10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 163 Balyoz sanığı hakkındaki tutuklama/yakalama kararının gerekçesi aynen şöyleydi:
“dosydaki delil durumu, dosyada kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması, delillerin henüz tam olarak toplanılmamış oluşu, sanıkların konumları itibariyle delillere etki yapma ihtimalinin olması”
Bu karar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı, zira tutuklama kararı için “dosyada kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması” gibi yuvarlak ifadeler yerine bu şüpheyi gösteren olguların somut ve spesifik olarak belirtilmesi gerekiyor.
Bu davadaki kanıtların dijital belgeler olduğunu ve bu belgelerin sahte olduğunu burada somut örneklerle defalarca gösterdik. Bu olguların hepsi çeşitli vesilelerle, çeşitli aşamalarda savunma tarafından Mahkemeye de sunuldu ve dava dosyasında yer alıyor.
En basitinden, tutuklanan şu 6 sanığın durumuna bakalım. Bu kişiler kendilerine suç isnat edilen dönemde yurtdışında görevde: Muharrem Nuri Alacalı (A.B.D.), Yaşar Barbaros Büyüksağnak (İtalya), Taylan Çakır (Bangladeş), Aytekin Candemir (Bangladeş), Hasan Hakan Dereli (Pakistan), İlkay Nerat (Kuveyt).
Baransu’nun bavulundan ve Gölcük’ten çıkan sahte dijital belgelerde bu kişiler yurtdışında görevli oldukları tarihlerde İstanbul’da çeşitli toplantılara katılmış, ya da kimi belgeleri hazırlamış olarak görünüyorlar.
Mahkeme nasıl bu sanıklar için kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların varlığından bahsedilebiliyor?
Sanıkların tutuklamalar için 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz da bugün oy çokluğu ile reddedildi. Karara buradan ulaşabilirsiniz. Hakimler Mehmet Ekinci ve Birol Bilen itirazın reddi yönünde oy kullanırken, Mahkeme Başkanı Şeref Akçay karara muhalefet şerhi düştü.
Peki itirazı reddeden hakimler kuvvetli suç şüphesi için hangi “olguları” sıralıyorlar? Sayfa 17’den okuyalım:
“dosyadaki plan seminerine ve balyoz, suga, oraj, sakal,çarsaf, dokum, tırpan, yumruk, kurek, testere, urgan, orak planları ait yazılı ve ses kayıtları, sanık Süha Tanyeri’den ele geçirilen el yazısı notları, 2010/185 sayılı sorusturma dosyası ile 2010/1003 (Golcük Donanma Komutanlığı’ndan elde edilen) soruşturma sayılı dosyalar ve dolayısıyla 2010/283 Esas sayılı dava dosyasındaki delil durumu, bilirkişi raporları, dijital materyaller, diğer ses kayıtları göz önüne alındığında haklarında tutuklama ve yakalama kararı çıkarılan sanıkların tümü hakkında kuvvetli suç şüphesinin var olduğu (…) anlaşılmakta”
Bu paragraftakileri sırayla takip edelim
1. Plan semineri
♦ Hakkında tutuklama/yakalama kararı çıkarılanlardan 116 kişinin plan semineri ile uzaktan yakından alakası yok.
♦ Plan seminerine katılıp da Balyoz davasında sanık olmayan 114 kişi var. Bunlar arasında seminerde aktif gorev almış kişiler de var.
♦ Plan seminerinde tek bir kere bile “balyoz, suga, oraj, sakal,çarşaf, döküm, tırpan, yumruk, kürek, testere, urgan, orak” planlarının adı geçmiyor.
2. Süha Tanyeri’nin el yazısı notları
♦ Bu notlarda tek bir kere bile “balyoz, suga, oraj, sakal,çarşaf, döküm, tırpan, yumruk, kürek, testere, urgan, orak” planlarının adı geçmiyor.
3. Balyoz, suga, oraj, sakal,çarşaf, döküm, tırpan, yumruk, kürek, testere, urgan, orak planları
♦ Bunların hepsi dijital belgeler. Tek bir tanesinin bile 2002-2003’de alınmış bir çıktısı (imzalı ya da imzasız) yok. Bu belgeler ve içinde kayıtlı oldukları CD’ler 2003’de oluşturulmuş gibi görünüyor, ancak belgelerin içeriğine bakılınca bunun mümkün olmadığı görülüyor. Bunun mümkün olmadığını gösteren onlarca yazışmayı sorusturma sırasında savcıların adli emanete sakladığını da artık biliyoruz.
4. Bilirkişi raporları
♦ 27 Haziran 2010 tarihli bilirkişi raporu bu dijital belgelerin sahte olduğuna dair somut bulgular sunuyor, Ikinci TÜBİTAK raporu, kötü niyetle sahte CD üretmek isteyenlerin yaptığı sahteciliğin TÜBİTAK’ın ilk raporunda yaptığı cinsten bir analizle ortaya çıkarılamayacağını açıkça yazıyor.
… ve devam edebiliriz, ama neye yarar? Mahkeme heyetinin iki üyesi bu kalıplaşmış ifadelerle savcıların mutaalası doğrultusunda karar veriyor.
Çoğunluğun kararına ters düşen Mahkeme Başkanı Şeref Akçay, CD’lerin üzerindeki tarihlerden daha sonraki tarihlerde hazırlandıklarına dair bilgiler olduğunu, kimi sanıkların ilgili tarihlerde yurt dışında olduğunu yazıyor. Mahkeme Başkanı Akçay, tutuklama ve yakalama kararlarının adil yargılanma ilkeleri ile bağdaşmadığını ileri sürerek bu karara muhalefet şerhi koyuyor.
01 Mart 2011 23:02
Balyoz davası sanıkları; ilk duruşmada, Mahkemenin bazı üyelerinin hukuk dışı uygulamaları ve tarafsızlığını yitiren kararlar alması nedeniyle mahkemeye savunma yapmayacaklarını ve mahkemenin ivedilikle karar vermesini talep etmelidir.
01 Mart 2011 23:31
Tutuklama kararini yersiz bulan mahkeme baskaninin en kisa surede Kars’a surulecegi kesin.
02 Mart 2011 00:31
Mahkeme Başkanın muhalefet yazısı okumadan yorum yazmayın.
Özellikle seminer tarihinde yurtdışında olan ve sadece cdlerde ismi geçen bazı kişilerin tutuklanması, bazılarının tutuklanmaması, bazıları hakkında dava bile açılması konusundaki iddianamedeki çelişkileri ortaya koyması tam bir hukuk dersi olmuş.
Kimlerin neden sanık oldukları, Kimlerin neden tutuklandıkları, Bazı kişilerin ise aynı şekilde yurt dışında olmalarına ve ismi geçmesine rağmen neden tutuklanmadıkları veya dava bile açılmadığındaki garabet durumu ortaya çıkarmış.
02 Mart 2011 00:41
Bu memlekette bir hastaneye bir de mahkemeye düşmemek lazım.
02 Mart 2011 01:11
4) Tüm delillerin toplandığı.delil karartma şüphesinin bulunmadığı itirazı
Önemli gördüğüm kısmını aşağıya aktarıyorum. “Bununla birlikte sanıklardan bir kısmının halen görev yapmakta oluşları, bir kısmının da emekli olmalarına karşın emekli olmadan önceki görev mahalleri , konumları, görevlerinden kaynaklanan sosyal mecralarındaki iletişimleriyle görevde olanlara ve yargılamanın safahatına, yeni delillerin elde edilmesine, delillerin karartılmasına(halen dava dosyasında tanıkların dinlenmediği de gözetilerek) etki etme tehlikesinin devam ettiği”
Blog yazarlarından rica ediyorum. balyoz.rapor.doc belgesi ni yayınlayabilir ler mi.2000-2014 arasında terfi edecek amiral listesi örneğin.
02 Mart 2011 01:23
Mahkeme Başkanı Şeref Akçay’ın muhalefet şerhi tam bir hukuk dersi. Sonuna kadar okumanızı salık veririm. Bulandırma ekibine bir şey demiyorum. Onlar yine bir kulp bulurlar.
02 Mart 2011 01:39
Bu blogda yazılanların gerçekliği artık Hakim kararlarıyla tescil ediliyor.Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan beraber kaldıkları hücreden alınarak tek başlarına ayrı ayrı hücrelere kondular.Güneydoğuda yapılan terörle mücadelede hayatları pahasına mücadele eden Türk Ordusunun Kahramanları hapiste. Türkiyenin en büyük bilim adamlarından biri olan Haberal Hoca tutuklu. Ben vatandaş olarak kendi kendime soruyorum. kim bu hakim ve savcılar?
02 Mart 2011 02:32
Mahkeme Başkanı Sayın Şeref Akçay’a saygılarımı sunuyorum…
Savunma avukatlarının bu karşı oy açıklamasını aynen savunmalarında kullanmalarını öneriyorum..
Sayın Akçay’ın yanındaki o iki “hakim” denilen adamları dövmeden nasıl görevine devam edebildiğini de anlayabilmiş değilim doğrusu.. Göz göre göre haksızlık yapan bu adamlarla bir arada görev yapmak nasıl bir işkencedir yarabbi..
02 Mart 2011 11:08
Tutuklama ile ilgili itirazlara red kararı verilen 11 nci Ağır Ceza Mahkemesinin kararını bende okudum. Bu davada yargılanan birisi olarak; Mahkeme Başkanının verilen red kararına katılmayış gerekçesini okuduktan sonra, uzun zamandan beri hissetmediğim “UMUT” hissine tekrar kavuştum. “UMUT” Bu kelimenin ifade etiği anlamı bilmek için kaybetmek gerekir. Yaşadığımız zorlu süreçte de bu duygumu kaybetmiştim. Şimdi inanıyorum ki, bu davada da eninde sonunda adalet yerini bulacaktır. GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ. Bu davayla ilgili olarak, kim ne yapmışsa, kim bir masumun canını acıtmışsa kısacası hepimiz için ALLAH MÜSTEHAKIMIZI VERSİN
02 Mart 2011 20:13
Ertan Bey; en kısa süre bu dava sonuçlanır ve aklanırsınız inşallah.
Sizler bu kötü günleri aşarsınız ama Eş ve çoçuklarınız psikolojisini nasıl düzelteceğiz.
Mahkeme başkanının muhalefet gerekçesi bile içimizde bir kıpırdanma yarattı.
İster umut diyelim ister hukuk diyelim.
Ama ne dersek diyelim; Hukukun ve adaletin olmadığı devletler hiç bir zaman Hukuk Devleti olamazlar.
Allah size ve ailenize sabır versin.
03 Mart 2011 17:53
Ben itirazlarin reddine iliskin karari ve mahkeme baskani’nin koydugu muhalefet serhini ancak okuyabildim. Trekking yukarida bulandirma ekibi buna bir kulp takar demis, asagida yazdigimi okuyanlar yine kulp takiyor oldugumu soyleyecekler belki. Mahkeme baskaninin muhalefet serhinin hukuk dersi niteliginde oldugunu soyleyenlere bir sozum yok, saygi duyuyorum bu goruse; ben de hayli saglam bir serh gerekcesi oldugunu dusunuyorum. Amma velakin Dogan ve Rodrik’in blog yazilarinda ya da burada yorum yapanlarin yazilarinda iddia edilenin aksine serh gerekcesinde Balyoz’un ve diger planlarin sahte oldugu noktasindan hareket edilmiyor.
19-20. sayfalardan kisaltarak alintiliyorum:
—————-
“Mevcut CD’lere gore de boyle bir plan yapilmadigi ve boyle bir toplanti yapilmadigini soylemek mumkun degildir. 2003’teki bu toplantidan sonra saniklar eylemlerini devam ettirmedigine gore burada bu eylemler sadece plan asamasinda kalip baskaca bir faaliyet olmadigina gore tesebbus mudur, yoksa ihtiyari ile vazgecme durumu mudur…
Netice gerceklesene kadar her asamada failin suc yolundan donmesine vazgecme olarak kabul etmek gerekir…
Bu ana kadar olan eylemler tesebbus mudur, ihtiyari ile vazgecme midir, ben bunlardan su olur demiyorum ama mahkemenin bunu tartismasi lazimdir, bu tartisma ne zaman yapilir, durusmanin basinda degil, yargilama yapilip karar verildigi asamada yapilmasi gerekir.”
———————-
Yukaridaki satirlar blogu takip edenlerin buyuk begenisini kazanan mahkeme baskanina ait muhalefet serhinden bir bolum. Okudugunuz uzere, mahkeme baskani mevcut CD’lere gore Balyoz planinin yapilmadigi ve semineri kastederek boyle bir toplanti yapilmadigini soylemek mumkun degildir diyor. Yazisinin bir baska bolumunde de CD’lerdeki tarih tutarsizliklarina dikkat cekip farkli gorusler bildiren bilirkisi raporlarindan hangisini dikkate alacagi yetkili mahkemenin takdiridir demekle birlikte yorum yapanlarin sitayisle bahsettigi itirazinin temel gerekcesini bunlara dayandirmiyor. Metni de okuduysaniz buyuk harflerle yazdigi ve hukuk herkese lazim olacak dedigi bir bolum var. Burada, onemli kisimlarini yukarida alintiladigim uzere ben bu davada savciligin iddia ettigi gibi darbe tesebbusu gormuyorum, darbeden ihtiyari ile vazgecme oldugunu dusunuyorum diyor. Bu Dogan ve Rodrik’in, ya da bloga yorumlari ile katilan pek cok blog okuyucusunun, bugune kadar savunduklarinin cok disinda bir arguman. Darbe plani yapilmamis oldugu icin degil, darbe gerceklesmedigi icin failin suc yolundan donmesi soz konusudur diyor mahkeme baskani ve bunun darbeye tesebbuse degil, darbeden ihtiyari ile vazgecmeye tekabul ettigini one suruyor.
Hukukcu arkadaslar bu durumun daha derin bir analizini yapmak isteyebilirler. Ama ben bu muhalefet serhinde ilginc buldugum yukaridaki hususu da paylasmak istedim. Bir de nacizane fikrimi soyleyeyim, eger mahkeme baskaninin ifade ettigi gibi “Netice gerceklesene kadar her asamada failin suc yolundan donmesini vazgecme olarak kabul etmek gerekir” der isek, netice gerceklesene kadar darbe plani yapmayi yargilanir bir sey olmaktan cikarmak gibi bir durum soz konusu olabilir, ki bu benim pek icime sinen bir hukuki yorum degil, zira tarih gosteriyor ki netice gerceklesince hem en azindan uzunca bir sure failleri yargilayamiyorsun, hem de darbe zaten yapilmis oluyor, bunun yarattigi travmayi toplum yasamak durumunda kaliyor. Bir de netice gerceklesene kadar suc yolundan donmeyi vazgecme olarak kabul etmek, darbe planlayanin eline yakalaninca soylenmek uzere “biz planlamistik ama sonra vazgectik” deme gibi bir koz vermek anlamina da gelebilir. Yanlis anlasilmasin Balyoz ile ilgili olarak soylemiyorum, genel konusuyorum. Ama yukaridaki serh baglaminda Balyoz’a donersek ve “dogruya dogru” rumuzlu yorumcunun onerdigi gibi sanik avukatlari savunmalarini bu muhalefet serhi uzerine insa ederler ise, davanin seyri savunma makami acisindan Balyoz planinin sahte oldugu noktasindan; “biz darbeden ihtiyari ile vazgectik, o yuzden tesebbusle suclayamazsiniz” noktasina yonelmek durumunda kalabilir. Ben acikcasi boyle bir sey ongormuyorum, bu muhalefet serhine bakip savunmalarin “neticeye ulasmadan ihtiyari ile vazgectik” eksenine oturacagina pek ihtimal vermiyorum. Trekking belki kulp taktigimi soyleyecek ama yine de bu yorumu yazmadan edemedim…
03 Mart 2011 22:08
Hakim doğru söylemiş. Mevcut CD’lerle toplantının ve planın yapılmadığını söyleyemeyiz. Ayrıca, toplantının (seminerin) yapıldığını da biliyoruz.
Burada söylenmeyen şey ise şu: Mevcut CD ile planın yapıldığını söylemek de mümkün değil.
Hakim, CD gerçek mi sahte mi konusuna girmeden (girse tüm davayı çökertmesi gerekebilirdi) iddianamedeki diğer problemleri göz önüne sermiş. Tutuklanması istenilen kişiler ile her anlamda aynı konumda (belgelerde ismi geçen ve/veya seminere katılmış) diğer askerleri soruşturmaya bile gerek görülmemesini sorgulamış. Velev ki planladılar, hani darbe nerede diye sormuş.
Bu soruların tümü bu blogda ve yorumlarda defalarca tartışıldı.
Darbe planı yapılması için “çok kuvvetli şüphe” var. Planın gerçekleşmemiş olmasını bir yana bıraksak bile, darbeyi “kimlerin yaptığı” bilgisi yanlızca sahte oldukları tartışılmaz CD’lerde var. Bu durumda hangi 200 kişiyi yargılıyorsunuz?
04 Mart 2011 00:37
Ufak bir düzeltme: Son paragrafta tırnak içerisindeki ifade “kimlerin yaptığı” değil “kimlerin yapacağı” olacaktı.
04 Mart 2011 00:34
Yoo ben sizi o ekipten görmüyorum. Melek, İhtimal,merttalay ve IQ sü bayağı yüksek bir arkadaş gibi bazı yorumcular bana göre o işi yapıyor.
Sizin yorumunuzun altında Can Beyin yorumuna katılıyorum. Mevcut CD lere göre böyle bir planın yapılmadığı söylenemez.
04 Mart 2011 01:28
Can bey ve Trekking,
Hakimin mevcut CD’ler ile ilgili saptamasina dikkat cekmissiniz ki haklisiniz. Bence muhalefet serhinin ilginc kismi o saptamanin devaminda gelen kisim, yanlis anlamayin ben ilginc buluyorum, siz de bulmalisiniz gibi talebim yok. Zaten anlasilan Dogan ve Rodrik de ilginc bulmamis olacaklar ki yukaridaki yazinin son paragrafinda mahkeme baskani’nin muhalefet serhini ozetlerken, hakimin “datbe planindan ihtiyari ile vazgecme” seklindeki argumanini gormezden gelmisler. Zira mahkeme baskani serh gerekcesinde su ifadeyi kullanmis: “…burada bu eylemler sadece plan asamasinda kalip baskaca bir faaliyet olmadigina gore tesebbus mudur, yoksa ihtiyari ile vazgecme durumu mudur…” ve kendi kanaatinin darbeden vazgecme oldugunu, yetkili mahkemenin de karar alirken bu ihtimali goz onunde bulundurmasi gerektigini ifade etmis.
Bu baglamda benim dikkat cekmek istedigim nokta, mahkeme baskaninin argumaninin ana hatlari ile Dogan ve Rodrik’in argumanindan farkli oldugu idi. Can bey’in bana cevaben getirdigi hususlar (saniklarin secilmesi ile ilgili olan basa olmak uzere) gayet onemli olmakla birlikte, ben aslinda mahkeme baskani ile Dogan ve Rodrik’in argumanlari arasindaki farka dikkat cekmek istemistim, onu netlestirme ihtiyaci duydum, bundan Can bey’in yazdiklarinin onemsiz oldugunu dusundugum gibi bir sonuc cikmasin…
04 Mart 2011 11:09
Değerli fmeraklı,
Sanıklar TCK 147 den yargılanmaktadır. Mahkeme Başkanı da, sizinde belirttiğiniz üzere ihtiyari vazgeçme durumuna dikkat çekiyor. Ama yine belirtelim ki, Mevcut CD lere ve toplantıya göre.
Elbette Doğan ve Rodrik’in argümanlarından farklı bir durum sözkonusu.
Ancak daha tanıklar bile dinlenmemiştir. Hangi bilirkişi raporunun kabul edileceği belirlenmemiştir. Ve iddianamede de suç vasfının değişebileceği de belirtilmiştir. Mahkeme Başkanı da buna dikkat çekmektedir.
Kişisel kanaatim, bu dava da Ergenekon gibi yıllar boyu sürecektir. Hatta 2 dava muhtemelen birleştirilecektir. Bu davalar kapsamı itibariyle bir ilk olabilir ama ülkemizde binlerce kez hukukun katledildiği, insanların sadece düşüncelerinden ötürü hüküm giydiği davalar olmuştur.
Sonuçta Ergenekon da da , bu davalar da hüküm giyenler olucaktır. Yıllarca yargıladığınız adamlara “kusura bakma, yanlışlık olmuş siz suçsuz imişsiniz” denmeyecektir. Temyize gidilecektir. O yetmezse önü kapatılsa da AİHM gidilecektir. Geçmişte örnekleri vardır.
04 Mart 2011 11:18
Şunu da ekleyeyim. Mahkeme Başkanı ihityari vazgeçme durumuna dikkat çekiyor ancak, mevcut delillere göre altında imza olmayan belgelerle nasıl suç isnat edebilecekler. O da ayri bir konu!
04 Mart 2011 13:36
Trekking,
BU davanin bir hayli uzun surecegi konusunda haklisiniz, daha taniklarin dinlenmedigi konusunda da haklisiniz. Iddia ve savunma makamlari kimleri tanik olarak cagiracaklarina karar verdiler mi ondan bile emin degilim.
Bu dava su ana degin bulunan belgeler ve seminer ses kaydi uzerinden yuruyordu, Ergenekon ile birlesecegi kanaatinde pek degilim. Ama Ahmet Sik’in Ergenekon uyesi olmaktan gozaltina alindigi gibi bir garabet ile karsi karsiya oldugumuz dusunulurse neler yasanacagini klestirmenin pek mumkun olmadigini soylemek mumkun.
04 Mart 2011 18:22
Oda tv den bir yorumcu’nun yorumu.
Misafir – Kemal
ACI AMA COK KOMIK. BIZ ERGENEKON ORGUTUNUN VARLIGINA INANMIYORDUK AMA KENDISI INANIYORDU. DEMEKKI ERGENEKON ORGUTUNE UYE OLDUGU ICIN ERGENEKON ORGUTUNUN VARLIGINA INANIYORMUS…
04 Mart 2011 18:23
Ahmet Şık’ın gözaltına alınması üzerine
05 Mart 2011 01:27
Kemal;
Ahmet Şık; Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen darbe günlüklerini ve bu konuda haberi yayınlayan kişilerden biridir. Bu iddia Ergenekon’un temel varsayımlarından biriydi. Ahmet Şık daha sonra Polis içinde suç işlemek üzere örgütlenmiş bir Cemaat grubu olduğunu açıklayan kitap yazmaya başlayınca ve bu konudaki medya dedikoduları üzerine İTİBARSIZLAŞTIRMA operasyonuna (aynen Hanefi Avcı da olduğu gibi)başvurulması ve Ergenekon üyeliğinden gözaltına alınması tarihin bir kara tokadı olmasın. Belki de cemaat ben seni kullandım, sen benim görüşlerim haricinde beni sorgularsan seni oyarım diye gözdağı veriyor.