“Ergenekon is Our Reality” raporundaki “Balyoz” darbe planı iddiaları ile ilgili değerlendirmelere yanıt vermeye devam ediyoruz. Rapor yazarlarının “Balyoz” belgelerinin sahteliğine işaret eden olguları örtbas etme çabalarını daha önce aktarmıştık (buraya ve buraya tıklayın). Raporun yazarlarına bu konuyu kamuoyunun önünde tartışmak için gönderdiğimiz açık davete ise hala bir yanıt almadık.
“Balyoz” iddilari ile ilgili değerlendirmeler raporda “Ordu’nun bir darbe planladığı doğru değil” bölümü (sayfa 33-38) altında geçiyor. Grubun “Balyoz” ile ilgili değerlendirdiği iki iddiadan ilki şöyle (sayfa 34):
“Balyoz darbe planının 5,000 kadar sayfadan oluştuğu söyleniyor. Eğer Türk Ordusu bir darbe yapmaya niyetli olsaydı, bu kadar detaylı planlar hazırlar mıydı? Doğrudan hükümeti alaşağı edip, ülkenin kontrolünü ele geçirirdi. Ayrıca, darbe planı İstanbul’da tarihi camilerin bombalanması ve bir Türk jetinin düşürülmesi gibi anlamsız şeylerden bahsediyor. Öte yandan Türk ordusu, kategorik olarak bu planları yaptığını reddediyor.”
Grup, Atatürk’ün Selanik’teki evinin askeri darbeye bir ön hazırlık olarak derin devlet tarafından bombalandığını belirterek, ve Ordu’nun 1995-1998 yıllarında Güneydoğu Anadolu’da gerçekleştirdiği bombalama eylemlerini örnek olarak göstererek bu [cami bombalama, jet düşürme] gibi planların ordudan çıkmasının hiç de şaşırtıcı olmadığını değerlendiriyor.
Oysa, verilen örneklerin “Balyoz” iddialarının gerçek olduğuna dair bir kanıt oluşturamayacağı gibi, bu iddiaların gerçekliği konusunda yapılacak bir “ihtimal hesaplamasına” veri oluşturamayacağı da çok açık.
1995-1998 yıllarında Güneydoğu Anadolu’da gerçekleşen bombalama eylemlerinden ve 1955’de (neredeyse yarım yüzyıl önce!) Atatürk’ün evinin bombalanması olayından yola çıkarak “Balyoz” planı çercevesinde camilerin bombalanmasının planlanmış olabileceğine grubun kanaat getirmiş olması tek kelime ile insafsızlık. Benzer bir şekilde, Baskın Oran da, Radikal 2’daki bir yazısına—Selanik’teki bombalama eylemini planlayan ve gerçekleştirenler sanki “Balyoz” kapsamında sorgulanan kişilermiş gibi—“Atatürk’ün evini bombalayanlar niye cami bombalamasın?” diye not düşmüştü.
Soruşturmaya dahil olmayan kişilerin işlemiş olduğu suçların sıralanması, kişilerin mensubu oldukları kurum nedeniyle grubun söz konusu soruşturmaya önyargısız yaklaşmadığının açık bir göstergesi. (Kişilerin önyargıları ve önyargılı gorüşleri kendilerini bağlar, ancak adında “insan hakları” geçen bir sivil toplum örgütünün “insan hakları” kavramını içselleştirmiş olması, dolayısıyla hazırladığı raporun bu çeşit önyargılı ifadelerden arınmış olması gerekirdi). Ordu mensubu kişilerin, bu kimliği paylaştıkları başka kişilerin işledigi suçlar nedeniyle potansiyel suçlu olarak yaftalanması, örnek vermek gerekirse, bir eşcinsel hakkındaki suç iddiaları karşısında eşcinsellere karşı önyargılı ya da homofobik bir insanın “elbette mümkündür; zira kimi eşcinseller benzer suçlar işlemiştir” yaklaşımıyla koşut ve aynı derecede vahimdir.
Grubun sunduğu bu tümdengelimci argümanı çıkarırsak, geriye kalan ve aşağıda maddeler halinde yanıt vereceğimiz değerlendirme şu:
“Balyoz belgeleri 5-7 Mart’taki seminerin bir harp oyunu olamayacağını açıkca gosteriyor. Zira darbe planları hazırlanmadan aylar öncesinde 1. Ordu’dan Kara Kuvvetlerine ve Genelkurmay’a giden bilgi yazısında 5-7 Mart’ta harp oyunu yapılmayacağı bildiriliyor. Seminer için bir araya gelen davetliler harp oyunu adı altında darbe hazırlıklarının son bir kontrolünü yaptılar.” (Sayfa 35, paragraf 2)
(1) 5-7 Mart Semineri bir “harp oyunu” değil, bir “plan semineri.” Plan semineri ve harp oyunu iki farklı kavram. Kısaca açıklamak gerekirse, aralarındaki en önemli fark, harp oyununun iki kuvvet arasında oynanması. Harp oyunu, düşman kuvvetleri temsil eden bir grubun da katılımıyla, eş zamanlı olarak alınan kararların bilgisayar ortamında simüle edilmesi ile oynanıyor.
Değerlendirmeyi yapan grubun bu farktan haberdar olmadığı için harp oyunu olmayacagına dair yazışmayı yanlış değerlendirdiği anlaşılıyor. Zira Mart ayında düzenlenmiş bir harp oyunu yok; düzenlenen plan semineri. Raporu yazanlar, eğer isteselerdi, bu “detay” hakkında bilgi sahibi olmak için küçük bir araştırma yaparlardı; böylelikle hatalı bir değerlendirme de raporlarında yer almazdı.
(2) Harp oyunu adı altına darbe hazırlıklarının son bir kontrolü olduğu değerlendirmesi de dayanaksız. Çünkü:
2a. Bu plan seminerinin (harp oyunu değil) ses kayıtları Çetin Doğan’in emri ile yapılıyor. Darbe yapmayı planlayan bir kişinin darbe provasının yapıldığı seminerin ses kaydını yaptırması anlaşılabilecek bir durum değil.
2b. Grunun sıraladığı planlar arasında adı geçen Sakal ve Çarşaf (cami bombalama eylemleri) için saptanan icra tarihleri (Baransu’nun kitabından öğrendiğimize göre) 28 Şubat 2003 Cuma günü. Bu planların son bir değerlendirmesi 5-7 Mart Seminerinde yapılacak idiyse, planların icra tarihlerinin daha erken tarihler olması nasıl açıklanabilir?
2c. Plan Semineri sırasında Balyoz, Oraj, Sakal, Çarşaf, ya da bir başka plana—isim ya da içerik olarak—tek bir kere bile bir atıfta bulunulmuyor.
2d. Belgeler arasında sözde darbe sonrasında irticai eğilimleri yüzünden ordudan atılacaklar listesi var (EK-C). Bu kişilerden üç tanesi aynı zamanda seminer katılımcısı! Yani, grubun değerlendirmesini ciddiye alacak olursak, “Balyoz” planı ile ordudan atılacak irticacı subaylar seminerde “Balyoz” darbesini müzakere ediyor! Detaylar için buraya tıklayın.
2e. Söz konusu seminere normalde Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutan’ının katılımı bekleniyor. Ancak yoğun gundem nedeniyle (Irak/tezkere konusu), komutanlar gelemiyor ve bu durumda rutin olduğu üzere kendi gözlemcilerini gönderiyorlar. Gözlemciler seminer ile ilgili kendi raporlarını ilgili komutanlıklara sunuyor. Ayrıca bu gözlemciler savcılık ifadelerinde, herhangi bir darbe provasına şahit olmadıklarını belirttiler. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de Balyoz darbe planı diye bir şeyden haberi olmadığını açıkladı.
Son olarak, grubun belirttiği belgeler arasında Taraf’ın yayımladıklarından saptadığımız çelişkileri burada daha önce belirtmiştik. Sözde tutuklanacak gazeteciler ve darbeye destek verecek gazeteciler listesi ile ilgili çelişkileri görmek için buraya, Hükümet Programı ile ilgili çelişki için buraya tıklayın. Bunun yanı sıra, Oraj planının sahte olduğuna işaret eden olgulardan da bahsetmiştik.
12 Temmuz 2010
GENEL