1. Ordu’da 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında gerçekleşen Plan Seminerinin kapanış konuşmasında Çetin Doğan’ın “ütimatom” kelimesini telaffuz etmesi çok kişiyi rahatsız etti. Her ne kadar bu kelime jenerik senaryonun tanımladığı şartlarda ve ülkenin karşısında kaldığı tehditlerin çok tehlikeli noktaya vardığı bir ortam için sarfedilmiş olsa da, ordunun hükumete ultimatom vermesi hiçbir zaman kabul edilemez. Bu konuda Çetin Doğan’ın haklı tenkitlere maruz kalmasını anlayabiliriz.
Öte yandan, Doğan’ın sözlerinin “Çetin Doğan mevcut hükümete ültimatom verilmesini önerdi” şeklinde çarpıtılmasını, hatta daha da ileri gidilip, bu seminerde bir darbe hazırlığı yapıldığı sonucuna varılmasını anlamak mümkün değil.
1. Bahsi geçen seminerde, ordudaki mevcut planların öngörülen senaryo şartlarındaki yeterliliği irdeleniyor. Üç günlük seminerin tüm ses kayıtları ve seminerde kullanılan sunumlar dikkatle incelenince, yapılanın olağan bir askeri planlama olduğu, aşırı tehditler içeren bir senaryo üzerinden ileride gerçekleşmesi ihtimaline karşı ordunun hazırlığını sınamaya dönük bir çalışma olduğu ortaya çıkıyor.
2. Bu seminerde sahte Balyoz darbe belgelerinde geçen ve gerçek suç teşkil eden – cami bombalanması, uçak düşürülmesi, yönetimin ele geçirilmesi – gibi eylemlerin hiçbiri seminerde konu edilmiyor.
Çetin Doğan’ın ültimatom lafını kullandığı konuşmanın ilgili bölümü şöyle:
GENELKURMAY BAŞKANININA KUVVET KOMUTANINA DİYECEĞİM Kİ SİZ MECLİSİ VE HÜKÜMETİ UYARICI BU GİDİŞE DUR DEYİCİ BİR ÜLTÜMATOM VERİN GEREKİRSE. GEREKİRSE ÇAĞIRIN BU İŞİN SONU BOKTUR İŞTE SONUNUZ BÖYLEDİR. BU KONUDA GEREKLİ TERTİP VE TEDBİRLERİ ALIN. EVVELA ULUSAL BİRLİĞİMİZİN EVVELA İNANDIRICI BİR MİLLİ MÜTABAKAT, BURAYA ÖYLE YAZMIŞIM. MİLLİ MÜTABAKAT HÜKÜMETİ KURULMASI SURETİ İLE HALKIN TASVİP EDECEĞİ TARAFSIZ BAĞIMSIZ DAHA TEK.. EDECEĞİ BU KADAR GAİLE İÇİNDE ÜLKEYİ DAHA SONRA BÜTÜN BU GAİLELERDEN SONRA SEÇİME GÖTÜRECEK BİR HÜKÜMETİN KURULMASI EN ÖNEMLİ BİRİNCİ ÖNCELİK. BU TABİ, BU ÖNGÖRDÜĞÜMÜZ SENARYONUN İÇERİSİNDE ÖNGÖRDÜĞÜM BİR ÇÖZÜM TARZI. HANİ BUGÜN DE GİDİP ONU ŞU ANDA YAPIN DİYE GİDECEĞİM YOK! YANLIŞTA ANLAMAYIN. BİZİM YAPTIĞIMIZ TEKLİFLERİMİZ VARDIR. O TEKLİFLERİ DE ŞİMDİ SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEMEM.NEYSE AMA BÖYLE BİR KONUDA ORTAYA KONACAK TAVIR VE DAVRANIŞ BUDUR.
Türkiye’de medyada bu konuşma üzerine yapılan tartışmalarda gözden kaçan birkaç şeye dikkat çekelim.
Birincisi, Doğan, milli mutabakat hükümeti kurulması fikrini o günkü şartlar için değil, seminerde öngörülen senaryo çerçevesinde ortaya atıyor. “Bu öngördüğümüz senaryonun içerisinde öngördüğüm bir çözüm tarzı. Hani bugün de gidip onu şu anda yapın diye gideceğim yok. Yanlışta anlamayın” diyerek Doğan bu hususun altını özellikle çiziyor.
İkincisi, bu satırları okuyanların (ya da ses kayıtlarında dinleyenlerin) Doğan’ın milli mutabakat hükümeti gerektirdiğini savunduğu ortamı iyi anlamaları lazım. Bu ortam, tartışılan senaryoyla belirlenmiş. Senaryoya göre, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmak uzeredir. TİKKO terrör örgüt eylemlerini yurt sathında yaygınlaştırmıştır. PKK silahlı eylemlerini yoğunlaştırmıştır. Avrupa Birliği ile ilişkileri kopma noktasına gelmiştir. Yunanistan karasularını 12 mile çıkarıp bir Türk uçağını düşürmüştür. İrticai hareketler sonucunda çok kişi ölmüş ve yaralanmış, işyerleri yağmalanmıştır. Can derdine düşen halk orduya ait kışla ve jandarma karakollarına sığınmıştır. İstanbul’un bir çok semtinde sokak çatışmaları her gün vuku bulmaktadır. İstanbul genelinde halk sokağa çıkamaz hale gelmiştir. Hükümet sıkıyönetim kararı vermiş, ancak TBMM’de yeterli üye oy kullanmadığından karar onaylanamamıştır. (Bu senaryonun seminerde sunulan detaylı sunumu için buraya tıklayınız.)
Ülkenin – senaryo gereği – içinde bulunduğu bu zor durum, ordunun hükümete milli mutabakat hükümeti kurulması yönünde ültimatom vermesini haklı kılar mı? Kanımızca hayır. Ancak, “ültimatom” kelimesinin hangi şartlar altında telaffuz edildiğinin anlaşılması, Çetin Doğan’ın Mart 2003 ortamında bir ültimatom verilmesi gibi bir düşüncesi olup olmadığının aydınlığa kavuşması açısından önemlidir.
Balyoz davası açısından daha önemli olanı, “ültimatom” kelimesinin telaffuz edilmesiyle bir suç işlenip, işlenmediğidir. Biz hukukçu değiliz, ama bir ordu komutanının ileride gerçekleşebilecek acil bir durumda gerektiğinde üstlerine hükümete bir ültimatom verilmesi seklinde bir telkin yapacağını bir askeri planlama ortamında söylemiş olmasının Türk Ceza Kanunun herhangi bir maddesini ihlal ettiğini sanmıyoruz. Liberal düşünce kalıplarını zorlayan, demokratik kriterlere göre meşruluğu tartışmalı olan her ifade elbette ki adli anlamda suç değildir.
Zaten savcılar da bunu biliyorlar ki, iddianamede Çetin Doğan ve sanıklara isnat ettikleri suçlar seminerde sarfedilen sözlerden kaynaklanmıyor (iddianamede seminerle hiç ilgisi olmayan 148 kişi var!). Iddianamede suç teşkil eden faaliyetler, ortalığı karıştırmak amacıyla cami bombalamak, uçak düşürmek, ve hükümeti zor kullanarak devirmeye çalışmak cinsinden herkesin anlayabileceği cinsten suçlar. Bu suçların mahiyetini anlamak için hukukçu olmak gerekmiyor.
Seminer kayıtlarının Balyoz davasındaki esas rolü sahte darbe belgelerine yüzeysel bir gerçeklik süsü vermek. CD’den çıkan Balyoz darbe belgelerini hazırlayan sahtekarlar, ses kayıtlarından bazı bölümleri kullanarak bu belgelerde sözü geçen eylemlerin seminerdeki konuşmalarla ortüştüğü ve dolayısıyla seminerin bir darbe provası olduğu izlenimini yaratmaya çalışmışlar. Savcılar da hayal ürünü belgelerle gerçek kayıtları paketleyip, aynı tezi iddianameye taşıyorlar.
Kısaca:
1. Çetin Doğan’ın plan seminerinde sarfettiği “ültimatom” sözünün tartışılması gereken yer gazete köşeleri ve TV stüdyolarıdır. Bir ağır ceza mahkemesi değil.
2. Çetin Doğan ve diğer sanıklar seminerdeki konuşmalarından değil, sahte Balyoz belgelerinde tarif edilen canice planlar yüzünden yargılanmaktadırlar.
3. En erken 2008’de üretilmiş sahte bir darbe planı 2003’te gerçekleşmiş bir toplantıda masaya yatırılamayacağından, 1. Ordu plan seminerinin üstü kapalı bir darbe provası olduğu iddiasının hiçbir dayanağı yoktur.
GÜNCELLEME: En erken Ağustos 2009 olacak.
08 Ocak 2011 13:27
“BİZİM YAPTIĞIMIZ TEKLİFLERİMİZ VARDIR. O TEKLİFLERİ DE ŞİMDİ SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEMEM.NEYSE AMA…..” Merak ettim simdi acaba ultimatom turu ne gibi teklifleri varmis acaba hukumete?
02 Nisan 2012 11:49
Biraz daha uğraşırsan buradan da bir şey “üreteceksin” ihtimal… Kişi kendini diğerleri gibi bilirmiş, adam senaryodan bahsediyor, o günün şartlarını, 05 Mart 2003, hatırlamıyorsan aç arşivi bak oku, Irak işgali sürecini ve belirsizliği yok sayarak bir en kötü senaryo ihtimaline bağlı sürece yönelik planları eğip büküp, içine de planda olmayan cami bombalamayı koyup amerikan soslu margarita yapıldı… O gün Allah korusun bu “senaryo” gerçekleşseydi canınızı kurtarması için orduya yalvarırdınız…