrediyorsa onu uygularlar
      Siz herkesi hükümetin veya cemaatin emir eri olmasını daha çok beklersiniz.
      Yalanla, dolanla, iftira ile müslümanlığın nasıl bağdaştığını bir anlatsanız da öğrensek.
      Bu eylemler ve ilişkiler olsa olsa şeytanın cemaatlerinde olur.

      Cevapla

  4. ihtimal Says:

    Tesekkurler ihtimal…
    http://www.aktifhaber.com/askeri-savcilar-da-balyozu-dogruladi-410197h.htm
    Websitesi ve ufak bir not kuzey amerikada ki yaklasik 120 bu isle ilgilenen kisiye aninda buzuk bir zevkle gonderildi, Sabah capuccinomu yudumlarken 🙂

    Eee demekki neymis Pinar ve Dani, koskoca askeriyeyi savunmak sizemi kalmis, bak adamlar kendileri bile olayin ic yuzunu icsellestirmisler. Demekki Nazla Ilicak o kadar, en azindan sizin kadar bol keseden sallamiyormus 🙂 Kadina burda soylemediginizi birakmadiniz, butun bunlar kendi icinizdeki pisligin disa yansimalari 🙂

    Anlayamadigin sey hala yuzsuz yuzsuz Golcukten cikan belgelere biole sahte diyebiliyor olmaniz. Onun icin size kitabinizdaki ve tum bu blogtaki sorularinizi cevaplamaniz icin bir tavsiye vereyim, gidin herseyi Suha Tanyerine o cevaplamazsa Binbasi Kemalettin Yakar’a sorun, gorunuse gore bu cocuklar iyi biliyor ne olup bittigini 🙂

    Cevapla

    • ihtimal Says:

      tesekkurler fmerakli demek istemistim 😛

      Cevapla

    • husamcakar Says:

      İhtimal ne içersen iç,içtiğin şeyler sana yaramıyor.Kafa yapıyor.Büyük Türk aydını ve vatansever Emre Aköz gibisin.Tebrikler 🙂

      Cevapla

      • ihtimal Says:

        Bu kadar da genis olunmazki yahu 🙂 Adamlar bariz bir sekilde askeri bir dille Cetin Dogan nin karistirdigi haltlari yorumluyorlar. Fazla soze ne hacet. Bunu bile carpitabiliyorsaniz, en acindan carpitmaya bile calisiyorsaniz, daha diyecek cok fazla bir soz kalmiyor!!

        Cevapla

    • inor Says:

      Demokratlık ve özgürlük konusunda Nazlı Ilıcak referans gösterilince reflüm azıyor:

      http://www.acıkıştihbarat.com/Haberler.asp?haber=8578

      Demokratlık konusunda kimse kendisini hafife almasın. Bir çoğunuz demokratlık konusunda gerçek hislere sahipsiniz. En kötü ihtimalle Nazlı Ilıcak’tan daha iyisinizdir. Tek sorununuz onun gibi riyakarlara kanıyor olmanız ise, eninde sonunda doğru yolu bulursunuz.
      Başlarına gelen bazı hadiseleri ömürleri boyunca kendilerini pazarlama konusunda kullanmaya, demokrasiyi her fırsatta satmaya çalışan bazı gazeteciler var.
      Birileri karşıma geçip ihtiraslı bir şekilde demokrasi de demokrasi, hatta ileri demokrasi diye vaaz çektiğinde bu ben bilirimcilikten anladığım şey karşımdakinin beni bu şekilde ezmeğe çalıştığı ve bunun da faşistliğin bir türü olduğudur.
      Bu mahlukata itibar etmek yerine kendinize güvenin, demokratlık konusunda kendinizi dayanak alın.

      Cevapla

    • inor Says:

      Linkte bir sorun oldu. Tekrar bagliyorum:

      http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=8578

      Cevapla

  5. ihtimal Says:

    Simdi anladiniz mi Pinar Hanim neden seminerdeki herkes sanik olarak cikarilmadi. Cunku babaniz onlar icerinden kendi kafa yapisina uygun subaylari seciyordu plan semineri sirasinda! Ordunun icindeki darbe hazirlama formatini tam olarak ogrendigimizde bakalim daha neler cikacak? Daha oncede cok defa sormustum neden Baransuya verilenler bavul icerisinde 12 eylul baprak operasyonu ile ilgili belgeler oldugunu, cunku balyoz 12 eylulun bir benzeri, onu ordudan cikaran subayda bizden bunu gormemizi istiyordu!

    Cevapla

  6. husamcakar Says:

    Bugün Başbakan’a bir soru soruldu.Cevaba bakarmısınız.Bu cevap her şeyin özüdür.

    CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dün bir mektup gönderdi size Kayseri’deki iddialarla ilgili olarak. Bir de belge gönderdi aynı
    zamanda. Bu mektup elinize ulaştı mı? Bu konuda müfettiş görevlendirecek misiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

    Mektup konusunda, oradaki ifadede belge dediği şey, bir defa ben hukukçu değilim ama hukukçu arkadaşlarımla yaptığı görüşmede onların belgeyle
    falan alakası yok. Böyle bir belge olmaz. Bir kişi yazı yazmış, bir yerlere bir şeyler kendine göre havale etmiş, ne imza, ne şu, ne bu yok. Zaten ifade edilen
    kişi cezaevinde olan bir kişi. Böyle bir süreç var ve oradan kalkıp bizim müfettiş görevlendirme şu, bu gibi kendisinin talepleri bu konuyla ilgili olarak
    da zaten ilgili birimler geçmişte atılması gereken adımları attılar ki bu kişi içeride.

    Bu sözlere bakacak olursak,Ergenekon ve Balyoz davalarındaki delilleri ne
    olarak değerlendireceğiz ?

    Cevapla

  7. Halil Ata AŞÇI Says:

    Mesela ,

    1.ORDU BAŞSAVCISI: Mesela Fmeraklı
    ASKER HUKUKÇU 1: Mesela Merttalay
    ASKER HUKUKÇU 2: Mesela KarşıDevrim
    ASKER HUKUKÇU 3 : Mesela Elçiye Zevalolmaz
    Vs.
    Kakara kikiri yaparken sahtekar çete tarafından dinlenmiş. Todsuncuklar da hemen balıklama atlamış, bizi eğlendirmek için…

    Cevapla

  8. radikal Says:

    Dava zayifladikca bir konusma cikiyor. Aldirmayin dayanin. Bu isin sonu geliyor, hak yerini bulacak.

    Cevapla

  9. radikal Says:

    Bir de, benim inandigim tarafi destekleyen konusma kasetleri bu sekilde periyodik olarak ortaya ciksa suphe duyardim. Birileri oyun oynar gibi manipulasyon yapiyor diye dusunurdum. Sayin fmerakli gercekten sizin iciniz rahat mi? Birilerinin elinde oldugu belli olan kayit ve delillerin ihtiyac oldukca ortaya serilmesinden rahatsiz olmuyor musunuz?

    Cevapla

  10. ccgursel Says:

    Konusmalari dinledim. Eger gerceklerse bile belli ki bu sorusturma yeni basladiginda yapilmis. Yani daha hic kimse hicbir seyin farkinda degilken. Sahtecilikler bir bir ortaya cikarilmamisken.

    Ayrica bu vatandaslar somut hicbir sey soylemiyor. Bol bol dedikodu yapiyorlar. Nasil savunmanin isi zorlasmis ben anlamadim. 4 tane vatandas somut hicbir sey soylemeden dedikodu yapinca mi zorlasmis oldu savunmanin isi.

    Cevapla

    • husam cakar Says:

      ccgursel

      Size katılıyorum,bana göre de bu durum sizin açıkladığınız gibi.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        CCgursel ve ve Husam Cakar,

        Yaniliyorsunuz, ses kaydinin tarihi o kadar eski degil, hatta hayli yeni bir ses kaydi oldugu bile soylenebilir. Asagidaki ifadeye dikkatinizi cekerim:

        ” AMA ŞİMDİ OLAYLAR SAKAT DİYORLAR. OLAY SİVİL SAVCISININ GELİP BUNLARI BULMASI KÖTÜ OLDU DİYORLAR. KEŞKE ASKERİ SAVCILIĞA GİTSEYDİ DİYORLAR”

        Balyoz ile ilgili belgeler savciliga iki taksitte gitti biliyorsunuz. Ilk taksit Baransu’nun Taraf’a ulasan belgeleri savciliga teslim etmesi idi. Ikinci taksit ise bir ihbar mekttubu uzerine Balyoz savcilarinin nezaretinde Golcuk’te yapilan aramalarda bulunan belgeler. Yukaridaki ifadede “sivil savcinin gelip bunlari bulmasi kotu oldu” seklindeki ifade ses kaydinin Golcuk aramasindan sonra yapilgini ortaya koyuyor…

        Cevapla

        • ccgursel Says:

          Kaydin tarihi konusunda dogru diyosun fmerakli. Benim hatam.

          Ama yine de sonucta icerigi dedikodu.

          Cevapla

  11. fmerakli Says:

    Hem zaman darligindan hem de gereksiz buldugumdan yorum yapan herkese ayri ayri cevap veremeyecegim, ama kaba hatlari ile yazilanlar hakkinda neler dusundugumu tek yorumda ifade edecegim…

    Oncelikle dinlemenin mahkeme karari ile yapilmis bir teknik takip mi oldugu, yoksa yasadisi bir ortam dinlemesi mi oldugu belli degil. Benim tahminim ikincisi, yani yasadisi bir dinleme oldugu yonunde. Ancak gecmiste benzer ses kayitlari ortaya ciktiginda, ses kaydinin delil oarak kullanilmadigi ancak konusmalari yapan ya da konusmalarda isimleri gecen kisilerin ifade vermeye cagrildigini ya da haklarinda sorusturma acildigini gorduk. Ornegin kimi yuksek yargi mensuplarinin internete dusen ses kayitlari sonrasinda Yargitay Baskani Gerceker ses kayitlarinda adi gecen kimi yuksek yargi mensuplari icin sorusturma acildigini ifade etmisti, gerci o sorusturmalarin akibeti ne oldu onu pek bilemiyorum.

    Trekking soyle yazmis:

    “Bu askeri savcılar denilen kişiler, emin olun bu bloğu takip edenler kadar bu işi bilmiyorlar demek ki. Seminer ayrı, kendi uçağını düşürmek ayrı, cami bombalamak ayrı. Bu davaya vakıf olanlar bunun ayırımını çok rahat yapar zaten.”

    Benim icin goruntu o kadar net degil, zira konusmalarda soyle ifadeler var:

    “1.ORDU VE KOLORDULAR ARASI YAZIŞMALAR VE EMİRLER DARBE PLANLANDIĞININ DELİLİ. SİVİL SAVCILAR LİTERATÜRÜ BİLMEDİĞİ İÇİN DAHA ANLAYAMADILAR. HERŞEY ELLERİNİN ALTINDA AMA ASKERİ YAZIŞMA USULLERİNİ BİLMEDİKLERİ İÇİN ANORMALLİĞİ FARK EDEMİYORLAR”

    “NORMAL BÜTÜN O EMİRLERİ, EMİRLERİN GÖTÜRÜLÜŞ TARZINI, HANGİ NELERİN GİZLİ OLDUĞUNU HEPSİNİ BEN ÇOK İYİ BİLİYORUM. BUNLAR DAHA ORTAYA ÇIKMADI. İLERDE BUNLARDA ORTAYA ÇIKINCA…”

    ” YA ŞİMDİ ŞÖYLE. BÜTÜN O EMİRLER VAR YA, MESAJ EMİRLERİ, KOMUTANLIK EMİRLERİ TARALI VAZİYETTE.
    SAVCILARIN TARAFSIZ ASKERİ BİLİRKİŞİLERLE ÇALIŞABİLSE, ELLERİNDEKİ MESAJ EMİRLERİNDEN DARBE HAZIRLIĞINI HEMEN İSPATLARLAR”

    “BEN SİZE BALYOZ O CD’LERİNİ VEREYİM. HİÇBİRİSİNE YALAN DİYEMİYORSUNUZ. YAPAMAZ SİVİLLER, MÜMKÜN DEĞİL VE BÜTÜNLÜĞÜ BOZAN BİR ŞEY YOK”

    Bir de ses kaydinin ait oldugu iddia edilen kisi yukarida farkli yorumcularca ifade edildigi gibi siradan bir vatandas, kahvehanede oturan bir adam degil. 1. Ordu’da sorusturmayi yuruten, Baransu’nun belgelerin bir kopyasini teslim ettigi, kuvvetle muhtemel Ahmet Altan’in Selimiye’de baslikli kose yazisinda bahsettigi savci. Kimileri kizacak biliyorum ama Ahmet Altan yazisinda savci icin su ifadeleri kullanmisti:

    ““Ülkenizin ordusunda nasıl subaylar olsun” dendiğinde “işte böyle” diye gösterilebilecek bir hâkim albayın odasına aldılar beni.”

    Bu ses kaydi en azindan ordu icerisinde de Balyoz darbe planinin gercek olduguna inanan ve kendi aralarinda bunu ifade etmekten cekinmeyen insanlar oldugunu ortaya koydu ki bunlardan birisinin sorusturmayi yuruten askeri savcinin bizatihi kendisi olmasi onemsiz bir ayrinti degildir. Bu ses kaydi delil niteligi tasimaz ama ses kaydinda konusan kisi iddia edildigi gibi ismi belli bir askeri savci ise ve Balyoz savcilari bu askeri savcinin ifadesine basvuracaklardir ya da bence basvurmalidirlar. Eger askeri savci ses kaydindaki sozleri ile paralel bir ifade verir ise savunmanin isi bence gercekten zorlasir.

    Bir de Can Bey su ifadeyi kullanmis:

    “Demek ki yasadışı dinlemelere buraya kadar karşısın.

    Doğru olup olmadığı bile belli olmayan kayıtları ciddiye alıp yayman onları desteklediğini gösterir. “gercekten askeri savciya aitse” gibi ifadeler kullanmak bunu değiştirmez.”

    Can Bey her zaman yaptigi gibi celiski avina cikmis ve bu ses kaydi ile ilgili haberi bloga tasimam ile yasadisi dinlemelere karsi olmam arasinda bir celiski oldugu iddia etmis. Ama yine yanilmis…

    Ben tam da bu konu ile ilgili gunler once bakin ne yazmisim:

    “Ben mahkeme karari olmayan dinlemelerin yapilmasina da basina sizdirilmasina da karsiyim ve bu nedenlerle acilan davalari basin ozgurlugu kapsaminda degerlendirmiyorum, bugune kadar da degerlendirmedim… Mahkeme karari olmayan dinlemelerin yapilmasi ve yayinlanmasi suc teskil etse de kimi ordu ve yuksek yargi mensuplarinin internete yayilan dinlemelerinin onemsiz oldugunu da soylemiyorum, yanlis anlasilmasin. Referandum oncesi Ocalan’i bu surecte kullanmak lazim diyen ya da milletvekillerine bozma mi onama mi istersiniz diye soran yuksek yargi mensuplari hukuka aykiri bir sekilde elde edilmis deliller ile belki bir ceza kovusturmasina konu olmayacaklar ama kimin ne sekilde is tuttugu da kamuoyu nezdinde ortaya cikiyor…”

    Yukaridaki ifadelerim benim durdugum noktayi acikca gosteriyor, yasadisi dinlemelerin suc oldugunu belirtmekle birlikte ses kayitlarinin iceriginin onemsiz olarak addedilemeyecegini soylemisim, simdi de soyluyorum. Yukaridaki yorumdan, yuksek yargi mensuplarinin verecekleri karari milletvekiline sormalarini ya da Ocalan ile ilgili sozlerini cikarin bu yayinlanan ses kaydindaki kimi ifadeleri koyun benim meramim acisindan ayni kapiya cikar… Bir de ben bu ses kaydina sadece Balyoz davasi cercevesinde de bakmiyorum, benim surekli elestirdigim askeri hukuk sistemine iliskin iceriden bir elestiri olarak da soylenilenleri onemsiyorum ve daha onceki yorumuma atif yaparsak “kimin ne sekilde is tuttugunu kamuoyu nezdinde” ortaya cikarmak baglaminda asagida ornek olarak verdigim ifadeler ve benzerlerinin hayli onemli oldugunu dusunuyorum. Ornegin askeri bilirkisi raporunu hazirlayan binbasi ile ilgili su ifadeler var:

    “BİLİRKİŞİ OLAN BİNBAŞI GİBİ YETENEKLİSİNİ MESLEK HAYATIMDA GÖRMEDİM AMA ADAMI RAPORU NEDENİYLE KAYDIRDILAR”

    “O BİNBAŞI BAŞINA GELECEKLERİ BİLSEYDİ BELKİ ODA RAPORU BÖYLE YAZMAZDI. HAYATI KAYDI ÇOCUĞUN”

    “ASKER HUKUKÇU 4: BİLİRKİŞİYİ KİM TAYİN ETTİ?.

    1.ORDU BAŞSAVCISI: ORDU KOMUTANI. FARZEDELİM ÇOK KILLI. BU İŞE YILLARINI VERMİŞ, KURMAYLIĞA. ARTIK, HER ŞEYİ SU GİBİ BİLEN BİR KİŞİ GETİRDİK BİLİRKİŞİ OLARAK ATADIK. NE DİYECEKTİ O BELGELERE. NORMAL PLAN SEMİNERİ Mİ?

    ASKER HUKUKÇU 4:NE DİYECEKTİ!? “BİR DAKİKA, BİR DAKİKA BEN KOMUTANA SORAYIM GELEYİM.” DİYECEKTİ”

    Yine askeri mahkemelerin iceriden bir elestirisi olarak onemsedigim diger ornekler:

    “ASTSUBAYLAR BAK NE DİYORLAR BİLİYORMUSUN KONUŞMALARINDA? ARALARINDA BU İŞ KEŞKE, KEŞKE ASKERİ SAVCILIĞA İNTİKAL ETSEYDİ… DİYORLAR. ARAŞTIRIYORLAR, BİR TANE GÜNAH KEÇİSİ, ONUN ÜZERİNE DİYORLAR OLAY BİTİYOR DİYORLAR. ADAMLAR… O KADAR GÜZEL… TAHLİL ETMİŞLER Kİ ASKERİ MAHKEMELERİN YAPILARINI TAMAM MI? BİR TANE GÜNAH KEÇİSİ, ŞEY KOMUTANLARININ DA ŞEYİYLE, DESTEĞİ İLE BİR ADAM ÜZERİNE YOĞUNLAŞIP, ONUN ÜZERİNE MAHKUMİYET KARARI ÇIKARIRDI DİYORLAR. ”

    “1.ORDU BAŞSAVCISI: KOMUTANLARIN, ORGENERAL SEVİYESİNDE Kİ KOMUTANLARIN VAR YA İNSANLARI GÖRÜŞ AÇISI ŞU KADAR. BİT GİBİ GÖRÜYOR TAMAM MI? SENİ, BENİ, ŞU KADARCIK BİT GİBİ GÖRÜYOR. YANİ ADAM, BENİ HAKİM OLARAK GÖRMÜYOR. KİMSE HAKİM OLARAK GÖRMÜYOR YAA. BEN İŞE YARAYAN BİR ADAMIM, BİR ŞEYİM TAMAM MI?”

    Sozun ozu, bu ses kaydindaki ifadeler sadece Balyoz davasi ile ilgili degil, benim acimdan daha buyuk bir resme isik tutuyor. Bir de Can Bey benim tarafli yorum yaptigimi ifade etmis. Tesbihte hata olmaz derler, CHP kongresinde Kilicdaroglu’nu masanin ustune cikarak alkislayan bir gazetecinin diger gazetecilere “yandas” demesine benziyor Can bey’in bu sozleri. Komik yani…

    Bir de “radikal” rumuzlu yorumcu boyle durumlarda sikca gosterilen bir tepki gostermis ve zamanlamanin manidar oldugunu ifade etmis. Radikal’in soyledigi gibi birilerinin elinde bu ses kayitlari var ve bence de ne zaman yayinlanacagina karar verirken stratejik davraniyorlar. Bu ses kaydinin da Cetin Dogan’in savunmasina basladigi gun yayinlanmasi bence de stratejik bir hamledir ve Cetin Dogan’in manifestosunu tabire caizse gumburtuye goturmeyi amaclamaktadir. Ses kaydindaki savci “bunlar daha aysbergin gorunun kismi” diyor, zamani geldikce aysbergin su anda goremedigimiz noktalarini da gorecegiz ve bu surec icerisinde yeni ses kayitlari da ortaya cikacaktir muhtemelen. Bu anlamda meselenin operasyon kismina bakarsak ben soyle bir sey de goruyorum. Anayasa’nin hakimlerin bagimsizligina iliskin yanlis hatirlamiyorsam 138. maddesine gore bagimsiz ola hakimler kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine gore hukum vermekle mesuldurlar. Bu ses kaydi ve gecmiste yasadigimiz benzer olaylar hakimin vicdani kanaatini etkilemeye yonelik girisimler olarak da degerlendirilebilir. Yanlis anlasilmasin hakimler vicdanen bu kayitlardan etkilenirler ya da etkileneceklerdir demiyorum, sadece bu ses kayitlarini yapan/yayinlayanlarin boyle bir beklentilerinin de olabilecegini soyluyorum.

    Bu ses kaydinin ortaya koydugu bir sey ise Balyoz/Ergenekon sorusturmalarini dogal karsilayan, Balyoz savcilarina degil, saniklarina yonelik sert ifadeler kullanan, tepki gosteren ordu mensuplarinin var oldugu. Bunlari kestirme bir sekilde tek bir sepete koyup f-tipi yapilanma diye aciklama kolayciligina sapanlar olacaktir, ben ayni kanaatte degilim. Balyoz/Ergenekon davalarini pek cok sivil gibi ordu icindeki belli bir kesim de darbelerle hesaplasma olarak okuyor ki ben de daha once yazdigim bir yorumda universiteden yakin bir arkadasimin subay olan kardesinin de bu dusuncede oldugunu, aksamlari evde gizli bir sekilde Taraf okudugunu vs. yazmistim, ki tipki onun gibi kuvvetle muhtemel pek cok ordu mensubu cemaatle uzaktan yakindan iliskili olmadiklari halde bu davalara ordu icinde bir temizlik olarak bakiyorlar.

    Nihayetinde bu ses kaydi daha cok su kaldirir, bekleyip gelismeleri izlemek lazim, bu arada pazartesiye kadar bir workshop’a katilacagim, yazilanlari takip ederim, ama cevap vermeye zamanim olacagindan cok emin degilim…

    Cevapla

    • Ilhan Kemal Says:

      Bu cok hostu iste.

      Konuyla ilgili en somut kanitlara, “ecnebiler”in deyimiyle “hard-evidence”lara bile olaganustu bir suphecilik ve kili kirk yaran bir titizlikle yaklasan, en dolambacli akil yurutmeleri ile gelistirdigi olasi diger ihtimalleri siralayan ve itirazlarini not dusen FMerakli’nin bu teyp kaydina yaklasimi olaganustu hos oldu.

      Her kahvehanede, lokalde ya da evde kulak misafiri olabileceginiz duzeyde tipik bir Turk geyik muhabbetini bir anda kendine hakim olamayip, sekerci dukkanina dusmus bir cocuk heyecaniyla karsilayiverdi. Daha sonra bu tavrinin uzun suredir burada ince ince dokudugu sakin, sorgulayici ve arastirmaci uslup sahibi “akademisyen”e pek uymadigini kendi de farkediverdi.

      Ben de olsam mahcup olur ve bir sureligine bir “workshop”a katilirdim.

      Cevapla

    • Can Acar Says:

      fmerakli,

      Yazdıkların ne kadar “özgürlükçü” olduğunu da gösteriyor. İçeriği ne olursa olsun, habersiz/izinsiz/yasal olmayan ortam dinlemeleri korku ve baskı toplumunu destekler. İnsanlar dinlenme korkusu ile konuşmaktan ve düşüncelerini ifade etmekten çekinirler. Hatta yanlış anlaşılma korkusuyla kinayeli, iğneleyici, espirili konuşmaktan bile çekinir olurlar.

      Yasal olmayan dinlemelerin bir diğer problemi de dinleme yapanların genellikle kayıtların kendi amaçlarına uygun bölümlerini seçmeleri, uymayanları ise çıkartmalarıdır. Teknoloji o kadar gelişti ki, kaydedilmiş bir konuşmadan kesip biçerek tamamen farklı anlamda bir konuşma çıkartmak mümkün.

      Sürekli verdiğin örneklerde geçen ifadeler tamamen farklı bir anlamda da söylenmiş olabilir. Mesela, Öcalan örneğinde, “bozma mi onama mi istersiniz” sözünün devamında rahatlıkla “… başka derdiniz var mı?” veya “… beni ne sanıyorsunuz, ne cüretle benden böyle birşey istersiniz!” gibi bir ifadeyle hakim milletvekillerini terslemiş de olabilir.

      Ortam dinlemelerine güvenmek, onlara inanmak ve yaymak, içeriğin doğru olup olmadığından bağımsız olarak, baskıya, korkuya ve sindirmeye destek vermek demektir.

      Yazdıklarınla bu dinlemelerin stratejik olarak, zamanlamasına dikkat edilerek yayınlandığını sen de kabul etmişsin. Hatta ilerleyen dönemde yenilerinin geleceğini de düşünüyorsun.

      Eğer elinde bu kayıtlar olan bir grup varsa, bunları stratejik olarak sızdırıyorsa, ortada gizli ve karanlık başka bir güç odağı olduğunu kabul etmiş olmuyor musun? Yasadışı kayıt yapmaktan ve bunları stratejik olarak yayınlamaktan çekinmeyen bir grup, bu ve benzeri kayıtlar ile başka neler yapabilir? Şantaj da yapabilir mi? Acaba bu yolla adaleti etkilemeye de çalışabilir mi? Gerektiğinde sahte deliller hazırlayabilir mi? Ne dersin?

      Eğer tüm sahtekarlıklara, yalanlara kayıtsız şartsız karşı durmazsak, yasadışı ortam dinlemelerini gizli gizli alkışlar, kaydedenleri unutuğ içeriğine prim verirsek nasıl demokrat, özgür ve bağımsız bir toplum kurabiliriz?

      Özgürlükçü bir akademisyen olduğunu iddia eden birisi bu tuzağa nasıl düşer?

      Cevapla

  12. melek Says:

    İsmet Berkan’ın kitabı “Asker İktidarı Bize Verir mi?”, balyoz davası özelinde olmasa da, bu blogda yazıp çizen herkes için faydalanabilecekleri bir kaynak olmuş. Tavsiye ederim.

    Cevapla

  13. fmerakli Says:

    Ilhan bey madem o kadar uzuldunuz ben de kahve ve yemek aralarinda cep telefonundan yazmaya devam ederim, yorumlar biraz kisa olacak ama birkac gun idare edersiniz.
    Bu arada haklisiniz kayittaki seyler herkesin dilinde zaten. Gecen gun Turk mahallesindeki kahvede de okey oynayan amcalar su ana kadar ortaya cikanlarin buzdaginin ucu oldugunu, askeri bilirkisinin yazdigi rapor yuzunden hayatinin kaydigini, tarafsiz bir askeri bilirkisinin mahkemeye yazismalarin bir darbe hazirligi oldugunu gosterecegini konusuyorlardi ama ben onlarin kahvehane sohbetini bloga tasimadim, simdi askeri hukukcularinkini tasiyorum ki inandirici olsun…

    Cevapla

    • Hasan Güzel Says:

      “Gecen gun Turk mahallesindeki kahvede de okey oynayan amcalar” iafedesindeki “TÜRK MAHALLESİ” nerededir, nereye bağlıdır?

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Ilhan bey ses kaydindaki konusmalarin her kahvehanede, her lokalde ve her evde yapildigini soylemisti, benim bahsettigim kahvehanede Turk’lerin yasadigi herhangi bir kahvehane olabilir… Zaten o cevap Ilhan Bey’e mustehzi bir dille yazilmis idi, gercekte var olan bir kahvehaneden bahsedilmedigi gayet acik…

        Cevapla

        • Hasan Güzel Says:

          Yanlış yorum yapıyor ya da eksik biliyor olabilirim. O nedenle doğruyu öğrenmek isterim. Bir lokasyonda yaşıyor ve yurt içi ya da dışı olsun doğum yeriniz o lokasyon değilse böyle bir ifade kullanılabilir. Örnek olarak Almanya’da yaşayan türkler için bu ifade kullanılır ve o mahallede türklerin daha çok sayıda yaşadığını ifade eder. Aynı biçimde Türkiye’de herhangi bir ilde, başka ilden göçle gelenler içinde aynı ifade kullanılabilir (örneğin İstanbul’da bir arada yaşayan Bayburtlular mahallesi gibi).

          Ancak bu ifadenin Türkiye içinde yaşayan Türkler için kullanıldığını ilk kez gördüm. “Mahalle kahvesi” yazılsa dediğiniz doğru.Yazınızı okuduğumda yurt dışında yaşayan bir kişinin ifadesi olarak anladım, sorumun anlamıda buydu.

          Cevapla

    • ccgursel Says:

      Fmerakli,

      Muhtemelen bir yil onceki tarihli bu ses kaydi (o da eger gercekse) tam da o kahvedeki adamlar oyle dusunsunler diye cikariliyor iste, bunu anlamadiginizi soyleyip zekamiza hakaret etmeyeceksiniz herhalde. Siz buna prim veriyorsaniz sizin objektifliginize yaziklar olsun.

      Tekrar dinledim, hala bilgisiz bir dedikodu disinda bir sey goremedim ben bu kayitta. Dolayisiyla (eger hukuk dogru uygulanacaksa) savunmayi zor durumda birakacak bir sey degil bu. Ama tam da Cetin Dogan savunma yaparken kamuoyunu manipule etmek icin cikarildigi acik.

      Ne zamanlarda yasiyoruz Allah’im ya. Ben Avustralya’ya yerlesicem valla, ne kadar uzak o kadar iyi. Kopekbaliklarindan korundun mu tamam.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        CCgursel,

        asagida bir baska yorumda ifade etmeye calistim, ses kaydinda sivil savcilarin buldugu belgelerden yani Golcuk belgelerinden bahsediliyor. O belgeler bu sene 6 Ocak’ta yani sadece 2 ay kadar once bulundu. Diger bir deyiose ses kaydi sizin ifade ettiginiz gibi bir yil onceye degil en fazla iki ay onceye ait…

        Ses kaydi su anki hali ile savunmayi zor durumda birakacak bir sey degil, ancak askeri savci eger Balyoz savcilari tarafindan ifade verilmeye davet edilir ve o ses kaydindaki sozleri ile paralel bir ifade verir ise durum degisebilir.

        SOylediginize katiliyorum, bu ses kaydi tam da Dogan’in savunmasina basladigi surecte, yine daha once ifade ettigim gibi Dogan’in manifestosunu gumburtuye getirmek icin yayinlandi…

        Cevapla

        • ccgursel Says:

          Askeri savci neyi biliyormus ki tanik olacak? Tanigin gozuyle gordugu veya kulagiyla duydugu bir seyi soylemesi gerekir. Bu adam kendi gorusunu aktariyor. Konuyla ilgili herkesin oldugu gibi bu adamin da gorusu var. O zaman konuyla uzaktan yakindan biraz ilgili herkesi savcilarin tanik diye dinlemesi gerekir ki bu sureci uzatmaktan baska bir ise yaramaz.

          Madem zamanlama konusunda bana katiliyorsunuz, bunlarin oyununa ortak olmayin lutfen. Dunya gorusumuz veya bu davaya ne kadar inanip inanmadigimiz, bu adamlarin islerine alet ettirmesin bizi.

          Cevapla

  14. fmerakli Says:

    Can bey,
    Sizi anliyorum, yasadisi dinlemelerin olasi etkileri konusundaki endiselerinizi paylasiyorum ancak dinlmelerin yasaya aykiri olmasi ve sebep olduklari endiseler cari olmakla birlikte, dinlemelerde yer alan ifadeleri sanki hic soylenmemisler gibi davranmak gerekir seklundeki goruse mesafeli duruyorum. Bunu da sadece bu dinleme icin soylemiyorum, yarin AKP’nin yurtdisi odaklrdan ya da cemaatten parasal destek aldigina uliskin bir ses kaydi yayinlansa onun da arastirilmasini desteklerim.
    Bir de yasadisi dinlemelerin kamuoyuna yansimasinin siyasal, hukuki sonuclari olagelmistir. Ornegin watergate skandalinin en onemli ses kayitlarindan olan smoking gun kaseti ortaya cikmamis olsa idi Baskan Nixon’un sadece halka ve parti destekcilerine degil kendi avukatlarina bile iki yil yalan soyledigi anlasilamayacakti.
    Sonucta ben yasadisi dinlemeleri desteklemiyorum, sadece bu dinlemeler ortaya ciktiktan sonra alinan tavir kousunda anlasmzligimiz var.
    Bir de yaxinizda gizli odaktan bahsetmissiniz, katiliyorum bu davanin saniklarin lehine ya daaleyhine sonuclanmasi icin caba gosteren oda(k)lar var ve biz bir sure daha onlarin operasyonlarina tanik olacagiz

    Cevapla

    • Can Acar Says:

      fmerakli,

      Söylememişler gibi davranmaktan bahsetmiyorum. Tam olarak ne söylediklerini, hangi ortamda, hangi bağlamda söylediklerini, başka neler söylediklerini bilemeyiz diyorum. Bu nedenle de zaten bu kayıtlara güvenmek mümkün değildir. Bir suç şüphesi varsa ihbar olarak değerlendirilip araştırılabilir, ama bu kayıtların kendileri delil olarak zaten kullanılamaz.

      Eğer bir art niyet yoksa zaten bu kayıtları yapan veya eline geçiren savcılığa ulaştırır. Bu yapılmayıp kayıtlar sızdırılıyorsa, bunun sebebi ancak kamuoyu oluşturma ve dezenformasyon çabası olabilir.

      Bu kayıtlara olduğundan daha fazla değer vermek, anlam yüklemek de bu dezenformasyona kanmak ve alet olmak demektir. Yasadışı dinlemelere destek verilmesinin toplum üzerindeki olumsuz etkilerinde zaten hemfikiriz. Geriye kalan da güç odaklarının ekmeğine yağ sürmek oluyor.

      Cevapla

    • acracia Says:

      Fmerakli,

      Watergate ile bu konuyu ayni duzleme cekmenizi cok sorunlu buluyorum. Watergate bir skandal idi evet, arastirmaci gazetecilik sonucunda ortaya cikarilmisti. Ancak bu belirli sekillerdeki basina servis edilen ve nedense hep belirli mecralari hedef alan, her tur vatandasin insan haklarini ihlal derecesinde ses dinleme kayitlarinin ortalikta fir dondugu bir ortamda, hele ki arastirmaci gazetecilikten soz etmek hukuki yaptirimlar sonucunda epey sorunlu hale burunmusken, siz de takdir edersiniz ki, yaptiginiz benzetme epey zorlama olmus. Kusura bakmayin.

      Can Acar’in da degindigi unsurlarin (izinsiz kayit, vs) beni en cok rahatsiz eden seylerden birisini soyleyeyim, o da su mantik:

      “Donanmada cikti oyleyse orijinal belgedir”

      veya

      “Askerler soyledi, oyleyse dogru bir iddiadir”

      veya

      “Askeri savci soyledi ise, bu savunmanin isi cok zor”

      vesaire vesaire vesaire.

      Yani, su demek oluyor: askeri makam icinde cikmissa, asker uniformasi giymis sahislar yorum yapmissa (ki bu sonuncusunda bilmiyoruz) otantik oluyor, resmi makamlari tam olarak bagliyor anlami cikiyor… oyle mi? Gercekten mi?

      Halbuki bu baglamdaki fikir yurutulerek yapilan duz atlamalarda bir kac sorun ve (en az) bir tane de nesnellikten uzak ele alis var:

      – Oncelikle aylardir diyoruz ki, en temel sadakatleri bagli olduklari kurumlar (asker olsun, emniyet olsun, vs) olmayan bir yapilanma saibesi var. [Ben bu konuyla ilgili fikrimi soyledim defalarca, dogal ittifaklardan bahsettim, herkes ayni sekilde esit olarak saibe altindadir da demedim.] Ancak kurum iclerinde de bir cekismeler oldugu asikar. Simdi Golcuk’ten belgeler nasil cikabildiyse ve bu konuda defalarca yorum yapildigi gibi, ordu icinden de benzer yapilanma icerisinde olan bir takim sahislarin yaptiklari aciklamalar da ayni mantikla bu yapilanmanin mensubu sahislar taraflarindan tezgahlanmis olabilir. Bu cekismeleri emniyet icerisinde de goruyoruz; birbirlerini dinlemek gibi. Bu yuzden bu tarz ses kayitlarina mesafeyle yaklasmak yerine savunmanin isi cok zor diyerek dogrudan sonuca atlamak, arada mantik yurutme konusunda bir cok basamagi atlamaktir.

      Bir tarihci de arsivde her buldugu dokumana “iste!” diye atlamaz. Once bir sorar: kim, kime hitaben, neden, nasil ele almis, kendisini niye boyle ifade etmis, bu sahte midir, sahte degilse ne tur dinamiklerle ortaya konmustur vesaire gibi. Dedikodunun da tarihi degeri olabilir, bir seyleri dusundurtmek acisindan. Ancak dogrudan bunu delil olarak almak yerine sorgulattigi icin degerlidir. Beni sasirtiyorsunuz bu cikarsamalarinizla. Neden mi?

      Isin icinde hukuk boyutu varsa, daha da vahim de ondan. Bu sorulari o zaman cok daha titizlikle, genel resme bakarak ele almak onemlidir de ondan. Zira “savunmanin isi cok zor” diyebilmeniz icin, bu konusmalarin resmi makami bagladigina katiyetle inaniyor olmaniz lazim. Dayanaginiz nedir ki?

      Bu baglamdaki nesnellikten uzak yorum ise su:

      Isine gelince insanlar asker soyledi, degeri yok diyecek, mesela askeri bilirkisi raporlarini didik didik etmek ve bosluk yakalamaya calismak gibi, ya da askeri savcilarin tarafsiz olamayacagini savunmak gibi–ki bunu yadirgamiyorum bazi konularda, ama Can Acar mesela bilirkisi raporu hakkinda cok farkli seyler soylemisti–diger taraftan, yine isine gelince, insanlar askeri kaynaktan cikti diye “iste otantik!” diyecek. Bu bir cifte standard ve istedigini duymayi istemek degilse, nedir?
      Bir suru insan yazilan belgelerin askeri yazisma bicimlerine uymadigini da soyledi simdi. Mesela onlara itibar niye etmiyoruz, onlar da asker ve isin icinde degil mi? Soyledikleri inandirici gelmiyorsa, neden istenene yakin seyler soylendiginde bir anda olasi asker uniformasi inandiricilik kazandiriyor? (kaldi ki henuz onu da bilmiyoruz)

      Ben ilkini anlayabiliyorum, ama isine gelince ilkini goz ardi edebilenleri (her kimse onlar) ve ikincisini dogrudan kabul edebilenleri anlayamiyorum. Daha dogrusu anladigimi dusundugum seyden cok hoslandigim soylenemez.

      Bir diger sorun:

      – Bu kisiler hicbir yapilanma icerisinde degillerdir belki de ama olaylar uzerinde kendi aralarinda fikir yurutuyor olabilirler. Onlarin bu soyledikleri, diyelim ki bu sahislar gercekten askeri savcilar, neden o zaman iddianame hazirlanirken davanin savcilari askeri savcilarla konusmadi? Olmasi gereken bu degil midir? Simdi ne idugu belirsiz bir kayda mi sarilacagiz?

      Bu Watergate gibi Nixon gibi devletin basinda birisinden degil, eger gercekten askeri savci olup olmadigi bile belli olmayan sahislar tarafindan dile getirilmis bir sey ise, neden paralel olsun.

      – Bu bilinerek kaydedilmis bir konusma olabilir. Radyo piyesi havasina katiliyorum.

      Butun bunlar dururken, Can Acar’in dedigine yuzde yuz katiliyorum:

      “Eğer bir art niyet yoksa zaten bu kayıtları yapan veya eline geçiren savcılığa ulaştırır. Bu yapılmayıp kayıtlar sızdırılıyorsa, bunun sebebi ancak kamuoyu oluşturma ve dezenformasyon çabası olabilir.”

      Not: Buraya dalip bir sure butun islerimi aksattigim icin hala gerisinde kaldigim calismalarimi bitirebilmis degilim. Bazi cevap borclarim vardi ama ipin ucu kacti biraz. Firsat bulunca onlara donmeye calisacagim.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Acracia,

        SIzden haber almak guzel, ozlemisiz… Watergate ile soylediklerinizde nispeten hakililik payi var, ama ben zaten yayinlanan ses kayitlari ile watergate arasinda sizin sekvaci oldugunuz sekilde bir iliski kurmamistim. Eger oyle anlasildi ise duzelteyim. Meramim cok basitti aslinda, yasadisi dinlemelerin siyasal ve hukuki sonuclari olabilir, buna da watergate iyi bir ornektir demek istemistim…

        Bir de bir soru sormussunuz, onu da yanitliyayim, gerci yukarida ifade etmistim ama simdi tekrar altini cizeyim.

        “Zira “savunmanin isi cok zor” diyebilmeniz icin, bu konusmalarin resmi makami bagladigina katiyetle inaniyor olmaniz lazim. Dayanaginiz nedir ki?”

        Dayanagim su, ses kayitlarinin yasadisi dinleme urunu oldugu seklindeki yuksek olailigi goz onune alarak su hali ile savunmayi hukuken zor duruma dusurecegini soylemek mumkun degil, zira delil niteligi tasimiyor – gerci psikolojik olarak sikintiya dusurebilir, ama o ayri mesele. Hukuken zor duruma dusebilecekleri yonundeki ongorunun kosulu, ki dayanagim budur, sivil savcilarin askeri savciyi ifade icin davet etmeleri ve savcinin ses kaydindaki sozleri ile paralel bir ifade vermesi. Bence bu durum saniklar acisindan, en azindan su ando bulunduklari konuma gore, daha sikintili bir durumla karsilasacaklari anlamina geliyor. Bunu da sizi ikna etmek icin soylemiyorum, sadece kendi dusuncem olarak ifade ediyorum.

        Can bey’e ben de katiliyorum, bu ses kaydinin yapilmasinda yayinlanmasinda da bir art niyet var ve arkasindaki motivasyon ise kamuoyunu etkilemek. Dezenformasyon konusuna ise kucuk bir rezerv koyuyorum, zira ses kaydinda yer alan ifadeler eger gercekler ile ortusuyor ise dezenformasyon etiketi biraz agir kacabilir; ama ses kaydi tamamen fabrikasyon ise, Can bey’in dedigi gibi bir piyes ise amaclardan birinin dezenformasyon oldugu konusunda ben de mutabik olurum.

        Cevapla

        • acracia Says:

          Yanitiniz icin tesekkur ederim, Fmerakli. Bu aciklama dusuncenizin izledigi guzergah hakkinda biraz daha fikir veriyor. Dogrusu, dogrudan savunmanin isi zor diye sonuca atlamak bana cok sorunlu gelmisti. Dezenformasyon kismi ise son yapilan aciklamalarla biraz daha aciga kavustu sanirim? Bu konuda yeni girdiler yapilmis…

          Dediginiz gibi biraz islerim biriktigi icin, onlarla ugrasiyordum; size cevap borcum var ama donemedim henuz.

          Cevapla

  15. karsidevrim Says:

    Şimdi burada kadrolu yorum yapan kişiler nerede neiş yaptıklarını izah etseler hepsinin aynı örgüt içinde benzer bir yapıya sahip olduklarını göreceğiz zaten.Muhtemelen İşçi Partisi borozancıları Perinçeğin uşakları yada kızılbaş kimlikleri ile yada daha zarih bir fade ile TGB kadrolarının şişikleri olduğuna bahse girerim.Bu konuda pek yanılmam.
    Savunmasına gelince savunmadan başka herşeye benziyor ideolojik boş mavallardan öte gidememiş hukuki zemini olmayan peşpeşe sloganlardan ibaret.
    Dün NAMIK KEMAL ZEYBEK’İN röpörtajını okudum.Bu Çetin Doğan dene adamın AHMET YESEVİ ÜNİVERSİTESİNDE ne haltlar karıştırdığını söyledi tek tek.Meraklıları sicili bozuk Çetin’in bu örgüt faaliyetlerini nasıl kazakistana kadar uzattığını göreilir.
    Ayrıca SEMİNER kılıfıyla kuyruklarını kurtarmaya çalışanlar askeri uzmanların TSK nın böyle bir seminer tarzı olmadığını iç tehdide karşı seminer düzenlenemeyeceğini defalarca ifade etmelerine rağmen hala efendim darbe projesi değil seminerdi demekle kuyruklarını kurtaramayacakları aşikar.
    Yol yakından dönin geri.
    Bu postallarından boğazlarına kadar BOKA batmış insanlarla haşir neşir oldukça sizlerde boka batmaya devam edersiniz.
    Türkiyenin demokrasisiniz ve gelecek vizyonunun yanında olun.28 şubatçıların 12 eylülcülerin 27 mayıscıların 12 martçıların darbeci İlhan Selçıkların misyoner Türkan Saylanların değil bu vatanın müslüman evlatlarının yanında olun.

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      SIz de insanlari kafaniza gore kategorize edip, bir de ustune hakaret ederek benzer bir pislige gomuluyorsunuz, ama pek farkinda degilsiniz. insanlarin bogazina kadar pislige battigini soyluyorsunuz ama, siz de bogazi gectim, hizla takke hizzasina dogru ilerliyorsunuz…

      Cevapla

    • trekking Says:

      Karşıdevrim, fikir’e fikirle karşılık veremedin mi böyle oluyor demi. Hemen yaftalama, hakaret. Senin ne bu davadan haberin var ne de dünyadan. Bir de “müslüman evlatlarının yanında olun” demişsin. Bir müslüman, senin şu yazdıklarını yazmaya utanır. Hz Muhammed’in tebliğ ettiği din bu değil. Senin gibiler anlayamadığı için müslüman lık bugün bu sıkıntıları çekiyor. Kendi pisliğinde debelen dur başkasına karışma.

      Cevapla

    • ccgursel Says:

      Bu bilimsel, objektif ve akli merkez alan yorumunuz icin sizi tebrik ediyorum karsidevrim. Adeta ders verdiniz tum okuyuculara.

      Cevapla

    • ata Says:

      karşıdevrim in ismi yanındaki logoyu “düşünen adam” olarak algılamıştım, meğer “sıç.n adam” mış !

      Cevapla

    • husam cakar Says:

      karsidevrim

      Kimim yanında kimin karşısında olacağıma,beyin boşluğu saman dolu senin gibi çapsız insanlar karar veremez.İlhan Selçuk,Türkan Saylan gibi vatansever insanların adı senin o pis ağızına yakışmaz.Demek bu vatan senin gibilerin eline kalsa bir tane alevi ve gayrımüslim vatandaş bırakmayacaksın.Senin için söylenecek çok şey var,onlarıda burada dile getirmem yakışık almaz.

      Cevapla

  16. karsidevrim Says:

    ÇETİN DOĞAN’IN MARİFETLERİ -1

    Şimdi Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesinin kurucusu ve şimdi Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal ZZEYBEK’n ÇETİN DOĞAN ile ilgili açıklamalarını dikkatlice okuyun.Belki kuş beyninize birşeyler girer

    DOĞAN ÖNCE BAŞÖRTÜSÜYLE SONRA DİN DERSİ İLE SAVAŞTI

    *Uzun yıllar Ahmet Yesevi Üniversitesi mütevelli heyeti başkanlığı yaptınız, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer sizin yerinize Çetin Doğan’ı atadı. Doğan’ın atanmasıyla Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde neler değişti?

    Hemen gelir gelmez başörtüsü yasağı getirdi, trajikomik şeyler oldu. Üniversite bitirmeyen bir insanın bir üniversitenin başında ne işi var sorusu da ilginç bir sorudur. Üniversite başka bir şeydir, akademi başka bir şeydir. Hayatı boyunca savaşmaya göre yetişmiş bir insan üniversitenin başına getirilirse ne yapar? Savaşır. Çünkü, hayatı savaşmak. O da ilk önce başörtüsü ile savaştı, ilk icraatı başörtüsü savaşı. Bırakın üniversiteyi de bizim Bahçelievler’de küçük bir binamız vardı, o binanın kapısına “Burası kamusal alandır, buraya başörtüsü ile gelmek yasaktır, gelen olursa kime geliyorsa o sorumlu tutulacaktır” diye yazı yazdılar. Bu dediğim yer irtibat bürosu, öğrencilerimizin anneleri durumlarını sormak için ve çocuklarına harçlık göndermek için geliyor, “İçeri giremezsin, başörtün var, aç” diyor. İkinci olarak Ahmet Yesevi dersi adı altında din dersi koymuştuk, onunla savaştı.

    TÜRKÇE DERSLERİNİ KALDIRTTI

    * Bam telinize mi bastım? Çok dertlisiniz…

    Benim 60 tane lisem vardı, onları kapattı. O bölgede Türkiye Türkçesi öğretmek için açtığım 60 lise vardı, hepsini kapattı. 3 tane üniversitede birisi Rusya’da olmak üzere Türkoloji bölümleri açmıştım, onları kapattı. Bir öğretmen tayin ediyoruz oraya, 100 Dolar maaşla. Bütün okula Türkiye’yi öğretiyor, Türkiye Türkçesi öğretiyor, Türkiye’yi sevdiriyor. Harika bir sistem. Bunu gitsin birisi açsın şimdi veriyorlar mı? Kampusun içinde bir mescit projesi vardı, onu yapmaya uğraşıyorduk, kaldırdı.

    ASKERLER ÜNİVERSİTEYİ SARDI

    * Üniversitede devrim mi yaptı?

    Ankara’nın başına bir tuğgeneral getirdi koydu, İstanbul’da bir büromuz vardı bir albay getirdi, Türkistan’daki üniversitenin başına 4 tane albay getirdi, Kazaklar, “Türkiye ordu mu kuruyor? Bizimle savaş mı yapacak?” diye bana sordular, “Yok, kendisi subay olduğu için arkadaşlarını getiriyor” dedim. Bu arkadaşlar içinde çok değerli olanlar da vardır, o ayrı bir bahis, ben kişilerle ilgili söylemiyorum, üniversitenin her tarafı albaylarla donatılırsa. Görev teslim almaya geldiği zaman bir manga askerle sardılar bizim buradaki yerin etrafını. Öyle teslim aldı. Ben çağırıyorum, “gel, teslim edeyim” diyorum, ama ondan önce bir manga asker geliyor, binanın etrafını sarıyor, başlarında bir başçavuş. Böyle tuhaf bir şey, devir teslim sırasında, sanki 28 Şubat müdahalesi yapılıyor. Maalesef böyle oldu. Benimle de mücadele etti, savaştı. Karşısına hedef tahtaları koyup savaşıyordu

    http://karsidevrim.wordpress.com/2011/03/14/cetin-dogan-kazakistan-ahmet-yesevi-universitesinde-neler-yapti/

    Cevapla

    • ihtimal Says:

      Ahmet necdet sezer az daha kassaydi, Cetin Dogani Harvard a mutevelli heyeti baskani yapcaktik ama malesef!!! Kizi ve damadiyla beraber ne kadarda laik amerikali gencler yetistirirlerdi! Su adamin yaptigi utanc verici icraatlara bakin beyler!

      Cevapla

      • ihtimal Says:

        Pinar hanim ve Dani bey, babaniz orta asyadaki universitelerin basina subaylari getirdiginde nerdeydi akedemisyenliginiz, neredeydi bilim adamliginiz, nerdeydi egitmenliginiz, neredeydi ornek universite Harvard temsilciliginiz, ve herseyden once sizin gibi “demokrasi ve ozgurluk abideleri” nerdeydiniz????
        Su devir teslim olayindaki rezalate bakin! Su universitelerdeki insanlik disiliga bakin!!! Tabi siz boyle bir olaya sahit olmadiniz degil mi? Ayni ergun babahanin sorusundaki gibi Hilmi Ozkok ve babaniz arasindaki konusmaya da sahit olmamistiniz? Onun icin ne deseniz olmazdi degilmi?

        Cevapla

    • drunkenknight Says:

      karsidevrim;

      ”…İkinci olarak Ahmet Yesevi dersi adı altında din dersi koymuştuk, onunla savaştı….”

      ne ki bu ?

      Cevapla

    • drunkenknight Says:

      ”…Kazaklar, “Türkiye ordu mu kuruyor? Bizimle savaş mı yapacak?” diye bana sordular, “Yok, kendisi subay olduğu için arkadaşlarını getiriyor” dedim. Bu arkadaşlar içinde çok değerli olanlar da vardır, o ayrı bir bahis, ben kişilerle ilgili söylemiyorum, üniversitenin her tarafı albaylarla donatılırsa….”

      _”Bu arkadaşlar içinde çok değerli olanlar da vardır, o ayrı bir bahis, ben kişilerle ilgili söylemiyorum,.”

      hımmm…

      Cevapla

  17. ihtimal Says:

    Dogru ya. Sanli turk generali mahkemede ifade vermez, verse verse oda “manifesto”dur. Sadece bu bile ne kadar hukuksuz olabileceginiz resmidir! Resmen tiyatroya cevirmeye calisisyorsunuz mahkemeyi, bakalim nereye kadar gidebilceksiniz gorecegiz.

    Cevapla

  18. VV Says:

    Şu askeri savcıların ses kaydı olduğu idda edilen konuşmaları okuyunca, iddanamenin delik deşik olduğu, ianadırıcılığının kalmadığı şu günlerde Balyoz Davası’nı savunumak için çaba sarfedenlerin ağzından çıkan cümlelerle ne kadar örtüştüğünü görmemek için kör olmak lazım diye düşünüyorum. Dolayısıylada bu durum aslında bu ses kaydındaki kişilerin kimler olabileceği hakkında da fikir veriyor.

    – Belge son kayıt tarihlernin 2003 görünmesi, kullanıcıların eski kullanıcılar olarak bıraklıması gibi çok bariz sakatlıklar bile güncellenme hikayesinin nekadar mesnetsiz olduğunu ortaya koymak için yeterliyken belgelerin güncellenmesi hikayesi tekrar gündeme getiriliyor.

    – İlk bilir kişi raporunu yazan binbaşıyı methetme kısmı ise oldukça ilginç, zamanında çok konuşulmuş üzerine çok polemik yapılmıştı ama gerçek şu ki bu raporun başında binbaşı belgelerin gerçekliğinin araştırılmadığı bilgisini vermişti. Kaldı ki hayatı kaydırılan bu binbaşının da Kocaeli’nde olduğu söyleniyor, bir sivil olarak ben hayatını kaydırmak için bir subayın yollanabileceği çok çok daha beter, birdünya yer biliyorum.

    – Bu ses kayıtlarının davayla ilgili soruşturmada görev alımış bir savcıya ve 4 ayrı askeri hukuçuya ait olduğu iddası göz önüne alındığında insanların plan seminerine değilde sahte olduğu bas bas bağıran bir cd içindeki dökümanlara dayanılarak yargılandığını bilmiyor olmaları, ve 2010 Şubat ayında bu davaya ilişkin yanlış yönlendirilmiş kamuoyu oluşturmakta kullanılan, seminer ses kayıtlarıdan cımbızla seçilmiş cümleleri tekrar dile getiriliyor olmasıda, bence o ilk günlerdeki ateşin közünü tekrar körükleme çabasından başka birşey değil.

    – Yine bu davaya destek vermek için çırpınan bir kesimin azından sıkça duyduğumuz “bu ülkede ordu çeşitli şekillerde defalarca darbe yaptı” beyanını sözde askeri savcıların dile getirmiş olması, sanırım yine kaybedilen desteğin hiç değilse bir kısmını geri kazanabilmek için ilk günlerdeki, çarpıtma politikasının, bu ses kaydı için uyarlanmış hali olsa gerek.

    – Bir ilginç noktanın ise, bu düzmecenin arkasındakilerin, işin içinden çıkmaya yönelik yeni planlarının mesajını veriyor olduğunu düşünüyorum. Ses kaydının başında ne diyor sözde askeri savcılar, birtakım astsubaylar bu dava askeri mahkemeye verilseydi bir günah keçisi bulunu iş onun üstüne yıkılır bu şekilde diğerleri kurtarılırdı diye düşünüyorlarmış. Sonra ne diyorlar “o planların ayrıntısına herkes erişememiş olabilir” acaba ilerleyen günlerde bu işi tezgahlayanların herşey tepelerine yıkılmadan kurtulmak için izlemeye çalışacakları yolda “196 sanığı mahküm ettirmeyi başaramadık ama bari 2-3 kişinin üstüne yıkalım olay kapansın” şeklinde mi olacak.

    – Ve tabi bu senaryoyu hazırlayanların yine orduyu milletin gözünde küçük düşürme amaçlı olduğunu düşündüğüm kendi gemimizi, kendi uçaklarımızla vurup batırma, generallerin diğer ordu mensuplarını küçümsemeleri gibi konuları gündeme getirme çabalarıda var.

    – Konuşmaların bir kısmında ise yine davanın ilk günlerindeki plan seminerinin gizli yapıldığı, Kara Kuvvetleri Komutanı’nın emrine rağmen iç tehdidin görüşüldüğü safsatası dillendiriliyor, halbuki bu plan seminerine ilişkin tüm emirler, mesajlar ortada. Tabi bunada askeri yazışmaları anlamadıklarından savcıların bu mesajlardaki darbe planını fark edemedikleri gibi saçma bir cümle sarfediliyor. Açıkcası savunma lehine olacak delilleri iddanameye koymayı bırak, savunmadan kaçırırcasına adli emanete kaldıran savcıların yazışmalardaki böyle bir darbe teşebbüsü izini kaçıracaklarını düşünmek pek akla yatkın gelmiyor. Darbeyi engelleyenler olarak belirtilen Kara Kuvvetleri Komutanı ve Generkurmay Başkanı tarafından seçilerek görevlendirilen gözlemci raporlerında da böyle bir darbe teşebbüsüne değinilmemiş olması konusuna hiç değinmiyorum bile.

    – Davada görevli sivil savcıların fark edemediği darbe teşebbüsü izlerini askeri yazışma kurallarına çok hakim olduğundan dolayı görebildiğini idda eden sözde askeri savcının, 11 no’lu CD’de bulunan dökümanlarda ki askeri yazışma kurallarıyla uyumsuz olan yerleri görmüyor yada en iyi ihtimalle değinmiyor olması da oldukça ilginç başka bir konu.

    Sonuç olarak bu ses kaydı buram buram tezgah kokmaktadır, hatta kokmayı bırak tezgah alenen göz önündedir. Ancak bu ses kayıtlarının ayrı bir önemi vardır. Bu ses kayıtları Balyoz tezgahının arkasındaki simlerin bir eseridir, dolayısıyla savcılar tarafından titizlikle izi sürülmeli kimler tarafından servis edildiği, kimler tarafından kaydedildiği ve seslerin gerçek sahiplerinin kim olduğu bulunmalıdır. Tabi bu söğlediğim gerçek hukuk devletlerinde beklenen uygulamadır. Ancak, herhangi bir delile dayandırmadan iddanameye Çetin Doğan’ın 1. Ordu bünyesindeki general ve üst rütbeli subaylarla anlaştığını, ardından Harp Akademileri Komutanı, Donanma Komutanı, İstanbul ve Bursa Jandarma Bölge Komutanlarıyla da anlaşdığın yazıp sonra İstanbul Jandarma Bölge Komutanı’nın ifadesine bile başvurmayan, darbeyi Kara Kuvvetleri Komutanı’nın engellediğini iddanamsine yazmasına karşın onunda ifadesine başvurma ihtiyacı hissetmeyen, hala kim tarafından ne zaman nerede yazıldığı belli olmayan ve bariz sahtecilik izleri taşıyan dijital dökümanların gerçek üreticilerini, arama zahmetine girmek yerine bu dökümanları bir ön kabulle gerçek olarak değerlendirip iddaname yazan ve hatta sanıkların tutuklanmalrını talep eden savcıların, ve bu kadar sakatlıklara rağmen savcının sanıkların tutklanmasına ilişkin talebini kabul eden mahkemenin gerçek hukuk devletlerinde yapılması gereken araştırmayı yapmasını beklemek boş bir hayalden öteye gidemeyecektir.

    Cevapla

  19. drunkenknight Says:

    Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da baskıcı yönetimlere karşı halk hareketleri var…

    Ülkemizin yöneticileri ve kamuoyu, bu hareketlere sempati ile bakıyor.

    Türkiye’de doktorların, sağlık personelinin protestoları, gazetecilerin yürüyüşleri, eşleri tutuklu yargılanan kadınların gösterileri, işçilerin miting ve yürüyüşleri var…

    Ülkemizin yöneticileri bu hareketlere “kendilerine karşı yöneltilmiş sistematik saldırı” olarak bakıyor, kamuoyumuz ise ilgisiz!

    ***

    Deprem Yeni Zelanda’yı, Japonya’yı vuruyor…

    Ülkemizin yöneticileri ve kamuoyu büyük bir üzüntü içinde.

    İstanbul büyük bir deprem tehlikesiyle karşı karşıya…

    Yöneticilerimiz ve kamuoyu, ilgisiz, duyarsız!

    ***

    Japonya’da deprem sonrası bir nükleer santralın reaktörlerinde radyoaktif sızıntı var…

    Batı, mevcut nükleer santralların bir bölümünü durdurma kararı alıyor, yeni projeleri gözden geçiriyor, erteliyor…

    Bizim yöneticilerimiz, kamuoyumuz, bütün dünya ile birlikte sızıntıyı büyük bir kaygıyla izliyor.

    Deprem kuşağında yer alan topraklarımızda bir nükleer santral kurulma kararı alındı; karşı çıkanlar, sorunları işaret edenler var…

    Yöneticilerimiz “bildiğini okuyor”, “her yatırım risklidir” diyor, halkımızın büyük bir bölümü duyarsız, ilgisiz!

    ***

    Ünlü ses sanatçımız İbrahim Tatlıses’e iğrenç bir suikast düzenleniyor…

    Yöneticilerimiz ve kamuoyumuz haklı olarak ayağa kalkıyor…

    Haberal ve Hilmioğlu gibi, tıp profesörleri olan rektörlerimiz ölümcül hastalıklarla parmaklıklar arkasına konuyor…

    Kamuoyumuz ilgisiz, seyrediyor!

    ***

    Türkiye dünyanın en pahalı benzinini kullanıyor…

    Üstelik zam üstüne zam geliyor…

    Kamuoyu, boynu eğik, sessizce bu yükün altında eziliyor!

    ***

    Dış borç birikimi artıyor, cari açık büyüyor, işsizlik berdevam…

    Yöneticilerimiz ekonomimizin başarısıyla övünüyor, kamuoyu bu başarı öyküleriyle avunuyor!

    ***

    Evler basılıyor, gazeteciler tutuklanıyor…

    Bütün dünya ayağa kalkıyor…

    Medyamız birbirini yemekle meşgul…

    Kamuoyumuz dizi film seyreder gibi seyrediyor!

    ***

    Yöneticilerimiz Türkiye’yi “ileri demokrasi” ülkesi ilan ediyor…

    The Economist, bırakın “Tam Demokrasi” veya “Kusurlu Demokrasi” demeyi, “demokrasi” bile diyemeden ülkemizi “Melez Rejim” diye sınıflıyor…

    Freedom House, Batı ve Güney Avrupa ülkeleri arasında tek ve biricik “Kısmen Özgür Ülke” (“Tam Özgür” olmayan ülke) olduğumuzu belirtiyor…

    Halkımız TÜİK araştırmasına göre mutluluktan uçuyor!

    ***

    Türkiye’de üç ay sonra seçimler var:

    Kamuoyu her şeyin farkında…

    Gülhane Parkı’nda!

    (Emre KONGAR – 17.03.2011 – Cumhuriyet Gazetesi)

    Cevapla

  20. trekking Says:

    Ümit Zileli
    17 Mart 2011
    Müthiş bir fotoğraftı…

    Generaller, amiraller, albaylar, kurmay subaylar yüzlerini seyirci sıralarına, sırtlarını mahkeme heyetinin bulunduğu bölüme dönmüş, gözleriyle yakınlarını, eşini, çocuğunu, arkadaşını arıyordu… O eşler, o çocuklar, o arkadaşlarsa, on metre kadar uzakta, seslerindeki, gözlerindeki özlemi, acıyı bastırmaya çalışarak ve hatta gülümseyerek hasret gideriyorlardı… Dokunamıyor, sarılamıyor, kucaklaşamıyorlardı, çünkü aradaki on metreyi Silivri muhafızları koruyordu…

    – Balyoz davasında öğlen arasıydı…

    Sırtımı izleyici tribününe dayamış, asla hafızamdan silinmeyecek bu tabloyu izliyordum. Yanımda her nasılsa dışarda kalmış sivil giyimli subaya en azından ön sırada bulunanların isimlerini bilip bilmediğini sordum.. Hemen tümüyle birlikte görev yaptığını söyledi ve saydı:

    – Bakın en soldaki Tümamiral Soner Polat. Koyu renk ceketli Koramiral Feyyaz Öğütçü. Şu uzun boylu olan Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, Kardak’a çıkan SAT komandolarından… Hemen yanındaki Tümamiral Cem Gürdeniz. Şurada elini sallayan Tümamiral Semih Çetin… Deniz Kuvvetleri Silivri’de konuşlanmış diye düşündüm!..

    ***

    Davaya gelince…

    Her Türk yurttaşının en az bir kez izlemesi gereken bir söz ediyorum. Duruşmalar herkese açık. Kimliğinizi verip, izleyici kartınızı alıp kolaylıkla izleyebilirsiniz. Tabii, İstanbul’a 95 kilometre uzaklıkta, bozkırın ortasındaki Silivri kampusuna ulaşabildiğiniz takdirde!.. Duruşmaların her saniyesi üzerinizde şok etkisi yaratabilir, hazırlıklı olmanız lazım. Gerçi ben hazırlıklıyım da ne oluyor, orası ayrı konu!.. İşte Balyoz duruşmasında söz alan bir subayın sözleri:

    – Yurtdışı görevim sırasında hakkımda yakalama emri çıkarıldığını basından öğrendim. Hiçbir tebligat almamama karşın yıllık iznimi alarak geldim. Bana yöneltilen suçlama, Balyoz darbe planı ek A belgesinde “darbe sırasında yararlanılacak personel” listesinde adımın yazılı olması. Ama bu mümkün değil çünkü ben o tarihte henüz Harp Akademileri 2. sınıf öğrencisiydim!..

    Şimdi, burada ne beklersiniz? O subayın derhal tahliyesini, hatta verilen zahmetlerden, çektirilen sıkıntılardan dolayı bir de gönlünün alınmasını, değil mi?.. Çok beklersiniz, o subay tutuklandı!.. Bu durumun gayet farkında olan avukat Celal Ülgen, farkındalığını mahkeme heyetine olanca açıklığıyla şöyle anlatıyordu:

    – Mahkemelerde tıpkı bankamatik kartı gibi redmatik kartı kullanılmaktadır! Biz itirazlarımızın daha yapılmadan reddedildiği hissine kapılmış durumdayız. Güvenimiz kalmamıştır…

    Duruşmada anlatılanlar, yaşananlar, bu sütunun boyutlarını binlerce kez aşar!.. Ben yalnızca küçücük bir kesitini aktarabildim. Ancak, neredeyse her konuştuğum insanın, neredeyse aynı sözcüklerle ve içleri burularak söyledikleri şu sözler herhalde tarih babanın not defterinde yerini alacak:

    – Hiçbir şey, silah arkadaşlarımızın, komutanlarımızın adeta ortadan yok olması kadar koymadı…

    Ve bu yaşananların, anlatılanların hiçbirini gazeteler yazmadı…

    – Ey vicdan…

    Bir Yurtsevere Mektup (105)

    Sevgili kardeşim Balbay, senin, Tuncay’ın ve bazı Ergenekon davası sanıklarının seçimde aday olacağı haberleri birilerini, bazı çevreleri fena halde ürkütmüşe benziyor!.. İpe sapa gelmez yazılar çiziktiren yanaşmaları saymama gerek yok, tıynetlerinin gereğini yerine getiriyorlar. Ama dün Sedat Ergin’in yazısını büyük bir hayret ve üzüntüyle okudum. Balyoz ve Ergerekon davaları üzerine onlarca yazı yazmış, şüphelerini açıkça dile getirmiş bir gazetecinin yazacağı bir yazı değildi. Sizlerin milletvekili seçilmeniz Türk siyasetine hâkim olmasını arzu ettikleri standartlar bakımından çok arzulanan bir durum değilmiş… Bu standartları seninle tek kişilik hücrende birkaç saat tartışabilse ne derdi çok merak ediyorum! Sedat yazısının sonunda “seçime Ergenekon gölgesi düşürecek” böyle bir durumu Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki hatta üç kez düşünmesini de tavsiye ediyor… Sedat, bu süreç içinde yazdıklarından utanacak mı, bilemiyorum. Ama sizlerin, sonuna dek sarsılmadan yürüyeceğinizi biliyorum. Bir partiden ya da bağımsız ama mutlaka…

    Seni ve tüm yurtseverleri sevgiyle kucaklıyoırum, kardeşim…

    Cevapla

fmerakli için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: