Etyen Mahçupyan’ın yeni teorisi

18 Şubat 2011

Medya yalanları

Etyen Mahçupyan, Today’s Zaman’daki yazısında, Balyoz belgelerindeki zaman çelişkilerinin darbe hazırlıklarının güncellenmesi yüzünden ortaya çıktığı iddiasını tekrar gündeme getirmiş.  Bu konuda yeteri kadar yazmıştık (bkz. 1 ve 2).  Ama Mahçupyan’ın yazısının ilginç yönü, tamamen yanlış bir bilgiye dayanması:

“Furthermore, as the military officers who were plotting to overthrow the government were waiting for suitable conditions for a coup to emerge, necessary corrections were made to these plans due to the changing details. Indeed, the nine sacks of 43 dossiers found hidden under the floor at the Gölcük Naval Command offer us the updated versions of the plan. One can see that the last update was made in July 2009.”

Türkçesi şu:  Gölcük’te Balyoz belgelerinin güncellenmiş versiyonu bulunmuş ve bu belgeler son güncellemenin Temmuz 2009’da yapıldığını gösteriyormuş.

???

Mahçupyan nereden çıkarıyor bunu?  Gölcük’ten çıkan belgelerde, zaman çelişkilerini ihtiva eden dijital dosyalardan hiçbirinin güncellendiğine dair bir bilgi çıkmadı.  Bu belgeler, Baransu’nun bavulunda çıkanlarla aynı tarihleri taşıyor (yani aynı tarihlerde son kayıtları yapılmış gibi görülüyor).  Emniyet tutanaklarından birinde bir tek belgenin (o da Gölcük’ten ilk defa çıkan bir dijital belgenin) son kaydının 2008 olduğuna dair bir ibare vardı, o da sonradan Emniyet tarafından düzeltildi.

Ya Mahçupyan başka bir gezegende yaşıyor, ya biz.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

140 Yorum “Etyen Mahçupyan’ın yeni teorisi”

  1. Solmaz Türk Says:

    Sahte Balyoz planları yetmeyince Gölcük’ten yenilerini çıkardılar.Oradakilerde de aynı hataların olduğu ortaya çıkınca yeni taktik geliştirip yalan haberlere başvuruyorlar.Buna bel altı vuruş derler.Bile bile nasıl utanmadan yalan haber yaparlar?Bunlar kimin paralı askerleri?

    Cevapla

  2. Altan Alpay Says:

    Tekrar olacak ama arada kaynamasın diye sıcağı sıcağına buraya taşımak istedim:

    Bugun Zaman gazetesinde Fethullah Gülen’in Kürsü isimli kösesinde “Hak davada bâtıl yollar kullanılmaz” diye bir yazısı çıktı.

    Zamanlama olarak çok ilginç geldi ve hitap şekli olarak sanki hizmet eden müritlere yönelik yazılmış gibi bir yazı gibi duruyor.

    Acaba tüm bu abukluklar Hocaefendiyi de isyan ettirmiş olmasın? Ne dersiniz ihtimal & fmeraklı?

    http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1095093&title=hak-davada-b%E2til-yollar-kullanilmaz&haberSayfa=1

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Olabilir tabii, ama ben sadece tahmin yurutebilirim, cemaatle iliskisi olan birileri evet boyledir ya da degildir diyebilirler, ama bu benim yapabilecegim bir sey degil!

      Cevapla

  3. ihtimal Says:

    Benim aklim hala golcukte bulunan dokumanlar arasinda bulunan subaylarin birinin esine ait 2009 yili nin temmuz ve agustos ayalari hayat sigortasi dekontunun 2003 diye kaydedilmis oldugu jpeg dosyasinda !!(fmerakli)! Neden bir sahtekar uzerinde belirli bir sekilde 2009 tarihinin bulundugu bir resim dosyasini 2003 diye kaydetsin ki???? Aklimda bir teori var ama size ne uyandiriyor bu?

    Cevapla

    • ihtimal Says:

      Pardon tarihte ufak bir degisiklik varmis. Golcuk belgeleri uzerine donanma bilirkisnin raporu…

      ” (f) Diğer taraftan EK-B listede olmayan ve sahibi “ikk” kullanıcısı olan
      “yasemin.ppt” isimli dosyanın içerisinde Temmuz 2008 ayına ait bir banka alındı belgesinin
      taranmış hali bulunmasına rağmen, dosyanın değiştirilme tarihinin 20 Ağustos 2003 olarak
      göründüğü tespit edilmiştir. Söz konusu tarih uyumsuzluğu hakkında mantıklı bir açıklama
      yapılamamıştır.”…..

      Birileri herseyi 2003 ile sinirlandirmak istiyor gibi! Ama oyle olmadigi goruluyor, sanirim! Peki neden? Birinin ordu aleyhine balyozla ilgili sahtekarlik yaptigini dusunsek, neden tarihleri 2003 yapmak zorunda olsun ki, 2008 tarihli dosyalar ile de bu dava yururdu, oyle degilmi? Ne degisirdi, seminer ile ilgili cetin dogana dava acilirdi ve olayi daha sonra 2008 e kadar devam ettiren subaylar hakkinda acilirdi herhalde?

      Cevapla

      • trekking Says:

        Birileri dediğiniz iddaa makamı. İddaname yi okursanız göreceksiniz zaten. Zaten bu davaya müdahil olan mütareke basını da başından beri aynı şeyi savuna geldiler. Ta ki bu blogda Pınar Doğan ve Dani Rodrik, yüzlerce maddi hata, tutarsızlık ve çelişki saptayana kadar.Ondan sonra ağız değiştirmeye başladılar. Kimi si bu belgeler güncellenmiştir. Balyoz planı günceldir ve devam etmektedir dedi. Ama ozaman 2003 de emekli olup, pijamasını, terliklerini giyip köşesine çekilen Çetin Doğan’ın nasıl olup da bu davanın 1.nolu sanığı olduğu durumunu açıklayamazlar. Kimisi de bazı belgeler sahte olabilir ama plan semineri ortada bu darbe planıdır. Bu ceset ortadadır. Kimse bizim aklımızla alay etmesin dediler.

        Ama, Çetin doğan ve bu Balyoz soruşturmasına dahil olanların aklıyla alay edildi. Oysa bu davanın 2 sütunu var. Birincisi, digital ortamda elde edilen yazışmalar,emirler v.s. Ancak hiçbirinin altında ıslak imza yok. Kuru imza bile yok. Davanın ana sütunu budur. Eğer burda sahte belgeler var ise Ana sütün çatırdıyor demektir. Plan semineri,diğer sütundur. Ve bu seminer iddaname de direkt darbe planı olarak görülmemektedir. Savcıların elinde sadece plan semineri olsaydı bu davayı açamazlardı.

        Cevapla

        • ihtimal Says:

          Cetin dogan sonraki subaylarin, cetin doganin baslattigi projeyi (balyoz plani veya ilk etaptaki adi her ne ise) devam ettirmedigini dusumemi zorlayacak bir durum acikcasi ben gormuyorum! Gayet mumkun bir ihtimal, en azindan tutarsizliklarin sahtekarlar (PD&DR nin iddia ettigi cete) tarafindan yapildigi kadar guclu bir ihtimal, kaldi ki bu golcuge sahtekarlirin nasil elini kolunu sallaya sallaya girdiginin aciklanmasi gerekmeyen bir ihtimal! Yani daha az tutarsiz bir aciklama…

          Cevapla

  4. Halil Ata AŞÇI Says:

    —————————————

    Her işte bir hayır vardır !

    Cemaatin beslemesi çakma liberal yazarlarının olayları kavrama zekasının

    kağıttan kaplan olduğunu gördük…

    Cevapla

  5. Kurmanbek Allahverdiyev Says:

    Mahcupyan’in kendine has sirin ve tatli bir dunyasi var. Birakalim orda yasasin. Rahatsiz etmeyelim bence kendisini.

    Cevapla

    • Altan Alpay Says:

      Mahcupyan’in ruh halini anlamakta zorlanıyorum, hala Zaman’da yazmasi akıl alır gibi değil, söyle ki:

      – en yakın arkadaşı, sirdaşı Hrant Dink sokak ortasında vurulmuş
      – en yakın arkadaşının katilleri Fethullah Gülen’in el altından desteklediği BBP üyesi Alperenler
      – en yakın arkadaşının katillerini evvelden koruyup kollamış, sonra istihbarat açısından kullanmış Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek (hala yargılanmadı,Nedim Şener’in İstihbarat Yalanları kitabını öneririm)
      – en yakın arkadaşını koruyamayan doğrudan iktidara bağlı İstanbul Emniyeti
      – en yakın arkadaşını makamına çağırıp ayar verip kibarca tehdit eden iktidara bağlı İstanbul Valiliği

      ve bu iktidari sapına kadar destekleyen Zaman Gazetesi… O gazetede yazmayı kendine yediren bir Etyen Mahcupyan..

      Cevapla

      • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

        Kesinlikle dogru noktalar parmak bastiniz. Belki de samimi degildir veya baska “duygusal” sebepler de olabilir.

        Cevapla

        • Bulent Murtezaoglu Says:

          Valla bu gordugumuz laflari edenlerin samimi olduklarini farzedeceksek, o zaman uc sokak otedeki adresi tarifle bile bulamayan, ne bileyim, 24.65’lik alisveriste 100 TL’nin ustunu hesaplayamayan insanlar olduklarini da dusunmemiz lazim. O bana gercekci gelmiyor. Belki acayip bir ruh hali olabilir, veya, politikacilar gibi, kendilerine itibar atfeden suruyu — samimi olarak dogru olduklarini dusundukleri — bir yere safsata ve yalanla goturme tesebbusu icinde olabilirler. Memleketteki gorunur okur yazar takiminin normal insanlara esek veya koyun muamelesi yapmasi yeni bir sey degil tabii.

          Cevapla

      • Faiq Yəhyayev Says:

        Bu nasıl bir vizyondur, nasıl bir dünya algısıdır?
        #1
        Önerme 1-Devletten maaş alan herkes hükümet partisinin doğal seçmeni. Valiler, kaymakamlar, odacılar, çaycılar.
        Önerme 2-Hükümeti Zaman gazetesi destekliyor. Zaman cemaatin gazetesi.
        Sonuç: Doğal olarak bütün devlet memurları da cemaatin doğal adamları hatta ötesinde müritler.
        #2
        Önerme 1-Alperenlerin bir elemanı tetikçilik yaptı.
        Önerme 2 ve bir ön kabul: Kesin BBPler emir vermiştir.
        İmalı sonuç-(BBP ve Cemaatin dünya görüşleri birine yakın olduğuna göre) cemaat bir şekilde Hrantın katilidir.

        Tabi bir alperenin yabancı bir istihbarat örgüt
        ya da tamamen farklı bir dünya görüşüne sahip bir grup tarafından kullanılma ihtimali asla yok!

        İsterseniz davada taraf olduğunuz insanların geçmişine bir kez daha bakın cinayet, suikast ve işkence sözcükleri kime daha çok yakışıyor?

        Cevapla

        • Altan Alpay Says:

          Sorularinizin cevabini bulmak icin seffaf bir sorusturma acilmasi gerekmez miydi?

          Bu igrenc cinayetin Jandarma kanadini arastirmak icin jet hiziyla -ihale belki Jandarma’ya kalir umuduyla heralde- acilirken , nedense Emniyet kanadina acilan sorusturmalara izin verilmedi.

          Bir garabet olarak Trabzon Emniyet muduru hakkinda sorusturma acilmadigi gibi Emniyet Istikbarat’in basina gecirildi. Olaya karisan diger polislerde Ergenekon gibi en kritik sorusturmalara kaydirildilar.

          Devletten maaş alan herkes hükümet partisinin doğal seçmeni (mi?) demissiniz, daha dun ic isleri bakanligi ve emniyet genel mudurlugu AIHM tarafindan -gorevi ihmal- sucundan tazminata mahkum etti.

          Af edersiniz ama iktidar boyle onemli bir davadan yok icisleri bakanligi beni baglamaz, emniyet benim secmenim mi falan gibi komik bahanelerle kurtulamaz. Siyasal sorumluluk tamamen -hem cinayete yol acilan ihmalle acisindan, hemde ihalleri sumen alti etme gayretleri acisindan- iktidarindir.

          Biraz AB’nin bastirmasiyla yavasta olsa bu sorusturma ilerleyecek ve cok ilginc detaylar ortaya cikabilir, bu acidan Nedim Sener’in gercekten hedefte oldugunu dusunmekte haksiz sayilmayiz.

          Cevapla

          • Faiq Yəhyayev Says:

            Ağırdan alıyor vs bunlar mantıklı olabilir. Ama hrant dinkin öldürülmesinin cemaate, akpye, yada alperenlere ne faydası olabilir?
            En azından akpli yada cemaat mensuplarının nasıl bir duygusal motivasyonu olabilir?
            cemaatin ve akp’nin yapısında klasik anlamda milliyetçilik, aşırı milliyetçilik, ırkçılık yokki. Daha doğrusu islamda milliyetçilik yok. (var olan da eski ülkücülükten yada herkes de ne kadar varsa o kadar)

            BBP lilerde eski MHP li geçmişlerinden dolayı biraz daha fazla olabilir. Ama onlar da 12 eylülden sonra dünya görüşlerini revize ettiler ve daha islamcı bir yapıya büründüler.

            Öte yandan kemal kerinçsiz ve saz arkadaşları, kemalist olduğunu açıklayan bazı dernekler( hatırlarsanız silah üstüne yemin edenler, meczuplar) açıktan açığa Hranta tehditler yağdırıyordu. (Ve de hürriyet gazetesi) Hrantın başına gelen şey, Ergenekon ve Balyozun ruhuna daha uygun. Tarihsel anlamda da geçmişe dönük kökleri var. Talat paşaya kadar uzanan. (Bugün bile Onur Öymeni bir fırsatını bulup gaza getirseniz, CHP’nin ittihat ve terakki ruhuna sahip olduğunu anlatabilir size)

            Etyen Mahçupyana gelirsek ermenilerin kendilerini islamcıların yanında rahat hissetmesi çok normal bir şey. Sizce cumhuriyette daha mı rahat hissederdi?

            Yargının olayın üstüne gerektiği kadar gitmediği salladığı doğru. Bence resmi tamamlayan parçayı bulamadılar. Ergenekon bağlantısı tam kurulamadı. Ve kayıp parçayı arıyorlar gibi geliyor. Çünkü yapılanlara bakılınca cuk oturuyor. Bu sitenin “sahte belge tezi” doğru olsa, arkasında hem avrupadan hem türkiyeden desktek olan hrant olayına bir ekleme yaparlardı.

            Cevapla

            • acracia Says:

              Onerme ve onkabuller bilimsel gorunebilir. Hipotez kurarsiniz. Ancak bu pozitivist yaklasimla baksaniz da, baglantilari saglayabilmeniz icin aradaki bir cok bagi, bir cok basamagi ispatlamaniz gerekir. Burada da sorun basliyor.

              Ilk iddianamenin (Ergenekon) cok tuhaf bir sekilde olusturuldugunu da soyleyeyim. Tuncay Guney vesikalari da cok tuhaf. Yani bu is sirf mantik yurutmek degil, hipotez onerme yapmak degil, onlari komplo teorisi yapanlar da bol bol dile getiriyor. Ikna edici degil.

              Genel resme baktiginizda su andaki durum da icacici gorunmuyor. Ancak bu kadar konuda suc duyurusu kabul edenler, imzasiz emailleri, imzasiz mektuplari, neden Hanefi Avci’nin kitabini ya da Edelman’la ilgili iddiayi suc duyurusu kabul edip arastirmazlar? Hanefi Avci niye apar topar susturulmustur? Mesela dediginiz gibi “kendi kitabini kendi bile gormemistir” olsaydi, bunun en temiz yolu kamusal alanda o kitapla teketek tartismak olurdu. Biz de bir sey ogrenirdik. Bir anda hem sesi kesildi hem de hapse girdi. Eger kayitlardan (NTV’deki) okuduklarim dogruysa, o sol orgute yardim degil, Gulenci polislere karsi uyardigi soyleniyor. Oyleyse yazilsin bunlar acik acik mesela. Yarasi olmayan gocunmazdi ki? Mantikli gelmiyor hic, kusura bakmayin.

              Ergenekon’a gelince, asil haklarinda dava acilmasi gerektigini varsayabileceginiz Veli Kucuk ve Kemal Kerincsiz icin mesela (hep o iki ornegi veriyorum, cunku cok carpici bana gore) ya da tutuklu davasi devam edenlerin suclandiklari seylerin dayandirildigi seyler de havada. Yani normalde yargilansin diye dusuneceginiz kisilerin suclari yerine bir iddianame size “bu ne boyle??” dedirtiyorsa, oradan usulsuzluk, hukuk adina da sorunlar cikiyor demektir. Cimbizlanmis telefon konusmalari, Tuncay Guney’in vesikalari… her neyse, pozitivist olmayi ben de severim, net gorunur hersey. Ama maalesef goruntu cok daha karmasik.

              Can Dundar’in da dedigi gibi, OdaTV basildigi gun yayimladiklari goruntuler de soru isaretleri uyandirici. Eger bakin net bir sey varsa, boyle toptan susturma goruntusu vereceklerine acik acik biraksinlar herkes konussun. Bir taraf konusurken oburunu susturmaya calistirmasin. OdaTV’nin yayin politikasindan bagimsiz bu soylediklerim, savunmak icin de soylemiyorum. Ama goruntu rahatsizlik verici. Bir cok gazeteci urktugunu yaziyor. Size bu tablo vahim gorunmuyorsa, demokratik bir sivil ve hukuk devletine yakistirabiliyorsaniz, diyecegim yok. Ben yakistiramiyorum, yakistirmiyorum.

              Buna karsilik askeri donemde cok mu iyiydi laflarini da kabul etmiyorum. Askeri donemde zaten iyi degildi. Bunu da beklemek bile abes. Ama simdi beklemek hakki insanlarin; bu partinin elinde cok istisnai bir sans vardi. Benim gibi kendi dunya ve siyasi gorusleriyle hic alakasi olmayan insanlarin da destegini alabilmisti ilk baslarda, ancak simdi son derece otoriter bir goruntu soz konusu. Ve ben rahatsizim. Dedigim gibi, pozitivist onermeleri severim. Ama goruntu cok daha bulanik ve karisik.

              Cevapla

              • acracia Says:

                Bu arada, lutfen bunu mazur gorun, bu cumleleri buraya tasimak istemezdim, ama Onder Aytac’in twitter’da “Hanefi Avci senin bir tarafini biz kaldirdik ama indirmesini de biliriz” lafini da gordum; bakinirken birisi o sayfanin resmini yakalamis. Fotomontaj degilse, bu da bir muamma. Kitabini gormedigini dusunurseniz Hanefi Avci’nin, yani kendisinin yazmadigini, bu da ilginc. Niye boyle tepki verilsin?

                Cevapla

                • acracia Says:

                  Son olarak ekleyeyim:

                  Bu yazdiklarimdan da o onermelerle kastinizi anlamadigim anlami cikmasin. Komplo teorisi oldugunu gostermeye calisarak ortaya koymaya calistiginiz manzarayi ben biraz daha acayim dedim sadece. Cunku sizin koydugunuz kadar basit degil kanimca.

                  Cevapla

                  • Altan Alpay Says:

                    Önder Aykaç’ın bu sözünü araştırdım, kesinlikle fotomontaj değil, Samanyolu Haber sitesindeki köşesinde yazmış, Serdar Akinan’da oradan alıntılamış.

                    Bu yazıyı nasıl kaçırmışız, inanılır gibi değil, çünkü ODATV baskını resimde taşları yerli yerine oturuyor:

                    http://aksam.medyator.com/2010/10/11/yazar/19067/serdar_akinan/onder_aytac_hedef_gosteriyor.html

                    Bu sözler Önder Aytaç’a ait:
                    ‘Ben demedim mi size Hanefi Avcı’nın (ç)enesi ve para(digma)ları söz konusu diye. Adam her haliyle; ‘…küçük dağları ben yarattım, büyükleri amcaoğlu…’ diyor. Ama kabahat sende değil. Bende ve benim gibi olanlarda. Çünkü senin g…tünü biz kaldırdık. Ama kalkan g…ünü indirmek de benim boynumun borcu-dur Hanefi Avcı… Ve sen kimsin ya!.. Böylesi saygısızca bütün adli sistemi karalamaya çalışıyorsun…”
                    ‘Biz senin g…tünü kaldırdık… Ama kalkan g…ünü indirmek benim boynumun borcudur”

                    Ve daha da ileri gidip açıktan cemaate karşı yayın yapanların başına birşeyler gelebileceğini ima etmiş:

                    Hatta medyatörlerin, DHA ve NTV’yi bile Hanefi Avcı’ya kullandırmalarından kaynaklanan, buralarda Ergenekonvari çalışma yapan bazı gazetecilerin bile sorgulanır duruma gelmeleri söz konusu olacaktır.

                    ODATV’de işlem tamamlandığına göre, “Fethullah’a Dokunanlar” listesinde Nedim Şener liste başında görünüyor.

                    Eğer Nedim tehditler karşısında geri adım atıp biat etmezse çok kısa süre içinde bir operasyona hedef olacağı çok olasi geliyor bana..

                    Cevapla

                    • acracia Says:

                      Altan Bey:

                      Bu yazi Samanyolu’ndan buhar mi olmus?

                      Bir de siz, 28 Subat’i desteklemesinin yani sira, eger internette gezinen suretleri dogruysa, Fethullah Gulen’in 12 Eylul’u de destekledigini ortaya koyan Cag ve Nesil’deki 1979 Haziran sayili ile Sizinti’da cikan Ekim 1980 sayili yazilarinin suretleri internette geziniyor. Siz de gecenlerde Sizinti dergisindeki (1980) Son Karakol yazisindan alintilar yapmistiniz. Sizinti’daki yaziya, Ozgur Mumcu yazdiktan sonra bakmis ve ben de ulasabilmistim sizinti.com.tr’den ancak o buhar oldu. Bu sayfada idi:

                      http://www.sizinti.com.tr/konular.php?KONUID=1311

                    • acracia Says:

                      cumle dusuk olmus, asil suretlerine baska yerden ulasabildiniz mi diye soracaktim.

                    • acracia Says:

                      Ve yine sorayim:

                      Neden buhar oldu Sizinti’dan bu sayfa?

                    • Altan Alpay Says:

                      samanyoluhaber.com yayın sorumlusu Engin Sağ,yazıyı içerdiği küfürlerden dolayı geri çektiklerini söylemiş.

                      http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16017261.asp

                      Heralde hesap edemediler, bir kaç saat için bile olsa internet ortamına yayınlanan bilgiler anında alıntılanıp sonsuzluğa uzanabiliyor.

                      Sızıntı konusuna gelince, internet üzerinde orjinal baskısının scanlanmış jpg dosyaları mevcut, biraz google’layarak ulaşabilirsiniz, o yüzden Sızıntı sitesinden bu yazıyı çıkartmak biraz beyhude bir çaba.

                      Belki ileride bu yazıyı ergenekoncular yazıp bize komplo yaptılar, bizim kayitlarimizda böyle bir yazı yok, alin arşivimize demek için olabilir.

                      Bu kaybolan yazılar muamması yandaş medyada moda oldu, bunun gibi başka yazılarında Sabah ve HaberTürk’den kaybolduğuna şahit oldum.

                    • Altan Alpay Says:

                      Sanırım sadece linkini değiştirmişler, yazılar olduğu gibi duruyor.

                      http://tr.fgulen.com/content/view/10747/3/
                      http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/son-karakol.html

                    • acracia Says:

                      Duzelttiginiz icin tesekkur ederim. Sizinti’nin kendi sitesindeki arama motorunda Son Karakol diye arayinca bir sey cikmamisti, ben de o yuzden neden buhar oldu diye yazmistim.

              • Faiq Yəhyayev Says:

                Peki şunlar mantıklı geliyor mu?
                Siz bana açıklayın:
                Bir insan cemaatin okullarında çocuklarını okutsun.
                Cemaatin evlerinde kalsın.
                Adı cemaatin adamı olarak geçsin.
                Her zaman cemaatin hakkında olumlu yorumlar yapsın.
                Kitaptan aylar önce ergenekonun varlığı hakkında yorumlarda bulunsun.

                Büyük bir şehire Emniyet müdürü olarak atanmayınca bir anda başka taraflara kayıp başka planlar geliştirmeye başlasın. Ergenekonu inkara yönelsin. vs..
                Bunlar size iç açıcı geliyor mu?

                He eğer hukuksal sürecin işleyişi adamın apar topar içeri alınması vs… bunlar Türkiye’nin genel hukuksal sorunlar yan, bugün olan birşey değil. Balyoz ve Ergenekon sürecinde olan diğer hukuksal sorunlarda yeni çıkmadı. Tutuklama, yargılama sürecindeki sorunlar hep vardı. Ama bunlar şüpheli olan insanları şüphesiz yapmaz.

                Cevapla

                • Altan Alpay Says:

                  Velev ki “büyük bir şehire Emniyet müdürü olarak atanmayınca Ergenekonu inkara yönelsin” desin,
                  Velev ki “Cemaaat benim önümü kesti, bir kitap attirayim da bende onların önünü keseyim” desin.

                  Yine de Cemaat’in Hanefi Avcı’ya kurup, ilk önce medyada linç ettikten sonra içeri tıkılması haklı çıkartmaz.

                  Ergenekon gibi savcının dahi ispatlayamadığı bir örgüte inkar etme lüxü de düşünce özgürlüğünün bir parçasıdır aynen cemaaati eleştirme özgürlüğü gibi.

                  Buradan şahsınızda cemaat’in demokrasi anlayışını da bir kez daha anlamış olduk, konuya yabancı arkadaşlara faydalı olur diye düşünüyorum.

                  Bu arada ufak bir not, demokrasilerde eleştiri eğer eleştiri boyutunu aşıp hakaret ve iftira boyutuna geçerse buna karşılık yapılacak olan polis ve yargı içindeki şakirtler kullanılarak komplo kurup adamı içeri attırmak değildir. Hele hele “Kalkan g.tleri indirmek boynumuzun borcudur” diye bağırarak yapmak hiç değildir.

                  Hocaefendi çok iyi bilir ki -çünkü hukuk bürosu yüzlerce benzeri dava açmıştır- gidip tazminat davası açabilirsiniz, suç basın yayın organı ile gerçekleştirilmişşe tekzip metni yollarsınız, kısaca demokrasilerde herseyin çaresi var, yeter ki insan özde demokrat olsun.

                  Enterasan odur ki henuz Fethullah Gülen Hanefi Avcı hakkında tazminat davası açmadı. Yanlış hatırlamıyorsam sadece bir polis müdürü dava açtı. Zaten Hanefi Avcı’da dava açılsın ki Cemaat’i yargıda tartışalım diyor.

                  Acaba Amerika’lıların güzel bir deyişi vardır: “Don’t let shit hit the fan”, Avcı’nın kitabı Cemaat için bir ‘shit’ birde bunu mahkemeye (‘fan’) taşınması (Cemaat örgütlenmesi kısmı, çakma karargah davasını kast etmiyorum) etrafa çok pislik saçıllabilir.

                  Cevapla

                • Kemal Says:

                  Merhaba Faiq,

                  Hanefi Avcı yakın çalışma arkadaşlarının başına gelenlerden ders aldı. Bir kere yazmıştım. Birilerine yönetmek yetmemişti. Sahip olmak istiyorlardı. Yeni neslin önünde eski nesil halen kadroları dolduruyordu. Eski nesli tasviye etmek gibi bir yol tutturunca Hanefi Avcı mesajı aldı. O da gereğini yaptı. Anladığım kadarıyla yeni nesli kendisi eğitmiş olsa da pek gözü tutmamış olack ki, kenara çekilmek ve onlara yol açmak yerine kita yazarak mücadeleyi tercih etti.

                  Bir olasılık da vicdanına yenik düştüğü olabilir ama bu seni ikna edecek bir arguman olamaz herhalde! 😉

                  Cevapla

                • acracia Says:

                  Faiq Yahyayev:

                  Sizin soylediginiz senaryo daha odlek bir adam icin olsaydi kara calmak kolay olurdu. Ancak Hanefi Avci’yi pek tanimiyorsunuz anlasilan. Kendisi cok cok uzun zamandir cesitli sebeplerle gundemde biridir. Hapse daha once de girip cikmis, denilen o ki, AKP’yi ilgilendiren rusvet iddialarina parmak basinca el cektirilmis (okuduklarimin yalancisiyim bu son konuda, ama siz de oylesiniz), Susurluk konusunda herkes geri adim atarken one cikmis, herkes kendisinin ne yaptigini ortup gizlemeye calisip inkar ederken askeri mudahaleler zamaninda iskence yapmis oldugunu kabul edip, kendisi acikca soyleyip ozur bile dilemis bir adamdan soz ediyorsunuz. Bu adam mi terfi edemedi diye bunu yapacak adam? Lutfen bari ya siz yakin tarihi bilmiyorsunuz, ya da bilmezlikten gelerek bunlari soyleyebiliyorsunuz, ama biz biliyoruz ve hatirliyoruz. Sacma mantigin da bir dozu var.

                  Sonra da eklemissiniz asagida:

                  “Tabii 3 yazarı birleştirip daha çok emniyet müdürlerine kitaplar yazdırılabilir. Belki daha az mantıksal hatalar yapılır bu kitaplarda. Baskıdan önce ulaşabilirseniz siz de tashih etmeye çalışın belki çorbada tuzunuz olur.”

                  Siz nereden biliyorsunuz bunu?

                  Bu sadece inanmak istediginiz bir senaryodan oteye gitmiyor su anda. Surada bu dosya burada su kagit bulundu demeyin, onlarin nasil oturtulduklari su an hic de net degil. Ancak, buna karsilik:

                  Hanefi Avci kitabi somut olarak kendisi yazdigini soyledi, televizyona cikti konustu, sonra bir anda el birligiyle gundemden dusuruldu. Ayrica daha da o kitap uzerine suc duyurusu yapmis Onder Aytac’in soylediklerini yukarida Altan Bey daha teferruatli da bulmus, asagida alintiliyorum, tamamina yukaridan bakabilirsiniz.

                  Bu sözler Önder Aytaç’a ait:
                  ‘Ben demedim mi size Hanefi Avcı’nın (ç)enesi ve para(digma)ları söz konusu diye. Adam her haliyle; ‘…küçük dağları ben yarattım, büyükleri amcaoğlu…’ diyor. Ama kabahat sende değil. Bende ve benim gibi olanlarda. Çünkü senin g…tünü biz kaldırdık. Ama kalkan g…ünü indirmek de benim boynumun borcu-dur Hanefi Avcı… Ve sen kimsin ya!.. Böylesi saygısızca bütün adli sistemi karalamaya çalışıyorsun…”
                  ‘Biz senin g…tünü kaldırdık… Ama kalkan g…ünü indirmek benim boynumun borcudur”

                  Ve daha da ileri gidip açıktan cemaate karşı yayın yapanların başına birşeyler gelebileceğini ima etmiş:

                  Hatta medyatörlerin, DHA ve NTV’yi bile Hanefi Avcı’ya kullandırmalarından kaynaklanan, buralarda Ergenekonvari çalışma yapan bazı gazetecilerin bile sorgulanır duruma gelmeleri söz konusu olacaktır.”

                  Ayrica buraya da ekleyeyim:

                  “Hanefi Avci’nin soyledikleri hakkinda Ankara’daki Cumhuriyet Bassavciligi inceleme baslatmis. Ben kacirmisim. Simdi birisi soyleyebilir mi? Bu kisi hala yerinde duruyor mu? Yoksa referandumdan sonra yeri mi degistirildi? Kontrol etmedim, bir bilen varsa diyorum, cunku vaktim kisitli simdi biraz.

                  http://www radikal com tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1015452&Date=19.02.2011&CategoryID=98 ”

                  demistim.

                  Eger mantik ariyorsaniz, buyrun bunlar da mantik.

                  Cevapla

                  • acracia Says:

                    Su cumleyi duzelteyim:

                    “Ayrica daha da o kitap uzerine suc duyurusu yapmis Onder Aytac’in soylediklerini yukarida Altan Bey daha teferruatli da bulmus, asagida alintiliyorum, tamamina yukaridan bakabilirsiniz.”

                    cumlesi

                    “Ayrica daha da o kitap uzerine *yorumlar* yapmis Onder Aytac’in soylediklerini yukarida Altan Bey daha teferruatli da bulmus, asagida alintiliyorum, tamamina yukaridan bakabilirsiniz.”

                    olacak.

                    Cevapla

      • yakup Says:

        Anlamak için hiç te zorlanmamak lazım. Bu gibi durumlardan fevkalade mahcup yanı olduğunu düşünüyorum.

        Cevapla

  6. ahmet Says:

    Güncelleme yalnızca bir tarihin değişmesimidir.Güncellenince planın tamamen güncellemesi gerekmez mi. 2003 yılında 1.ordu da görevli personel 2009 da hala orada görevli mi. O gün orada Hasan Hüseyin adlı bir personel varsa 2009 Ali diye biri vardır ve artık Ali nin adının yazılması gerekmez mi.Mesela el konulacak araçlar bile planlanmış, hala o araçlarmış mı kullanılacak? Daha yeni, araçlar kullanılsa fena mı olur. Belki de araçların bazıları kullanılamaz halde.Onlar da güncellensin.2003 yerine 2009 deyiverince, günceleme mi olur.

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Ahmet topu tut.
      Oku,oku yine topu tut.
      Dünya yuvarlaktır, anlayana kadar topu tup…

      —>> okunacak yer ; Çelişkiler ve kanıtlar

      Cevapla

      • Faiq Yəhyayev Says:

        Topu sen de tut bence, adam seni desteklemiş:) hatta beraber tutun. Topun güncellenme tarihine de bakıp öyle tutun ama.

        Cevapla

  7. Solmaz Türk Says:

    Balyoz denilen plandaki sahtecilikler bu blogun sahipleri tarafından bariz bir şekilde ortaya konulduğu halde hala bunları göz ardı ederek,tarihlerdeki hataları görmezden gelerek, çarpıtarak yazanlar bana Nasrettin Hocanın berber fıkrasını hatırlattı yeniden.Uysa da….. uymasa da……

    Cevapla

  8. Halil Ata AŞÇI Says:

    “Ya Mahçupyan başka bir gezegende yaşıyor, ya biz.”

    Mahçupyan başka bir gezegende yaşasaydı dünyanın yuvarlak olduğunu görürdü. Dedim ama görmek başka , anlamak başka. Evet , anlamanın olmadığı başka gezegende yaşıyor olabilir…

    Cevapla

  9. Halil Ata AŞÇI Says:

    Ertuğrul Özkök,

    Balyoz’daki askeri bilirkişi raporu incelendi mi?
    diye soruyla başlamışsınız.
    İnşallah sahte CD’ler incelensin diye devam edersiniz…

    Teşekkürler

    Cevapla

  10. trekking Says:

    Bu davaların şu faydası oldu. Bütün bu cemaat takımının ve herne hikmetse bir şekilde onlara her türlü biat eden liberal demokrat veya sol’dan dönme takımının ne kadar boş, ne kadar önyargılı, sığ ve bitmek tükenmek bilmeyen bir sistem ve asker düşmanlığı içinde olduklarını gördük. Bugüne kadar izlemediğim ftipi, cemaatçi,liberal, dönek solcu kalmadı.Birinde bir işaret ışığı görmeyi bekledim. Acaba ben mi yanılıyorumdur diye. Ama göremedim. Nefretleri, herşeyin önüne geçmiş, akıllarının bile. Ama bir şeyi iyi yapıyorlar.Demagojiyi. Burda bazılarının yaptığı gibi.

    Cevapla

    • Faiq Yəhyayev Says:

      Başka faydaları da oldu…
      1-Askerler hukukun bir gün onlara da gerekli olabileceğini anladılar.
      2-Abdullah Gül AIHM ye başvurduğunda ihanetmiş gibi gösterenler, Balyoz ve Ergenekonu AIHMye götürmeyi düşünmeye başladılar. Bkz #1
      3-Askerler ve elitist, kemalist yapıyı savunanlar “gerçek demokrasi” istemeye başladılar. (ufak, ufak…)

      Bu faydalar sizin yukarıda yazdığınız faydalara göre çok daha önemli gibi görünüyor. yanılıyormuyum?

      Cevapla

    • fmerakli Says:

      Kendi dosedigi mayinlarla askerlerin sehit olmasini PKK mayini diye raporlayip siyirmaya calisanlar, muhtira verenler, heronlarin dusurulmesi gibi “talepleri” dile getirenler, askerlerin eline pimi cekilmis bomba verenler, askerleri hedef tahtasinin etrafina dizip atis talimi yapanlar, geceyarisi muhtira verenler, devletin memuru oldugunu unutup kendini devletin sahibi gorenler ya da kendini yarginin ustunde gorup kozmik odaya ben izin vermesem n.. girerlerdi diyenler, kagit parcasi, boru diye kukreyip, sonra sozlerini yutmak zorunda kalanlar, askeriyeden sizan belgeleri yalanlayip, sizdiranlari bulmak icin inceleme baslatanlar, teroristi coban, cobani terorist zannedenler islerini iyi yapiyorlar; onlari elestiren, yaptiginiz is is degil diyenler de nefretleri herseyin, akillarinin bile onune gecmis, yababildikleri tek iyi sey demagoji olan asker dusmanlari…

      Rahmetli babaannemin bir lafi vardi; “Rabb’im hikmetinden sual olunmaz ama ne garip kullarin var” derdi, vallahi de oyle….

      Cevapla

    • şener Says:

      trekking düşüncelerimi okumuş gibisin ,her kelimesine katılıyorum,
      kimin ne olduğunu görmüş olduk,
      yargı ,medya,siyasiler hepsi deşifre olmuş durumda .

      Cevapla

  11. Solmaz Türk Says:

    Etiyen Mahçupyan Hırant Dink’in kemiklerini sızlatan kişidir.

    Cevapla

  12. Halil Ata AŞÇI Says:

    Çok şükür !!!
    Nazlı Ilıcak’da sahte CD diyor.
    “(…) Balyoz belgesindeki bazı maddi hataların -kasıtlı olarak- kafa karıştırmak maksadıyla sonradan belgelere dahil edilmiş olması ihtimali yok mu?
    Bence var.(…) “(18.02.2011-Sabah)
    Garibimde biraz ilerleme var. O CD’lerle tutuklanma kararının verildiğini bakalım ne zaman anlayacak ?

    Cevapla

  13. Halil Ata AŞÇI Says:

    Geldiğimiz nokta : Bu teknik bir konu, beni aşar…

    Odatv Yayın Koordinatörü Doğan Yurdakul, NTV’de Ruşen Çakır’ın hazırladığı “Yazı İşleri” programına telefonla bağlandı ilginç bir iddiada bulundu.

    Yurdakul, Soner Yalçın’ın tutuklanmasına neden olan kanıtın bilgisayar korsanları tarafından gönderildiğini öne sürdü. İşte Yurdakul’un iddiaları:

    “Arkadaşlar, digital korsanlık yoluyla üretilmiş bir delil nedeniyle tutuklandılar. 28 Kasım 2010’da ofisimizdeki bilgisayara spam yani virüslü bir dosya gönderiliyor. Bir saniye tarıyor ve siliniyor. Dosya bilgisayarımızda kalıyor. 30 sayfalık bir ‘Ergenekon’la ilgili bir dosya. Arkadaşlar bu dökümanın çıktısı mahkemeye verilerek tutuklandılar.”

    Savcılığın ve nöbetçi mahkemenin bu olayı dikkate almadığını savunan Yurdakul sözlerine şöyle devam etti:
    “Savcılık bunun ne şekilde bizim bilgisayarımıza girdiğinin izahını vermiyor. Sanıkların lehinde olan bir delil ama bildirmiyor. Avukatlar, teknik arkadaşlarla araştırıp o dosyayı bulup mahkemeye götürdüler ve hakime görüntülü olarak da sundular. Mahkeme hakimi, ‘Bu teknik bir konu, beni aşar. Bunu itirazınızda kullanın’ dedi. Mahkeme arkadaşlarımızı tutuladı. (Gazete Vatan)

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Yurdakul demis ki:

      “Savcılık bunun ne şekilde bizim bilgisayarımıza girdiğinin izahını vermiyor”

      Bana mantik biraz sakatmis gibi geldi, sanki savciligin gozaltindaki kisiye degil, gozaltindaki kisinin savciliga o dosyanin nereden geldigini aciklamasi gerekiyor. Ayrica savciliktan boyle bir aciklama beklemek icin savciligin dosyanin nereden geldigini biliyor oldugunu varsaymamiz gerekiyor ki bu da yine bana mantiksiz gorunuyor…

      Cevapla

      • Halil Ata AŞÇI Says:

        Fmeraklı,

        Daha Sahte CD nedir onu anlamadın. Elbette mantıksız gelecek. Mantıklı gelseydi, şaşardım.

        Cevapla

      • Can Acar Says:

        Anladığım kadarıyla bu dosya ya “Deleted Items” veya “Junk E-mail” (Outlook) gibi istenmeyen mesajların gittiği bir klasörden, veya “Recycle Bin” (Windows) veya “Trashcan” (MAC) gibi silinen dosyaların gittiği bir klasörden çıkartılmış. Belki de Antivirüs programının karantina klasöründen. Bu durumda savcının dosyanın kaynağını bilmesi normal. Bunu da belirtmesi gerekir.

        Eğer savcılar bu dosyanın bilgisayarda nerede bulunduğunu gözardı ederek sadece dosyanın çıktısını “sanığın bilgisayarında bulduk” diye göstererek tutuklama kararı aldılarsa gerçekten sanığın lehine olan delilleri gizlemiş olurlar.

        Amerika’da yaşayanlar için çarpıcı olabilecek bir örnek vereyim. Diyelim ki, birisi e-posta adresinize uygunsuz resimler gönderiyor. Bu resimler e-posta yazılımınız tarafından SPAM olarak işaretlenip Junk E-Mail klasörüne atılıyor. Siz bu resimlerin bilgisayarınızda olduğunu farketmiyorsunuz bile. Bir hafta sonra bir ihbar üzerine polis bilgisayarınızda arama yapıyor ve uygunsuz çocuk resimleri bulup sizi gözaltına alıyor. Bu durumda dosyaların nerede bulunduğunun önemli olduğunu ifade etmez misiniz?

        Cevapla

        • Bulent Murtezaoglu Says:

          Amerika’da yaşayanlar için çarpıcı olabilecek bir örnek vereyim. Diyelim ki, birisi e-posta adresinize uygunsuz resimler gönderiyor. Bu resimler e-posta yazılımınız tarafından SPAM olarak işaretlenip Junk E-Mail klasörüne atılıyor. Siz bu resimlerin bilgisayarınızda olduğunu farketmiyorsunuz bile. Bir hafta sonra bir ihbar üzerine polis bilgisayarınızda arama yapıyor ve uygunsuz çocuk resimleri bulup sizi gözaltına alıyor.

          Zamaninda marjial/muhalif guruplarda yeralmis (belki yeniden ugrasmayi dusunen) ve tam da bundan korkan birkac Amerikali taniyorum ben. Devlet gucunu kullananlar — herhangi bir yerde — hem de basin ve propaganda destegi ile birilerinin uzerine gideceklerse boyle cirkin islerden de korkuluyor. Temeli tam nedir arastirmis degilim ama biliyoruz ki boyle islerden kacinildigini fareztmek — her memleket icin — biraz saftiriklik. (O memleket icin propaganda ve basin gucu dedik de aklima geldi. Universite yaslarindan beri ‘muzmin intihalci’dir diye tefe konup, TVlerde konusma aparttigi gosterilip rezil edilerek partisinin baskan adayligi yarisindan kopartilan bir adam vardi bir zamanlar, baska sartlar altida hangi mevkiye geldi?)

          Cevapla

        • Halil Ata AŞÇI Says:

          Sevgili Can,

          Yukarıda yazmışdım. “Avukatlar, teknik arkadaşlarla araştırıp o dosyayı bulup mahkemeye götürdüler ve hakime görüntülü olarak da sundular. Mahkeme hakimi, ‘Bu teknik bir konu, beni aşar. Bunu itirazınızda kullanın’ dedi. Mahkeme arkadaşlarımızı tutuladı”.
          Dediğin gibi, dosya silinmiş görünen bir yerde. Teknik arkadaşlar, bunu belgeleyip, göstermişler. Bilince çok basit , bilmeyince teknik bir konu beni aşar. Bir bilene (Çakma bilene değil) sorulsa 2 dakikalık iş.
          İleri demokrasilerde tutuklama böyle…

          Cevapla

        • Faiq Yəhyayev Says:

          Ya da bu tür sakıncalı belgelerden çok vardı, temizlik yaptılar ama, bazıları kaldı. Ona da böyle bir kılıf uydurdular.

          1-Eğer gerçekten virüs içeren bir dosya girmişse(maille), onu virüs tarama programının bulma şansı olmayabilir. Böyle bir komplo varsa, o virüs sırf hedef için yazılabilir. Virüs tarama programları sadece tanıdıkları virüsleri temizler. Yeni bir virüsü bulma şansları çok zayıf (heuristic). Öyle bir dosya da belgelerim klasöründen çıkabilir. Bana mantıklı gelmiyor. Ben komplo yapsam, daha güzelini yapardım. Neden piyasadan bir virüs bulup kullansınlar ki? Emniyet yaptıysa kendisi yazmıştır virüsü, o zaman da karantina klasöründe olmazdı bu belge…

          Gördüğünüz gibi basit gibi görünen şeyler çok basit olmayabilir. Bunun anlaşılması için mahkemeye ihtiyaç var.

          (Bu davalar çok önemli bir şeyi ortaya çıkardı. Genel kurmay başkanı dahil, TSK, silah dışında güvenlikten pek anlamıyor. Ergenekon, balyoz, üyeleri de öyle. Dosyalar şiferelenmiyor. Telefon konuşmaları şifresiz. yabancı bir istihbarat örgütü TV izler gibi izliyordur bizim orduyu.)

          Cevapla

          • Kemal Says:

            Sevgili Faiq Yahyayev

            Her şeyden önce bu davaların ortaya çıkardığı, göz göre göre, ortada açıklanamayan ve açıklanmaya muhtaç (Olmayan şirketler, hastaneler, gemiler, personel v.b. şeylerin 2003 yılında yazılmış olması iddiası gibi) bir şeyler varken, bunların halkın büyük bir kısmı tarafından değil de sadece bu ve benzeri bir kaç forum okuru tarafından tartışılan konu olduğuna güvenerek tutuklama kararları verilebileceği. O polis de, savcı da, hakim de bu forumda yazılanları biliyor.

            Devlet diyor ki, “Ben bir polis ekibi kurarım, bir savcı bulurum, halkın oyuyla HSYK’yı değiştirip hakimi de kendime göre atarım ve sonra kör gözün parmağına soka soka sizi içeri alırım. Sorularınızı açıklama kaygısı gütmem, siz derdinizi duruşmalarda anlatırsınız ama yıllar sürer, atı alan Üsküdar’ı aşar benim derdim olmaz. Ha bu arada benim misafirim olursunuz. Ailelerinizle vedalaşın.”

            Çetin Doğan’ı tanımam. Kendi okumalarımdan anladığım ve vardığım sonuç 2003 yılında kılıfına uydurulmuş vve yönetime el konulması gerekirse neler yapılacağının tartışıldığı bir seminer yapılmış. Ama bu seminer kılıfa uyduğundan dava açılması zor. Tutturulacak bir yeri yok. Bu benim görevimdi, hazırlıklı olmam lazımdaı deyip işin içinden sıyrılacakları ortada. Devlet buna göz yummuyor ve kendisi varolanlara fabrikasyonla ekler yaparak deliller yaratıyor. Medyayı kullanarak bu delilleri ortaya saçarak psikolojik olarak davaya zemin yaratıyor. Ardından da gereğini yapıyor. Darbe ortamında dahi yapılmayan bir şey bu. İşkence, zulüm, tutukluluk, cinayet v.b. bir sürü şey 12 Eylül dönemi için anlatılır ama bir kişi çıkıpta beni tutuklayabilmek için delil yarattılar denmemişti. İleri demokrasi sağolsun bunu becerdi. Hitler bunu Reichtag’ı yakarken becermişti. Afrika’da muhtemel halen uygulanıyordur…

            Bu durum beni endişlendiriyor. Seni nasıl endişelendirmiyor? Bugün ona yapılanı yapabilen bir mekanizma yarın başka bir çıkar kaygısıyla sana karşı kullanılamaz mı? Demokrasileri bu düşünce ayakta tutar. Adalet olsun. Herkese olsun ki, ben de kendimi güvende hissedeyim denir. ÇYDD’ni tehdit olarak algılayıp, rakip olarak görüp onu da karalamaya, Türkan SAylan’ı içeri atmaya kalkışmadılar mı? OdaTV bugün muhalefetin bilgi aktardığı nadir kanallardan. Seçimlere kadar susturmak için bir tezgah yapılmıyor mu? Bu kadar insan, bu kadar dava aslında hep suçlu ama bu insanların tamamı kaypaklıklarından mı bu deliller sahte, tezgah kuruluyor, delil yaratılıyor diye yırtınıyor. Bu delilleri benim devletimin polisi yaratıyor. Sonrada sehven yaptık diyor…

            Bu nasıl bir düzen. Bu nasıl bir demokrasi. İnsana saygısı olanların tahammül edemeyeceği, sineye çekemeyeceği bir durumla karşı karşıyayız. Ne dünya 50 sene önceki dünya ne Türkiye ne de Türk insanı. Bu ülke daha iyisini hakkediyor. Garip ki, bu insanların daha iyisini hakkettiğini söyleyenlerin bir kısmı, bütün bu olayların aslında daha iyisi olduğu savındalar. Yok böyle bir şey. Darbe niye istenilmez? Adalet, hukuk, haklar ve özgürlükler askıya alındığından. Mısır’da Genelkurmay darbe yaptı hepimiz alkışlıyoruz. Neden? Haklar adalet askıdaydı, darbeyle bu haklar ve özgürlüklerin önü açılacak beklentisinden. Eğer sivil idare bu hakları ve özgürlükleri askıya alırsa buna nasıl alkış tutacağız? Bu dönemde susanlar, sürece destek olanlar, yarın bunun hesabını nasıl verecek? Vicdanları nasıl rahat edecek. Amaç ulviydi mi denecek? Yok böyle bir ulvi amaç.

            Devletin içinde bir çete var. Susurluk dönemindeki çete işlerini bu kadar açıktan yapamıyordu. Bu çete açıktan yapıyor. Hanefi Avcı’nın yazdıkları ortada. Dışarıdaki bir internet kafeden imzasız ihbarlarla, amaca uygun derlenen delillerle ortamını hazırlıyor ve operasyon yapılıyor. Niye? Birilerinin tuttuğu köşe başındakiler tasviye edilip, bir ekip kendine yer yaratıyor. İğrenç bir düzen. Krallık kokuşmuş hala demokrasi martavalı atılıyor.

            Beş sene önce bir umut vardı. Bir umut. İyiye gidiyor görünüyorduk. Ama yönetmek yetmedi, sahip olunmak istendi. Herşeye sahip olunmak. Bir daha geri dönülmeyecek bir şekilde sahip olmak. Neyse çok uzattım. Özetle bu gidilen yol yol değil. Sonu karanlık. Akla aykırı, çağa aykırı, insana aykırı. Bu yolun sonu çıkmaz. Yol yakınken geri dönsünler derim.

            Cevapla

            • Faiq Yəhyayev Says:

              İyi de bu darbelere bulaşmış insanlar hala ortalıkta dolaşırken, 367 vs gibi düzenbazlıkları demokrasi gibi yuttururken, bir sürü faili meçhul cinayetler işlenirken Türkiye’nin ilerlemesi nasıl mümkün olabilir?

              Farzedelimki bu belgelerin bir kısmı bir kılıf…
              Ya bu darbe olsaydı, seminerde söylendiği gibi operasyonlar, sıkı yönetim vs, şu anda ne halde olurduk?
              28 şubat sürecinden sonraki krizde ben bir bilgisayar firmasını kaybettim, dolar 700 bin 1500 çıkmıştı bir gecede… (11 yıldır dolar kuru değişmedi) milyonlarca insan inanılmaz ekonomik zorluklar çekti.
              Acaba darbe olsaydı ne halde olurduk? darbecilere arka çıkanların umurunda değil bunlar, çoğu hayatında limon satmamış, salla başını al maaşını…

              Unutmayın, ergenekon ve balyozdan sonra TSK adam olmaya başladı. Adam cumhurbaşkanına artistlik yapıyordu daha 5 sene önce… Sen vergi ver oy ver, adam senin verginle maaş alıyor ve oy verdiğin adama artislik yapıyor.
              Hanefi Avcı’nın kitabını umarım okumuşsunuzdur. Bir tarafta Ergenekonun ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğunu, öbür tarafta ise komplo olduğunu söylüyor. Hanefi Avcı’nın kendisi bile kendi kitabının tamamını okumamıştır .

              Bu darbeciler ortalıktan temizlenmeden demokrasiden ve hukutan bahsedilemez.

              Hem bu yapılanlar, bu generallerin yaptıkları yanında hiç kalır.

              Unuttunuz galiba, her gün adı açıklanmayan bir general bir gazeteye tehditvari açıklamalarda bulunur…
              Milletin ortasında başbakana pezevenk diyen adam terfi ettirilir. Herkes fişlenir.
              Fişlenenlerin işten atılması için hükümete baskı yapılır.
              28 şubat bin yıl sürecek diye postalar konur.
              Gazeteciler ölümle tehdit edilir.
              Şu anda viyak viyak demokrasi diye bağıranların o zaman havasından geçilmiyordu.
              “Bugün -Hayır ben 28 şubatı desteklemiyorum diyenler. Burası Türkiye Cumhuriyeti burda böyle diyordu.
              Kimisi de devrim kanunları uygulansın diyordu.
              Daha neler neler….

              Hangi 5 yıl önceki umut? 367 umudumu?

              Cevapla

              • Altan Alpay Says:

                Faiq bey,

                Azerbaycan’da var mi bilmiyorum ama Anadolu’da bir deyis vardir, “laf lafi, laf kici” acar seklinde.

                “Su anda viyak viyak demokrasi diye bağıranların o zaman havasından geçilmiyordu.
                “Bugün -Hayır ben 28 şubatı desteklemiyorum diyenler. Burası Türkiye Cumhuriyeti burda böyle diyordu.

                demis ve isabet buyurmussunuz efendim.

                28 Subat turnasol kagidi gibidir, o bugunlerde demokrasi sampiyonlugu yapanlarin o zamanlar nasil postal yaladiklarini, selam durduklarini kut diye karsiniza cikartir.

                28 subat defterleri acildiginda heralde en cok Fethulah Gulen Hocaefendi rahatsiz olur gibi geliyor bana, kim bilir?

                Mesela dun su sekilde postal parlaticiligi yapanlar, bugun tersine tornistan etmis olabilirler:

                “ben türk toplumuna tavsiyede bulunma durumunda, konumunda değilim ama, düz bir vatandaş olarak hislerimi ifade etmede de bir beis görmüyorum. sayın cumhurbaşkanımız bu mevzuda kendi sorumluluklarının şuurundadır. zannediyorum dengeye çok hizmetleri olacaktır. askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat. biraz evvel arzettiğim mülahazalar açısından herhalde onların temsil ettikleri kuvvet şu partiler arasında birbirini istemeyen insanların elinde olsa bir gece hızlı bir baskınla gelirler hasımlarını bertaraf ederler onun yerine otururlar. kuvvet ellerinde olduğu halde. fakat çok mantıki davranıyorlar.”

                veya soyle bir ertugrul ozkok’u ezik birakicak bir argumana ne demeli?

                “mgk kararları belki bu şekilde tavsiye niteliğinde, bazıları onları muhtıra şeklinde de algıladı. bu şekliyle gelişmiş demokrasilerde antidemokratik bulunabilir. fakat şurası da bir gerçek ki milli güvenliğin hali hazırdaki konumu anayasal bazı esaslara dayandırılmıştır. milli güvenlik kurulu herşeyi aşarak, kanunları aşarak, parlamentoyu aşarak, anayasayı aşarak kendi kendine o konuma yükselmemiş, oraya gelip oturmamış ve millete karar yağdırmıyor yani, anayasal bir müessesedir. anayasal bir müessese, anayasanın getirdiği yerde kendi konumunun gerektirdiği şeyleri yerine getirmeyi düşünür. mesela şimdi onlar da şöyle düşünüyorlarsa, biz burada milli güvenlik, milletimizin güvenliğini şayet koruma mevkiinde bulunuyorsak ister gerçekten ve öyle olsun ister bizim içtihatlarımıza, algılamalarımıza göre şu gelişmelerde rejim için şayet bir tehlike ise bizim sorumluluğumuz altındadır bunlara müdahale etmek. müdahale etmediğimiz zaman tarih önünde suçlu oluruz mülahazasıyla hareket ediliyorsa meseleyi böyle algılıyorsa bana göre onlar masumdurlar. eğer işin içinde bir hata varsa bu içtihat hatasıdır. hatta fakihlerin mülahazasıyla da yaklaşılabilir, içtihattaki hatalar bir sevap kazandırır, isabet olursa iki sevap kazandırır mülahazası.”

                Askerin hatasina bile sevap yazan bir zihniyet burada da durmamis, daha da ileri gidip “kuvvet ellerinde olduğu halde daha azını yaptıkları”ndan “askerler kimi sivillerden çok daha demokrattı” seklinde her postal yalayicisinin not edip saklamasi gereken efsanefi sozler edebilmistir.

                Hele hele secilmis Erbakan için “Hükümeti bırakmalı, ülkeyi daha fazla germemeli” diyebilmesi de utanc hanesine altin harflerle yazilmistir.

                Sahi bugun bir cok gazeteci ayni seyi soyledigi icin Ergenekon’dan iceride yatmiyor mu?

                Acaba ‘Ergenekon’un islamci kanadi bu olmasin?

                Cevapla

                • Faiq Yəhyayev Says:

                  Postalı yalamak mesafe meselesi…
                  Postal uzaktan yalanmaz. Balbay ve Ozkanın postalla arası 1 kaç santimdi. Bu mesafe postal yalamaya uygun. Bir de alışkanlık yapması da kötü.

                  Peki bu adam yok etmek için diş bileyen insanların karşısına Gandi/Donkişot gibi mi çıksaydı?

                  O zaman Türkiye’de bir iç savaş çıksaydı, mutlu mu olurdunuz? Gurur ve kibrinden hiçbir şeyi görmeyen insanların gururlarını okşamaktan başka bir şey değil bu sözler.

                  “Cesaret hiçbir şeyden korkmamak değildir. Cesaret tehlikeye karşı nazik olmaktır.”

                  Alıntıladığınız sözler manşetlerden atılmadı. (bkz Genç subaylar rahatsız.)
                  Azgın bir şekilde türlü bahanelerle insanları rahatsız eden, hergün irtica bahanesiyle, tehditlerle yapılan zulümleri dindirmek için söylenmiş sözler.

                  Hareket ordusu Abdülhamiti tahttan indirirken, yakınındakiler orduya emir vermesini önerdiğinde kardeş kanı dökülmemesi için bu öneriyi kabul etmedi ve tahttan inmeyi kabul etti.

                  Bu düşünce tarzı sizin alışık olmadığınız bir kültüre ait. Bunu anlayabiliyorum. Sizin kulağınıza mertce gelen sözler:” Sokak sokak mücadele!” “Haydi meydanlara” gibi sözlerdir.
                  Ama Abdülhamit ve yukardaki sözlerin sahipleri için bu tür davranışlar kan dökme riski taşır.

                  Tabi siz bunu korkaklık ve yalakalık olarak görürsünüz.

                  Hareket ordusunun davranışı ile cumhuriyet mitinglerinin uygulama tarzları arasındaki benzerliklere de dikkat çekmek lazım.

                  İsterseniz başka türlü anlatayım:
                  Atatürk’ün şeriatı öven onlarca sözü vardır. İşgal sırasında İngilizleri öven sözleri de var. Ama söyleyiş tarzını, yerini zamanını iyi değerlendiren bir insan bunlardan Atatürk’ün koyu bir islamcı yada bir ingiliz hayranı olmadığını kolayca çıkartabilir. Bunlar politik manevralardı. Ama aynı zamanda bu ifadelerden onun dine karşı sovyetlerdeki gibi bir tutum almayacağı ve ingilizlere karşı tehdit olmayacağı öngörülebilirdi kolayca. Nitekim de öyle oldu.

                  Sizin mantığınızla bakılırsa söylenebilecek sözlere benim dilim varmıyor.

                  Yani “durumu daha çok zorlaştırmamak ve milletin bekası için söylenmiş sözler” tarihte çoktur. Bunlar olmasaydı bir çok millet yok olurdu.

                  Bu tür sözler tamamen samimiyetsiz değildir.

                  O sözlere dikkat ederseniz, kişisel görüş yerine sadece “malumu ilam” eden “var olanı tarif” eden sözlerdir. “… konumu anayasal bazı esaslara dayandırılmıştır.” vs…

                  “Ordu iktidara el koysun, ordu göreve..” varmı böyle bir ifade?

                  Üstüne gelen boğazını sıkmaya çalışan bütün okullarına binalarına el koyma, bütün fertleri hapse atma planları yapan insana ne denir?

                  Hodri meydan mı deseydi?
                  Bugünküler demeye hazırlanıyor dikkat edin, hatta diyorlar ve sonra düzeltiyorlar. Aradaki anlayış farkını anlayabiliyor musunuz?

                  Cevapla

                  • Kemal Says:

                    Sevgili Faiq,

                    Kimseyle göbeğin birlikte kesilmedi. Kimseyi savunmak zorunda değilsin. Kimse için, ne yapmışsa güzel yapmıştır kesin bir bildiği vardır diye düşünme. Öyle değiller çünkü.

                    Harcadığın emeğe yazık, çaresiz bir kıvranmadan öteye geçemiyor yazdıkların, geçmesi de mümkün değil ki. 28 Şubat döneminin 1 Numarası diye eleştirilen Süleyman Demirel’e o dönemde F.G.’nin katıldığı törenle hem de Nazlı Ilıcak’ın elinden madalyalar, nişanlar veren cemaat, bugün biti kanlanınca demediğini bırakmıyor. Ellerinde kılıçlar önüne gelene saldırıyor.

                    Boşuna uğraşmışsın. Atatürk bile seni kurtaramaz. İşgal valisine madalya mı taktı? Taksa bile ne olacak? O da et kemik değil mi?

                    Bu cemaat işi öyle bir şey ki, “Senin kutsallarına hakaret mi ediyorum” endişesiyle o kadar dikkatli yazmak zorunda hissediyorum ki…Halbuki benim dinimde yok böyle insanların kutsallaştırılması. Kusura bakma ama o da etten kemikten yaratılmış, çapı belli, zekası belli bir insan. “Tabi siz bunu korkaklık ve yalakalık olarak görürsünüz.” diyorsun ya. Başka türlü görmek için sanırım biraz kör olmak lazım.

                    Seni yukarıdakileri yazmak zorunda bırakanlar utansın.

                    Cevapla

                    • Kemal Says:

                      Serdar Akinan’ın yazısından alıntı…

                      Soru şu:
                      Bu çocuklar hangi dağın suyunu içti de mayamız bozuldu?
                      Biliyorum sizi… Tanıyorum… Şahsen tanımasam da tanıyorum… Haklı olduğunuz yerler elbette var… Bu ülkenin kurucu ideolojisi gerçekten büyük zulümler yaptı… Tarihi okudukça daha çok anlıyor ve hak veriyorum. Ama bu hesaplaşmayı aramızda yapmalıydık. Siz, bu hesabı görmek için Allah’a, mertliğe, özgürlüğe sığınacağınıza gidip bir başka güce sığındınız. Hem de açıkça bu toprağın düşmanlarını arkanıza aldınız.
                      Bizim mayamız biraz da Horasan Erenleri değil midir? Hiç mi anlatmadılar? Mevlana’yı, Yunus’u, Hacı Bektaş’ı, Ahi Evren’i, Hacı Bayram’ı, Emir Sultan’ı, Karacaoğlan’ı okutmadılar mı? Okudunuz da mı anlamadınız?
                      Mertliği ne uğruna sattınız? Aklım, vicdanım, kalbim almıyor, anlamıyor, sindiremiyor… İnanın.
                      Riyazet-i Ruhiye diye size ne öğretti bu mürşitler? İmanın yerini size yanlış göstermişler.
                      Onun yeri kalptir beyin değil…

                    • Faiq Yəhyayev Says:

                      Şu soru cevabını arıyor:
                      FG 28 Şubatta orduya sükuneti koruyucu mesajlar vermek (bugün bazılarının 28 şubatı desteklediğini iddia ettiği mesajlar) yerine, gerilimi tırmandırsa idi ve ülke soft-coup’dan kanlı bir darbe yada iç savaş durumuna sürüklense idi bugün hepimiz daha mı mutlu olurduk?
                      Cevap evetse diyecek bir sözüm yok…

                      Hayır ise cemaatin 28 şubatı desteklediği gibi bir eleştiri mantıksal tabanını otomatik olarak yitirir, bu sözü tekrar edenleri genetik cemaat muhalifi pozisyonuna indirger.
                      (Genetik bir muhalifle tartışmak mümkün olmaz, olsa olsa uzlaşılabilir belki…)

                    • Kemal Says:

                      Sevgili Faiq,

                      Cemaate öyle bir güç vermişsin ki. Ne diyeyim. F.G. o süreçte yaptklarını yapmasaydı ülke iç savaş ortamına mı sürüklenirdi? Buna sen inanıyor musun? Ağzını hiç açmasa, youm yapmasa, madalya takmasa, söylenenleri söylemese, iç savaş mı çıkardı?

                    • Can Acar Says:

                      Faiq,

                      Bu yazdığın paragraf şimdiye kadar söylediğin herşeyin iki yüzlü ve samimiyetsiz olduğunun da kanıtıdır. Bizi haksız çıkartmadığın için teşekkürler.

                      FG 28 Şubatta orduya sükuneti koruyucu mesajlar vermek (bugün bazılarının 28 şubatı desteklediğini iddia ettiği mesajlar) yerine, gerilimi tırmandırsa idi ve ülke soft-coup’dan kanlı bir darbe yada iç savaş durumuna sürüklense idi bugün hepimiz daha mı mutlu olurduk?

                      Sahi sen 28 Şubatta ne yapmıştın Faiq? FG’nin sözlerine hak verip köşende oturmaya devam mı ettin? FG eğer sözleri ile iç savaş çıkartabilecek bir konumda ise belki de savcılar Ergenekonu yanlış yerde arıyorlar, ne dersin?

                  • Altan Alpay Says:

                    Faqih olayı özetlemiş, bana yorum için ihtiyaç kalmamış. Bu kadar açık ve net bir dille ifada ettiği için teşekkur ederim.

                    > “Cesaret hiçbir şeyden korkmamak değildir. Cesaret tehlikeye karşı nazik olmaktır.”

                    Demek ki neymis? Hep beraber tekrar edelim çocuklar, büyük harflerle yazalım.

                    Hocaefendi bu günlerde pek NAZIK olmadığı için 2011 YILI TÜRKİYE’SİNDE DARBE İHTİMALİ YOKTUR.

                    DARBE İHTİMALİNİN ZERRESİ OLSAYDI zaten hocaefendi ve cemaatini şu anda 28 Şubat’ta yaptıkları gibi postal parlatmakla meşguldüler, hatta ‘Recep biraksin gitsin ülkeyi germesin’ gibi vaazlar verirdi muhtemelen.

                    Balyoz en kötü ihtimalle ‘en son geyiklenen darbe planı’ olarak tarihe geçecektir. O bile zaten 8 sene once!

                    Madem o zamanlar ‘kardeş kavgası’ çıkacaktı kan dökülecekti diye geri bastınız, şu anda kan dökülme ihtimali yok diye mi TSK %20’sini yöneten komutanlar içeride diye sorarlar adama?

                    Cemaatin yaptığına bizim mahallede kof kabadayılık denir.

                    Benimde Cemaatin bir numarali dizisi Kurtlar Vadisinden sevdiğim bir söz var:
                    Memati “Senin Bu Geri Vitese Takmalarına Hastayım” demiş, bende Cemaatin sıkıya gelince geri basmasına hayramın!

                    (birde bunu felsefi, dini ve tarihsel çerceveye oturtmasına duble hayranım)

                    PS: Evet bu geri basmalar bizim kültürümüzde yok, siz nereden aldınız bilemiyorum, Füller mi öğretti?

                    Hamd olsun, biz karnına dev bir kaya konulup “Muhammed’e küfret” dediklerinde “Allahu Ahad, Allahu Ahad” diyen Bilal-i Habeşi’nin cemaatindeyiz.

                    Cevapla

          • Can Acar Says:

            Faiq,

            Sen 28 Şubatta ne yaptın? Savundun değil mi mağdurları, haksız yere yargılananları, hüküm giyenleri? Yoksa köşene çekilip geçmesini mi bekledin? Yoksa şimdiki sözde demokratlar gibi alkışladın o zaman mı darbecileri?

            Buradan çıkıp millete çattığına göre mutlaka 28 Şubatta da sesini yükseltmişsindir. Eğer haksızlıklara 28 Şubat’ta karşı durduysan neden şimdi alkışlıyorsun? Bunu yaptığında darbecilerden ne farkın kalıyor? Yarın sana demiyecekler mi zulüm yaptın, iftira attın, yalan söyledin, sahte delille insanların cezalandırılmasına göz yumdun diye? Bu haksızlıkları, sahtekarlıkları alkışlayıp hangi hakla başkalarını ikiyüzlülükle, samimiyetsizlikle suçluyorsun?

            Bu arada, virüslerle ilgili yazdığın kısım teknik konularda da çuvalladığını ortaya koyuyor. Ortada özel yazılmış virüs falan yok. Hatta büyük ihtimalle virüs bile yok. İstenmeyen e-postaların (SPAM) nasıl otomatik filtrelendiğini bilirsin sanırım. Böyle bir SPAM e-postaya bir doküman ekleyip göndermek için yüksek teknolojiye, virüslere falan ihtiyacın yok. Eğer gerçekten özel hazırlanmış bir truva atı yazılım kullanırsan, o zaman da dosyayı istediğin klasöre yerleştirir, sonra da tüm izlerini yok edersin. SPAM mesajın içindeki belgeyi delil olarak mahkemeye sunan savcı, özel yerleştirilmiş bir dokümana balıklama atlar.

            Cevapla

            • Faiq Yəhyayev Says:

              :))
              Virüs ve trojan Alıntılanan haberde vardı.
              Ben de virüsün mantıklı olmadığını açıklamaya çalıştım. İstersen yazılan yorumları tekrar gözden geçir.
              Bir de son haberleri tkip etmeden balıklama atlamışsın sen de. En son taze haberlerde sonerin arkadaşları bir trojandan/virüsten bahsediyor. Cevaplarda bunun virüsle olmasının olmasının mantıklı olmadığını açıklamaya çalıştım.
              filtrelenmiş spam mesajı gibi bir tezgahı yapacak kadar aptal olmaz hiç kimse. Bunu kimse yutmaz.
              Zaten son gelen haberlere göre Lost&Found diye bir klasörden bahsediliyor.

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                SImdi tartisma daha da ilginc hale geldi. Ben tahminimi soyleyeyim. Bir onceki yorumunda “ortada ozel yazilmis bir virus yok, hatta buyuk ihtimalle virus bile yok” deyip SPAM mail odakli bir aciklama getiren Can Bey, Odatv’den yapilan son aciklamada dosyanin sorumlusunu olarak bir trojan/virusun gosterilmesi uzerine bu dosyanin nasil ve ne tur bir trojan/virus ile kullanicilar farkina varmadan harddiske yerlestirilmis oldugunu aciklayacak…

                Cevapla

                • Can Acar Says:

                  Ah evet, burayı atlamışım.

                  fmerakli laf dokundurmak için hiç zaman kaybetmemiş. Onu suçlayamam, tüm enerjisini tekarları ve yalancıları savunmak için kullanınca bize karşı hiç toleransı kalmadı.

                  İşin ilginç tarafı ilk mesajda virüs olasılığına itibar etmeyip, virüs yerine SPAM olasılığının önde olduğunu söylemiştim. Ancak Faiq virüslerle ilgili yorum yaparken konuyu yanlış anladığını gösterdi. İkinci mesajım o yöndeydi. Bu arada, Faiq nedense kötü niyetli kişilere hiç toz kondurmazken (bunlar aptal mı SPAM göndersinler) bilirkişilerin ise aptal ve beceriksiz olduğunu baştan kabul etmiş gözüküyor. Aynı kesime göre darbeciler aptal (delilleri imha etmek yerine odanın döşemesinde saklayıp, bir de üstüne üstlük güncelliyorlar) ancak hiçbir sahtekar bu kadar hata yapmaz. Kimleri savunduğunuz ortada işte.

                  Bu ikinci mesajı yazarken de son gelişmelerden haberim yoktu. Buna rağmen virüs değil truva atı kullanılmasının çok daha zor tespit edilebilecek bir yöntem olacağını da söylemiştim. Henüz ortada somut bir bilgi yok. Olanlar konusunda düşündüğümü de başka bir yorumumda detaylı olarak yazmıştım.

                  Cevapla

              • acracia Says:

                Ben de o sayfada soylediginizi ve benim sorularimi buraya tasiyayim, belki daha iyi anlariz sizi:

                “Yani…
                Yani emniyet hepinizin peşinde. Geçmiş olsun.”

                demissiniz.

                Birincisi bunu siz nereden biliyorsunuz?

                Ikincisi emniyet niye “pesimizde” olsun, dusunce ve ifade ozgurlugu yok muydu? Burasi bir tartisma platformuysa, neden “pesimize” dusulecegini de ben merak ettim. Dusunce sucu mu isledik buraya yazarak?

                Cevapla

            • acracia Says:

              Can Bey,

              Bu soylediginiz obur sayfada soyledikleri uzerine mi? Hani Trojan su bu?

              (Bir de ben de Hanefi Avci’nin kendi kitabini okumadigini nereden “bildigini” merak ediyorum. Adamcagiz hicbir medyada dogru durust cikamadan ortadan “kayboldu”).

              Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      “BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPTIRACAĞIZ”

      Avukat Ersöz , konuşmasının şöyle sürdürdü: “Odatv’deki bilgisayarlardan bir tanesine gönderilmiş olan bir spam virüs e-postası o bilgisayarda birtakım dosyalar bırakmıştır.Bunları teknik inceleme ile biz ortaya çıkardık. Tarafımıza sorular yöneltildi. Bununla ilgili bilirkişi incelemesi yaptıracağız. Dijital terör olarak adlandırabileceğimiz husus bütün herkesin başına gelebilecek bir konudur. E-posta kullanan herhangi bir kişi, bu spam e-postası ekindeki bilgiler ve belgelerden kaynaklanacak bir soruşturmaya kolaylıkla maruz bırakılabilir. Teknik incelemelerde, e-postayı müvekkilimize suç isnadında bulunmak isteyen kişiler tarafından gönderildiğini tespit etmiş bulunmaktayız.

      Cevapla

      • fmerakli Says:

        Bence de dogru, ve mantikli, olan yol bu, bilirkisinin gorusune basvurmak…

        Cevapla

      • ccgursel Says:

        Saka gibi ya, buralara kadar gelmis olay demek. Bir spam mail ile insanlarin bilgisayarlarina istediklerini yukleyebiliyorlar. Herkes bir sekilde online olduguna gore kimsenin guvenligi yok demek ki.

        Cevapla

    • ata Says:

      Yani şöyle mi olmuş ?? Bilmiyorum (kaç tane) ama birden fazla bilgisayara ,yüzlerce dosyaya,dökümana, cd lere el konmuş, hepsi açılmış,hepsi okunmuş,incelenmiş ve (son gün savcılık diyelim)3 gün içerisinde bunlar tamamlanmış ve bu belgeye mi ulaşılmış??? Böyle ise bravo emniyet teşkilatına ve savcılığa. İkinci ihtimal, söz konusu dosyayı elleri ile koymuş gibi kolayca bulmuşlar mı? ehhh o zaman da bravo emniyet teşkilatına ve savcılığa.

      Cevapla

      • trsaby Says:

        Ata,

        Böyle bir iddiada bulunmamak lazım. Çağımız bilgisayar çağı. Olmaz olmaz deme olmaz olmaz. Uzun uzun her dosyayı okuyup incelemeye gerek yok. Ergenekon yazıp bilgisayarda ara komutu girildiğinde, en geç 1 – 2 dakika içinde ergenekon ibaresinin geçtiği bütün dosyaları sanki elinle koymuş gbi bulmuş olursun.

        İddia edlildigi gibi ise, yandı gülüm keten helva. Sen istediğin kadar masum olduğunu ispatlamaya çalış. Delil var mı var. Gerçi mailin bir kopyası internet servis saglayıcısında mutlaka vardır ama yinede ayıkla pirincin taşını.

        Cevapla

  14. Can Acar Says:

    Ne de olsa emniyet on kaplan gücünde çalışıyor …

    hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=17049327
    http://www.odatv.com/n.php?n=istanbul-emniyet-mudurlugunun-en-caliskan-polisini-acikliyoruz-3101111200

    Cevapla

  15. drunkenknight Says:

    odatv internet sitesinin imtiyaz sahibi soner yalçın, genel yayın yönetmeni barış pehlivan ve haber müdürü barış terkoğlu, “ergenekon örgütü üyeliği ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçundan tutuklanmış. böylelikle 3 ergenekoncu, derin devletçi, çeteci daha hapse atılmış ki mutluluktan çıldırmak üzereyim. yaşasın ileri demokrasi, yaşasın bülent arınç!

    darbeci ve çetecilerden bir bir kurtulmamızın şerefine, bu güzel haberi bu akşam, demokrasi kelebeği sevgili kenan evren, postmodern darbe karşıtı sevgili çevik bir, e-muhtıracı’ların karşısına zamanında kale gibi dikilmiş sevgili yaşar büyükanıt ve çetelerle, derin devletle mücadelede artık markalaşmış bir isim olan sevgili mehmet ağar ile paylaşacak ve onlarla baş başa bir yemekte kutlayacağım.

    odatv çalışanlarına; nedim şener’in ergenekon belgelerinde fethullah gülen ve cemaat isimli kitabının neden bilgisayarlarında yer aldığı ve çelebi’nin telefonuna polisin numara yüklemesi ile ilgili haber de sorulmuş. sonra paketlenmişler. tutuklanma gerekçeleri de harbiden süpermiş:

    ~~
    “…odatv yayın koordinatörü doğan yurdakul, şöyle konuştu: “arkadaşlar, digital korsanlık yoluyla üretilmiş bir delil nedeniyle tutuklandılar. 28 kasım 2010’da ofisimizdeki bilgisayara spam yani virüslü bir dosya gönderiliyor. bir saniye tarıyor ve siliniyor. dosya bilgisayarımızda kalıyor. 30 sayfalık ergenekon’la ilgili bir dosya. arkadaşlar bu dökümanın çıktısı mahkemeye verilerek tutuklandılar.”

    savcılığın ve nöbetçi mahkemenin bu olayı dikkate almadığını savunan yurdakul, “savcılık bunun ne şekilde bizim bilgisayarımıza girdiğinin izahını vermiyor. sanıkların lehinde olan bir delil ama bildirmiyor. avukatlar, teknik arkadaşlarla araştırıp o dosyayı bulup mahkemeye götürdüler ve hakime görüntülü olarak da sundular. mahkeme hakimi, “bu teknik bir konu, beni aşar. bunu itirazınızda kullanın” dedi…” (odatv’den hacker savunması).
    ~~

    tutuklanması gerekçesi bu ise demek ki odatv tertemizmiş. ben şahsen “odatv’de yapılan aramada 2 kilo eroin, 25 adet rus yapımı el bombası, 5 adet law silahı, 7 adet tank, 3 adet mig 29 ele geçirildi” türü bir haber bekliyordum. olmadı, kısmet başka bir fetokulli’ye.

    bu arada ben de hakim’e katılıyorum. konu hakikaten de “o’nu aşar.”

    ————————–

    ~ ek: bir de az önce söylemeyi unutmuşum. odatv yayın koordinatörü doğan yurdakul’un vurgulayarak ifade ettiği virüslü dosya konusuna gelirsek, burada şüphelilerin lehine bir konu olduğunu görürüz. şöyle ki yürürlükteki mevzuata göre bu soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları zekeriya öz ve süleyman pehlivan’ın, görevleri gereği şüphelilerin lehine olan bu durumu da mahkemeye ayrıntılı olarak sunmaları gerekirdi. ama doğan yurdakul’un beyanına göre savcılar ve (dolayısıyla) nöbetçi mahkeme bu olayı dikkate almamış. bilakis savcılar ergenekon’la ilgili o dosyanın bir spam ile odatv bilgisayarına girdiğini hakime ayrıntılı olarak bildirmemişler. dost bir unsurun spam ile dosya göndermeyeceği gerçeğinden hareketle, dahası bu spamlı dosyanın süphelilerin aleyhine bir delil teşkil etmeyeceği şeklinde bir savcılık beyanında bulunmamışlar. savcılar nihayetinde sanıkların lehinde olan bu durumu mahkemeye izah etmemişler. ve şüphelilerin haklarını korumamışlar.

    ilgili yasa maddesi:

    “bir suçun işlendiğini öğrenen cumhuriyet savcısı’nın görevi: maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almak ve şüphelinin haklarını korumaktır.” (ceza muhakemesi kanunu, madde 160/2)

    (Not: Ekşisözlükten alıntıdır…)

    Cevapla

    • fenerant Says:

      Sanıkların lehine olan delilleri görmeyen cübbesi olan her kişi hakim de olabilir savcı da olabilir .

      Cevapla

  16. U.Atalay Says:

    İsrail, AK Parti, Neoconlar, Asker ve Rodrikler

    Temmuz 2010 Pazartesi
    Star-Açık Görüş

    İsrail’in Washington’un en mutena muhitlerinde de Filistin’deki gibi yerleşim birimleri var, ama bu onun gücünün sonsuzluğu manasına gelmez.

    Bekir L. Yıldırım

    Bir zamanlar ancak “komplo teorisyeni” veya “antisemit” yaftası ile yapılan entellektüel şantajı umursamayacak kadar marjinalleştirilmiş olanların seslendirebildiği İsrail-Ergenekon bağlantısı Mavi Marmara sonrası ciddi olarak tartışılır oldu. Ama İsrail’in bu Türkiye’de iş başında olan hükümet hakkındaki yargısı da Ergenekoncularınki gibi, 2002’den beri fazla değişmedi. Bunda şaşılacak bir şey yok. İsrail bölgedeki hâkim pozisyonunu zayıflatabilecek herhangi bir güce tavır almayı bir varoluşsal ihtiyaç addetmiştir. Bunun muhataplarının Arap veya İslami unsurlar olması Haçlı zihniyetindeki gibi bir tarihi husumetten çok etrafındaki ülkelerin Müslüman olmasındandır. Yahudi (pardon İsrailli) için Müslümanlar ile diğer “goyim” ın farkı yoktur aslında. Mavi Marmara’ya yapılan muamele, 1965’te dost ve hami ABD’nin Suriye açıklarında seyreden USS Liberty gemisine yapılandan kötü değildi. Mavi Marmara’nın Furkan’ına da Gazze’de IDF’in yıkmakta olduğu evlerden biri ile beraber buldozerlenen Rachel Corrie tarifesi uygulandı. Netanyahu’nun son günlerde çıkan videoda sıradan Yahudi vatandaşlara “ABD’yi istediğimiz gibi manipüle ederiz, yolumuza çıkamazlar” sözlerinden aldığım cesaretle daha önce sildiğim “Israillier Obama’yı öldürse Washington hesap sormaya cesaret edemez” sözünü tekrarlayayım.

    Enter Mr. ve Mrs. Rodrik

    İsrail’in dünyadaki, tüm muhalif İslami unsurlara karşı zihinsel kilitlenmesindeki kuralın ipuçları Neoconlar’in akil adamı Kissinger’in Irak-Iran Savaşı sırasında sarf ettiği “ne yazık ki her ikisi birden kaybedemeyecek” ve 11 Eylül akabinde, “savaş sadece terörist unsurlarla değil onu ortaya çıkaran tüm alt yapı ve ülkeler ile sath-ı taarruz şeklinde olacaktır” mealindeki sözlerinde var. Peygamber Karikatürü failinden, Hollandalı ırkçı Wilders’e, 11 Eylül sonrası ABD Müslümanlarının yaşadığı engizisyona, Batı’daki İslomofobi faaliyetlerinin altı kazındığında ekseriyetinin kökeninde Yahudi bağlantılı şahsiyetler, düşünce kuruluşları, siyasetçiler, yayınlar, Hollywood hatta B’nai Brith, Simon Wiesenthal Center gibi ‘insan hakları kuruluşları’ çıkıyor.

    Washington merkezli İslamofaşizm yaygaraları (Gaffney, Pipes, Perle, Rubin, Makowsky, WINNEP, Hudson, AIPAC, JINSA, CAMERA, Soner Çağaptay, Zeyno Baran et al. ağzından) “one minute”ten çok eskilere gider. İsrail her zaman Türkiye’de demokrasiye karşı kendisi için müttefik gördüğü askerin destekçisi oldu. 28 Şubat’ın kahramanı, Çevik Bir’e “İsrail-Türkiye ilişkilerini geliştirdiği ve çok hassas bir zamanda kritik adımların öncülüğünü yatığı için” ödül veren Washington’daki Yahudi Milli Güvelik İşleri Enstitüsü olması tesadüf değildi. Davos resti sonrası Hürriyet’te çıkan, Jerusalem Post‘u şahit gösteren bir haber-yorumda İsrail’in kaygıları şöyle özetleniyordu: “İki ülkenin orduları arasında güçlü bağların bulunduğunu belirten gazete ‘Ancak İsrail’de (Türk) askerlerin hükümet içerisinde ve üzerindeki gücü ve etkinliğini kaybetmekte olabileceği yönünde artan bir kaygı var’ diye yazdı.” Hasılı çizgi hep aynı idi ama İsrail’in ve ABD’deki yandaşlarının, Ergenekoncuların yardım taleplerine cevapları şimdiye kadar yetersiz idi. Genelkurmay Başkanı’na “daha fazlasını bekliyorduk paşam” diye sitem edenler, İsrail-ABD Inc.’e de aynı sitemlerde bulunuyorlardı. Davos ile başlayıp Mavi Marmara sonrası dip yapan süreç, daha önce İsrail’e riskli görünen adımları rasyonel kıldı. Medyalarında ‘İsrail fiyat ödetir’ temennisini dillendiren Ergenekoncular için bulunmaz fırsat idi.

    İşte bu süreçte ABD’deki Yahudi Lobisi ile sağlam bağları olan Dani Rodrik ve Eşi Pınar Doğan Rodrik de halkaya açık olarak eklendi. Bu son ikilinin aktif oyuncu olmalarının özel sebebi de Balyozcu Çetin Doğan’ın kızı ve damadı olmaları idi. Bu çift oldukça ilginç. Bir “Türkiyeli karı-kocanın Harvard gibi prestijli bir üniversitede, görev almalarında mutlaka birikimlerinin rolü vardır. Ama aşağıdaki anekdotlat ve istatistiki arka plan verilerini alakalı bulanlar da çıkabilir.

    Bundan 10-12 yıl kadar önce Harvard Üniversitesi (veya yayını Crimson’un) 10 kişilik yönetim kurulundaki bir boş sandalyenin doldurulması haber olmuştu. Bütün kriterlerde eşit gözüken iki finalist arasından Uzak Doğulu olanı seçmek istiyordu kurul. Gerekçeleri ise diğer 9 üyenin tamamının Yahudi olması idi. “Bir tanesinin de farklı olması çeşitlilik olur, aksi takdirde ‘Yahudi olmayan kalifiye değildir’ mesajı vermiş oluruz”. Burada kaybeden Yahudi öğrencinin savunması tek cümle idi: Benim dinimin bununla ne alakası var? Son verilere göre ABD nüfusunun yüzde 2’sini teşkil eden Yahudiler Harvard nüfusunun yaklaşık üçte birini teşkil ediyor. ABD’de Yahudi yoğunluğunun herhangi bir sahada yukarıya çıkıldıkça fazlalaştığı tartışılmaz bir veridir. Bir hatırlatma daha: Brandeis, Yeshiva gibi üniversitelerin aksine Harvard bir Yahudi üniversitesi olarak kurulmamıştır. Bu hâkim pozisyon nispeten yenidir.

    Peki, Dani Rodrik nasıl sıkça Wall Street Journal’da (WSJ) makale yayınlatabiliyor, sadece ekonomi konusunda değil Türkiye’deki “İslami Hükümet’i”, Ergenekon soruşturmasını şikâyet etmek, ABD’yi bu gidişe bir dur demeye davet etmek için de? Gazete Siyonist Neocon Rupert Murdoch’un Fox, Sky News gibi networkler ve onlarca yayın kanalı, yayınevi ile dünyayı kuşatan Newscorp’unun eline geçti ve artık tam bir Neocon propagandisti oldu. “Hedef göstermenin” ne olduğunu merak edenler ABD’deki Müslümanlara Murdoch yayınlarını sorsunlar! WSJ’a adil olmak adına, Dani Rodrik ve eşi Pınar sadece WSJ değil New Republic’ten Foreign Policy’ye, bizim Radikal’den Le Monde’a kadar dünyanın ve Türkiye’nin pek çok önemli gazetesinde yazı yazma, yazdırma imtiyazını kullanıyorlar.

    Şimdi ne olacak?

    Çetin Doğan’ın Balyoz soruşturması ile birlikte Rodrik çifti E. Özkök’ü hayran bırakan bir de blog açtılar. Ergenekon ve özellikle de Baba hakkındaki “gerçekleri” anlatıyorlar. “Eski Ankara Büyükelçisi Edelman bize kendisine AK Parti yandaşı biri tarafından getirilen bir darbe ihbarının sahte olduğunu söyledi” gibi Marslılarda “demek ki Balyoz da Ergenekon da uydurma” düşüncesi yaratmaya matuf ‘gerçekler’ üretiyorlar halk tüketimi için. Ama esas işler ABD’deki Yahudi lobileri, siyaset, medya, akademi ve Hollywood’daki güçlü akrabalar vasıtası ile dönüyor. Bundan 8-10 yıl önce ABD’nin en büyük 5 networku olan NBC, ABC, CBS, CNN ve FOX’ un her birinin üst yöneticisi bir Yahudi idi. Kongre nasıl mı? İsrail yanlısı kararlar, mesela yardım kararları gizli oturumlarda tartışılmadan ve çoğunlukla ‘oybirliği’ ile çıkar.

    Bizde Mavi Marmara akabindeki fazla iyimser biraz da hamasi söylemler son günlerde yerini yukarıda mezkûr türden daha gerçekçi bir kavramaya bırakmış gözüküyor. Erdoğan’ınkinden sonra gerçekleşen Netanyahu-Obama ziyaretinin nasıl gittiğini Washington Post’tan Dana Milbanks “Netanyahu ABD’yi bozguna uğrattı. Beyaz Saray’a ABD bayrağı yerine beyaz bayrak çekilmeli idi” mealindeki ifadesinde özetlenmiş.

    Bu gerçekliği olduğu gibi görmek “demek ki bunlara bir şey yapılamaz” çaresizliğine itmemeli ahlaki doğrucuları. Evet, İsrail’in Washington’un en mutena muhitlerinde de Filistin’deki gibi yerleşim birimleri var, ama bu onun gücünün sonsuzluğu manasına gelmez. Şimdilerde hedefe İran’ı koyan İsrail’in Obama Amerikası’nın kendi desteğine ilaveten dünyayı da Irak’ta olduğu gibi yola getirmesine ihtiyacı var. Bu imkânsız değil ama Irak ve Afganistan’da İslam Dünyasına “sıkılmış yumruğunuzu açarsanız sıkarız” diyen Obama için kolay değil. Bu bağlamda İsrail için sahip olduğu kredinin önemli bir kısmını Türkiye’yi pasifize etmeye kullanmak pek rasyonel değil. Erdoğan’ın elindeki “uyuyan süpergüç” tesmiye edilen dünyanın vicdanı ve omurgalı lider imajının yanında siyasi avantaj olarak da bu gerçek var.

    Cevapla

    • Altan Alpay Says:

      Sayin Atalay,

      Cok tesekkur ederim, dun gece arayipta bunaladim guzel bir yazi. Zaman gazetesinden benzer bir yaziyi dun gece ODATV makalesindeki yorumuma ekemistim.

      Ozetlemek gerekirse bu blogun birilerini cok rahatsiz yarattigi kesin ve mantik cercevesinde ustesinden gelemeyeceklerine gore kisa surede belalti saldirilara baslayacaklarini ongorebiliriz.

      Zaten Zaman’da bir kac hafta once ‘Rodnik Balyoz’un Ekonomi Bakani Olacakti’ seklinde isinma turlarina basladilar, tahmin edilecegi uzere en cok kullanacaklari argumanlarda anti-semitik irkcilik olacaktir.

      Kirkpinar gureslerinde pehlivanlar birbirlerine el-ense cekerek yoklayip firsati bulunca alttan dalarlar. Bu yazi ve Zaman’da cikan benzerleri ile -simdilik- el ense cekip yokluyorlar, her an dalacaklarmis gibi bir izlenim birakiyor.

      Cevapla

  17. Fatih Says:

    Rauf Atilla Polat in yazisni okudunuzmu bilmiyorum ama Turkiyede olup bitenleri cok guzel ozetlemis kendisi..

    Ayrica balyoz saniklari hakkinda acitasyon kullanarak olayi dramatize etmeye calisanlarada cevap vermis.

    http://www.haberx.com/firavunlara_merhamet(19,w,8224,172).aspx

    Cevapla

  18. gnhdfn vsdvbd Says:

    Olayın adaletle ilgisi olmadığını son derece demokrat bir gazetecimiz 17 Ocak 2011’de sizle de röportaj yapılan El Cezire’de belirtti. Mehmet Ali Birand “This is not democracy this is a fight for democracy, it does not matter how many per cent of the documents are correct, even it’s 20 per cent” diyerek doğruluğa ve adalete ne kadar taraftar olduğunu gösterdi. Bu gazetecilerin de umurunda değil. Prensipler için mücadele edilmesini ne zaman anlayacaklar.

    Cevapla

    • Faiq Yəhyayev Says:

      Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değil mi?
      Bu siteyi açanlar, 28 şubatı yapan generaller, ve sen böyle düşünüyorsan bu iyi bir gelişme. Dava amacına ulaşmış demektir.
      Ama hiç sanmıyorum… çünkü, insanlar bunu söyledikten sonra bir ekleme daha yapıyor: …keser döner sap döner! yani bu yapılanların daha beterini yapmak için diş biliyorlar bir taraftan.

      Cevapla

      • fenerant Says:

        Yalanla, sahte belgeler ile Türkiye’yi yönledireceklerini sana tenekeler bunlar.
        Tenekeler zamanla paslaşır ve çürüyüp yok olup giderler. Çürümeyenleri İmralı da veya kendi yerleri olan silivri de çürütürler. Adam yerine koymaya bile değmez.

        Cevapla

        • Faiq Yəhyayev Says:

          Ben de bunu söylüyorum. Yani dava hala amacına ulaşmadı. Hala gizli, açık tehditlere devam. Daha çok dava lazım… Çok…

          Cevapla

          • Altan Alpay Says:

            “Durmak yok fasizm’e devam” demek istediginiz heralde.

            Dava amacina ulasmadi, cok haklisiniz, tek bir catlak ses kalmayincaya kadar komplolara devam etmek lazim.

            “Fethullah Gulen’e dokunup yananlar” listesinde sira Nedim Sener’e geldi heralde ki bazi sakirt arkadaslar sabirsizliktan olsa gerek Nedim’i arayip bos bogazlik ediyorlar:

            http://haber.gazetevatan.com/soner-yalcin-ve-arkadaslarinin-isi-tamam-sira-sende/360242/1/Gundem

            Keske Nedim’i arayip gevezelik yapmak yerine profesyonel davransalar yerlestirelecek sahte belgeleri ve nasil yerlestirilecegi daha detayli planlasalar, cunku son calismalar cok acemi usulu olmus, kaliteyi yukseltmemis lazim, Komplo dalinda ISO9000 alacagiz.

            Yazida soyle bir cumle dikkatimi cekti:
            “Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu bulunanların, Ergenekon soruşturmasını yürüten polisler olduğu anlaşıldığından beri uyarıların ardı arkası kesilmiyordu.”

            Bu cumle sadece Etyen Mahcupyan’in kaderi aynen soyadi gibi ‘Mapcup’ olmak mi diye dusundurtuyor.

            Mapcupyan’in ruh hali biraz bana Stockholm sendromunu hatirlatti, abartmis mi oluyorum, allah sifa versin.

            Cevapla

            • Faiq Yəhyayev Says:

              Tabi bu dava nadide bir faşizm örneği olduğu için, bu sitedeki bazı yorumlarda da dahil olmak üzere, bütün mağdurlar ve mağdur destekçileri durmadan “keser döner sap döner” atasözünü hatırlatıyorlar.

              2003de yapamadık ama bir daha fırsat geçerse affetmeyiz!

              Çok demokratça. Bir taraftan hukuk, demokrasi, öbür taraftan keser ve sap!
              Hürriyet, milliyet, ODATv deki ergenekon, balyoz haberlerinin altındaki kadrolu okuyucu yorumları nerdeyse hergün darbe çağrısı yapıyorlar askere. Batum’un kağıttan kaplanlarını saymıyorum….

              Bunlar halkın demokrat tepkileri. Darbecileri yargılamak faşistlik.

              Daha çok dava lazım çok…. Bu sözün üstündeki vatandaş (yukarıda) şu andaki iktidara “imralıyı” layık görmüş… (CHP’nin iktidarını hayal edecek kadar saf değilse…) Böyle bir rüyanın gerçekleşmesi sizce nasıl mümkün olabilir?

              Parola: keser , işaret:sap!

              Çok demokratça değil mi?
              Balyoz davsının sanıklarını mağdurmuş gibi gösterenlerin, demokratlık ve hukuka sığınmaları en az 11inci cdeki deliller kadar sahte geliyor bana.

              Cevapla

              • Kemal Says:

                Merhaba Faiq,

                Çarşının ortasında garezi olduğu bir adamı yakasından tutup durduk yerde yumruklamaya başlayan, arada sırada da çevreden gelecek olası müdahalenin önünü kesmek için yalan bir şekilde “Anama sövdü, anama sövdü” diye bağırarak yumruklarını açıklamaya çalışan adamı anımsatıyor yazdıkların.

                “Keser döner sap döner”den tehdit algısı çıkarmışsın onu anladım da, İktidar değişimi olasılığından darbe iması çıkarman tam bir yaratıcılık örneği olmuş. Beyhude çabanız var. 2007 yılında tutmuştu bu taktik. Aha bunlar iktidara gelip müslümanların kökünü kazıyacaklar propagandasıyla sağ kesimde saflar sıklaştırılmış ve %47 elde edilmişti. Artık milletin karnı tok. Daha da ileri gideyim muhafazakar dindarlar arasında cemaate diş bileyenler oldukça çoğaldı. Saflar zor sıklaşır.

                Kimsenin intikam hırsı gözünü bürümüş durumda değil. Biraz cemaatin durumundan yola çıkarak herhalde öbür tarafta da durum benzerdir diyerek böyle bir çıkarsama yaptığınızı tahmin ediyorum. Valla benim gördüğüm en azından bu sitede asaiş berkemal. Ama şu açık, bu yapılanların (eğer söylendiği gibi delil yaratma, iftira v.b. şeyler varsa) cezası verilecek. Bu intikam değil. Bu hukuk. Bunu siz de ben de hepimiz de savunmalıyız. Hep birlikte keser döner sap döner demeliyiz. Bugün oturdukları koltuktan aldıkları güçle yaptıklarını saklayanlar beklesin. Daha çok anefi Avcılar çıkacak. Çıkmaması mümkün mü?

                Cevapla

                • Faiq Yəhyayev Says:

                  Keşke iktidarlar normal yollarla değişebilecek evrimi tamamlasak da iktidar değişse…
                  Dün genel kurmay başkanı ve ordu komutanları generalleri ziyaret etti, bugün subay eşleri anıtkabirde idi.

                  Bu gibi davranışların artarak devam edeceğini ve bunların hepsinin halkın önemli birçoğunluğunu olşturan eski DP tabanında hiç de hoş hatıralar canlandırmayacağını sanıyorum.

                  Tabii 3 yazarı birleştirip daha çok emniyet müdürlerine kitaplar yazdırılabilir. Belki daha az mantıksal hatalar yapılır bu kitaplarda. Baskıdan önce ulaşabilirseniz siz de tashih etmeye çalışın belki çorbada tuzunuz olur.

                  Cevapla

                  • Kemal Says:

                    Emniyetten kitaplar geleceğini Soner Yalçın’a isnat edilen suçlamadan anladık zaten. Beklenen bir gelişme. Ama baskıdan önce bana yollayacaklarını hiç sanmam! 🙂

                    Öte yandan merkez sağda safları sıklaştıracak bir eylemlilik konusunda fazla beklenti içerisine girme derim. Diğerlerinin zekasını küçümsemek olur. Ama şu net KPSS’de cemaat parmağı v.b. adaletsizlikler ve kayırmacılıklardan vurularak cemaat + çekirdek Ak Parti’nin izole edilmesi gene beklenilecek bir hareket olurdu.

                    CHP’de Baykal sonrasında parti içerisinde daha fazla sayıda düşünen ve politika üreten insanlara yer açıldı. Sağolsun Baykal’ın pek ihtiyacı yoktu. O herşeyin en iyisini biliyordu ve hep haklı çıkıyordu. 🙂 :p

                    Cevapla

                  • Altan Alpay Says:

                    Faqih,
                    ‘3 yazarı birleştirip daha çok emniyet müdürlerine kitaplar yazdırılabilir’ yazmışşın.

                    Bende Baransu’nun Mösyö kitabını kaç şakirt yazdı diye düşünüyordum, belki ki hangi kitabı kaç kişi yazdığı senin uzmanlık alanın, bir fikrin vardir, bizi aydınlatırsın?

                    Hanefi Avcı’nın kitabından yaklaşık 3 ay sonra piyasaya çıkaran baransu acaba bu kadar kısa sürede nasıl bu kitabi nasıl yazdı?

                    Bir kismini internetten apartmis (Yasin Oğuz, liberalses.com), önsözünü Asım Bezirci’nin “Orhan Kemal” kitabindan aynen geçirmiş.

                    Geri kalanini da CDPS’den (‘Cemaaat Distributed Processing System’) yararlandı heralde. Her Şakirt bir sayfa yazsa değil 3 ayda bir kitap, haftada bir ‘Encyclopaedia Britannica’ bile attırılabilir.

                    http://www.odatv.com/n.php?n=mosyoyu-kimler-yazdi-2411101200
                    http://www.odatv.com/n.php?n=bravo-medyatava-1312101200
                    http://www.ihlassondakika.com/haberdetay2.php?id=333839 <= TRIVIA: Bu link ihlas sitesinde ne ariyor?

                    Cevapla

              • fenerant Says:

                Faiq Bey;

                Akıllı düşmanı (veya rakibi) akılsız olanına yeğlerim.
                Karşısındakini, saf zanneden veya iddia edenlere ise sadece gülerim.

                Cevapla

              • Altan Alpay Says:

                > 2003’de yapamadık ama bir daha fırsat geçerse affetmeyiz!
                Yazımı tekrar okudum ama yine de öyle bir ima alamadım, nereden aklınıza bu düştü merak ettim?

                Cevapla

    • inor Says:

      Mehmet Ali Birand sahte belge işinden iyi anlar. Sahte masraflar göstererek TRT’yi dolandırdığı için dolandırıcılıktan hüküm giymiştir.

      Cevapla

  19. drunkenknight Says:

    _Zir Vadisindeki gömüldüğü iddia edilen mühimmatın video görüntülerinde binbaşıyla başçavuş arasında geçen konuşmada binbaşı, şu minvalde birşeyler söylemişti: ‘Ne bulacaklarını biliyor bunlar…’ bu cümle kafama takılmıştı o görüntüleri izlerken be dinlerken…

    _“Arkadaşlar, digital korsanlık yoluyla üretilmiş bir delil nedeniyle tutuklandılar. 28 Kasım 2010’da ofisimizdeki bilgisayara spam yani virüslü bir dosya gönderiliyor. Bir saniye tarıyor ve siliniyor. Dosya bilgisayarımızda kalıyor. 30 sayfalık bir ‘Ergenekon’la ilgili bir dosya. ”’Arkadaşlar bu dökümanın çıktısı mahkemeye verilerek tutuklandılar.”’

    Savcılığın ve nöbetçi mahkemenin bu olayı dikkate almadığını savunan Yurdakul sözlerine şöyle devam etti:
    “Savcılık bunun ne şekilde bizim bilgisayarımıza girdiğinin izahını vermiyor…..” ve yine Yurdakul ne diyor odatv çalışanlarının 2009’dan beri telefonla teknik takip altında olduklarını. Zir Vadisindeki konuşmayla beraber düşünüldüğünde ‘Ne Bulacaklarını biliyor bunlar…’ ifadesi daha da kuvvetleniyor zihnimde…

    Cevapla

  20. fmerakli Says:

    Bu blog yazisini altina basindan alinti yapmak adet oldu, adeti bozmayalim. Asagidaki yazi ordudan atilan (murteci oldugu icin degil komunist oldugu icin – o zamanalr o modaydi), sonra mahkeme karari ile gorevine geri donen, en nihayetinde TSK’dan istifa eden Namik Cinar’in Balyoz plan semineri uzerine yazisi..

    Belki asker kokenli ya da askeriyeyi yakindan taniyan blog yorumculari (hatta belki Dogan ve Rodrik) bu yazi hakkinda ne dusunduklerini ifade ederler…

    ————————-

    Namik Cinar, 19 Subat 2010, Taraf

    Ne zaman TV’nin kanallarında gezinsem, hop oturup hop kalkıyorum yerimde, çoğunuz gibi.

    Her gün göre göre en yakın hısımlardan bile daha aşina olduğumuz “kadrolu bilirkişiler”den bâri bir tanesi olsun, kalkıp da bir gün, hiç değilse “şu konuda bilgim yok” falan dese, dişimi kıracağım Allah için.

    Bu kadarı hem fazla, hem halka saygısızlık, bana sorarsanız.

    “Balyoz Semineri”, bir darbe plânı mıydı, değil miydi?

    Şeyhülislam Yahya’nın dizelerindeki gibi, “söyleyenler kendini bilmez, bilenler söylemez” bir çizgide seyrediyor bu konudaki yorumlamalar, adeta.

    Bakın, bir kez daha anlatıyorum:

    Silahlı Kuvvetler, ülkemizi muhtemel bir dış mütecavize karşı savunmak maksadıyla ihdas edilmiş, görev ve sorumluluk sahaları önceden belirlenen birliklerine eğitim ve tatbikatlar yaptırarak harbe her an hazır olmakla yükümlü, Yürütme’nin emrindeki bir devlet kuruluşudur.

    Bu yükümün yerine getirilebilmesi için her seviyedeki birliklerin karargâhları, kendilerine tahsis edilmiş olan bölgelerdeki görevleri için “savunma plânları” yaparlar. Bu plânları, tıpkı “yapboz”daki parçaların yan yana getirilmelerinde olduğu gibi, birbirleriyle uyumlu bir şekilde birleştirirler. Birliklerin yıllarcadır kendi bölgelerinde yaptıkları “arazi tatbikatları”ndan ve aynı arazilerin maketleri üzerinde gerçekleştirilen “kum sandığı”, haritalar üzerinde de “plân tatbikatları” ve “harp oyunları” gibi nazarî çalışmalardan çıkarılan derslerle test ederler ve geliştirirler.

    Sürekli gözden geçirilerek tekâmül ettirilen ve yurdun tüm sathını kapsayan bu plânlara, Silahlı Kuvvetler’in “Genel Savunma Plânı” denir. Devamlı gözden geçirilmelerinin bir nedeni de, terhis edilenlerin yerlerine askere alınan erbaş ve erler ile, emekli olan ya da tayinle sürekli yer değiştiren subay-astsubay kadrolarının, bu plânlardaki görevlerine vâkıf olmalarını sağlamaktır.

    Genel savunma plânları, “muharebe sahası ön bölgesi”nde “örtme ve keşif, oyalama muharebesi, asıl muharebe hattının savunulması, karşı taarruz” vb. gibi, düşmana karşı yapılacak her türlü “muharebe şekilleri”ni ihtiva ederler.

    Ama aynı zamanda, “muharebe sahası geri bölgesi”ndeki “emniyet tedbirleri”ni de içerirler. Geri bölge emniyeti demek, düşmanla savaşmakta olan birliklerin “en zayıf yeri” olan arkalarının korunması demektir.

    Muharip unsurlar, düşmanla dövüşürlerken kafaları meşgul edilmemeli, bir de arkalarını düşünmek zorunda bırakılmamalıdırlar.

    Ne ki, bu muharip birlikler, geri bölge emniyet tedbirlerini genel savunma plânlarına dâhil edecek olsalar bile, düşman karşısındaki hiçbir kuvvetini bu maksatlarla görevlendiremezler. Sahnede Hamlet’i oynarlarken, arkada çıkan yangına oyuncular koşmazlar.

    Taktik nedenlerle yapılan “geri çekilme” hareketleri hariç, düşman karşısından başka amaçlar için kuvvet çekilemez veya kaydırılamaz. Savunmaya geçildiğine göre, mütecaviz kuvvetlidir ve tek bir erin dahi önemi vardır. Nitekim, bu saha ve özellikle “asıl muharebe hattı”, Atatürk’ün askerlerine “size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum”, dediği yerdir.

    İşte bu nedenlerle, “muharebe sahası geri bölgesi emniyet tedbirleri”, başka unsurlar tarafından yerine getirilir.

    O yüzden, kılıfına uydurduğu bir senaryoya dayanarak bu konunun seminerini yaptığını söyleyen o ordu komutanına yöneltilecek ilk soru; “orduyu, nasıl olur da düşman karşısından çekerek, İstanbul’un üstüne çökertir de, onu tepelersiniz?” olmalıdır. Bunu Harp Okulu’ndaki taktik dersinde yapacak olsanız, sınıfta bırakırlar sizi.

    Madem geri bölge emniyetini plânlıyor ve ona çalışıyorsunuz, nerede bölgenizin Jandarma bölge ve il komutanları, yurtiçi bölge komutanları, yerleşim yerlerinin valileri, emniyet müdürleri, kaymakamları, hatta belediye başkanları, sivil savunma teşkilâtının yetkilileri, MİT ve varsa milis unsurları? Bunları o seminere davet etmiyor musunuz? O tedbirleri büyük oranda üstlenmeleri gerekecek olan bu kimseler neredeler?

    Hatta belki de itfaiye teşkilâtı yetkilileri, büyük hastanelerin sorumluları yerine; birlikleri ve kendileri, savaş alanındaki komuta merkezlerinde olması gereken kolordu, tümen, tugay komutanlarının ve karargâhlarının orada işi ne?

    Ben söyleyeyim size, işlerinin neler olduklarını. Askerî bir “harekât plânı” işleniyormuş gibi yapılarak, siyasal sisteme G günü S saatinde el koymanın provasını kılıfına uydurmaktır, bütün yaptıkları.

    Geri bölge emniyet tedbirleri adı altında, genel savunma plânlarının bir parçasıymış gibi yapılagelen bu “müdahale plânları”, özellikle “bin yıl sürecek olan 28 Şubat süreci”nden sonra, provaları seminer adı altında ister yapılsın ister yapılmasın, üst karargâhlarca artık bu maksatlara dönük anlayışlarla ele alınarak her yıl güncellenecekler, geliştirilecekler ve “devamlı emirler, talimatlar ve plânlar” kapsamlarında, rutine dâhil edilerek dosyalanacaklardır. Binlerce sayfalar dolusu olarak, oradan buradan fışkırıyor olmalarına, o nedenle şaşırılmamalıdır.

    General rütbesi seviyesinde komuta edilen birliklerin karargâhlarında varolan ve birbirilerini hiyerarşik olarak tamamlayan bu müdahale plânları, ya en tepelerdeki generallerin bireysel siyasal hırslarına, ya da hangi partinin iktidarda olduğuna, yahut genel konjonktüre bağlı olarak; bazen dosyalarda uyuyarak, bazen de atağa kalkarak karşımıza dikilirler.

    General Çetin Doğan’ın zirve yaptığı 2003 yılı ile, diğer senelerdeki durağanlıkları ya da farklılıkları, bu çerçevelerde değerlendirmek yerinde olacaktır.

    Dünyanın doktrinsel serbestîlere en kapalı alanlarından biri “din” ise, diğeri de “askerlik”tir, bana göre. Yorumlarını yaparlarken, tıpkı “Kur’an”dan bir milim dahi ayrılamayacak olan din adamları gibi, askerler de “talimnameler”in yazdıklarını “kesin birer veri” olarak almakla mükelleftirler.

    Bir tüfeğin hangi elle, hangi parmaklarla, neresinden tutulacağı, ya da nasıl çöküleceği, yahut muharebeler esnasında, kimin hangi prensiplerle hareket edeceği, harfi harfine belirlenerek; doktrinsel askerî kavramlar üretme salâhiyeti kimselere tanınmamıştır.

    Biraraya gelip, eğer ellerindeki talimnamelerin yazmadıkları meselelerin “hâl tarzlarını” konuşuyorlar ve maketsiz, haritasız ve mikyassız “done”lerle, görev dışı tatbikatlar yapıyorlarsa, bilesiniz ki, şerefli askerlik mesleğinden uzak bir yerlerde dolaşıyorlar, demektir.

    Şimdi söyleyin bakalım; Balyoz Semineri bir “askerî müdahale plânı provası” mıdır, yoksa değil midir, “hâlâ”?

    Cevapla

    • Kemal Says:

      “…Şimdi söyleyin bakalım; Balyoz Semineri bir “askerî müdahale plânı provası” mıdır, yoksa değil midir, “hâlâ”?…”

      Demiş bence provasıdır. Ama buradaki kilit kelime “BENCE”. Hukuki karşılığı yok.

      Bunu bilmiyorlar mı? Biliyorlar. Savcısı, emniyeti, hükümeti ve hakimi. Yapılan ne? Delil yaratma.

      Bu noktada bu durumun “BENCE” si yok. Bu durum nitelikli dolandırıcılık, devlet içerisinde çete kurup anayasaya aykırı davranma. Bu durumun hukuki karşılığı var. Ve o gün gelecek.

      Yazık ki o gün bu delilleri yaratan polis memurları çete oluşturmaktan hapse atılcaklar ve hukukun gereği de o kadar olacak. Emniyet müdürleri “Aaa şaşkınız, bu alt kadro neler yapmış. Biz gereğini yapacağız. Halkımız canını sıkmasın.” diyecek. Savcılar, ne yapalım emniyet böyle dosya hazırladıydı diyecek. Hakimler “Ben önümdeki dosyaya göre karar verdim”. diyecek. Yandaş medyanın bir kısmı “28 Şubat döneminde de İstiklal Mahkemelerinde de benzer hatalar yapılmıştı o zaman niye ses çıkarmamıştınız” diye soracak. Bir kısmı ise yeni gücün yanındaki yerlerini almış, kimisi “Kimse kızmasın kendimi yazıyorum.” diye yazacak kimisi de bugün kendisinden daha yandaş olanların yazdıklarını sürekli tekrarlayarak kendilerinin aslında masum olduğunu ima edecek.

      Bu forum o gün halen piyasada olursa, Faiq Yahyayev “Fethullah Hoca o günlerde zaten hak yolunda haksızlık yapılmaz diye yazmış, ve bu çürük kişileri uyarmıştı. Koca cemaatte herşeyden o sorumlu olamaz. Önemli sorunlarla, Obama’yla, Ortadoğu’da ki değişimle ilgileniyordu, demokrasiyi getirmeye çalışıyordu. O çürükleri ayıracak zamanı yoktu. Hem de o kadar büyük sorunlarla uğraşırken cemaat içerisinde bir ayrışmaya izin veremezdi. Kaldı ki, kureşyliler de kötüydü, sonra müslüman oldular. O çürüklerin bir kısmı tedavi edildi, iyi müslüman oldular. Hoca merhametlidir. Siz anlamazsınız bunu. İstersiniz ki sert olsun. Azarlasın. Ama hocanın yaradılışı böyledir, o nezaketle yoğrulmuştur ….” v.b. açıklamalar yazacak.

      Fmeraklı o gün ne yazacak? Aslında bu delil yaratma sürecinin medya ayağı, siyaset ayağı ve bürokrasi ayağı var, bütün bunları en alttaki 3-5 polis yapmış olamaz mı diyecek, yoksa delillendirilmeden olsa olsayla bu dava açılmamalı, insanlar suçlanmamlı mı diyecek? Daha da ileri gidelim, birileri imzasız cd’lerde deliller bulmaya başlayınca, bir mahkeme kurulup insanlar tutuklu yargılanmaya başlarsa, bugün ki kadar sakin yazabilecek mi? Ben bunu çok merak ediyorum. Kendi adıma ben o gün, bugün duruduğum yerde duracağımı biliyorum. EĞer o gün de birilerinin delil yarattığını hissedersem, aynen bu şekilde buna isyan ederim.

      Cevapla

      • fenerant Says:

        sizi sadece alkışlayabilirim.

        Cevapla

      • fmerakli Says:

        Kemal,

        Genelde Balyoz davasi ozelde de davada sunulan deliller ile ilgili soylediklerin o kadar ak ve kara degil. Ortada cevaplanmasi gereken bir suru soru isareti var. Ornegin Levent Ersoz internete dusen bir ortam dinlemesinde, Dogan Pasa komutasindaki seminerin sonuc raporunun KKK gozlemcisi tarafindan KK Komutani Aytac Yalman’a ulastirilmasinin sonrasinda 19 Mart 2003’teki Yalman ve Ozkok pasa;arin gorusmesi icin su ifadeyi kullaniyor:

        “19 Mart 2003; bu tarih çok kritiktir. Aytaç Yalman, gidip Hilmi Özkök’e komutanların hepsini gammazladı”

        O tarihlerde neler yasandigina iliskin Aytac Yalman ve Hilmi Ozkok’un mahkemede dinlenilmesi gerekiyor. Plan seminerinde Istanbul’un uzerine cokmenin, halki tepelemenin, hukumete ultimatom vermenin ve milli mutabakat hukumetinin tartisildigini biliyoruz ve bunlar gercekligi tartisma konusu yapilmayan ses kayitlarda geciyor. Yine o kayitlarda Erdogan’dan Tayyip diye bahsedildigi, kabinenin kimi uyelerinin ve bazi belediye baskanlarinin isimleri ile plan seminerindeki tartismalara konu olduklarini, bu nedenle iddia edildigi gibi jenerik bir senaryonun sozkonusu olamayacagini da biliyoruz.

        Sen kendi adina CD’ler sahte dava acilmasin diyebilirsin, ama ben sadece plan seminerindeki tartismalarin bile anayasal bir suc oldugunu dusunuyorum. Davada delillerin degerlendirmesini mahkeme heyeti yapacaktir. Sana sadece saniklarin tutuklu yargilanmalari ile ilgili itirazin noktasinda katilabilirim ki o konuda ne dusundugumu defaatle bu blogta ifade ettim, gecmis yorumlarima bakabilirsin…

        Cevapla

        • Bulent Murtezaoglu Says:

          Bu anlattiginiz taraftan, seminer uzerinden ve zincirleme sorumluluklari olan komutanlarin ifadeleri, belki — ust kademede boyle supheler oldu ise — askeriyenin (belki resmi olmayan) ic istihbarati filan uzerinden gidilse burada konusulan seylerin hic geregi kalmayacak herhalde. Bunun yerine gercek olmayan seyler iddia ediliyor inatla basinda. Bu niye boyle anlamiyorum. O Yalcin’da bulundu denen turden bir plan baska yerde de mi var acaba?

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Haklisiniz Bulent Bey, tartisilmasi gereken onca sey varken Golcuk’ten cikan ve bir astsubayin esine ait 2009 tarihli sigorta policesinin yer aldigi belgenin ustverisinde son kaydetme tarihi olarak 2003 yilinin gorunmesi gibi konulari bile tartisiyoruz ki hatirlarsaniz bu konuyu blogta ben gundeme getirmistim – bir ozelestiri olarak da kabul edebilirsiniz bunu! 🙂

            Yalcin’da bulundugu soylenen plan baska yerlerde var mi sorusu onemli bir soru. Bu soruya savcilarin da cevap arayacagini tahmin etmek zor degil, o nedenle onumuzdeki gunlerde yeni arama kararlari cikarsa sasirmamak lazim.

            Cevapla

            • Bulent Murtezaoglu Says:

              Yok yok benim kastim Yalcin’da bulunan planin kopyasi baskasinda da var midir demek degildi, obur kanatta (ki ayni istikamette bir agizdan yalan yaziyorlar, bunu biliyoruz) da mi su denecek bu yapilacak diye plan mi dolasiyor diye hinzirlik ediyordum.

              Ben aslinda boyle genis arama izinlerinden, ne cikarsa bahtima diye secilen insanlarin her seyinin didik didik edilmesinden hoslanmiyorum. Bizim kanunlar belli ki musait bunlara, o ayri.

              Yalniz, kisitli devlet yetkisi filan yaklasimi bir yana millet bunlardan tirsiyor. Eski solculardan birinin kitabinda vardi, darbe mi olmus ne olmussa yine oyle bir zaman. Taktik olarak posta ile bildiri dagitmayi dusunuyorlar veya yapiyorlar, ama ellerine boyle bir sey gecen insanlar bunlara ya dusman oluyor ya da dusman kesilir diye korkup o isi yapmaktan vazgeciyorlar. Oyle ya, oyle bir seyin sizde bulunmasi veya size gelmesi ‘tehlikeli’.

              Devletten bu tur mesajlar cok kolay aliniyorlar. Ben TVler ne gosteriyorlar tam bilmiyorum ama bir suru polis koli koli esya tasiyor filan diye defalarca oynatiliyorsa o mesaj alinmistir.

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Pardon, ben isin hinzirlik kismini kacirmisim, ama dogru olabilir; kimin ne yaptigi belli degil.

                Elestirme amacli soylemiyorum yanlis anlasilmasin ama subay eslerinin bile hak, hukuk, adalet diyerek sokaklari asindirdigi gunler yasiyoruz. Gazetelerin yalancisiyim, yuruyuste “Askere uzanan eller kirilsin” diye slogan da atmislar, bunu cok tasvip etmedigimi soylemeliyim.

                Ben olaylari televizyondan takip edemiyorum yurtdisinda oldugum icin, bazen haberleir ya da gundemde one cikan programlari internetten seyretmeye calisiyorum, ama dediginiz gibi koli koli belge tesiyan polsi goruntulerinin psikolojik bir etkisi olacaktir…

                Cevapla

  21. Bekir L. Yildirim Says:

    Burada gariban, sahipsiz, dünya medyası dışında propaganda mecrası bulunmayan Doğan-Rodrik’lere pon-pon -kız-oğlanlık yapma gibi şerefli bir görev üstlenen “benim insanım aptal, cahil ama düzelecek” telinden çalan çağdaş, laik, (bir çoğu düzgün cümle kurmaktan aciz ama olsun, o kadar kusur kadı-kızında da bulunur. Önemli olan audınlatmaktır), sosyal-demokratlar Balyoz’a David Copperfield sanatı uygulamakla meşgul iken diğer bir komedyen Ergenekon’un avukatlığından vaz geçmiş, bizzat üye olacakmış. Ahmet Altan vaziyeti nakletmiş:

    *************
    Kalktı “Nerede Ergenekon, gösterin ben de üye olacağım” dedi.

    Ergenekon’a üye olmak isteyen bir ana muhalefet partisi lideri.

    Başbakan Erdoğan da ona dün unutulmaz bir cevap verdi.

    “‘Nerede, gösterin bana gideyim üye olayım’ diyor; git Danıştay’ın ikinci dairesine, orada gör. Yeri orada! Diyarbakır’ın karanlık sokaklarına git, bir gece vakti, ensesine kurşun sıkılanların izinde aradığını bulursun! Çorum’a git, Sivas’a git, Kahramanmaraş’a git, Gazi Mahallesi’ne git, kanlı 1 Mayıs’ın yaşandığı Taksim Meydanı’na git, oralarda, aradığının izlerini bulursun. Orada zaten onların üye kayıt büroları var. Hemen orada seni kaydederler. Ne diyeyim ben buna! Hiçbirini yapamıyorsan Dersim’e git!”
    ****************
    Hamiş: Sahi Aklıma gerlmişken buradaki cağdaş, aydın, vicdanı gariban, sahipsiz “underdog” için sızlayanlar. Aynı yazının Ingilizce versiyonunu Fetolar basmış! Koşunsana “benim halkımda benim gibi aydın olsa, çağdaş adam dediğn darbeci faşist ve cehaletin,cüretinbe haiz olur”” demindeki Hali Taşçı Galile ve saire Vatan sizden hizmet bekliyor!!

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Fasa-fiso yazarak fasa-fiso olmanı inatla ispat etmene gerek yok…

      Cevapla

    • fenerant Says:

      CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben
      de sayın Başbakanın sözünü tutum, adrese baktım, Sivas Davası’na baktım, karşıma
      Hayati Yazıcı çıktı. Hayati Yazıcı kim? Herhalde Başbakan biliyordur, mesai
      arkadaşı, kimin davalarını üstlenmiş Hayati Yazıcı?” dedi.

      Cevapla

    • emre Says:

      Dersim katliamini da mi Ergenekon yapmis? Vay anasini, sayin seyirciler, her sucun arkasinda bu orgut cikiyor.

      Cevapla

  22. Bekir L. Yildirim Says:

    Taşcı, sana küfürden başka bir şery öğrertmedfiler mi evlat? Hakkımda bildiğn tüm kelimeleri saydıktan sonra biraqz da fikir işine girsen?

    Eğer Dani senin sweviyemdekilerin değerli ferlsefesini okuyup ta “useful morons” diyorsa kendisi de zannedildiği kadar akıllı değil. Zira perişan halin ile ancak liability’sin. Muhatap almadığıma şükret. Haa bir de buradaki Ergenekon_Balyoz-perver taifeden bazıları da anında IQ’nu ölçtüler ama “bizden” diye susuyorlar. Maskotluğunu bil büyükler konuşurken sus.

    ****************
    Dani, görüyorsun manzarayı. Şakşakçılarının kalitesi de IQ’su da ortada. Sahi ne bekliyordun ki? Entellekrüel-Ergenekoncu, laikçi-düşünür? Bu durumlara düşmek zorunda deeğildim sen Dani! Scrikks dolmakalem ve Harvard. İkisi de kaliteyi çağrıştırıyor. Bu saadece “naapiyim kayınpeder işte” diye açıklanamaz. Hele hele bir Yahudi’nin buna hiç hakkı yok. O zaman akla gelen tabii soru: Balyozcu Cetin acaba ekonomiden sorumlu devlet bakanlığı mı vaad etti? 1. Ordu çiftiğinden aile ve dostların nasıl istifade ettiğini biliyoruz (Bkz. emir subayının Aziz Üstel’e mektubu)lakin bunda ne var ki? Bunu yapmayan generale keriz derler. Bu kadar küçük menfaat için kamikaze yapmaz benim bildiğim Rodrikler.

    “İsrail’in menfaatleri ile örtüşüyor da ondan” teorisi de pek akla yatkın değil. Richard Perle, Frank Gaffney, Daniel Pipes, et al. da en az senin kadar neoconmen. Onların ajandasının başlarında değil “Türkiye’deki
    İslamofaşizm” yaygarası. Şu sıralar onlar da İsrail ile birlikte derin doodoo içindeler.

    Evet daha derin bir sebep olmalı bir rasyoneş Yahudi için.

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Bekir_L Yıldırım, faso-fiso dan başka bir şey yazsa da okusak…
      Taşçı diyorsun, küfür etme diyorsun,evlat diyorsun,IQ diyorsun.,vs. Özetle hep faso-fiso diyorsun…
      Birtek sahte CD’leri yaratan sahtekarlara niye kol-kanat geriyorsun, onu yazmıyorsun. Samanyolu’nu biraz az seyretsen….

      Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Faso-fisoyu okurken atlamışım. Bülent_L_yıldırım yazıyor.
      “Hele hele bir Yahudi’nin buna hiç hakkı yok.”
      Bülent_L_yıldırım işte budur.
      Teşekkürler…

      Cevapla

    • fenerant Says:

      Evet daha derin bir sebep olmalı bir rasyoneş Yahudi için.

      Yorum tarafından Bekir L. Yildirim — 19 Şubat 2011 @ 20:36 |

      Bu adamın derdi başka. Aklını yahudilerle bozmuş.
      Irkçılık mı yapmaya çalışıyorsunuz.
      Başka kapıya kardeşim bizim dükkan kapalı.

      Cevapla

      • Halil Ata AŞÇI Says:

        Sevgili Fenerant,

        Cemaatcıların genel hastalığıdır bu. En büyük nedeni de Samanyolu TV dir. Vatan Gazetesine yazarken 8 takma adla aynı uslupla yazan birini farkettim. Adamı afişe ettim. Bu sefer benim adımı kullanarak yazmaya başladı. Bir takma adıyla kendisini Alevi olarak tanıtıyordu. Aleviler adına ortamı provakate etmek için yazıyordu. yobaz dinci.
        Al birini vur öbürüne…

        Cevapla

        • Faiq Yəhyayev Says:

          Halil Bey,
          Şu anda (Hürriyet ve Milliyetteki) komutan ve askerle ilgili haberlerin altında “Tanırım benim komutanımdı. Çok iyi bir komutandı…” türü yorumlar var. Tıklıyorsunuz, tek bir yorum yapmış hepsi bu. Bunlara ne dersiniz? Bunlar da dinci yobaz mı? Yoksa ilerici yobaz mı?

          Cevapla

          • acracia Says:

            Bu suc mu? Cunku ben bunu her tur konuda yorum yazmis insanda genis bir yelpazede goruyorum. Ama sizin canhiras bir sekilde cemaati savunmanizi da cok manidar gorunmeye basladi. Yukarida yazdiginiz cok manidar:

            “FG 28 Şubatta orduya sükuneti koruyucu mesajlar vermek (bugün bazılarının 28 şubatı desteklediğini iddia ettiği mesajlar) yerine, gerilimi tırmandırsa idi ve ülke soft-coup’dan kanlı bir darbe yada iç savaş durumuna sürüklense idi bugün hepimiz daha mı mutlu olurduk?
            Cevap evetse diyecek bir sözüm yok…

            Hayır ise cemaatin 28 şubatı desteklediği gibi bir eleştiri mantıksal tabanını otomatik olarak yitirir, bu sözü tekrar edenleri genetik cemaat muhalifi pozisyonuna indirger.
            (Genetik bir muhalifle tartışmak mümkün olmaz, olsa olsa uzlaşılabilir belki…)”

            Bence bu soylediginiz tam da yukarida ona buna yakistirdiginiz “postal yalayici” etiketinin tanimidir. Bu kelimeyi ben sarf etmem. Ama acilimini yapacak olsaydik, yukarida herkese yakistirdiginiz bu yaftanin tanimi bu olurdu.

            Ki ben bunun da arkasinda dusunup belki mantikli bir seyler arayip bulurdum, siz bu kadar elinizi acik etmeseydiniz. Tebrik ediyorum.

            Cevapla

            • acracia Says:

              Sunu da ekleyeyim: 12 Eylul’u de desteklemis gorunuyor sizin bu nedense pek savundugunuz Fethullah Gulen. Solcular kiyima ugratilirken sesini cikarmamis. Yani munferit degil. Biraz yakin tarih ogrenin.

              Yani sizin buraya gelip 28 Subat’ta ne yaptiniz diyebilmek icin, once bunlarin
              hesabini dusunmeniz gerekir. Elinizi cok acik ettiniz. Kendinizle tam anlamiyla celisiyorsunuz.

              En cok uzuldugum sudur:

              Ben bu cemaatin icinde herkesin bunun hedefi olmasini da istemem. Anadolu’da fakir ve okuyamayan akilli cocuklari eskiden askeri okula verirlerdi, simdi cemaatin okullarina veriyorlar; yurtdisindaki okullarda kulturel misyonerlik diyebileceginiz (ama katilirsiniz ama katilmazsiniz) faaliyetleri de var. Bir cok insan belki degisik idealler ugruna giriyor bu cemaate. Bunlarin hepsini bir kufeye koymak da yanlis; ben bu insanlarin bir gunahi olmadigini dusunuyorum. Olayin siyasi ve hukuki boyutu ise baska.

              Ama Faiq Bey, siz ve sizin durusunuz iste bu insanlari bile saibe altinda birakiyor. Yazik gunah bu insanlara. Sizin gibiler yuzunden bir suru insan kin besliyor bu cemaate. Elinizi cok acik ettiniz. Yazik.

              Cevapla

              • Altan Alpay Says:

                Bende Cemaat’in sadece hayir isleri ile ugrasan alt kadrolari için cok üzülüyorum.

                Ayrica buradaki tartismalarda Cemaat nevi şahsina munhasir tartismalarda kesinlikle alt kadrolari kast etmediğimi ve tam tersine onları tenzih ettigimi de belirtmek isterim.

                Aslında alt kadrolarda da bazı konularda rahatsızlıklar var ama genel anlamda cemaatler pek demokratık yapılar olmadığı için ‘kol kırılır yen içinde kalır’ durumu söz konusu. Cemaatlerin şüpheye düşüp şirke girenleri uzaklaştırma gibi kötü bir huyu var.

                Geçenlerde çok eskilerden üniversite’den tanıdığım kesinlikle iyiniyetinden şüphem olmayan ve cemaat saflarında alt kadrolarda hizmet veren bir arkadaşla karşılastım. 20 yıllık hukukumuza dayanarak damardan Cemaat ve CIA ilişkisini ne düşündüğünü sordum. Bana “Bazı şeyleri mantık çerçevesinde açıklamak çok zordur yada imkansızdır, boyle durumlarda öyle olmadığına inanmak gerekir” mealinde bir cevap verdi. Size yukarıdan böyle mi açıklıyorlar diye sordum, ‘evet yani’ şeklinde kafasını salladı.

                Cemaatler biat üzerine binaa edilmiş, askeriye gibi emir-komuta zincirinde hareket eden eleştirinin sorgulamanın yapılmadığı anti-demokratik yapılar. Müritler için gönüllü olarak kendini teslim etme durumu söz konusu.

                Bu yüzden olayları kendi açısından yönetmek isteyen dış mıhraklar açısından cemaatler ağız sulandırıyor. Çünkü şeyhi ensesinden yakaladığınız zaman tüm cemaat kayıtsız koşulsuz biat edeceği için müthiş bir manipulasyon kabiletine sahip oluyorsunuz.

                Cemaatleri kontrol etmek mesela askeriyeyi kontrol etmekten çok daha risksiz çünkü askeriyede her zaman başkomutanı satın alırsınız fakat her an emir-komuta zinciri dışında tepkiler gelişebilir. Tarihte emrindeki subaylardan tarafından devrilip tuvalet temizlemek zorunda kalan kaç başkumandan yazıyor kimbilr ama müritleri tarafından devrilen şeyh henüz yok.

                Hele hele siyasi partiyi ele geçirip kontrol etmek çok daha zor bir olay, çünkü parti içinde her zaman rekabet, her zaman hizipler var, parti başkanının ensesinden tutsanız bile binbir tane hizipi aynı anda hepsini kontrol etmeniz çok zor.

                “Diktator CHP, Diktator Baykal” diye yandaş basın senelerce yayın yapmıştı ama ne oldu, diktator dedikleri adam ve tüm kadrosu bir kaset komplosu ile al-aşağı edildi.

                Bu yüzden cemaatler manipulasyon aracı olarak arkası güçlerin aracı olmaya devam edeceklerdir.

                Cevapla

                • acracia Says:

                  Altan Bey:

                  Nasil askeriye topyekun sudur, darbecidir diyene karsi cikarsam ben de Gulen cemaatine topyekun ayni muameleyi yapana da karsi cikiyorum.
                  Ben de bunu soylerken, butun bir cemaati topyekun kast etmiyorum o sebeple.

                  Ama sonra bir de gelinip buraya ona postal yalayicisi buna baska yafta yapistirirken, yakin tarihi bile bilmeden konusanlar ellerini iyice acik ediyor. 12 Eylul’den hemen once de asker yanlisi yazilar yaziyormus gibi gorunuyor Gulen, o zaman askeri mudahalenin hedefi solcularken iyiydi, destekliyordu, sonra da 28 Subat’ta hedef degisince mi tukaka oldu? Hadi toplumsal baris diyor Faiq Bey, 12 Eylul’u ne yapacagiz? Ondan sonra da gelip herkesten bir hesap sorma durumu, 28 Subat’ta ne yaptiniz diye. Gulen ne yapti?

                  Iste budur ikiyuzluluk ve riyakarlik. Ve tekrar ediyorum, sizin de dediginiz gibi Altan Bey, bir cok insan kin besliyor bu cemaate. Yazik halbuki icinde cidden cok temiz cok insan var, sizin de isaret ettiginiz gibi. Bu kadar karsilikli kutuplasma, kin besleme… yazik.

                  Cevapla

                • Kemal Says:

                  Merhaba Altan Alpay,

                  “…Bu yüzden olayları kendi açısından yönetmek isteyen dış mıhraklar açısından cemaatler ağız sulandırıyor. Çünkü şeyhi ensesinden yakaladığınız zaman tüm cemaat kayıtsız koşulsuz biat edeceği için müthiş bir manipulasyon kabiletine sahip oluyorsunuz…”

                  demişsiniz. Benzeri durum İstanbul’daki halife için geçerliydi. Hindistan’ın (Pakistan+Hindistan +Bangladeş) yönteilmesi için İngiliz’lerin kullanmak istediği bir araçtı. 2000’lerin başında benzer tartışmalar yapılıyordu. Ilımlı İslam, BOP benzeri yapılar v.b. tartışmaları sırasında bir kısmın tezi marjinal unsurları toplumdan izole edebilmek için kontrol altına alınabilecek bir halife’nin isabetli olacağıydı. Elbette mezhepsel, ırksal, ekonomik şartlar ve toplumsal yapının heterojen olması en büyük handikap böyle bir planı yaşama geçirmek için. Halen geçerli bir iddiamı, son yıllarda öne sürenler var mı pek takip etmiyorum. Ama R.T.E.’nin yıldızının parlatılması da, kontroldışı Ahmedinejad yerine tercih edilmesine dayanıyor hiç şüphesiz. Asıl sorun ise R.T.E.’yi nasıl kontrol ediyorlar? Neye güveniyorlar?

                  Cevapla

              • Kemal Says:

                Merhaba Acracia,

                “…Ben bu cemaatin icinde herkesin bunun hedefi olmasini da istemem. Anadolu’da fakir ve okuyamayan akilli cocuklari eskiden askeri okula verirlerdi, simdi cemaatin okullarina veriyorlar; yurtdisindaki okullarda kulturel misyonerlik diyebileceginiz (ama katilirsiniz ama katilmazsiniz) faaliyetleri de var. Bir cok insan belki degisik idealler ugruna giriyor bu cemaate. Bunlarin hepsini bir kufeye koymak da yanlis; ben bu insanlarin bir gunahi olmadigini dusunuyorum. Olayin siyasi ve hukuki boyutu ise baska…”

                Kesinlikle katılıyorum. Birebir aynısını düşünüyorum. Hatta bir adım daha da ileri gideyim, günümüzde siyasal islam düşüncesinin şemsiyesi altında yer alan muhtemelen en sekülerleşmiş kişilerden oluşuyor bu grup.

                Sorun cemaatteki kişiler de değil. Sorun cemaatin gücünü arkasına alıp, bu ülkenin sahibi olmaya çalışanlarda. Hoşgörü, birlikte yaşam, v.b. bir söylem tutturup ardından kendi konumunu garanti altına almak için kalanları tasviye etmeleri gerektiği düşüncesini saplantı haline getirenlerde. Beyhude bir çaba olduğunu görmeleri için ne yapmak gerek bilemiyorum. Ülkenin çoğunluğu cemaatçi olmayacak ve F.G.’nin değerleri yerine cumhuriyetin değerlerine sahip çıkacak kişilerden oluşuyor. Kendi gündemlerini zorladıkça bir yerden kavga patlak verecek. Bıçak kemiğe dayanırsa da muhtemelen şiddet ortamına girilecek. Allahtan çoğunluk sağduyusunu yitirmemiş durumda. Cemaat içerisinde bile. Bu durumu da nereden bakarsanız bakın cumhuriyetin başarı hanesine yazmak lazım.

                Bugün Arap dünyasında medeni kanunu değiştirip, kadın erkek mirastan eşit pay alsın deseniz kimse kabul etmez. Türkiye’de ise bunun tartışılması söz konusu bile değil. Buna cemaatçiler dahil. Anketlere göre %10’lar mertebesinde dini kuralların ülke yönetiminde referans olmasını isteyenlerin oranı. İnsanlar dinin önemli bir kısmının yorum olduğunun farkında. Kimsenin yorumunun da kendisine dayatılmasına rıza göstermiyor. Cemaatin artık bankası, o bankanın kredi kartı var. Elbette bir yoruma göre bu durumu meşrulaştırıyorlardır. Ama onların bu yorumu serbest bir şekilde yapabilmesini de laiklik ilkesine borçlular. F.G.’nin pek çok yorumu Arabistan’da hatta Mısır’da ve hatta Türkiye’deki başka siyasal islamcı cemaatler tarafından batıl olarak değerlendiriliyordur.

                Cevapla

                • acracia Says:

                  Kemal Bey,

                  Bu soylediklerinizin bazi acilarini dusunmemistim; sebebi de bilmedigimden idi. Tabii Nurcu akim gibi bir gecmisten gelinip, ondan kopulmasi, ancak o pozitivist yaklasimin bir sekilde devam ettirilmesi ve bunun egitime verilen oneme yansimasi sizin soylediklerinize eklemlenebilecek diger faktorler.

                  O diyaloga deger veren acikfikirli soyleme gercekten inananlar var ve onlari cok takdir ediyorum. Ancak ben butun kadro buna ictenlikle inaniyor mu, yoksa simdi hersey mubah havasinda mi gidiyor, emin degilim. Su son olanlar, insani dusunduruyor.

                  Ben Aleviler hakkinda bir videosunu izledim mesela. Bu insanlarla biz diyalog kurariz diyordu, ama iclerinde Nusayriler var ki onlar Ermenidir (yanlis hatirlamiyorsam) iste onlar baskadir diyordu. Imasi da yuzu de hic de hos anlamlar icermiyordu. Soyledigi seyler daha cok Aleviler’i kontrol altina alabiliriz diyalogumuzla anlamina geliyordu. Ancak Nusayriler hakkinda soyledikleri dusundurucu. Anadolu’da tarihin cok cesitli zamanlarinda musluman olmus, arada karismis, kokeni su veya bu olan cok fazla grup var. Bu soylenenler bana cok farkli seyleri dusundurttu. Bu yuzden soyluyorum. (Zaten Alevilerle ilgili web sitelerinde de cikmis bu haberler.)

                  Yoksa dediginiz gibi, yine de FG’nin soylemleri, cemaatin soylemleri cok farkli bir kulvarda kaliyor diger siyasilesmis islam yorumlarina bakinca–hem Turkiye’de hem dunyada.

                  Cevapla

      • acracia Says:

        Fenerant:

        Evet, cok dogru soyluyorsunuz. Ben de sunu ekleyeyim tekrar buraya da soylediklerinin ne kadar sacma ve zirva oldugunu belki sonra okuyanlar kendileri dusunup muhakeme edebilirler:

        “Tabii bir de bir ulke genellemesi yapanlar bazen unutuyorlar: biz de Turkiye’deniz mesela ama her devlet politikasiyla ayni fikirde degiliz, devletimizin yaptigi hersey bizi temsil etmiyor, devletin cogunlugu bugun Sunniler’den olusuyor diye biz dunyadaki Sunnileri temsil etmiyoruz, zaten aramizda da cok farkliliklar var hem ulke icinde hem de dunyada. Simdi Sunni’nin yerini baska bir kelimeyle degistirin, soz gelimi Yahudi, o zaman ne demek istedigim anlasilir sanirim.”

        Cevapla

    • Faiq Yəhyayev Says:

      Bir insan karısı için çok şey yapar.
      Bir insan güzel karısı için daha çok şey yapar.
      Bir insan 20 yaş genç ve güzel karısı için “en daha çok şey yapar.”

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        Faiq,

        Nedir bu ırk ve cinsiyet saplantısı anlamıyorum. Bekir L. Yıldırım ile iyi bir ikili oluşturmuşsunuz. Sizin her yaptığınızı ecdadınız ve cinsel güdüleriniz mi belirliyor? O yüzden mi çok eş tercih ediliyor oralarda? Karınız, güzel karınız, 20 yaş küçük karınız ve size mutluluklar dilerim.

        Cevapla

        • Faiq Yəhyayev Says:

          Allah Allah….

          Cinsel güdüler…. çok eşlilik…. Dam üstünde saksağan…

          Bir insanın eşi için realiteyi gözden kaçırıp darbeci kayınbabasını savunabileceğini farzetmekle ne ilgisi var bu söylediklerinizin?

          Cevapla

      • Altan Alpay Says:

        Ben Cemaat sıkıştıkca bu tartışma bel altına inecek diyordum, inanmiyordunuz.

        Bekir’in neo-nazi yahudi düşmanlığına alışmıştık ama alnı secde görmüş birisi olan Faqih’ten karıya kıza bel altından laf atmasını beklemezdim.

        Hocaefendi böyle mi öğretti, Faqih?

        Hanefi Avcı ‘bana hayati zindan edecekler’ dediğinde ‘sadece seninle sınırlı kalmayacak’ demişlerdi, iddaname kabul edilince eşine de 12 yıl istediklerini görünce ‘hakkaten doğru söylemişler’ demiştim.

        Allah kimseyi saptirmasin. Amin.

        Cevapla

        • Faiq Yəhyayev Says:

          Abarttın ama sen de yani…

          Karıya kıza bel altından laf atmak!!!!!!!!!!!!!!!!

          Ne alaka?

          İnsan zayıftır, eşi için bazen kardeşi için savunulamayacak şeyleri savunabilir!!!

          Cevapla

  23. acracia Says:

    Ayrimcilik, irkcilik yapan soylemler uzerine Bulent Bey’le aramizda gecen tartisma sonucunda yazdiklarimi buraya da tasiyorum. Tamami asagidaki linkte mevcut:

    https://cdogangercekler.wordpress.com/2011/02/18/odatv/#comment-4044

    “Bunu irkcilik hakkinda, ayrimcilik hakkinda herhangi bir bilgisi olan herkes gorebilir.”

    Ben oyle gormuyorum. Bu dediginizin olmasi icin ya konuyu dogru duzgun insanlarla beraber calismis olmaniz lazim ya da herhangi bir maksada matuf acele isler yapmadginiz bir zamanda dusunmus olmaniz (bu durumda acilen Dani beyin sahsina bulasma arzusu oluyor bu). Bunlar yoksa cok duz konularda dahi insanlarin ancak belli bariz seyleri demekten (ayip baskisiyla) korktuklarini goruyoruz en fazla. Birden fazla defa, nette veya yuz yuze atip tutan (Batili) insanlara “simdi bu dedigindeki X gurup yerine ‘Yahudi’ koy bak bakalim nasil gozukecek” diyerek utandirdigim vakidir. Insanlar bir mantik orgusu kurmak yerine ‘aman anti-Semit gozukmeyeyim’ kaygisi ile hareket etmeyi ogreniyorlar. Yani bir takim kotu veya tehlikeli laflar duyulmaz oluyor ama asil kotu dusunce tarzi yerinde duruyor hatta duz tezahurleri baski altinda oldugu icin gorunemez/ilisilemez duruma geliyor.

    ROK bunlari hakikaten anlamiyor da olabilir, patronu Ahmet Altan’in Israil hakkinda bir sey derken kendisini (muhtelif Israilli olmayan Yahudileri de sayarak) ‘Yahudi dehasi’na olan hayranligini beyan etmek zorunda hissettigini, dolayisiyla aslinda problemsiz bir sey diyecekken irklar ve (zeka da olur, kurnazlik da, bezirganlik da, aptallik da) gayet soyut zihinsel/davranissal ozellikler arasinda baglanti kurdugunu da gordum ben. O insanlar oyle yapinca kendilerini cok buyuk adam diye gorenler icin de normallesiyor boyle seyler. Ustelik bir kotu niyet olmadan. Siz ilgilenmissiniz bunlarla, sorayim, acaba ben mi yanlis dusunuyorum?

    Yorum tarafından Bulent Murtezaoglu — 18 Şubat 2011 @ 14:00 | Cevapla

    *

    Ayrimcilik uzerine–
    _______________________

    Bulent Bey:

    Ayrimcilik konusunda, her zamanki gibi nuansli dusunuyorsunuz ve haklisiniz. Buna etraflica yanit yaziyorum, cunku bu konu cok onemli, bu bloga ugrayan bir cok kisinin aslinda kurdugu soylemlerde, verdigi anlamlarda cok ortaya cikiyor. (Hatta bir baska sayfada simdi gordum, birisi yine komplo teorili ve Dani Rodrik’i hedef alan bir makale koymus. Yazarini da biliyorsunuz; cevap bile yazmaya gerek gormedim.)

    Ama su ayrimcilik konusunu, ben kendimce ve elimden geldigince anlatmaya calisayim:

    Bir cok kisi cinsiyetci ya da irkci, ya da ayrimci soylemler kullanirken bunun farkinda degil; yine bir cok kisi de bunu dile getirip getiremeyecegini siyaseten dogru (mesela Turkiyeli kelimesi) barometresine gore kullanirken, sadece rencide edici tabulari ogreniyor, kullanmamaya calisiyor, ama bunu neden yaptigini bazen dusunmeden.
    Ben yine de ikincisini birincisine tercih ettigimi soyleyeyim.

    Burada bir kac sorun var, ama temeli ayni seye dayali:

    Ayrimci (“discriminatory”) bir soylem kullanmak.

    Yani bir grubu pozitif ya da negatif, onun kimligini kimlik yapan (yas, aile, sinif, cinsiyet, cinsel yonelim, din, etnik yapi, siyasi gorus, vs vs) ogelerden sadece birini, hele ki hic degismez bir karakter ozelligi (atiyorum sizin verdiginiz ornek uzerinden Ahmet Altan’in kullandigi “Yahudi dehasi” da aynen boyle bir ornek) olarak ayirarak olumlu ya da olumsuz ozelliklerin o kimlik ozunden (“essentialism”) geldigini ima etmek.

    X’ler hain olur, Y’ler dehadir, Z’lerin kani bozuk, M’ler merttir ve cesurdur gibi. (bu M, mesela milliyetci soylemlerde de cok kullanilir, ayricalik atfedilerek, bir gruba tarihler boyunca degismeyen, sabit bir milli karakter yaratma–ulus devletlerde cok sıkca rastlanan bir tarih yazimi yontemidir–bunun konumuzla alakasi yok, ama kategorik olarak baglantililar)

    Bu da yerli yersiz bir kimlik ozelligini one cikarmakla bir. ROK’nin yaptigi gibi.

    Bunun bazi ornekleri:

    a) Bir gruba bir “oz” yuklemek (ne bileyim, deha, hain, vs ve sanki bu ozellik hic degismiyor gibi yapmak) ve sonra o oz uzerinden o grubun uyeleri hakkinda anlamlar uretmek:

    Mesela, ben Aleviler’i cok severim demek, Ahmet Altan gibi Yahudi dehasindan bahsetmek, vs vs. Bu da o sozu gecen grubu homojenlestirir, sanki iyi bir ozellik belirli bir kan grubundan geldigi icinmis gibi davranilir. Yani ozellik genetik olarak gecmis gibi bir gruptan digerine. Kulturel, sosyal ozelliklerden bahsedebilirsiniz, ama hic bir grup homojen degildir. Olamaz.

    b) Durduk yerde kimligin bu yonu on plana cikarilip, surekli onun uzerinden o kisinin motivasyonlari vs sorgulanir. Bu irkciliga da girer. Mesela burada Dani Rodrik’e cok yapildigi gibi. Ya da daha once de gordugumuz gibi Alevi HSYK uyelerinden bahseden Karsidevrim gibi. Ya da Yahudi Damat diye cikanlar yayinlar.

    Bunun bir baska cesidi de komplo teorileri. X (bkz Karsidevrim ve Aleviler), o gruba mensup oldugu icin bir sey yapmistir iliskilendirilmesi. Burada ayrilmasi gereken bir nokta var yalniz: belirli bir siyasi ve kulturel konjonkturde, bir grubun grup olarak bir durus almasi, bunun etrafinda bir kultur olusturmasi, vs ayridir. Bu ozculuk degil, konjonkturle ve yapilan siyasi secimlerle alakali. Ama insanlar bu farki cok kolay goz ardi ediyor; siyasi konjonkturden milli, irksal, dini, etnik, vs karakter genellemeleri, oradan da komplo teorilerine atlamak cok kolay.

    c) Durduk yerde, alakali alakasiz, “ben senin hakkini savunuyorum” adi altinda, bir kisinin kimliginin yine ayni sekilde on plana cikarilmasi (ROK’nin Dani Rodrik’e yaptigi gibi, Trakya Olaylari ve DR’nin Yahudi olmasinin hic alakasi olmadigi halde ortaya konmasi, ama ben senin hakkini savunuyorum babinda laflar ederek bir de kendini ustun pozisyona koyarak bunu yapmasi ki cok cok sorunlu, ama ben buyuk cogunlugun bunu anladigini sanmam).

    Ilk agizda aklima gelenler bunlar.

    Tabii bir de bir ulke genellemesi yapanlar bazen unutuyorlar: biz de Turkiye’deniz mesela ama her devlet politikasiyla ayni fikirde degiliz, devletimizin yaptigi hersey bizi temsil etmiyor, devletin cogunlugu bugun Sunniler’den olusuyor diye biz dunyadaki Sunnileri temsil etmiyoruz, zaten aramizda da cok farkliliklar var hem ulke icinde hem de dunyada. Simdi Sunni’nin yerini baska bir kelimeyle degistirin, soz gelimi Yahudi, o zaman ne demek istedigim anlasilir sanirim.

    Yorum tarafından acracia — 19 Şubat 2011 @ 01:21 | Cevapla

    Cevapla

  24. Yavuz Says:

    Tum Turkiye sunu cok iyi biliyorki , sayet harici ve dahili tum bu planlar ortaya cikarilmasaydi bugun fislenen ve takip edilen belkide 3-5 milyon insan hatta daha da fazlasi toplama kamplarinda her turlu zorbaliga maruz kaliyor olacakti.Darbe ve darbe sonrasi aynen daha onceki darbelerde oldugu gibi milletin emdigi sut burnundan getirilecekti.Gecmiste sagi-sola turku-kurde,aleviyi-sunniye vurduranlar hala nelerini temize cikarmaya calisiyorlar ?

    Hemen hemen hergun muslumanlik aleyhinde hem ordu icerisinde hemde Chp gibi muhalefet partileri tarafindan ortaya atilan soylemler ve eylemler mevcut.Buna paralel dusuncelere sahip belirli yerlere gelmis Turkiyeyi yiyip bitirmek isteyen donmelerde var.
    Yani bunlar bir araya gelcek ama plan yapmadan yerlerinde duracaklar 🙂

    Artik milleti kandiramazsiniz…

    ‘Star’dan Şeyhmuz Çakan’ın haberine göre ‘Ziverbey işkencelerinden’ sorumlu tutulan dönemin Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün’ün kurmay yüzbaşısı Doğan’ın o dönem işkencecilerinin haksız ve hukuksuz tutumuna karşı çıkma cesareti göstermediğini söyleyen Soysever, “O gün işkenceyi savunanlar bugün kendilerine sahip çıkılmasını istiyor. Bu büyük bir tezat” dedi.’

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Hep kandırıyorlar, yavuz. Şeyhmuz Çakan’ın işkenceci Faik Türün ile ilgili bir kitabı vardı. Kitapda Terör örgütü baş komutanlarından İlhan Selçuk’dan övgü ile bahsediyordu. O kitabı hatırlyor musun ?

      Cevapla

      • Halil Ata AŞÇI Says:

        Düzeltme:
        “Kitapda Faik Türün, Ergenekon Terör Örgütü baş komutanlarından İlhan Selçuk’dan övgü ile bahsediyordu.”

        Cevapla

  25. Bekir L. Yildirim Says:

    “Bir insan karısı için çok şey yapar.
    Bir insan güzel karısı için daha çok şey yapar.
    Bir insan 20 yaş genç ve güzel karısı için “en daha çok şey yapar.”

    F.Yahyaev
    *****************
    Katılmıyorum.

    Belki bir “aptal goyim” yapar bunları ama “seçilmiş millet” in gayet rasyonel bir mensubu yapmaz.

    Başka rasyoneller aramalı derim.

    “İsrail her zaman sivillere karşı darbeci, çağdaş laikçi, Arap-Islam düşmanı Ordu’nun yanında oldu. Jeruasalem Post ve Batı Medyası’ndaki propagandası ile “askerin laik Cumhuriyet” üzerinde kontrolü azalıyor diye figan-ı feryat ediyor. Al sana rasyonel”

    diyebilirsiniz. Ama bu da yeterli değil “rasyonel-pragmatist Yahudi” için. ABD ve dünya siyaset-medyasında Beynelmilel Yahudi kalem söz erbabının Dani’den epeyce önde gelen isimleri bu kadar ateşli propaganda yapmıyor “İslamofaşizm, tek-adam diktası” üzereine.

    Kanaatimce başka sebepler var işin içinde. Çocuğunun düğünü için Fenerbahçe Ordu Evi’ni “eşi beğenmediği” için 3 defa boyatan Balyozcu Çetin, Dani’ye de bir takım menfaatler sağlıyordu. “sen benim sırtımı kaşı, ben de senin”.

    Cevapla

    • Can Acar Says:

      Faiq ve Bekir L. Yıldırım,

      Biribirinizin sırtını kaşımanız bittiyse ırkçı ve cinsel ayrımcılığı bir kenara bırakıp şu sahte CD’ler konusuna gelsek?

      Cevapla

      • acracia Says:

        Can Bey,

        Size katiliyorum.

        Ben bunu buraya da koyayim. Daha once yazmistim:

        Tabii bir de bir ulke genellemesi yapanlar bazen unutuyorlar: biz de Turkiye’deniz mesela ama her devlet politikasiyla ayni fikirde degiliz, devletimizin yaptigi hersey bizi temsil etmiyor, devletin cogunlugu bugun Sunniler’den olusuyor diye biz dunyadaki Sunnileri temsil etmiyoruz, zaten aramizda da cok farkliliklar var hem ulke icinde hem de dunyada. Simdi Sunni’nin yerini baska bir kelimeyle degistirin, soz gelimi Yahudi, o zaman ne demek istedigim anlasilir sanirim.

        Ayrimciligin nasil yapildigini biraz daha desifre etmek isteyenlere 23 nolu yorumda yazdiklarimi referans verecegim. Bunlar sosyal ve siyasi bilimlerde ders kitabi ornegi olan carpik mantikla kurulan ayrimciliklari aciklayan en temel bilgileri iceriyor.

        Bir sey daha var tabii, Can Bey, biliyorsunuz AKP Guneydogu’da mayinlardan temizlenmesi karsiliginda Suriye sinirinda topragin 50 senelik isletmesini Israil’e vermeye cok calisti. Onlari da cogunlukla muhalefet ve CHP engelledi. Bunu da buraya not duselim ki beyinleri komplo teorisine yatkin okuyucu, bu yakin tarihi de unutmasin.

        Ama sahte CD’lere gelemezsiniz. Maksat baska zaten.

        Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Vay faso-fisocu Bekir gelmiş. Neo-Naziler Almanya’da , Cemaat Türkiye’de pek faal şu günlerde. Anlatsana, zor olmuyor mu bir Almanya , bir Türkiye …

      Cevapla

  26. Bekir L. Yildirim Says:

    See Dani? I am sure you are not proud of the quality of the cheerleaders you have. But I told you so Dani: “Mephisto is an embesil”. Don’t expect the IQ and EQ (ethical qotient) level of Faiq to join your cheerleaders anytime soon.

    You didn’t have to, barring reasons unknown to me. Was it worth it? Even being a Jew won’t cut it anymore, for there are hordes of those waiting in the wings. When the field is mumbo-jumbo economic theorizing (i.e. non-scientific verbiage) competition is even tougher. They are as Jewish as you are to begin with.

    You made a deliberate choice, to replace “renowned economist” with the “son-in-Law and staunch defender of Sledgehammer Çetins”. Got to live with the results. “You reap what you sew”. “Theso who live by the sledgehammer, are marginalized by the sledgehammer”.

    Not too late Dani!

    Cevapla

    • Halil Ata AŞÇI Says:

      Van Munit,
      Bekir and his trash are back! In Germany Neo-Nazis are becoming very active recently; in Turkey some pseudo religious sects. Tell me, isn’t it too tiresome to keep going back and forth?

      Bekir’cim Türkçesini anlamadın, İngilizcesini anlarsın artık. Kendini de o kadar kasma. Merak etme bir daha sormayacam “Sahte CD’leri hazırlayan sahtekarlara niye sahip çıktığını.” Seni aralarından çekip almak istedim. Olmadı . İyi uykular….

      Cevapla

  27. drunkenknight Says:

    _Başbakana yayın durdurma yetkisi
    Maddeye göre, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda Başbakan veya görevlendireceği Bakan, geçici yayın yasağı getirebilecek….!!!….İleri Demokrasinin bir ganimeti daha…

    _odatv internet sitesinin imtiyaz sahibi soner yalçın, genel yayın yönetmeni barış pehlivan ve haber müdürü barış terkoğlu, “ergenekon örgütü üyeliği ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçundan tutuklandı…!!!

    …milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda…ve…halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek….

    Bekir L. Yıldırım…Faiq Yahyayev…Karsıdevrim…(Bu blogun trojanları)….bu kişilerin yorumlarından dolayı yukarıda belirtilmiş olan durumların uygulanabilme ihtimali var…

    Seçimler yaklaşıyor…

    Öneri: Sayın Pınar DOĞAN ve Dani RODRİK şimdiye kadar ispat etmiş oldukları çelişkileri ve tutarsızlıkları ve sahtecilikleri 550 milletvekilinin bulunduğu TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi)’nde bir sunumla bütün milletvekillerine anlatmalı ve bu canlı olarak bütün tv. lerde yayınlanmalıdır…

    Cevapla

  28. Bekir L. Yildirim Says:

    Primitif insanın lisanında “antisemite” yoktur. Çünkü henüz modern dünyanın kültürel, siyasi bombardımanına maruz kalmamıştır.

    Orta gelişmişlikteki insanın lisanında vardır “antisemit”. Modayı ne kadar iyi takip ediyorsa o kadar vardır. Siyasi doğrculuğu, kimin güçlü olduğunu, hangi tarafta olmanın “cool” olduğunu öğrenecek sofistikasyona sahiptir artık o.

    Gelişmiş insanın lisanında da yoktur “antisemite”. O artık oyunu görecek, “seçilmiş millet” tarafından nasıl güdüldüğünü, bu gibi üstünlüğünü teyid eden euphemism lerin ahlaksız imparatorluğunu idame ettirmek için araçsallaştırıldığını görecek kaabiliyettedir. Nietzsche’nin “panayır sinekleri” dediği bu her halukarda “kazanan, hip, in , moda, kool” olanla olmayı ontoloji edinmiş sürüler tarafından yaftalanmayı umursamayacak ahalaki omurgaya da sahiptir gelişmiş insan.

    Cevapla

  29. acracia Says:

    Sosyal ve siyasi bilimlerde daha universite birinci sinif ogrencilerine ogretildigi gibi, primitif insandan bahsetmek 19. yuzyilda ayyuka cikan irkci soylemlerin bir parcasidir. Irkcilik diye bir sey vardir; her turu kotudur; istendigi kadar carpitilmaya calisilsin; istendigi kadar kelime oyunlari yapilsin, soyleyenleri ciddiye almamak gerekir. Bu tur soylemler, bu konularda biraz bilgi sahibi olan universite ogrencileri arasinda bile ciddiye alinip uzerinde dusunulmek yerine, bir laboratuvarda analiz edilen bir ornek gibi analiz edilip sorunlari tartisilan konular arasindadir. Tabii bu, herkes irkci soylemleri cazip bulmaz, o carpik mantigi anlar anlamina gelmez. Ama bu da onlarin degil, egitim sisteminin bir sucudur.

    Cevapla

Halil Ata AŞÇI için bir cevap yazın Cevabı iptal et