Balyoz iddianamesinin 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabulünün ardından, Çetin Doğan’ın vekilleri 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nden aşağıdakileri talep etti:
(1) Dava konusu CD’lerin seri numaraları görünecek şekilde yakından çekilmiş fotoğrafları.
(2) Dava konusu CD’lerin imajları, yani birebir kopyaları.
(3) 11. Nolu CD’den çıkan fişleme belgeleri (yurtlar, kurslar, basın-yayın organları, çeşitli kurumlarda çalışan kişiler, öğrenciler) ile ilgili olarak savcılığın ilgili kurumlara gönderdiği bilgi talebine (bu kurumlar 2002-2003 tarihinde mevcut mu, bu kişiler bu tarihlerde belirtilen yerlerde çalışıyorlar mı?) gelen ve adli emanate kaldırılan yanıtlar (4 no.lu delil klasörü).
10. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Zafer Başkurt (Başkan), Davut Bedir (Üye), ve Ali Efendi Peksak (Üye) 01.10.2010 tarihli kararıyla bu taleplerin tümünü oybirliği ile reddetti.
Gerekçeler?
(1) CD’lerin fotoğrafları: Red kararında bununla ilgili hiç bir gerekçe belirtilmemiş.
(2) CD’lerin imajları: Daha önce CD’lerin imajlarının alınıp üzerinde inceleme yapıldığı, ve bilirkişi raporları dosyaya konduğu için, ve de “CD’lerin imajlarının verilmesinin soruşturma evraklarına zarar vermesi ihtimali bulunduğu” için talep reddedilmiş.
Daha önce CD’ler üzerinde TÜBİTAK ve Emniyet inceleme yapmış olabilir. Mahkeme, CD’ler daha önce incelendi diye, davanın birinci dereceden kanıtını oluşturan CD’ler üzerinde sanıkların ayrıca inceleme yaptırma hakkından nasıl mahrum edebilir? Suç unsuru içeren (ve aynı zamanda 2008 yılından bilgiler içeren!) CD’lerin üzerinde yapılacak tetkiklerin yapılan sahtecilik ile ilgili yeni kanıtlar ortaya çıkarması mümkündür, ve mahkemenin bunu engellemeye hakkı yoktur. Belirtilen diğer gerekçe (CD’lerin imajlarının verilmesinin soruşturma evraklarına zarar vermesi ihtimali) tamamen soyuttur, ve mahkemenin bununla ne demek istediği bile anlaşılmamaktadır. İmaj almanın CD’lerin kendisine zarar getirmeyeceği gün kadar açıktır.
(3) Balyoz belgelerindeki listelerle bulunan kurum ve kişiler ile ilgili savcılığın çeşitli makamlardan istedikleri bilgiler: Bu belgelerde özel hayatın gizliliği ile ilgili belgeler varmış!
Birincisi, bu listelerin kimisi kişiler ile ilgili değil, kurum ve kuruluşlarla ilgili (kuran kursları, yurtlar, gazete ve dergiler, vs.). İsimleri açık seçik bir şekilde dava klasörlerinde belirtilen bu kurumların hangi tarihlerde kurulduğu (dolayısıyla 2002-2003 senesinde varolup olmadıkları) bilgisinin özel hayatın gizliliği ile hiç bir ilgisi yok.
İkincisi, kişi isimlerinin bulunduğu listelerle ilgili alınan yanıtlar, tıpkı savcıların kimi dava klasörlerinde yaptığı gibi sansürlenerek sanıklara verilebilirdi (Örnek: “İstanbul Emniyeti’nde Emniyet Müdürü olarak görünen X.Y. isimli kişi, 2002-2003 tarihilerinde Z. şehrinde Emniyet Amiri olarak bulunmaktadır. Bu kişinin 4. sınıf Emniyet Müdürlüğüne terfisi ve İstanbul’a atanması 2004 senesinde gerçekleşmiştir”). Bu yanıtları, özel hayatı ihlal etmeksizin sanıklarla paylaşmak pekala mümkündür.
10. Ağır Ceza Mahkemesi, aldığı bu kararla sanıkların adil yargılanma hakkını kasten açıkça ihlal etmiştir.
07 Ekim 2010 21:01
Mahkemelerin kararlarına saygı duymak isteriz.
Ama bazen vicdanlarımız bile aldıkları kararları kabul etmiyor.
Herkesin farklı ve yanlı düşünebileceğini kabul ederim.
Adaleti sağlamakla yükümlü savcı ve hakimlerin yanlı kararlar vermelerini hiç bir zaman kabul etmeyeceğim.
07 Ekim 2010 23:20
Çetin Doğan paşayı tanımam sadece bir kez televizyonda izledim.
Ama CD’lerle ilgili Emniyet ve Tübitak raporlarını okudukça kahroluyorum.
Niye mi? Ben basit bir bilgisayar kullanıcısıyım. Yazılırımı yazar, fotoğraflarımı basar ve videolarımı kayıt ederim. Açık söylüyorum bu kadar basit bir bilgisayar bilgime rağmen size bana bir ay süre verin size BALYOZ CD’lerinden daha mükemmelini hazırlayayım. Üstelik ismi geçenler hakkında hiçbir tutarsızlık da bulamazsınız. Bana sadece BALYOZ’daki diğer gerçekten ordu içerisinde hazırlanmış CD’lerden verin ki ordaki isimleri ve yazılım programlarını bulup aynı bilgisayardan çıkmış gibi yapayım.
Emniyet neyse (Tamamen Cemaatin kontrolüne geçtiği için) de Tübitak gibi bilimsel bir kurumun raporunu okuyunca inanın yıkıldım ki o da şundan canım ülkemde bilim insanı ya yetişmiyor ya da Cemaat üyesi olmadan bilimsel kurumların başına geçemiyor.
Kötü olan Çetin Doğan veya Tuncay Özkan’ın tutuklanıp yıllarca hapishanelerde çürümesi değil bir Çetin Doğan bir Tuncay Özkan gider başka Çetin Doğan, Tuncay Özkan gelir ama maalesef ki maalesef bilimsel kurumların içinde olanlarla başında olanlar bu kadar cahil (daha kötüsü bilim yerine komplo hazırlayıcı) ise bu ülkenin geleceği hiç aydınlık değil.