Gölcük’ün “geleceğe dönüş” belgeleri: 2003’de camiler bombalanırken 2008’in muhabere teknolojisi kullanılacakmış

Gölcük’te çıkan belgelerde Şubat 2003’de gerçekleşmesi planlanan cami bombalama operasyonlarında kullanılacağı belirtilen emniyetli cep telefon sistemi 2008 yılı başında TÜBİTAK tarafından geliştiriliyor, ve Jandarma tarafından kullanımı Aralık 2008’de başlıyor.

Cami bombalamaya yönelik eylemler içeren ve Jandarma tarafından hazırlandığı iddia edilen Çarşaf ve Sakal Planları,  Gölcük’ten çıkan 1 no.lu CD’de bulunuyor. Bu planlara ait ön çalışmalar Word belgesi halinde, yine Gölcük’ten çıkan 10 no.lu CD’de bulunuyor. (Çarşaf ve Sakal planları aynı zamanda Balyoz iddianamesinde kanıt gosterilen 11 no.lu CD’nin içinde bulunuyordu.)

Aşağıda verdiğimiz kesitler, “Çarşaf Eylem Planı Harekat Emri.doc“ isimli belgeden (Gölcük Klasörleri, no. 5, dizin no. 73-78). Aynı ifadeler, birebir şekilde Sakal planında da var (Gölcük Klasörleri, no. 5, dizin no. 82-87). Üstverilerine göre bu belge ilk olarak 16.02.2003’de, son olarak 22.02.2003’de, kaydedilmiş (Gölcük Klasörleri, no. 5, dizin no. 127).

Aşağıdan görüleceği gibi Çarşaf (ve Sakal) planı için belirlenen eylem tarihi 28 Şubat 2003.

Gelelim, planda muharebatın nasıl sağlanacağı konusuna. Çarşaf planının Komuta ve Muharebe kısmının (b) maddesini okuyalım:

Oysa 2003 senesinde Jandarma’da emniyetli cep telefonu yok. Emniyetli cep telefon sistemi 2008 yılında TÜBİTAK tarafından geliştirilen bir sistem.  2006 yılında TÜBİTAK UEKAE’de başlatılan proje 2008 sonuçlanıyor ve ilk kez üretilen kriptolu cep telefonu başta TSK olmak üzere çeşitli kurumların hizmetine sunuluyor. TÜBİTAK’ın Şubat 2008 tarihli bültenini görmek çin buraya tıklayın. Bu telefonun Jandarma Konutanlığı tarafından kullanılmaya başlaması ise ekteki belgeden göreceğiniz üzere Aralık 2008.

Yine hemen “güncelleme” masalını gündeme getirecekler için söyleyelim: Hem bu belge üstverisine göre Şubat 2003’de hazırlanmış gibi görünüyor, hem de belgede eylem tarihi olarak 28 Şubat 2003 belirtiliyor. (Aynı şeyler Sakal planı için de geçerli.)

Bu da, Gölcük’ten çıkan Balyoz belgelerinin aynen Baransu’nun bavulundan çıkan Balyoz belgeleri gibi 2003’de değil çok daha ileri tarihte hazırlanmış sahte belgeler olduğunu gösteriyor.

Güncelleme: Bu konuda yorumcularımız değişik gorüşler ifade etti. Bazı önemli hususları hatırlamakta yarar var.

Sözde 2003 tarihli çarşaf ve sakal planlarında “muhabere emniyetli cep telefonları ile sağlanacaktır” deniliyor. Jandarma Genel Komutanlığından gelen yazıda ise “emniyetli cep telefonları … ilk olarak … 28 Kasım 2008 tarihinde … tahsis edilmiş” deniliyor. Bu ikisi arasında çelişki olduğu bariz.

Bu durumda üç olasılık var. 1. Çarşaf ve sakal planları iddia edildiği tarihte yazılmamıştır. 2. Jandarma Genel Komutanlığı yalan söylemektedir. 3. Eylemleri planlayanlar bir şekilde kaynak bulup, TSK’nin tahsisi dışında yurt dışından emniyetli cep telefon ithal etmiş, Türkiye’de kullanmayı becermişlerdir.

Bunlardan ne ikincisi ne üçüncüsü bize olası gelmiyor. Eğer Jandama bu konuda yalan beyanat verdiyse, bunun ortaya çıkarılması çok kolay olacaktır. Ithal cep telefon savı ise ordunun işleyiz tarzına hiç uymuyor. Her şekilde, Jandarmanın cevabi yazısı ışığında yazdıklarımızın tersini ispat etmek iddia makamının sorumluluğudur.

Bunu da ekleyelim: 2003’te yürürlükte olan sistem, emniyetli telsiz sistemidir. Planda geçen emniyetli cep telefonu değil.

Güncelleme 2: Bilgi edinme hakkı kanunu kapsamında Çetin Doğan’ın vekillerinin Jandarma Genel Komutanlığı’ndan “emniyetli cep telefonu” kullanımına dair bilgi talep ettikleri dilekçeye buradan ulaşabilirsiniz.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

56 Yorum “Gölcük’ün “geleceğe dönüş” belgeleri: 2003’de camiler bombalanırken 2008’in muhabere teknolojisi kullanılacakmış”

  1. merttalay Says:

    Carsaf planinda “emniyetli cep telefonu” kullanilacagi belirtiliyor. Linkini verdiginiz TUBITAK dokumaninin ise hic bir yerinde “emniyetli cep telefonu” gibi bir ifade gecmiyor, gecen ifade “kripto ozellikli cep telefonu”. Bu iki ifadenin ayni ozellige denk geldigine dair kanitiniz nedir? Carsaf planinda “kripto ozellikli cep telefonu” veya TUBITAK dokumaninda “emniyetli cep telefonu” gibi bir ifade var mi? Eger yoksa, farkli ozellikleri ayniymis gibi algilamis olabilirsiniz. Emniyetli cep telefonu kriptolu cep telefonu olmayabilir.

    Jandarma’dan gelen yazi ise apayri bir konu: 1) Jandarma yanlis bilgi veriyor olabilir (JITEM’i hatirlayalim) 2) Resmi olarak boyle bir dagitim yoktur, fakat gayriresmi olarak bazi birimler bunlari edinmis olabilir.

    Cevapla

    • cdogangercekler Says:

      merttalay,

      Askeri telefonlarda “emniyetli” ve “kriptolu” ayni anlama gelir. Emniyetliden belki de emniyet kemeri olanini dusundunuz?

      Cevapla

      • merttalay Says:

        Bununla ilgili herhangi bir kanit sunmadiginiz surece bu yorumun sadece sizin gorusunuz oldugunun altini cizerim.

        Cevapla

      • merttalay Says:

        Ayrica bu post’un herhangi bir anlami olmasi icin Turkiye’de kullanilabilecek bir emniyetli cep telefonu sisteminin 2003 yilinda dunyada bulunmamasi gerekiyor. Darbelerde tank da kullaniliyor ve askeriyenin tank kullanmasi icin bu teknolojinin TUBITAK tarafindan gelistirilmesini beklemesi gerekmiyor sanirim?

        Cevapla

      • fmerakli Says:

        Dogan ve Rodrik’in sirf tarih celiskisi bulacagiz diye kavramlar ile de bir hayli oynamaya basladilar gorunen o ki.

        Emniyetli cep telefonunun kriptolu anlamina geldigi, Merttalay’in ifade ettigi gibi kanitlanmadigi muddetce Dogan ve Rodrik’in kisisel gorusudur ve baska hicbir sey de degildir.

        Ben kisitli aklimla emniyetli telefondan sunu da anlarim. Operasyonda muhabere amacli kullanilmak uzere, IMEI numarasi sahte kimliklerle kayit edilmis ve hic gorusme yapilmamis cep telefonlarina, yine sahte kimliklerle alinmis ve hic gorusme yapilmamis SIM kartlarini takilmasi, yani dinlenme olasiliginin olmadigi cep telefonlarinin kullanilmasi, ki operasyondan sonra da telefonlari ve SIM kartlari imha ederseniz baz istasyonu sinyali alinamayacagi icin takip de olanaksizlasir. Eger Dogan ve Rodrik’in soyledigi gibi o tarihte kriptolu cep telefonu yok idiyse, cep telefonlarini “emniyetli” bir sekilde kullanmak icin bir takim seyler yapilmis olabilir ki “emniyetli cep telefonu” ile benim verdigim ornege benzer bir sey de kastediliyor olabilir.

        Acik soylemek gerekirse, Dogan ve Rodrik’in bu blogta ortaya koyduklari tutarsizliklardan sadece en zayifi degil, en zorlama olani da bu emniyetli/kriptolu kavramlarini esanlamli gibi gosterme cabasi olmus!

        Cevapla

        • Can Acar Says:

          Ben de bunun zayıf bir “bulgu” olduğunu düşünüyorum. Ancak askerin, özellikle 2003 yılında, operasyonlarında cep telefonu yerine telsiz kullanmayı tercih edeceğini, ve o dönemde kriptolu telsiz sistemlerine sahip olduklarını da göz önünde bulundurmak gerek.

          Son dönemlerde herkes telefon nasıl takip edilir, dinlenilir uzman oldu. İleri demokrasinin nimetlerinden olsa gerek. Ancak 2003 yılı için “cep telefonlarını evde bırakmak” bile yeterince iyi bir önlem. Operasyonda da telsiz kullanılır olur biter.

          Planın bu bölümünün 2003 yılı yerine, cep telefonu dinleme ve izlemenin ayağa düştüğü yakın geçmişte yazılmış olması daha büyük olasılık gibi gözüküyor.

          Cevapla

  2. fenerant Says:

    Emniyetli cep telefonu olsa olsa Emniyetin (cemaatin) her saniye dinlediği cep telefonlarımızdır.
    Emniyetli telefonun kritolanmış telefonlar olduğunu bizim köyün delileri bile bilir.

    Cevapla

  3. Kurmanbek Allahverdiyev Says:

    Emniyetli cep telefonu basinda “Aselsan 2110 Milli Emniyetli Cep Telefonu” olarak geciyor. Sanirim seri uretim ASELSAN uzerinden yapildigi icin. Teknolojiyi gelistiren ise TUBITAK. Bu baglamda 2003 yilinda belgeleri her kim hazirladiysa hakikaten 2008 yilinda baslatilacak olan bir projeden haberdarmis anlasilan.

    “Dakka bir gol bir” de diyebiliriz.

    Cevapla

    • merttalay Says:

      Kurmanbek,

      Guzel bir noktaya degindiniz, gelistirilen sey “Milli” bir urun. Yani daha once muhtemelen ithal edilen bir urun Turkiye’de uretilmeye baslanmis. Jandarma neden 2003 yilinda ithal olan emniyetli cep telefonlarini kullaniyor olmasin?

      Cevapla

      • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

        TUBITAK kendi Ar-Ge’si ile gelistirmis cihazi. Seri uretimi de ASELSAN yapmis. Burdan nasil ‘daha once ithal olan teknoloji’ sonucunu cikardiniz anlayamadim. 2003 yilinda kriptolu telefon kullanildigini sanmam askeriyede. Ayrica yuksek guvenlikli cep telefonlarinin 2003 yili kadar geriye gitmesine pek aklim yatmiyor. 2003 yilindaki cep telefonlarini gozumun onune getiriyorum da bir, kocaman, hantal, plastik makinalardi genelde (misal Nokia 3310, Panasonic GD92, vs. gibi cok eski modellerden bahsediyoruz 2003 yili icin. Bu baglamda bana bu blog girisi mantikli geliyor.

        Cevapla

  4. merttalay Says:

    Bu post ile apayri bir gariplik de su: Neden jandarmanin sadece TUBITAK’in gelistirdigi bir urunu kullanacagi farz ediliyor? Yurtdisindan temin edilecek bir urunu kullanamazlar mi?

    Diyelim ki bir birim herhangi bir operasyonda Israil yapimi Uzi silahini kullanacak. O zaman bu post’un mantigina gore bunu belirten bir dokuman kesinlikle sahtedir cunku Turkiye’de Uzi uretilmiyor!

    Cevapla

    • Taylan Says:

      Merttalay,
      Kamu kurumları iletişim araçlarında TÜBİTAK’ın geliştirdiği şifreli cihazları kullanırlar. TSK dışında, mesela Dışişleri Bakanlığı da TÜBİTAK’ın kriptolu cihazlarını kullanırlar. Örneğin; İran’dan, Rusya’dan, ABD’den veya Tunus’tan, Sefaretlerin istihbarat bilgileri TÜBİTAK’ın cihazlarıyla kriptolanıp Dışişleri’ne iletilir. Ve bu kriptoları sadece TÜBİTAK’ın cihazları çözer. Bu, istihbarat güvenliği açısından çok önemlidir. Farklı bir ülkenin altyapısıyla oluşturulan bir iletişim sisteminde, devletin gizli haberleşmeleri yapılamaz.

      Silahla iletişim sistemlerinin farkı budur. Uzi örneğini vermeniz gerçekten çok alakasız olmuştur. Umarım anlamışsınızdır…

      Cevapla

  5. sertac Says:

    hakikaten cok zorlama olmus, ne alakasi var emniyetli telefon ile kriptolu telefonun?
    teknik takibe takilmayacak (mesela faturasiz kontorlu, daha once hic kullanilmamis) telefonlardan bahsediliyor.

    bir de “Askeri telefonlarda “emniyetli” ve “kriptolu” ayni anlama gelir.” tespitinize bayildim. aralik 2008 de uretilmis bir telefon 2011 yilinin ocak ayina kadar coktan askeri jargonda yer etmis demek. bir de askeriye icin hantal derler…

    Cevapla

  6. cetin ceviz Says:

    Sayin Dogan ve Rodrik,

    “Emniyetli” ve “kriptolu” ayni sey olmak zorunda degil, yakinen biliyorum. “Emniyetli”, telefonun teknik ozellikleriyle degil, kayit ve kullanim bilgileriyle iliskili bir guvenlik tabiridir. Kriptolu telefonlar ciktiktan sonra onun yerine de kullanilmaya baslanmis olabilir. Lakin emin olabilirsiniz ki 2003 yilinda da “emniyetli” tabiri kullaniliyordu ve yukarda bahsettigim cercevede bir anlami vardi.

    Keske bu post’tan once biraz daha arastirma yapsaymissiniz. Diger daha kuvvetli argumanlariniza da zarar verir bu turden post’lar.

    Cevapla

    • Bulent Murtezaoglu Says:

      Evet iki acidan da katiliyorum, bu seferki zayif olmus. Gerci resmi yazi var, mahkeme ne yapar bilemeyiz. Diger taraftan herhalde ilgili makamlara “emniyetli cep telefonu” tabiri evvelce kullaniliyor muydu diye de sorulabilir, baska gercekliginden suphe edilmeyen eski (legal) harekat emirlerine bakilabilir vs. Bu kavramin ve tabirin evvelce olmamasi bana da makul gozukmuyor.

      Cevapla

  7. emre Says:

    “Emniyetli”den ben sunu anliyorum: http://en.wikipedia.org/wiki/Secure_communication

    Broadcast bir ortamda (yani telsiz) kripto kullanmadan guvenlik nasil saglanir?

    Cevapla

  8. eminkk Says:

    “Emniyetli” ve “kriptolu” askeri (iletişim) terminolojide aynı anlamda kullanılır. Haa.. farklıdır, bakın burada böyle yazıyor derseniz bu planı sivillerin yazdığını ima edersiniz.

    Gelelim “ya yurtdışından alındıysa” ya, buyrun kanıtlayın… Jandarmanın “Emniyetli cep telefonları ilk olarak…2 Aralık 2008 tarihinden itibaren kullanıcı makamlara tahsis edilmiştir” ibaresinin yanlışlığını (ithalat-gümrük belgeleri vb) kanıtlamanız (eğer doğruysa) çok zor değildir.

    Cevapla

  9. eminkk Says:

    Mühimmat yüklü kamyon ile ilgili kimliği belirlenemeyen belirsiz (nedense bulunamayan) biri ABD den yolladığı bir maille (bakın kendi başına bilemez) ihbar mektubu yollanmıştı. Günlerce tetikçi medya astı-kesti. O günlerde NTV Basın odası programında Nazlı Hanım büyük askeri birikimi ile “bu patlayıcı maddeler halkın arasınada nasıl dolaştırılır? büyük tehlike vb” buyurmuşlardı.

    Halbuki akaryakıt, otogaz vb tehlikeli madde nakli daha tehlikelidir. Çok eskilerden beri mühimmat taşındığı halde infilak eden/tehlike yaratmış bir araç duydunuz mu? Mühimmat naklinin tehlikeli madde taşıyan tankerlerden az olmasının sebebi muharabe alanında (arazide) taşınması gerektiğinden ilave tedbirler de dahil çok iyi ambalajlanmasıdır.

    Çoğu “aa. bak nasıl duyarlı” vb. derken ben o zaman Nazlı hanımın çok komik duruma düştüğüne (yılların gazetecisinin araştırmadan balıklama dalmasına ve kamuoyunu yanıltmasına)üzülmüştüm.

    Cevapla

  10. solmaz türk Says:

    Sayın eminkk
    Burada yorum yapan bazı ”görevlileri”ikna etmek için boş yere çaba sarf etmeyiniz.Onlar burada zaten art ni
    yetli olarak bulunuyorlar.Daha evvel yazdığım Nasrettin Hoca ile berber fıkrası gibi,uysada….uymasada….
    İddianamelerde aynı mantıkla yazılmamış mı zaten ?Uysada…uymasada…

    Cevapla

  11. eminkk Says:

    Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve “niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun ?” Diye sorar.
    Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “yaşamları için” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla “iyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki ?” Der.
    Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, “bak onun için çok şey değişti,” karşılığını verir.
    Sayın solmaz türk uymuş mu?

    Cevapla

  12. trekking Says:

    Buradaki bazı görevliler Pınar Doğan ve Dani Rodrik’in ileri sürdüğü argümanlara hep şüpheyle bakıp, nereden ne çıkarırız diye uğraşıp duruyorlar. Yok uzi Türkiye’de üretilmiyorsa şöyle mi olurmuş böylemi olurmuş. Ama Nedense aynı hassaiyeti yüzlerce çelişkiliyle dolu bu dava dosyalarına göstermiyorlar hemen de biat ediyorlar. Bütün yandaş kalemler gibi. Açmazları da bu zaten.

    Cevapla

  13. Sinan Says:

    Konu ile ilgili olarak Jandarma G.Kom.lığına yapmış olduğunuz başvuru yazısını yayınlayabilir misiniz rica etsem? Teşekkürler.

    Cevapla

  14. solmaz türk Says:

    Sayın eminkk,
    Azminize hayranım.Keşke bende sizin kadar olaylara hoşgörüyle yaklaşabilsem. Son senelerde ülkemizde TSK üzerinden oynanan oyunlara bakınca son derecede endişe duyuyorum.İnşallah sizin denizyıldızı örneğinde olduğu gibi bir şeyleri değiştirmeyi başarırsınız.
    🙂 🙂

    Cevapla

  15. Sinan Says:

    Tekrar merhaba,

    “Jandarmanın cevabi yazısı ışığında yazdıklarımızın tersini ispat etmek iddia makamının sorumluluğudur.” demişsiniz. Bu ifadeye aynen katılıyorum. Bununla birlikte eğer bir mahsuru yoksa sizin için, jandarmanın cevabi yazısına konu olan, sizin 17.12.2010 tarihli başvuru yazınızı da burada yayınlamanızı rica ediyorum. Teşekkür ederim.

    Cevapla

  16. Sinan Says:

    Sayın Dogan ve Sayın Rodrik,

    Avukatlarınız aracılığı ile sizlerin 17.12.2010 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı’na yapmış olduğunuz bir başvurunuz var. Bu başvurunuza cevaben de burada yayınlamış olduğunuz belge size verilmiş. Bu belgenin içeriği muhakkak ki çok önemli. Fakat sizin başvurunuzun içeriğinin de en az bu belge kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Konu ile ilgili olarak 3.kez yazıyorum. Yani jandarmanın verdiği bu belge nasıl bir başvuru yazısına istinaden verilmiş. Bu ricamı belgeyi burada yayınlayarak cevaplayabilirseniz çok sevinirim. Yayınlamayı uygun görmüyorsanız da sebebini açıklayabilirsiniz diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum.

    Cevapla

    • cdogangercekler Says:

      Belge elimize demin gecti, birazdan yayinliyoruz.

      Cevapla

      • Sinan Says:

        Yayınladığınız için teşekkür ederim. Yazışmalardaki ifadeler oldukça net olarak görünüyor. Akıllarda hiç bir soru işareti kalmaması açısından önemliydi.

        Cevapla

      • Bulent Murtezaoglu Says:

        Ben de tesekkur ederim.

        Cevapla

      • fmerakli Says:

        Sayin Dogan ve Rodrik muhtemelen, blogu takip edenlerin buyuk cogunlugu kesinlikle yine okuz altinda buzagi aradigimi dusunecekler ama onceden soyleyeyim oyle bir niyetim yok.

        Dogan’in avukatlarinin Jandarma’ya yolladigi dilekcede bilerek yapilip yapilmadigindan emin olamayacagimiz bir imla hatasi var ve bunun Jandarma’nin verdigi cevapta etkili olup olmadigi da onemli bir ayrinti olabilir, ben mahkeme baskani olsam asagida belirtecegim hususu kesinlikle goz onune alirdim – ya da savci olsam sizin dilekcenize asagidaki sebeple itiraz ederdim…

        Anlatmaya calisayim:

        Carsaf Eylem Plani’nda gecen ve dilekcenin ikinci paragrafinda aktarilan ifade soyle:

        “b. operasyon esnasinda muhabere, emniyetli cep telefonlari ile saglanacaktir’

        Bu cumleye baktigimizda dilekceye konu olmasi gereken kavramin “emniyetli cep telefonu” oldugunu goruyoruz (zira virgul muhabere kelimesinden sonra konulmus ve muhaberenin emniyetli cep telefonlari ile saglanacagi ifade edilmis)

        Ancak, dilekcenin ucuncu paragrafinda avukatlar, dilekceye konu olan kavrami tirnak icine alarak Jandarma’ya su soruyu soruyorlar:

        “Muhabere Emniyetli Cep Telefonlarinin” Jandarma Komutanligi Personeline ne zaman dagitildigi…

        Oysa carsaf planinda, yukarida acikladigim gibi, “Muhabere emniyetli cep telefonu” diye bir ifade yok, cunku soyledigim gibi planda muhabere kelimesinden sonra virgul konulmus.

        Bu anlamda avukatlarin planda var olmayan “muhabere emniyetli cep telefonu” kavramini ya dil bilgisi eksikliginden ya da bir baska nedenle yarattiklarini goruyoruz. Ama su da acik ki avukatin sordugu ve Jandarma’nin cevapladigi “muhabere emniyetli cep telefonu” kavrami carsaf planinda yer almiyor ve dilekcenin bu hali ile, yani metinde gecmeyen bir kavrama dair verilen bir cevap icerir sekilde, mahkemede tarafindan dikkate alinacagi konusunda ciddi suphelerim var.

        —————

        Sayin Dogan ve Rodrik,

        Beni fetocu olmakla itham eden blog okurlarindan zaten tesekkur beklemem de, siz de yukarida dikkat cektigim hususun ciddi sikinti yaratabilecegini gorur ve yeni bir dilekce talebinde bulunursaniz, tesekkur etmenize gerek yok. Ben de sizlerle ayni amaci paylasiyorum; adaletin yerini bulmasi. Eger boyle bir amacim olmasa idi, bu kadar ugrasip aldiginiz dilekcedeki soruna gozlerimi kapatir, hayatima devam ederdim.

        Cevapla

        • doğruya doğru Says:

          Avukatlar dilekçelerinde “Muhabere Emniyetli Cep Telefonu” demişler, ama J. Gen. K.’lığı cevap yazısında “Emniyetli Cep Telefonu” demiş. Jandarmanın yanıtı iddianamede konu edilen belgede geçen “…muhabere, emniyetli cep telefonu…” anlatımındaki “emniyetli cep telefonunun” 2008 de tahsis edildiğini anlatıyor.. Dolayısıyla Savcının söyleyebileceği bir itiraz olamaz
          Jandarmanın yazısına karşı..

          Cevapla

  17. eminkk Says:

    Sayın fmerakli;
    Orjinal de “irtibatlar (isim), şu vasıtayla olacak” deniyor.
    Avukatlar ” irtibatlar yönünden emniyetli olan cep telefonu” diyor.
    Sonuçta muhatap da benim gibi anlamış ve “emniyetli cep telefon durumu budur” demiş. Farklı yazım bana göre Jandarmayı etkiler, (ama etkilememiş) sonuçta avukatlar cevabını almış. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Eger oyle diyorsaniz, savcilar “carsaf planinda dilekcede yer alan ‘muhabere emniyetli cep telefonlari’ kavrami gecmiyor” diyerek mahkemeye itiraz eder ve itirazlari kabul edilirse sikayet de etmeyeceksiniz.

      Siyaset bilimi dalinda aldigim egitimin yaninda hukuk alaninda da Avrupa’nin onemli universitelerinden birinden birincilikle tamamladigim bir hukuk derecem var. Her ne kadar hukuk dalinda bugune degin calismamis olsam da yukaridaki yorumumu da hislerimle degil, bilgiye dayanarak yaptim.

      Acik konusmak gerekirse, carsaf planinda gecmeyen bir kavrama (muhabere emniyetli cep telefonu) iliskin Jandarma’nin verdigi cevap su hali ile Basbug Pasa’nin kulaklari cinlasin bir kagit parcasidir benim gozumde…

      Cevapla

      • eminkk Says:

        Ben düşündüğümü yazdım. Bana göre her şey makul mantiki ama yargıçların bakış açılarını bilemem. Bu konuyu ilgili avukatların da değerlendireceklerini sanıyorum.

        Cevapla

      • Sinan Says:

        Daha önce de söylediğim gibi yazışmalardaki ifadeler çok net olarak görünüyor. Son derece dikkatli bir şekilde yazıldığı, tırnak içine alınıp koyu renkli olarak belirginleştirilmesinden belli olan bir dilekçede bu kadar basit bir imla hatası bulunmaz. “Muharebe Emniyetli Cep Telefonları” şeklinde
        bir kullanım tek birşey ifade eder dilekçeyi yanıtlaması gereken makama.O da kriptolu cep telefonu. Çünkü bu size başka birşeyi çağrıştırmaz. Siz de dilekçeye cevap veren makam olarak sorarsınız komutanlıktaki yetkililere bu telefonlar ne zaman gelmiş bize diye. Bunu da dilekçe ile uyumlu bir şekilde yanıtlarsınız. Kriptolu cep telefonu kullanımı sürecini araştırıp buna göre dilekçe yazarsanız da ilgili makamdan sadece böyle bir geri dönüş olur size. Siz de duymak istediğiniz cevabı alırsınız. Kafalarda kalacak bir soru yok. Yayınladıkları için de blog sahiplerine tekrar teşekkür ediyorum.

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Bu kadar basit bir imla hatasi bulunmaz demissiniz, ama var iste. Carsaf planinda muhabere kelimesinden sonra yer alan virgul, dilekceye konu olan “muhabere emniyetli cep telefonu” ifadesini yazarken goz ardi edilmis. Yukarida yazdigim bir baska yorumdan kopyalaiyrak, emniyetli cep telefonu ile muhabere emniyetli cep telefonunun ayni anlama gelmeyebilecegi olasiliginin tekrar altini cizmek isterim ki bu fark ozellikle Dani ve Rodrik’in ortaya koydugu gibi 2003 yilinda kriptolu cep telefonlari kullanimda degil ise daha da onem kazaniyor.

          Bir baska yorumcu o tarihte kriptolu telsiz kullanirlardi, cep telefonu degil demeye getiren bir yorum da yapmis. Oyle bir tedhis eylemi sonrasi elinizde telsiz bulunmasi zaten tek basina dikkat cekici bir durum ve plani yapanlarin en son isteyebilecekleri sey de dikkat cekmek. Neyse ben daha once yazdigimi asagida tekrarliyayim, ne demek istedigim daha iyi anlasilir diye umarak:

          Ben kisitli aklimla emniyetli telefondan sunu da anlarim. Operasyonda muhabere amacli kullanilmak uzere, IMEI numarasi sahte kimliklerle kayit edilmis ve hic gorusme yapilmamis cep telefonlarina, yine sahte kimliklerle alinmis ve hic gorusme yapilmamis SIM kartlarini takilmasi, yani dinlenme olasiliginin olmadigi cep telefonlarinin kullanilmasi, ki operasyondan sonra da telefonlari ve SIM kartlari imha ederseniz baz istasyonu sinyali alinamayacagi icin takip de olanaksizlasir. Eger Dogan ve Rodrik’in soyledigi gibi o tarihte kriptolu cep telefonu yok idiyse, cep telefonlarini “emniyetli” bir sekilde kullanmak icin bir takim seyler yapilmis olabilir ki “emniyetli cep telefonu” ile benim verdigim ornege benzer bir sey de kastediliyor olabilir.

          Cevapla

          • Kurmanbek Allahverdiyev Says:

            Ben acikcasi bu kadar onemli bir sey oldugunu dusunmuyorum bu dilekcenin. Muhtemelen avukatlar yanlis yazdi ve buna bagli bir cevap verildi. Bir de sizin dediginiz gibi virgul koyup sorabilirler ayni soruyu ama degisecegini sanmam cevabin. Jandarma muhtemelen virgulle veya virgulsuz ‘yuksek guvenlikli/sifreli cep telefonlari ne zamandan beri kullanilmaktadir?’ sorusuna cevap verdi.

            Bir de muharebe (savas) ile muhabere (haberlesme) arasinda fark var. Birbiri yerine kullanilirsa garip sonuclar cikabilir.

            Emniyetli telefon demek konusmayi sifreleyip gonderen, karsi tarafin da ayni sifre ile gelen sinyalleri cozmesi ve iletisimin 3. sahislar tarafindan dinlenememesi demektir kanimca. Bu kadar basit. Yani telefona ait bir teknolojik ozellik. IMEI numarasini baska kimlikle kayit etmek vs. zorlama olmus biraz. Sizinki biraz daha tedbir gibi bir sey. Ayrica IMEI numaralari bildigim kadariyla cihaz numarasidir, kimlik ile ilgisi yoktur. Daha cok bilgisi olan bir arkadas belki daha ayrintili bilgi verebilir.

            Cevapla

            • fmerakli Says:

              Benim bildigim kadari ile her IMEI numarasi bir gercek ya da ozel kisiye kayitlidir. Ornegin be yurtdisindan birkac yil once kardesime bir cep telefonu getirmistim, Ankara’da Nokta duraginin oralarda bir yere gidip cihazin IMEI numarasini kendi adima kayit yaptirmistim, aksi taktirde cihaz Turkiye’de kullanilamiyordu. Bu konuda bilgisi olanlara da kulak vermek lazim…

              Cevapla

              • Can Acar Says:

                IMEI kayıt zorunluluğu göreceli olarak daha yeni bir uygulama (Dünyada fazla örneği de yok). Bildiğim kadarıyla 2002 — 2003 yıllarında böyle bir kısıtlama yoktu. İlgili mevzuat ve ayrıntılı bilgi için http://imei.tk.gov.tr/ adresine bakabilirsiniz.

                Cevapla

          • Sinan Says:

            Söylediklerimi galiba çok net ifade edemedim ki bunları yazmışsınız. Şöyle açıklamak isterim.
            Kriptolu cep telefonu anlaşıldığı üzere 2008’den sonra kullanılıyor askeriyede. Lakin “emniyetli cep telefonu” nun ne olduğu herkesin malumudur ve tarihçesi de epey eskidir. 2003 falan da değil üstelik. Fakat siz dilekçenizde “Muharebe Emniyetli Cep Telefonları” şeklinde bir ifade ile sorarsanız karşı makama,o bunu “kriptolu cep telefonu” olarak algılar ve buna göre cevap verir. Bununla birlikte cevap yazısında size tutup “kriptolu cep telefonu” diye yazamaz. Çünkü bu tip makamlardan gelen karşı yazılarda sizin kullandığınız kelimeler üzerinden dönerler size. Jandarmanın verdiği yazı da bu şekilde. Yazıyı veren kişi de sormuş askeriyedeki yetkililere biz bu yüksek güvenlikli cep telefonlarını ne zamandır kullanıyoruz diye. Onlar da bakmışlar 2008’den beri. Yazıyı veren kişi de bunu yazmış geçmiş. Çünkü böyle bir soruya askeriyede yetkili olan bir makam sadece bu şekilde cevap verir.
            Dilekçede kullanılan bu ifade tarzı basit bir imla hatası değil. Özellikle kullanılmış. Önce “kriptolu cep telefonu”nun tarihçesi araştırılmış sonra buna göre dilekçe yazılmış. Karşıdan gelecek cevap zaten belli. Karşı makam size legal çerçeve içerisinde bir cevap veriyor. Aksini de yapamaz zaten. Ne deseydi yani size, “efendim malumunuz bu emniyetli cep telefonları, cep telefonları Türkiye’de var olduğundan beridir vardır.” mı deseydi?
            Siz zaten karşıdan gelecek cevabı bilerek bir dilekçe veriyorsunuz. Sonuçta da istediğinizi alıyorsunuz. Umarım anlatabilmişimdir.
            Kafa karışıklığına neden olacak birşey yok. Herşey çok net.
            İyi geceler.

            Cevapla

            • Sinan Says:

              Yazarken bir hatam olmuş, “muhabere” olarak düzeltmek isterim.

              Cevapla

            • fmerakli Says:

              Ben hakkaten yanlis anlamisim ilk yorumunuzu, ozur dilerim!

              Cevapla

            • Can Acar Says:

              Bu bulguları diğerlerine göre daha zayıf bulduğum için çok da önem vermemiştim. Bunu da daha önce yazmıştım. Ancak açık bulduğunu düşününce suyunu çıkartan arkadaşları hesaba katmamışım. Oluşmakta olan bilgi karmaşasına ben de katkıda bulunayım:

              Lakin “emniyetli cep telefonu” nun ne olduğu herkesin malumudur ve tarihçesi de epey eskidir. 2003 falan da değil üstelik

              Bilişim güvenliği uzmanı olarak bir cep telefonu teknolojisi şirketinde çalışıyorum. “Emniyetli cep telefonu” diye bir kavram daha önce duymamıştım. Herkes son yıllardaki telekulak olaylarından sonra bu konuda uzman oldu anlaşılan. Eğer, Hanefi Avcı’nın da kitabında çok güzel anlattığı, eş dost üzerine kayıtlı, görüşme yapılmamış telefonlardan bahsediyorsanız, bunları takip etmek de görüşmeleri dinlemek de uygun teknolojiye veya bağlantılara sahip olanlar için hiç de zor değil.

              Askerler haberleşme konusunu şansa bırakmazlar. Onların operasyonlarda kullanmak için normal cep telefonu yerine kriptolu, frekans atlamalı el telsizleri vardır. İlle de cep telefonu kullanmak isterlerse onu TÜBİTAK’ın veya ASELSAN’ın geliştirmesini beklerler.

              Belki de Jandarmaya “operasyonlarda cep telefonu kullanılıp kullanılmadığı” gibi bir soru sormak daha da açıklayıcı bir sonuç verebilirdi.

              Saygılarımla …

              Cevapla

  18. eminkk Says:

    Sn fmerakli

    Askerlik dünyanın en eski mesleklerinden biri, sizin anlam vermeye çalışmak yerine sorup-öğrenmeye ihtiyacınız var. Televizyon ve gazete köşelerinde de aynı hata yapılıyor. Yani kalp cerrahına bir gazetecinin ordan girme burdan gir demesi gibi bir şey. Burada bilgi tecrübe gerek, mantık yürütme değil.

    Bu belgeleri hazırlayanlar askerler tarafından yapılmış askeri bir belge iddiasındalar. Dolayısı ile sizin mantığınız değil askeri usul-kural-terminoloji geçerlidir.

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Emin bey, hukuk da yeni bir meslek pek sayilmaz. Benim soyledigim sey cok acik, dilekcede avukatlarin sorusuna konu olan kavram carsaf planinda gecmiyor.

      Ben sizin soylediginiz gibi benim mantigim gecsin demiyorum, askeriyede usul nasil onemli ise, hukukta da aynen o sekilde onemlidir.

      Eger bir dilekcede, hem de tirnak icine alarak sordugunuz ve cevap aldiginiz kavram eger iddianamede yer alan o belgede gecmiyor ise, ki gecmiyor, dilekcenin hukuki bir karsiliginin olmasi bence mumkun degil, soyledigim sey bu.

      Ayrica sanki Dogan ve Rodrik’in argumanini curutmeye calisiyormusum gibi bir portre ciziliyor, amacim oyle olsa bu hukuki sikintiya hic dikkat cekmez, akilli ve dikkatli bir savci mahkemede bu dilekceyi patlatir diye dusunur, kulagimin ustune yatardim.

      Cevapla

      • eminkk Says:

        Sn fmerakli
        Gereğinden çok uzadı ama son söylediğim emniyetli telefonu tanımlamanız hakkında idi.

        Cevapla

      • acracia Says:

        Fmerakli,

        izninizle bu cumledeki “dikkat” kismina bir itirazim var. Zira Balyoz’la ilgili celiskileri gosteren bazi bilgilere erisildigi halde adli emanete gomulmus delilleri bir kenara birakalim, bu dava icin cok sey soyleyebiliriz, ama dikkatle hele de ozenle ele alindigini soylemek cok zor. Daha sanik olarak cagirilan sahislarin isimlerinin bile dogru yazilamadigini, karistirilarak yanlis tebligat gittigini size hatirlatayim (isim karisikligi yapip Recep Yildiz/Recep Yavuz diye bakan ne demek istedigimi anlayacaktir). Yani dikkatli bir savcinin bu bir virgul hatasina bakana kadar daha cok seye dikkat etmesi gerekir zaten. Saniklarin isimlerini dogru yazmaya. Dosyalari daha dikkatle inceleyip celiskileri gormezlikten gelmemeye. Ya da delilleri gommemeye. Yani adil olmaya. Simdi de bir virgul hatasi yuzunden bu dilekceyi red ederse, ben altinda iyi niyet goremem.
        Hani butun detaylar hallolmus olur, bir bu kalmis olur, o zaman belki derdim. Ama bu davanin genel yelpazesindeki dikkatsizlik ve usulsuzlukler buradan Bagdat’a yol olacak sekilde dizin dizin dururken, bu noktaya takilan bir savci olursa, ben sahsen “pes” derim.

        Turk kanunlarina gore bu prosedur nasil isler bilemem; ama savci tutun ki bu dilekceyi kabul etmedi. Bu titizligi 11. CD’deki hatalarda da gostermesi gerekmez mi? Bu dilekce gitsin; bunun gibi daha bir suru ornek yok mu zaten? Onlari ne yapacagiz?

        Elbette sizin de burada gostermis oldugunuz ayni titizligi Balyoz’la ilgili blog yazarlarinin da gostermis oldugu tutarsizliklarda, savcilarinin yaptiklarina, Zaman ve Taraf gazetesi’nin carpitilmis yayinlarina karsi da gostermenizi arzu ederim. Bunu da su sebeple soyluyorum:
        sizinle bu dava konusunda ayni muhakemeyi yapmasak da ikimiz de objektif olmaya calistigimizi soyluyoruz, adalet istedigimizi soyluyoruz. Iste bu noktada da ben diyalogumuzun onemli oldugunu dusunuyorum. Ben de size izninizle bu bahsini ettigim noktalari hatirlatmayi, tipki sizin de yukarida belirttiginiz sosyal adalet ve vazife duygusuyla, bir sorumluluk ad ediyorum.
        Selamlarimla.

        Cevapla

        • acracia Says:

          Sozunu ettigim cumleniz su olacakti, cikmamis:

          “Ayrica sanki Dogan ve Rodrik’in argumanini curutmeye calisiyormusum gibi bir portre ciziliyor, amacim oyle olsa bu hukuki sikintiya hic dikkat cekmez, akilli ve dikkatli bir savci mahkemede bu dilekceyi patlatir diye dusunur, kulagimin ustune yatardim.”

          Cevapla

  19. fmerakli Says:

    Az once Vatan Gazetesi internet sitesinde Askeri bilirkisinin Golcuk raporu ve Cetin Dogan’in avukati Ulgen’in raporu basin mensuplarina dagitirken verdigi demec haberlestirilmis.

    Muhtemelen bu raporu blogta yayinlamak icin sayin Dogan ve Rodrik raporun Boston’a gelmesini bekliyorlardir. Ben Bayramoglu’nun cevabi yazisinda oldugu gibi erken davranacagim ve diyecegim ki

    Ben Dogan ve Rodrik’in yerinde olsam o raporu mumkun degil bu blogta yayinlamazdim, cunku rapor Dogan ve Rodrik’in bugune kadar Balyoz CD’leri ile ilgili altini cizdikleri bir noktanin tam tersini soyluyor. Diger bir deyisle, bilirkisi raporunu curutmek isteyenlerin aradigi malzemeyi bu blogta bizzat Dogan ve Rodrik veriyorlar.

    Once haberde aktarildigi sekli ile rapora bakalim:

    “Askeri Bilirkişi heyeti, 5 numaralı hard diskte mevcut “manipülatif” dosyaların tamamının [Oraj ve Suga planlari] 28 Temmuz 2009’dan sonraki bir tarihte ve sistem tarih/saati değiştirilmiş başka bir bilgisayardan aktarılarak kaydedildiğini belirttiği raporda, bu belgelerin hangi bilgisayarda oluşturulduğunun tespit edilemediği ifade edildi.”

    Eger Dogan ve Rodrik’in bu blogta daha once Balyoz CD’leri ile ilgili soyledikleri, hatta bagimsiz uzmanlardan aldiklari gorusler dogru ise, bugun Ilker Pasa’nin kulaklarini ikinci kez cinlatacagim ama bu askeri bilirkisi raporu bir kagit parcasindan ibarettir.

    Gelin bir flashback yapalim ve 6 Mayis 2010 tarihinde “Balyoz CD’leri orjinal mi?” basligi altinda sayin Dogan ve Rodrik’in aktardigi Computer Investigative Associates isimli bilisim adli tibbi uzerine calisan bir teknik kurumdan aldiklari raporda ifade edilen uzman gorusunu hatirlayalim:

    “(3) Herhangi bir doküman veya dosyanın gerçekliği hakkında kesin bir hüküm, ancak bunların yazıldığı iddia edilen sistemde bir inceleme yapılmak suretiyle verilebilir. Söz konusu dokümanlarla ilgili böyle bir inceleme yapılmadığı için, bahsi geçen doküman ve dosyalar, yazıldıkları tarih ve saat, yazar, kurum, kaynak sistem ve içerdiği bilgiler açısından tamamen yanlış (inaccurate) olabilir.””

    Yukaridaki uzman gorusunu okuduktan sonra, askeri bilirkisi ne demis raporunda bir daha hatirlayalim:

    … 5 numaralı hard diskte mevcut “manipülatif” dosyaların tamamının [Oraj ve Suga planlari] 28 Temmuz 2009’dan sonraki bir tarihte ve sistem tarih/saati değiştirilmiş başka bir bilgisayardan aktarılarak kaydedildiğini belirttiği raporda, bu belgelerin hangi bilgisayarda oluşturulduğunun tespit edilemediği ifade edildi

    Eger hangi bilgisayarda kaydedildigi tespit edilemedi ise ilgili belgelerin 28 Temmuz 2009’dan sonraki bir tarihte sistem tarih/saati degistirilmis baska bir bilgisayardan aktarildigi seklindeki askeri bilirkisi gorusu kesin bir hukmu degil olsa olsa bir temenniyi yansitmaktadir, zira Dogan ve Rodrik’in basvurduklari bilisim adli tip uzmaninin ifadesi ile “Herhangi bir doküman veya dosyanın gerçekliği hakkında kesin bir hüküm, ancak bunların yazıldığı iddia edilen sistemde bir inceleme yapılmak suretiyle verilebilir”. Askeri bilirkisiler de bu sistemi tespit edemediklerini yazmislar acikca!

    TUBITAK raporunda yer alan “Dosyaların oluşturma ve son kaydetme tarihlerinin 2003 yılı ve öncesine ait olduğu tespit edilmiştir” ifadesinin, “besbelli cok dikkatle secilmis kelimeler” oldugunu yazmisti sayin Dogan ve Rodrik ve eklemislerdi:

    “Eminiz medyanın bir kısmı bu kelimeleri kullanıp, TÜBİTAK’ın belgelerin gerçek olduğuna dair bir tespitte bulunduğunu yazacak.”

    Simdi Dogan ve Rodrik’in TUBITAK raporunda elestirdigi durum, neredeyse ayni sekilde askeri bilirkisinin Golcuk raporu icin gecerli ve bu yeni raporda yer alan muhtemelen cok dikkatle secilmis kelimeler yandas olmayan medya tarafindan, “askeri bilirkisi Golcuk’te cikan belgelerin sahte olduguna dair tespitte bulundu” seklinde kullanilirsa acaba Dogan ve Rodrik ne dusunecekler?

    Sanirim bu Dogan ve Rodrik cifti icin onemli bir tutarlilik testi olacak!

    Cevapla

    • fmerakli Says:

      Vatan Gazetesi’nin internetteki manseti:

      Askeri bilirkisinin Golcuk raporu: Dosyalar 2009’dan sonra kaydedilmis

      Ben de tam bunu diyordum iste!

      Cevapla

      • Can Acar Says:

        Kusura bakmayın ama, 2009’dan sonra sahte olarak üretildiği/değiştirildiği iddia edilen dosyaların hangi tarihte kaydedilmelerini bekliyordunuz?

        Okuduğunuz yazıları anlamanız için içinde duygu sömürüsü olması mı lazım?

        Cevapla

        • fmerakli Says:

          Can Bey, 2009’dan sonra uretilmis olmasi bir iddia. Askeri bilirkisi raporunda belgelerin 28 Temmuz 2009’dan sonra uretildiginin tespit edildigi yaziyor, ama Dogan ve Rodrik’in goruslerine basvurdugu bilisim uzmani, dosyalarin kaydedildigi bilgisayarlar incelenmeden kesin hukum verilemez diyor. Bunu ben demiyorum, bilisim adli tip uzmani soyluyor. Askeri bilirkisi raporunda da dosyalarin kaydedildigi bilgisayarlara ulasilamadigini yaziyor.

          Burada duygu somurusu degil, son derece duz bir mantik var. Bilisim uzmaninin balyoz dosyalari icin soyledigi bir teknik bilgiyi o dosyalar icin dogru kabul edip, ayni durumdaki askeri bilirkisi raporu icin yanlis kabul etmek normal birsey ise benim ekleyecegim bir sey yok!

          Cevapla

          • Can Acar Says:

            fmerakli,

            Yukarıda verdiğiniz bilirkişi ifadesi bir CD için yazılmış bir ifade. Bu CD’nin üretildiği bilgisayarın ve o bilgisayardaki dosyaların incelenmesi gerektiğini söylüyor. Aynı ifadeyi bir harddisk’e uyarlamak için iki kere düşünmek gerekiyor.

            Bir bilgisayar incelemeye alındığında, anakartı, monitörü, mouse, klavye, ses kartı veya network kartı değil harddiskinin imajı alınarak incelenir. Diskin oluşturulduğu bilgisayarı incelemek demek o bilgisayarın harddiskini incelemek demektir.

            Bu nedenle, yukarıda CD incelemesi için söylenmiş bir ifadeyi doğrudan bir harddisk için kullanamazsınız.

            Burada biraz değişik bir durum var. Elimizde bir harddisk var, ancak bunun ne olduğunu, nereden geldiğini bilmiyoruz.

            Neler öğrenebiliriz:

            * Daha diskin içine bile bakmadan, diskin marka/model ve seri numarası bize hangi tarihte üretildiğini, hatta nerede satıldığını bile söyleyebilir. Bu üreticiden bir CD için alabileceğinizden çok daha fazla bir bilgidir. Diyelim ki hard disk Temmuz 2009 yılında satılmış: O zaman konu kapanmıştır bile.

            * Kurumlar aldıkları disklerin üzerine genellikle envanter numarası/barkod vs. yapıştırırlar, en azından seri numaralarını kayda alırlar. Disk üzerinde böyle bir bilgi varsa, kurum kayıtlarından o disk ile ilgili ek bilgiye (ne zaman alınmış, kime zimmetlenmiş vb.) bilgileri almak mümkün olabilir. Bilgisayara erişilemediğine göre büyük ihtimalle disk üzerinde böyle bir bilgi bulunamamıştır.

            * Diskin sıfır bir olduğunu düşünelim: Paketinden çıkartıp diski formatlayıp kullanmaya başladınız, ve sadece doküman kopyaladınız. Diske yazılan bilgiler diskin formatına göre farklılık gösterecektir. Örneğin diski NTFS olarak formatladıysanız dosya ile birlikte diske kullanıcı adı, yaratma, son erişim, son değişiklik tarihleri gibi bilgiler de depolanacaktır. Eğer FAT32 kullandıysanız, kullanıcı bilgisi ve bazı tarih alanları bilgisi olmayacaktır.

            Bu tarih bilgilerinin bir kısmı sistem saatinden, ancak bir kısmı dosyanın üzerindeki mevcut tarihlerden gelebilir. Bu dosyaları nasıl kopyaladığınıza da bağlıdır.

            * Diyelim ki dosyaları daha önce kullanılmış bir diski formatlayarak kopyaladınız: O zaman, eğer zaman harcayıp tüm diski özel olarak silmezseniz, eski dosyaların izleri diskin üzerinde kalacaktır. Bu bilirkişiye önemli bilgiler sağlayabilir.

            * Diyelim ki dosyaları başka bir bilgisayardan çıkarttığınız bir diske kopyaladınız: Bu durumda, diskteki mevcut dosyalardan diskin çıktığı bilgisayar donanımı ve o bilgisayarın kullanıcıları, saat bilgileri, hatta donanım özellikleri gibi pek çok konuda bilgi verebilir. Bu bilgilerin tutarlı olup olmadığını bilirkişi kontrol edebilir.

            Tabii ki sıfırdan eski tarihli bir bilgisayar yaratmak da mümkün, ancak bu sahte bir CD oluşturmaktan çok daha zahmetli, ve hata yapma olasılığı da daha fazla.

            Daha içeriğe, yani Dani Bey ve Pınar Hanım’ın, ve önceki Askeri bilirkişi raporunun bulduğu tür belirtilere gelmedik bile.

            Askeri bilirkişilerin nasıl bir diski incelediğini, inceleyenlerin ehliyetlerini, hata yapıp yapmadıklarını, gözden kaçırdıkları birşey olup olmadığını bilmiyorum. Rapor yayınlanınca okuyup fikirlerimi ayrıca belirtirim.

            Bence yeterli bilginiz olmayan konularda genelleme yapmadan önce biraz daha düşünün.

            Cevapla

    • Bulent Murtezaoglu Says:

      Hah, basinin davranislari konusunda tarzin istikamet ne olursa olsun benzer oldugunu soyleyip duruyordum zaten (marifet de degil bunu soylemek tabii, okuma yazmasi var herkesin).

      Bilmiyorum o raporda ne var. CDlerin durumunda verilerin icindeki tarihler one surulen teori/iddia ile uyumlu idi ama icerigin o tarihte olusturulmasinin mumkun olamayacagindan gittiler blog sahipleri. Basin da bu ‘uyumluluk’ isini galiba ‘ispat’ diye duyurmustu. Simdi bu disklerdeki durum acaba dogrudan verilerde/tarihlerde bir uyumsuzluk mu bilemiyoruz.

      Simetrik degil bu is. Soyle bir ornekle anlatayim, aritmetik olarak tutarli bir muhasebe defterine bakan maliyeci tutup bir de mallari/paralari saydirarak usulsuzluge hukmedebilir. Aritmetigi de tutmayan bir deftere ise ‘bu olmamis’ demesi icin defterden baska bir seye ihtiyac yoktur. Iki durumda da ‘defter gercege uyar’ denemez, ama ikinci durumda sadece deftere bakilarak verilen hukum gecerli bir hukumdur. Olmus demiyor, olmamis diyor cunku. Simetri yok derken kastim buydu. Benzer bir durum var mi bilmiyorum tabii.

      Cevapla

fmerakli için bir cevap yazın Cevabı iptal et