Balyozcular Hazine Müsteşarlığı’ndaki atamaları da öngörmüş

Hem Baransu’nun bavulundan çıkan 11 no.lu CD’de, hem de Gölcük’ten çıkan 1 no.lu CD’de bulunan “BİRİNCİ SINIF KAMU GÖREVLİLERİ VE DESTEK DURUMLARI hazine.doc” belgesinde, Hazine Müsteşarlığı’nda çalışanlar Balyoz’a destek durumlarına göre fişlenmiş. Belgenin üstverisine bakılırsa belge en son 15 Şubat 2003 tarihinde kaydedilmiş.

TÜBİTAK Raporu, Ek klasör no. 52, dizin no.88

Şimdi belgenin içeriğine bakarak, bunun mümkün olmadığını gösterelim.

Belgenin hazırlandığı tarihte Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı Vekili olan M.C.C., Kasım 2005’de vekaleten Genel Müdür oluyor ve Ekim 2006’da (29.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararname ile) Genel Müdür olarak atanıyor.

Belgenin hazırlandığı tarihte Personel Dairesi Başkanı olan N.B., Mayıs 2004’de Müsteşar Yardımcılığı’na vekaleten atanıyor ve Ekim 2004’de Müsteşar Yardımcısı oluyor.

Belgenin hazırlandığı tarihte Şube Müdürü olan F.Ö., Temmuz 2004’de Daire Başkanı olarak atanıyor.

Belgenin hazırlandığı tarihte Hazine Başkontrolü olan B.A., Ağustos 2003’de Müsteşar Yardımcılığı’na vekaleten atanıyor ve Nisan 2004’de Müsteşar Yardımcısı oluyor.

Belgenin hazırlandığı tarihte Hazine Müsteşarlığı’nda Daire Başkanı olan N.Ş.’nin ve Genel Müdür olan Z.B.’nin yurtdışı görevleri Mart 2004’deki Dış Tayin kararnamesi ile çıkıyor.

Listede adı geçen kişilerin isimlerini vermemeyi tercih ettik. Bu kişilerin açık isimleri ile 2002-2003 tarihlerindeki Müsteşarlık’taki ünvan ve görevleri, adli emanate kaldırılan belgeler arasında bulunuyor (Adli Emanet Klasör no. 4, dizin no. 181-186). Yukarıdaki isimlerin 2002-2003 tarihlerinde Balyoz listesinde geçen görevlerinde bulunmadıklarını adli emanetten çıkan belgelerden görerek, belirtilen görevlerine ne zaman atandıklarını açık kaynaklardan tespit ettik.

Dolayısıyla, bu belgenin iddia edildiği gibi Şubat 2003’de hazırlanmış olamayacağını gösteren tarih tutarsızlıklarını tespit etmemiz, ancak adli emanate kaldırılan bu belgelere (bir sene sonra!) erişimimizle mümkün olabildi.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

70 Yorum “Balyozcular Hazine Müsteşarlığı’ndaki atamaları da öngörmüş”

  1. fenerant Says:

    Balyoz darbe planının ve eklerinin doğru olduğuna inanıyorsak bu kişilerin Akp döneminde 3 lü kararnameler ile atandığını hatırlatarak şunu sormamız gerekir. ” Bu kişilerin atanmasını Balyozcular öngörmüşler ise 3 lü kararnameleri kim imzalamış. Balyozcuların emirlerini yerine getiren ve kararnamede imzası olan kişiler de Balyoz planına destek olmuş olmuyor mu? Savcılar olayın bu yönünü neden değerlendirmiyor? Bu kişileri Bakana, Başbakana ve Cumhurbaşkanına atanmasını kim teklif etti ve önlerine getirdi?

    Cevapla

  2. fmerakli Says:

    Fenerant,

    Son derece mesru bir soru sirmussunuz, bence onemli bir ayrinti…

    Benim aklima takilan bir baska nokta daha var. Eger bu sahte belgeleri ureten cetenin bir cemaat baglantisi var ise ya da sahte belgeler duzenleyerek bir sekilde 28 Subat’in intikami alinmak isteniyorsa bu adamlar neden bir takim ust duzey burokati “tarikatci”, “nurcu”, “babasi muftu”, “irticai kuruluslarin militani” gibi ifadeler ile fislesin. Zira bu sahte belgelerin mahkeme asamasinda kamuya mal olacagi biliniyor, yukarida isimlerin bas harflerinin verilmesi de bir koruma saglamiyor ozunde, ornegin Hazine’nin internet sitesi ve google yardimi ile yukarida anilan personellerin kim oldugunu ben birkac dakika icinde ogrendim.

    Yani iktidara yakin oldugu hatta iktidar tarafindan desteklendigine inanilan bir sahte belge cetesinin, eger illa sahte belge uretecek ise dunya gorusu olarak iktidara yakin isimleri fislemesi ve bunu yaparken, tarikatci, nurcu, muftu cocugu gibi nitelemelerin kullanilmasi bana cok garip geliyor.

    Bir de daha genel anlamda aklima yatmayan bir sey var.

    Ben sahte belge urettigi iddia edilen bu cetenin bir uyesi olsam ve macim boyle fabrikasyon belgelerle Dogan PAsa’yi ve bir takim komutanlari mahkum ettirmek ve bu dava uzerinden TSK ile hesaplasmak amacini gutsem uc bes sahte belge ile bu isi hallederim. Zaten gercekligi tartisma konusu olmayan ve halki tepelemekten, istanbul’un uzerine cokmekten falan bahsedilen, Basbakan’in Tayyip diye anildigi bir ses kaydi var. Isin psikolojik hareket kismi icin bu kayit tek basina is gorur. Uzerine de Balyoz ve bir iki eylem planini sahte olarak hazirlamak, siyaset ve yargi icerisinde destegi oldugu ongorulen sahte belge cetesi icin yeter ve artardi. Sanik sayisi belki 200 olmaz, ama 50-60 olurdu; fakat Dogan Pasa ve hedefteki ust duzey komutanlarin sanik konumuna dusurulmesi bence yeterli gorulurdu. Daha fazla sahte belge hazirlayarak tutarsizliklara imza atmanin marjinal maliyeti, bir takim alt rutbeli subayin ya da astsubayin bu davadan ceza almalarinin marjinal faydasindan daha yuksek olacagi icin, icinde tutuklanacak/desteklenecek gazeteci/aydin/burokrat listeleri, eylem planlari ile ilgili raporlar, gorevlendrilmeler vs. olan yuzlerce sahte belge ugrasmakla ben kesinlikle ugrasmazdim. Hele Baransu belgelerindeki tutarsizliklar bu blogta ortaya konmusken, kor p[armagim goune bir sekilde daha subaylarin rutbelerinin bilr yanlis yaziligi sahte belgeleri hazirlayip Golcuk’te zulaya yerlestirmezdim. Eger o belgeleri bu blog kurulmadan once oraya koyduysam da, hic ses etmez ortaya cikmasina izin vermezdim.

    Sozun ozu, var oldugu iddia edilen sahte belge cetesi uc bes belge ile amacina ulasacakken neden bu kadar cok belge hazirlamis olma ihtiyaci duysun, ustune de tuy diker gibi Golcuk belgelerini hazirlasin? Ben bu soruya bir turlu cevap veremiyorum acikcasi…

    Cevapla

    • fenerant Says:

      Fmeraklı;
      siz diyorsunuz ki;
      ” Uzerine de Balyoz ve bir iki eylem planini sahte olarak hazirlamak, siyaset ve yargi icerisinde destegi oldugu ongorulen sahte belge cetesi icin yeter ve artardi. Sanik sayisi belki 200 olmaz, ama 50-60 olurdu; fakat Dogan Pasa ve hedefteki ust duzey komutanlarin sanik konumuna dusurulmesi bence yeterli gorulurdu.”

      “Sozun ozu, var oldugu iddia edilen sahte belge cetesi uc bes belge ile amacina ulasacakken neden bu kadar cok belge hazirlamis olma ihtiyaci duysun, ustune de tuy diker gibi Golcuk belgelerini hazirlasin? Ben bu soruya bir turlu cevap veremiyorum acikcasi…”

      Yukarıda yazdıklarınız bile bu işin fabrikasyon olmadığını açıklıyor.Olayın sadece görünen yüzünüe bakıyorsunuz.

      Balyoz sanıkları listesinde yer alan bazı subaylar yasal düzenlemeler gereği veya hükümetin tutumu nedeniyle dava sonuçlanamadan terfi etme şansları olmayacak veya olamayacak. Bunlar suçlu bulunmaları halinde cezalarını çekecek. Burada mutabıkız.Ya bu kişiler suçsuz bulunup beraat ederler ise olacak. Gelecekleri karartılmış olarak zorunlu emekli olacaklar. Bu kişiler yerine kimler terfi etme şansını bulacak.

      Esas hedef Deniz Kuvvetlerin bilahare TSK nın gelecekteki komuta yapısının dizaynıdır.
      Bir işte birileri kaybederse başka birileri de kazanır.

      Cevapla

      • drunkenknight Says:

        YÖK,Anayasa Mahkemesi ve HSYK dizayn edildi…Sırada Yargıtay ve Danıştay var, hükümet canla başla çalışıyor (anayasa mahkemesi ve hsyk ı referanduma taşıyan hükümet Danıştay ve Yargıtay ı bir oldu bittiyle ele geçirmeye çalışıyor,belli ki referandumdaki şekerleri/hapları tükenmiş…)…Geriye ne kaldı ?…TSK…YAŞ atamalarındaki olan biteni hatırlayalım…Fenerant’a katılıyorum…Amaç bir şekilde TSK nın da yeniden dizayn edilmesi…Ordu içersinde bulunan imamların önünün açılması…

        Cevapla

      • fmerakli Says:

        Fenerant,

        Hakli olabilirsiniz, eger Balyoz butunu ile bir tezgah ise gelecekteki komuta kademesini sekillendirmek gibi bir amaci olabilir. Ama bunun icin de 200 sanik yeterli mi acikcasi cok emin degilim, bunlarin ne kadar muvazzaf onu da tam bilmiyorum.

        Ama bu olasiligin ardinda, “Balyoz davasi ile tasfiye edilen personelin yerine yerlestirecek var oldugu iddia edilen sahte cete belge cetesinin ve/veya onun siyasi uzantilarinin uygun gordugu personel bugun, su anda TSK’da bulunmaktadir” gibi bir onkabul var. Ben ondan da cok emin degilim, TSK icerisinde bu davalar ile tasfiye edilenlerin yerine, sahte belge duzenleyenlerin degil Balyoz saniklarininkine benzer dunya gorusunune sahip askeri liselerde, harp okullarinda, harp akademisinde yetismis subaylarin gelmesi daha akla yakin bir olaslik gibi gorunuyor bana. Ama kesin bir sey soylemek istemem, belki de yaniliyorumdur.

        Gerci tasfiye edilenlerin yerine, atiyorum 200 tane “muhafazakar demokrat” subay bulmak zor olabilir ama belki o sayida belki daha da cok demokrat ya da liberal demokrat subay bulmak mumkun olabilir. Ornegin, benim universiteden yakin bir arkadasimin abisi, eger son bir sene icinde terfi etmedi ise su an kurmay binbasi… Arkadasim her gun Taraf okur, hala bekar olan ve ayni evde yasadiklari abisi de aksamlari isten donunce ilk is Taraf okuyor ve dogal olarak bunun bilimesini, konusulmasini istemiyor. Ama kendisi ile uzun uzun Turkiye’nin demokratiklesmesi icin sivil bir anayasa ile askeri vesayet rejiminin yikilmasi gerektigi konusunda hemfikir oldugumuz tartismalar yapmistik daha bu Balyoz falan ortaya cikmadan once. Hatta daha ilginci, arkadasim abisinin referandumda evet oyu verdigini, komutanlarinin bir bilse onu tefe gereceklerini soylemisti gecenlerde konustugumuzda…

        Tabii orduda arkadasimin abisi gibi cagdas bir demokrasi anlayisina sahip kac subay ya da kurmay subay vardir onu da bilmiyorum. Sahte belge urettigi soylenen kisiler, tasfiye ettikleri insanlarin yerine boyle demokrat subaylari getirmek isterler mi, ondan da kuskuluyum; velhasil cok bilinmeyenli denklem!

        Cevapla

        • drunkenknight Says:

          1_Ornegin, benim universiteden yakin bir arkadasimin abisi, eger son bir sene icinde terfi etmedi ise su an kurmay binbasi… Arkadasim her gun Taraf okur, hala bekar olan ve ayni evde yasadiklari abisi de aksamlari isten donunce ilk is Taraf okuyor ve dogal olarak bunun bilimesini, konusulmasini istemiyor. Ama kendisi ile uzun uzun Turkiye’nin demokratiklesmesi icin sivil bir anayasa ile askeri vesayet rejiminin yikilmasi gerektigi konusunda hemfikir oldugumuz tartismalar yapmistik daha bu Balyoz falan ortaya cikmadan once. Hatta daha ilginci, arkadasim abisinin referandumda evet oyu verdigini, komutanlarinin bir bilse onu tefe gereceklerini soylemisti gecenlerde konustugumuzda…

          Tabii orduda arkadasimin abisi gibi cagdas bir demokrasi anlayisina sahip kac subay ya da kurmay subay vardir onu da bilmiyorum. Sahte belge urettigi soylenen kisiler, tasfiye ettikleri insanlarin yerine boyle demokrat subaylari getirmek isterler mi, ondan da kuskuluyum; velhasil cok bilinmeyenli denklem!”

          2_”Gumrukler Muhafaza Genel Mudurlugu’ne atanacak bir gumruk mufettisi bu mutlu haberi aldiktan sonra kararnamesinin cikip atamasinin resmilesmesi icin bir sure bekler.. Babamin mustesar yardimciligi’na atanacak bir arkadasi yaklasik iki hafta donemin cumhurbaskaninin yurtdisi gezisinden donup kararnameyi imzalamasini beklemisti ve ne o gun ne de simdi anlayamadigim bir sabirsizligi vardi ve cumhurbaskanina cok saydirmistir kararnamesi imzalanana kadar..”

          __Nazlı ILICAK havası geliyor buram buram…

          Cevapla

        • Can Acar Says:

          fmerakli,

          Özgürlükçü bir insan olarak kişilerin mesleki beceri dışında kriterlerle (cinsiyet, ırk, mezhep, dini inanç) bir pozisyona getirilmesi veya getirilmemesi gibi bir duruma da kesinlikle karşı olduğunuzu düşünüyorum. Arkadaşınızın ağabeyi de, görevini hakkıyla yerine getirdiği sürece dünya görüşünden bağımsız askerliğini sürdürebilmeli, yetkin olduğu düzeydeki pozisyonlara gelebilmeli.

          Bu durum, Türkiye’de hiçbir devlet kurumunda geçerli olmadığı gibi askeriyede de geçerli değil ne yazık ki. Hatta AKP döneminde atamalara eşitlik ve şeffaflık getiren pek çok önlem de kaldırıldı (merkezi sınavlar, sözlü sınavların kaydı vb.) ve eski keyfi günlere dönüldü. Benim bahsetmek istediğim konu ise biraz farklı.

          Hanefi Avcı’nın kitabındaki cemaat yapılanmasını okuduysanız, birtakım kişilerin kurumlara birer “truva atı” olarak yerleştiğini göreceksiniz. İşini iyi yapan, sevilen, hatta pek çok kişiden daha az tutucu gözüken insanlar bağlı bulundukları cemaatten gelen bir emir ile bulundukları pozisyondaki tüm kaynak ve yetkilerini kötüye kullanmaya hazır olduklarını yazıyor Avcı.

          Böyle bir duruma karşı nasıl önlem alırsınız? Bu kişileri nasıl tespit edebilirsiniz? Nasıl engellersiniz? Bu gözle bakıldığında ordunun uyguladığı katı kriterler ve fişlemeler yeterli mi? Ordu dediğiniz zaman sizin gözünüzde darbeci ve ülkenin kaynaklarını kötüye kullanan bir güruh beliriyor olabilir. Ancak ordunun ülke savunması ve güvenliği ile ilgili yerine getirdiği çok önemli görevler de var. Orduyu yöneten kişilerin hayat görüşleri ne olursa olsun, yaptıkları görevin birinci önceliği vatanın savunması ve güvenliği. Bu görevi yerine getirirken içinizde “truva atları” olduğundan şüphelenirseniz ne yaparsınız?

          Bakın, dini inanç veya dünya görüşü ile ilgili bir yorum değil bu. Karşı bir gruba ait olan (bu cemaat olabileceği gibi, yabancı bir organizasyon veya istihbarat teşkilatı da olabilir) ve görevini kötüye kullanmaya hazır kişilerden bahsediyorum.

          Darbeciler yargılansın diye “kurunun yanında yaşın da yanmasına” ses çıkartmayan çok sayıda “liberal” kişi önemli amaçları için masumları feda etmeye hazır gözüküyor. Bu şekilde düşünmek “truva atı” tehlikesi karşısında askerin paranoyasını ve kimi zaman haksız “kurunun yanında yaşı da yakan” davranışlarını anlamayı kolaylaştırır mı dersiniz?

          Cevapla

        • Can Acar Says:

          Askerler arkadaşınızın ağabeyini tefe gererler mi bilmiyorum, ama ben olsam tefe koyardım. Yetmez ama …

          http://www.odatv.com/n.php?n=basbakan-referandumda-bosuna-mi-agladi-1102111200

          Gerçekten çok fena kullanıldılar. Gülüyorum ağlanacak halimize.

          Cevapla

          • fmerakli Says:

            Can Bey,

            Zaman gazetesinin haberciligine o kadar tepki gosterirken, Odatv’nin cakma haberlerine bu denli guvenmenizi pek anlayamiyorum.

            Usenmeyip meclis’in web sitesinden arastirdim, genel kurul’a sevkedilmis ya da komisyon asamasinda Odatv’nin haberinde bahsedilen sekilde reddedilmis bir kanun teklifi yok.

            12 Eylul ile ilgili olarak verilmis kanun tekliflerinin listesi asagida ve gordugunuz gibi hepsi komisyon asamasinda:

            2/822 Esas nolu “1971 ve 1980 Darbe Dönemleri ve 28 Şubat 1997 Süreçlerinde Yargı Denetimine Kapalı Yüksek Askeri Şura Kararları ile Silahlı Kuvvetlerden Re’sen Emekli Edilen Subay, Astsubay ve Askeri Memurun Özlük Haklarını Yeniden Düzenleyen Kanun Teklifi”

            2/767 esas nolu “12 Eylül 1980 Darbe Sürecinin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi”

            2/830 esas nolu “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” (darbe sonrasinda tutuklananlarin, tutukluluk surelerini borclanarak emeklilige sayilmasi ile ilgili duzenleme)

            2/803 esas nolu “12 Eylül 1980 Müdahalesinden Sonra Çalışmadan Alıkonulan, Kapatılan ve Münfesih Sayılan Mesleki Dernek ve Kuruluşların Yeniden Açılması ve Hazineye Devredilen Taşınmazların İadesi Hakkında Kanun Teklifi”

            2/743 esas nolu “7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığından Kaynaklı Tüm Haklarının Geri Alınmasına Dair Kanun Teklifi”

            Bu arada haber 11 Subat’ta yayinlanmis ve kanun teklifinin “dun” reddedildigi ifade edilmis. Yine Meclis gundeminden kontrol ettim, 10 Subat tarihinde reddedilen tek bir kanun teklifi yok (9 ve 8 Subat’ta da yok, daha geri gitmedim)

            Bu arada 12 Eylul darbecilerinin yargilanmasi icin bir kanun maddesine de gerek yok. AKP’nin 12 Eylul darbecilerinin yargilanmasini onledigi seklindeki diskurun kaynagini tam olarak da anlamlandirabilmis degilim. Zira su anda hayatta olan Konsey uyeleri icin (Evren, Tumer ve Sahinkaya) icin Ozel Yetkili Ankara Cumhuriyet Bassavciligi tarafindan referandum sonuclarinin aciklanmasindan sonra acilmis 2010/605 dosya numarali sorusturma halen devam etmekte. Savcilik sorusturma sonucunda iddianame hazirlar ve dava acilmasi icin mahkemeye yollar ise 12 Eylul’un darbecileri mahkeme onune cikacaklar ki beklenti de bu yonde.

            Sozun ozu, Odatv’ye dikkat Can bey; bir odagin dezenformasyonundan sikayet ederken, bir baska odagin dezenformasyonuna maruz kalmamak lazim!

            Cevapla

            • Bulent Murtezaoglu Says:

              Tutanaklarda var bu ama daha incesine bakamadim: http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil5/ham/b06201h.htm

              Orada ALİ RIZA ÖZTÜRK’un konusmasinda onergelerden bahsedediliyor. Sayfa icinde “gözaltındaki kayıplar” diye aratirsaniz o konusmaya ulasabilirsiniz. Oradan geri gidilebilir belki.

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Bulent Bey, gonderdiginiz linke baktim, onu ben de gormustum ama o konu faili mechuller ile ilgili mesele, Evren ve arkadaslarinin yargilanmasi ile ilgili bir kanun teklifi ile ilgisi yok…

                Cevapla

                • Bulent Murtezaoglu Says:

                  Dogru diyorsunuz, o da galiba AKP oylariyla reddedilmis ama dogrudan 12 Eylul ile ilgili degil. Biraz daha kurcaladim, birgun evvelkinde o tarafa yorulacak bir sey buldum. Suradan:

                  http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil5/ham/b06101h.htm

                  Bakip geri gittigim haber de su:

                  http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/02/09/12.eylul.darbecilerinin.yargilanmasina.hayir/606165.0/index.html

                  Oradaki ifadeleri tutanagin icinde aratarak konusmalari bulabilirsiniz.

                  Cevapla

                • Bulent Murtezaoglu Says:

                  Dogru diyorsunuz, o da galiba AKP oylariyla reddedilmis ama dogrudan 12 Eylul ile ilgili degil. Biraz daha kurcaladim, birgun evvelkinde o tarafa yorulacak bir sey buldum. Suradan:

                  http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil5/ham/b06101h.htm

                  Iki link verince sistem yutuyor, bolup vermeyi deneyeyim (devam alttaki yorumda):

                  Cevapla

                • Bulent Murtezaoglu Says:

                  Bakip geri gittigim haber de su:

                  http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/02/09/12.eylul.darbecilerinin.yargilanmasina.hayir/606165.0/index.html

                  Oradaki ifadeleri tutanagin icinde aratarak konusmalari bulabilirsiniz.

                  Bu habercilerin (Taraf, OdaTV, CNN farketmez) hicbirine guvenmemek lazim. Orada reddedilen metne baksak belki tam anlatildigi gibi olmadigi cikacak.

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Haklisiniz Bulent Bey, ben baktim teklifin Odatv’nin iddia ettigi gibi 12 Eylul darbecilerinin yargilanmasi ile uzaktan yakindan ilgisi yok… Hasip Kaplan yolladiginiz linkte 15 Mayis 2008 tarihli teklifi ile ilgili olarak soz aliyor. Meclis veritabani der ki:

                    Baskanliga gelis tarihi: 15 Mayis 2008
                    Esas numarasi: 2/253
                    Teklifin basligi: Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
                    Teklifin ozeti: Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev tanımının değiştirilmesi ve askerlik ödevinin niteliğinin belirlenmesi öngörülmektedir

                    Teklifin tam metnine de asagidaki linkten ulasabilirsiniz:

                    2-0253.pdf erişimi için tıklayın

                    Okuyanlar gorecekler ki teklifin iceriginde 12 Eylul darbecilerinin yargilanmasi ile ilgili hicbir sey yok, Odatv’nin haberi kulliyen yalan!

                    Cevapla

                    • Bulent Murtezaoglu Says:

                      Evet gordugunuz gibi CNN de oyle nakletmis. Mecliste de kismen oyle konusulmus zaten.

                      Bildigimiz, desebildigimiz konularda basinin davranisinin cogunlukla boyle olabildigini goruyoruz. Taraf filan da bundan munezzeh degil. O yuzden, mesela, siz o subay icin Taraf okuyor deyince benim icim acidi. Iyi niyetli, iyi tahsilli, olanlari anlamaya gayret eden insanlarimiz, Taraf olsun, Hurriyet olsun, Zaman olsun ne olursa olsun gerceklerle aralarina girenler tarafindan abuk sabuk yamuk bir sahte dunyaya tasiniyorlar, o dunya hakkinda dusunmeye mesai harciyorlar. Teknik konularda bile bunlar var (size garip gelecek belki ama o konularda da dava tehtidiyle insan susturmak ve icerik indirmek var memlekette!).

            • ata Says:

              Bay fmerakli, odatv den size mektup var, belgeleriyle birlikte size sunum yapmışlar belki zihninizin açılmasında faydalı olur,tabiki belgeler çakma diyorsanız okumayınız…. http://www.odatv.com/n.php?n=golcukteki-belgeleri-donanmaya-cemaat-mi-yerlestirdi-1102111200

              Cevapla

              • fmerakli Says:

                Benim nazarimda bir dezenformasyon odagi olna Odatv’de cikan haberlere gayet mesafeli yaklasiyorum, neden diye merak ediyorsaniz Can Bey;in yolladigi Odatv’nin haberinin aslinda yalan olduguna iliskin yukarida Bulent Bey ile yaptigimiz yazismalari okuyabilirsiniz.

                Bu kadar acik bir sekilde yalan haber yapanlarin yaptigi diger haberlere de suphe ile yaklasmami umarim anlayisla karsilarsiniz.

                Cevapla

                • Bulent Murtezaoglu Says:

                  Ben de diyorum ki marka veya taraf gozetmeden hepsine suphe ile yaklasmak lazim. Sadece OdaTV veya Zaman’inkilere degil. Elimizdeki basin boyle, belki oturmus aliskanliklardan dolayi gayret etseler de cok duzgun isler yapamayacaklar.

                  Yukarki haberde denenleri baska yerlerde de gordum ben. OdaTV’de cikmasi ozellikle ve kulliyen yalan yapmaz onu ama belgeler haricinde tam dogru da yapmaz. Orada bahsedilen turden sahtekarliklarin oluyor olmalari degil, asil olmuyor olmalari sasirtici olurdu bence. O sahtekarligin tam da dendigi sekilde ve suclanan orgut tarafidan yapildigini gostermez bu tabii, ama genelde anliyoruz ki boyle isler yogun sekilde yapiliyor ve basindaki bir suru ‘saygin’ murai de bunlari gormuyor.

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Dogru soyluyorsunuz.

                    Cevapla

                  • acracia Says:

                    Bulent Murtezaoglu:

                    Basin hakkinda soylediklerinize katiliyorum. Izninizle kucuk bir not duseyim:

                    Bana gore bu kadar cok kisinin OdaTV’ye bakmasinin bir sebebi de, bu yakindigimiz baskilar yumagi basin ortaminda yayin politikasi olarak alenen muhalif bir ses goruntusu veren bir durusu olmasi olabilir. Bu sebeple “bu iyidir, kotudur”u asla tartismadan, bu yayin durusuyla ilgili notu dusmek isterim. Belki isin bu boyutu da vardir.

                    Cevapla

                    • Bulent Murtezaoglu Says:

                      Evet, haklisiniz, dediginiz gibi bir mekanizma var bence de. Ben de o yuzden Birgun filan da okuyorum. AKP vuvuzelasi basinda cesitli (sig diyemeyecegimiz, kaunlarla yasak ama yakisan sifatlari kullanamayacagimiz) isimler koselerinden ayriliyorlar bu arada. Star’dan Sami Selcuk ayrilmisti, simdi anliyorum ki Hidayet Sefkatli Tuksal da ayrilmis galiba. Iyica marjinal kanallara ve ‘nete kaliyoruz galiba, hem haber hem fikir yazilari icin. Ben genelde gazetelerin (hele kose yazarlarinin) guclerini kaybetmelerine soguk bakmiyorum ama simdi olmakta olan etki gucunun dagilmasi degil, var olan guc odaklarindan bazi (katilmasaniz da kiymetsiz demenin zor olacagi) seslerin eksilmesi.

                • trekking Says:

                  İnsaf. Gerçekten insaf. Oda TV dezenformasyon kaynağı imiş. Her gün bir sürü haber çıkıyor. Bir iki tane yanlış haber yayınlandı diye şüphe ile yaklaşmanızı anlayışla karşılayalım. tamam da aynı şeyi bir türlü Balyoz belgelerine karşı göstewrmiyorsunuz.Bu ikiyüzlülük değilmi!. Ben de sizin bu blogda dezenformasyon yaptığınıza inanıyorum. Başbakan’ın deyimiyle ” Sizin hertarafınız akademik kariyer olsa ne yazar.”

                  Cevapla

                  • fmerakli Says:

                    Yoo gosteriyorum, Balyoz belgelerinde bir takim tutarsizliklara imza atildigi cok acik, tartisma bu sahteciligi kimin yapmis olabilecegi noktasinda dugumleniyor. Ben ozellikle Golcuk dokumanlarinda ordu icinden birilerinin parmagi olabilecegi olasiligini goz onunde bulunduruyorum. Balyoz iddianamesinde yer alan delillerin bir kismi onemli tutarsizliklar iceren ve su anki halleri ile delil olma noktasinda sikintili olan belgelere dayaniyor.

                    Bu arada bu forumda yazdiklarima kizan akademik kariyerime salliyor, ne alakasi varsa… Universite bazinda dunyanin ilk 200, bolum bazinda ilk 100’e giren bir kurumda calisiyorum, girdigim derslere iliskin her donem yapilan ogrenci degerlendirme raporlarinda %90’in uzerinde pozitif feedback aliyorum, her sene onemli dergilerde en az iki uc makalem basiliyor, eskiden bilimsel konferanslara gotmek icin hep basvururdum, artik davet de ediliyorum, velhasil siz benim hakkinda hicbir bilgi sahibi olmadiginiz akademik kariyerimi elestirseniz kac yazar, elestirmeseniz kac!

                    Cevapla

            • Can Acar Says:

              Düzetmeniz için teşekkür ederim. Doğrusu haberi görünce tefe germe/tefe koyma espirisini kaçırmak istemedim. Fazla araştırma yapma ihtiyacı duymadım. Bu haber üzerinde bu kadar enerji harcanması da eğienceli bir yandan. Aynı titizliği diğer medya haberleri için de bekliyorum.

              Bu arada, haberin yanlış olması Yetmez ama Evet’çilerin kullanılmadıkları anlamına gelmez. Zaten AKP’den aylar önce 12 Eylül’ün yargılanması ile ilgili “biz bilmeyiz hukukçular bilir” tadında bir açıklama gelmiş, topu başkasına atmışlardı. Referandumda “evet” denilen hangi konularda (HSYK ve Anayasa mahkemesi düzenlemeleri hariç) bir adım gelişme sağlandı bana söyleyebilir misiniz?

              Cevapla

        • SERDAR ÖZTÜRK Says:

          Vallahi güldürdün beni sabah sabah düzemece arkadaş hikayesi ile. Hem yakın arkadaşın olacak hem abisi ile aynı evde kalacak ve sen abisinin son 1 senede terfi edip etmediğini bilmeyeceksin.Güldürme kargaları.Sahi siz kimsiniz?

          Cevapla

    • drunkenknight Says:

      Kanımca Balyoz ve Gölcük belgeleri bir bütündür yani A ve B planı olarak beraber hazırlanmış ve yerleştirilmiştir…Eğer A planı yolunda gitmezse ki çok kısa bir zamanda Sayın Pınar DOĞAN ve Dani RODRİK tarafından delik deşik edilmiştir, B planı uygulamasına geçilmiştir…Edelman’a verilen ve darbe planı olduğu iddia edilen belgeler esasen bu planın belki de bir özetidir…Edelman’ın sahte olduğuna dair bildiriminden sonra belki de söz konusu belgeler yerlerine çoktan yerleştirildiği için yapılacak bir sonraki hamle, savcıların olası çelişkileri adli emniyete gömerek ve inceleme taleplerine izin vermeyerek ayıklamaya çalışmalarını anlamak çok zor olmasa gerek…Neden bu kadar detaylı olduğuna gelince ne demişti Mr Birant ; bu delillerin yüzde 20 si bile doğru olsa…yada Goebbels’in ünlü sözü: ‘Öyle büyük bir yalan üret ki, kimse karşı çıkamasın’…Bu deliler esasen kapalı devre bir hukuk sistemi içerisinde,sahte delillerin ayıklanmasıyla görülecekti şayet Sayın Pınar DOĞAN ve Dani RODRİK müdahil olmasaydı,yoksa sanık avukatlarının feryatlarını tetikçi medyanın gürültüsünden ve siyasi otoritenin baskısından kim yada kimler duyabilir di ki ?

      Cevapla

      • fenerant Says:

        Şemdinli iddianamesi ile yaratılan havada bir paşanın genel kurmay başkanlığını engelleme girişimleri de yok muydu? Şemdinli iddianamesinin Bu günkü Balyoz iddianamesinin öncüsü olduğunu,
        Balyoz, Kafes vb davaların Dz.KK .lığın geleceğini dizayn edebileceği, Balyoz iddianamesinin çok yakın bir gelecekte TSK nın bütünü için yapılacağını değerlendirdiğim yeni operasyonun küçük provası olduğunu düşünüyorum. Belki senaryo diyenler olacaktır ama gündemi bir böyle değerlendirin derim.

        Cevapla

  3. Can Acar Says:

    Güzel sorular. Bir kısmı daha önce de gündeme geldi. Ben de biraz beyin cimnastiği yapmak isterim …

    Benim aklima takilan bir baska nokta daha var. Eger bu sahte belgeleri ureten cetenin bir cemaat baglantisi var ise ya da sahte belgeler duzenleyerek bir sekilde 28 Subat’in intikami alinmak isteniyorsa bu adamlar neden bir takim ust duzey burokati “tarikatci”, “nurcu”, “babasi muftu”, “irticai kuruluslarin militani” gibi ifadeler ile fislesin.

    Bu belgelerin büyük kısmının asker veya jandarma’dan ve hatta emniyetten sızdırılan “olağan” fişleme belgeleri olduğunu düşünüyorum. Bunu fişlemeyi onayladığımdan değil sadece devlet kurumlarında uzun süredir fişleme yapıldığının bilinen bir gerçek olduğunu bildiğimiz için söylüyorum. Farklı kurumlar tarafından farklı zamanlarda yapılmış fişlemeleri Balyoz darbe planına ekleyerek hem darbe planına inandırıcılık katmak (bakın nasıl da fişlemişler) hem de doküman kalabalığı yaratarak planın incelenmesini zorlaştırmayı amaçlamış, davanın mümkün olduğunca uzamasını hedeflemiş olmaları mümkün.

    Zira bu sahte belgelerin mahkeme asamasinda kamuya mal olacagi biliniyor, yukarida isimlerin bas harflerinin verilmesi de bir koruma saglamiyor ozunde, ornegin Hazine’nin internet sitesi ve google yardimi ile yukarida anilan personellerin kim oldugunu ben birkac dakika icinde ogrendim.

    Bildiğim kadarıyla dokümanların orijinallerinde tüm isimler var. Bu belgeler klasörlere veya iddianameye konulurken “kişisel bilgileri koruma” ile ilgili kanunlar gereği isimler baş harflerine “sansürlenerek” koyuluyorlar. Sizin de farkettiğiniz gibi, bu hiç de yeterli bir önlem değil.

    Yani iktidara yakin oldugu hatta iktidar tarafindan desteklendigine inanilan bir sahte belge cetesinin, eger illa sahte belge uretecek ise dunya gorusu olarak iktidara yakin isimleri fislemesi ve bunu yaparken, tarikatci, nurcu, muftu cocugu gibi nitelemelerin kullanilmasi bana cok garip geliyor.

    Eğer bu işi cemaat bağlantılı bir oluşum yaptı ise, emin olun bu isimler arasında kendi organizasyonunun kilit isimleri bulunmadığından emin olmuşlardır. Bu isimlerin birkaçını değiştirmek, hatta alakasız isimler koymak da çok kolay.

    Ben bu konuda bir çelişki veya yeni bir soru işareti göremiyorum.

    Bir de daha genel anlamda aklima yatmayan bir sey var.

    Ben sahte belge urettigi iddia edilen bu cetenin bir uyesi olsam ve macim boyle fabrikasyon belgelerle Dogan PAsa’yi ve bir takim komutanlari mahkum ettirmek ve bu dava uzerinden TSK ile hesaplasmak amacini gutsem uc bes sahte belge ile bu isi hallederim. Zaten gercekligi tartisma konusu olmayan ve halki tepelemekten, istanbul’un uzerine cokmekten falan bahsedilen, Basbakan’in Tayyip diye anildigi bir ses kaydi var. Isin psikolojik hareket kismi icin bu kayit tek basina is gorur. Uzerine de Balyoz ve bir iki eylem planini sahte olarak hazirlamak, siyaset ve yargi icerisinde destegi oldugu ongorulen sahte belge cetesi icin yeter ve artardi. Sanik sayisi belki 200 olmaz, ama 50-60 olurdu; fakat Dogan Pasa ve hedefteki ust duzey komutanlarin sanik konumuna dusurulmesi bence yeterli gorulurdu. Daha fazla sahte belge hazirlayarak tutarsizliklara imza atmanin marjinal maliyeti, bir takim alt rutbeli subayin ya da astsubayin bu davadan ceza almalarinin marjinal faydasindan daha yuksek olacagi icin, icinde tutuklanacak/desteklenecek gazeteci/aydin/burokrat listeleri, eylem planlari ile ilgili raporlar, gorevlendrilmeler vs. olan yuzlerce sahte belge ugrasmakla ben kesinlikle ugrasmazdim.

    Dediğiniz gibi bir iki sahte belge üst düzey subayların yargılanması için yeterli olurdu. Ancak belge ve az sanık olunca soruşturma ve yargılama çok daha kısa sürer, belgeleri didik didik etmek daha kolay olurdu. Bu nedenle bu belgelerin çok titizlikle hazırlanması gerekirdi.

    Bence burada yapılmak istenen, Çetin Doğan ile hesaplaşmaktan çok aşağıdaki hedeflere yönelik:

    1. Asker mümkün olduğu kadar zor durumda bırakmak. Askere karşı kamuoyu oluşturmak.

    2. Çok sayıda sanık ve belge ile yargılamanın tüm aşamalarını mümkün olduğu kadar uzatmak (iddianamenin okunması bile 9 oturum sürdü).

    3. Mümkün olduğu kadar çok askeri şüphe altında bırakarak terfilerini geciktirmek. Kriter nedir, bu askerler daha mı Kemalist/laik/milliyetçi, atamada bir “yandaşın” mi önünde, onu bilmiyorum.

    4. Bu durumu mümkün olduğu kadar gündemde tutup, konu üzerinden siyasi rant sağlamak.

    5. Bu konuda yayın yapacak medyaya mümkün olduğu kadar çok malzeme sağlamak.

    Bunların hiç birisi kısa ve öz bir sahte belge ile gerçekleştirilemezdi.

    Dursun Çiçek olayını düşünüp bir an için, bu belgenin de “sahte” olduğunu farzedelim. Kısa ve (sahte olduğunu varsaydığımız için) iyi hazırlanmış bir sahte belgeden ordu az hasarla (Dursun Çiçeği feda ederek) kurtuldu. Yukarıdaki hedefleri gözönüne aldığınızda, belgenin ve ıslak imzalı halinin yarattığı tartışma ve mağduriyet Balyoz ile karşılaştırıldığında o kadar da fazla olmadı.

    Hele Baransu belgelerindeki tutarsizliklar bu blogta ortaya konmusken, kor parmagim goune bir sekilde daha subaylarin rutbelerinin bilr yanlis yaziligi sahte belgeleri hazirlayip Golcuk’te zulaya yerlestirmezdim. Eger o belgeleri bu blog kurulmadan once oraya koyduysam da, hic ses etmez ortaya cikmasina izin vermezdim.

    Yine yarattığı etkiye bakın diyeceğim. Doğru hedefi düşündüğünüzde (kargaşa, belirsizlik, propaganda, atamaların dondurulması) Gölcük dokümanları bile fazlasıyla etkili oldu.

    Burada yargı sisteminin ağır işleyişinden ve belge ve sanık sayısının çokluğundan faydalanılarak süreci mümkün olduğu kadar uzatma çabası var. Her bulgu, her itiraz bilirkişi raporları demek, ertelenen duruşmalar demek. Oradaki deliller gerçek olsun olmasın, aynı durumun Ergenekon duruşmalarında da yaşandığını görüyoruz. Sadece hakkındaki sahte delile itiraz edebilmek için yıllarca tutuklu beklemiş Mehmet Ali Çelebi örneği ortada.

    Sozun ozu, var oldugu iddia edilen sahte belge cetesi uc bes belge ile amacina ulasacakken neden bu kadar cok belge hazirlamis olma ihtiyaci duysun, ustune de tuy diker gibi Golcuk belgelerini hazirlasin? Ben bu soruya bir turlu cevap veremiyorum acikcasi…

    Bunun adına bilişim güvenliğinde “denial of service” (DoS) saldırısı deniliyor. Az maliyetli bir saldırı ile sistemin zayıf noktalarını hedef alıp sistemi mümkün olduğu kadar işlemez hale getiriyorsunuz. Bu amaçla saldırırken teknik beceri veya içerikten çok hacim önemli. Burada da gözlediğimiz durum aynen bu. Yıllar sürecek davalar, mağdur olan insanlar, kamuoyunu etkilemek ve karşı görüşte olanların kafasını karıştırmak için bol miktarda malzeme. Üç beş sahte sayfa ile bunları yapamazsınız.

    Cevapla

    • Bulent Murtezaoglu Says:

      Hah, haberi olmadan katkida bulunan kalabaligi da hesaba katarsak DDoS (distributed denial-of-service) denebilir.

      Cevapla

    • fenerant Says:

      Sevgili Can;
      Alkışlıyorum sizi.
      İlk günden beri savunduğum ve söylediğim düşünceler.
      TSK daki terfi şartlarını ve özel uygulamalarını çok iyi bilen birileri iş başında.

      Belki de biliyorsunuzdur ama burada hatırlatayım dedim.

      Tutuklulukta ve açıkta geçen süreler hizmetten sayılmaz.
      Hizmet sürelerini tamamladan hiç bir paşa terfi sırasına giremez.
      Açığa alınan subaylar terfi edemez.
      Beraat etsen bile dava sonuçlanıp kesinleşinceye kadar terfi şansın sıfırdır.
      Bu Dava kaç yılda biter.
      En az 5 yıl.
      Her rütbenin yaş sınırı vardır.
      Tuğ rütbesinde 57,
      Tüm rütbesinde 59,
      Kor rütbesinde 61,
      Or rütbesinde 63,
      Kuvvet komutanı olursan 65,
      Gnkur Bşk olursan 67 yaşına kadar görev yapabilirsin.

      Paşaların yaşını çok kolay bulursunuz. Terfi ettiği yıllardaki YAŞ kararlarına bak, sicil numarasındaki ilk bölüm mezun olduğu yıldır. Bir subayın genelde 22 yaşında Teğmen olduğunu değerlendirsen muhtemel doğum yılını bulursun.
      Doğum yılının üzerine yaş sınırı olan yılı koyarsan hangi yılda mecburi emekli olacağını çıkartırsın.

      Birileri Balyoz davası ile zoraki emekliliğe sürüklenirken birilerinin önleri de açılmıyor mu?

      Cevapla

    • ihtimal Says:

      Can Bey,
      Sadece fmerakli’ya karsi arguman uretmek icin yazdiginiz cok belli oluyor. Sahte belge ureten birisi isine yarayacak en az sayida belge uretir. Cunku urettigi her bir fazla ve dolayisiyla gereksiz belge ile tutarsizliklar ve gercek disi bilgilerden dolayi inandiriciligini kaybeder. Gelelim bu balyoz belgelerindeki tutarsizliklara; konustugumuz hersey ihtimaller silsilesinden ibaret. Burada gorundugu uzere herkes istedigi ihtimali, istegi degerde gorerek yorum yaziyor.

      Cevapla

    • acracia Says:

      Bilisimcilerden ogrenecegimiz sistem isletme/paralize etme mantigi uzerine cok sey var sanirim.

      Bu, o sozunu ettigim ohal-“infial” iliskisi uzerine, infial yaratmak kisminin acilimi gibi dusunulebilir–yani o Fmerakli’nin da dusundurdugu infial nasil ve neden yaratilir sorusu uzerine yazilmis oldukca akla yatkin buldugum bir tealli. Bugune kadar okudugum ve bana en makul gelen ihtimallerden de biri.

      Cevapla

    • trekking Says:

      Can Bey etki ye değil “algı” ya bakın. Malum çağımızda “algılar” önemli.Hiç bir şey okumayan, dünyayı,türkiyeyi takip etmeyen o kadar büyük kitle varki, bunlar üzerinde yarattıkları “algı” önemli.O “algı” yı da değiştirmek kolay değil. Hanefi Avcı’nın kitabında yazdığı gibi “Köleler hiçbir zaman köleliğe karşı çıkmamışlardır, bu sisteme
      asıl karşı çıkanlar özgür insanlardır. Köleler kendi durumlarını
      kabullenerek, sadece sahiplerinden durumlarını iyileştirecek şeyler
      yapmasını (daha iyi muamele, biraz daha fazla yemek, vb) talep
      etmişlerdir. Köleliğin adaletli olmasını istemişlerdir;”. Önemli olan vatandaşları düşünen,sorgulayan bir birey haline getirmek. Ancak o zaman algıları kırabiliriz. Kanımca ancak o zaman bu tür kurma belgeler ile bir toplumun “algısı” değiştirilemez. Oda bugünkü ekonomik ve eğitim koşullarında çok zor gözüküyor.

      Cevapla

  4. Can Acar Says:

    ihtimal,

    O kadar düşündünüz, çıka çıka bu çıktı anlaşılan. Her şeyin bir ihtimal olduğuna ben de katılıyorum. Sizinle bir hesap yapalım.

    Elinizde bir CD-ROM olsun. İçerisinde de tek bir Word dokümanı.

    Bu dokümanın içerisinde bir ifade geçsin, örneğin “İspanya Hollanda’yı yenerek 2010 Dünya Kupasını kazandı”.

    Bu dokümanın değiştirilme tarihi de 1 Nisan 2006 olsun.

    Şimdi, bu doküman ve tarihi ve içeriği tutarsız. Bu “CD oluşturulurken sahtekarlık yapılmış, tarihler değiştirilmiş” diyebilir miyiz? Kabul edersiniz ki bu bir “ihtimal”. Şimdi bütün diğer ihtimallere bakalım:

    1. CD’yi hazırlayan kişi dünya kupasının tarihini önceden tahmin etmiş. İspanya’nın daha önce hiç dünya kupası kazanmadığını da göz önüne alırsak bunu oldukça “rastgele” bir tahmin olarak değerlendirebiliriz. 32 takım, ((32 * 31) / 2) = 496, kombinasyon yapar. %50 şansla kazananı da bildi diyelim. Final maçını oynayanları ve kazananı doğru tahmin etme şansı yaklaşık 1/992 olacaktır, yani 0.00100806452 = %0.100806452.

    2. CD üzerindeki tarih aslında Ağustos 2006 değil Ağustos 2010 olsun, ancak CD üzerinde 1 bit bir nedenle (çizik/toz/yazım hatası vb.) değişmiş olsun. 650 MB bir CD üzerindeki tüm bitlerden tam tarih bitinin değişme olasılığı (kontrol bitlerini vb. saymadan) 1 / ( 8 * 650 * 1024 * 1024) * hata_olasılığı = 1.8e-10 * hata_olasılığı. Burada hata_olasılığı CD yazarken veya CD üzerinde tespit edilemeyen (undetectable) bir hata oluşma olasılığı. Bu da CD rom için 2e-15, USB disk arayüzü için 1e-20 civarında, yani sonuçta 4e-25 mertebesinde bir olasılıktan söz ediyoruz: 0.0000000000000000000000004 gibi bir rakam.

    Aradığımız olasılık, yani disklerin sahte olma olasılığı (1 – diğer olasılıklar) şeklinde yazılabilir.

    P_sahte = 1 – 0.00100806452 – 0.0000000000000000000000004

    P_sahte = 0.9989919349999999999999996 = %99.89919349999999999999996

    Pek çok kişi bunu %100 olarak yuvarlar, ben senin için %99.8992’de bırakayım.

    Başka ihtimal kaldı mı?

    Sen de egzersiz olarak balyoz CD’lerindeki tüm tutarsızlıkların 2003 yılında bilinme olasılığını hesaplar mısın bize?

    Cevapla

    • ihtimal Says:

      2003’te tahmin edilmediler. Gorunuse gore surekli yeni bilgiler 2003’tekilerin uzerine ekleniyordu.

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        Anladım, siz “güncelleme teorisi” taraftarısınız. Bu teorideki problemleri hatırlayalım:

        Dosyalar güncellendiği halde tarihler nasıl eski kalıyor?

        Tarihleri değiştirmek sizce sahtekarlık değil mi?

        Tarihleri değiştirenlerin başka şeyleri değiştirmediğini nereden biliyorsunuz?

        İddianamede bu CD’nin 2003’te Çetin Doğan için hazırlandığı yazıldığına göre, iddianame bu tarihleri doğru kabul etmemiş mi?

        Savcılar tarih tutarsızlıklarını açıklamaya çalışmak yerine neden çelişkili belgeleri saklayıp iddianamede yanıltıcı ifadeler kullanmışlar?

        Eğer güncelleme varsa neden bazı “güncellenmiş” dokümanlarda imza blokları o görevi 2003 tarihinde yerine getiren kişilerin isim ve rütbeleri ile açılmış?

        Bana bunların hepsinin açıklamasını ihtimalleri ile birlikte bir zahmet yazabilir misiniz?

        Cevapla

        • ihtimal Says:

          Sordugunuz sorulardan 1., 2., 3., 4., ve 7. soruyu Suha Tanyerine, digerlerinide sayin savcilara sorunuz, bana degil! Bana sordugunda sana ihtimaller dahilinde cevap verecegim, ve bundan da sen pek mennun kalmayacaksin!

          Cevapla

          • Can Acar Says:

            Sen söyle yine de ihtimallerini. Memnun kalmadığım tek şey muhatap olduğum zeka seviyesi.

            Cevapla

            • Halil Ata AŞÇI Says:

              Sevgili Can,

              İhtimal’in zeka seviyesi sahtekarların hazırladığı sahte Cd leri savunurken fena değil…
              B blogtaki bunca bilgilendirmeden sonra CD lerin sahte olmadığını anlamaması imkansız.
              Ya dalga geçiyor , ya da işin içinde…

              Cevapla

            • ihtimal Says:

              Seni destan gibi 21. yuzyil aristo felsefesi detayinda ve bir o kadar nezaket icinde zikredilen yazilariyla fmerakli bile memnun edemedi. Ben etseydim sasardim 🙂

              Cevapla

              • Halil Ata AŞÇI Says:

                Sahtekarlara sen ve fmeraklı gibi sahip çıkmadığım için elbette şaşıracaksın…

                Cevapla

          • Jim_Beam_Black Says:

            Yazık ki ülkemiz liberallerinin içler acısı hali beni çok üzüyor. Sn. ihtimal de mantıklı sorulara mantıklı cevaplar vermeye çalışacağına ya daha fazla mantıksız sorular soruyor ya da öfkesine yenik düşüyor. Bugün yandaş gazetelerin içeriklerine baktığınızda da bu tür çarpıtma amaçlı mantıksız laf salatası ya da “darbeci”, “statükocu” veya “faşist” gibi yaftalamalar çorbası görüyorsunuz. Liberalizm, birey özgürlüğüne ve çoğulculuğa çok büyük önem verir, hatta bunları hayatı pahasına savunur ama bizim liberaller bu akımın fikir babalarını mezarlarında ters çevirecek kadar sığ ve dogmatik görüşlüler, gerçekten çok yazık…

            Cevapla

  5. Can Acar Says:

    Bu soruları savcılara sordular zaten. Suha Tanyerine gelince, o isim de CD üzerindeki tarihler ve diğer bütün bilgiler gibi “değiştirilebilir”. Bana 11 numaralı CD’nin imajını yolla, CD’nin aynısını tüm Süha Tanyeri’leri “Süha Ihtimal” yapıp sana geri göndereyim. Eğer masraflarımı karşılarsan fazladan 2003’te üretilmiş TDK marka CD bulup üzerine de yazıyı CNC tezgahı ile Zaman gazetesindeki fotoğraftan kopyalayıveririm.

    Cevapla

  6. ata Says:

    Ben “ihtimal” in, sahte belgeleri üretenleri tanıdığını-bildiğini düşünüyorum.Onları korumak,ortalığı bulandırmak,”katil mutlaka uşaktır” saptırmaları ile ulaşılmış gerçekliğe karşı dahi(sadece inançla) senaryo üretmek ile kendini bu kadar onurlandırması (ve akabinde kendinden bu kadar utanacağı yorumları arkasında bırakmayı göze alması) izah edilemez.Gerçi, ikinci ve son bir izahı daha var, ancak bir anlama-zeka konusu içeren bu izaha ben ihtimal vermek istemiyorum. Çünkü ; 1- Deliller sakatlanmıştır ve suçlanmaya esas teşkil edemez. 2-Bu delillere dayanan iddianame ve dava çöker ; bu sonuç,hukuk açısından kaçınılmaz bir sondur. Bu sonun ayırdına varabilmek “karşıevrim” in bile başarabileceği bir seviye iken, “ihtimal” bunu haydi haydi ayırd edebilir. Ayrıca, bu hukuk denilen kavram-kurum-bilim, “ihtimal” in “karşıevrim”in , “fmerakli” nin kendilerini tatmin aracı olarak kullanabilecekleri kadar da şapşal değildir, ancak kendini maymuna çevirmeye çalışanları şapşala çevirecek kadar da birikimi vardır; Pınar ve Dani,hukukun maymuna çevrilmesi yolunda çalışması,azmi ve desteği olanların “şapşal” görüntüsü vermesi adına hukuka yardımcı oluyorlar, ancak durum öyle vahim ki, bu ünvana sahip olmak,sahipliği sürdürmek için ısrar edenler var.Tabi bu durum, insanlık,ırkımız adına bir üzüntü yaratıyor, “Allahım yakınlarımı,kimseyi utanılacak bu durumlara düşürme” içerikli bir yakarışa yol açıyor.

    Cevapla

  7. drunkenknight Says:

    Fmerakli,ihtimal,karsıdevrim vs. bunlardan bu delillerin sahte olduğunu duymayı beklemek,yandaş medyadan duymayı beklemekle aynı derecede imkansız…amaçları da zaten bu dezenformasyonla yaratılmış olan evetçi/yetmez ama evetçi kesimin belkide uyanmasını engellemektir…Bunun içinde öne sürmeyecekleri olasılık,saptırmayacakları yön ve düzlem yoktur…Yeter ki şuandaki bulanıklık devam etsin…

    Bu arada Yargıtay ve Danıştay ın yapısını değiştirecek olan yasa teklifi meclisten geçti…1 milyon kişi toplanabilir mi acaba bu gidişe dur diyebilmek için Ankara da ?

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Drunkenknight,

      Bilerek mi mi yapiyorsunuz yoksa okudugunuzu anlama konusunda bir sikintiniz mi var diye merak ediyorum.

      Bakin bana su soruyu sormustunuz dun:

      _tutarsızlık = sahtecilik diyebiliyor musunuz ?

      Yorum yapan drunkenknight — 10 Şubat 2011 @ 14:10 | Cevapla

      Ben de cevaben demistim ki:

      Eger basinizi goge erdirecekse evet, tutarsizlik = sahtecilik diyorum.

      Ama Golcuk belgelerindeki sahtecilikte parmagi olanlarin Dogan ve Rodrik’in ifade ettigi gibi ordu disindan degil, Balyoz davasinda kendilerini ve/veya ustlerini korumak, saniklar lehine supheleri artirmak amaci ile ordu icinden birileri olma ihtimalini daha yuksek goruyorum.

      ————

      Sahte demek yetmiyor illa ki sahte belgelerin arkasindaki odak konusunda da sizinle hemfikir olmak mi gerekiyor? Sahte belgelerin kafanizdaki odak tarafindan uretildigine dair bir kanit ortay koyun, ben pozisyonumu o dakika degistirir, sizinle hemfikir olurum. Ama ortada oyle bir kanit yok iken insanlar farkli olasiliklara inanabilirler ve bunun icin kendince, sizin paylasmadiginiz, sebepleri olabilir. Bunu anlamak bu kadar zor mu?

      Cevapla

      • drunkenkight Says:

        _Bu blogtaki yorumlarınızın neredeyse tamamını okudum… Her ne olursa olsun TSK yı bu çemberin içinde tutmak istediğiniz anlaşılıyor ki mağdur edebiyatınız devam edebilsin ve üzerinden hala siyasi rant sağlanabilsin…Zaten bu yüzden değil mi darbecilik iddialarını savunmaya çalışırken 1950 li yıllara kadar uzanıyor ve yaşanmış olan olayları kar topu gibi yuvarlaya yuvarlaya,çarpıta çarpıta bugüne kadar getiriyorsunuz tvlerde ve gazetelerinizdeki köşe yazılarınızda…

        Bugüne kadar ki askeri darbelerden güçlenerek çıkan tek kesim kimdir sorusunun cevabı sizin o saf değiştirmek için beklediğiniz yanıttır…

        Cevapla

        • drunkenknight Says:

          _Medyada hangi gazeteye balyoz ve ergenekon la ilgili bilgiler el altından sızdırılıyor ve hangi gazete dezenformasyonun ve çarpıtmanın babasını yapıyor dersiniz fmerakli?

          A:)Zaman
          B:)Zaman
          C:)Zaman
          D:)Zaman

          Sahi bu Zaman gazetesi kime yakınlığıyla biliniyor?

          sizden bir alıntıyla bitireyim yorumumu…

          ”Bunu anlamak bu kadar zor mu ?”

          Cevapla

      • Jim_Beam_Black Says:

        2009 yılı başlarında dalga dalga Ergenekon tutuklamaları yaşanırken kalp yetmezliği ve sair nedenlerle Prof. Dr. Haberal başta olmak üzere çeşitli sanıklar hastanelere kaldırıldıklarında liberal tayfadan bir arkadaşım “bu ergenekon bence öyle bir örgüt ki, tutuklanan üyelerine özel bir ilaç içirip hasta olmalarını sağlıyor bence” diyebilmişti. İşte bu “tarafçı” ileri demokrasi aşıkları böylesine şizofrenik olarak tanımlanabilecek derecede statüko ve derin devlet kabusları görüyor/yaşıyorlar. Bu müthiş aklın sanrılarına göre ergenekon örgütü üyelerini intihat ettiriyor ya da hastanelere düşürtüyor, balyoz örgütü de soruşturmaları sulandırmak için sahte delillerin üzerine bir dalga daha sahte deliller üretiyor. Başını kuma gömmüş liberal tayfanın bozuk plak gibi tekrar ettiği düşüncelerinden sıyrılmasının mümkün olmadığını çok iyi bildiğim gibi; -çok küçük bir ihtimal de olsa- sıyrıldıkları zaman, statükonun dik alasını kurmuş olan ve 12 eylül dönemini aratmayacak derecede baskıcı bir dikta rejimi oluşturan güçleri ilerde bir gün eleştirirlerse eğer, bu güçlere verdikleri desteği hiç utanmadan ve vicdanen rahatsızlık duymadan görmezden geleceklerinin de buraya not düşülmesini istiyorum. Sonuçta bu kesimin tarihin içinde değişmeyen tek özellikleri, fikirlerinden dönme alışkanlarıdır saygıdeğer blog okuyucuları.

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Fikirlerinden donmek hic fena bir aliskanlik sayilmaz bence, toplum ve toplumun isleyisini yonlendiren dinamikler her daim degisiyor, evriliyor; bu anlamda o dinamiklere iliskin fikirlerimizin zaman icerisinde degismemesi anormal olurdu. Mesela CHP, iktidari askerden bekleme aliskanligindan donse, kagittan kaplan ciktiniz diye aglasmasa, iktidari asker golgesinde degil secim sandiginda arasa fena mi olurdu mesela???

          Cevapla

          • Bulent Murtezaoglu Says:

            Her fikir degistirme oyle muspet denebilecek sebeplerden olmuyor ki? Bir dinin koyu dindari veya yobazi iken din degistirip yeni dininin koyu dindari olan insanlari dusunun mesela. Onlar simdi en dogrusunu buldum evvelce ne kadar yaniliyormusum diye anlatirlar ama aslinda olan sey onlarin fanatik/zayif karakterlerinin baska sekilde bir yobazliga yapismasidir. Bir takim insanlar da firildak yapidalar boyle, ruzgar donunce eskiden en dogrusu dediklerine tukaka deyip baska seylere en dogrusu der hale geliyorlar. Mesela solcuyken DIIT olan insanlar piyasaci olunca da DIIT olmaya devam ediyorlar.

            Baska acilari da var bunun. Sizin asina oldugunuz Kemalist denen kesimin bir kendilerine otorite atfeden tavri vardir mesela ki gayet iticidir, o arka plandan ‘donenler’ de ayni iticiligi muhafaza edip temelde benzer hatalari bu sefer baska istikamette yapabiliyorlar. Birgun-Taraf gecisi yapan bir suru yazarda da benzer bir hali gormek kabil.

            Cevapla

          • acracia Says:

            Bir not dusmek istiyorum, gerisine hic karismayayim ama ozenle herseyi sorguladiginiz icin merak ediyorum: “kagittan kaplan” ornegini cok kullaniyorsunuz, darbe isteme anlaminda da lanse edildi. Kaynaginiz nedir? Cunku o konuda cok farkli seyler okuyorum ve asil konusmaya ben ulasamadim. Siz ulastiniz mi?

            Cevapla

          • Jim_Beam_Black Says:

            Bazı fikirlerden dönülmez sayın fmerakli; örneğin bireysel özgürlüklere ve kişisel haklara saygı, çoğulculuk ve demokrasi gibi. Komik ama sizin fikir olarak bahsettiğiniz şeyler nedense iktidar şakşakçılığından öteye gidemiyor ve bu fikirler sadece iktidar değiştiğinde hangi iktidarı destekleyeceğiniz yönünde değişiyor. Ayrıca bu sözde fikir olarak sunduğunuz liberal görüş öyle bir muhalefet türküsü tutturmuş ki, sanırsınız bu ilkeyi 1923-2002 arası CHP tek başına iktidar olarak yönetti de şimdi o iktidar temizleniyor. Sizin her dönem alkışladığınız iktidarların (ör: 1950-1960 Menderes Hükümeti, 12 Eylül 1980 cuntası ve 2002 AKP iktidarı) bu en başta saydığım özgürlükleri, demokrasiyi, bilimsel öğretiyi, akılcı görüşü vs. ayaklar altında çiğnediğini nasıl görmezden geldiğiniz her dönem tarihe geçti ama siz ve sizin gibilerin bir kez olsun yüzü kızarmadı.

            Sühey Batum’u sanki asker gelsin darbe yapsın çağrısında bulunmuş gibi göstermek de sizin bu muhteşem liberal görüşün başka bir yumurtası. Burada defalarca sahte olduğu kanıtlanan belgelere ilişkin TSK’dan bir açıklama beklemek bu ülke vatandaşlarının hakkı değil mi?

            http://www.aksam.com.tr/bir-kagittan-kaplan-olarak-turk-ordusu-1083y.html

            Şu yazıda sorulan sorulara verecek bir cevabınız var mı acaba? Yoksa Akşam gazetesi de sizin için dezenformasyon odağı mı?

            Cevapla

  8. Halil Ata AŞÇI Says:

    Guiness’e girecekler. Sevinmeli mi ? Üzülmeli mi ?

    Fmeraklı, İhtimal .vs. Sahte CD olayı bu kadar net biçimde ortaya kondukdan sonra hala sahtekarlara kol kanat germeye devam ediyorlar …

    Yakında Guiness rekorlar kitabına girerler , dünyada sahtekarlığa en uzun süre destek veren dünyalılar diye …

    Cevapla

  9. karsidevrim Says:

    MASAL BİTTİ RÜYADAN UYANMA VAKTİ..HİÇKİMSE Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmeye yönelik cunta planları hazırlayıp da hiçbirşey olmamış gibi yoluna devam edemez..
    Umarım ömrünün geri kalanını kodeste geçirir

    Balyoz sanığı ÇETİN DOĞAN ve 163 sanık TUTUKLANDI!

    Babanız Çetin Doğan aranıyor,yakalama kararı çıkartıldı.Umarım kaçmaz ve teslim olur.

    Cevapla

  10. Altan Alpay Says:

    Golcuk belgelerinin TSK tarafindan hazirlanip sureci sabote etmek icin oraya kondugu seklinde teori var.

    Her ne kadar son tutuklamalara bakinca mahkemenin bu sahte belgeleri ciddiye almasiyla teori cokuyor. Yinede farkli bir bakis acisi ile bir an icin bu teorinin dogru oldugunu kabul edelim…

    Cemaatin oyun plani asagi yukari Ergenekon’un ilk gunlerinden beri belli.. Bir yerlere sahte belge veya CD yerlestirip, imzasiz bir ihbar mektubu ile hukuksal sureci tetikleyip tutuklama karari cikartmak.

    Eger Golcuk’te cuvallar dolusu hesapta olmayan dokuman ortaya ciksaydi , herseyden evvel bu komployu kuranlar kendi oyun planlarinda olmayan surpriz bir durumla karsilastiklari icin cok sasirmalari gerekirdi. Muhtemelen oyle bir durumda ‘oyun icinde oyun’ durumu kuvvetle ihtimal oldugu icin toplanan belgeler ozel bir ekip tarafindan incelenip adli emanete kaldirilirdi ve kesinlikle -her ihtimale karsi- cemaat medyasi tarafindan kullanilmazdi, hatta delil olarak balyoz dosyasina sokulacaklarina bile ihtimal vermiyorum.

    Yoksa TSK Cemaat’i yemlemis olmasi gibi bir durum ortaya cikiyor… Ozellikle Cemaat medyasinin bu belgelere baliklama atladigini dusunursek, bu belgelerin TSK tarafindan hazirlanmis olmasi Cemaatin zokayi yemesi ve kredibilitesinin sifirlanmasi gibi bir sonuc ortaya cikartir ki bunu ne Turkiye’deki imamlar, ne amerika’daki Hocaefendi kabul eder.

    Kisaca Cemaat oyun kuran konumundan cikartilip oltaya gelmis bir pozisyona dusmus olur ki boyle bir imaj vermek istemezler..

    Belgeleri TSK hazirlamis diyorsaniz samimi olarak Cemaat hakkinda da su onermeleri kabul etmeniz gerekir:
    Cemaat oltaya geldi.. (Golcuk cuvallarina cemaat medyasinin sazanlama atlamasi)
    Imamlar zokayi yuttu.. (Baskalarina komplo yaparken kendinlerine yapilan kontra-komployu fark edemediklari icin)
    Altin nesil fos cikti.. (Oyun kuracam derken baskalarinin oyununda oyuncak durumuna dustukleri icin)

    Cevapla

  11. nasıl yapılır? Says:

    çok saolun ilginç bir yazı olmuş.

    Cevapla

  12. yıldırım güngörmedi Says:

    bu davalara inanmıyoruz…türkiyede darbeler yerel kararlar ile olmamıştır…dolayısıyla bu generaller plan yapmış bile olsa ” işlenemez suç” vardır yani darbeyi yapamazlardı…zaten inanmıyoruz darbe planı yaptıklarına ..ancak her yurttaş gibi bazı subaylar da sesli düşünebilir..ben çok rastladım..zaten bu davaları hazırlayan planlayan orduyu baskı altına alıp medyayı baskı altına alıp vatandaşın bir kısmını inandırarak bir kısmını da korkutarak bu işlerin meşruymuş gibi lansedilerek tıkır tıkır yürütülmesi yani suçunu bilmeden yıllardır tutuklamaları daha önceki darbelerde ki gibi yerel güç değil yabancı işbirliği…aynen mısır da da tıkır tıkır planı yürüttüler…cemaat abd ile fena bir dans ediyor ama sonu hayır olur inş…

    Cevapla

  13. Turkay Says:

    Sizlere Teğmen Çelebi’nin savunmasından bir paragraf ile cevap vermek istiyorum.

    Vatanını, ulusunu sevmiş olmanın bedelini ödeyen insanların ne ilkiyiz ne de sonuncusu.
    Ancak unutulmasın ki biz burada olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyüklüğünden bir şey kaybetmez. Vatan sağ oldukça elbet bu mevkilere, makamlara gelip bu görevleri ifa edecek vatan evlatları bulunur.
    Üç tane alırsınız, her sene Harbiye den bin tanesi mezun olur.
    Türk Silahlı Kuvvetleri mahkeme salonlarına sığmaz!

    Mehmet Ali Çelebi
    Kr. Plt. Teğmen.
    Hasdal Cephesi

    Cevapla

  14. Ayşe Says:

    O tarihlerden sonra göreve getirilmiş yda daire başkanı olmuş olmalaı onların 2003′ hazırlanan bir darbeye yada darbe teşebbüsüne iştirak etmedikleri yada destek vermedikleri anlamına gelmez.

    Cevapla

    • bir diğer ihtimal Says:

      Sayın Ayşe,

      Burada blog yazarlarının vurgu yapmak istedikleri husus, delil olan belgenin iddianame ile çelişmedisir. İddianame bu delili içeren cd’nin 2003 yılında oluşturulduğunu kabul etmektedir. Bu belgede ismi geçen yukarıda ki şahsiyetlerin belge de belirtilen makamlara 2003 yılından sonra ki yıllarda getirildikleri görülüyor, bu anlamda iddianamenin temelini oluşturan bu cd’nin 2003 yılında hazırlanmış olduğu iddiası geçerliliğini yitirmiş oluyor, dolayısıyla iddianamenin de düşmesi gerekiyor. Hukuk sistemlerinde insanlar somut delillere dayanarak suçlanıp yargılanırlar, ne yazık ki bizde sizin de yaptığınız gibi insanlar varsayımlarla suçlanıp mahkum ediliyor.

      Cevapla

acracia için bir cevap yazın Cevabı iptal et