Söz dönüp dolaşım bugün “zamanın propaganda bildirisi”nde çıkan habere gelecektir. Ben yüksek tansiyon özürlü biri olarak bildirinin sonuna varamadım. Burada ve NTV de güzel bir cevap verileceğinden adım gibi eminim. Dolayısıyla merak ediyorum: (o halde varım)
1. Neden sahtekarlığı dair kanıtların biri hakkında bile bir açıklama veya çürütme yok?
2. Neden konuyu tartışmaya davet edilen biri (mesela en son Bansu) davete icabet etmez hatta duymamış gibi yapar?
Çetin Doğan Paşanın ilk duruşmada söyledikleri beni çok duygulandırdı..Bu davada eğer bir suç varsa bana aittir diyerek emir komutasındaki bütün subaylara onurlu bir şekilde sahip çıktı…Böyle bir davranışı o kadar beklediğimiz halde hiç bir komutandan göremedik…Kasaptaki ete soğan doğramam gibi kahve sohbeti yaptılar..
Pınar hanım sizi şu an izliyoruz, sabrınıza ve konuya hakimiyetinize hayran kaldım. Karşınızdaki kişiyi ve söylediği artık maalesef klişe haline gelmiş cümleleri ben evimden sinirlenmeden seyredemedim.
Emeğiniz adalet için hepimize umut verdi, kendi adıma teşekkür ederim.
Pınar hanım sizi kutluyorum daha önce hiç kimseyi bukadar zavallı bir halde görmemiştim programı kaydetmiştim ve hemen yayınlayacaktım fakat seste oluşan bir hata sonucu yayınlayamıyorum umarım tekrarı olur yayınlayabilirim.
Sizin bu onurlu mücadeleniz Türkiye’nin yeniden aydınlanmasını sağlayacaktır. Zaman gibi medya organlarını kullanarak ülkeyi kendi despot yönetimlerine geçirmek isteyenler emellerine ulaşamayacaktır. Her zaman arkanızdayız. Yorulmadan devam edin bu yolda…
NOT: En kısa zamanda NTV’deki videoları bekliyorum.
Sayın Pınar DOĞAN ;
Cumhuriyetimizin yetiştirdiği aydın bir Türk kadını olarak, bilgi ve belgeye dayalı bir araştırmanın sonucunda size yakışan duruşu gösterdiniz. Türk halkı son derece zekidir. Ama araştırma ve okumayı sevmez. Kendisine verilen bilgiyle yetinir. Bu kadar yalan yanlış bilginin uçuştuğu bir ortamda , onlara ihtiyaç duydukları açıklamaları sade ve net bir şekilde sundunuz. Halkımız bunları değerlendirecek vasıftadır. Tek yanlı ve düzmece yayınların onları esir etmesi artık mümkün olamayacaktır. Sizi gönülden kutlarım.
Saygı ve sevgilerimle.
Mümtaz CAN
Ergun Babahan’in surekli misli gecmis zaman kullanarak konusmasindan ulkemizde gazeteciligin hangi seviyelerde surundugunu bir kere daha gormus olduk sanirim.
NTV videoyu yayınlamış. Pınar hanım konuyu gerçekten çok açık ve net ifade etmiş.
Savunmaya verilmeyen CD fotoğraflarının Zaman gazetesinde yayınlanması ve şüpheli CD’lerin görüntülerinin bile diğerlerinden farklı olması çok çarpıcı bir detay.
Yine kendimi tutamayarak ufak bir teknik detayı hatırlatayım istedim. Pınar hanım konuşmanın sonunda o dönemde yeniden yazılabilir CD (CD-RW) olmadığından bahsetti. Bu bilgi ek bir “kanıt” değil. Sadece yazılabilir CD’lere (CD-R) de ekleme yapılabilir (ekleme yapılmış CD’lere multi-session adı veriliyor). Bir CD’nin multisession olup olmadığı tespit edilebilir. TÜBİTAK raporunda da bu CD’lerin tek bir oturumda yazıldığı görülüyor.
Can beyin dediği konuya bir katkı yapmak istiyorum.
Bir kere çok sık olarak “CD’ler tek oturumda yazılmıştır” cümlesi kullanılıyor. Teknik olarak konuya yakın olmayan insanlar bunu anlamıyor. Tek oturum (one-session) demek bir CD’nin yazılırken (kayıt/yakma da deniyor) kayıt programında yapılan bir seçimle kayıt sonu CD’de kalan boş alanının kapatılması, artık bu CD ye başka kayıt yapılamıyacağı anlamına geliyor. (türkçe olarak “tek seferlik kayıt” tabiri anlamı daha iyi veriyor)
Tek/çok oturumda belirleyici olan ayrıntı CD nin yazılabilir (CD-RW) olması veya olmaması değil, kullandığınız CD/DVD kayıt programında (örn: NERO) seçiminizin tek veya çok oturumda olmasıdır.
Son; CD-RW yani yazılabilir CD, eskiden disketlerde veya şimdi harici disklerde (External HHD) olduğu gibi bir kayıt programına ihtiyaç duymadan doğrudan bir veri girilebilmesi veya silinebilmesi/değiştirilebilmesi demektir. Bildiğiniz gibi CD lere kaydedilmiş bilgiler silinemez/değiştirilemez.
Zamanınızı aldıysam özür dilerim.
programı izledim, Pınar Doğan ın sabrına hayran kaldım. Ayrıca ülke genelinde yayın yapan bir gazetenin yazarlarından olan diğer konuk ise ne hallerde olduğumuzu, ne çapta kişileri kitlelerin okuduğunu, takip ettiğini, sözüne itibar ettiğini ve ne derece provakatif olduklarını görünce onların adına ben utandım. Ama siyasi oalrakta aynı şekilde değil mi? konuyu olmadık farklı yerlere çekip anlamsılıklar içerisine çekiyorlar ve kendilerini haklı sanıyorlar. Balyoz iddianamesinin gündemde olduğu bir tartışma ortamında, üniversitede arkdaşlarının öldürülüp, bazılarının psikolojisinin bozulduğu, cem uzan ın telefonunu kırdığı, genel kurmay başkanının çetin doğana dedikleri, yani iddianamede olmayan konulara ve belirsiz sadece dedikodu vasfındaki sözleri ile karşılarındaki kişiyi cevap veremez hale getiriyorlar. Ama farkında değillerki, ekranlarda onları izleyenle, ne olduklarını anında anlıyorlar..
Programı kaçırmıştım fakat NTV’nin sitesinin video bölümünden bulup izledim. Bu program diğerlerinden farklıydı, çünkü ilk defa Star’dan bir gazeteci de konuktu. Doğrusu bu durum daha da ilgimi çekmişti. İlk defa, Pınar Hanım’ın iddianamedeki çelişkiler ve hatalar konusunda, iddianameyi “GERÇEK” gibi ele alıp, üstelik yaptıkları haber ve yorumlarla iddianameye “katkı”da bulunan belirli basından bir kişinin vereceği cevaplar benim için önemliydi. Doğrusu Pınar Doğan’ın ortaya koyduğu çelişkilere ve hatalara bir cevap gelmedi, ama cevap verilmemesi de bir cevaptır, belki de en açıklayacı cevaptır bu.
Pınar Hanım’a ve Ergun Babahan’a bize olgun bir tartışma örneği sundukları için teşekkür ederim. İddianame dışı dedikodu biraz kaliteyi düşürse de program genel olarak çok olumlu ve aydınlatıcıydı.
Darbelere karşı olan, Balyoz davası ile hiçbir bağı olmayan, hatta ailesinde bir tek asker bile bulunmayan sade bir vatandaş olarak Ergun Babahan’a sadece bir tek soru sormak isterdim:
Sayın Ergun Babahan, savunma avukatlarına bile verilmeyen CD’ler neden ve nasıl oluyor da bazı belirli gazetelere servis ediliyor? Sizin deneyimli bir gazeteci olarak buna vereceğiniz cevabınız, yorumunuz yok muydu? En azından vicdanınız ve mesleki ahlakınız ne diyor bu durumda?
03 Ocak 2011 12:05
Söz dönüp dolaşım bugün “zamanın propaganda bildirisi”nde çıkan habere gelecektir. Ben yüksek tansiyon özürlü biri olarak bildirinin sonuna varamadım. Burada ve NTV de güzel bir cevap verileceğinden adım gibi eminim. Dolayısıyla merak ediyorum: (o halde varım)
1. Neden sahtekarlığı dair kanıtların biri hakkında bile bir açıklama veya çürütme yok?
2. Neden konuyu tartışmaya davet edilen biri (mesela en son Bansu) davete icabet etmez hatta duymamış gibi yapar?
03 Ocak 2011 22:02
Çetin Doğan Paşanın ilk duruşmada söyledikleri beni çok duygulandırdı..Bu davada eğer bir suç varsa bana aittir diyerek emir komutasındaki bütün subaylara onurlu bir şekilde sahip çıktı…Böyle bir davranışı o kadar beklediğimiz halde hiç bir komutandan göremedik…Kasaptaki ete soğan doğramam gibi kahve sohbeti yaptılar..
03 Ocak 2011 22:42
Pınar hanım sizi şu an izliyoruz, sabrınıza ve konuya hakimiyetinize hayran kaldım. Karşınızdaki kişiyi ve söylediği artık maalesef klişe haline gelmiş cümleleri ben evimden sinirlenmeden seyredemedim.
Emeğiniz adalet için hepimize umut verdi, kendi adıma teşekkür ederim.
03 Ocak 2011 22:50
Seni kimsenin tutamayacağını biliyordum. Öyle de oldu. Süperdin Pınarrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr.
03 Ocak 2011 23:02
Pınar Hanım program biraz önce bitti…Sizi tebrik ederim, tüm ezberleri bozdunuz…Sahte belgeler, düzmece kayıtlar ; gazeteci arkadaşın söyliyecek lafı kalmadı (gazetede sayfa arkasına saklanarak yazar)..Mücadeleye devam..
03 Ocak 2011 23:13
Pınar hanım sizi kutluyorum daha önce hiç kimseyi bukadar zavallı bir halde görmemiştim programı kaydetmiştim ve hemen yayınlayacaktım fakat seste oluşan bir hata sonucu yayınlayamıyorum umarım tekrarı olur yayınlayabilirim.
03 Ocak 2011 23:29
Programın videosu kısa süre sonra NTV Videolarda yayınlanır. (Videolar/NTV Programları/Mirgün Cabbas’la Her şey)
03 Ocak 2011 23:33
Sizin bu onurlu mücadeleniz Türkiye’nin yeniden aydınlanmasını sağlayacaktır. Zaman gibi medya organlarını kullanarak ülkeyi kendi despot yönetimlerine geçirmek isteyenler emellerine ulaşamayacaktır. Her zaman arkanızdayız. Yorulmadan devam edin bu yolda…
NOT: En kısa zamanda NTV’deki videoları bekliyorum.
03 Ocak 2011 23:41
arkadaşlar lütfen herkes MİRGÜN CABAS İLE HER ŞEY programının yeniden yayınlanmasını ntv@ntv.com.tr adresine mail atarak isteyebilirmi?
04 Ocak 2011 01:31
Sayın Pınar DOĞAN ;
Cumhuriyetimizin yetiştirdiği aydın bir Türk kadını olarak, bilgi ve belgeye dayalı bir araştırmanın sonucunda size yakışan duruşu gösterdiniz. Türk halkı son derece zekidir. Ama araştırma ve okumayı sevmez. Kendisine verilen bilgiyle yetinir. Bu kadar yalan yanlış bilginin uçuştuğu bir ortamda , onlara ihtiyaç duydukları açıklamaları sade ve net bir şekilde sundunuz. Halkımız bunları değerlendirecek vasıftadır. Tek yanlı ve düzmece yayınların onları esir etmesi artık mümkün olamayacaktır. Sizi gönülden kutlarım.
Saygı ve sevgilerimle.
Mümtaz CAN
04 Ocak 2011 02:53
Ergun Babahan’in surekli misli gecmis zaman kullanarak konusmasindan ulkemizde gazeteciligin hangi seviyelerde surundugunu bir kere daha gormus olduk sanirim.
04 Ocak 2011 03:58
NTV videoyu yayınlamış. Pınar hanım konuyu gerçekten çok açık ve net ifade etmiş.
Savunmaya verilmeyen CD fotoğraflarının Zaman gazetesinde yayınlanması ve şüpheli CD’lerin görüntülerinin bile diğerlerinden farklı olması çok çarpıcı bir detay.
Yine kendimi tutamayarak ufak bir teknik detayı hatırlatayım istedim. Pınar hanım konuşmanın sonunda o dönemde yeniden yazılabilir CD (CD-RW) olmadığından bahsetti. Bu bilgi ek bir “kanıt” değil. Sadece yazılabilir CD’lere (CD-R) de ekleme yapılabilir (ekleme yapılmış CD’lere multi-session adı veriliyor). Bir CD’nin multisession olup olmadığı tespit edilebilir. TÜBİTAK raporunda da bu CD’lerin tek bir oturumda yazıldığı görülüyor.
Saygılarımla …
04 Ocak 2011 09:51
Can beyin dediği konuya bir katkı yapmak istiyorum.
Bir kere çok sık olarak “CD’ler tek oturumda yazılmıştır” cümlesi kullanılıyor. Teknik olarak konuya yakın olmayan insanlar bunu anlamıyor. Tek oturum (one-session) demek bir CD’nin yazılırken (kayıt/yakma da deniyor) kayıt programında yapılan bir seçimle kayıt sonu CD’de kalan boş alanının kapatılması, artık bu CD ye başka kayıt yapılamıyacağı anlamına geliyor. (türkçe olarak “tek seferlik kayıt” tabiri anlamı daha iyi veriyor)
Tek/çok oturumda belirleyici olan ayrıntı CD nin yazılabilir (CD-RW) olması veya olmaması değil, kullandığınız CD/DVD kayıt programında (örn: NERO) seçiminizin tek veya çok oturumda olmasıdır.
Son; CD-RW yani yazılabilir CD, eskiden disketlerde veya şimdi harici disklerde (External HHD) olduğu gibi bir kayıt programına ihtiyaç duymadan doğrudan bir veri girilebilmesi veya silinebilmesi/değiştirilebilmesi demektir. Bildiğiniz gibi CD lere kaydedilmiş bilgiler silinemez/değiştirilemez.
Zamanınızı aldıysam özür dilerim.
04 Ocak 2011 15:05
programı izledim, Pınar Doğan ın sabrına hayran kaldım. Ayrıca ülke genelinde yayın yapan bir gazetenin yazarlarından olan diğer konuk ise ne hallerde olduğumuzu, ne çapta kişileri kitlelerin okuduğunu, takip ettiğini, sözüne itibar ettiğini ve ne derece provakatif olduklarını görünce onların adına ben utandım. Ama siyasi oalrakta aynı şekilde değil mi? konuyu olmadık farklı yerlere çekip anlamsılıklar içerisine çekiyorlar ve kendilerini haklı sanıyorlar. Balyoz iddianamesinin gündemde olduğu bir tartışma ortamında, üniversitede arkdaşlarının öldürülüp, bazılarının psikolojisinin bozulduğu, cem uzan ın telefonunu kırdığı, genel kurmay başkanının çetin doğana dedikleri, yani iddianamede olmayan konulara ve belirsiz sadece dedikodu vasfındaki sözleri ile karşılarındaki kişiyi cevap veremez hale getiriyorlar. Ama farkında değillerki, ekranlarda onları izleyenle, ne olduklarını anında anlıyorlar..
04 Ocak 2011 16:26
Programı kaçırmıştım fakat NTV’nin sitesinin video bölümünden bulup izledim. Bu program diğerlerinden farklıydı, çünkü ilk defa Star’dan bir gazeteci de konuktu. Doğrusu bu durum daha da ilgimi çekmişti. İlk defa, Pınar Hanım’ın iddianamedeki çelişkiler ve hatalar konusunda, iddianameyi “GERÇEK” gibi ele alıp, üstelik yaptıkları haber ve yorumlarla iddianameye “katkı”da bulunan belirli basından bir kişinin vereceği cevaplar benim için önemliydi. Doğrusu Pınar Doğan’ın ortaya koyduğu çelişkilere ve hatalara bir cevap gelmedi, ama cevap verilmemesi de bir cevaptır, belki de en açıklayacı cevaptır bu.
Pınar Hanım’a ve Ergun Babahan’a bize olgun bir tartışma örneği sundukları için teşekkür ederim. İddianame dışı dedikodu biraz kaliteyi düşürse de program genel olarak çok olumlu ve aydınlatıcıydı.
Darbelere karşı olan, Balyoz davası ile hiçbir bağı olmayan, hatta ailesinde bir tek asker bile bulunmayan sade bir vatandaş olarak Ergun Babahan’a sadece bir tek soru sormak isterdim:
Sayın Ergun Babahan, savunma avukatlarına bile verilmeyen CD’ler neden ve nasıl oluyor da bazı belirli gazetelere servis ediliyor? Sizin deneyimli bir gazeteci olarak buna vereceğiniz cevabınız, yorumunuz yok muydu? En azından vicdanınız ve mesleki ahlakınız ne diyor bu durumda?
Selamlar ve sevgiler