Twitter’dayız

27 Şubat 2011

GENEL

Artık Twitter’dayız:  @BalyozGercekler

Ayrıca facebook hesabınız varsa, begendiğiniz yazıları yazının altında beliren “paylaş” butonu ile paylaşın.

 

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

42 Yorum “Twitter’dayız”

  1. Halil Ata AŞÇI Says:

    Sevgili Pınar ve Dani,

    Cemaat ve beslemeleri çakma liberal yazarların balyoz ile ilgili seslerini kestiniz. Bir rezil etme ancak bu kadar olur. Çetin Doğan’ın kızı ve damadı olmanız büyük bir şans oldu. Yoksa “Dünya öküzün boynuzunda diye hala faso-fiso yazılarına devam edecek di, çakmalar.

    Darısı diğer sahtelikerin başına.

    Teşekkürler …

    Cevapla

  2. U.Atalay Says:

    Çetinler niye darbe yapar?

    Bu düzeni ilelebet pasyidar kılmak için:

    ************************
    Komutan ayda 7 bin liraya ancak ısınabildi 27 Şubat 2011 Pazar, 00:30 POLİTİKA
    KARARGAH BİN 120, KOMUTAN KONUTU İSE 7 BİN 425 LİRAYA ISITILMIŞ

    3. Zırhlı Tugay’ın 30 odalı 3 katlı binası aylık bin 120 liraya ısıtılırken, Tugay  Komutanı Tuğgeneral Gökbayrak’ın kaldığı komutanlık konutunun aylık ısınma gideri 7 bin 425 lira olmuş. Tugay bütçesinden Gökbayrak’ın konutunun ısıtılması için günlük 240 lira ödenmiş

    YAKUP BULUT ANKARA

    Geçtiğimiz yıl Çerkezköy 3. Zırhlı Tugay Komutanı olarak görev yapan ve 2010 Ağustos YAŞ’ında 1. Ordu Komutanlığı Harekat Başkanlığı’na atanan Tuğgeneral Göktürk Gökbayrak’ın konutunun ısınma giderleri dudak uçuklatacak gibi. Gökbayrak’ın konutu için aylık 7 bin 425 lira ısınma ücreti ödenirken, 3 katlı ve 30 odalı 3. Zırhlı Tugay Komutanlığı binasının aylık ısınma gideri bin 120 lira olmuş.

    AYDA 2 BİN 475 LİTRE MAZOT

    3. Zırhlı Tugay harcama kayıtlarında çarpıcı rakamlar yer aldı. Aylık olarak hazırlanan sarf imal istihsal belgelerine göre, 2010 yılı Şubat ayı için düzenlenen ve Gökbayrak’ın da imzası bulunan sarf imal istihsal belgesinde “2 bin 475 kg. motorinin Tugay Komutanı konutu kazan dairesinde yakılarak sarf edildiği” belirtildi. Litresi yaklaşık 3 lira olan mazotun komutan konutunda Şubat ayı tüketimi yaklaşık 7 bin 425 liraya ulaştı.

    30 ODALI KARARGAH KOLAY ISINDI

    Konutundaki astronomik yakıt tüketimi dikkat çeken Gökbayrak’ın yönettiği 30 odadan oluşan 3 katlı 3. Zırhlı Tugay Komutanlığı Karargah binasının ısınması için 2010 yılı Şubat ayında 800 litre fuel-oil harcandı. Litresi yaklaşık 1.4 lira olan fuel-oil ile 3 katlı Karargahın ısınması için bin 120 liralık yakıt kullanıldı. Aynı ay içinde Karargah bin 120 liraya ısıtılırken, komutan konutu 7 bin 425 liraya ısıtıldığı kayıtlara geçti.

    GÜNLÜK ISINMA BEDELİ 240 LİRA

    8 Şubat 2010 tarihli ‘Sarf İmal ve İhtisal Belgesi’ne göre, Tuğgeneral Gökbayrak’ın Kasım-Aralık 2009 ve Ocak 2010 aylarında evinde kullandığı mazot miktarı 7 bin 200 kg. Böylece Komutanlık Konutu’nun 3 aylık yakıt maliyeti 21 bin 600 lirayı buldu. Yani Tuğgeneral Gökbayrak’ın konutu 3 ay boyunca günlüğü 240 liraya ısıtılmış oldu. Karargah bin 120 liraya ısınırken, karargahtan kat kat küçük konutun 7 kat daha fazla maliyete ısıtılması kafa karıştırdı. ‘Sarf İmal ve İhtisal Belgesi’nde Astsubay Aydın Koçyiğit, Teğmen Sevcan Yardımcı, Yüzbaşı Savaş Yanar, Albay Ali Ekiyor ile birlikte Tuğgeneral Gökbayrak’ın imzası bulunuyor.

    Cevapla

    • husam cakar Says:

      Bu hoş bir şey değil bana göre ama,konuyla ne alakası var? Bu haberi buraya neden koyduğunuz anlatsanız da,biz de anlayabilsek.Asker yapar,siviller yapmaz anlayışı mı yoksa?

      Cevapla

      • ihtimal Says:

        Siviller ile askerlerin haydutlugu arasindaki en temel fark, ikincisine ait bu durumu ifsa ettiginizde vatan hainligi ile suclanirsiniz 😉

        Cevapla

        • husam cakar Says:

          Şayet yapılan bir suistimal varsa,bunu kimin yaptığı bana göre hiç önemli değildir.Haberi yayınlayan arkadaşa birisi vatan haini dedi de,ben mi göremedim.

          Cevapla

  3. Halil Ata AŞÇI Says:

    Sevgili Hüsam Çakar,

    Haberi yayınlayan arkadaş nedir, bilemem. Ama somut bir gerçek var ki “Balyoz davasında sahte CD üreten sahtekarlara” yardım ve yataklık yapmak için elinden geleni ardına koymuyor…

    Cevapla

    • drunkenknight Says:

      vermiş olduğu haberin kaynağı Star gazetesi…anlaşılan tasfiyesi istenen bir subay için şimdiden çalışmalara başlanmış…

      Cevapla

      • drunkenknight Says:

        tabii sürekli toprağa silah gömemezsiniz yada sahte cd üretemezsiniz yada virüslü mail gönderemezsiniz…bazan da medya tetikçilerine işiniz düşer…

        Cevapla

      • Halil Ata AŞÇI Says:

        Ateş düştüğü yeri yakar ama bu aşamada cemaatin sahtekarlara yardım ve yataklık etmesinin açığa çıkması hayırlara vesile olur inşallah …

        Cevapla

        • husam cakar Says:

          Halil Bey
          Yapılan hukuksuzluklar er geç ortaya çıkacaktır.Hiç bir şey gizli saklı kalamaz.

          Cevapla

  4. U.Atalay Says:

    28 Şubat Bayramı’nızı tebrik eder Balyozcu Çetin’e Israil’in Eichman’a verdiğinden daha adil bir mahkeme temenni ederim.

    Sahi kaç yıl kaldı demiştiniz 298 Şubat’tan?

    Demedim mi sana Dani “kazanmak” kelimesi üzerinde düşün diye. Erbakan kaybetti. Ona “pezevenk” diyen, bir hanım bakanın “makatine süngü sokup tabur tabur dolaştırırım” diyen kayınpeder yaşpıyor.

    Tıp fakültesi öğrencisinin dediği gibi “ona da yaşamak dersen hocam..”

    Dweğerler Dani değerler! Borsadakilerden ibaret değil. Öğren bu kelimeyi. Lazım olcak bir gün..

    Cevapla

    • Can Acar Says:

      Bekir L. Yıldırım?

      Cevapla

      • Halil Ata AŞÇI Says:

        Cemaatin genel ahlakı !

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Bence Bay Bekir rumuzları karıştırdı. U.Atalay’ın altından Bekir L. Yıldırım çıktı.

          Cevapla

          • acracia Says:

            Hah!

            Bekir L. Yildirim, evet. Isim ve eposta web sayfasinda kopyalanip bir sonraki mesaj yazisiniza tasindigi icin karistirmis olmali. U.Atalay boyle yazmamisti, bu yazilanlar, daha once de adli aninca yazdigi vucut uzuvlari, Dani Rodrik’e dogrudan hitab ederek “ben sana dememis miydim” seklindeki “Dani” diye devam takintisi, Israil/Eichmann gibi vazgecilmez ornekleri ile Bekir L. Yildirim.

            (Bir de karargah nasil isindiya cevap: olabilir, ancak vallahi ben ben milletvekillerinin evleri nasil karsilaniyor, tadilatlara ne kadar para gidiyor, bunlari da bilmek isterdim bu arada.)

            Cevapla

            • acracia Says:

              Blog yazarlari: silmeyin bunu lutfen. Anliyorum, kufur siliyorsunuz, ama burasi bir utanc duvari olarak kalsin.

              Cevapla

        • Halil Ata AŞÇI Says:

          Düzeltirim.

          Cemaatin ahlaki önderi, olacatı.

          Cevapla

    • fenerant Says:

      Dani bey ile ne alıp veremediğin var?
      bu arada nickinin ne olduğuna karar ver.
      Muhtemelen Kendisinin bile kim olduğunu bilmiyordur.

      Cevapla

  5. husamcakar Says:

    Ben teşhisi koydum,Allah şifasını versin.

    Sadomazoistik Kişilik Bozukluğu; Bu kişilerde sadizm(başkalarına acı vermekten zevk alma) ve mazoizm(kendisine acı vermekten zevk alma) aynı anda görülür. Kendilerine ve başkalarına ve başka canlılara zarar vermekten, işkence yapmaktan acı vermekten inanılmaz zevk alır ve cinsel doyuma ulaşırlar. Karmaşık, kompleks, son derece zor tedavi edilebilen vicdan duygusunun yok olduğu, insanlık ve doğruluğun ve insan haklarının muhakeme edilmediği bir kişilik bozukluğudur. Başkalarıyla alay etmekten ve küçük düşürmekten de zevk aldıkları gibi kendileriyle de sert, kaba, küçük düşürürcesine konuşulması hoşlarına gider.Bu yüzden cevap verilmesi için yorum yazarlar.Cevap vererek tedavisine yardımcı olduğunuz için,Allah sizden razı olsun.

    Cevapla

  6. Can Acar Says:

    Her anlamda ilginç bir söyleşi:

    http://twshot.com/3HF3

    Gerçekleri göstermek için sadece internette değil, gerçek hayatta da çok çalışmak gerektiğini hatırlatıyor.

    Cevapla

    • acracia Says:

      Evet bunu gordugumden beri ben de dusunuyordum. Paylastiginiz icin tesekkurler.

      Cevapla

      • Bulent Murtezaoglu Says:

        ‘Net konusunda bir kac seyi iyi anlamak gerektigini dusunuyorum, cok da toparlamadan kaba taslak birkac sey yazivereyim:

        — Son kullaniciya gozuken altyapi ve [merkezi] kontrol mekanizmalari onemsiz degiller. Bu anlasilmiyor cunku idare edeni olmayan sistemler tahayyul edilemiyor (burada eskiden usenette bulunmus biri varsa ABD’ye gelip oradaki Turk gurubunun yolunu bulan bir takim vatandaslarimizin hoslanmadiklari seyleri gorduklerinde hemen ‘yetkililer nicin bir sey yapmiyor?’ sorusunu sorduklarini hatirlarlar belki. ‘Yetkili’ olmayabilir diye bir fikir yok cunku, o hep var diye dusunuluyor.). Neyse, ‘net yayginlasinca basin ‘para kazaniliyor’ seklinde ilk safhalarda isi sisirdikten sonra simdi de Twitter vs. kanallara absurt marifetler atfetmeye basladi. Bunlarin cok ciddiye alinmamalarini tavsiye ederim. Altyapiyla oynama ve kontrol icin soyle bir ornek vereyim: telefon sistemi ile ayni fiziki altyapiyi kullaniyor ‘net ama birisi ruhsat/faturalandirma/kimlik tespiti/cok insana ulasim vs. konularda farkli. O yuzden ne ‘evinin garajinda acayip telefon yapip zengin oldu’ hikayeleri duyuyorsunuz ne de ‘telefonla devrim’ teraneleri. Bizde devlete is gordurme pesindeki insanlarin agizlarindan cikanlara (ve bizim ’07’den sonraki internet kanunlari ve yonetmeliklerine) bakarsaniz aslinda kabaca telefon duzeni gibi bir sey arzu edildigini, dahasi bunun cok iyi olacagini soyleyen bir kalabalik oldugunu goreceksiniz. Kita Avrupasi ve bizim kulturden belki Internet degil Minitel gibi bir sey cikacakti (minitel nedir diye google yaparsaniz, nizam/intizam meraklilarina ne kadar uygun oldugunu, nasil yerlesik guc yapilari icinde yer etmis insanlarin cap ve ufuklariyla normal insanlarin ufuklarini sinirlandigini gorebilirsiniz.)

        — Internet altyapisi uzerinde bir takim imkanlarin olmasi bir takim sosyal ozelliklerden bagimsiz olarak ortaya manali bir sey cikartmiyor. Eskiden (ben ‘nette ceyrek asra yaklastim yani ‘eski’ ile kastim o) ve daha teknik arkaplanladan gelen insanlar arasinda ortaya cikan duzenler — o baglamda — cok daha faydaliydi mesela. Basbayagi adam yetisirdi/piserdi ‘nette biz farketmesek de ve bu yetisme daha monoton sekilde ilerleme (hatta tekamul) seklinde olurdu. Daha sosyal konularda boyle olmuyor, insan gucu farkli davraniyor ve topluca yoldan cikma, yanlis seylere inanc pekistirme vs. daha sIk goruluyor. Ben bunu cozemedim, islerin karakter farki yuzunden mi yoksa insan gucu niteligi mi farkli tam anlayamiyorum. Belki iki faktorun karisimidir. (Ornek: yakin tarih hakkinda mutemadiyen yanlis bilgilendirme var. Daha teknik alanlarda boyle olmaz, yanlisin yayilmasi yerine dogrusu yayilir cogunlukla. Bu insanlar yalanci olduklari icin mi boyle, yoksa ‘yanlis’ olanin fiziksel bir seylere degdigi durumda ‘yanlis’ inancin zararinin insanlarin yuzune carpmasi yuzunden mi tam cozemedim.)

        — Politik alanda ‘netin faydasi kitle orgutlemede degil. Yani ortaya cikan orgutlenme ‘faydali’ diyemeyiz. O aci dogru gelmiyor bana. Zararli oldugu dusunulebilir turden orgutlenme de mumkun. Fayda, eger kanallar aciksa, belli bazi ozelliklere sahip bireylerin buyuk olcude birey kalarak minimal zaman/para masrafiyla birbirlerine ulasabilmelerinde. Yani bir sekilde (belki aydinlanma degerlerinin var/istenir kabul ettigi turden ama formel ‘bilen’ olmayan) insanlar yardimalasarak birbirlerinin zihinlerini — potansiyel — ‘iyi’ durumlara sokacaklar. Mesela burada birbirimizden bir sey ogrenebiliyoruz ama ne birbirimizi taniyoruz ne de fiziksel (belki fikri) olarak yakiniz. Baskici soysal tepkinin veya devlet gucunun hedefi de zaten bu mekanizma. Yani kanallarin belli bir karaktarde acik kalmalari onemli. Bakin hedef olan insanlarin gigabytelarca verisi taranip oradan ‘suc’ bulundugu gibi, bir takim delillerle ilgili dogru seyler soyeniyor ve bir takim gercekler irdeleniyor diye ne kadar buyuk/pespaye bir tepki doguyor. Tam bilincli bir baski olmasa da tehdit iletisim kanalinin karakterinde gozuluyor gibi, ve karsi tehdite maruz kalan da o. (Bu arada ben ‘net baskisina maruz kaldim: burada laklak etmem yuzunden bana bir sey olur diye tedirgin oldu ‘netten baska ahbaplar. Ben — belki makul olmayan dusuncelerden dolayi — korkmasam da onlara tatmin edici ‘bir sey olmaz’ cevabi veremedim, bosu bosuna benim hakkinda yalan soylemeye merakli insanlara yem vermeyeyim kendi insanlarimi da tedirgin etmeyeyim dedim ve ellemiyorum eskisi kadar. Devletin her ceberrutluguna ve ‘netteki insanlarin ahlaksiz davranislarina — kutuplarindan bagimsiz olarak — ilkeli tepki veren bir toplumda ‘bir sey olmaz’ demek icin elimde daha fazla malzeme olurdu.)

        — Size bir de Internet denen seyi asil (simdikinden hur, yari anarsik) yapisiyla ortaya koyan alt-kulturun ne oldugu, kafalarin ne taraflara bastigi konusunda bir fikir vermesi acisindan bir konusma linki vereyim. Henuz WWW cikmadan ve normal insanlarin ‘net ulasimi zorken bu konularda yapilan ilk konferanslarin birinden: http://www.toad.com/gnu/cfp.talk.txt Bu insanlar nicin boyle dusunuyorlar? Ipuclari soyle olabilir (o metinden sezilir bu ama ben asina oldugum icin ek bilgiyle yaziyorum): sermaye kullanmamalarina ragmen emeklerinin iyi para ettigi bir dunyada yasiyorlar, is guvenligi/saglam memuriyet arzulari yok, yerlesik yapinin mutemadiyen kendilerine engel oldugunu dusunuyorlar, politik sinifin aptal/serir karisimi olduguna inaniyorlar vs. vs. Boyle bir alt-kulturun mensuplarinin arzu ettigi duzenle baska arzulari/aliskanliklari olanlarin hakim oldugu bir duzenin farki da ‘nette gordugumuz merkezilesme, kontrol, sansur, buyuk sermaye ve basininin yaklasimi, bitmez tukenmez davalar vs. ile catisma seklinde karsimiza cikiyor.

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Bulent Bey,

          Çok güzel bir toparlama olmuş, elinize sağlık. Zaten yukarıdaki bağlantıyı gönderirken de aklıma siz gelmiştiniz.

          Teşekkürler.

          Cevapla

        • acracia Says:

          Bulent Bey:

          Cok tesekkur ederim. Bu gercekten cok makbule gecti ve bilgilendirici idi. Daha da yazacagim var ama simdi uzunca bir baska yanit yazmam gerektigi icin size donemedim.

          (Bu arada: Sessizliginizi cok iyi anliyorum. Ancak sizin temsil ettiginiz sesin yoklugunu hissetmedim de diyemem. Takip ettigim baska yerlerde de yaziyorsunuz zaten, tekrar gorusmek uzere.)

          Cevapla

          • acracia Says:

            Not: Ben oralarda yazmiyorum. Sadece tartismalari takip ediyorum bazen. Ancak temsil ettiginiz ses derken de burasini kast ediyordum. Aciklamak isterim.

            Cevapla

  7. drunkenknight Says:

    Otoriter rejimler sosyal medyayı nasıl kullanıyor?
    Blogger’ları eğiterek ve onlara belirli bir ücret ödeyerek propaganda yapıyorlar. Muhaliflerin bilgisayarına casus yazılımlar(spyware) sayesinde nüfuz ediyorlar. Sosyal medyadaki diyalogları daima izliyorlar, muhalifleri ve bağımsız yayıncıları siber saldırılarla taciz ediyorlar. Çok yaratıcı olan diktatörler ise halkın kafasını karıştırıp, gerçek sorunları önemsiz kılmak için internet aracılığıyla eğlenceler, fuzuli sorunlar yaratıyorlar. Buna Latincede ‘panem et circenses ekmek ve eğlence’ taktiği denir. Halkın karnını doyur ve eğlendir, gerisi mühim değil! Örneğin benim memleketim Belarus’ta hükümetin sahip olduğu internet sunucuları müşterilerinin korsan film indirmelerine izin veriyor. Halk, oh ne âlâ derken, hükümet de asıl yapmak istediklerini yapıyor. Rusya ve Çin de bu işi mükemmel icra ediyor.

    “Paralı propaganda blogger’lerı” ne kadar yaygın?
    Azımsanmayacak kadar. Blogger’ların ve twit’çilerin diyaloğu birkaç ulusal aktörün tekelinden çıkardığı ve bir tür ademi merkeziyetçilik yarattığı doğru. Ama bu demek değildir ki siyasetçilerin ve büyük şirketlerin etkisine girip kullanılamazlar. 100 tane blogger’a rüşvet vermek, bir gazetenin yazıişlerini çıkarları için kullanmaktan çok daha kolaytakdir edersiniz ki. Bu işin çok ince ve başka taktikleri daha var. Örneğin Çin’de bir skandal patlak verdi. Hükümet hemen sansürlemiyor. ‘Halkın sesi’ kılığına girmiş blogger’leri kriz yönetimi yapsın diye internet sahasına sürüyor.

    xxx

    Teşekkürler Sayın ACAR….

    Cevapla

  8. Solmaz Türk Says:

    Dokunmayın Bekir’e.Merve Kavakçı kendisini sepetledği günden beri hala kendine gelememiş.Burada kurtlarını döküyor.

    Cevapla

  9. Halil Ata AŞÇI Says:

    [Aydın Ayaydın 01.03.2011 Gazete Vatan]

    Kemal Kılıçdaroğlu : “SİLİVRİ CANLI YAYINLANSIN”:

    Silivri’de sözde darbe girişiminde bulunan bir çok asker, gazeteci, siyasetçi, bilim adamı tutuklu. Bunlardan bazıları orada bulunmalarının sebebini dahi bilmiyor. Bazıları yıllardır içerde, neden tutuklu bunu bile bilmiyor. Kimseyi de suçlamak istemiyorum ama kimsenin de sebepsiz ve haksız olarak özgürlükleri elinden alınmış olarak o duvarlar arkasında tutulmalarını da istemiyoruz. Hükümete sesleniyorum. Siz bu insanları peşinen darbeci ilan ediyorsunuz. Madem darbelere karşısınız, madem özgürlüklerden yanasınız. TRT 3 TV’yi Silivri mahkemelerindeki hem iddialara, hem savunmalara hem de kararları canlı olarak yayınlasın halk da bunu takip etsin. Bu insanlar ne ile suçlanıyor, Savcıların iddianamesini de, bu iddialar karşısında içerde tutuklu bulunan insanlar da savunmalarını yaparken TRT 3 canlı yayınlansın. Halk görsün kim darbeci, kim suçsuz.

    Hakimlerin kararlarını da canlı verin ki halk mahkemenin işleyişinide canlı olarak görsün. Kararlar nasıl veriliyor izlesin.

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      İnşallah,

      Halk görsün kim darbeci…

      Cevapla

      • drunkenknight Says:

        Kesinlikle katılıyorum…Tetikçi medyanın yalan/çarpıtılmış haber yapmasının ve halkımızı yanıltmasının da önüne böylelikle geçilmiş olur…

        Cevapla

        • ihtimal Says:

          Yani diyorsunuzki, hakimler karar vermesin halk karar versin diyorsunuz, oylemi? Acaba firsat olsaydida bu konuda Pinar ve Dani cifti ne diyecekti, duysaydik!

          Cevapla

          • drunkenknight Says:

            ihtimal;

            herşeyden önce allah sana akıl,fikir ve özgür irade versin…

            ‘hakimler karar vermesin halk karar versin diyorsunuz,’

            Tv den insanların duruşmaları izleyip olan biteni kendi gözleriyle görmesini,nasıl hakimlerin yerine karar vermekle bağdaştırabiliyorsunuz anlamak mümkün değil…ama şayet böyle birşey mümkün olabilirse yandaş/tetikçi medyanın/siyasi iktidarın işine gelmeyeceği kesin…

            Cevapla

  10. ihtimal Says:

    Pinar ve Dani,
    Birinizin babasi digerinin kayinperederi Cetin doganin merifetlerine zaten genel olarak bildigimiz ince bir detay daha. Zamandan alinti… Kemal Şahin’in 28 Şubat sürecinde şahit oldukları ise Türkiye’nin nasıl bir dönemden geçtiğini gözler önüne seriyor. Batı Çalışma Grubu’nun bir toplantısına katıldığını anlatan Şahin’in söyledikleri yaşanılan süreci gözler önüne seriyor: “O toplantıda başkan, o dönemde korgeneral olan Çetin Doğan idi. Bütün kuvvet komutanlarının temsilcileri ile toplantı yapıyordu. Özel okullardan tutun Kur’an kurslarına, cemaatlerden İHL’lere, Refahyol hükümetinden, milliyetçi ve muhafazakârlardan, dindar insanların ‘nasıl tehlike teşkil ettiğine!’ şahit oldum. Halkın tek tek fişlendiğini fark ettim. Bu manzara karşısında ürperdim. ‘Bulunduğum salon ve karargâh nerenin karargâhı acaba?’ diye şaşırdım. ‘Bir işgal ordusunun toplantısında mıyım?’ diye düşünmeye başladım. Toplum resmen düşman ve bunlara karşı bir savaş açılmıştı. Kurtuluş Savaşı’ndaki işgal tabloları gözümün önüne geldi. Milli ve manevi değerleri, gelenek ve göreneklerinin düşman olarak görüldüğü ve üstelik bu mücadelenin koçbaşlığını yapan bir teşkilatta çalıştığımı düşününce ürperdim.” ……
    Bu calisma grubunun icinde yasadigi uzuntuler uzun surmedi cunku esi basortulu diye ordudan atildi. Ama bu defa atilma uzuntusunden mide kanamasi gecirdi! Daha neler cikacak bakalim bekleyip gorecegiz!!

    Cevapla

    • Jim_Beam_Black Says:

      Yaz tabi bunları ihtimal kişisi nasılsa zaman’da sallamak bedava, dava açan da yok yazarını hapse atan da yok. Sen biraz da sivil darbeden haber ver bana dostum, adalet bakanlığının fişlemelerinden, gizli telefon dinlemelerinden haber ver. Hükümet memuru rektörlerin aba altından sopa gösterdiği üniversite öğrencilerinden haber ver. Halka hizmet için maaş alıp halkı sindirmek ve korkutmak için emir alan polislerden haber ver.

      Hocaefendinizin izinde ağlamaktan gözleriniz şişti, iktidarın kurduğu dikta rejimini konuşmaya ne zaman sıra gelecek onu anlat bana biraz da… Bak sahte delilleri ve yargıç atamalarını daha söylemedim bile.

      Cevapla

      • ihtimal Says:

        Sevgili Jimmy, sen simdi birak bana sivil darbe geyiklerini. Munkunse ozellikle su 28 subat hatirasina Pinar ve Dani kuzey amerikada anlatsinda dinleyelim “sivil darbeden” palavralarini nasil anlattiklarini!

        Cevapla

  11. ihtimal Says:

    Bakin beyler baska bir marifet daha… Cetingillerin marifetleri gerci hic biter mi ?!?!?

    yenisafaktan alinti.

    Din subayı diye aldılar ‘dinci’ diye attılar
    ‘Bin yıl sürecek’ denen 28 Şubat süreci, YAŞ mağduru subay ve astsubaylarda ‘bin yıl kapanmayacak’ derin yaralar açtı. Bu acı hikayelerin bazıları darbecilerin acımasızlığını ifşa ederken bir kısmı da dönemin trajikomik zihniyetini gözler önüne serdi. Öyle ki 28 Şubat cuntası, askeri okullarda okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine giren subay öğretmenleri ‘dindar’ diye fişleyerek ‘irticacı’ diye ordudan attı. Askeri lisede görev yaptığı sırada komutanın ‘Öğrencilere oruç tutmamalarını söyle’ emrini yerine getirmediği için önce sürgüne gönderilen ardından TSK ile ilişiği kesilen Binbaşı Arif Çelenk, “Ben bir ilahiyatçı olarak orduya alınmış bir personelken dini bilgilerimden dolayı saf dışı edildim. Orucu öğreten bir kişi olarak orucu öğrettiğim öğrencilerime ‘oruç tutmayın’ demediğim için ordudan atıldım” dedi.

    Haydi Pinar ve Dani anlatin bakalim bunlari kuzey amerikalilara da, nasil kivircaksiniz bizde gorelim!!!

    Cevapla

    • Jim_Beam_Black Says:

      Sevsinler senin haber kaynaklarını, beyninize gidecek kan gözlerinizde birikmiş hüngür hüngür ağlamaktan başka bir iş yapamaz olmuşsunuz. Şu an yaşadığımız açık ve seçik bir darbe ortamı iken bana “bırak bu geyikleri” diye kıvırmanın kralını yapıyorsun, ondan sonra bu blog yazarlarına sataşıyorsun.

      Zaman ve yenişafak türevi ağlak hocaefendi basının en çok güldüğüm haberi Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki sergide yapılan sıcak şarap ikramına ilişkin olandı. Güya bir grup olan ve ismini açıklamayan öğrencilerin açıklaması aynen şöyle idi dostlar:

      “Eğitim almak için geldiğimiz bu fakültede ne hikmetse bizlere terbiye ve eğitim yerine bütün kötülüklerin anası olan içki ikram ediliyor. Çağdaşlık, modern sanatçılık olarak bizlere lanse edilen bu tür organizasyonların okul dışında yapılmasını istiyoruz. Öğrencilere yönelik organizasyonlarda bu tür kötü alışkanlıkların teşvik edilmesi hoş değil.”

      Tabi bu açıklamayı yapan kişilerin konuşurken hıçkırıklara boğuldukları sahneler gözümün önüne geliyor, içim burkuluyor. Gördüğünüz gibi bu olayda da, 28 Şubat’ta “güya” yaşadıklarında da hep aynı üslup söz konusu. Meğer nasıl bir zulme uğramış bu şakirtçikler, nasıl bir baskı ve acı çekmişler. Vah vah size ya, zorla sıcak şarap içiriyorlar çocuklarımıza görüyor musunuz, “güya” oruç tutma diye emirler yağdırıyorlar. O zaman tüm muhalifleri hapse atalım, bir araya toplanan öğrenci sayısı 10’dan fazla olursa polis üzerlerine biber gazı yağdırıp coplasın, hemen sahte deliller oluşturup subayları ve paşaları tutuklayalım, profesörleri sabahın beşinde hasta yatağından kaldırıp evlerini arayalım, muhalefet partisi liderini programına konuk eden gazeteciyi sabahın köründe otel odasından apar topar sorguya götürelim ki bir daha bu şakirtçikler acılar çekmesin. Siz hiç ağlamayın badem bıyık tayfası, dayanamıyoruz.

      Cevapla

    • inor Says:

      Deniz Lisesi mezunu ve Deniz Harp Okulu’ndan kendini attırarak ayrılmış biri olarak söylüyorum ki oruç tutma/tutmama konusunda hiç bir zaman baskı görmedim. Hatta DHO’da, ayrılmamdan önceki son zamanlarımda, oruç tutan öğrenciler için akşam yemekleri iftara getirilmeye ve sahur düzenlenmeye başlamışları. Bu sayede hayatımda ilk ve tek defa Deniz Harp Okulu sayesinde oruç tutmuşluğum vardır.
      Süregelen davalar kapsamında sarfedilen bazı iddiaları çok zavvallıca buluyorum doğrusu. TSK içinde ne olup olabileceği ve ne olamayacağı konusunda bir çok kişinin, oldukça iddialı ancak tamamen temelsiz fikirlere sahip olduğunu görmekteyim. Gerçekten bilmedikleri ve bilme ihtimalleri olmayan bir dünya hakkında güzelce atıp tutuyorlar. Üstelik bu tespit, savunma dahil bütün taraflar için geçerli. Söz konusu “başkası” olunca demokrasi aşığı bir çok kişinin kolayca raydan çıktığını, toptancı genellemelere kayarak faşistleştiğini görebiliyoruz. Dinlemekten çok konuşmaya pek alışkın olduğumuz ve kabahati başkasında bularak üstümüzden atmaya çalıştığımız için siyahlar ve beyazlar üstünden konuşuyoruz hep.
      Bana sorarsanız, darbe bu toplumun bilinçaltına yerleşmiş bir fikirdir. Bunu ilerici, gerici, asker, sivil, aklınıza kim gelirse herkes aklından geçirmiştir. Bu ihtimalin hiç kimsenin aklına dahi gelmediği bir toplumda yaşıyor olsaydık “ileri demokrasi” den bahsedebilirdik. Elbetteki kendisinden darbe yapılması toplumdaki herkes tarafından beklenen TSK da bunu bir görev olarak alıp almamayı aklından geçirmiştir. Birileri işi plana dökmüş müdür, dökmemiş midir bunu bilemem ve bir iddiam olamaz mutlaka. Ancak darbecilikten sorumlu tutulacak birileri var ise bu toplumun tamamıdır, kimse sayım suyum yok diyemez. Kimse ben dinciyim, solcuyum, şucu ya da bucuyum, en çok ben çektim bu darbelerden diyerek kendine paye çıkarmaya çalışmasın.
      Hal böyleyken, daha “ilkel demokrasi”yi beceremezken, mesela basın bu kadar yozlaşmış iken, adalet bu kadar yozlaşmış iken, insanlar hakları için mücadele etme konusunda bu kadar derin uykudayken, mücadele eden bir avuç kişiye karşı bu kadar duyarsız iken, toplumun sınıfları arasında bu kadar uçurum olmasına rağmen bir devrim yapılmamış iken bu “ileri demokrasi” lafi çok iddialı kaçmıyor mu? TSK üzerinden demokrat kesilmenin, dersini çalışmadan sınıf geçme hakkını kendinde görmekten farkı var mı? Hal böyleyken, bir takım sivri zekalıların çıkıp ta “efendim demokraside şöyle olur böyle olmaz” diye bize vaaz çekmeleri bana açıkça kendini beğenmişlik olarak geliyor. Buna en temel örnek Ahmet Altan olsa gerek. 100 kusur subayı demokrasi adına kurban edince birden her taraftan demokrasi ağaçları mı fışkıracak? Başımıza sihirli demokrasi değneği mi deyecek? Üstelik hazırlanan komplo her tarafından dökülüyor. Daha doğru dürüst komplo kurmayı bile beceremiyoruz, demokrasiyi nasıl kuracağız. Biraz moral bozucu olduğum için kusura bakmayın ama demokrasinin d’sinde bile değiliz henüz.

      Cevapla

Jim_Beam_Black için bir cevap yazın Cevabı iptal et