Alper Görmüş’ün “Balyoz CD’si 2009’da hazırlandı” tezi

28 Aralık 2010

Çelişkiler ve kanıtlar, GENEL

Alper Görmüş bugünkü yazısında kitabımıza ve Balyoz CD’lerinde ortaya çıkardığımız çelişkilere atıfta bulunuyor.  Yazısı hakkında söyleyecek çok şeyimiz var ve bunların bir kısmını aşağıda söyleyeceğiz, ama önce işin özünü aydınlatalım.

Görmüş, bazı başkaları gibi zamanlama çelişkilerinin orduda yapılan güncelleme çalışmaları sonucunda çıkabileceğini ifade ediyor.  Yani, 2003’te hazırlanmış bir liste, sonradan güncellendiği için 2006, 2008, ya da 2009’dan bilgiler içerebilir demeye getiriyor.  Bu noktada, niye bu belgelerin üstverilerindeki tarihlerin 2003 olduğu sorusunun sorulması gerektiğini de kabul ediyor ve bunu bir “muamma” olarak sunuyor.

Görmüş’ün gözardı ettiği önemli husus şu: Balyoz iddiasının temel dayanağı, söz konusu CD’lerin 2003’te 1. Ordu’da Çetin Doğan için hazırlanmış orijinal CD’ler olduğu.  Iddianamede bu yazılı.  TÜBITAK’ın bilirkişi raporuna göre, Balyoz belgelerini ihtiva eden CD’lerin (görünürdeki) oluşturulma tarihi 2003.  Ayrıca bu CD’ler tek oturumda oluşturulmuş ve CD’lere sonradan bir ekleme yapılmamış.

Dolayısıyla, bu CD’lerin içersinden daha sonraki yıllara ait bilgilerin çıkması CD’lerin gerçekten 2003’te üretilmiş olduğu savını temelden çürütüyor.  Bu yadsınılamaz bir gerçek.  Bu konuyla ilgili hiç bir muamma yok.

Anlayabildiğimiz kadarıyla Görmüş şimdi değişik bir tez üretiyor.  Taraf gazetesinin ve savcıların iddiasının aksine, bu CD’lerin 2003’de değil, daha geç bir tarihte (2009?) üretilmiş olduğunu kabul ediyor.  Ama gene de belgeler gerçek olabilir diyor.  Bu tezin iddianamedeki iddiadan tamamen farklı olduğunu bir kenara bırakıp, inandırıcılığını düşünelim.

Görmüş’ün tezine inanacak olursak:

1.      1. Ordu’da 2003 tarihli darbe planlarının eklerindeki listeler dikkatle güncelleniyor, fakat ana eylem planları bu eklerle birlikte hiçbir şekilde değiştirilmeden muhafaza ediliyor (örneğin Çetin Doğan’ın emekliye ayrılmasından 6 sene sonra Balyoz Güvenlik Harekat Planının altında hala onun ismi bırakılıyor);

2.      Güncellenen listelerin üstverileri, belgelerin ilk ve son kaydedilme tarihleri olarak 2002-2003 senelerini göstermeye devam ediyor;

3.      Yine aynı şekilde, güncellenen listelerin üstverileri belgelerinde ilk ve son kaydeden kullanıcı isimleri, 2002-2003 senelerininde görevli kişilerin isimlerini göstermeye devam ediyor;

4.      Belgeler güncellendikleri halde, belgelerin altında belgeleri hazırlayan kişiler olarak ismi (imza blogunda) görünen kişilerin isim, rütbe, ve görevleri 2002-2003’te görev yapan kişiler olarak  (ve o dönemki rütbeleri ile) kalıyor ve değişmiyor;

5.      Tüm bu belgeler 2009 senesinde “çalınmadan evel” CD’ye kaydedildikleri zaman, CD’lerin oluşturulma tarihi geriye alınıyor ve CD’lere günün tarihi yerine 2003’teki plan seminerinin tarihi yazılıyor.

6.      Üstelik, bütün bunlar yapılırken, 2009’daki yazılım programları değil, 2002-2003’de kullanılan Word programı kullanılıyor.

Dahası, bu tuhaf senaryo gerçekleşmiş olsa dahi, belge ve CD’lerin üstverileri değiştirilmiş olduğundan ve belgelerin gerçekte ne zaman en son kaydedildiğini yansıtmadığından hukuki olarak delil kabul edilmeleri zaten mümkün değil.

Başka bir şey söylemeye gerek var mı?

Alper Görmüş’ün diğer yazdıklarına gelince.  Daha evel dikkat çektiğimiz zamanlama çelişkilerinin kimine verdiği cevapları blogumuzda incelemiştik (bkz. örnek 1, örnek 2, örnek 3) .  Bunlara tekrar dönmek istemiyoruz; okuyup kimin haklı olduğuna siz karar verin.  Ayrıca bu “eski” çelişkilerden artık bahsetmediğimiz de doğru değil; bunlara kitabımızda bolca yer verdik.  Görmüş’le ilgili kitapta tek şikayetimiz, ona gönderdiğimiz yeni çelişkilere hiç tepki vermemiş, cevap yazmamış olması.

Son olarak Görmüş, sahtekarların nasıl olur da böylesine zamanlama hataları yapabilmiş olabileceklerini soruyor.  Bizim kanımız işlerin biraz aceleye gelmiş olduğu.  Unutmayalım ki bu belgeler bizim işaret ettiğimiz zamanlama çelişkilerin ötesinde sayısız içsel tutarsızlık içeriyor.  Görmüş’ün yazdığının aksine, Balyoz kurgusu hiç de kusursuz ve hatasız bir şekilde tasarlanmamış.

Sorulması gereken esas soru, tüm bu tutarsızlıklar ve hatalara rağmen bu darbe kurgusunun nasıl olup da da medya, emniyet ve savcılar tarafından sorgulanmadan gerçek kabul edilmiş olduğu.

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

6 Yorum “Alper Görmüş’ün “Balyoz CD’si 2009’da hazırlandı” tezi”

  1. eminkk Says:

    Bunca sahtekarlık suçlamalarına bir cevap verilemeyişi şuçun kabuludür. Aylarla şerefli insanlar hakkında şöyle yapmışlar, böyle etmişler diyen yaygaracılar şimdi susmaktalar. Sanki “biz görevimizi yaptık, sizi karaladık, mahkemede yargılanmanızı sağladık, bu kutsal davada her yol mübahtı, şimdi siz pirincin taşını ayıklayın” tavrındalar.
    Nasıl bu hataları yapmış olacaklarını “aceleye gelmiş” olarak yorumlamışsınız. 2003 ten 2009 a kadar çalışılmış bir komplo aceleye gelmiş olamaz. Onların anlayacağı şekilde söylüyorum: Allah onları şaşırttı ve elleri ve ayaklarını dolaştırdı. Neticeten Allahın laneti üzerlerinde olacaktır.

    Cevapla

  2. Fenerant Says:

    Emin bey;

    Balyoz iddianamesi ve eklerindeki hataların BİLİNÇLİ olarak yapıldığını düşünüyorum.
    Mahkeme de; her eksik ve her yanlış konu, araştırılmak mecburiyetinde.Doğal olarak sanıklar ve vekilleri bunların araştırılmasını isteyecektir. Savcılık ta bu yönde görüş bildirecektir. Her eksik olay veya durumun araştırılması zaman alacak ve dava uzayıp gidecektir. Suç uydurma örgütünün hedefi de askerlerin mahkum olması değil.Onların derdi askerler haksız yere yargılanır iken başka hesaplarını gerçekleştirmektir.

    Ha, bu arada yüzlerce insan haksızlığa uğramış veya TSK rendice edilmiş, umurunda onların. Onların amacı için, demokrasi ve hukuk bir trendir.

    Cevapla

  3. Mümtaz CAN Says:

    Sayın Pınar DOĞAN ;
    Sayın Dani RODRIK ;
    1. TÜBİTAK’ın raporlarına CD ler orijinal diye sarılanlar, bugün hayal kırıklığı yaşıyor olmalı. TÜBİTAK, CD lerin daha sonra değiştirilmediğini iddia ederken, galiba biraz acele etti. Bugün CD lerde ortaya çıkan sahtekarlıkların savunma imkanını da ortadan kaldırdı. Oysa, şu ana kadar oyun tek taraflı, ve ne güzel oynanıyordu. İleri tarihli bilgilerin bu CD ler de yer almasını . “GÜNCELLENMİŞ” olarak açıklamaya çalışanları , ne yazık ki çok inandıkları TÜBİTAK, yarı yolda bıraktı , CD ler değiştirilmemiş ve orijinal dedi. TÜBİTAK ,dışında tüm yerli yabancı, asker , sivil bilim insanları da zaten bu sahtekarlığı söylüyordu. Türk yargısı bütün bu olguları mutlaka tarafsız bir şekilde değerlendirecektir.
    2. Ortaya konan delillere hepsi bu kadar mı , diyen ve iki düzine delili algılayamayan zavallılara şunu anlatmak gerek. Eğer algılama sorunu yoksa, tek bir mikrop, çürümeyi göstermek için yeterlidir.
    3. Patronlarına yaranmaktan başka hesabı olmayan bu zavallıları bir kenara bırakalım ve gerçeğe dönelim. Biz , komutan birliğinin yaptığı ve yapamadığı her şeyden sorumludur anlayışıyla yetiştik. Ben emekli olalı 4 yıl olmuştu. Ama, bugün eski günlere döndüm. Çünkü, babanız bu duyguyu yeniden yaşattı bizlere . Sahte darbe planı dışında, seminerle ilgili tüm sorumluluk bende dedi. Ona da bu yakışırdı. Astlarına yakışanda şudur ; seminerle ilgili olarak herkes kendi sorumluluğunu üstlenmelidir. Sahte darbe planı, zaten bizlere yakışmayan bir iftiradır.
    4. Yazdığınız kitabı okudum. Tek kelimeyle muhteşem. Akıl ve onur sahibi hiçbir liberalin reddedemeyeceği bir tablo, ortada duruyor. Bunu, sadece bir zihniyet eleştirmeye cesaret edebilecektir. O da ağzından salyalar saçarak, TV ekranlarında yer alan maşalardır. Maşalarla muhatap olmayacak kadar seviyeli kişiler olduğunuzu da zaten kanıtladınız.
    5. Silivri’nin ilk günlerinde yaşananların duygusallığı ile yazdığım , kendime sakladığım ve paylaşmayı hiç düşünmediğim bu şiiri, babanızın bugünkü sözlerinden sonra sizlerle paylaşmak istedim.
    Saygı ve sevgilerimle.
    Mümtaz CAN
    (E)Kurmay Albay

    METRİS’TEN SİLİVRİ’YE
    METRİS’TEN GÖÇ GİDER SİLİVRİ’YE,
    GİDEER GİDER, YOLLAR UZUN,
    YOLLAR KARANLIK, GİDEER GİDER,
    RUHLAR ISSIZ , GÖNÜLLER ÇARESİZ.

    SİLİVRİ, DEMİR KAPILAR,
    PENCEREDE PARMAKLIKLAR,
    SİLİVRİ, DÖRT KÖŞE GÖKYÜZÜ,
    GÖKYÜZÜNDE DİKENLİ TELLER.

    DÖRT KÖŞE GÖKYÜZÜNDE,
    GÜNEŞİN PARLAYAN YÜZÜNDE,
    YARİN HAYALİ GÖZÜMDE,
    SEVEN SEVİLENLER GÖNLÜMDE.

    DUUVAR ARDINDA KALMAK,
    ÖLÜMDEN BETER,
    ÜZÜLME CANIM ÜZÜLME,
    BUNLARDA GEÇER.

    BİR KOĞUŞTA ÜÇ SUBAY,
    İKİSİ PAŞA, BİRİ DE ALBAY,
    VATAN AŞIĞIYDILAR,
    DARBEYLE SUÇLANDILAR.

    KOCA ORDUYA ÖRGÜT DEDİLER,
    ONUDA SİZ KURDUNUZA GETİRDİLER,
    BU SUÇLAMA NEREYE GİDER,
    UYAN ATAM FİKİRLERİN SİLİVRİ’DE.

    DUUVAR ARDINDA KALMAK,
    ÖLÜMDEN BETER,
    ÜZÜLME CANIM ÜZÜLME,
    BUNLARDA GEÇER.

    MÜMTAZ CAN
    10 NİSAN 2010
    SİLİVRİ 4-B/7

    Cevapla

  4. eminkk Says:

    Burada medya içler acısı durumda. “müfteridir, alçaktır” gibi sözlere ve muamelelere “ileri demokrasi” gereği ses çıkaramamakta, aylarla yaptığı çirkin iddaların sahte olduğunu kanıtlayan haberlere ise yer vermektedir. TRT Balyoz davası haberlerinde hala “Fatih camii bombalama, Kendi uçağını düşüreceklerdi” iftiralarını gerçekmiş gibi sunmaya devam etmektedir. Halkın paraları ile yayın yapanlar halkı kandırmayı sürdürmektedirler. Ne acı…

    Aylarca “Yaftalamayın Kampanyası” sürdüren yandaş medya, İstanbul barosuna “darbeci baro” diyor ve “Yaftalamadan Düşünün” diyenler baronun davaya gözlemci katılmalarına “darbecilere destek” diyor. Bu arada dava sanıklarını “darbeci” ilan edip belkide beraat edecek insanları suçluyorlar.

    Sayın Başbakanın veciz sözleri ile bitireyim: “Bu tür iftiraları atıp bunları ispatlayamayanlar ne kadar alçaksa, bu iftiraları manşetleriyle, söylemleriyle yayanlar, bu iftiraları siyaset malzemesi yapanlar da aynı derecede müfteridir, alçaktır.”

    Cevapla

  5. selimyavuz Says:

    Bu sozde liberal ozde jakobenlerin (ki o bile hafif kacar) son derece acik sahtecilik ispatlari karsisinda debelenmelerini gulerek seyrediyorum. Bunlar mi simdi okumus, ozgurlukcu, insan haklarini savunanlar?

    Turkiye tarihi bunlari, o zaman kurgulanan sahte Balyoz davasinin maşalari diye yazacak.

    Iclerinde biraz onur kaldiysa bu isi savunmak icin debelenmeyi birakir, bu sahtecilikler arastirilsin diye yazarlar.

    Gunesin balcikla sivanmayacaginin gorulecegi ve Dreyfus’un beraat edecegi gunler yakindir.

    Cevapla

  6. solmaz türk Says:

    Balyoz denilen dava bana Nasrettin Hoca’yla terzinin fıkrasını hatırlatıyor.Bilen biliyordur,hani uysa da k…m uymasa da k…..m diye bir fıkra var ya.Bu dava da onun gibi.Siz istediğiniz kadar belgeler sahte,uymuyor deyin.Onlar karar vermiş bir kere uysa da…uymasa da.

    Cevapla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: